Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
B e ö P T ULUS Köylerimiz Bugün nasıldır? Dün nasıldı? Yarın nasıl olmalıdır? VHL İnönü, Cumhurreisi, Milli Şef ola- rak milletin başına geçer geçmez önce köylü ile meşgul olmak lâzım geldi- Ve azim elini köy meselesinin tam üzerine koydu. İnebolu ve Çankırı'da onu ilk sual olarak; ne kazandığını, kazancının ne kada- rını yiyip, ne kadarını tasarruf ede- bildiğini sordu. Yine köylü için ça- ğini işaret buyurdu. Kastamonu, köylüyü huzuruna alınca veya iş başında görünce lışan şehir esnafından, meselâ bir kat köylü elbisesini neden daha ucuza mal edemediklerini öğrenmek istedi. Bu sualler bize — Milli Şef'in karnı tok, sırtı pek ve gönlü ferah köylü vatandaş istediğini ve bir za- manlar demiryolu için açtığı savaşın aynı zamanda köylüye varmak, köyü kalkındırmak maksadını da gütmüş olduğunu anlatıyor. Yine Milli Şefin halk içindeki bu seyahatinden küçük ve basit el hüner- lerine ve çok mütevazi köylü emekle- rine büyük bir dikkat ayırdığını gö- rüyoruz. Gerçek, küçük işler - bulun- dukları seviyelerde bile olsa - özen ve kayrı gördükleri zaman umulma- dık neticeler verirler; ve hacimlen- miş küçük başarıların milli kazanç sütunundaki hasrlası çok masraf ye- miş büyük işlerle ekseriya başbaşa gelir. Meselâ, deri sepilemek (daba- Bat) sanatı memleketin büyük ker- vanlar devrinden kalma esaslı bir işi- dir. Hayvan cinsi bozulup, derileri paçavra haline, gelince bu sanat ta o- - Na muvazi olarak kötüleştikçe kötü- leşti. Fakat ilkel ihtiyaçları olsun karşılamak zarureti tamamiyle ölme- sine meydan vermedi. Bol suyu ve mazısı bulunan bazı kasabalarda da- baklığın hâlâ yaşadığını ve vakit va- kit âdeta canlanır gibi olduğunu go— rüyorüz. Alâkalı bir dikkat ve hiç bir büdçeye yük olmıyacak kadar az pa- ra yardımı bu gibi küçük sanatlara uğurlu hızlar temin edebilir. Büyük Milli Şef'in seyahatinde görüp işaret ettiği hareket noktaları arasında işte bunlar da vardı. Evet bu küçük sanatlar ne kadar genişlerse genişlesin büyük endüstri- leri yolundan çıkaracak bir azgınlığa asla ermiyeceklerdir. Hattâ aksine o- larak onlara daha geniş pazar, daha çok müşteri temininde faydalı bile o- lurlar. Daha mektep sıralarında iken bize öğretmişlerdi. Büyük teşebbüsler her zaman küçüklerini boğmaz ve küçük işler, büyük işlerin inkişafına daima engel değildir. İstanbul'da Şirketi Hayriye işe başladığı — zaman Bo- ğgaziçi kayıkçıları açlık korkusuna düşerek feryada başlamışlar, fakat iki seneye kalmamış Boğaziçi kayık- çıları - Şirketi Hayriyeye Tağmen - üç misli artmış Dabaklıkta olduğu gibi dokumacı- lıkta da öyledir. Köylü, elbisesini e- vinde beslediği koyunun yününden eğirip dokuyabildiği gün bir şehir ve bayram kıyafeti ihtiyacını duya'ır. Fabrikayı doyuracak asıl ihtiyaç iş- te budur. Yoksa köylü baldırı çıplîk yaşamağa alıştığı müddetçe iş ve td- til kıyafetlerinin ne demek olduğunu asla öğrenmiyecek ve fabrika ürünle- H. Reşit Tankut rine bakmıyacaktır bile, Köylü kadın, çıkrığını ve tezgâhı- nı hayadından söküp atınca köy evle- ri çıplak kalmağa başladı. Ve hele kirmen ve iğini bırakalı bütün bütü- ne üryanlaştı. Bu işler köylü kadının elinde iken köylü, ayağı çoraplı, ba- cağı poturlu, sırtı abalı ve beli ku- şaklı idi. Bütün bu giyim kuşam köy evlerinde eğirilir, dokunur, biçilir ve dikilirdi. Fakat bu yerli bezenme, fabrika mallarını açıkta bırakmazdı. Harman sonu - güz eksiği - düzülür- ken çocuklara sünnetlik, gençlere dü- ğünlük ve herkese bayramlık alınır ve gündelik elbisenin yanında bir de tâtil ve şehir kıyafeti olmak üzere - gerilik - bulundurulurdu. İlkel mal- zeme için para sarfedilmediğinden fabrika ürünlerinin. tedariki kolay o- luyordu. Burada psikolojik bir noktaya da işaret zarureti vardır. Karnı tok, sırtı pek olmıyanların gönlü kördür. Onlar, ne bulundukla- rr hâlin acılığını hakkiyle duyabilir, ne muhitinin parlaklığına nufuz ede- bilir. Hayatları bu şekilde devam e- dince bilmiyerek ve istemiyerek insi- yaki bir gayretle sefaletin içine gö- müldükçe gömülürler. Bu bakımdan yama yama üstüne gördüğümüz her köylünün parasız ve karnı sırtına ya- pışmış her Aaçın ekmeksiz ol- duğunu sanmak doğru olmaz. Şehir- lerde hımbıl dediklerimizin ruhi hâ- li gibi. Bunlarım içinde tıpkı iflâhsız tiryakiler de olduğu gibi bu vaziyet- ten silkinip yakayı kurtaranlar pek azdır. Onların ise ruhi istırabı daya- mnılmaz derecede olduğu için derhal Havadis için yangın çıkaran bir deli Bir Nevyork gazetesi yeni yıl mü- sebetiyle yep yeni bir müsabaka ter- tip etmişti; Gazete, bir hafta zarfın- da kim en eteresan bir hâvadis verir- se, ona 20 lira para vercekki, Bakın müsabakayı kazanmak ne yapmışlar: İşsiz dolaşanlardan Jozef isminde birisi, gazetenin tertip ettiği müsaba- kayı ve vadettiği 20 lirayı okuyunca: — Parayı kazandım! Diye yerinden zıplamış. Oturdu- ğu evin alt katına inerek merdivenin altında kurumuş noel ağaçlarını üst üste yığımış, kibrit çakarak ağaçları tutuşturmuş. Sonra koşarak en yakın kahveye girmi, soluk soluğa gazete- nin müdürünü telefonda bulmuş: — Müdür bey demiş, falan tarihli gazetenizde ilân ettiğiz müsabakaya iştirâk ettim, şu dakikada falan so- kaktaki apartman alevler içinde yan- maktadır. Derhal fotoğrafçınızı gön- derin, > Yangını ben çıkardım. Bundan en- teresan havadis olur mu? Diye bütün yaptıklarını anlatmış ve kendisinin kim olduğunu o anda hangi kahvede bulunduğunu da ilâve etmiş. Hakikaten yangın merdiveni sar- mış, yukarı katlarda oturan 200 insa- nı dehşet almış, bereket versin bütün amerikan evlerinde, hususiyle yüksek apartmanlarda —harici . merdivenler vardır. Bu kadar insan dış merdiven- lere dökülmüş. Fakat hepsi kaçmağa vakit bulama- mış, alevler her tarafı süratle kuşat- mış içeride kalan dört kişi kömür ha- line gelmiş, Hâdisenin en feci tarafı, doğurmak üzere olan bir genç kadının da yav- rusu ile beraber yanmasıdır. Genç ka- dının içeride kaldığını farkeden ai- lesi feryatlariyle yangın yerini büs- bütün facia sahnesi haline getirmiş- tir. Kadın bütün gayretlere rağmen kurtulamamıştır. Kadınım aile efra- dından bazıları, itfaiyeye bırakma- için köylerini bırakarak şehirlere iltica her türk vatandaşı büyük işlerin ya- nı başında köylünün çorabı ve çarığı için de o nisbette bir emek ve dikkat ayırmağa mecburdur. Köylüyü köyüne ısındırmak için köy hayatını sevilir bir dereceye ge- tirmek ilk ve baş işlerdendir. Bence bütün bu kurtarıcı teşebbüsler önce: 1 — Türk köylerinin yurt coğ_r_a_f—l S. GAĞ A İ 2 — Türk köylerinin kuruluş şekil- lerini. 3 — Köy evlerinin yapılma tarzını. 4 — Yerine göre köy istihsal tipi- ni, 5 — Devlet işi olarak köycülük ça- lışması plânını, Tespit eylemekle başlamalıdır. 7 İzmir'de pazarlık yapanlar İzmir, (Hususi' — Belediye memur- ları vasıtasiyle çarşıda yaptırılar sıki bir kontrolda bazı mağaza ve dükkân sahip ve memurlarının pazarlıksız sa - tış kanununa aykırı harekt! ettikleri görülmüş, 60 mağaza ve dükkân sahi- bi cezalandırılmıştır. Üçüncü defa cezalandırılan iki ki- şinin dükkânlarının kapatılacağı ha - ber alınmıştır. Yere tüküren 75 kişi birer lira ce- zaya çarptırılmış, bu cezayı veremiye- cek vaziyette olan iki kişinin de hap- sen tecziyesi cihetine gidilmiştir. BALIK TUTAN — Beni çok da, Guyula, ederler. Binaenaleyh kuvet kullanan |d -N dan onu kurtarmak istemişlerse de dan nefes al şlardır. Jozef derhal sıkı bir sorguya çe- kilmiş ve hapse atılmıştır. ) Ankara Borsası 13 I. Kânun 1939 fiyatları ÇEKLE r TÜ ae — —— Londra 5.215 ızâ.gıas Nevyork 126.53) e Pır'ığ 3.3325 3.332 Milâno 6.66 6.66 Cenevre 28.595 — 28.595 Amsterdam 68.8075 — 68.8075 Berlin 50.7725 — 50.7725 Brüksel 21.375 21.375 Atina 1.0775 1.0775 Sofya 1.555 1.555 Prag 4.3375 4.3375 Madrid 591 5.91 Varşova 23.9475 — 23.9475 Budapeşte 25.02 25.02 Bükreş 0.9025 0.9025 Belgrad 2.8425 2.8425 Yokohama 34.5025 — 34.5025 Stokholm 380.4275 — 30.4275 Moskova 23.87 23.87 ESHAM VE TAHVİLAT 1933 Türk Borcu I. 19,30 — 19,325 ( Peşin ) 1933 İkramiyeli Ergani 19.675 - 19.75 Sivas — Erzurum Hattı İs, I. 19—- 19— Sivas — Erzurum Hattı İs, III 1915 — 1915 Sivas — Erzurum Hattı İs, V. 19.225 19.225 Lilian Harvey Fred Astaire Ginger Rogers Willy Birgel Kızıl Derililer Rişar Bartelmess VUKAKUKAKUA UAAO K UKUK UDU RENKLİ MİKİ — Sinemaların neşe DANS — Dünya dans ve müzikleri F Yenişehir S U L U S Sineması TÜRKİYE RADYO DİFÜZYON POSTALARI Pek yakında göstereceği filmlerin isimlerini sayım müşterilerine Türkiye Radyosu — Ankara Radyüf takdim eder dlümie TÜi —— TÜRKÇE FİLMLER —— İti ae dinledad sades — Zambak Şam İsyanı Denizaltı D- I. 1639 m. 183 Kes./120 Aşk ve zevk filmi Casus Miralay Lavrens'- — İskajerak harbının iç yüzü T.A.P. 31.70 m. 9465 Kcs./ 20 K* çöşEeke ydr Af T.A.O. 19,74 m.15195 Kcs./ 20 B* güzeş n y ( TÜRKİYE SAATİYLE ) Yeniçeri Hasan Cemile Hurmalar Keşif Alayı 'Topkapı saraylarında Altında Kırım harbinin büyük Ankara padişah eğglenceleri Lübnan'da çevrilen filmi şarkılı film CUMARTESİ: 14.1.1939 13.30 Müzik (müzik hol parçaları). A 14.00 îaıt: ajans haberleri ve metecof ara. —— — İSTAT İLÂHLARI — — — 14.10 Türk müziği (P1). : K ' e 15-15.30 Müzik (operetler - Pl). 200.000 metre filmden elli sesli makine ile çekilen bu film 17.30 Müzik (dans saati - PI) — » | 1936 olimpiyadlarından itibaren tam iki buçuk sene çalışılarak Ti ıjıîîî:m(îia(:;şsîîı:'ğ:vgği B çıkarılmış ve bütün dünya sinemaları altı aydanberi durmadan 18.30 Saat, aıı;ans habîrlen'): meterol 'i 5 â ziraat borsası (fiyat). V göstermişlerdir. 18.40 'Türk müziği, İncesaz Nihıvıe;ıd ı - Tahsin Karakuş, Hakkı —— SALON FİLMLERİ — Eşref Kadri, H. Tokay, B. Üflef Şafağa Dönüş Düşes Petrovna Altın Harbı tğe g;ğ;; ağ| ğ'us ı';.'::.';:' Danielle Darrieux Charles Boyer 'Tamamen renkli Cemil. (Türk' müziği kümeıo Claudette Colbert cuları, radyofonik temsil kolu i H . edecektir.) Yeni İnsanlar Kral Aşkı Berri Çavuş 21.00 Saat, esham, tahvilât, kombiyo “ Harry Baur Fernand Gravey Hans Albert kut borsası (fiyat). Joan Blondeli 21115 Müzik (oda müziği): Piyano: £ n Reşit - Keman: Necip Aşkın - Sokak Kadımnları Habil ve Kabil Uzak Yol lonsel: Edip Sezen. 2 inci tertif Dita Parl_o Clark Gable Emil Yanings bemol majör (Mozart) Allegro Albert Prejan Marion Davis ghetto Allegretto, .. Ve “ d K f ) Dünya Değişiyor Yaşamak Zevktir Mahşerden Sonra İ? YÖĞK ÇA Pa AA relar Tei ; e J 22.00 Müzik (küçük orkestra). 1 - O: Paul Muni İrenne Dunne Emil Yanings da aşk (CI. Schmalstich). 2 - K Margaret Lindsay Douglas Fairbank J. don ve Psişe - 5 kısımlık aşk hi ” m yesi (C. Sch.). 1 - Yaklaşma * Damgalı Kadınlar Kadril Emil Zola'nın hayatı Aşk valsi - 3 - Başbaşa - 4 - Ge Bette Davis Gaby Morlay * Paul Muni 5 - Kavgacılık ve barışma, 3 - Ba Rossaly Lang Sacha Guitry le - folka (H. Munkel). 4 - Veni e t e) hatırası - serenad - (H. Munkel): Çılgın Bakire Kadınlar Hapishanesi Yolcular Die Hydropathen - vals (J. Gut Victor Francen Viviane Romance Mari Glori Op. 149 6 - Aşk haberi - balet mü 1 Francis Carco (L. Siede) op. 68 Weninger ter. SULLAŞ d Di gîîmeraldıı - baletinden ağır valı( ısler 'asında sya'ı Ş go) Pol K. ter. 8 - Ninni Si v y cda kopan fırtına Aşktan daha kuvetli Gekt ) e Tapkayol Yalalir ş onrad Weidt Lida Barova 23.00 Müzik (eğlenceli plâk) Michel Morgan Hayakova Mathias Wieman y çi i METRO JOURNAL — En son dünya haberleri 23.45 -24 Son ajans haberleri ve ya! Vatax Kıurtaran Kaplan Kıraliçe Dün Geceki Kadın BU rslan Kathrin Hepburn Willy Fritsch j | Tekmil renkli KaT BN Marika Rok AETüDE 3 milyonluk fil L İ OPERA VE OPERETLEA: 12 Viyanâ 19 Berlin — 20.10 Breslav, Viyana y 21 Roma, —— ŞARKILI VE DANSLI FİLMLER — ORKESTRA KONSERLERİ VE SE ; FONİK KONSERLER: 19.45 Dr! Aşk Şarkısı Paris Işıkları Hasret viç — 21.30 Strazburg — 22 Brül Nino Martini 'Tino Rossi Zarah Leander — 22.15 Lüksemburg — 23.30 P Conchita Montenegro Parizyen. Ş t ODA MUSİKİSİ: 23.30 Post Parizyen. Kapriçyu Carefree Yedi Tokat ODA MUSİKİSİ: 18.10 Münih — 19 Vi Lilian Harvey na — 22.30 Doyçlandzender. Willy Fritsch SOLO KONSERLERİ: 14 Stokholm. NEFESLİ SAZLAR (Marş v. s.): İ Kolonya, Viyana — 1415 Berlii Frankfurt — 14.25 Prag — 15 Ştut gart — 15.20 Hamburg — 15.3 - ü RÜR' d üA 938 Altın Arıyan Sevda Kampı Aşka Tapan Kadın Hamburg, Münik — 15, Malini' n Kızlar D G;"“;_R."g:;; i Zvl'rl'h'Leındnr 4580 Feankiiri — — ae ll vi i ğ K A VKN L —a Gi uu Gdi ielili ST ee HAFİF MÜZİK : 6.30 Berlin, Breslav, K Son Model lonya — 8.3 Alman istasyonları — Zarah Leander Königsberg — 14 Laypzig — 14. İ Frankfurt — 16 Viyana — 18 Berli' MMare, yepai HAREKE'TLI F ILMLER — 19 Alman istasyonları — 19. #a a Frankfurt — 20.10 Ştutgart — 22.40 Kö Kara Ala Gangsterler Cellâdı i 4 İ SO;obggğ“! Kudretleri yok yeden Ig:iı Haynvard :;Ş:b Te a ee M Ç v Ka HALK MUSİKİSİ: 11.30 Ştutgart — 1| Dinamit Adam Görünmiyen Ölüm Harbı DANSSIMU'IİBZ?GT Zıl;-î*ıos lıil::;: Cene;; Bi . . b5, ig — James Gagnay Haydutlar Gangster ve polis harbr dapeşte, London - Recyonal — 22.İ' Brüce Cabot Beromünster — 22.15 Belgrat —22. Chester Morris Münih — 22,30 Kglouya. Lısypzk' : tutgart — 23,35 — 23 St Şanghay Yanıyor Gzap Adası Ateş çemberi lsıolllmga-î 2310 Brüksel — 2315 Va: Boris Karlof Humphry Bocart PAT O'brien şova — 23,45 Tuluz, Pirene — 23. Margaret Lindsay London - Recyonal — 24 Droytvit 4 Kü BLbU & Lüksemburg, Roma, Strazburg. Dehşet Gecesi Adalet Uğrunda Yer Altı Hâkimi Bella Lügsi Bick Jones Gene Autry Çocuk narin ve nazik bir fidan gibidir. Bakılırsa gürbüzleşir. Yoksul yavrularıda hatırla ! Eskimiş elbise, ayakkabı, ça- maşırlarını Çocuk Esirgeme Kurumuna ver ! * SI i ler vardır. Fakat, bu akşam tıbkı Mezotur'un o gü- zel günlerinde olduğu gibi sevişiyorlar, düşündün mü, Borişka? — Sabahtan akşama kadar, ve gece rüyalarım- Biribirine sarılmış, duruyorlar. Hiç birinin öte- KEDİ SOKAĞI Yazan, Yolan Földeş Çeviren. Nasuhi Baydar — Bu akşam fazla gecikmiyor. Muhakkak ki karı- sı henüz ayakta ve onu beklemektedir. Ve bundan başka, yarım sabah erkenden iş aramağa lîoyıılm:k istemektedir. Paris'in işçi kıtlığı çektiği güzel gün- ler artık geçmiştir. Fakat vaziyet Almanya ve İn - giltere'de hüküm süren işsizlikle kıyaslanmaktan u- zaktır. Bay Brül böyle yazmış ve bay Liif de bll“l“- retle teyit etmekte bulunmuştur. İhtisas ve tecrübe sahibi bir işçi daima iş bulabilir. Barabaş evine dönünce Borişka boynuna sarılı- * — Guyula, Guyula. senin eksikliğini nasıl hisset- tim, bilsen! Onlar artık genç değildirler. Barabaş ihtiyarla- mış, ları kamburlaşmış, Borişka'nın yüzü bu - rüşmuştur, kara saçları arasında bir çok beyaz tel- kinden ayrılmağa niyeti yoktur. Bu vaziyette kendi- lerini daha iyi hissediyorlar. Ayrılık yirmi dört yıl- lık itiyattan doğma kayıtsızlığı da, bıkkınlığı da yıkmıştır. Hiç de muvaffak olmuş değillerdir, h.ı- yatları daima endişeler ve şüphelerle dolu geçmiş- tir; Fakat beşi de şimdi bir aradadırlar ve mukad- der çocuklarına daha güler yüzlü görünmektedir. Barabaş karısını kolları arasında sıkıyor. O bu yıp- ranmış vücudu hararetli bir ispanyol kızının, yıh'ut cazip yüzlü şuh bir fransız kadmınki ile değiştir- mek istemiyecektir. z Muhakkak ki o, bazan sokakta, bunlardan biri geçerken gözleri parlıyarak başını çevirip bakmış- tır. O da herkes gibi erkektir. Fakat burada evinde- dir ve bundan başka bir şey de istememektedir. Se- dirde uyuyan Yani'yi, babası boyunda ve ondan hemen hemen daha geniş omuzlu olan Yani'yi uyan- dırmamak için ayaklarımın ucuna basa basa yemek odasından geçiyorlar. Şiltenin yere düşmemesi mak- sadiyle sedirin ayak ucuna bir iskemle yerleştiril- miştir; yoksa Yani'nin ayakları dışarıda kalabilir. Bayan Barabaş fısıldıyor: — Mühendis olacak. Ve karı koca, mesut ve samimi, biribirine gülüm- Ertesi sabah Anna mağazaya gidiyor. Herkes lini sıkıyor. — Neden bu kadar geç geldiniz? Sizi daha önce göreceğimi umuyordum. Tabiidir ki arada birini al- mağa mecbur olduk, İyi bir işçi ise de çetin bir tabi- ati var. Her ne ise, icabına bakarız. Bütün bunlara rağmen siz bildiklerinizi göstermek fırsatını henüz bulamadınız. Nazariye yetmez. Şimdilik mad l Nikol'le birlikte çalışacak ve eski kazandığınız gün- deliği alacaksınız. Bayan Lüsiyen, Anna'nın burada, kanadı altın- da büyümüş ve on sekiz aydanberi de kendisini görmemiş olduğunu birdenbire keşfetmişcesine: — Ve bundan başka, tabiidir ki, madmazel An, safa geldiniz, diyor. dmazel Şimdi ehemiyeti haiz olan cihet diğer işçiler ara- sında husumete sebebiyet vermemektedir. Değişik- likleri, bütün hareketleri Anna'nın usta başı olsa bi- le, gene onların arkadaşı olmakta devam edeceğini, bir patron değil, bir dost olacağını anlatıyor. Onun politikasının unsurlarını — kurnaz leh yahudisi Roz hariç — kimse sezmiyor. Roz onun ne demek istedi- ğini anlamış olduğunu ifham maksadiyle bazan şöy- lece bir göz kırpıyor, ve meselâ Anna, madmazel Nikol'un konuşma tarzını iyma ederek: — Büyük bir ticaretanede çalışan ciddi ve ihti- sas sahibi işçilere böyle hitap edilmez. Tuhaf şey; insan mizacgirlikten bu derece gafil olabilir mi.. De- diği zamanlar. Bayan Andre'nin yerine geçmiş olan Nikol dediği dedik olan sinirli bir nevi hapisane gar- diyanıdır. Bütün atelye, ve hususiyle bayan Andre'- nin yumuşak idaresi altında kumandayı itiyat edin.- miş olan madmazel Roz ondan nefret ediyor. Roz Anna'yı öperken kulağına fısıldıyor. — Hiç korkmayınız, yakında bu berbat kadın - dan kurtulmanım çaresini buluruz. Çok geçmez, o- nun yerine usta başı siz olursunuz. Anna'nın istiyebileceği de bundan fazlası değil- d se de şimdilik madmazel Nikol'le ihtilâfa düş Ötekiler tavsip, Roz tebessüm ediyor. Anna bu: lunduğu yerde kalmağa iyice karar vermiştir; hattâ bir zelzele artık onu mağazadan bir tarafa kımılda- tamaz. Serseriler gibi şuradan buraya sürüklenmek- ten bıkmıştır. Anna yorgundur ve işi onu — vakıa pek fazla da değil — alâkalandıran tek şeydir. Fa- kat, şimdi kendisine iğrenç ve buz gibi soğuk görü- nen bir âlemde yeni bir hayata başlamağa hiç niye- ti yoktur. Bunun içindir ki vaziyetini sağlamlaştır- mak maksadiyle bu gibi kurnazlıklara baş vurmak- meği daha akıllıca bir hareket telâkki ediyor. Ba- yan Lüsiyen'in, makasından memnuniyetini izhar e d b vakti gelmiş olacaktır. Boenos - Ayres'te Anna hiç takdir edilmiyordu. Fakat bu aynı şey değildi: orada “Paris modası” denilen şey müthiş surette göze batıcı ve acaip bir şeydi. Bayan Lüsiyen bu modayı görecek olsa sinir buhranları ge- çirirdi. Anna kendine güveniyor, ve sükünetle, te- la eski yerine tekrar geçiyor. Lüsiyen de e- onu güzel karşılıyor, ve bi y vesİ di ee Giz tti tan çeki ektedir. Cenup Amerika'sı, orada et- tiği hizmetçilik ve lâhna kokan mutfak hafızasında henüz çanlıdırlar. Anna, kendi kendisine: “Bura - dayım, burada kalacağım”, demektedir. Bunun yal- nız kendisine bağlı bir keyfiyet olmadığını henüz takdir edememektedir. İlk gün, öğle Anna na giriyor. Piya Monika'ya müdahalesinden dolayı ( Sonu var)