—Jeo London—dan SR kedileri arasında | Nakleden : M. G. Hakiki ve esrarengiz bır sesir fılım il Ea | roy Son zamana kadar Şikago detekitvleri reisi olan — Hoş geldiniz mösyö.. Şikago hükümet tabibi doktor Herman Bundesen bu sözleri #öyliyerek elimi sıktı ve sonra beklenilmez bir samimiyet hare- ketile karmımı yoklıyarak bağırdı: — Hani zıblı yeleğiniz?.. Nel. Zıhlı yelek giymeden mi Şikago- ya geldiniz. İnanılmaz şey.. Nev- yorkta size tavsiyede bulunma- dılar mı? yoksa edilen tavsiyeyi- Şa dinlemediniz?. zıblı yeleksiz kagoya gelmek!., Fane; (bu ne fikir). Ma — Don't forger (xıblı yeleğinizi eğmeyi Fa ler. Geçen akşam Nevyork-Şika. go hattında işliyen en meşhur sürat katarlarından Tuentyth- Century m kulüp vagonunda el- bisesini çıkararak Amerikanvari rahat eden bir yol arkadaşım bana demiştir ki; — Görüyorsunuzya, < benim arkamda adi bir yelek var, çün- kü Bufalo dan ileri gitmiyeceğim. Şakamı, istihzamı, kimse an- iyamaz. Hoş Nevyorkta öyle adamlar vardırki Şikagonun iş mahallesinde kârlı bir meseleye “ VAKİT çın tefrikası Yİ İİ KATİL DEĞİL. Yazan; &. & Van Dayn Müddeiumumi, Vansın katili bilini celbetmişti diğinden şüphe etmeğe mi başla- zun mesir mıştı? hayır Markamı sinirlendiren! dırdı. Vansın bildiklerini söylemekte bu'rak bir kaç dakik; adar naz etmesi, istiğna gösterme- si idi. daha iki iş var. Evvelâ şu raporlara bir göz gezdireyim, müsaade eder- sen! mı çıkardı. Vans tek gözlüğünü | lar hüküm sürerken istemeden | | | Miralay O. ey Bana bakin Markam, katilin ollaği kelle ya ismini söylemeden evvel yapılacak inci caddede kâin taktı, koltuğuna yaslandı ve bu! raporları kemali ihtimamla okuma|nerede bulunurlar? ön başladı. Bir aralık bitişik odaya zeçti. Bir yere telefon ettiğini duy-İlübe, yah duk. İçeri gelince tekrar koltuğuna) olur. vi gömüldü. Kıraatine devam etti. Raporlardan biri nazarı dikkati- suna gitmiş, Ahbabı Mei imiş. Ti fiki ğ Markam cebinden Hat'ın sapa ela boş oturmuyorlar. Co Si; ka öüklarm Kullandı mitar, Em tecrübe pen ya tüfeğini Şikago Koroneri dektor | Herman Bundesen girişmekdense yerlerinde k ziyan etmesini müreccah görürler Filhakika bu gürültüci fakat cn mahallede şu kalabalık | ey Teen pek çok dafalar en beklenilmiyen facınlar oynan- mıştır. Öyle dıramlar ki onlard tabancalar, mitralyozlar, Mimle seyirci olan iş adami i lolar, katipler kuvveti' ger vererek kaçarlar. Daha bundi | bir kaç gün evel şu çuf Zuta ismindeki meşhur ha ia riza bir çetenin tüfek — t der harıka olarak kendini ln arabildi. “ Ve müsademede s5 7 DA ii Nakleden B Ömer Fehmi unun üzerinde y- » Sonra başını kal- Şöminede Yanan ın ateşe baka- a düşündü. > rapora bakın! yanında ahbabı Aziran gecesi Pikadilli Gele belediye Azası yatroda sabahm Nr kalmışlar, Bu N — Tanırım. Na sinek) — Belediye azaları sabahları — Meselâ şu — Evlerinde zannederim. Ku- diyeye gittikleri del — Vah vah demek ki bir dakika Taciz etmez-i yalnız mâsum bir tramvay kon- doktoru telef oldu. Doktor Bundesen bütün Şika- go halkının zıh elbise giymesi lâzım geldiğini iddia edenlerle eğlenirken haklıdır. Kera Şika- onun yüz sene ( evel adi bir öy iken bugün Amerikanın en ri en tarakkı etmiş, en cesim desi olduğuda onunla beraber İ tasdik etmeğe mecburuz. Göl kenarında ki sayfiyeler. Peri masallarının altun ve el mastan sarayların: andırır, Ve Şikagonun yalnız milyarderlerle meskün olduğu (hissini verir zzam mişikan bulvarı cibanın en güzel, en muntazam cadde lerinden biridir. Şanzelizeye bile rekabet eder, Bunların kâffesi doğru olmakla beraber şurasını da söylemelidir ki Şikago haydutlar! Amerika adliye nazırı M. Çarlis Hogorun şedit ifadesi veçhile “cinayet ser- mayedarlığı,, te'sis etmişlerdir. Bunların kuvvetli teşkilâtı vardır. Fevkalâde mali vasıtalara malik- dir. Siyasi mahafilin adliye ve zabıta memurlarının muaveneti sa yezinde hatsiz bir masuniyet elde ulunduruyorlar. Cetriyetibeşeri- yeyi idare eden kavanin ve Diza- edilmiş mu- edil- man baricinde te'sis azzam, gayri kanuni, gâyri ki bir sanat ve ticareticra mektedirler. Muhterem v. yüksek kalpli doktor Bundeşen bu tanılmış, herkese işae edilmiş ve möessi vaziyeti inkâr edemez. Hele va- zifesi düşünülürse onun herkes- ten ziyade bunu tastik etmesi icap eder, O Şikago şehrinin hem de müstantıkıdır. Bütün şüpbeli ümlerle cinayetler onun airei salâhiyetinde bulunuyor. Zabita kendisine böyle bir vu” kuat haberi verince, müteveffa- nın hanesine gider. Tahkikatın ibtidalyeyi yapar, fetimeyt yapıl- masına lözum olup olmadığı hı kında karar verir, lüzum görür- se bilzat bu âmeliyatı yapar, er- tesi günü de vefatın sureti vukuu hakkında karar verecek Jori heyetine reyaset eder. Hadisenin cinayet veya intibar olduğu bak- ında karar verir, eğer şuhudi dinledikten sonra kat'i deliller bulamazsa sebebi vefatın meçhul olduğuna hükmeyler. Doktor Bundesen tarafından bir dairece yapılan bu Koronor vazifesi oldukça yüklüdür. i En fazla hayduttan yere sermiş olmakla şöhret kazanan genç ve mahir zabitai hafiye memuru Drüri bana Bundesen hakkında: Şikagonun en çok meşgalesi olan adamıdır. Dedi. Sonra sözüne kuvvet vermek için tam Amerikan ti pini temsil eden şu“And hovv,, tabirini ilâve etti bunu kelimesi kelimesine ii Te Mam “hemde nasıl,, demek olur. Zaten doktorun vazifesi hak- sem ben bu zat ile konuşmak istiyo- rum, Müddeiumumi Vansın yüzüne u zun uzun baktı. Hiç bir söz söyle- meden telefon başına gitti. Geri gel diği zaman: — Evinde! dedi. Belediyeye git meğe hazırlanıyormuş. Geçerken uğramasını söyledim. — Sizi atlatmış olmasın. — Kuzum Allah aşkma nedir bu muamma? İşleri yine karıştırıyorsu nuz gibi iyor e > ib lan iplikleri çöz- meğe çalışıyorum. Müsterih ol Mar kam. Ben size mücrimi akşam olma dan evvel teslim edeceğim. Sözüm- de duruyorum. Yalnız dediğim gibi sizi hazırlamak lâzım. Bunun için okuduğum şu raporlar üzerinde bir müddet meşgul olmak faydasız de- ğildir. Miralayın raporu şüphelidir. Keza Mis Hofmana ait rapor da sa rih değil, 13 haziran gecesini nere- de geçirdi, ne yaptı? bildirmiyor. Kendisine nazaran sinemaya git- miş, sonra uslu uslu evine dönmüş. Fakat kendisini bu müddet zarfın- da hiç bir tanıdığı görmemiş. Genç kız acaba sinemadan sonra Benso- 3— VAKIT 20 Eylâl 1930 — Amerikalı misafirlerimiz İ Dün merasim'e Taksim abidesine çelenk koydular Pazar günündenberi limanı- mızda bulunmakta olan Ameri- tebatı çelenk vrzetmişlerdir. Saat on buçukta gemi kuman- danı ve bir müfreze Dolmabahçe de ; karaya çıkmış ve Taksime gelmiştir. Taksimde selâm vaziyetinde duran Amerikan (o babhriyelileri önünde gemi kumandanı çelengi yerine koymuş ve iki adım geri çekilerek salâmlamıştır. Kırmızı, Beyaz çiçeklerden kında bir fikir pey çin, gayrı tabii ölümler tabibine tahsis edilmiş olan vasi kroner dairelerini gezmek kâfidir: Doktor Bündaen'in dairesi Şi- * kago belediye, binasının beşinci katındadır. & daire Fransız i- ! darelerinde gemin. bir konforu haizdir. Burası hakiki bir “kadavra bankası,, dır diyeceğim geliyor. Latif genç kızlar mühtelif gayri tabii ölümler hakkında istatistik tanzim ederler ve ya rövelver, tabanca, mitralyöz, karabina, bomba gibi cürüm delillerini ca- mekânlara ( sıralarlar. Bunlarin arasında bir takım küçük bom- balar vardır ki baydutlarca ga- yet makbuldur ve onlara ananas agaç kavunu ismi verilir. Doktor Bundesen gayet cazip ve sevimli bir zattır. Vazifesi nin şeametini ( şenliğine asla halel vermez. Daima mütebes- simdir. Üzerinde bir iptidai bir iki dolu tabanca taşır, “onları göstermez. Zarif elbisesi İnun evine gitmemiş midi Öyle ya belki validesini göreceği gelmiştir. Velhasıl raporlar mühim. İyice tah- kik etmek İâzm. . vi Bir çeyrek sonra Mösyö oriarti geldi. Otuz yaşıda ciddi, zarif, çok dı. Bir belediye azasına hiç te ben- zemiyordu. Müddeiumumi kendisini Vansa takdim etti, Ve bir kaç kelime ile mes'eleyi anlattı. Belediye azası: — Evet bir taharri memuru ba- na dün bazı şeyler sordu, dedi. müphem. Miralayla o gece içinde neler yaptığınızı bize etraflıca an- latmanızı rica ediyoruz. — Miralay beni o akşam yeme- ğe davet etmişti. Marseyl lokanta- sında buluştuk. Yemek yedik. Son- ra gece yarısından bir az evvel tiyatroya gittik. İki buçuğa kadar orada kaldıkk. Ben miralayı evine götürdüm. Bir az gevezelik ettik, içki içtik. Üçe doğru otobüsle evi-| me döndüm. — Dün memura bir locada otur»; kan kruvazörü o Çesterin müret- | dün Taksim <abidesine | ihtiyat tedbiri olarak ber vakit | fakat | — Raporu aldık. Yalnız bir az| - iş â di Li — Amerikalı bahriyeliler Taksim abidesine çelenk koymağa gelirlerken | Türk - Amerikan bayraklarile söslenmiş olan çelenge merbut bir kâğıtta İngilizce: ( Amerikan donanmasının Türkiye reisicüm- buru Hz ne hayranlığının ve Türk milletine karşı olan samimi hissiyatının bir nişanesi )denmek- tedir, Dün saat beşte gemide bir çay ziyafeti verilmiş ve şebri- mizin ecnebi sefaretler erkânı, kibar aileler davet edilmiştir. Bugün . deniz lisesi talebesi gemiyi gezecektir. £ Amerikan sefareti bu gece bir balo tertip etmiştir. sava zanlkaara vb maa nin ceplerinde kendini mükem- İ melen müdafaa edecek silâhlar bulunduğumu hissetmek imkân- sızdır. Anlaşılan doktor elbiselerini Sol Sitrit istasyonu civarında- ki terzide yaptırıyor!.. Bu © teszi elbiselerin » görünmez : mahalle- rinde rüvelver cebi imelinde ki mahareti ile meşhurdur. En meşhur haydutların, Fe- nalıklar lordu, Belâ kıralı, Vis- ki imparatoru, Fahiş perisi gi- bi reislerin elbiselerini oOhep o imal eder. Bu reislerin ber biri trust reisleri veya hariciye me- murlarından çok fazla elbisele- rinin şıklığına ehemmiyet veri- yorlar!. söyliyeceğim şey ne kadar “Paradok$i,, yi andırırsa da Şşü- rasını haber vereyim ki doktor Bundesin nezaket ve zarafeti kendisini bir taraftan yükselt- İ miş ve diğer cihetten Şikago Belediye reisi ile düşman bir vaziyete sokmuştur. (Bitmedi) Jduğunuzu söylemişsiniz. -— Evet. — Oyun devam ettiği müddetçe locada kaldınız mı? — Hayır birinci perdenin sonun da dostlarımdan biri geldi. Miralay güzel ingilizce konuşan bir adam) avalet odasına gitmek için ayrıldı. İkinci perdenin fasılasında miralay ile birlikte salonda cıgara içtik. — Birinci perdenin sonunda sa at kaçtı? — Zannederim yarım. — Locaların koridoru bir başka kapı ile mi nihayetlenir? — Evet. İ — Locanız kapıya yakın midi? — Çok yakın! — Miralay tuvalet odasında ne Ikadar kaldı? — Beş on dakika, zannederim. 5 İkinci perde başlayınca ora- da mı idi? — Bir az sonra geldi. — Meselâ on dakika sonra mı? — Bir şey söyliyemem. Oyunu seyretmekle meşguldüm: (Devamı var)