pay Gümüşane yolunda Trabzondan o çıkıyoruz. bir müddet sahili takip ettikten sonra birdenbire bükülür, arka- sını denize veren bir sel yata- ğmı takip eder. Otomobil he- Düz son evleri arkada birakmış- tiki yolun ortasma bir adam çıktı ve durdu. Ödüm patlamıştı. Çünkü daha bir gün evvel bu civarda çapulcuların -aman bun- lar nede çok - bir kaç oto- mobile silâh o attıklarım, bir de zabitin soyulduğunu İşit- r İştim. Daha şehirden çıkarken so- yulmak korku sabahın ayaz teh- likesile birleşince şiddetle şofö- re sordum: — Bu adan ne istiyor? Sakin, elihi cebine götürürken; — Hiç, şehriden çıkma pa- vası.. diyerek adama 6 adet Bi- kel 25 kuruşluk urattı, «Ayak bastı» parası alındığım Işitmiş, fakat « şehirden çıktı » baçı alındığını duymamıştım, Tevekelli «çok gezen,çok gö- rür» dememişler, seyyahat insa- Şretiyor, şöörümüz izahat verdi : Fendim, fu adam mültezimdir, burasını belediyeden almıştır ve her ş#hirden çıkan otonsobüden | 150 kuruş alır, — Vermezsen ne olur? — Belediyeye rapor cezien alırlar! eder, — Siz tarik bedeli, vergi ver- Mez misiniz? — Nasıl vermeyiz, fakat bura- am usulü böyle.. ve Dahiliye ve- kâletinin emrine, belediyelerin iltizam usulünü kullandırılmaları yasak olduğuna dair kanın ol- masına rağmen zihnen memleket idarecilerinin ne müşkül mevki <rde en iptidai meselelerle bile meş- rul olmak mecburiyeti geribesinde bulundukları düşünürken, kilo- Kes taşları yanından metfun cleri göstererek or, ve, Trabzonluların bihekkme tihar ettikleri Zigara dağına urmanmıya başlıyorduk. Yol, mühim bir kısım bozuk olmakla beraber, yer yer iyi idi ami vasatı alarak 25 Em. yapabiliyoruz. Yol z leri o kadar çok EE mem ki, uçurumlar derinliği ve döne- meçlerde hiç parmaklık olmaması okadar müthiş ki, buradan yüre- şişen geçebilene “ Va. it, im bir seneli ini bediye edebiliriz. e yat sigortası acentesi olsam, muhakkak Zigann eteklerinde birer şube açar ve Şüphesiz haylı iş yapardım, Bu mülâhazamda nekadar isa- bet ettiğimi iki saniye geçme. den anlıyordum : motorum ho- murdana bomurdana sıktığı dar yokuşun alelüsul keskin bir yi- jla saklı tarafından birdenbire bir tonluk sikldtin vermiş olduğu iptidai süratini yokuşun meyil zaviyesi derece- sile gittikçe zarbederek cehen- pemi - bu tabir bu uçurumlu yo- kuşta nekadar yerindedir - bir süratle inen bir kamyonet çık- masm mı? Tarafeyn şoförleri müthiş birer hamle ile direksi- yona bücum ettiler ve belâ atla- tıldı. derken bir ikinci ve #çür- Yel | cü kamyonet ayni tehlikeyi bize birer saniye fasıla ile tattırdı. Şoförümüz, kendine mahsus şive ile okkah bir küfür savur- duktan sonra kamyonetlerin ya- nş ettiklerini söyledi. İçleri eşya ve adam dolu otomilleri Karade- nizde taka idare eder gibi kul- lanan Trabzonlu şoförlerin cehâ- letine ve cesaretine şaştım kal- dım. Maamefih koskoca Zigana dağın Karadeniz gibi telâkki elmekle bu adamların hakları vardır. Çünkü her iki yerde de ölüm tebiikesi aynıdır. Birisi ne kadar oynakasa öte- ki o kadar yalçındır. Birisi ne kadar derinse öteki yüksektir. Karadeniz için tersine bir Zigana diyebiliriz. Bundan başka Ziganarın yamaçlarında, bir esmer güzelinin yüzündeki püskürme benler kadar çok ve sayısız olan köylere “Hamsi,, köy- leri denilmektedir. Bu itibarla “sürücü,, lerin — ben artık şo- förlere sürücü diyeceğim, dili- mizin Türkçeleştirildiği bir za- manda bu küçük cesaretim uma- rım ki mazur görülür — 2000 metre gibi küçük bir farkı gö- rememelerinin sebebini izah et- miş oluyoruz. Otomobil büyük bir “Hamsi, köyüne girdi. Buranın kendine mahsu ayrı birde ismi vardır: Maçka, Maçka Slav ve Macar lisanlarında kedi demektir. Ya- maçta bulunan bu köye yakışır bir isim, Fakat bizim İstanbulu- muzdaki Maçka buraya hiç ben zemediği için, Cemiyeti beledi- yeden, bilhassa bu gibi küçük ve fakat ince farkları hiç gözün- den kaçırmıyan, ediplerin hamisi H. Avni beylen bilhassa Istan- bul Maçkasınm isminin değiştiril- mesini rica ederim. 69 kilomete yokuştan sonra Zigonanın tepesine çıktık. Hava- nın çok güzel ve güneşli olma- sına rağmen burada kar var. Maamafih bu tepenin 3080 met- re yükseklikte olduğunu da ba tırlamak icap eder. Sonra 35 kilometre yokuş İndik.Fakat bu, inişten ziyade, tepeden atılan bir taşın seke seke yuvarlanma- sına benziyordu. Rubu asır evvel Fransızlar tarafından yapılmış ol- duğu söylenilen bu yolun bilbas- sa bu indiğimiz tarefı, inanmız, | © zamandan "beri beri muhakkak tamir görmemiştir. Fakat ben böyle zannelme- İ mekte haklıyım. Çünkü hesap üstadım Hakkı Tarık Beyin usulu | ile etrafı tetkik ettim ve hesap- ladım. Bakmız nasıl, Burada Ardasa isimli bir büyük köy var. Tabii taksimat itibarile ismi köyden daha büyük isede, şek- ! len ancak ona bu İsmi verebi- Miriz, Ardasa ne demektir? Diye | düşündüm. Olsa olsa bu «arada sırada» »ın kullanıla kullanıla - ip olmuş şekli değil - yapışmış şekli ola- bilirdi. Bir yer ki yokuştur ve geçit mahallidir, arada sırada ne yapıla bilir, ne olabilir? Ya tamir, ya kaza. Mürekkepten ba- site giden bu tahlil usulü ;ie elde ettiğim çift netice budur. Sant 12 ye geliyordu. Sarsınlıdan başım Odönmye o kadar | Waktın bul- macası Dünkü bulmacamızı hallede- medinizse bugünkü halledilmiş şekle bakarak yeni bulmacamı- zın sırrını meydana çıkarabilirsi- niz. Bunun İçin aşağıdaki tarife- yi tatbik ederek üç beş dakika meşgu' olmanız kâfidir: 23456 7891011 Buşünkü bulmacemızan balleri'eeeii yeni çeki 6 789 1011 Acu 7Z İZE JNWREN ü-ac Soldan aşağı: i sağa ve yukardan Delil (5), başvekilimiz (5) BirGseyin izahı (4), nota(2) Zaman (2), söz (5) Milli içki (4), belâ (4) Nihayet (3) l En meşhur Mısır kırali- ticesi (9) Hayvan ayakkabısı Gök (4), başta bulunan Çift bir uzov (4) Delik (5), renk (2) 10 — Dest (2), mektup (4) — | 11 — Kesilmiş odun (4), laha- na (5). A A ER Aparlmın isteniyor Beyoğlunda Mobilyalı üç. dört odalı hir apartıman iste- niyer. Banyolu olan tercih edi- ür. Gazetemizde Fikret Âdil Beye müracaat. ' A EE 21) ğe gidiyorduk. Yolun bir dö- sinde, Ser bir yamaçta bü- yük ve beyaz bir bina gördüm. İlk önce barasını kışla zannet- tm fakat mektepmiş. Meb'usu maarif vekili o İşsneye iş, fakat şehir namma bir şey görmüyordum. Nihayet bu uzun koridorun başka bir döre- mecinde ÖnÜMmÜze bir yer çıktı, Yegâne hususiyeti evlerin dam- ek ve gayet dar, uzun a örtülü oluşunda © lan bu ince uzun ve boş şehirde bir tek aşçı dükkân vardır. Sonra çarşı denilen uzun bir 4ı- i kururicen ra dükkân, Veli konağı ve bes, Su kenanmdaki kaya'ıklara çamaşırlar serilmiş, bir yandan yemeğimizi yedik ve ver elini Bayburt diye yola ko- yolduk. fikret Adil Ja döverken sözleri söylüyordu — Buradan hayat Bayturda doğu akar ve geçer fakat hiç bir şey buraya takılıp kamaz. » sorsalar burada gümüş için çoktur, derim, onun insanı sazları gümüşlenir. Ne hazin. değilim? Fa. Bahrıahmere seyahat rene a Bundan sonra Rönesansı kum tepelerinin arkasında değil, zeplin ve tayyareleri” pençereleri arasından | PA ATA ED 5 ! Vehhabilık bır Rönesans mıdır ? | | beklem: ityiz Mekke ve Medineyi ihtiva eden Hiçazın bugünkü hüküm- darı «Abdülaziz bin Suud, ya- hut sadece “İbin Suud, dur. Ötedenberi orta Arabistanm ileri gelen reislerinden bu'unan İbni Suud, rakibi «İbin Reşidsi mağlup ederek Reşidilerin mer- kezi «Hail»i işgal ve idarelerine nihayet vermiştir. Diğer taraftan da sıra ile Ta- if, Mekke, Medine, ve Ciddeyi zapt ve kendisini “Hicaz, Necit ve mülhakatı, bükümdarı ilân etmiştir. İbin Suud, ayni zamanda “Veh- babi,liğin de reisidir. Bir mezhep şekline giren Veh- habiliğin müessisi, iki asır evvel Necitte zuhur eden «Muhammed bin Abdülyehhab» isminde bir müctehittir. Muhammed bin Ab- dülvehhab, fikir ve akidelerini Necit emirlerinden «Muhammed İ bin Sunds a kabul ettirince bü- tün Suudi balkı kolaylıkla Veh- habi olmuşlardır. Muhammed bin Abdülvehha- bın vefatında, yerine, emir Mu- hammed bin Suud geçmiştir. Ma- hiyetinde neşir ve irşat gibi bir vazife mündemiç bulunan Veh- habiliğin başına bir de cismani kuvvete filen sahip bir İmam geçince, Vehhabiler derhal te- cavüze koyulmuşlardır. Yüz ve küsür sene evvel mu- valfakiyetle başlıyan ilk istila mukaddimesi, daha o vakitler, ! Mısır hidivi Mehmet Ali paşanın muallem ve mücehhez askeri karşısında kırılmıştır. Dört beş sene evvel başlıyan ikinci istilâ hareketi ise Hicaz, Necit ve mulhakatı kıralığının teessüsüne müncer olmuştur. İslâmiyeti, bid'atlarmdan tec- rit ederek, zuhuru anındaki saf ve sade esaslara çevirmiyi istih- daf eden Vehhabiliğe, Garpta “büyük ehemmiyet ve kıymet at- fetmektedirler. O kadar ki “Si- pahi ibtilâli,, nım, Hindistanın o müthiş 1857 kıyamının kökle- rini, bu tarihten yirmi, otuz se- ne evvel şimali Hindistanda Vehhabilik o#kidelerine tebann «Sait Ahmet» tarafından çıkarı lan ve vefatı anine kadar mw- vaffakiyetle yürütülen Pencap isyanında bulanlar da vardır. Hatta, «Sünusi>liği ve «Babi»li- ği, İslâmiyetin ve isiâm alemi- nin düştükleri derekeden kurta- larak yükseltilmeleri gayesini (müphem bir şekilde de olsa) bes- liyen bu iki tarikati bile, Vehha- bil ğin doğurduğuna kail olanlar mevcuttur. Hulâsa birçok garp mütefekkir- ei Vehbabiliği, islâmiyetin Rö- n addediyoriar, de Vehhabiliği şevk ve heycanla karşıladıklarını zannediyorlar. Halbuki bu münevverler akıldan ziyade hisse tabi oluyorlar. Ve asıl kendilerini cezbedenin Veh- (5 habilik değil Abdülaziz bin Suu- dun kuvvetli şahsiyeti bulundu- ğunu farketmiyorlar. Öyle ya, bin üç yüz sene er- vel çölden büyük bir Arap çıkı- yor ve beşeriyetin en şümullü, »ns (hayırl. uyanış) hareketi (5 en muazzam badiselerinden bi rini vöcude getiriyor. Peyga” berden bin üç yüz sene son" gene çölden, gene bir arabın © karak mütereddi islâm cemiy€” tini yeni baştan canlandırması hem de cazibiyeti inkâr ks etmiyen kılıç kuvvetile, esaret” ten kurtarması, (itiraf etmeli: arap gururunu okşıyacak bir | haldir. Gerçi Vehhabiliğin cazip © | heti yok değil. Meselâ sanduks” | lardan şefaat ye medet dilemeY” |l menetmesi ve geçtiği yerlerde bu bid'ati söküp atması sevi bir hareket. İyi ama asrımı?! sandukalardan hetzeli ve ayınlı | istişfalarda bulunmanın abesliği” ni idrak için Vehhabi olmağ? | hacet yok ki. Akla istinat etmek baligan mabelag kâfi. Hem bahusus, felsefi nazarda” Vehhabiliğin esası bence çürük” tör, Vehhabilik, akıldan doğm* muhakemeye değil, müesses # kidelerin tefsirine o müstenitti” Yani tefsire münhasiren tefsif ile mukabele. Bu şerait dahilinde islâmiyetif rönesansı, Vehhabilikten bekle nir mi? Bek enmez demem. Çür” kü bekliyenler var. Ben, bekle mem. Bundan sonraki peygaf” berler kafalarını kum tepelerini# arkalarından mı yoksa zeplin v€ ya tayyare pencereleri aralığın dan mı göstereceklerdir? Be” ikinci şıkka inananlardanım. İşte onun için beklemem. Mehmet Fuaf ae sma m İsmail Hakkı Sultan Hamam, Yenicami caddesi No 35 $ Her nevi feoni gözlükler, # ZAİS ve kristal taşlar, dür binler, pertevsiz ve dereceler. sun'i gözler, saat ve kordonları" # envaı, çalgı kirişleri ve saire. SELANIK BANKOSIİ 1883 de tess ediİmişlr * Bir takım Arap münevverleri | SERMAYESİ 30 000,000 FRAN Merkezi umumi, İstanbul #Türkiye şubeleri Galata, Istanbul, İzmir, Samsun. i Adana, mersin. Yunanistan şubeleri: Selânik, Atina. Kavala Her türlü banka musmelât itbar mektupları. her nevi akçe A üzerinden hesaba cariye, çek #8 mosmelâti adla TanaRE ASLAN > ter ş TEZER PESESET EGFEEEEŞE | | | | İ