14 Ocak 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14.1- 1939 Musiki Bahisleri: Bu haftaki konser programı münasebetile Anton Bruckner ı_x*îğ:; le en yüksek ifadesini bu- ve'uğr b.mf's'k"i ondan sonra uzun tir. İki h" inhitat devresi geçirmiş- anılan bulîiî: ra;ı TU SND iiye Sayesinde < tede kuvetli şahsiyeti Olmuşm Sivrilebilen yalnız Brahms Pesi sın Bi lıte Wagner ve Brahms'ın İi bişî Y“l_'u_yen alman musikişinas- İNi dlca ıkı' grupa ayrılırlar, Bun- Tamatik grupa mensup olan- z ! Humperdinck (1854 - Siegfried Wagner (1869-1930), Hübe:qn Sehillings (1869. —), Hans Öcül (1852 - 1921), Eugen d'Albert a (;7) ve Avusturyalı F. Sehrec- ati a 5—.—.). Bu dramatik grupun ikede ;a iki de senfonist yer almış- (1824 i onlar _da Anton Bruckner (1860 * 1896) ile Güstav — Mahler -19i1) dir. fton Bruckner şimali Avusturya'- * eylül 1824 tarihinde Ansfelden uh'abğâğnda doğmuş ve ilk musiki silini — babasından görmüştü. ':“C.kner keman çaldı, piyano çaldı 5 hl.hayeg orgda karar kıldı ve org- İ Söhret kazandı. Org esasen kilise- Tde kullanılan bir saz olduğundan Tückner tâ kırk yaşına kadar bilhas- Sa kilise musikisiyle yâni dini musi- ile meşgul oldu ve o üslubda ihti- Sas kesbetti. Nitekim 1845 de tertip edilen bir örg bal da o kadar vetlidir. Ikinci devrede ise Wagner'"- in tesiri şüphe götürmiyecek derece- de aşikârdır. Gerek Bruckner gerek- se arkadaşr Güstav Mahler uzun sen- foniler yazmış olmakla meşhurdurlar. Hele ikincisi öyle bitmez tükenmez senfoniler y ştır ki, bir ti ini sonuna kadar lâyıkiyle takip edebil- mek için insanın cidden sabırlı ve ta- hammüllü olması gerektir. Sadi KARSEL İstanbulda iki deniz kazası oldu İstanbul, 13 (Telefonla) — Bugün 'Topane önlerinde Denizbank'ın kıla - vuz romörköriyle Barzilây'ın Ayakapı romörkörü çarpışmışlardır. Ayakapı batmıştır. Tayfalar kurtarılmışlardır. Kaza sebebi tahkik olunmaktadır. Gene bugün, Haydarpaşa gümrü - ğünden çıkarılan Zeytinburnu çimen - to fabrikasına ait 3000 bobin ve çimen- to sarmıya mahsus kâğıtlarla Haydar- paşa'dan denize açılan yelkenli denize açılınca su almıya başlamış, az zaman sonra batmış, tayfalar kurtarılmıştır. Kâğıtlar için bugünkü gümrük idaresi- ne 36,000 lira gümrük resmi verilmiş bulunuyordu. hazarı dikkati celbetti ki Linz şehri tedraline organist tayin edildi. Tückner ciddi olarak kompozisyon çaı'!m!ya asıl bu tarihten sonra baş- adı ve zamanın meşhur hocalarından devamir dersler aldı. h KÜÇÜK DIŞ HABERLER X Zürih — On beş gün Engadin'de tatil geçiren B. Stoyadinoviç Zürih'te 1863 yılı idi. Wagner'in T '"_ operası temsil ediliyordu. Dram Flğkkisinde ve orkestrasyonda âdeta ihtilâl yapmış olan Wagner'in bu Meşhur eserinin temsiline o da bütün Musiki meraklırları gibi şitap eyle- Mişti. Fakat temsilden çıktığı vakit, © zamana kadar yalnız dini musiki Nağmeleriyle meşbu olan Bruckner, değişmiş, bambaşka bir adam olmuş- kiğ Wagner'in musikisi onun ruhunda öyle inkılâp yapmış, müfekkiresinde © derece keskin değişiklikler vücude Betirmişti ki eve döndüğü zaman di- Ni musiki çerçevesi haricindeki âle- mMessrAk dünya ile daha sıkı mü- grar vermişti. İşte bu tarihten itibaren de büyük korolar ve senfoniler bes- :*l'mek yegâne hedefini teşkil etmiş * Etudes Symphonigues'lerini, iki Üyük messe'ile birinci senfonisini bu kalarak yug baş | 1 tara - fından öğleyin şerefine yapılan bir re- sepsiyonda hazır bulunmuş, öğleden sonra seyahatına devam etmiştir. X Nevyork — Lima konferansında Amerika heyetine dahil bulunmuş olan müsteşar muavini B. Adolf Bayle isti- fasını vermiştir. X Vaşington — B. Ruzvelt Ameri - ka'nın Berlin büyük elçisi B. Vilson'u kabul etmiştir. Elçi hariciyede kalarak Almanya ile Amerika arasındaki dip - lomatik münasebetlerin seyrini bura - dan takip edecektir. X Kudüs — “Camiai islâmiye,, ga - fransız HRitye TeVkalade “Kömsttlisi Berut'ta bir harp limanı tesisi için plânlar hazırlamıya başlamıştır. X Oslo — Maliye nazırı 939 - 940 hızla yazmıştı. Artık Bruckner ya- Vaş yavaş yükselmiye ve tanınmıya aşlamış ve 1868 tarihinde kendisine kontrpuan hocalığı etmiş olan Sech- ter öldüğü zaman onun yerine kıral Şapelin'in organisti olmuş ve Viyana konservatuvarında org, kontrpuan ve kompozisyon hocalığına tayin edil- Mişti. Şöhreti yavaş yavaş kendi Memleketinin sınırlarını da aşmıya başlıyor ve kendisi ile eserlerini din- lemek için Fransa ile İngiltere'den davetler vaki oluyordu. Nitekim 1871 de Londra'da Albert Hall'de verdiği altı resital büyük muvaffakiyet ka- zanmış, gerek organist gerekse beste- kâr olarak şöhretini tahkim etmişti. Bruckner'in sanat hayatı belli baş- h iki devreye ayrılır: Biri Wagner'in tesirinden evelki devre, diğeri ise Wagner'in tesiri altındaki devre. İlk devrede klisenin nüfuzu çok ku- bütç p tevdi eylemiş- tir. Mütevazin olan bü bütçe 635 mil - yon krona baliğ olmaktadır ki, geçen sene bütçesine nazran takriben yetmiş milyon kron fazladır. X Berlin — Almanya'da “Südetler hariç,, bir kânunusani 1939 tarihinde- ki radyo abonelerinin sayısı li mil - yon 503 bine baliğ oluyordu. Bundan başka resim tediye etmiyen 788.650 a- hize postası da vardır. X Vaşinton — Senato adliye komis- yonunun tâli komitesi B. Franfurterin temyiz mahkemesi âzalığına tayinini” ittifakla tasvip eylemiştir. X Atina — Veliaht Prens Pol, ya- nında refikası olduğu halde Almanya- ya hareket etmiştir. X Londra — Almanya'nın Londra büyük elçisi fon Dirksen, Almanya'ya hareket etmiştir. Bir iki gün sonra tek rar Londra'ya dönecektir. Hayatın içyüzü 21 — el|. — Blis, biraz da eğlenerek güldü. — Evelâ beygirin takımlarını ta- kayım, dedi, bu iş de bir şey değil. Son çalıştığım yerde efendim çok ti- tiz bir adamdı. Madam Mot: — Öyle adamlar da hiç çekilmez hani! dedi ve elbisesinin gevşek du - ran düğmelerini bir defa daha düğ- meliyerek : — Beygirin takımlarını tak da, yük- lerin yükletilmesinde sana yardım e- deyim, diye ilâve etti. Blis, kendisine verilen emirlere ita- at ediyordu. Yariım saate varmadan bütün araba yüklenmişti. Kadın, cebinden bir kese çıkararak içinden bir miktar para aldı ve bun- ları yeni talimatla birlikte Blis'e u- Zattı. — Çok kalayım, deme, çabuk dön, diye de ilâve etti, çünkü daha orta- lık kararmadan önce görülecek bir iki işimiz daha var. Blis, büyük bir nezaketle şapkasını çıkardı. Blis : m 'iyi anlayışlı. Fakat nede olsa, kendisi- Yazan: Filips Openhaym madam dedi. Kadın, delikanlının ar - kasından ağzı açık kalmıştı. Blis, kendisine verilen vazifeyi ye- rine getirmiş ve patatesleri Madam Mot'un dükkânı nevinden, fakat biraz daha küçük bir müesseseye bırakmış- tı. Son çuval da boşaltılrp tartıldıktan sonra oradan bir başka dükkâna uğra- dı ki burada üstü başı fena —kokan bir adam, bir çoklarını pek anlayama- dığı bir dille konuşuyordu. — Dönüşte dükkânda Madam Mot'u bir kaç kom- şusuna kocasının nasıl ortadan kay - bolup gittiğini anlatır buldu. Blis gi- rince onu şu sözlerle komşularına tak- dim etti : — Şimdi bu delikanlıyı tuttum. Çün- kü malüm ya, pazar yerine kendi ken- dime gidemez, beygiri süremezdim. Ahbaplarından birisi : — Tabii, yapamazdım, dedi. y Madam Mot, kapı bitişik komşula - rından bir tanesinin mânalı mânal: 3_53 kırptığının farkına varmıyarak sözü - ne devam etti : baça —İş idarehanelerinden birisinin grad'da vaziyetler... KUCERAKAKAAKURAKAARAM A, talya'nın 1938 politikası, da- ha 1937 nin sonlarında, yani 11 ilk kânun 1937 de Milletler Ce - miyetinden çekilmesiyle belli ol - muştu. Epey güç verilmiş olan bu karar, Cenevre müessesesinin enter- nasyonal politikadaki liderliğinin sona erdiğini ifade etmekte olduğu gibi, aynı zamanda, İtalya için de tehlikeli bir vaziyet meydana getir- miştir. Çünkü, onun oradaki mev- kii, kendisine bir çok görüşme im - kânları verdiği halde, oradan uzak - İaşmış olması, onun, Milletler Ce - miyeti'nin açıktan açığa bir muarızı olduğuna delâlet etmekte ve Roma'- nın Berlin'e tâbi bulunduğu intibar- nı vermektedir ki, bu hususu, İtal - ya'nın prestijine zararı dokunacak bir vaziyettir. Martın başlangıcında, Avusturya'- nın artık hükümranlık ve istiklâlini kaybetmek üzere olduğu belirme - ğe başladığı ve Roma'nın Londra'ya karşı alacağı vaziyet vuzuhsuz bu - lunduğu günlerde, Musolini, Ro - ma'da çok ehemiyetli olan iki ziya- ret kabul etti. Lehistan dış bakanı Bek, Baltık bölgesinden tâ Karadeniz'e kadar olan sahada, yani, alman politikası- nın Almanya için bir hareket saha- sı telâkki etmekte olduğu yerlerde bir İtalya - Lehistan mesai teşriki- ni Musolini ile görüşmek üzere, İ- talya'ya gelmişti; bundan başka, i- mam Yahya'nın oğlu prens Hüseyin Seyfel İslâm'ı da kabul etmişti. Bu ziyaret, cenubi Arabistan'da italyan nüfuzunun gün geçtikçe artmakta olduğuna bir delildir. hatleri leri 1938 sonlarında İtalyan politikası bir değil, birkaç yoldan yürüyen bir politika şeklinde ortaya çıktı; bu politikanın beş muhtelif münasebet noktası vardır: Mihver, Londra, Japonya, İslâm âlemi, Budapeşte ve Bel- AUKURUAKUCEKAI lIIIIlllIllllIIllllllllllllllllIIIlIlllllllllllllllllllllllı; Fakat bütün b NOYE ZÜRHER SAYTUNG'TAN B unun üzerinden bir kaç hafta geçtikten sonra, Muşolini' - nin 1937 son baharında Almanya'ya yapmış olduğu ziyareti iade etmek maksadiyle Hitler İtalya'ya geldi. Alman devlet reisi, 3 mayısta Ro - ma'ya gelerek bir hafta italyan top- raklarında kaldı; Roma, Napoli, Floransa Hitler'e eşsiz ve son de - rece tantanalı bir kabul gösterdi . Hitler ile Musolini #rasındaki gö - rüş: » Çekoslovakya lesin - de tam bir anlaşma ile neticelendi; fakat, askeri bir ittifak yahut sö - mürgelere ait bir proje, İtalya ile Almanya arasında gerçekleştirile - medi. O günlerde, mihver o kadar par - laktı ki, bir çok politikacıların göz- leri, İtalya'nın diğer politik emel - / lerini göremiyecek derecede kamaş- mıştı. Nitekim, iki italyan heyetinin Mançuko ve Japonya'ya gönderil - diğini, yabancı memleketler hemen hemen göremediler ; halbuki, bu he- yetlerin gönderilmesindeki maksat, Avrupa ile Uzak Şark arasındaki münasebeti kati bir tesir yapacak şekle sokmaktı. Bu iki heyet, nisan- dan hazirana kadar Mançuko ve Ja- ponya'da kalarak, gerek ekonomik gerekse politik anlaşmalar yaptılar. Roma'nın islâm politikası yanında İngiltere'ye karşı bir italyan zaferi- ni ifade eden ve Avrupa kıtasındaki İtalya - Britanya bakımından, arap prensinin ziyareti çok ehemiyetli neticeler doğurmuş olduğu intibamı verdiği halde, dış bakanı Bek"___fiy:nü. u_ıjl'ınr poli- dı. Bu ziyaret ve görüşmeler yapı - lırken, 11 martta anşlus ortaya çık- - A Paris, anşlusdan sonra hasıl olan krizde, Roma'nın Almanya aleyhin- de askeri bir vaziyet alması ihtima- lini düşündü. Halbuki, Musolini, bu anşlusu, önüne geçilmez bir mu - kadderat işi diye telâkki etti ve mih- ver arkadaşına sadakat gösterdi- Maamafih bunu bir dermansızlık yahut İtalya'nın Almanya'ya bir bağlılığı şeklinde görmek doğru de- . ğildir. Bundan dolayı, Musolini, İn- giltere ile de tekrar iyi münasebet tesisine doğru yürüdü; 16 nisanda Roma'da, Fransa'ya aldırış edilme - den, İngiltere ile İtalya'ya Akdeniz ve Kızıldeniz'de mutlak bir müsavat kbel politika inisiyatifini gös- halinde yükselmekte olan İtalyan - Fransız münasebetleri bulunmaktadır. Bu fasıl, İtal- yan politikasının 1939 da en büyük vazife ve meşgalesini teşkil edecektir. ın ar da bir dehşet Italyan Politikasının ınkişaf seyri nedir? teren bu faaliyet esnasında, Muso - lini, daha yakında bulunan menfa- atları da katiyen gözünden uzak tut- madı. aziranın sonlarına doğru, Ci- H yano ile Stoyadinoviç Vene- dik'te buluştu; bir ay sonra da İm- redi ile Kanya Roma'ya geldi. Bu görüşmelerin mevzuu, Çekoslovalf- ya buhraniyle İtalya'nın, arzu etti- ği Budapeşte ile Belgrat arasında bir yakınlaşmanın meydana gelme- si keyfiyeti idi. Ciyano'nun Yugoslavya başbaka- nı ile, Musolini'nin macar devlet a- 'damlariyle yaptığı görüşmeler ne - ticesinde, İtalya'nın cenup şalîkl Avrupa'sındaki mevkii daha sağ - lam bir vaziyete girdi. Çekoslovakya'daki hâdiseler, İ - talya'da sükünet ve kayıtsızlıkla karşılandı. Musolini, 18 eylülde Tri- yeste'de bir nutuk söyliyerek, Çe - koslovakya meselesinde kayıtsız ve şartsız olarak Almanya ile birlikte yürüdüğünü ilân ettikten sonra, ma- car ve leh reviziyonculuğunun en büyük taraftarlarından biri olduğu- na işaret etti. 1938 sonlarında, İtalya politikası, bir değil, bir kaç yoldan yürüyen bir politika şeklinde ortaya çıktı; bu politikanın beş muhtelif müna - sebet noktası vardır: mihver, Lond- ra, Japonya, İslâm âlemi ve Buda - peşte ile Belgrad'da vaziyetler. Fakat, bütün bunların arkasında bir dehşet halinde yükselmekte o - lan italyan - fransız münasebetleri bulunmaktadır. Bu fasıl ,italyan po- litikasının 1939 da en büyük vazife we meşgalesini teşkil edecektir. l Karaya oturan vapurlar birer biret kurtarılıyor İstanbvul, 13 ÇTelefonla) — Ereğli önünde karaya oturan vapurlardan Zongüldak vapuru da bügün limana gelmiştir. Geminin iki yarası vardır. Ereğli'de karaya oturmuş vaziyette daha beş vapur bulunmaktadır. Dün bir yangın oldu Dün gece şehrimizde bir yangın olmuştur. Doğanbey mahallesinde A- raer sokağında 17 numaralı evde üst kattaki odada mangal devrilmiş, yanın daki lâmba ateş almıştır .Oda - tutuş- muş, itfaiye derhal yetişerek, büyük ve tehlikeli bir hal almak istidadında ::im yangını 25 dakikada söndürmüş- r. B. Lütfi Kırdar üniversitede vadeden ve 1937 son kâi da ak- dedilmiş olan Centilmen Agremani- de kat kat aşarı bir paskalye paktı İstanbul, 13 (Telefonla) — Vali ve belediye reisi B. Lütfi Kırdar bugün Üniversite rektörünü ziyaret ederek kendisinden şehir işleriyle alâkadar yapıldı. Maamafih, yeni anlaş meriliği, italyan gönüllülerinin İs - panya'dan geri çekilmelerine bağlı bırakıldı. ni şimdilik tecrübe ediyorum- Blis, kendisi hakkında ileri geri bir takım lâkırdılar edildiğini farkederek hemen avluya daldı. Madam, biraz son- ra çırağını aradı ve dedi ki : — Şimdi ben üstümü, başımı değiş - tirip karnımı doyurduktan sonra ko_m- şularla birlikte sinemaya gidcceğfm. Her akşam, işler bu kadar çabuk bit - mez; fakat tek başına oturmak da zor- dur. Kadın, burada biraz tereddütle sö - zünü tamamladı : — Eğer istersen kalk, sen de gel. Delikanlı : — Eğer verdiğiniz emre göre yarın sabah tam saat dörtte Kovent'Garden'e gideceksem, bu akşam, biraz erken - den yatsam daha iyi olur. Sonra Sent Pankras'a kadar da bir uzanıp ev sa - hibim kadına artık odasını tutmıya - cağımı haber vermeliyim. — Öyle ise pekâlâ, Hafta içinde bir başka akşamı beraber geçiririz. Odan arkada. Eğer orada üşür, yahut rahat- sız olursan, hiç düşünme, bizim tarafa geç. Bu akşam bütün söyliyeceklerim bunlar işte, Kadın ertesi sabaha dair bir kaç e - mir daha verdikten sonra çekildi git - ti. Blis'de sokağa çıkarak ev sahibi Mi- sis Hit'i buldu : — İş buldum, dedi. Kadımın simasında hafif bir tebes « süm belirdi ve sadece : ” üniversite meseleleri hakkında izahat almış, bilâhare Tıp fakültesi hastane- İstanbul'da et fiatları reyim: üniversiteyi ikmal etmeden İstanbul, 13 (Telefonla) — Celep- | çocuklarımın şehir kulüplerine gir- le ve ziraat kurumu belediyeye müra- leri ihtimalini düşündül titri- BABALAR, DÜŞÜNENLER VE HERKES Bu ayın dokuzunda Trabzon'dan yazılıp postaya verilmiş bir mektubu dün okudum. Bu mektup bir spor kulübü reisinin i taşımalkt dır. Son karar'ı çok yerinde bulan bu zat, mektuk bir yerinde, spor, spor diye izam edilen şeyin futbol iptilâsından ibaret olduğ kaydet- tikten sonra şöyle diyor: “Bir an, bü- tün İstanbul kulüplerinin tam mâna- siyle sporcu olduklarını kabul ede- cek kadar safderunluk göstersek bi- le bu, umuma müteallik bir dâvayı halle kâfi bir sebep midir? Kocaman Anadolu gençliği dâvasını ne edece- ğiz? Ben yürümeği ve yüzmeyi seve- rim. Trabzon da bu sporlara çok mü- saittir. Fakat, kulübüme mensup o- lup zaman zaman bana refakat et- mek nezaketini gösteren gençlerden maada Trabzon'un ne yollarında, ne de her tarafı birer plâj olan deniz kıyılarında bir tek sporcu gence te- sadüf ettiğimi hatırlıyamıyorum. Bu acı vaziyeti memleketin diğer taraf- larına teşmil etmenin haksız olmıya- cağı kanaatindeyim. Son kararla, karada ve denizde spor yapmak im- kânlarından mahrum edilen bu spor- cu gençler midir? Mektep disiplini altında çocuklarımıza sporun ne ol- duğunu öğretebilirsek belki istikbal- de memleket, terbiyeli bir insanın kulaklarını inciten sözleri ıPofC“!“' ğun şanından sayan spor wllf"?' den de kurtulur. Biz kulübümüzün menfaatlerini her şeyin üstünde de- ğil, memleketin ve gençliğin ı:"_lh?' larınt şahsi kaygılarımız üstünde görmek terbiyesini vermeğe ve al- mağa çalışmalıyız., İstanbullu bazı arkadaşlar sorü- yorlar: “Şu ne olacak? Bu ne ola- cak?,, ve ilâve ediyorlar: “çocuk velilerinin ve efkârı umumiyenin sormakta oldukları bu sualler şimdi- lik cevapsızdır.,, Çocuk velileri? Hangi çocuk velileri? İyi ki bugün- kü kulüplere girecek yaşta olmıyan üç çocuğun babası ve — acaip tesa- düf — otuz senedir sporla alâkalı bir vatandaş sıfatiyle ona ben cevap ve- caat ederek narha tabi bulunan Kara- man, Dağlıç ve sığır etleri fiyatları- nın — yükseltilmesini — istemişlerdir. Belediyenin hayvan borsasında yaptı- ği tetkiklerde bu nevi etlerin fiyatla- rındaki yükseklik tespit edilmiştir. yorum; çünkü kaç arkadaşımın spor yapayım derken hayatlarını mahvetmiş olduklarını yakinen bili- yorum., Efkârı umumiye ? Hangi efkârı iye? Birkaç kulüp ida - Belediyenin bu hususta yarın fiyatı muhtemeldir. rın narha tâbi hayvanları satmak iste- medikleri hakkındaki şikâyetler de tetkik edilmektedir. Halkevinde bugün konferans var Bugün öğleden sonra saat 15 de Halkevinde mühim bir konferans ve- rilecektir. Mevzüu (Harp ekonomisi) olan bu konferansı, Yüksek Ziraat Enstitüsü iktısat şubesi şefi Dr. Şeref Nuri ve- recektir. Bu değerli konferansa kart- lerinde tetkikler yapmıştır. M_—W — Çalıştığım yerde de yatacağım: Fakat gene bir haftalık kirayı verece- ğim, Şimdi size sormıya geldim: Öte- mi, berimi alıp götürsem de parayı cu- martesi, yahut pazar günü — getirsem olur mu ? Misis Hit samimiyetle dedi ki : — Bütün bir haftanın kirasını ne - den vereceksiniz, Böyle bir şeye ne - den lüzum var? Ben sizin bıraktığınız odaya beş dakikada kiracı bulurum, Yalnız siz gidiyorsunuz diye üzülü - yorum yoksa... Eşyanızı toplamakta size yardım e - debilir miyim efendim ? Blis, elini uzatarak : — Eşyamdan ne olacak, dedi, beş dakikalık iş. Allahasmaladık — Misis Hit, Siz bana çok dostluk ettiniz. Bu- nu unutmayacağım. Öyle sanıyorum ki çok sürmez, gene buraya gelirim. — İstediğiniz zaman odanız size ha- zırdır. Blis, ötesini berisini paket Poplar'a döndü. Ev de, dükkân lâ karanlıklar içinde idi, K?ndi yatacağı söylenen yere çıktı ve bfr mum yakarak etrafı gözden ge- çirdi. Ortada insana kaçmak hissini veren bir yatak vardı. Yıkanmak için h.ıç bir kap bulunmuyordu. Yer, kirli bir lifıolyom ile kaplı idi. Bu manza- ra Blis'i âdeta hasta etti. Tekrar so - kağa çıktı. Bir saat kadar mal yapıp da ha - disine ılmdjye kadar görmemiş, olduğu taraflarını görüyor, sız olarak herkes gelebilecektir. muz sürterek geçen adamların çoğu :.îıydutlat. ayak takımından kimseler - i. Gayet iyi aydınlanmış, sıcak mey- hanelerin kendisini cezbetmekte oldu - ğ.unu gördü. Kol kola, kahkaha ata ata, sinemaların önünden geçip giden kız-' lar bile kendisine ufak bir macera ar- zZusu veriyordu. Boyunlarına boyun- duruk vurulmuş hayvanları h 'ulm andıran bir takım âcaip suratlı insanla: r görü - yor, ve bir kelime bile ingili muyordu. Aralarında SK aBT yahudice, Te !gmuıulin dil, , sça idi. cinayet kaynağını ançdnan ylî:ır:;kaî:e— lardan çıkan bir takım kadınlar, ken - söz atıyorlardı. Londra'nın tanımamış B ; bundan do- yı kanında bir korku duygusu dola - şıyordu. l_uanzara o kadar sefil ve kor- kunçtu ki ona kendisinin ahır gibi o - dası bile bir sığınak gibi göründü. Ni- hâget oraya gitti ve çarşıdan satın al- dığı yiyeceği yedi, O gece hiç bir şey kendisini tesliye edemiyordu. Hattâ günün birinde bu zarüretten kurtula- cağını ve serbest hayata döneceğini düşünmek bile. Geç kalmak korkusu ile çok erken uyanan Blis, ertesi sabah saat üç bu - çukta Londra'nın boşalmış sokakla - rından S sürerek Kovent Gar- hedefsiz dolaştı, durdu. Bu akşam, bü- den pazarına vardı. Daha karanlık henüz, al- tün hüviyetini kayb kalk Şehrin ışıkl tavsiyesiyle geldi. Nazik konuşuyor, — Memnun oldum, diye cevap verdi. hissediyordu. Buralarda kendisine o- d İlide OY di BÜralek çalmış bulutlara ışık fırlatıyordu. 4 yükseltmek için bir karar vermesi Şehrin bazı semtlerindeki kasapla- recisi, dersinden ziyade meşin topun — hayaliyle zihni meşgul beş öon mek- — tepli, gürültüden zevk alan — yalnız zevk alan diyorum — üç beş gazeteci iş KA e Ş0 Remn K temsil ettiklerini sanırlarsa o başka, — fakat hakiki efkârr umumiye, yani çocuk babaları, gençliğin iyiliğini düşünen herkes ve mektubunun bir- — kaç parçasını müsaadekârlığına gü- B venerek naklettiğim idareci gibi biz- zat idealist kulüpçüler, ancak bun- dan sonra temiz ve faydalı spor yl-'- pılabileceğine kanaat getirmiş bulu- — nuyorlar. Memleket dâvaları dara- cık — zaviyelerden mütalea edile- mez. — N, Baydar "E Bu acaip arabanın üzerinde bu ala- — ca karanlıkta Greyo Çurç Strit'de ka- salarında kendi esham ve tahvilâtı bu- lunan borsactların yazıhanelerinin ö - nünden ğeçerken Blis, bu ihtiyari se- ğ falet hayatına atıldığındanberi ilk de- — fa gülümsedi. Ondan sonra rafları üzerlerinde kendi ismi yazilı bir ço defterler bulunan avukatın yazırhane si önünden geçti. Artık içinde maceri arzusu yoktu. Hayatın bu çetin tara finı benimsemişti . Bir yerde hayvanı dizginlerinden bir yere bağlıyarak, caddenin öte ta - rafında bulunan salaş gibi bir dükkân- dan bir filcan kahve içti. Kahve sıcak- tı ve vücudüne bir tazelik veriyordu. — Bunu içerken sanki donmuş damarla- rından yeni bir hayat geçiyormuş gi - — bi oluyordu. Orada biraz durup etrıfı a kulak verdi. Uzakça bir yerden b musiki sesi geliyordu. Dükkâncı ; N — Etrafta gene eğlenti var galiba, dedi, aman olsun olsun, böyle balo ge- celerinde eğlentiden dönenler, benden — bir kaç filcan kahve içerler. . Blis sordu : 4 bi — Bu gece bir kıyafet — balosu mu vardı ? İ Adam başını salladı. ğ Ondan sonra Blis, arabasının bu - lunduğu yere gitti. Orada bir kaç ara- — ba yüklerini boşaltmıya başlamışlar - Â dı. i ( Soaıu var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: