ULUS Ebedi Şef Atatürk'ün askerlik hayatı biribirinden ayrı üç devre içinde tetkik olunabilir. Onun ordu hayatı, 29 birinci - kânun 1904 te erkânıharp yüzbaşısı olarak k k iyle başl r. Erkâ - nıharp yüzbaşısı Mustafa Kemal'in ilk vazifesi Şam'da 30 unçu süvari alayında - dır. 7 haziran 1907 de kolağası, oldu. Ay - nı yılın 30 eylülünde Selânik'te ordu er - kânıharbiyesine tayin edildi ve iki yıl son- ra Selânik redif tümeni erkânıharbi oldu. Makedonya'daki bu muhtelif kurmay hizmetlerinde Mustafa Kemal gerek hazar mesaisi ve gerek harekâtta çok zeki, müs- tesna kabiliyetli, kuvetli karakter sahibi bir erkânıharp zabiti olarak tanındı. Bu mesai, Makedonya'nın ateş içinde bulun - duğu devreye rastlıyor. 31 Mart vakası Mustafa Kemal'in askerlik hayatını tet- kik ederken bu senenin 31 martında zuhur eden meşhür isyan vakasının üzerinde ehemiyetle d lâzımdır. 81 sene evel ve Meşrutiyetin ilânından 8,5 ay Sonra İstanbulda zuhur eden bu vaka irti- eaın körüklediği askeri bir layandan iba - retti. İsyanın her tarafta heyecan, korku ve gaşkınlık doğurduğu buhranlı anlarda, BSelânik redif fırkası kurmay başkanı kol- ağası Mustafa Kemal ne yapılacağını ta - sarlamış, bir teşkilât ve harekât plâniy - le ordu karargâhına koşarak tekliflere başlamıştı. Mustafa Kemal'in hazırladığı teşkilât plânında: 1— hareket ordusu namı veri - len bir tedip ordusu teşkili; 2 — ikinci ve dördüncü ordularla da derhal muhabere e- dilerek bunların da müzaharetlerinin te - mini, 3 — Bu ordunun nizamiye, kısmen redif taburlarından ve toplanacak gönüllü müfrezelerinden vücuda getirilmesi; & — Bu tabur ve müfrezelerden mürekkep fir- ka, liva ve alaylar teşkili vardı. Harekât plânında ise; 1 — Kıtaatı — şimendiferle Hadımköyü'ne naklederek Hadımköy, Hal- kalı mıntakasında toplamak; 2 — Vaziye- te göre İstanbulu işgal etmek Üüzere ileri harekete başlamak; 3 — Nakliyatın temi- ni için şark şimendifer kumpanyasının yardımını temin etmek; 4 — Silâhlı, silâh- sız her türlü mukavemeti şiddetle yok et- mek; 5 — Asli kıtaları silâhtan tecrit et- mek; 6 — Bütün elebaşı mürtecileri tev - kif etmek; 7 — Sefarethanelerin, ecnebi - lerle bankaların ve ekalliyetlerin hiç bir zarara uğramaması için en lüzumlu tedbir- leri almak dahil bulunuyordu. Mustafa Kemalin bu teşkilâtta en çok dikkat ettiği nokta, kumandan meselesi 1- di, Hareket ordusunun başına kim getiri- lecekti? Bir defa kendisi teşekkül edecek ordunun kurmaylığını almağı teklif ve kabul ettirmişti. Kumandan olarak da Ü- güncü süvari fırkası kumandanı mirliva (tümgeneral) Suphi Paşayı teklif etti. Suphi Paşa Mustafa Kemali çok severdi; onunla rütbe farkı gözetmeksizin pek sıkı arkadaşlık yapardı. Zaten büyük, küçük herkes Mustafa Kemal'in muhabbetine ve arkadaşlığına meftun bulunuyordu. Çünkü onun arkadaşlığı çok samimi idi. Mâlâya- ni lâkırdılar söylemez, memleket ve millet için faydalı fikirler ortaya atan cevval bir zekânın, selim bir aklın, mantıkt, pü- rüzsüz bir nâtıkanın mahsulü sözlerle ko- nuşurdu. Mustafa Kemal, Suphi Paşa ile birlikte en doğru kararlar almak ve en seri ve can- h icraatta bulunmak mümkün olacağına kani bulunuyordu. Ancak, çok nâzik bir mesele olan İstanbul irticanı tedip işinde âteşin bir zekâ ve faaliyetin Suphu Paşa- nın mahiyetini kavramaması muhtemel bir takım politik ve siyasi vaziyetler üzerinde fazla bir tesir yapması zan ve tahmin e- * a dildiğinden üçüncü ordu kumandanı, ha- reket ordusu için Selânik redif fırkası komutanı Ferik Hüseyin Hüsnü Paşayı tercih ve tensip etmişti. Gariptir: Suphi (Paşa) Süleyman Şefik'ten sonra kuvayi- inzıbatiye kumandanlığını deruhte eden generaldir. Bunu niçin yaptınız? diye sor- dukları zaman Mustafa Kemal'e mağlüp olmak için cevabını vermişti. Hüsnü (Pa- şa) daha yaşlı, ağır başlı ve kibar hissiya- ta alışık bir zat idi. Zaten Kolağası Mus- tafa Kemal'in asıl komutanı da bu idi. Mustafa Kemal'i çok severdi ve zekâsına, malümatına cidden itimat ve hürmet gösz- terirdi. Binaenaleyh ilk Hareket ordusu karargâhı bu suretle Hüseyin Hüsnü (Pa- şa) nın kumandasında Mustafa Kemal'in kurmay başkanlığında pek mahdut subay- lardan teşekkül etti. Bu hareket yalnız memlekette değil tekmil Avrupa'da hattâ bütün dünyada mühim akisler uyandırmış- tır. Mustafa Kemal muvaffakiyeti muhak- kak görüyordu. Bir taraftan kumandanın her türlü endişesini bertaraf etmeğe çalı- gşıyor, bir taraftan da asker için ve İstan- bul halkı için beyannameler hazırlıyordu. Ordu, Mustafa Kemal'in keskin zekâ- siyle çizdiği plân dairesinde muhullf kol- lar halinde İstanbul Üzerine harekete geç- ti. Bu tedip hareketi malüm olduğu Üzere muvaffakiyetle — neticelenmiştir. Fakat, şerefi, askeri rütbe disiplininin icabı olarak başkalarının üzerinde kalmış, fakat Mus- tafa Kemal'in içinde yaşıyan büyük cevhe- rin ışıldamasına fırsat vermişti. Mustafa Kemal, hareket ordusunun sü- ratle teşekkül ve sevk ve idaresinde en mühim rolü ifa ettiği halde, artık âdeta İstanbul'da mevcut değilmiş gibi bir tarafa çekilmişti. O, ordunun ıslahını düşünmü - yor değildir. O, kaliteyi ıslah ederek ordu subay heyetinebir âhenk ve intizam ver- mekle bunun kabil olacağını mülâhaza e- diyordu ve ordunun siyasetle alâkasının t kesilmesi 1 kuvetle mü- dafaa ediyordu. Trablus ve Balkan harbi İtalya, Trablusgarb'a baskın suretiyle taarruz ettiği zaman binbaşı Mustafa Ke- mal gönüllü olarak Derne'ye gitti. Derne Sirenayik mınt ve oradak! kuvetlerin komutanlığını deruhte etti. Mustafa Kemal'i vâsi bir sahada müs- takil Şef olarak ilk defa Afrikada görü - rüz: teşkilât yapmak, insanları idare et- mek; ateşe sürmek, bin zorluk ve yokluk içinde bir devîetle harp etmek. Sanki genç kurmay subayı, istikbalde, yapacağı büyük işler idn Afrikada staj yapıyordu. Mustafa Kemal aşiretleri ken- disine cezbetti, mukavemeti tanzim etti; italyanlara mütemadiyen ve muvaffakiyet- le karşi koydu. Fakat Balkan harbi zuhur edince ana vatana döndü. Balkan harbinde —Atatürk (Binbaşı Mustafa Kemal) Gelibolu yarımadasında yani iki sene sonra büyük müharebeler İ- dare edeceği dârülharekâtta — “Bahrise- fit kuvayi mürettebesi komutanlığı birin- ci şube (harekât şubesi) müdürlüğünü,, ve sonra Bolayır mıntakasındaki mürettep kolordunun kurmay başkanlığını ifa etti. Balkan harbinden sonra Sofya'ya ata - şemiliter oldu. Atatürk Komutan Büyük harp başladığı zaman Sofya ata- şemiliteri bulunan Yarbay Mustafa Ke- mal, bir kıta lığına tayin edilmesini istirham etmiş ve Tekirdağı'n- da teşkil edilmekte olan 19 uncu tümen komutanlığına tayin edilmiştir. Atatürk bir ay içinde tümeni teşkil etti ve tümeni ile Maydos'a geldi. Atatürk büyük komu - tan vasıflarını bu tümenin başında herke- se isbat etmiştir. Conkbayırı zaferi İngilizler Seddülbahir ve Arıburnu'na çıkarma yaptıkları zaman 19. tümen Biga- l'da ordu ihtiyatı bulunuyordu. Düşmanın çıkarma yaptığını haber alır almaz 19, tü- men komutanı hiç bir emir beklemeksizin tümeni ile birlikte Arıburnu'na hareket etti. Çok mühim bir nokta olan Conkbayı- düşmandan ; taarruz ede - rek düşmanı geri ati silkmi, BZ A sisznlli. &aü ATA, bir askeri manevrada kadar Arıburnu mıntakasında tümeni ile taarruz ve müdafaa muharebeleri yaptı. 10 mayıs 915 te albay olmuştu. Düşman Arıburnu ve Seddülbahir mıntakasından ilerlemek ihtimali olmadığını görünce ye- ni getirdiği kuvetlerle ve behemehal kati netice kazanmak azmiyle yeniden Anafar- talar sahasına büyük küuvetlerle çıkarma yaptı. 8/9 ağustos 915 te (Anafartalar) grupu komutanı olan Albay Mustafa Ke- mal, iki tümenle (7. ve 12 inci tümenler) taarruz etti. Düşmanın ilerlemesini ve çı- karmanın genişlemesini menetti. Ve mükemmel bir defütart zaferi ka - zandı. Sağustosta düşman Conkbayırı hattı- bâlâsının bir kısmını zaptetmişti. 10 ağus- tosta Albay Mustafa Kemal baskın tar - zında yani topçu hazırlıksız taarruz ede- rek Conkbayırı'nı istirdat etti. Albay Mustafa Kemal (Anafartalar) da altı tümen yani iki kolorduluk kuvete kumanda etmiştir. Mart aylarında ekseriya mühim bir ta- kım değişiklikler olur. Eskiden sene başı 0- lan mart, belki de baharın ilk ayı olduğu için bu değişikliklere sahne olmaktadır. E- bedi Şef ve büyük mill!t kahramanımız A- tatürk “Mustafa Kemal,, için de 1916 sene- sinin mart ayı böyle olmuştu. Büyük ku- danın garp hudut şark cep- hesinde vazife alması bu ayda vukua gel- miştir, Anafartalar kahramanı Çanakka - le'nin cihanşümul zaferini kazandıktan sonra Edirnede toplanan 11 ve 12 inci pi- Mustafa Kemal Trablusgarp'te yade tümenlerinden ibaret 16 ıncı kolor dunun başına büyük bir istikbal ve fevkal- âde tezahürat ile gelmişti. Bütün Edirne halkı, Babaeski - Edirne şosesinden şehre giren Mustafa Kemal'i “Yaşasın Arıburnu ve Anafartalar kahramanı Mustafa Ke- mal!,, yazılı tâkızaferler altından geçire- rek emsalsiz alkışlarla karşılamışlardı. Albay Mustafa Kemal 14 ikincikânun- dan 27 şubata kadar Edirne'de kaldı ve tatbikat, manevralar ve harp oyunları ile geceli gündüzlü meşgul oldu; maiyetini yetiştirmek hususunda bizzat çok uğra- şan ve zevk duyan mümtaz bir kumandan- dı. Bu sırada Atatürk Enver Paşadan aldı- gı bir telgraf Üzerine 16 ıncı kolordu ku - mandanlığını deruhte etmek Üzere Diyar- bakır'a hareket etti. Diyarbakır'a büyük müşkülâtla gidile bildi. Burada, vaziyet hakkında aldığı ha- berler hiç de memnüun edici mahiyette de- ğildi. Dersim İsyan halinde İdi. Üçüncü ordunun sol yanındaki Ognat müfrezesinin Sigi'ye çekildiği — bildiriliyordu. Mustafa Kemal yeni girdiği cephede karşılaştığı bu nâzik ve buhranlı vaziyetler içinde mü- essir tedbirler almak ve nisan içinde Di - yarbakır'da toplanmağa başlıyacak olan ikinci ordunun iaşe ve nakil vasıtalarını tedarik ve temin etmek için gece gündüz çalışmıya başladı. XVI. ıncı kolordu komutanlığı Mustafa Kemal, 1916 yıliının 22 martın- da Diyarbakır'da 16. kolordu komutanlı- ğına tayin edildi ve general oldu. 16. kol - ordu (Bitlis - Muş - Fırat) hattında 80 ki- lometrelik bir cephe tutuyordu. 1916 yazın, Ruslar, Türklerin Erzuru - m'u geri almak için büyük bir taarruz ya- pacaklarını, bu maksatla Diyarbakır mın- takasında ikinci orduyu kta ol- Türkiye Cümhuriyetinin Atatürk, 1880 de Selânik'te Babası Ali Rıza Efendidir. Ali Riza Efen- kurucusu doğmuştur. di önceleri Rüsumat memuru idi. Sonra memurluktan ayrıldı. Selânik'te kereste tüccarlığı etti. Ali Riza Efendi genç öldü. Oğlu Mustafa Kemal küçük yaşta yetim kaldı. Mustafa Kemal'i büyük ruhlu bir türk kadını olan anası Zübeyde Hanım ye- tiştirdi. Mustafa Kemal ilk tahsilini Selânik'te Şemsi Efendi mektebi denen modern mek- tepte gördü. Çocukluk ve ilk tahsil dev- resine ait hatıralarını bundan 17 yıl önce Vakit gazetesinin muhabirine şu canlı i- fadelerle anlatmışlardı: “Çocukluğuma dair şey, kteb gitmek l aittir. Bundan dolayı anamla babam arasında şiddetli bir mücadele vardı. Annem, ilâ- hilerle mektebe başlamamı ve mahalle mektebine gitmemi istiyordu. Rüsumatta memür olan babam, o zaman yeni açılan Şemsi Efendinin mektebine devam #etme- me ve yeni usul üzere okumama taraf- tardı. Nihayet babam işi mahirâne biT su- rette halletti: evelâ merasimi mütade ile mahalle mektebine başladım. Bu süretle atnemin gönlü yapılmış oldu. Bir k2r gün sonra da mahalle mektebinden Şemsi Efendinin mektebine kayde! Az zaman sonra babam vefat & nemle beraber dayımın nezdine yerleştik. Dayım köy hayatı geçiriyordu. Ben de bu hayata karıştım. Bana vazifeler veriyor, ben de bunları yapıyordum. Başlıca vazi- fe tarla bekçiliği . idi. Kardeşimle beraber bakla tarlasının ortasındaki bir kulübede oturduğumuzu ve kargaları koğmakla uğ- raştığımızı unutamam,” Fakat genç anne, uyanık çocuğun oku- yup yazmaktan kaldığını endişe ile görmi- ye başlıyor. Nihayet Selânik'te bulunan teyzesinin yanında kalarak mektebe devam etmesine karar veriliyor. Bu suretle Mus- tafa Kemal Selânik mülkiye rüştiyesine giriyor, Bu mektepte geçen pek kısa haya- tını Atatürk şöyle anlatmaktadır: “Mektepte Kaymak Hafız isminde bir hoca vardı. Bir gün sınıfımızda ders verir- ken ben diğer bir.çocukla kavga ettim. Çok gürültü oldu. Hoca beni yakaladı. Çok döğdü. Bütün vücudum kan içinde kaldı. Büyük valdem zaten mektepte oku- mama aleyhtardı. Beni derhal e ilk hatırladığım Askeri ha“tından sayfalar bir sınıfta zekâyı anlar bi dan böylece doğuyor. Mustafa Kemal riyaz hocanın bulunmadığı zam: rine diğer sınıflara hocal İdadi tahsili : Dört senelik rüştiye t fakiyetle bitiren Mustafa tahsilini yapmak üzere N yor. Kendisi diyor ki: “Manastır askeri idadi pek kolay geldi. Bununla devam ettim, Fakat fransı: Muallim benimle çok meş ihtarlarda bulunuyordu. Bı pek gücüme gitti. İlk sıla aradım. İki, üç ay gizlice binin hususi sınıfına devar ce mektep derslerine nisbı cede fransızca öğrendim.” Edebiyata karşı ilk h Genç Mustafa Kemal'in dar edebiyatla pek teması ) Ömer Naci Bursa idadisir idadisine Mustafa Kemal'iı yor, Ömer Naci daha o yas' tafa Kemal'den okuyacak Bütün kitaplarıni gösteriyo Naci hiç birini beğenmiyor şının kitaplarından hiç biri si Mustafa Kemal'in güdü: zaman şiir ve edebiyat diyı ğunu anlıyor. Ona çalışmıyi hassa şiir pek cazip görünü tabet hocası kendisini şif menediyor ve: “Bu tarzı iş ker olmaktan uzaklaştırır” la beraber güzel yazmak hei tafa Kemal'in ruhuna derin i tır. Harbiye mektebine £ siyasi faaliyı Mustafa Kemal Manast üç yıllık tahsilini de muvaf rince, bu bilgi ve duygu zer tanbul'a, Harbiye Mektebine biye mektebindeki hayatını dinliyelim: “Burada da riyaziye mera yordu. Birinci sınıfta saf, £ lerine l Dersleri ihr çıkardı. Komşumuzda Binbaşı Kadri Bey isminde bir zat oturuyordu. Oğlu Ahmet Bey askeri rüştiyesine devam ediyor ve mektep elbisesi giyiyordu. Onu gördükçe ben de böyle elbise giymeğe hevesleni - yordum, Sonra sokaklarda zabitler görü- yordum, Bu dereceye vasıl olmak için ta- kip edilmesi lâzımgelen yolun, askeri rüş- tiyesine girmek olduğunu anlıyordum, O sırada annem Selâniğe gelmişti. Askeri rüştiyesine girmek istediğimi söyledim. Valide askerlikten mütehaşi idi. Asker duklarını biliyordu. Ruslar bu plânı boz- mak ve ikinci ordu toplanmadan evel Ü- gçünecü orduyu kati surette mağlüp etmek maksadiyle Üçüncü orduya taarruz etme- ğe karar vermişlerdi. Fakat bu taarruzun inkişafı esnasında (Bitlis- Muş) bölge- sindeki türk kuvetleri (16. kolordu) Rus- ların sol kanat gerisini tehdit edebilirler - di. p Teylüle kadar 16. kolordu, bu cephede şiddetli muharebeler yaptı. Ruslar ağua - tos sonunda tekrar taarruz etmişler fakat bir netice alamamışlardı. Bundan sonra bu cephede mühim vakayi olmadı. Hicaz kuvvei seferiyesi komutanlığı 1917 yılı başlarında Mustafa Kemal or- du komutanlığı hukuk ve salâhiyeti ile, Hicaz kuvel seferiyesi komutanlığına ta - yin edildi. Bundan sonra cereyan eden hâ- diseleri bizzat Atatürk'ten dinliyelim: “Hicaz'ın tahliyesi ve iktısat edilecek kuvetlerle Suriye'nin takviye edilmesi fik- (Sonu 6. ıncı sayfada) 10 İKİNCİTEŞRİN Sonbaharın sararan güllerinin gerçekten, Benzi uçmuş birer öksüz gibi soldukları gün; Yurdumun kızlarının hasrete yaş dökmekten, O samur saçlarını kahr ile yoldukları gün. & Ay açıp bayrağın üstünde gümüş kollarını, Ona hasretle yanan yıldıza ah ettiği gün; Vatanın, bekliyerek gölgelenen yollarını, Sararan dağlarına bahtı siyah ettiği gün. * Milletin en büyük evlâdını tarihe verip Ebediyetle beraber O'na diz çöktüğü gün; Toprak üstünde açan bir nice gül varsa derip Mevsimin hastalanan bahçelere döktüğü gün. * Şairin parçalanıp yaslara banmış kalemi- Şiirin kendisine şevki haram ettiği gün; Hangi dil anlatacak dilde birikmiş elemi, Kaderin bir eşi yok ömrü tamam ettiği gün. Nurettin ARTAM iddetl Ü ediyordu. Ka- bul imtihanı zamanı ona sezdirmeden ken- di kendime askeri rüştiyesine giderek im- tihan verdim, Böylece valideye karşı bir emrivaki ihdas edilmiş oldu..” Mustafa Kemal bu mektepte keskin ze- kâsı ve yüksek kabiliyetiyle derhal ken - dini gösteriyor. Bilhassa riyaziyede çok üstündür. Bu, hocalarının dikkatini cel - bediyor. O kadar ki, hocaları Ona bir ta- lebe gibi değil, yetişmiş bir adam, kendi- lerinin bir arkadaşı gibi bakıyorlar, Ri - yaziyede az zamanda hocasından ziyade malâmat sahibi oluyor, derslerin üstünde meselelerle uğraşıyor. Mustafa Kemal adının menşei : Riyaziye hocasının ismi Mustafadır, Bu hoca bir gün küçük Mustafa'ya diyor ki: “Oğlum, senin de ismin Mustafa, be - nim de.. bu böyle olmıyacak. Arada bir fark bulunmalı, bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun.” İşte bütün dünyanın daima sevgi ve saygı ile andığı Atatürk'ün ilk büyük adı nenin nasıl geçtiğinin hiç fi dım. Ancak dersler kesilince rıldım, İkinci sınıfa geçtikt kerlik derslerine merak sal yazmak hakkında idadi hoca ği memnuilyeti unutmıyordu. zel söylemek ve yazmak het Teneffüs zamanlarında hita! yapıyorduk. Saati ellerimize kadar dakika sen, bu kadar söyliyeceğim.” diye müsabak şalar tertip ediyorduk, Harbiye senelerinde siy: baş gösterdi. Vaziyet hakkınc bir nazar hasıl edemiyorduk mit devri idi. Kemal Beyin ki yorduk. Takibat sıkı idi. E cak koğuşta yattıktan sonra kânını buluyorduk. Bu gibi rane eserleri okuyanlara kar pılması, işin içinde bir berb. ğunu ihsas ediyordu; fakat b gözlerimiz önünde tamamiyl miyordu.” Erkânıharbiye mketel Üç senelik Harbiye mel de muvaffakiyetle bitiren M Mülâzimi sâni olarak Erkâı bine geçiyor. Hâtıralarında ki: ; “Erkânıharp sınıflarına g olan derslere iyi çalışıyordi fevkinde olarak bende ve ba da yeni fikirler peyda oldu. idaresinde ve siyasetinde fe (Sonu 6 ıncı sayfa