Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
AEEA Z AUA <e KM Tt 1 Ha d n <ei D aa BİZ düllrörtişi nn H » v eli Yuzbaıı F. W. von Herbert * Ç»ŞW E Mudafaabında NGİLİZ ZABİTİ Dir Çeviren: Nurettin ARTAM Baş tabya karşısındaki romanyalılarla askerler kendi liklerinden altı saatlik bir mütareke yaptılar Son teşrinin on beşinde muhasara- nın yarısı nihayet bulmuştu. Bu dev- renin karakteristikleri, ikinci devre- den tamamile farklıdır. Çünkü bi- rinci devrede tek tük piyade çarpış- maları olduğu halde, ikinci devrede, 8 ilk kânunda Vid köprüsünde yapı- lan çarpışma müstesna olmak üzere, iki taraf da hareketsiz kılmışlardı Bu iki devre ar d. met, baş tabyanın muhafazası idi. Bu sebeble son zamanlarda buranın muhafazasına memur olan iki tabur, yirmi dört saat nöbet tuttuktan son- ra başkalarile değiştirilmeğe baş- lanmıştı. Yaşayan hiç bir kimse bu - rada bir günden fazla kalamaz, bu- radaki hayata tah ül ed di İ Türk dili tetkikleri Tiyanannayl” Anadolu toponimisi ve FIRAT adı Anadolu toponimisinde substratum ( Mekşufun altındaki tabaka ) Pek yakın zamanlara kadar, Anado- lu toponimi ve onomastiğini sadece Grek veya Latin, bazen de Arap asılla- Ta irca etmeği yeter saymak ve bunla- rı da orijinal şekil kabul etmek, garp âleminde hemen hemen şaşmaz bir ka- ide mahiyetine girmiş yegâne usuldü. Böylece, meselâ, Konya şehrinin adı Latince İconium ve ondan da Grekçe Çünkü düşmanın ileri karakolları ile bizimkileri ancak bir yol genişli- topçu bombardımanı da bınbırm den farklı olmuştur: Birincisinde şiddetli ve devamlı olduğu halde ikincisinde fasılalı ve hafifti. Birinci devrede benim iştirâk et- tiğim hemen hiç bir hareket olma- dı. Bizim cenaha bir defa bile taar- ruz edilmedi; tabyamıza pek az gülle düştü. Taburum hiç bir muhı-_ rebeye girmedi. ğinde bir mesafe biribirinden ayırı - yor,her iki taraf da deliklere gir- mişlerdi ve iki tarafta da insan baş - ları, altı üstüne getirilmiş bir tarlada beliren kış otlarını ıııdn'ıyorlırdı Burasının muhafazasını yirmi dör- der saat nöbetle birinci fırkanın iki taburu yapıyordu."Bu hususta bir nöbet cedveli vücuda getirilmişti. Du;mın hıtlınnı çok yıkm ve İki defa, gece gidip gel ve yirmi dörder saat kalmak üzere, baş tabyaya gönderildik. İlk defa- sında (30 ilkteşrin) gerek baş tab- merh ma - ruı olan bu mevzilerde nöbet değiş- tirme işi de, ancak, gecenin karanlı- ğında mümkün olabiliyordu. Yemek İkonion'a irca edilip, toponimi stratig- rafisi (tabaka ilmi) o substratumda dururdu. Etimolojiyi daha ileriye var- dırmağa lüzum görülmezdi, çünkü Grek efsanesi Konya adını grekçe ola- rak tâ Hilkata kadar çıkarıyordu. Bü- tün büyük Grek jeograflarında /1/ a- dı geçen İkonion'un aslını, Grekler “Suret, şekil, imaj” anlamına gelen Grekçe ikon kelimesine bağlıyor ve İkonion'u da “imaj şehri” olarak ma- nalandırıyordu. Bu tefsirin sahibi o- lan altıncı asır Grek jeograflarından Stephanus Byzantinus'a göre, güya ef- sanevi Deukalion tufanından sonra, titan Prometheus Konyada topraktan cisimler, insan şekilleri ve imajlar Yazan: A. Dilaçar şehir adı da geçiyor /7/. Toponimisi hurafeye kurban giden bir şehir adı da Trabzon'dur. Eski Grek metinlerinde (Strabon VII 331) Trapezus şeklinde geçen ve Grekçe lâügat manası “masa” olan bü ismin, şehrin amfiteatr biçiminde yapılmış bulunduğu ve masaya benzediği için o şehre verilmiş olduğu bütün grek diksiyonerlerinde tesadüf edilen bir izahtır /8/. Fakat son tetkiklerin ver- diği netice bu adı gene Eti metinle- rinde geçen Teburzia şehrinin adı ile idantifiye ediyor /9/. Bu üç ad gibi, şimdiye kadar Grek asıllara bağlanan daha bir çok Anado- lu yer adlarını dahi öz Proto-Türk Eti tabakasıma kadar izlemenin im- kânı vardır. Fakat asıl Fırat adı olduğundan, Grekçeye irca edilen yer adlarımızdan bazılarının mevzuumuz Etice asıllarını izahsız olarak sırala- makla iktifa edelim /10/. K EEE Ü aN tamyordu DI. Menşei Arapçaya irca edilen Sey. han (arapça sihun, Grekçe Sarus) nehrinin adı da Eti metinlerinde Seha veya Siyanta olarak geçiyor (2). Yine Arapça ile izah edilen Maraş (Mer'aş) adı ise Eticede geçen Mar- kası (3|) veya Marasa |(4) şehir adla- rına doğru izlenebiliyor. Şu birkaç misal, Anadolu topono- misinde stratigrafiyi Grek veya Arap tabakasında durduran usul ve zihni- yetin, tarihi hakikate ne kadar uymaz ve ne kadar çürük olduğunu göster- meğe kâfidir. Garstang bu ciheti şu satırlarla tebarüz ettiriyor: “Gelecek nesle geniş bir araştırma sahası mah- fuzdur. Bu araştırmada birçok Eti vesikaları sırlarını bize bildirecek ve bir çok grek an'aneleri de geriye doğ- ru izlenip kendi asli menşelerine irca edilecektir (5)”. Buna göre grek dünyasını iftiharlandıran Makedon- yalı Alexandre adı, haddızatında Mi- lâttan 13 asır evvel Etiler zamanında Anadolu topraklarında yaşamış Vilu- sa kralr Alakşandu'nun adına raci (6). ve Sinoplu büyük filozof Diyojen'le İsanın müritlerinden olup hıristiyan. lığı teşkilâtlandıran Tarsuslu Pavlos da zamanlarının yayılmış kültür dili olan grekçe ile dünyaya hitap etmiş Sinuva ve Tarsa Proto-Türk şehirle- rinin yurddaşları değiller mi? Garbi Anadoluda bu hal böyle i- ken, Şarki Anadolu yer adlarında to- ponimik etimoloji tahrifi artık son haddine varmıştır. Çünkü orada bu adlar yalnız Grek ve Latincenin kalp prestijiyle çarpışmakla kalmayıp, kı- dem rekabetinde karşısında Asur - Babil, İbrani, Arami, Suryani, Arap, Ermeni, Eski Fars ve Rehkeviceye göre yapılan bir takım tefsir ve halk etimolojileri bulur. Fakat Garbi ve RADYO Ankara: ü Öğle Neşriyatı : ,, yyühtelif neşriyatı — 12.50 Plâk: Türk musikisi halk şarkıları — 13.15 - 13.30 Dahili ve rici haberler, Akşam Neşriyatı : Te HübeelElğ neşriyatı — 19.00 Türk musikisi ve şarkıları (Halük Recai ve arkadaşları) 19.30 Saat ayarı ve arabça neşriyat — 19 Türk musikisi ve halk. şarkıları (Hik: Rıza ve arkadaşları) — 20.15 Radyofol temsili: (Şehir Tiyatrosu artistleri tarü fından) — 21.00 Ajans haberleri — S Stüdyo salon orkestrası : 1 — Mozart Don Juan 2 — Moretti: İl Est Charmaf 3 — Grieg: Suite, Peer Gynt 1) Morgefi timmung-2 2) Ases Tod- 3) Anitaras Taff 4) İn der Halle des Bergkönige- 5) Pet Gynts Meimkehr- 6) Solvejgs Lied — 21 55-22.00 Yarınki program ve İSTİKLA) MARŞI. İstanbul: Öğle Neşriyanı : , 6 blğkla türk mü sikisi — 12.50 Hâvadis — 13.05 Plâkla türl musikisi — 13.30-14 Muhtelif plâk neşriyâ tı. Akşam Neşriyatı : 705 biakla dafl musikisi — 19.00 Çocuk esirgeme kuruml namına konferans: Doktor İbrahim Zat (Çocuklarda kızamuk hastalığı) — 19.3 Eminönü halkevi gösterit kolu tarafındaf bir temsil — 19.55 Borsa haberleri — 20.0l Mustafa ve arkadaşları tarafından türl musikisi ve halk şarkıları — 20.30 Hava ra' poru — 20.33 Ömer Rıza tarafından arabçi söylev — 20.45 Nezihe ve arkadaşları ta' rafından türk musikisi ve halk şarkılafi (saat ayarı) — 21.15 Bimen Şen ve arkı daşları tarafından türk musikisi ve ha şarkıları — 21.50 ORKESTRA : Gneg Peer Öynt, suite, 2 — Walteufel : Pluit 'or, valse,. 3 — Translateur: İntermez:o 4 — Kalmann: Maritze — 22.45 Ajans ha" berleri — 23.00 Plâkla sololar, opera ve o* peret par_çılan — 23,20-23.30 Son haberlef ve ertessi günün proğramı,. | yanın, g_erek kanlı tnbyı.n.m ı'iıîerle- pişirmek, yıkanmak, çamaşır yıka-| (— ikon) yapmış ve bundan dolayı Türken Greko - Lâtin Eti Avrupa: | ri fle du.!.mıı_ı.ırusmdı bir "ı*h_': mak ve saire gibi hizmetler, gülle ve| şehre İkonion adı verilmiş. Yine aynı — 4 OPERA VE OPERETLER : — 1930 | teşi taati ediliyordu. Fakat her iki| kurşun yağmuru yüzünden imkân-| İkon (— imaj) esasına dayanan başka | — Efez 1 phesus “ABEŞİ (Pauly-Wissowa) Prag — 20.30 Roma — 21 Milâno . — — İ taraf da kendilerini iyice muhafaza ııılı;mı;tı. Buradaki askerler; ııek- bir hurafe de vardır. On ikinci asırda| — Sinop Sinope Sinuva (Hrozny, Forrer, Garsta.- ORKESTRA KONSERLERİ VE SEN- | * altına almış bulunduklarından bü- tleri, mısır dan y y Selânik başpiskoposu Eustat- ng, Delaporte v. s.) FONİK KONSERLER : 12.3 Varşova -4 | v b aT İnE beyln a göğk l < < bit $ 3 i FT 4 öEĞZ ahi (Delaporte, Cavai HN 20 Bromünster — 21 Berlin — 21.15 Droit4 , ün bu kurşunlar a gi ilyordu. | ekmekleri ve erimiş karla geç hius, Diony Pariegetes'in jeogra- Ankara neyra nkuva ŞİADORCC; Bnac V. | vich — 21.30 Strasburg — 22.20 Kopinhağ | İkuu:.ı 'defı_ (10 ıoeteşrın) askerler | |ardı. Ortalıkta kar bul dığı za-| fik epopesini şerhederken İkonion a- s.) — 22.45 Strasburg — 23.15 Tuluz. lıeıüı:ılbı_klmndeu d“!ml-ıllld'ı'g sa-|man, sü da bulunmuyor ve neferler,| dını şöyle izah ediyor. Grek mitolojik | / Tarsus Tarson Tarsa Sayce (K. U. B. XX s, 26) RoOmI:A_ Mıgîğ%âîse L” Berlin — 17.1$ at H mayna yapmışlardı. Du a-| matralarında ne kadar su varsa o-|.simalarından Perseus, İkonion havali- Adana Adana Adaniya t SOLO KONSERLERİ : 15 London * rada bir romanya miıluz_ıım ile u- |nunla idareye mecbur oluyorlardı.|sinde yaşayan Likaonyalıları, gorgon Malatya Melitene Maldiya (Asurcası Milid) Hrozny, | Regional — 15.25 Hamburg — 16.45 Praği zün uzun konuştum ve bir haylı ci-| Adil P. İi b yük-| Medusa'nın yardımiyle mağlup ettiği| — Halep Chalybon, AleppoHalpa (ş) — Forrer Garstang, Delapor- | 19:30 Paris P.T.T. — 20 Sottens — 20. at ıırı ıçtm Bu maynanın zahirde lan bir çarpışmada ölen- lerin gomulmeıı idi; fakat bu iş bir saat içinde olup bitmişti. Hakikatte ise romanyalılarım bu iki tabya ile sek rütbeli zabitler de, gene, yirmi dörder saat nöbetle tabyanın ku- mandanlığını üzerlerine alıyorlardı. Bu işi yapmak o kadar tehlikeli idi ki baş tabyanın kumandasını alma - için, sonra kafasını kestiği bu kadının ikon'u (— imaj) Konya sikkelerinin üzerine hakkedildi. Buna göre, İkoni- on adı, kendine bakanı taşa döndüren bu ateş saçlı müthiş kafanın ikon'una “Kızılırmak” tabiri de Greklerin Halys dediği ırmağa, ancak son za- manlarda Türkler tarafından weril- te v. s. Orta Anadoluda Proto - Türk Eti ya- zıtlarının getirdiği tariht ve inkârı kabil olmryan şehadet önünde Greko- Bükreş — 20.50 Stokholm — 21 Varşova 21.15 Köniköberg. | NEFESLİ SAZLAR (Marş v.s.): 8. Laypzig — 11.5 Prag — 12 Köniksberg — 19.10 Kolonya , | ORG KONSERLERI VE KOROLAR 12 Droitvich — 16 Frankfurt. ufak tefek çarpışmalardan artık| ». Ciden her zabit, arkadaşlarile he- | izafeten verilmiş bir şehir adı oluyor. h V ee .az.:medilirdi.. I—îalbuki latin âlemin sahte esaslığının sarsılıp fuğAFIF MUZIIŞ y Bromay, £ öesr brkıb osanmaları maynanm uzatıl- |1âllaşıyor, kendisiniemanet etmek| — Asırlardan beri Konya adı bu gibi | Etiler bu nehri “Maraşşantiya” — şek- yıkıldığı gibi. Şarkt ve Cenubu - Şar- | Frankiurt, SÜÜ Ke Ğd ve eai eli masına sebeb olmuştu. hurafelere oyuncak olduktan sonra, | 'in'de adlandırdıkları gibi onu, bu- BALK MUSİKİSİ : 21.45 Brüksel. Türklerin böyle bir maynadan kay- bedecekleri hiç bir şey yoktu. Fa- Herkar dti * müsaade ettiği için şiddetli bir ihtar almıştı. Konuştuğum romanyalı zabit, ba- ü idi j z /3/ H. Calder “Journal of Hellenic Stu- | temeline eriştirir. n in ğu, Pari nn bi tüdemn | Humdan müstesha idi.. 'Zaman Here L LK Hti Geasr | dlea” XXXDE 161 g .a: | Yerleştirilmesinin yeni bır programa na çoğu, Paristen gı z | Jikçe, bu türlü muhasama tatilleri y Z4/ A r Bu esas bize kılavuz olarak, şimdi | hAa51 & İ * hikâ PP LNŞ çe; A Kuvanna olan ve Grekçe ikon'la hiç bir T ehi ğ ör- ü SK ş bağl ve serbest g sureti- slı, nükteli hikâyeler anl. ç K cinaslı, nükteli er Ş sıklaşıyordu. Bir aralık bu & /5/ J. Lewy “Die Semetischen Fremdwör- | pırağ nehri ad timolojisine ya-li tı. Beni Gören askerler de bu işe| / A ynalar, her biri y dti alâkası bulunmıyan bir addır. ter in Griechischen” s. 42 İ NBS M Glem” Üzbümeri 3a v ya-|le gelecek mılleddaşlarımxzm teşvik ynalar, 'arım saat giriştiler; yarım yamalak türkçe ile ve el işaretleriyle yapılan bu gö- rüşmeler görülecek bir şeydi. Biraz sonra birbirlerine peksimet, cigara gibi şeyler de ikrâm ettiler. Biraz sonra başka zabitler de bize ilti- hak etti. Çok geçmeden, Ana top- rağın üzerine ince beyaz bir örtü örttüğü sofra üzerinde gayet sakin konuşmalar ziyafetler oluyordu. Bir çok yerlerden kara gebe olan gök yüzüne bir çok gür kahkahalar yükseliyordu. Bütün bu kahkaha- lar, çok samimi olmakla beraber, benim kulaklarıma istihza dolu bir akisle çarpıyordu. Bütün sahne ga- için Allâhım inayetinden başka hiç bir şey bulamıyordu. ğ k_ığu:n ââihîi'—ğf&n%âıkiıkh. Yal- nız, yukarıda anlattığım şekilde ken- diliğinden yapılmış — mütarekeler, saate kadar devam etmek üzere günde üç, dört defa yapılıyor, bu müddet zarfında her iki taraf da nö- betçilerini değiştiriyorlardı. Son teşrinin ortalarına doinı, türklerle yalılar arasınd ahbablık o derece ilerlemişti ki ni- hayet, rus kumandanları kanlı tabya karşısındaki rus kıtalarile bura- daki Romanya kıtalarını değiştirmek lüzumunu duymuşlardı. Bu değiştir - me, zannedersem, son teşrinin on se- kizinde vukua gelmiş, ondan sonra resmi ve gayrı resmi mütareke ve mayna yapılmamış idise de askerler, yeni tetkikler şu hakikatı aydına çı- karmışlardır. ki: bu ad Pline'de /2/ Conium, ve eski bir yol tşaret taşı üze- rinde Konion olarak kaydedilmiş /3/, Frikya dilinde Kavania /4/ (Grekçe karşılığı Kaoania) şekline girmiş ve, Yine meselâ İzmir adının Grekçe karşılığı Smyrna, “ Etymologicum magnum” eserinde (721,34) Myrna şekline irca edilerek, “lâtif kokmak” manasına gelen grekçe myrizo ve myron kelimelerine bağlanıyor. Baş- kabir müellif ise /5/, “lâtif koku” esasını muhafaza ederek, Smyrna a- dınr aromatik fakat acı mırrısafi (fransızca Myrrhe) nebatının Semi- tik esası olan mor veya murr (ibrani. ce mor — mırrısafi, mar — acı, arap- ça mürr — hem mırrısafi nebatı — hem acı, Grekçe myrra — mırrısafi) kelimelerinden türetiyor. Halbuki ha- günkü Anadolunun yaptığı gibi, mâr DIR yam 'ermxzı nehır" olamk dı /1/ Xenephon. Anabasis 1 2, 19; Strabon XII, 568; Ptolem&e V 6, 15; Pline V 95. /2/ Pline V 145 16/ Pıuly—Wıuowı Realmcyclopadıc der cl Alt inci seri cilt $ (1927) ı 732 /1/ L. Delaporte. Textes Hittites. Voca- bulaire, 1933, s. 29 /8/ 8. Vutiras : Leksikon istorias ke ge- ografias, cilt 8 (1890) s. 1206 /9/ L. A. Meyer and J. Garstang “Index of Hittite Names” 1923 s, 46 J. Garstang : The Hittie Empire, 1929 s, 40. /10/ Mehazlar: Yukardaki eserler ve : L. Delaporte: Les Hittites, 1936 E. Forrer: Forschungen 1 1, 11 1, 1926 H. Kiepert: Lehrbuch der alten Geogra- phie, 1878 A, Götze: Kleinasien zur Hethitherzeit 1924 F. Bilabel: Geschichte Vorderasiens 1937 ki Anadolu adlarında da yine Proto— 'ürk asıllı Sumer dili, İran ve Semi. Lmîitıi Kadim Asur - Babil taba-| kasını dahi delip geçerek etimoloji Stratigrafisini- en alt Proto - Türk naşalım. (Arkası var) /1/ B.Hrozny: Hethitische Keilschrift- texte aus Boghazköi 1919 s. 225 H. Kiepert “Lehrbuch der alten Geogra- phiets, 89. L. Delaporte: Textes Hittites, Vocabu- laire, 1933, s. 68 /2/ B. Hrozny, anılan eser. 73/ L. Delaporte, Garstang v.s.; E. Stur- tevant and G. Bechtel: A, Hittite Chrestomathy. Vocabulary, 1935 /4/, E. Cavaignac, anılan eser, s. 94 /5/ Garstang, anılan eser s. 184. /6/ Bizans Jeograflarından — Stephanus Byzantius'a göre, Turova prensi Paris e DANS MÜZİĞİ : 22.20 Kolonya — 22 30 Breslav — 23 Floranıa, Katoviç, Kayrar 23.35 London - Regional — 23,55 Dtorı!şkhı y YGöçmen işleri komisyoııu“ İ edilmesi çarelerini araştırmak üzere sağlık bakanlığında teşkil olunan ko- misyon, ilgili bakanlıklar delegeleri- nin de iştirâkiyle dün gene toplanmış ve çalışmalarına devam etmiştir. Yeni vatandaşlarımız Bakanlar heyeti hicret ve iltica su- retiyle R ya ve Bulgari d yurdumuza gelen 2386 millettaşımızın tabiiyetimize alınmasını kabul etmiş- tir, Nafıa'da tayinler Tekirdağ vilâyeti nafia müdürü Ad- ni aldı ve Avrupalı, tarihi faaliyetinin ilk merha- lesinde koca Roma medeniyetini vuhuş dişlerinin arasında çiynedi, yuttu. Ne yapsın ? Çünkü açtı. Çünkü, kara ormanlarda av azalmıştı; onların içinde yalnız ayılarla kurdlar dolaşıyordu. Bunla- ra nisbeten Kayserlerin çürümüş ordulariyle bo- ğuşmak daha kolaydı. <ü “Tarihte Barbarlarım Romayı istilâsı” namı ve- rilen hâdise, işte, böyle coğrafi ve tabii bir zarure- tin neticesidir. Romalılar, bilirsiniz, Afrikanın ip- tidai kabileleriyle, Asyanın bir takım geri millet- den evvel bir Art ve ilim diyarıdır. Fakat, burada, Art ve İlim cevheri itibariyle Avrupai değildir..... bu, tamamiyle Greko - Lâtindir. Gene bir şarklıya Avrupalıdan bahsedildi mi, derhal onun ahlâki ve terbiyevi faziletlerini düşünür. Bu fıııletlorde Avrupalmın kendi malı değildir. T: iyle müs- Hindde, Çinde renkli insan avma çıkıyor. Arkada filozoflar yaza dursunlar; sanatkârlar yapa dur- sunlar; âlimler, düşüne dursunlar. Yeni icadların kendisine verdiği imkânlar sayesinde, Avrup koloni orduları taraf taraf fetihler ve katliâmlar S el ile 9 teardır. Onlar, bütün bu hissi unsurları nefret ettik- leri sami dinlerden almışlardır. Onun için, meselâ, bir Nietzsche, merhamete, şefkate, i liğe Pienot'nun bu sözleri, doktor Hikmete uzvi bir şifa ve rahatlık vermiyordu. Fakat genç adam bu Galarde vaki TME T GA — ne bileyim ? — Bizim ahlâki fazilet telâkki et- naniçindeki düğümlerin bizee biret' çözüldüfünü e yet garip, hele harbın esas kaidele- | ne ileri karakollara, ne de siperlere kıhîtı' Smyığı;; Gmııdîrdenı î:,î:î defAlten Orients 1926 FB X Alexandre adı verilmişti. Bu zat Mısır ve î:il;;'::i u:;;ita v;:;j:ıîjı u:,ı: ğ:îl'ş BU rine tamamiyle aykırı bir sahne idi.|'fazla ateş etmekten geri d l muş ve Asyanik stoklarla meskün | , “The Cambridge Ancient History” €ilt S“ı'eh aa ATRSelkle TAÇECEAN GAİNE nafia müdürü üçüncü ıışnf b,a ı::ıüilhz a i Bütün Plevne tabyaları içinde en| devam etmişlerdi. Samaorna şehrinin adıdır /6/ Eti me- I-III—IDZB.- NİN ç he lıı; (dğgjııu İ U EĞER DNT disi Behçet nafia müfetti l"'ş ta A î 4 zor, en tehlikeli, en dayanılmaz hiz - (Sonu var) İtinlerinde ise İşmiri; klinde bi z Cıvııı.nlc: iE eee Hi Tösi | ge e CP MAD GA edilmi i LAİ YER bi , d şmirigga şeklinde bir! R, Meyer: Geschichte des Altertums 1931 | kından da bahseder. ilmişlerdir. t malin kara ormanlarında vahşi hayvanlarla boğu- nıyordu. | şan ve hep av etleriyle tagaddi eden başı boş bir — Evet ! Lâkin, Sod gibi taş kesilmiş ! | takım barbar sürüleriydi. Ustünde yaşadıkları top- z K Doktor Hikmet, karık bir sesle : gğ rak katı ve berekîtıi'zdi. Tonoffuı .ottikleri hava , : '— Ne gezer ! dedi. Bu hâlâ bir bâkir orman« ! sert ve merhametsizdi. Bu şerait içinde yaşama e- dır. Cengil gibi bir şey. Engin, korkunç... Ve içinde n nerjileri sair insanlara nisbeten yüz kat daha şid- vuhuş, hilkatin ilk devirlerinde gibi birbirini par- | detle bilendi, adetâ yırtıcı mahlükatın kapıyı par- çalayıp' yutmakla meşguldür. Siz, son defa, onla« çalayıcı iştihası gibi korkunç bir kudret mahiyeti- v DĞ YAKUB KADRI rı, yalnız denizlerin ötesinde renkli insan avına FES , gider telâkki çok halı davranmış oldunuz. Onlar, şuracıkta, kendi aralarında da bo- gazlaşmaktadırlar. Sınıf sınıfa karşı, zümre züm- reye karşı, ferd ferde karşı öyle amansız ve sinsi bir boğuşma ki; insanın tüylerini, her hangi bir klâsik katliââm sahnesinden yüz kat daha ziyade ürpertir. Burada, her ev taarruz veya müdafaa halinde bir siper; her mahalle taarruz veya mü- dafaa halinde bir kaledir. (Sol koliyle uzakta bir semti işaret ederek) orada modern katakomblar; PT TPT AÇA GN ğ elini gene uzak bir semte doğru sallıya- ğ ü RR tiğimiz şeylere — topyekün yahudi icadı nammı hissediyordu. Kİ (ve sağ e 1Yi lerı?le ve bâkir Mıke.donyınm, tabiatin bağrından Todk kon”_ıyı bi PA vi fa' düşürdüğü- rak) burada, zinciri kaldırılmış gettolar... ve bun- yeni fışkıran akvamiyle çarpışmışlardır. Fakat, —. . |. ü a B — XXIX — ların ikisi ortasında Duchesse d'Urat'nın evi... ve o dikkat edin; Romalr müverrihler, bunların hiç bi - ”i Sörkü bu Gülâkiyatın, Köle aklâkiydt olduğur Bi KapEa ç İEERİ likka in; E 1 müverrihler, arın hiç Ta's 5a yaml Bi “Avrmdalı “Sifatiyle y T evde, bu ahili harbi sevk ve idare eden “Etat ma- rine Barbar lâkabını vermemiştir. Barbar, onların , ., . Buacı konuşmanın üstünden altı yedi hafta — jor” heyetinin sırmalar, tuğlar ve tüyler içinde ta- nazarında yalnız, Şimalden inenlerdi. C lerdi, Franklardı, Gollardı, Vizigotlardı. Niçin ? çün- kü, yırtıcı mahlük tipine en yakın olan bunlardı. tam kendisini ifade ediyor.. Fakat, Cer- men filozofu, Avrupalı; bu yabancı tesirlerle soy- suzlaşacak diye nafile telâşa düşüyor Avrupalı, geçmişti. Doktor Pienot hastasının — yeni bir krizi üzerine, onu, zorla otelinden alıb kendi evi- ne götürüyordu. Kol kola, ağır adımlarla Sacrâ vus kuşları gibi kabararak, sallanarak dolaşan AZAası, | l il f hlâk Doktor Pienot, hast sıtma ateşinin tesiriy- “Yıllar, asırlar geçti. Eski Mdemyetlerm e "-*-md: L ağA Te T e .'tı vi il UND | Cosür Kilsasinin Shükdeki tacaçalardan' | Taçiys” 14 sayıklıyor zannetti : tıcı, tatlılaştırıcı, — bir kelimede — D e e & y n Dolktor Hikmet, birden bire durdu; bir eliy- — Yürüyelim, d ; h ii ' t deâi YK 2 . İlimlere, ahlâkı ıhlikı"tçxlırı bırakmış; - realite ! Z ürüyelim, dostum; hava serin ! dedi. dalgaları, birbiri ardı sıra bu katı ülkenin üstün- den geçti. Onu suladı. Ona türlü türlü feyizler, bereketler getirdi. Lâkin, Avrupalıyı, kazınız, al- tında daima o sert kııhaçıloyı bulacaksınız. O hiç gözü d i yırtıcı mahlü- ku bıılıakunız Bir şarklı için Avrupa, her şey- sahasında gene bildiğini; ırki seciyesinin kendisi- ne emrettiğini yapryor. Ve hâlâ yırtıcı mahlük asa- letini muhafaza ediyor ve yer yüzünde artık avla- nacak eti tatlı, zayıf hayvanatın sayısı gittikçe azaldığı için, — Afrikada, Okyanus adalarında, le sedlerden birinin demir parmaklığına dayandı; öbür eliyle Pienot'yu kolundan kendine doğru çe- korok £ “— İIşte, sizin kara orman !.. dedi. Şehir; bu kış gününün boz renkli aydınlığı için- de sisli ve kapkara, tâ karşıki ufuklara kadar uza- Gerçi, Doktor Hikmet, bütün bu sözleri 39 de- rece bir ateş içinde söylüyordu. Fakat, her zaman olduğu gibi, dimağındaki açıklık bu ateş nisbetin- de artıyordu. Realiteden daha reel bir vizion için- deydi : (Sonu var)