— 28.4-1938 Macar hikâyesi: TECRÜBE. Yazan: Maria Lörincz Peter Bolaj geniş koltuğa gömül- Mmüş, büyük bir zevkle sigarasını içi- Yordu. Bütün gün didişip yorulan bir Ansan için akşam yemeğinden sonra tahat bir koltukta sigara tellendirmek kadar boş bir şey var mıdır? Karısı Mmasanın öbür ucunda oturmuş gazete okuyordu. Ne kadar sakin ve ne ka- dar güzel bir kadındı bu. Evlendik- leri gündenberi tam on beş sene geç- Mmişti, Bu müddet zarfında aralarında €en küçük bir münakaşa bile olmamış- tı. İkisi de birbirlerine karşı derin bir sevgi ve saygı gösteriyorlardı. Ka- Tısına bakarken dudaklarının kenarın- da mesud bir tebessüm belirdi. Masa- dım üstünde duran romanı eline al- dı. Okumağa başladı. Romanın mev- Züu çok tuhaftı. Genç bir erkek, uzun Yyıllar seviştiği bir kızla evleniyor. Üç Sene çok güzel yaşıyorlar. Erkeğin bir gün aklına geliyor: Acaba ben bü- tün servetimi kaybetsem ve fena bir Vaziyete düşsem, Karımın bana karşı Olan aşkı devam eder miz Beni düş- |. tüğüm fena vaziyetten kurtarmağa ça- lışır mı? diyor. Bu mevzüu etrafında günlerce düşünüyor. Nihayet karı- &mı tecrübe etmeğe karar veriyor. Ne- tice pek feci oluyor ve ayrılıyorlar. Peter Bolaj kitabı elinden bırakı- Yor. Karısına bakıyor. Kadın sakin, #akin gazetesini okuyor. Peter düşünüyor: Benim karım her halde romandaki kadın gibi hareket €tmez. O, benim en kara günümde de Yanımdan ayrılmaz. Beni kurtarmka için icabında hayatını bile fedadan çekinmez. Birden silkindi. Kendi kendine gü dü. Ne garip şeyler düşünüyorum. Romanda okuduğum bir vakayı ken- di hayatımla ölççmeğe kalkıyorum. Karımdan şüphe mi ediyorum yoksa? Bir sigara daha yaktı, Şeytan bir de- fa kafasına girmişti. Bir türlü yaka- sını bırakmıyordu. Evet, karısı evlen- dikleri gündenberi onun düşkün ve Nöbetçi Eczaneler Çeviren: Zahir Ferid Törümküney Ğ — Sana çok mühim bir şey söyliye- ceğim. Kadın başını kaldırdı. Gülümseyen gözlerle kocasına baktı: — Seni dinliyorum yavrum. — Bugün öğleden sonra kulübde ,poker oynadım. Kadın omuzlarını verdi: — Bunda mühim olan nedir? Erkek değilmisin? Hakkındır. Erkek sevindi. Kendi kendine dü- şünüyordu: “Aferin benim sevgili ka- rıcığım. İki dakika sabret. İki daki- ka sonra sadakat imtihanını ve benim ebedi aşkımı kazanmış olacaksın. Ya- rın ilk işim, aylardanberi istediğin mavi tilki kürkünü almak olacak.” Bunları düşünürken yüzündeki cid- diyeti bozmadı. Mükemmel bir kome- di oynuyordu. Bitkin bir tavur takı- narak sözüne devam etti: — İş bu kadarla kalsaydı. Tabit e- hemiyeti yoktu. Fakat çok kaybettim. dlı bir sesle sordu: — Ne kadar? Erkeğin kalbine bir ürperme gel- di. Karısının halinde bir değişiklik sezmişti. Bakışlarında kine, nefrete benzer bir şey vardı. Kendi kendini teselli etmeğe çalıştı. “Yok canım, de- di, bana öyle gelmiştir!” Sakin bir sesle cevab verdi: — On bin lira!... Biraz durdu. Karısın yüzüne baktı. Sonra kesik, kesik sözüne devam etti: — Margit şimdi sana çok ihtiyacım var... Beni bu vaziyetten kurtar... Pa- silkerek cevab Pazartesi —: Ankara » Salı : Yeni ve Cebeci eczaneleri garşamba : Halk ve Sakarya » erşembe — : Ege eczanesi (C:u.nıı : Sebat ve Yenişehir , Pazar : Merkez ” HALK ve YENL, SİNEMALAR Seans saatleri Her gün YENİ HALK 1445 14.30 16.45 16.30 18.45 18.30 Cumartesi günleri YENİ HALK 13 13 14.45 14.30 1645 16.30 1845 18.30 Pazar günleri YENİ HALK 11 li 13 13 14,45 14.30 1645 16.30 1845 18.30 Geceleri saat 21 de Lüzumlu Telefon Numaraları Yangın ihbarı: (1521). — Telefon, müra- caat şehir: (1023-1024). — Şehirlerara- sı: (2341-2342). — Elektrik ve Havagazı Arıza Memurluğu: (1846)., — Me.saıen Şehir Anbarı: (3705), — Taksi Te- lefon numaraları; Zincirli cami civarı: (2645, 1050, 1196). — Samanpazarı civa- rı: (2806, 3259). — Yenişehir, Havuzba- şı, Bizim taksi: (2323) — Havuzbaşı: Güven taksi: (3848); Birlik taksi: (2333) — Çankırı caddesi, Ulus taksi: (1291). “Alman - ordusu Bir Avrupa harbini göze alabilir mi ? Almanyanın, bugün iyice malüm o- lan genişleme plânına, hattâ bir umu- mi harb tehlikesini göze alarak, de- vam edip etmiyeceği günün mevzuu- dur. Böyle bir şeye cesaret edebilme- si için, elindeki vasıtaların ve bilhas- sa ordunun şimdiden Fransız ordu- siyle çarpışacak ve diğer taraftan Or- ta Avrupada, belki de Polonya ve Rus- yanın müzaharetine mazhar olacak, Çekoslovakyaya karşı son derecede süratli taarruz hareketleri yapabilecek vaziyette olması lâzımdır. Almanya buna muktedir midir? İş- te bu sualin cevabını araştıracağız. Ehemiyetli olan, meselenin bugün- kü vaziyetini bilmek olmasına rağ- men, bu ordunun yeniden dirilişinin husule geldiği son senelere bir göz atmak faydasız değildir. Daha harbi takip eden ilk seneler- de, Alman hükümet ve yüksek ku- a Otobüslerin ilk ve son Seferleri Sabah Akşam İlk Son sefer — sefer Ulus M. dan K. dere'ye 645 — 23.00 K, dere'den Ulus M, na 7.15 — 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya — 7.25 — 23.00 Çankaya'dan Ulus M.na 7.10 — 23.20 Ulüs M, dan Dikmen'e 7.30 — 19.00 Dikmen'den Ulus M.na — 8.00 — 19.30 Ulus M. dan Keçiören'e — 6.30 — 21.00 Keçiören'den Ulus M.na 7.00 — 21.30 Ulus M, dan Etlik'e 6.30 — 20.30 Etlik'ten Ulus M. na 7.00 — 21.00 Ulus M. dan Cebeci'ye 7.00 — 23.00 Cebeci'denUlus M, na 7.00 — 23.00 Cebeci'den As. fabl. ra 700 —— As. fabi. dan Cebeci'ye —— Y7.00 Yenişehir'den Ulus M.na 7.00 — 23.00 Ulus M. dan Yenişehir'e — 7.10 — 23.00 8. pazarı'ndan Akköprü'ye 6.45 7.30 $ U. Meydanı ile İstasyon arasında her dakikada bir sefer olup tren za- manları seferler daha sıktır. $ U. Meydanı ile Yenişehir, Bakanlıklar, Cebeci, Samanpazarı arasında saat 8 den 20 ye kadar vasati her beş dakika- da; saat 20 den 21 e kadar her on da- kikada; saat 7 den 8 e ve 21 den 23 e kadar her 15, 20 ve 30 dakikada bir muntazam seferler vardır. $ Akşamları Ulus Meydanından saat 23 deki son seferlerle bunların Ulus Mey- danına dönüşleri sinemaların dağılış saatlerine tâbidirler. Posta Saatleri Posta saat 19 a kadar İstanbul cihetine mektub kabul eder. ram olmadığı için bono İ Yarın akşam saat altıya kadar borcu- mu ödemek mecburiyetindeyim.. Öde- yemezsem her şey bitti demektir.. Bu mesele duyulursa beni işimden de çı- karırlar... Evimizdeki eşyalarımızı haczederler.. —Mahvolurüz... Böyle çirkin şeylere meydan vermemek lâ- zım... Senden rica ediyorum.. Bana Muhtaç bir halini gör işti. İyi ka- zanıyor ve karısına güzel bakıyordu. Günün birinde başlarına beklenmedik bDir felâket gelse ve sıkıntıya düşse- ler. Karısını eğlencelerden, tuvalet- lerden mahrum etmek mecburiyetin- de kalsa... O zaman ne olur?.. Kim bilir?... İçini bir kurd kemirmeğe başladı. Yan gözle karısına baktı. O, hiç oralı değildi. Okumasına devam ediyordu. Yavaş, yavaş sinirleniyordu. Eğer ka- tım beni hakikaten sevse.. şimdi çek- tiğim istirabı, geçirdiğim buhranı an- lar ve benimle alâkadar olurdu. De- tmek ki; kalbinde bana karşı ciddi bir alâka yok, O halde... Ben de onu tec- tübe etmeliyim. Böyle düşündüğü, karısından şüp- he ettiği için evvelâ utandı. Fakat a- Tadan bir kaç dakika geçince gene ka- Ta düşüncelerin tesiri altında kaldı. hed. yüzüklerini küpelerini ve daha ne gi- bi kıymetli şeylerin varsa hepsini ver... Ben ileride sana daha iyilerini alırım... Bunları hemen satarız... Kâ- fi gelmezse halılarımızı da satarız... 'Tek bu parayı ödeyelim... Namus ve şerefimi kurtarayım... Emin ol sana bu teklifi yapmamak için her çareye baş vurdum.. Hiç biri olmadı... En son ümidim sende... Kadın bir kaç dakika şaşkın, şaş- kın kocasının yüzüne baktı. Sonra hırçın bir sesle bağırdı: — Çıldırdın mı? Her halde bunları ciddi söylemiyorsun? — Bunun bir şaka olmasını bende çok arzu ederdim. Fakat, zannettiğin- den daha ciddi bir mesele karşısında- yız. Şimdi bu işin çaresine bakmaktan başka yapacak bir şey kalmadı Kadının gözleri nefretten parlıyor- du. Kocasını hakaret dolu bakışlarla den tırnağa kadar süzdü. Sonra eynine saplanan z şüp kurtulmak istiyordu. Yapacak başka Çare kalmıyordu. Karısını mutlaka tecrübe etmeli idi. Aksi takdirde bü- tün hayatr zehirlenecek ve daimi bir Şüphe içinde yaşamağa mahküm ola- taktr. Aile saadetlerinin devamı için bu şüphenin ortadan kalkması, karısı- fun sevgisine emin olması lâzımdı. Kararınt verdi. Uyduracağı hikâyeyi anlatırken, belki biraz sesi titreyecek- ti. Ama, bunun zararı yoktu. Belki de, karısının çabuk inanmasını kolaylaş- tıracağı için faydasr bile olacaktı. Yaslandığı koltuktan biraz doğruldu. Ciddt bir tavurla karısına seslendi: — Margit! Seninle biraz konuşmak İstiyorum. Sesi evvelâ çok kuru ve boğuk çıkı- Yordu. Fakat konuştukça açılıyor ve hayalinde canlandırdığı vakanın he- KEVA ;oll.: kati bir lisanla söylemeğe başla- dı.— Sen bu sevdadan vaz geç! Ya_rı- mı, yoğumu senin çılgınca yaptığın hate)k,etgler uğruna feda edemem. Ne bileyim, ağır bir hastalık _fıl.ın gibi mühim bir şey olsaydı belki, bşr_de_re- ceye kadar fedakârlık yıpabılırqu:n. Yoksa, kumar borcunu ödemek için hiç bir yardımda bulunamam. Vak- tiyle düşünseydin bunu, Seni oyuna ben mi teşvik ettim? Git arkadaşla- rından borç iste, ne yaparsan yap. Benden hiç bir şey bekleme. Hazır param olsaydı memnuniyetle verir- dim, Fakat evimin eşyalarını, yüzük- lerimi, küpelenimi veremem ş]ıoğruıu. Hem benim ne mecburiyetim var. Kendin düştün, kendin çık. Ben ka- ğ — Demek senin sevgin bukadarcık- ladım. Ti ü 18 e kadardır. Tren Saatleri Haydarpaşa'ya : Her sabah 8.20.Her akşam 19.15 ve 19.50 de (salı, perşembe, cu- martesi Toros sürat.) Samsun hattına :Iığerzün 9,35 (Kayse- kamları, mağlübiyeti kabul etmeye y yarak, hedenin as- keri hükümlerini az çok açık olarak ihlâlden geri durmadılar. Evvelâ hu- susi tedbirler aldılar: Kadrolarım iti- na ile seçilmesi, ciddi ve sıkı talim ve terbiye. Küçük ordularına azami kaliteyi vermeye gayret ettiler. Bir asır evvelki Ştayn ve Şarn- horst'un İ taklid ederek, bir yandan gençliğe ihzari askerlik bil- gilerini vermeye, bir yandan da vak- YAZAN : General Majinei manda bu teşekküle ağır topçu ve tank kuvvetleri terfik edilecektir. Alman yaya tümeni Fransız tümen- leri ayarındadır ve şunlardan mürek- keptir: 3 yaya alayı; Biri ağır olmak üzere 2 topçu ala- Yyış 1 istihkâm taburu, 1 tanka karşı müdafaa k:tası, 1 muhabere taburu. Yaya alayı Fransız alayına nazaran daha az otomatik silâhlara maliktir. Fakat kısa atışlı ve tanka karşı top- larının mikdarı fazladır. 75 lik düz atışlı toplar yerine 105 milimetrelik münhani atışlı obüslerin kabulü ile topçu kuvvetleri Fransız- larinkinden farklıdır. Mevcud materyeller şunlardır: Tümenlerde 105 ve 150 lik obüsler- le 105 lik toplar. Umumi ihtiyatlarda 150 lik toplar- la 210 luk havan topları. Zırhlı tümenlerin mevcudu şudur: İki tank alayından mürekep bir li- va (500 kadar tank); Bir motörlü yaya livası; Bir motörlü topçu alayı. tinden evvel terhis etmek, müddetsi mezuniyetler vermek süretiyle askeri talim görmüş vatandaşların sayısını çoğaltmaya ehemiyet verdiler. Bundan başka, 1920 de teşkil edil- miş olan polis teşkilâtı memlekete mükemmelen talim edilmiş yüz bin adam kazandırmıştı. 1933 de iktidar mevkiine geçer geç- mez, Hitler, askeri hizmeti mecbur$ kılarak ve gençliğin hazırlanmasını organize ederek bu tedbirleri tamam- ladı. Ondan sonra, Alman ordusu talim görmüş ihtiyat kuvvetlere sahib oldu. 1935 deki karar filen mevcud bir va- ziyeti teyidden başka bir şey değil- di. Birbirini takip eden dört kanun askeri organizasyonun — temellerini teşkil etti: Bunlardan birincisi, mu- vakkaten bir sene olarak tesbit edilen askeri hizmeti tesis ediyor ve kara ordusunun büyük ünitelerinin mikda- rınr tayin ediyordu: 12 kolordu 36 ya- ya tümeni, İkincisi | da heyeti Zırbhlı teşekküllerin kuruluş Ye bunlara verilecek rol hakkında askeri muharrirlerin kanaatine göre, Alman kumanda makamlarınım nazarında bu büyük üniteler bilhassa cephe yar- İngillere İngiltere - İrlanda anlaşması Bütün İngiliz gazeteleri İngiliz « İrlanda anl ndan dolayı niyet göstermekte ve bu anlaşmanın iki memleket arasında bir dostluk devresi açtığını yazmaktadırlar. İn- giliz matbuatına göre, bu anlaşma bü- yük Britanya adaları tarihinde yeni bir fasıl açmaktadır. Gazetelerin bilhassa memnüniyeti- ni mucib olan cihet bu anlâşmanın beklenenden daha geniş ve şümullü olmasıdır. İki memleket arasında mü- allakta kalan yegâne mesele Ulster yani şimali İrlandanın cenubi İrlan- da ile birleşmesi meselesidir. Fakat gi ler bunun münhasıran Ulster ile Eire'i alâkadar eden bir mesele olduğunda ittifak göstermektedir. Ferah verici bir hâdise Taymis diyor ki: “— Uzun zamandanberi iki memle- keti birbirinden Aayıran anlaşmazlı- ğın bu suretle rasyonel ve kanunt bir şekilde halledilmiş olması çok ferah verici bir hâdisedir. Çünkü zorbalığın hakka ve mantıka galebe çaldığı tari- hi bir devrede yaşıyoruz.” Deyli Herald da şunları yazıyor: “— Nihayet Büyük Britanya ve İrlanda dostluk ve menfaat birliği ile birbirlerine serbestçe ve fakat sıkı bir tarzda bağlanmış bulunuyorlar.” Fransa “Hüsnüniyet anlaşması” Fransız - İtalyan müzakereleri hak- kında Ekselsiyor diyor ki: “Alınan bazı haberlere bakılırsa İtalyan hükümeti Fransa ile İtalya arasında sadece bir karşılıklı hüsnü- niyet anlaş akdiyle iktifa edilme.- mak veya kuşatmak gibi süratli bir |düşman toprakl girmek için kullanılmak üzere tasavvur edil- mektedir. Modern harbde tankın mevkiini an- lamakta bir hayli gecikmiş olan Al- manlar 1918 deki hatalarını tamir ve bu sahada Fransaya üstünlük kazan- mak için bütün gayretiyle çalışmak- tadır. Fakat bu ordunun sağlam bünye- sinde bazı zaaflar vardır. Birincisi ve en ehemiyetlisi subay mikdarının ki- fayetsizliğidir. 800.000 asker için 20.000 ilâ 25.000 subayı vardır. Son üç sene zarfında, bu noksanı tamamlamak için Almanya her çareye baş vurmuş, askeri mektebleri çoğalt- mış, ihtiyat ve polis kuvvetlerinden nizamlarını tayin ediyordu. Üçüncü- sü iş hizmetini yaratıyordu. Nihayet ri, Sıvas, A ya bu hat üzerindedir.) Diyarbakır hattı —: Hergün 9,35 Zonguldak hattı : ö 15.00 Kırıkkale'ye rayotobüs » 16N5 GÜNDELİK KAMAARAARAR AM Hicri - 1357 Rumi - 1354 Sefer: 27 Nisan: 15 8. D, 8. D. Güneş: 5 02 Akşam: 19 02 mış ha? Yazık! Her insan hayatında büyük bir hata yapabilir. Seven bir kadın bunu affetmeli ve yardımını esirgememeli, Kadının asabiyetten her tarafı tit- riyordu, Yeniden şiddetle hücum et- ti: — Sen zaten böylesin. Evini, karı- nı hiç düşünmezsin. Yalnız kendi key- fine göre yaşarsın. Binlerce lirayı kaybederken aklın nerede idi. Senin kumar borcunu ödeyeceğim diye ken- dimi felâkete sürükliyeceğim değil mi? Asla! Karısını düşünmeyen ve sevmeyen bir adam için ben tırnağı- mın ucunu bile feda edemem. Bunu iyice aklına koy da ona göre hareket et. Alçak herif! Artık kavga büyümüştü. Birbirleri- ne ağır sözler söylüyorlardı. Erkek, bunun bir komediden ibaret olduğu- nu tamamiyle unutmuştu. Elini masa- ya vurarak, avazı çıktığı kadar bağı- rarak münakaşa ediyordu. Birdenbire sustu, Bütün vücudu buz gibi oldu. Anlıyacağını anlamıştı. Hayretle kar- şısındaki kadının yüzüne baktı. Bu kadın ona tamamiyle yabancı idi. Et- rafına bakındı. Bütün bu gördüğü eş- yalar, divarlardaki resimler, hepsi, hepsi kendisine yabancı idi. Artık bu evde hiç bir alâkası kalmamıştı. Aya- ğa kalktı. Başı dönüyordu. Sendeleye, sendeleye kapıya doğru yürüdü. Ar- kasına dönüp bakmadan kapıyı açtı. Kapı arkasından sessizce kapandı... dördü i, pasif müdafaaya iştirâki mecburt kılıyordu. 1936 ağustosunda, Lokarno cephe- sinin dağılması ve Ren'in sol sahili- nin iskatından sonra, Führer faal hiz- met müddetini iki seneye çıkarıyor- du. Bu tedbir sayesinde daha ilkteş- rin ayında, 16 mart 1935 kanuniyle tesbit edilmiş olan ordu üniteleri ta- hakkuk ettirilmiş oldu. Ordunun sulh zamanındaki mikda- rı bugün 850,000 kişiye varmaktadır. Senede iki ay hizmete tabi olanlardan daima mevcud kalan 50 bin kişiyi de buna ilâve etmek lâzımdır. Bunlardan başka: İş hizmetinden 250.000 kişi, Hücum kıtalarından arta kalan 20.000 kişi de hesaba katılmalıdır. Al- man ordusunun talim görmüş ihtiyat kuvvetleri 3.500,000 kişiye varır. Esasen; hazer ordusu, asker mevcu- dunun çokluğu dolayısiyle seferber hale gelmek için fazla ihtiyat askere muhtaç değildir. 1938 martında, Alman kara ordusu mevcudu şöyleydi: — 14 kolordu. — 37 yaya tümeni, ki 4 ü motörlü ve biri dağ tümenidir. — 3 zırhlı tümen ve bir hafif liva ki zırhlı kolorduyu vücude getirir. — Umumi ihtiyatlar. Görünüşe göre, bu büyük üniteler mikdarı önümüzdeki senelerde artırıl- makta devam edecektir. Yeni alınan malümata göre tümenlerin sayısı 47 ye ve kolorduların 18 ze çıkarılacak- tır. Almanyanın 1914 de faal hizme- tinde 25 kolordusu, 50 yaya tümeni ve 11 atlr tümeni olduğunu hatırlatalım. Kolordu prensip itibariyle 2 veya 3 yaya tümeninden, bir atlı alaydan, bir S f subaylığa geçişi kolaylaş- tırmıştır. Kemiyet hesabına keyfiyeti azalt- maya büyük ehemiyet vermekle bera- ber, mekteblerin tahsil devresini a- zaltmış, giriş yaşını 18 den 17 ye in- dirmiştir. Senede 3000 ilâ 4000 subay tayin edilmektedir. Bu gidişle bugün mev- cud mühim açığın süratle kap si taraftarıdır. Bu anlaşma yapıldık- tan sonra da bu iki memleket birbirle- rine büyük elçiler gönderecekler ve Şarki Afrikada hâdis olan vaziyetten mütevellid meselelerin diplomatik yollarla halli sonradan yapılacaktır, İki büyük lâtin milleti arasında hüs- nüniyet gayet tabiidir. Hususiyle ki her ikisi de müşterek menfaat ve his- lerine zarar veren anlaşamamazlıkları izale etmek arzusunda bulunuyorlar. Ancak, Fransız hükümet mahfillerin- deki kanaate göre, iki —memleketin duyguları ve menfaatleri bir olduğu içindir ki Avrupanın teskini işinde daha iyi bir elbirliği temin etmek için Fransanın ve İtalyanın karşılıklı va- ziyetlerini aydınlatmak icab eder.” beklenebilir. Büyük ünitelere nazaran bilhassa tank ve topçu ihtiyat materyellerinin azlığı Alman ordusunun diğer bir zaaf noktasını teşkil eder. Modern harbin icab ettirdiği muazzam mater- yelleri vücude getirmek için zamana ihtiyaç vardır, ve Alman endüstrisi- nin kuvveti ne olursa olsun, Veresay hedesiyle bağl kaldığı 12 ilâ 15 sene zarfında kaybettiğini ko- layca telâfi edemez. Bugün Alman or- dusunun top ihtiyacı tamamlanmış değildir. T Buraya kadar yalnız hazer ordu- sundan bahsettik, Seferberlikte yeni ünitelerin hazırlanması işini tabif şimdiden tahmin edemeyiz. Fakat ma- zinin dersini unutamayız. 1914, Möz'- in şimalinde Alman sağ cenahının ya- yılması ancak faal kolorduların arka- sında hemen aynı mikdarda ihtiyat kolordularının bulunması sayesinde mümkün olmuştur. Almanya bir umumi harbe atılmak için kendisine lüzumlu olan büyük ü- nitelere henüz malik değildir. Yukarıda bahsettiğimiz şartlar için- de iki cephede birden harb edebilmek için, 250 kadar tümene ihtiyacı var- dır. İtalya doğrudan doğruya onun lehinde müdahale ederse 200 tümen de kâfi gelebilir. Halbuki bu mikdar Almanyanın bu- günkü imkânlarını çok aşar. Bugünkü Alman ordusu, bir Avru- pa harbini göze alacak halde değildir; istihkâm taburundan ve e kollarından mürekkeptir. Yakın za- fakat i ve sürati şimdiden tah- min edilemeyen bir inkişaf içindedir. KÜ L K U K U L Abpizlicirlci» pİ3İ2EcOolclAl. T L E E ÇİU|K Dünkü çapraz kelimelerin halledilmiş şekli w p Si ©0 W 39 GA D - YA MA &5.8 26 * T e HW y A — Soldan sağa ve yukarıdan aşağıya: 1- Elen - bağışlarna. 2- Beyaz - baba, 3- Tuhaflığı ve hikâyesiyle meşhur bir hoca. 4- Canbaz, $- Çocuk doğurtan - çocuk doğuran. 6- Ta - asmaktan emir, 7- küçük çocuk dilinde sokak - altın zıdd 8- ıelecçk - halk. 9- pek ziyade ziyalı, yakıştırmaca. TP — ö üzo Bdi