4 Mart 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4-3-1938 HİK  Yal Yazan: Josef Pakots Koca — (İri yarı esmer bir adam). Vilma, bir arkadaşım beni bugün ziya- kete gelecek, — Kadın (genç, ufak tefek bir ka- dın). Bana da misafir gelecek. Koca — Benimki gençlik arkada- Şım. Ona karşı bir parça mültefit dav- Tan, — Kadın Fakat, sen de benim misa- firime iltifatını esirgeme, e mi? Koca — (öfkeli) Aman yarabbi gene © çaçaron mu geliyor? * — Kadın (canı sıkılmış bir eda ile). Ne kadar acaibsin! Sen benim akraba- larıma tahammül edemiyorsun. O be- Him yeğenim; çocukluğumuz onunlâ birlikte geçti. (Odanın kapısı vuruluyor.) | Koca — Galiba benim dostum geldi! | — (Yarı ağızla, fakat emniyet ve- Terek) yahud benimki geldi. (Göz- leri sevinçle parlıyor.) Jorj! Yeğen — (elinde bir kaç tane gül o- lan kibirli bir delikanlı içeri giriyor.) Bonjur Vilma... Merhaba, Karl: Tale- beme bir kaç tane gül takdim etmeme Müsade edersin değil mi? 4 Koca — (Soğuk bir eda ile) Hay yı Yeğen — Dün çok güzel çaldın Vil- ma! (Kadının kocasına hitab ederek) çok büyük bir terakki gösteriyor. (kadına) kaç saat ekzersiz yaptın? Koca — (öfkeli) Çıldırmağa yete- tek kadar....! — Kadın (istihzalı bir eda ile) Seı_ı, $irin ve sevimli bir odada karının pi- Yanosundan değil de, ancak Hindistan Ormanlarında arslanların kökremele- Tinden, fillerin homurdamalarından şlanır, zevk duyabilirsin... Koca — Her halde Stefan'dır! (mi- Bafirini karşılamağa gidiyor.). Kadın — Misafirini kendin kabul &t. Ben şimdi piyano çalacağım, (Ye- Senine) gel, Jorj! (Delikanlı ile yan- ki odaya geçiyor.) 3 Koca — Hoş geldin, Stefan! Seni Börenler ne olur? Şöyle buyur... Ev- *â:diğımdenberi bir daha görünme- A'rkadaçı — (bir puçılınhlğm) Af — buyur, Karl, İlk saadet günlerinde se- —Ni rahatsız etmek istemedim. Belki ka- ğ:e'kârlardan hoşlanmaz, dedim. Akkçano sesiâeliyor). ca — VÜN çeşsrdma , Lüyde Li Seyi nasıl aklına getiriyorsun? Karım senden çok memnun. Şimdi — İşte piyano çalıyor. Müziğe o kadar düşkün ki, sorma! Yeğeninden ders -a Yor. Çelimsiz bir delikanlı ama, çok Yi piyano çalıyor. Doğrusu, bu işin i. Karımı sonra çağırırım. Buyur, : Otur, Anlat bakalım, neler yaptın, ne- he Yyapıyorsun. y ,Arkadaşı — (oturuyor) Bende hiç ğı: değişiklik yok. Yemeklerimi halâ Yan Harkay'larda yiyorum. Koca — Orakadilerin hepsi de bizim &ki ahbablar mı, yani, anlıyorsun ya, Mzdm mi? AFkadaşx — Evet. K — (İçini çekiyor) Tabit, be- Sim halime acıyorsunuz. i "îrkada;x — Hayır, sana gibta ediyo- şt)ca — Ağız yapma, ağız yapma... (Pıy anonun sesi kesiliyor. Karl, ken- ım birdenbire toplayarak kulak veri- Ar,“diğl — Evet, sana gıbta ediyc_ı- î::" Ne iyi ettin. Genç ve güzel bir Ih var... qix?“ — (kulağını sivriltmiş| halâ nliyor, Canı sıkılmış bir eda İle) e- yex:vet... kadaşı — (Etrafa göz gezdire- 53) Neaşerah,(ne kadarg candan bir Va.... Hindistan maceralarına, artık Yet verdin galiba? j A — (durgun) Onların hepsine  nihayet verildi! tkadaşı — (bir parça müstehziya- di Arslan uslandı (Adamın sinirlen- ğinn farkına vararak) nen var allah aŞkına? & C — Hiç, 4 $e Tkadaşı — Hayır, hayır sende P" l.: Var, Pek sinirlisin. Nen var söy- Misin? eai (Kalkıp kapıya doğru iler- lihir' tekrar dönüyor, sinirli) Sen ga- ke'ü;î" işitiyorsun. Piyanonun sesi .iı?"kadaş, — Seni anlamıyorum. Ke- ; S€ kesilsin, bunda ne var? — (yüzünü ekşitmiş) O, onun- h,:î Taber de!.. Çalmaîıa neden devam Yor acaba.? Tkadaşı — “O” dediğin de kim? Piyaçct — Yeğeni. Çaçaron! (yeniden y“mno Sesi işitiliyor, adamın yüzü hyç Süyor, oturup rahat bir nefes a- T.) Böyle şeylere ehemiyet verdi- 1 YOk' Son günlerde sık sık göğüs Algı çekiyorum. i er_'kad_aş, — Belki hareketsizlikten - geliyor. Gezmeli, yürümeli! Cim Çi — Evet, temiz havaya ihtiya- n ?r. Biliyor musun ki, hemen Hhe- TMadı ir yıldanberi tüfeğimi elime al- Yor, . (Tekrar piyanonun sesi kesili- * adam, büyük bir asabiyetle ye- ğim Küçük bir trajik komedi Çeviren: Hikmet Tuna rinden fırlıyor.) Gene mi? Arkadaşı (Kalkıyor, elini adamın omuzuna koyuyor.) Kıskanıyorsun ga- liba. l Koca — (Müteessir) İyi keşfettin; doğrusu o piç kurusunu- kıskanıyo rum! (yeniden piyano sesleri) Arkadaşı — Asabileşme, otur !_ St_a- nin gibi güçlü kuvvetli ve cesaretli bir adamın fidan gibi bir çocuğu kıskan- ması, doğrusu, gülünçtür. 4 Koca — İyi, iyi ama, benim kendi- me itimadım yok. Kadın ruhu çok de- rindir. Böyle bir ruha neyin tesir ede- bileceğini allah bilir. (piyano sesi ke- siliyor, derni bir sessizlik; arkaîuîı_dan tekrar çalmaya başlıyorlar.) Görüyor musun, bak gene durdular! Bunun se- bebini anlamak istiyorum! (Fırlayıp dışarı çıkıyor.) Koca — (Bitkin bir halde odaya gi- rerek bir sandalyeye çöküyor.) Arkadaşı — Ne var? Ne oıdu?. Koca — (Son derece hiddetli) Ça- çaronu öptüğünü gözlerimle gördüfn! Buna rağmen kendimi zabtettim ! Çun_— kü... Çünkü bir yumrukta her ikisini de yere sermekten korktum, Oh, çok korkunç şey! Yeğeni olacak herifi öp- mArkadaşı — Asabaileşme Karl, asa- bileşme! Gördüğün şey, dünyayı sar- sacak kadr korkunç değil! Ve belki de sadece bir akrabalık sevgisinden ileri gelmiştir... Buna bir facia göziyle bak- mamalısın. Iki yaramaz çocuğun gör- mesi lâzım olan cezaya müstehaktır- lar; işte o kadar. Sopanın dadını tat- tıktan sonra, bir daha böyle yaramaz- lıklar yapmağa heves etmezler! (Bu sırada piyanonun sesi tekrar kesili- yor) Koca — (Yerinden fırlıyor) Oh! _ Kadın — (Yeğeniyle birlikte içeri giryor. Neşe içinde) Ekıersiziımz'_ı' bi— tirdik. (Kocasının arkadaşını görü- yor) Aal Koca — (Kısık bir sesle) Jolan, gençlik arkadaşım Stefan Alpar'ı sana takdim ediyorum. — Kadın — Müşerref oldum! Hoş gel- diniz! Yeğen — (Azametli bir tavırla ken- dini takdim ediyor) Adım, Jorj Kon- radi! Maalesef alelâcele gitmek zorun- dayım., (Kadının kocasına) Af et, Y ÜRPER PC a0i Eüety Koca — Hayır, hayır, nereye gidi- yorsun? Otur! acelen ne? (Yeğenin kolundan tutuyor) 'Gel, otur! Evelâ eski arkadaşımın şerefine bir bardak şarab içelim. (Büteye gidiyor bir biri- nin ayni olan kadehlerle iki şişe alıp getiriyor. (Ayrı bir şişe açıyor. Ka- dehleri dolduruyor.) Ha, şöyle; buyu- runuz! (Yeğenin kadehini önüne sü- rüyor) bu, senin kadehin, Jorj. Sana hafif bir likör verdim, (Kadehleri to- kuşturduktan sonra içiyorlar.) Arkadaşı — Fevkalâde! Koca — (Kahkahayı koparıyor) Ha- kikaten mükemmel mi? Sen ne fikir- desin, Jorj? Yeğen — Bir parça ekşimtrak ama, mükemmel ! Arkadaşı — Benim içtiğim şarab çok lezzetli idi. Koca — Bizim içtiğimiz başka şey- di. Ne içtiğini biliyor musun Jorj? (Merhametsizce ibr eda ile) Sen ölüm içtin! (Kadın yeğeniyle birlikte deh- şet içinde.) Yeğen — (Bem beyaz ve korku kap- 1r bir çehre ile yerinden fırlıyor.) Ne dedin, ne? Koca — (Soöğuk kanla) Bu kadeht_e. Asyadan getirdiğim çok kuvvetli bir zehir vardı. Karımla bana ihanet etti- ğin için öleceksin! b : Kadın — (Haykırarak) İftira edi- yorsun! ğ Yeğen — (Şaşkın) Böyle bir şey va- i ğil! i nng:î — Evet, biraz önce de piyano başında öpüştünüz. Bu öpücük ölümle ödenmelidir! Arkadaşı — Karl, sen çıldırdım mxî:l Bu hareketinle kendini de mahvedi- yorsun! Yeğen — (Odanın kapı?ma koşu- yor) Çabuk bir hekim gelsin! İmdad! Koca — (İstihzalı) Beyhude yere kaçmağa çalışıyorsun; ölüm senin ya- kanı bırakmıyacaktır! İçtiğin şeyin panzehirini benden başka kimse bil- miyor. Yeğen — (Kapının önünde duruyor, şaşkın şaşkın bakınıyor) Kuzum Karl; bu pan zehirden bana da ver! Koca — Sus, sesini çıkarma! kıpır- dama ! Hareket ölümünü hızlaştıracak- tır. Kan n& kadar süratle devrederse, zehir de o nisbette tesirini yapmakta- dır. (Hiç tetiğini bozmadan Jorja Xak- laşıyor.) Gördün mü, delikanlı; bgyle bir ahmaklığa hiç değer mi idi? Böyle bir hamakat yüzünden şimdi ölmek mecburiyetindesin. —Ancak, cezaya müstehak olan hareketini” çok pı.ha!x ödediğin için, karımı sana vermek isti- yorum. Yarım saatlik ömrün k_ıhi_x ve bu müddet zarfında, Jolan senindir. Kadın — Karl, neler söylüyorsun Nöbetçi Eczaneler Pazar : Ankara Eczanesi Pazartesi —: Yeni ve Cebeci eczaneleri Salr Ş ve Saka: # Çarşamba : Eğe ve Çankaya Eczaneleri Perşembe : Sebat ve Yenişehir ,, Cuma : İstanbul eczanesi Cumartesi : Merkez P HALK ve YENİ Sinemalarda matineler Hergün Cumartesi Pazar 14.45 13.00 11.00 16.45 1445 13,00 18.45 18.45 14.45 21.00 21.00 1645 18.45 21.00 Pazar ve cumartesi günlerinden başka H K sinemasında hergün halk matineleri: 12.15 Film değişme günleri: Pazartesi ve Cuma., Otobüslerin ilk ve son Seferleri Sabah Akşam İlk Son sefer — sefer Ulus M. dan K. dere'ye 645 — 23.00 K. dere'den Ulus M. na 7.15 — 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya — 7.25 — 23.00 Çankaya'dan Ulus M.na 7.10 — 23.20 Ulus M. dan Dikmen'e 7.30 — 19.00 Dikmen'den Ulus M.na — 8.00 — 19,30 Ulus M. dan Keçiören'e — 6.30 — 21.00 Keçiören'den Ulus M.na 7.00 21.30 Ulus M. dan EBtlik'e 6.30 — 20.30 Etlik'ten Ulusş M. na 2.00 — 21.00 Ulus M. dan Cebeci'ye 7.00 — 23.00 Cebeci'denUlus M. na 7.00 — 23.00 Cebeci'den As. fabl. ra 700 —— As. fabl. dan Cebeci'yre —— — 17.00 Yenişehir'den Ulus M.na 7.00 — 23.00 Ulus M. dan Yenişehir'e — 7.10 — 23.00 S. pazarı'ndan Akköprü'ye 6.45 7.30 Akköprüden S, pazarı'na — 8.00 9.45 $ U. Meydanı ile İstasyon arasında her beş dakikada bir sefer olup tren za- manları seferler daha sıktır. $ U. Meydanı ile Yenişehir, Bakanlıklar, Cebeci, Samanpazarı arasında saat 8 den 20 ye kadar vasati her beş dakika- da; saat 20 den 21 e kadar her on da- kikada; saat 7 den 8 e ve 21 den 23 e kadar her 15, 20 ve 30 dakikada bir muntazam seferler vardır. Akşamları Ulus Meyd, dan saat 23 deki son seferlerle bunların Ulus Mey- danına dönüşleri sinemaların dağılış saatlerine tâbidirler. Posta Saatleri Posta saat 19 a kadar İstanbul cihetine mektub kabul eder, Teahhütlü 18 e kadardır. Tren Saatleri “Haydarpaşa'ya : Her sabah 8.20.Her akşam 19,15 ve 19,45 da (salı, pergembe,cu- martesi Toros sürat.) Samsun hattna : Hergün 9,35 (Kayse- ri, Sıvas, bu hat İlzeri.ııî:dl?:.,)ı “Diyarbakır hattt —: Hergün — 9, Zonguldak hattı —: ” 15::2 Kırıkkale'ye rayotobüs ,, 16.05 GÜNDELİK AA AAA Hicri - 1357 Rumi - 1353 Muharrem: 1 Şubat: 19 8. D. S. D. Güneş: 6 29 Akşam: 18 03 sen?! Koca — Sevgili yeğen, zehiri his et- meğe başladın mı? Ebedi hareketsizli- ğe inkılâb edecek olan bir durgunluk, bir donukluk duyuyor musun? Deli- kanlım, işte buna ölüm derler, Kendi- ni hiç üzme, müteselli ol; ölüme mu- kabil karımı alryorsun! Kadın — (Yavaşça hıçkırıyor) Yeğen — (Yalvaraak) Merhamet et, acı bana! Koca — (İstihzalr) Böyle eşsiz bir mükâfata namzed olduğun halde, mer- hamet mi dileniyorsun?.. Öyle ise, bu- rada Jolan, bu küçük şişede de pan ze- hir, yani hayat var, İkisinden birini seç. Seçsene... Ne duruyorsun. Senin olan kadını istediğin kadar sevebile- ceksin. Fakat buna mukabil öleceksin! Yahud, ondan ebediyen vaz geçerek hayata kavuşursun. Hangisi işine ge- liyor? Yeğen — (Çılgın bir hal Panzehir, panzehir isterim! Koca — Demek karımdan vaz geçi- yorsun, öyle mi? Yeğen — Evet, vaz geçiyorum, Sen bana pan zehir ver! Koca — Sevgili Jorj, iyice düşün- taşın. Ben onun için öldürmek kudre- tini kendimde görüyorum da sen öle- miyorsun ha? Yeğen — Panzehir, pan zehir ver! Koca — Ben seni hakikaten anlaya- mıyorum. Bu vaziyet karşısında Jo- lan'ı sevmediğine hükmetmem lâzım. Yeğen — (Haykırarak) Onu sevmi- yorum ben! Ben ondan nefret ediyo- rum, iğreniyorum! Sen bana haytımı iade et! Koca — (Bir Satir gibi gülerek ka- dına baktıktan sonra, yeğene yaklaşı- yor. İstihzalı) Delikanlı, hiç telâş et- me. İçtiğin likörde zehir yoktu. Olup biten şeyler, şakadan ibaretti, Pılını pırtını topla ve yolu tut bakalım! Ken- disinden son derece nefret ettiğin için Jolan'ın da artık gözü seni görmek is- temiyecektir, sanıyorum, (Kadına, acı acı) yoksa aldanıyor muyum? Kadın — (Başımı elleri arasına almış hüngür hüngür ağlıyor.) Yeğen — (Çıkıp gidiyor.) Koca — (Arkadaşına dönerek) So- alıyor) pa nasıl atılırmış, gördün mü? aygıla ) 1 b Mak *& d yaşıyan Avust Berhtesgadende Avusturya başvekili k ü r içinde MEXS Almanyaya karşı gelmek, ;ı'ms;nin yardımına koşacağı ümidi olmadan memleketi istilâya maruz bı- r kti. Şuşnig kahr 5 bir ölüme, tehlikeli bir ha- yatı tercih etti. Bir taraftan da Nazizme engeller hazırlıyacaktı. 11 Temmuz 1936 anlaşması ona 20 aylık bir huzur kazandırdı. Ayni manevrayı belki bir daha takrarlıyacak 3 fakat acaba iç mu- - ti hakkiyle org Berhtesgaden mülâkatından ve A- dolf Hitlerin Rayiştağdaki nutkun- dan sonra Avusturyalıların duygula: rını gazete tefsirlerinde aramak bey- hude olur. Basın sıkı surette hükü- metin kontrolu altındadır. B. Şuşnig, bir oltimatomun önünde boyun eğ- miştir. Kabinesinin tadilini ve daha bir çok tedbirleri kabul etmiştir ki bunlar vatanının istiklâlini rehine koymaya muadildir. Matbuatının esa- sen mevcud olmayan istiklâlini ise koruyamıyacağı büsbütün aşikârdı. B. Hitler, mülâkatında kendisine demiştir ki: “Bana karşı Fransa ve İngiltereyi tahrik etmenize tahamül edemem.” ve-ilâve etmiştir: “Esasen buna muvaffak olamazsınız. 7 mart 1936 de Rende daha müşkül bir işi muvaffakiyetle başardım. Fransa ve lİııgilteı-ı: yerlerinden — kımıldamadı- ar.” Avusturya başvekili, karşısındaki- nin belki doğru söylediğini düşüne rek, boyun eğdi. İtalyanın yardımı hususunda daha fazla hayale kapırlamazdı. Mussolini, Roma « Berlin mihveri politikasından çıkamaz ve müttefikine karşı gele- mezdi. 1937 de Venedikte kendisiyle konu- şalrdanberi , B. Şuşnig İtalyanın or- tadan çekildiğini hissediyordu. Mülâ- katlarında daha ziyade İspanya har- Biyle meşgül görünmüş ve Orta Av- Tupa ile alâkasının kıtlığını gizliye- memişti. Hattâ muhatıbına Alman e- mellerini Çekoslovakya üzerine çe- virmek için B. Beneşle' yakınlaşma teşebbüslerini terketmesini bile tav- siye etmişti. Bunun neticesinde, Avusturya baş- vekili İtalya ve Almanyanın arala- rında anlaştıklarını ve bu anlaşmanın bedelini Avusturyanın ödeyeceğini takdir etmişti. Fakat ne de olsa, B: Şuşnig, İtalyadan ümidini kesmemek ihtiyacındadır. Ve bunun için de ü- mid kesmemeyi tercih ediyor. Fakat Fransa ve İngilterenin yardımı ol- mazsa İtalyanın Almanyaya karşı a- çiz kalacağını bilmektedir. - Onun içindir ki Viyanada, Avus- turyanın Alman emellerine karşı mu- kavemeti Fransa ve İngiltereye bağlı olduğu kanaati hâkimdir ve vatanse- ver cephe bu iki devletin Hitlere ih- tiyat ilham edecek kadar salâhiyet göstermelerini, fakat onu tahrik ede- cek ve kızdıracak kadar ileri gitme- melerini arzu etmektedir,. Berhtesgadende Avusturya başve- kili kuvvetin önünde eğtlmiştir. Mak- sadı zaman kazanmaktı. Almanyaya karşı gelmek, kimsenin yardımına ko- şacağı ümidi olmadan memleketi is- tilâya maruz bırakmak demekti, Kah- ramanca bir ölüme, tehlikeli bir ha- yatı tercih etti. Bu esnada Nasyonal sosyalist hamleye maniler hazırla- maktan geri kalmıyacaktı. 11 temmuz 1936 muahedesi de ona empoze edil- mişti. Fakat, B. fon Papen'in fikrince Almanyanın Avusturyaya nüfazuna yol açacak olan bu anlaşma B. Şuş- nig'e yirmi aylık bir huzur kazandir- dı. Ayni manevrayı tekrarlamaya ha- zırdır. Fakat bu kere iç mukavemeti hakkiyle organize etmeye muvaffak olabilecek midir? B. Şuşnig, Avusturya kamoyunun iki mühim unsuruna itimad edebilir: Meşrutiyetçiler ve işçiler, Yahudi maliyecilerinin yardımı da onun için kıymetli bir istinadgâhtır. Rayştag nutku iki başvekilin mülâ- katından doğan heyecana yeni bir şey ilâve etmedi. B. Şuşnig - tarafından beklenilen “Avusturya istiklâli” söz lerinin bu nutukta mevcud olmadığı- na ancak dikat edildi. 1936 t k mi? YAZAN Viktor Jerar - “Örop Nuvel”den nik başladı. Sermayeler ve ferd- ler yabancı memleketlerin yolunu tuttular, İşçilerle kıralcılar da, bu otoriter rejimde kanaatlerini serbest- çe izhar edememekle beraber, gene de anlaşmadan çok müteessir oldular. Bununla beraber fabrikalarda protes- to listeleri dolaştı. Bunlardan biri bir milyondan fazla imza topladı. Hal- buki 420.000 azası vardı. Avusturya fede- rasyonunun korporatif ana yasası, sendikaların, politika ile iştigal et- k şartiyle d isaade et- miştir. Dolfus tarafından partileri kapatılan sosyal demokratlar da bu sendikalara iltica etmişlerdir. 1934 ihtilâlinin kanlr bir şekilde bastırıl- masından doğan infiale rağmen, işçi- ler, “katlimiz” dedikleri Dolfus'un halefine, Nazi Almanyasına karşı ko- yabilmek emeliyle, müzaharetten çe- kinmediler. Kralcıların bir milyondan fazla ta- rafdarları vardır. Bunlar eski politik husumetlerini bir tarafa bırakarak, müşterek düşmana karşı cephetut- mak için işçilere yaklaştılar. ğosloa : B. Göring'in nutku etrafında Çekoslovak gazeteleri B. Göringin nutku karşısında soğuk kanlılık göster- mektedir : Sağ cenah Norodni Novini gazetesi yazıyor : “Göringin Çekoslovakyaya hitabe- den sözleri hedefini bulamamıştır. Çe- koslovakyada alman akalliyeti mese- lesi, bizim dahilt işimizdir. Üçüncü bir devletin dahili işlerimize karışmasını kabul etmiyeceğiz. Berlinin ve — batı dostlarımızın bu vakıayı göz önünde tutmaları lâzımdır. Müstakil bir mille- tin şeref ve güururu ile telif edilmiye- cek olan hiç bir harekette bulunmıya- cağız.,, İki nutuk-arasındaki tezad Sol cenah Noroni Osvobozeni gaze- tesi yazıyor : “Göring'in sözleri, Hitlerin 20 şubat nutkunda bahsettiği detanta hiç şüphe- siz hizmet eder mahiyette değildir. Bi- lâkis bu sözler, şansölyenin milletlerin kendi alınyazılarına kendilerinin hâ- kim olması lüzumuna dair olan beyana- tının hakiki manasını demokratik ef- kârı umumiyeye izah etmiş olacaktır.,, Kiminle anlaşmalı ? Sosyalist Provo Lido gazetesi “Gö- ringin nutku, inkisara uğramış olmak- la beraber, Almanya ile bir tarzı hal arayanlara en iyi cevabtir” diyor. Müstakil Sağ cenah Narodni Politi- ka yazıyor : “Südet almanlariyle mi yoksa Al- manya ile mi bir anlaşma mümkün ok duğunu merak ediyoruz. Göringin bee yanatı kuvvetli olmak lüzumunu kay«e dediyor. Tehdidler bizi korkutmamak« tadır.,, Silâhlanma progrâmı hakkında tefsirler Eğer bu anlaşma kuvvetlenir ve B. Şuşnig bu iki elemanın yardımına da- ha fazla yer verirse, Hitlerin, Avus- turyadaki “halk cephesi” ne karşı komunizmi ezmek bahanesiyle ayak- landığı görülecektir. Nazi propagan- dasının temleri ihracat matardır. İs- panyada bunlardan istifade edilmiş- yetle tatbik edilebilir. Alman nüfuzuna karşı mukavemet büyük güçlüklerle karşılaşmaktadır. Evvelâ Avusturya Nazileri! Bunlar, kendilerine verilen talimata uyarak şimdilik itidal dairesinde tezahürler- de bulunmakla iktifa ediyorlar. Ra- yhştağ nutku dolayısiyle Viyanada, Grazda, Linzde, İnsbrikde yaptıkları nümayişlere ancak yirmi bin kadar adam iştirâk etmiştir. Avusturya is- tiklâline düşkün olanların endişeleri, Hitlerin Almanyada vaktiyle tatbik etmiş olduğu metodun Avusturyada Naziler tarafından tatbiki, yani ikti- darın yavaş yavaş nüfuz edilerek ele geçirilmesidir. Almanyada Nasyonal sosyalizmin iktidar mevkiine geçişini hemen takib etmiş olan hâdiseler bugün Avustur- yada da belirmektedir. Viyanada at- mosfer ağırlaşmaktadır. Gerçi B. Says İnkuart katoliktir. Emniyet jandarma işleri de muavini B. Skubl'in uhdesindedir. Fakat bu tedbir ne dereceye kadar sağlamdır? Polis ne dereçceye kadar hükümete sadıktır? Viyanada, nasyonal sosya- listlerin son nümayişleri esnasında p?lis pasif kalmıştır. Naziler şimdilik ihtiyatla hareket ediyorlar, Çünkü ifrat gösterme, bu, ancak mukavemetin ihtiyatkârlığını artırmaya yarayacaktır. Tazyik ancak gölgede ve ferd çerçevesinde yapıl- maktadır. Meyva olgunlaştığı zaman, Cumhurreisi Miklastan B. Şuşniği göndermesi rica edilecek, onun yeri- ne B. Says-İnkuart gibi bir bitaraf ge- tirilecek ve ondan bir plebist hazır- lanması istenecektir. Tehlike budur, Garb devletlerinin kati tavurları yehi bir - oltimatoma anlaşması istiklâl, hükümranlık, ka- rışmazlık — tabirlerini — kullanryordu. Bunu imzalayan B. fon Papen ve tef- sir eden de B. Göbbelsdi. Hitler bir tek kelime söylememişti. B. Hitlerin karakteristliklerinden biri de hiç bir zaman kendi kendini tekzib etmeyi- şidir. “Mein Kampf” da neyse gene o kalmaktadır. 12 temmuzun ertesin. den itibaren, mali mahfillerde pa- mani olamadığı takdirde, Viyanada memleketlerinin istiklâlini isteyenler henüz ümidlerini kesmiş değillerdir. Anşlusu bir fatalite diye kabul etmek istemiyorlar. Diğer memleketlerin de ayni şekilde hareket etmesini istiyor- lar. Aksi halde mukavemet imkânsız olacaktır. Çünkü bütün mütereddid- ler, bütün korkaklar, yani halk, en tir, Avusturyada da ayni muvaffaki-| | kuvvetli addettiğinin tarafına, yani » Hitlerin tarafına geçecektir. K t K acta balell Az n y beyaz kitab hakkında tefsirlende bu- lunuyorlar. Taymis gazetesi, İngilterenin şimdi- den Avrupa silâh müvazenesinde tek- rar mühim bir unsur haline geldiğini, ) daha şimdiden büyük bir üstünlüğü mevcud olduğunu, hava fi- hiç bir mukay korkul. mıyacak bir seviyeyi bulduğunu kayde diyor. Gazeteye göre, en az tatmin eden ha- va taarruzlarına karşı sahada başarı- landır. Deyli Herald gazetesi de, ingiliz hü- kümetinin halen bombardıman tayya- relerine karşı müdafaa için yeni bir gizli silâh yaptığını bildiriyor. R! zi* ZOAAX OA >ri>zjği>ro-l. ** Aaoj- İ DC y A M|İ_I> > o mi< >ZP> b ©0 Hİ W H — ADPIKEZDA CDC A e y Dünkü çapraz kelimelerin halledilmiş şekli HİR HMLA K D l ) B ©6 4i © W H W MA — l Soldz:n.:lıâa vî yukarıdan aşağıya: Gi - Hi a assity ir vilâyetimiz. - Kanadlı 2 - Eğri büğrü, î - %bdal_l- Eerek hizmetçi. - Fara ile - Bir Asya ırkına ğ - ğ_ıhz_ı * Ulaştırmak, DĞ - Bir işaret edatı - Bir d vamlı müşterisi, B Y aşşir ; 7; Ağ;îh bir balık. » Havalanır - bir nota, 9 - Evin damını örten nesne, Y

Bu sayıdan diğer sayfalar: