“Luiz, in sözleri: içimi yaktı Başımı tutup sinesine dayadı, ben de gayrı ihtiyari bir hareketle ellerimi beline doladım Şimdi onun yüzü; bütün bü- tün gerilmiş sinirleri... Siyah bir elmas gibi parlıyan gözlerile, yavrusunu kıskanan bir kaplan çebresine dönmüştü: — Ölmüş anamın üzerine ye- min ediyorum.. İnan ki, geceleri sabaha kadar cephelerde.. Emin ol. Maraş cephesinde harp pat ladığı gün, ben deli olacağım.. Artık Luizin tamamen açarak önüme koyduğu kalbinde, ne zelil bir kadın zafı ve nede has- sas bir kadın merbameti vardi. Onun bütün korkusu; ancak idealini kaybetmek ve bizzat kendi kalbinin ölümünü görmekti. Onun hassasiyeti attıkça ben korkuyordum. o Sanki önümde, hemen düşülü verecek bir uçu- rum açılıyordu. Öyle zannediyo- rumki, yavaş yavaş bu uçuruma doğru kayan Lüiz, derhal be- nim de elimden tutacak ve be- nide bu derin çukura yuvarlıya- caktı, — Bazen diyorum ki.. düşun- miyeyim.. Hiç meşgul olmıyayım senin bana gösterdiğin /kayıtsız- lığa... Ve... Ve. Darılma Kaya hissizliye (mukabele (edeyim... Fakat.. 4 Bu son cümle, bana kizgm bir iğne gibi tesir etmişti, Birden- bire duyduğum derin bir acı ile sordum: — Nasıl?, — Hissiz.. Ve hatta merha- metsiz.. Bütün zalim ve hain er- kekler gibi.. kadın kalpleri üs- tüne basan.. O kalpleri çiğniyen. O kalpleri didik didik eden bir- tün erkekler gibi... Luizin batırdığı iğne, yavaş yavaş zelim ve müntakim bir hançer oluyordu. Şimdi, ayni his, ayni intikam bende de uyan- muştı, Acı bir kahkaha ile gül- düm: — Kadın kalbi öylemi, Luiz?, Halbuki ben onu çok aradım ve bulamadım. Artık bu bahsi kapamak ve o kadar korktuğum bir buhranın önünden kaçmak için ayağa kalkmıştım. © da birdenbire kalktı ve önümde doğruldu. Ta- şan ve Zzaptolunamıyan hisler, onu titretiyor ve ürpertiyordu. Ellerimi kavradı, kaldırdı ve kalbinin Üzerine bastırdı: — Söyle.. Allah aşkına söyle.. duyuyor musun.. Elinin altında çırpınan.. titriyen şeyi duyuyor musun?.. İşte bu. bir kalptir. Bir kadm kalbi.. dün sefil ve rezil bir elle yaralanan.. ve bu gün de o yarasma şifa bulmak için... albinden taşan ateş, onun dudaklarında titriyen son sözleri ve eritmisti. Bilmiyorum nasıl oldu ? Çelik gibi dik du- ran başım, yavaş yavaş eğildi. Onun göğsüne doğru ind. O zaman, onun ateşler İçinde ya- nan; elleri bidenbire başımı tut- tu ve kalbinin üzerine dayadı: Sağ. — Dinle.. dinle... Diyor ve sesi derinden gelen bir iniltiye benziyordu. Artık, benim de damarlarımda kaynıyan kan, beynime hücum etmişti. Mukavemet edemediğim bir kuvvet, boş kalan ellerimi aldı.. Onun dolgun kalçalarından yavaş yavaş kaldırarak belinin Üzerine sardı, Loizin, yanan ve sarsılan elleri kaldırdı. kaldırdı, kaldırdı. mız en yüksek ve en haklı bir ihtiyaç ile titriyor.. Yavaş ya” vaş daralan bir ihtiras çenberi dudaklarımızı birbirine yaklaş- tırıyordu. o Artık, nefeslerimizin alevlerini hissediyor. Ve dudak- larımızın ateşlerile yanıyorduk. Hiç. bir şey kalmamıştı. Dudak- larımız biranda birbirine yapı- şacaktı. Fakat... Harika asa bir süratle fışıltısı artan ve yaklaşan bir mermi; geldi.. geldi. geldi.. evin damı- na süründü. O anda, müthiş bir tarake.. ve onu müteakip. ciger- leri parçalıyan bir feryat... Derhal Luizin kollarının ara - sından silkindim.. Minder öze - rinde duran palaskamı kaparak gyz GEMİ or divenleri ikişer üçer atlıyor, bir taraftan da palaskamı takıyor- dum. Sokak kapısından fırlarken Moses Efendiye çarparak yere düşürdüm... Mermi, üç ev aşırı bir eve düşmüştü. Sokağa çıktığım zaman her yer; kiremit, tahta ve direk Parçaları ile dolmuştu. Arkamdan bir ses haykırdı — Ağa B.!.. Arkama bakmadan cevap ver- dim: — Nazım; koşl... Mermi düşen ev, belli idi. Her taraf dumanlar içinde idi. Açık kapunun önünde, saçları perişan bir kadın; — Evlâdım.. Evlâdım... Diye feryat ediyordu. Alt kat- taki küçük odanın ot minderleri tutuşmuştu. Biz, bunları ayakla- rımızla çiğniyerek osöndürmeğe çalışırken bir kaç komşu daha imdada geldi. Kapudaki kadın- câğızı içeri almışlardı. Kadın, şimdi de: — Evimi bırakın yansın.. Ev- lâdımı.. Evlâdımı kurtarınız.. Diye haykırıyordu. Derhal, anladım. — Nazım yukarı koşabm... Üst kat sofasına çıktığımız za- man bir an tereddüt ettik. İnfilak eden mermi, üst katı harabezare döndürmüştü. Bura- da da yanan ufak tefek şeyler vardı. Merdivenin sag tarafında açık bir kapı ğördük. İçeriye girdiğimiz zaman, karşıladığımız. feci mapzarayı, bütün hayatım- da unutmıyacağım... Nur ğibi bir kız, yere seril- miş yatıyor. Parçalanmış ayağın dan Kanlar sızıyordu. Nazım, şesinde satılmaktadır. TAYYARE BALOSU 6 şubat 930 perşembe akşamı (Maksim) de verilecek Tayyare balosu biletleri Tayyare cemi- yeti şubelerinde ve Maksim gi- Muhacirlerimizin nazarı dik katine; Tekirdağına bir buçuk saat mesafede Çitme namında 28000 dönüm tarla ve merayi havi çif- lik satılıktır. Çifiikte 25 haneyi istiap edecek ebniye, kuris ve Üç çeşme vardır. Taliplerin Te- kirdağında Çorlulu Ahmet B. zade Hikmet beye müracaatları. ufak tefek ateşleri söndürürken ben kızın yanına diz çökdüm ve kalbini dinledim. Yavrucuk, henüz yaşıyordu. Annesile, öte- ki komşular da koşarak gelmiş- lerdi. Kadın, evlâdını o halde gö rünce, düştü, bayıldı. Komşular- dan temiz bir yatak çarşafı istedim. Bu çarşafı Nazımla uzun uzun parçalara ayırdık. Ve bu hurda olmuş ayağı sıkı sıkı sardık. — Hadi Nazım. Hana koş evladım. Bizim arabalardan biri- ni çabucak hazırlat.. İçine bin. Mümkün olduğu kadar çabuk gel. Nazım fırladı. Artık orada yapılacak başka bir şeyde kal- mamışlı. o Komşulara © tenbih ettim: — Sakın çocuğa dokunmayı- nız.. Şimdi araba gelecek. Onu bizim hastanemize götüreceksi- niz. Siz, arabanın içine yaymak için bir şilte hazırlayınız. Evlâdınm ve yuvasnın bu felâketi karşısında © çılgın bir hale gelen zavallı anacığa.. bu talisiz Türk kadınma bir şey söylemedim.. En derin yarayı kalbinden alan bu betbaht ana- ya bangi sözlerle teselli vermeğe cesaret edebilirdim. Ellerim, Üstüm, başım kan içinde kalmıştı. Kapotumu almak için Luizin kapusuna gittiğim zaman, kapu, arkasına kadar açıktı. Moscs Efendi, duvara dayanmış düşünüyor.. Luiz, mer- divene oturmuş, ellerile yüzünü b, hıçkıra hıçkıra ağlıyor- bu. Moses Efendi, birdenbire elle- rimdeki kanleri görünce : — Ah ve mı?.. Diye haykırdı.. Luiz, sıçradı. ve bieilerimden tuttu ; : — Nerenden söyle nerenden.. — Ah Luiz. Bunu sormağa ne hacet. Daha anlamadınmı? “Bizim gibi talisizler, daima kal binden yaralanır. İşte buda bir kalp yarası değilmi ?. Biraz sonra araba geldi. Da- ha bâlâ baygın bir halde olan kızcağızı arabaya yerleştirdik. Annesi baygın bir halde olduğu için harap Ve perişan evinde kaldı. Araba yavaş yavaş gi- derken, biz; başımız göğsilmüze düşmüş, melül bir halde bu kimsesiz kızcağızı götüren ara- bayı takip ediyorduk, “ Ortatı- lamba , ya geldiğimiz zaman, artık Oben de yürüyemiyecek kadar ezilmiş olduğumu hisset- tim. Bu hadise, şüphesiz bana bir cezayi manevi idi ve bu ceza, bona cidden kâfi geldi. — Nazım.. Bugünkü beyecan beni bitirdi... Kabil değil bısta- neye kadar gidemiyeceğim. Sen git.. Ne lâzımsa yap... (Bütmedi) ket Baht kelli akk ağn beki önmün kk zn kn li Bir köşede ocak, fincanlar, semaver ; buradan başlıyan pey- ke ancak iki kapıya yer veriyor. İki kapıdan birisi methalin, öteki balkonun. Peykenin bu ikisi arasına sıkışmış olan tarafında daha yüksek ve çok geniş, parmaklıkla çevrili bir peyke daha var. Burada serili başırlar üzerinde kaşık sapı istif usulü ile 20 kişi kadar yatabilir, Duvarlarda, Kâğıthanenin, Ga- zi ile Kâzım Paşanın Moda ya- rışlarını seyrederken, Gazinin tek başına, Gazinin Anadolu timsali elinde hançer bir kadınla Gazinin halı üzerine arma, Tay- yare cemiyetinin fitre ve kurban ücretlerini cemiyete veriniz re- Seyahat molar O) Tercan lar vardı, Saç kepenkli dükki” sahibi, bir teşrifat memuru Si başından melon sapkasını çık ramaz. Üzerinde “ ti lâvhası asılı bir dükkân dirbt” le gz sattığı halde, teneke İ benzin satmaz ve satmak İst mez. Otel uamına yukarda 19 ettiğimiz kahvenin içerisinde öf karyola olan iki odası vard” Benim yattığım odanın, kab! bakar birde penceresi vari Fırat, burasını da sulayarak $ çiyor. | Evler, alelüsul çatısız. Nebf karşı tarafında çok yalçın ka) lar yükselir. Bunların en yüksei Köroğlunun kalelerinden bir” nin harabelerini taşıyor. lunun ikinci kaleside, Terci simleri asıl. 29 kilometre kadar ötede ol Ocağın üzerinde eski ve yeni | köprünün hâkimi bir tepedef harflerle © “veresiye yoktur,, | Bu iki kalede, o kadar zabt! cümlesi yazılı bir siyah tahta, fakat bu cümlenin altında borç- luların tebeşir hesabı ve isimleri, Tavanda, örümcek ağlarının ber indirilişinde oyaylandıkları (bir < Radyum » marka lâmba. İğri, temasla üstleri cilâlanmış masalar, bağdaş kurmuş traşlı adamlar, melon şapkalı ve mest dilmez yerlerde ki, Köroğlus' muvaffakiyet sırı derhal bul ları görülünce ayan oluyor. Tercanda yemek yemek İç hiç bir yer yoktur. Kendif tedarikli gelmemişseniz koli sıvamak, ateş bulup bir şeyl -meselâ yumurta” hazırlar mecburiyetindesiniz . o Tercsf Bayburt Erzincan yolu üzerin olduğu için bayli işlek bir olabilir. Gelen geçen vard Tercan namı diğer Mamahatın | Fakat bu vaziyeti istismar kahvesidir. Aşkaleden, metruk bir kömür madeni gibi yerlerden geçtikten sonra, İnsan, gözel bir vadiye girer. Vadinin ufkunda cekim”). ve beyaz bir yapı görünür, bu Tercanın Omektebidir. Henüz bitmemiştir. Mektebin arkasın- dan sarı renkli bir kalenin Kule- Tercandan Erzincana gideci tim. Fakat bu civarda bir ziyaret etmeden gitmeği m fık bulmadım. Ve, babamın bir arkadaşı olduğunu öğre ğim mahkeme reisi İsmail Beyin lütfen vermiş olduk! tavsiye ile, ertesi gün Pulk disinde Şepke denilen köye reket ettim, Kalenin önünde gene ayni mima- ride güzel işlemeli bir türbe, bir de hamam vardır. Tercanın çarşısında saç ke- penkli bir mağaza, ve tahta kepenkli başka bir çok dükkân- İstanbul vilâyeti defterdarlığından: 336 senesinden 927 mali senesi nihayetine kadar milli hü bütçelerinden omatlubu olanlarla gerek milli hükümet ve g sakıt hükümetin âdi emanat ve milli hükümetin bütçe em hesaplarında mukayyet olanlar ve gerek 927 senesi gayesine ifa edilen bidemattan mütevellit alacaklar 928.929 senle: bütçe emanatına alınmış olanlarla eytam sandıkları tasfıye ko” yonundan 927 senesinde hazineye devredilip hazinece de senesinde ait olduğu malsandıklarına naklolunan mebaliğ tasfi)İ tabi bulunduğundan bu gibi alacağı bulunanlar şubat 930 nib*! tine kadar arzubal ile bulundukları mahallin en büyük mala runa müracaat eyleyip yetlerindeki matlubat vesikalarını ve mukabilinde müracaat vesikası almaları lâzımdır. Bu mi zarfında müracaat etmemiş ve vesika almamış olanların iddia etti alacak 1513 Nolı kanun mucibince katıyen hazine lehine * olacaktır. Şubat 930 nihayetinden sonra hiç bir mazeret F edilmiyeceğinden alacak iddiasında bulunanların 930 senesi m dan evvel bulundukları mahallin en büyük malmemuruna mü etmeleri ilân olunur. Afyon Karahisar nafia baş mü hendisliğinden: Afyon - Sandıklı yolunun (2923 lira bedel K: # 000 Kİ. arası iöeyezlı esasiyesi 30-1-930 tarihinde saat 1588 edilmek üzere ni zarf usulile münakasaya konulmuştur. anlamak ve keşifnameyi görmek istiyenlerin sekiz gün evvel olan fen memurları ile birlikte Nafıa baş mühendisliğine V* olanların ihale kanununa teyfikan teminat akçelerini hamile” ıneni vilâyete müracaatları iân olunur. Fikret Ad