20 Eylül 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

20 Eylül 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e ii” — 4 — VAKIT 20 Eylül Tezvirciler ve tahrikçiler mi Gerbest fırkanın ortaya çık- tığı gündenberi memleke- tin temiz havasını bulandırmak için bir takım tezvirciler ve tab- rikçiler muhtelif yerlerde faali- yete geçti. İzmirdeki mües- sif hadiseler bu tabrikçilerin e- seri idi. Balıkesir valisi e- mir Salim B. ile Bursa valisi Fa- tin B. aleyhinde yapılan ban neşriyat ve işaatta tezvircilerin gayrete geldiklerini gösterecek yettedir. N huriyet ile idare edilen Mi ml ette siyasi hürriyetine na malik olan herkes fırkaya taraftar olabilir. İan dolayı hiç bir kimseyi muatap tutmak doğru değildir. Fı o bu suretle şu veya bu fırkaya taraftarlık eden kimse- lerin de kendilerine muarız va- ziyette olanların siyasi kanaat- lerine riayet etmeleri lâzımgelir. Diğer taraftan fırkacılık faa- © iyetlerine girişen zevatın dikkat > etmeleri icap eden bir nokta .daha vardır. Bu nokta da kendi fikir ve ka- naatleri etrafında taraftar topla- mak için çalışırken memlekette sü- künve inzıbatı muhafaza maksadile hareket ettikleri tasdik edilir, © Bu vaziyet tabil bu şekilde devam edemez. Çünkü bu tak- dirde memleketin en namuslu, en vazife şinas kimseleri bir ta- kım garezkârlar tarafından bi- rer suretle İekelenebilir. Bunun © — © Bursa valisi Fatin Beyin öte- © denberi dürüst, vazifesi hududu- © Bu bilir bir memur olduğunu işitiyoruz. Eğer mahkemenin tet- © kikatı neticesi bu zannımızın ak- © sini gösterirse, ortada nizam ve © kanun hilâfına bazı ahval vuku © bulmuşsa hükümetin derbal ik: tıza eden muameleyi tatbik ede- — ceğinden şüphe yoktur. Şu ka- dar var ki hakikaten Bursadan gelen haberlerde bildirildiği veç- P. hile yapılan neşriyat ve İşaat © tezvir ve iftira mahiyetinde ise © müsebbipleri behemhal gene ka- — nun dairesinde tecziye edilecek- ir. © Cümhuriyet kanunları daire- © sinde yapılan intihaplarda her kesin kendi reyini serbestçe is- © timal etmesi bir hak, ayni za- © manda bir vazifedir. Fakat hiç © bir kimsenin serbestçe rey ve © kanaatini izhar etmek, yahut o kendi fırkası hesabına diğer va- © tandaşların reylerini kazanmak R için başkalarının hukuk ve hay- — siyetlerine tecavüz etmesi mü- — samaha ile görülemer. N Mehmet Asım 1930 WEKİUE 22 , : Düşünüldü mü acaba? u B bir sistem değişikliği oldu. Muallimlerin ders saatleri 18 ve 15 olarak tespitinden doğan bu değişiklik bazılarını zarara sok- muş; fakat buna mukabil, maa- rif bütçesini «şube» maaşların- dan kurtarmıştır. Evvelâ 8 saat dersi olan bir hoca, 2, 3, 8, 10 dersli diğer gurupları da okutur ve her biri için ayrı ücret alırdı. Bir taraftan bu böyle devam ederken bir tarafta da «16» sa- ati ayni paryla okutan büyük bir zümre sessiz bir ıstırabı sa- bırla taşıyorlardı. Son kararın iyi taraflarından biri de haklarda muadeleti kabul etmiş görün- mesidir. Şimdi fazla ders kal- dıkça » gene (hocalara her saati iki lira ücretle verili- yor. Belki bu şekle bakanlar: “o halde şubeler niçin kaldırık- dı?,, diye sorarlar. Mevzuu ihata etmemekten doğan bu sualin tariz kuvveti yoktur. Çünkü ders saatlerinin 15 ve “18, e çıkması ile zaten şube- lerden artık ders kalmasının yüzde 80 nispetinde onüne ge- çilmiştir. Eğer vekâlet bu kararı verirken, hızmet senelerine ba- karak ders saatlerini de müddet yıllanna göre azaltmış ve bu su- retle yaş, emek yorgunluklarına. da hak vermiş olsaydı, cidden çok iyi bir işi hiç noksansız ba- şarmış sayılacaktı. Bugün kararın o noktası ek- siktir. Meslekte terakki yalnız maaşa zamla kalmaz. Yorgun- lukların azaltılması da zaruri ve tabil bir neticedir. Bu vesile ile ben hiç hatırlanmıyan bir nok- | taya dokunmak istiyorum: Mem- leketimizde hükümet mekteple- rinden başka ecnebi ve akalliyet müesseseleri var. Buralarda ders veren Türk hocalarının ücretleri pek eski bir ölçüye göre saati 75, 150 kuruş olarak kabul e- dilmiştir. Hükümet, kendi bütçe- sinden beslediği bir muallime fazla mesai saati için iki lira | verirken bunların bâlâ bunca kâr ve ilim ihtikârlarına rağmen 75 ve 150 kuruşla hak ödedik- lerine inanmalarına bilmem ta- hemmül edilebilir mi? kendile- rinden harekete gelmelerine im- kân olmıyan bu yerlerdeki va- tandaş hakkını aramak, vekâlete düşer. Bunu bekliyoruz. Seyyah GELİŞİ —” elipd A Boğazda elektrik ggeğezn Anadolu kıyısına neden elektrik verilmiyor? Bu müzmin suali bilmem kaçıncı defa olarak tekrarlıyan bir ga- zeteye şirketten şu yolda bir cevap vermişler: — Efendim, Vaniköyüne kab- lo geçirildi buradan Kartala ka- dar cereyan gidiyor. Lâkin bu tellerden tevettür yüksek olduğu için evlere cereyan vermek teh- Bu satırları okuyan bir adam eğer hakiki vaziyeti bilmiyorsa, şirketi haklı bulur ve Anadolu sahillerine karanlıkta Okalmağı yakıştırır. Fakat bu ifade, yeni fırkanın propagandaları gibi tek taraflı- dır. Vaniköyünden Kartala gi- ders yılı orta mekteplerde | Ebuzerin bu hareketi yanlıştı. Hulefayı raşidin ile ashabın cümhu ru onun bu telâkkisini kabul etme- mişlerdir. Mal ve servet sahibi ol- mak haram değildi. Haram olan İservetin hakkını ödememektir. İn- sanlar mal ve servet sahibi olmıya- caklarsa, onların miras ları icap ederdi. Halbuki Kuranda mirasların nasıl taksim olunacağı gösterilmiştir. Ashaptan birçokları mal sahibi idiler. Bu itibar ile Ebu- zer, herkese kendi noktai naza- rım tahmil etmek istiyordu. Ebuzer hadisesi bundan iba- ret olduğu balde Sebe oğlu, kendi işine ve maksadına çok muvafık gelen bu hareketin bas- tırılmasından müteessir olmuş, hazreti Osmanın en güzide, en büyük ashaba eziyet ettiğini bundan çıkarmıştı. Diğer ashabın da eza ve cefa gördüklerine (dair neşrolunan | propaganda da Ebuzer hakkın- daki propagandadan farksızdı. Ammar ibni Yasir'in dayakla sakatlandığı o esassızdı. Çünkü Ammar hazreti Osmanın emni- niyet ve itimadını kazanmış bir adamdı. Hazreti Ammar, Mısıra kadar giderek oradaki hükümeti murakabaya ve ahali ile temasa memur: edilmişti. Bir devlet re- isi, dayakla sakatlıyacak dere- cede nefret ettiği bir adamı, bu mühim bir işememur eder mi? Bundan başka (Ammar) ın da- yakla sakatlandığını gösterecek tarihi delâil, tamamile mefkut- tur. Tarihi delâil Ammarın sa- katlanma-ış ve sonuna kadar dipdiri kalmış olduğunu isbat ediyor. Çünkü Ammarın, Medi- neden Mısıra kadar seyahat et- tiğini görüyoruz. O zamanın se- yahat şeraitine göre sakat bir adamın bu meşakkatte tabam- mül. etmesine imkân tasavvur olunamaz. Daha sonfa hazreti Ammar, (Ali- maaviye) arasında vuku bulan Muharebelere iştirak etmiş ve son derece şiddetli dö- vüşmüştür. Bu işide sakat bir adamın yapabileceği tasavvur edilemez. Sonra Ibni Mes'ut ta böyle- dir. Onun kırbaç altında öldü- rüldüğü yalandır. Fakat onun Hazreti Osmana küskün olduğu ve ona (karşı ———— — den tellerden evlere cereyan verilmez, doğru, fakat bir de Vaniköyünden (o Üsküdara ve Kadıköyüne ( elektrik (götüren kablo vardır. Bu kablo, niçin boğaz evlerine ışık vermiyor? Yoksa, elektrik şirketi erkânı, Boğazın Anadolu kıyısını karan- lık bir halde görmekten şairane ve esrarengiz bir zevk mi alı yorlar? » Bir kongre kıl bıfzussıhhası kongresi teş- A rinievvelin başında toplana- cakmış. Bu baberi okuyan muharrir Nizamettin Nazif; — Mönşer, demiş, © zamana kadar ne yapacağız? Toplu İğne GÖMLEK Aleyhteki propagandalarla dini taassubun tahrikine çalışılıyordu | menfi bir vaziyet aldığı doğru- dur. Bunun sebebi O âşikârdı. Hazreti Osman devrinde, Kur” an nüshalarını çoğaltmıştı. (Bu nüshalar Hazreti Ebubekir dev- rinde tedivin olunan Kur'an nüshasından kopya edilmişti. Hazreti Osman, bunların istin- sahını Zeyd İbni 'Sabitin riya- seti altında bir heyete havale etmişti. Çünkü Zeyd ibni Sabit, Hazreti Ebubekir ile ( Hazreti oOÖmer onun bu vazifeyi liyakat ve eh- liyetle ifa edeceğine kani ola- rak onu tavzif etmişlerdi. “Zeyd ibni Sabit,, Hazreti Peygamber zamaninda, Kur'an ayetlerinin yazılı olduğu kemik, © tabta, yaprak, taş parçalarını topla- yarak, bu yazıları hafızların bıf- zile karşılaştırarak Kur'anı ted- vin etmiş, ve bu muazzam işi harikulâde bir muvaffakiyet- le başarmıştı. Zeyd ibni Sabit Hazreti Osman devrinde, henüz hayatta idi. Hazreti (Osman, Kur'an nüshalarını (o çoğaltmak ibtiyacını hissettiği xaman, onun bu işi gene Zeyd ibni (Sabite vermesi tabii idi, Fakat Tbni Mini ta ile bu şin en büyük şabıslarından sa- yardı. Çünkü Kur'anın büyük (o bir kısmıni bizzat Hazreti Peygam- berden öğrenmişti. Onun gibi salâhiyeti haiz bir zattan istifa- de etmek icap ederdi. ibni Mes'ut, bütün salâhiyetine, berkesçe omüsellem olan fazıl ve ilmine rağmen, lisanca, şive- ce pek müteber değildi. Ken- disi Hüzeyl kabilesindendi Kur”- an bu kabilenin lehçesile in. memişti. Onun Jehçesile Ku- reyş lehcesi arasında farklar wardı. İbni Mes'ut, Kur'anı biz- zat Hazreti Peygamberden öğ- renmiş olmakla beraber dilinin kendi Lehçesine çalması gayet tabii idi. Onun için, Ibni Mes” udun ilmi salâkiyetine (o hürmet etmekle beraber Hüzeyi | İeh- çesinin Kur'ana karışmamasını temin etmek lâzımdır. Ibni Mes'ut bunu takdir etmekle beraber gene hazreti Osmana karşı bir nevi küskünlük duy- muştu. Sonra obun bazı idari hataları da memuriyetinden azlini icap etmiş, hatta bir aralık onun tahsisatı da kesilmiş, maa- mafih hazreti Osman onun kesi- len bütün tahsisatını veresesine vermişti. Hazreti Osman aleyhindeki bütün bu töhmetler, ciddi hiçbir kıymeti haiz olmamakla bearber bunlar, dini asabiyetleri tahrik edecek bir şekilde mübalâğalan- dırılır, bu möbalâğalarla hisler tehyiç edilirse, her halde bir tesir icra ederdi. Ashap eziliyor, dine bidatler sokuluyor, mallar israf ediliyor, ortalığı zulüm bo- | | zar edilen Alman intihabat si Fakat | Girün siyasem: Yeni Rayhıştağ 15 gündenberi neticesine Lu velki gün nihayet buldu. Verdi neticeler telgraf malumatı olar ğ alındığı cihetle yeni Ra ” ieslisinin takip edeceği #iY8' tarzı hakkında bir fikir peyi etmesi mümkündür. Yeni Al millet meclisinde sol ve sol fırkalarının Fransadakı Rar dikal sosyalist ve sosyalist fır! ları gibi nisbi bir ekse malik olmakla beraber âncak beşte ikisini teşkil eyl&if ği görülüyor. Filhakika komünisi meb'usların adedi çogal yı bulmuş ise de so : 143 te kalmış ve bunlara yabir olabilecek hırıstiyan sosyal usların mıktarı 14 ü geçmemiştir! Böylece meclisi teşkil eden 515 meb'ustan ancâk 233 ü sol tar” fı temsil ediyor demektir. aksa pağ tarafa bakılacak oluf# milliyetperverlerin yalnız 4İ ** muhafazakârların 5 kişi ile tef” sil edildiği görülür. Şu halde asıl sulh düşmanı talakki edil? sağ cenah, daha doğrusu Kar” serciler meclisin 12de bi vucüte getirmektedir. Bu nis” tin Yung pılânı dolayısile toP lanmış olan umumi ârada urlâf mamak taraftarı olanların nisp©” tine müsavi olması intihabat” gâyet intizam ile cereyan ey! ğine en güzel bir delil addeö” lebilir. Nazarı dikkate alınaci diğer bir keyfiyet te merk teşkil eden fırkalarin vaziyetidif! Bu fırkalar arasında d grupu 107 kişi ile mühim bi“ kitle vücude getiriyor.” Bu gre Fransız meclisinde Puankareni”. vücude getirdiği ve şimdi ki k#* binenin istinat ettiği, ittihat cü” huriyetçi grubuna muadildir. Ve iş başına geçecek hükümetin bi gruba güveneceği muhakkakti” Eğer 68 merkezciyi bertaraf ed©” rsek halkçıların 20 kişi gibi bi” akalliyet gösterdiklerini ve “ye” teşkil olunan hükümet fırkasın!” 20 kişide kaldığını» müşahed? ediyoruz. Bakiye 6 fırka 72 meb” us arasında takarrur ediyor Bu rakkamlar arasında var#” bileceğimiz netice şudur: E akalliyet fırkaları tahmin ettiği” miz vechile sağ cenaha teve ederek Rasist grubuna iltihak ederlerşe şimdiki kabine mevki” ni muhafaza edecek ve almâ” siyaseti hazırasında büyük bir değişiklik görülmiyecektir. Eğer bu fırkalar sağa ve 99 la dagılmak istidadım gösterir lerse yeni Rayhiştağın iş başın” i geçecek her hangi bir hüküme” te sağlam bir istinatgâh olam” yacaği muhakkaktır. Her bir so! cenah hükümetinin külüne intizar etmemek geldiği “gibi (o meclisin “ŞİM” diki vaziyetile bir o temerköf kabinesinin vüçut bulmasına 4 ihtimal verilmemelidir. İşte yeni alman intihabatının hasıl © ş tesir budur. | M. Gayyur — ğuyor, şeklinde mütemadiy&” terviç olunan bu propağandal4” rın bedefi bir kıyam hazırla olduğundan bunlar, halkı tahrik edecek suretler alıyor ve © 80” retlerle neşrolunuyordu. 7 Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: