25 Ocak 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—- ca't ©. AAA kiMizde cedveller var. Hayat için vi- SARSERREKZURERE F a a m e el he TU AÇ F ” ULUS 25.1-1938 ELLLLLLELIN HAYAT ve SIHHAT AURKURARKAKERRKRU KUN Sivaxarres Biraz da fa Bir insan çalışmadığı vakit şu ka- ar, çalışımcca bu kadar kalori ya- ar. Onu biliyoruz. Yediğimiz ye- Meklerden her birinin bir gramı şu ğdır kalori verir.. Bunların hepsi- hi hatırımızda tutamasak bile eli- aminlerin de türlü türlüsü lüzumlu zla lâzım... mağa hazırlandığı vakit onları, ne kadar muntazam olursa olsun, kü- meslerde kapatıb sadece hesabla en geniş hesabl bile, besl İ ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, gür- büz ve besili olamazlar. Aralarında bir çoğu o kadar temiz ve hesablı yetiştirildiği halde telef olur. Pı?- ları gerç besili yapmak için tel lerse, Olduğunu da biliriz. —Vi Madenler de lâzım. Daha, vücudu- Muza lü lu asit aminel d-bş- Zilarını kendimiz terkib edemediği- Mizden de haberimiz var ve onları ancak ette bulabileceğimizi de bili- Yoruz, Bu kadar bilgi kazandıktan artık her günkü gıdamızı heııb.!ı- Yarak ona göre yememiz mümkün tlacak demek ? Hayır, gene şüp- heli.., Bir kere, yediğimiz yemek!erin ıza karışarak bize kalori temin et- Meleri için hazmedilmeleri lâzım. akıa yemeklerden her birinin ne âdar zamanda hazmedildiğini gös- teren cedvellerden de elimizde var. akat bunlar ancak vasati hesaplar- dır. Her yemeğin hazmedilmek lşı_- iliyeti yiyenin hazmetmek kıbılf- Yetine göre değişir. Bu ikinci kğ'ıfı' Yeti önceden bilemiyoruz, onun için €r yediğimiz yemek midemizde ve daha ötesinde acaba tamam tamam lazmediliyor. mu ? Onu — açıkça Söylediğimden özür dilerim — Çı- kan maddelerin tahlilinden sonra Söyliyebiliriz, o tahliller de gösteri- Yor ki yediklerinin hepsini tam hazme- den insanlar pek azdır. sonra toprak üzerine bırakarak orud“ı kum, taş parçaları yutmalarına mü- saade etmek lâzımdır. Böylu_ 'kum ve taş parçalarının gördükleri iş ta- vukları beslemek değil, yalnız, ta- vuğun hazım cihazında yer t.ııtı'nık su toplamaktır. Tavuk besliyenler bunu bildiklerinden, lnvukln:mı sünger kâğıdı yuttururlar. Boxle yapınca da tavuklar — toprak üs- tünde taş yutmuş gibi — gene besili 0'“!':::; da tabiatin bu kaide_ıinden dışarı çıkamaz. Bunu ı!n bağırsak- larının uzunluğu gösterir. Fn az on metre uzunluğunda olan insan ba- ğırsağı yalnız kalori hesabiyle ye- nilecek gıdalarla dolamaz. Dolmî- yolunda gö- mca da onlar işlerini l :emezler. Hareketleri eksik kıl.ır_. inkibaz gelir. Devamlı inkibazın iyi beslenmeğe, sağlığa ne kadar zarar- lı olduğunu da elbette bilirsiniz. Buna meydan vermemek ve ba- ğırsakları doldurmak için, mutlaka, gerçekten besliyecek şeyler yemek lâzım gelmez. Sellüloz dediğimiz ddeler insanı besl diye be- da kendi- ğenmeyiz. Halbuki onlar leri beslemeseler _lbile: besliyen S dil hi t * biv: Onun için yalnız kalori le, öteki sayıları da katarak, yalnız esabla yemekte gene yın_lı;lık Yapmış oluruz. — Yediklerimizden hazmedilmiyenleri de — düşünerek daima biraz fazla yemek basit bir Mantık işi olur. Halbuki böyle mantıklı yemek- le de iş bitmez. Bunu da gene ta- Vuklardan misal alarak söyliyece- : Adel ederler. a İnsan, yemişleri kıhıı_k!ırıyle ve çakin'leklcriylo yemek için yıp'ıl- mıştır. Elmayı, armudu kıbuklın):- le yeyiniz demeğe cesaret edemı- yorum ama, hiç olmazsa Üüzümün kabuklarını ve çekirdeklerini bera- ber yiyiniz. Arada sırada, kunı viş- ne hoşafı içerken, vişnenin ?e.ğırde- ğini yutarsanız telâş etmeyiniz. O- an Bilirsiniz ki, yahud — duymuşsu- huzdur ki, tavuklar besli diye satıl- da faydası olur. SN G A. Abone ücretleri : UDSSR İM BAUL: gösteren renkli Bir senelik abone | Beher nüshası: İNTERNATİONALE LİTERA » ve san'att! Bir senelik & Beher nushası DAS WORT : Edebi ayl Beher nüshası Abonmanlar aşağıda gösteri MEZHDUNARODNAJA EN HAŞET 469 İstiklâl c İstiyenlere katalo çizreei ditiğe * eT ücreti: Türk lirası 5.20 0, IGA, KİTABEVİ, Türkiye Şube! addesi BEYOĞLU — glar ve numunelik nü İh ALvrupatı. Göiü ile AMLRIKADA Yazan: H. Lechenperg Ağaça çıkıp oturmak, maraton dansı, geri geri sıçramak, kâğıd oynamak, San Fransiskodan Nev- yorka koşmak, Nevyokktan Philadephiye tek ayak üstünde sıçraya sıçraya koşmak... Yok yok vesse- lâm! bir dünya rekoruna bir kahramanlık.! * Yeni baştan spor mevzuuna avdet ederek — işin bir de ters yüzü olduğunu söylemek lâzım. Dünya rekorlarının müebbet bir hayatları yoktur. Dünya rekorları kırılabilir. Modern spor tarihiyle uğraşan- lar pek alâ farkındadırlar ki son senelerde dünya rekorları, olmuş armutlar gibi bir biri ardından yer- lere dökülüyor. Daha tesis edilir edilmez kırılıyor- lar. Bu, sebebi lâyikiyle izah edilmeyen oldukça garip bir hâdisedir. Bundan bir kaç sene evvel an- cak bir tek kişiye müyesser olan bir muvaffakiyetin birinci sınıf sporcular tarafından elde edilmesi ve bu elde edilenin de beynelmilel fevkalâde kabili- yetler tarafından geçilmesi meselesi psil:olojik sebeb lerden başkasile pek aydınlatılamıyor. Bugün bize sanki tarihi bir hâdise imiş gibi ge- len vakıalar, bilfarz imkân mefhumunda bir in- kilâb yapan Nurminin büyük rekorlarını kurması Arne Borgun ve Weismüllerin tamamen inanılma- yacak kadar az zamanlardaki yüzüşleri karşısında: Artık bundan ötesi, bundan fazlası olamaz zanne- diliyordu. Hattâ tahminlerinde en ihtiyatlı olanlar bile, ikinci bir Nurminin ikinci bir Weismüllerin veya Arne Burgun bu akla sığmıyan rekorları kı- rabilmek üzere meydanda görünebilmesi için hiç olmazsa bir müddetin geçmesi lâzım geleceğini sa- nıyorlardı. Bu gün on sene gibi kısa bir. müddet i- çinde Weismüllerin bir tek rekoru bile — ortada kalmadı. Arne Burg ile Nurmi ancak bir iki dünya rekorunu tutabiliyorlar.. Bu satırlar basılıp da oku- mağa başlandığı zaman ihtimal ikisinin de bir tek rekoru kalmıyacak. Unutulup gidecekler. Maziye karışacaklar. Artık geçmiş ola... Dünya rekoru adı bir fasid dairedir. Bu sonsuz avculuğun — Hiç olmazsa binnazariye — Sonu yok- tur. Amerikada ne kadar çok dünya rekorları tesis ediliyor sa - ki hiç şüphesiz Amerikada gece gün- düz soluk soluğa dünya rekorları kurulup — kırılı- yor - Bu rekorların hududu kati imkân derecesi- nin nerede olduğu meselesi etrafındaki münakaşa- 12 aylık Türk Lirası 9.— 6 » » » 460 3 » ” ü aI Sovyet Rusyanın endüstrisi Ziraat ve hayat tarzını fotoğrafları havi resimli mecmua .50 ”» TURE: Soövyet ittihadının sosyalist kültürüne ilmi lık mecmua, ivat na hasredilmiş ay ve sovyet edebiya! ÜRE Ücreti £ Tünk Tiramt 225 0.30 ık mecmua : Türk lirası len adreslerde kabul olunur : 0.40 Kuznetski Most 18 MOSKOVA Sİ STANBUL — Posta Kut. 2219 shalar gönderilir. 1—398 [î(ESIKB AŞLAR : Yazan: Edgar Wallace | şrihamn asıl düşüncesi, bütün Çemz ğna hükmeden fikri bu idi. Ardına dar açık sokak kapısının manası D ? şato hizmetkârlarından rikî:nı tenvir edemedi. Hafiye bun- Tın samimi olduklarını ** du. Bu hâdisenin mahiyetini îdelı Gregori - ve.. Maymun' bilenler düu. An- a'nın bulun- H doz. emen Stella Meni bir polis me- düğu yere avdet etti. NU ';;“ml emanet etmişti. emur: — Ayılıp ayılıp bayılıyorı deüıîıığı Zindan hiç bir söz & dı_m. üeü bir defa, Adel onu öldürünüz, Cet ». | — Şu halde, Stella Adeli BörT df:ğu Briksanın dışarıda bırakmış Tu Gi Memurlardan biri bir haber. BÖ . çit gölge dıvardan aşmış, Üi gdakika İçinde kaybolmuş vt pirkaç Sonra tekrar dışarı îlk”“""pıdiğim'iz — Bağ olacak. Burayâ tahmii E nğ_î a aa atnladığın! Sir i| Ve Briksan, bir an, onu: his ediyor- | ş ri girmiş olacak.... Adeli şatoya getirm bulundu. Bu otomobil iş olan otomobi_l Stellanınki idi. nda Adelin ka- " tmiş olduğunu dü- iştirak e.onş'f öğrendi ki fakta iken Sir Gre ına ündü. Fakat daha irisin şoförü mut aark N tomobili almış Ve ğ e HL E: l:ı?:rgıgğ::işti. Adel de otomob:ılı görünce tanımış ve ıı'ıü;ı_vedcıeleı'iısıt ; istendiğine bakarak roluq tekrar ıenei ” laya verileceğini zan cdıp megâ Ş mahiyetini için st:iıu iyoy: gitmek üzere arabaya bı'nı'nişt - ha Briksan çıldıracak gibi oluyordu. Kafakeseni yakılamak, Adelin ıelâ:;; ti ile kıyas edilince onun nazar cok kıymetsiz bir wazife halini alıyor- dü. : u-— Eğer Adeli bulamazsam deli olu: dedi. rmâ:v:h vermek Üüzere ağzını açıın Knebvortun sesi dudaklarında boğ:i_ du. Gecenin karanlığında körkuünç bir ee “İmdad” diye bağırıyordu. Mmevzuu bir insan ve nihayet muayyen kanun- lara tâbi olan bir insan vucudu değil mi? İnsanlar, kendi vucudları için arz cazibesinin kanunlarını ortadan kaldıramaz, havanın artık bulunmadığı fe- zada teneffüs edemezler, Hayatlarını ebediyete ka- dar uzatamazlar ya !... Şu halde mantık bakımından, spor insan vücudi- le yapıldığı müddetç ün ol bir. haddi olması lâzım gelir, Amerikanm tanımmış antrönerlerinden biri olan Kaliforniya üniversitesinden Brutus Hamilton be- — 22— Çeviren: Kerim Bükey Bir spor kariyerinin sonu Johnuny W eismüller film çevirmeğe başladı. Sinema endüstrisi halka hazırlanmış - biri- sini kazanıyor ve spor kahramanı film kahramanı oluyor. imkânsız bir şey olabileceğine kani değilim. Uzun lâfın kısası: Bu lekette bu sp lar ve bu şartlar ve vasıtalar varken her şeyin yetişmesi kündür. En imkâ görünen rekorlar kuru- labilir ve yeniden kırılabilir. Amerika, gerçekten hütidi ipor imkünlarmim Talzapi Çünkü insan depolarınm ucu bucağı yok. Hafif atletler i en ziyade ha- Bitmez tül insan mal fif atletlerde; yüzücülerde ve tenis oyuncularında görünür. Azzil K niletlari bütün dünyada gn ileri, suLan baRlağletleri bti CTRYar Tamnaader | bunlara her şeyden evvel dünyanın en büyük spor adını borçludur. Eastman, —Cunningham, — Jesse Owens ve William Carr, Tolan ve Metcalfe, Percey Beard ve Glen Harding ve daha düzünelerle bir Yine onlara daır Irmağı bilir misinz ? Kızılırmak kenarından biri Niğde, öteki Kayse- ri istikametine giden iki demiryolu« nun birleştiği noktada “İrmak,, is- minde bir istasyon vardır; bir köy bile değil, şimendifere aid bir kaç bi- nadan ibaret bir merkez... Düz ve sakin bir tabiat... Buradan her gün geçen bir kaç tren istasyondaki me- murları mutad vazifelerine sevke- der. Büyük şehirlere mahsus şaşırtıcı hayattan ve o hayatın binbir icabin- dan hemen hiç biri burada yoktur. İnsan tabiatla, yani vatanla daima başbaşadır. Belki akümülâtörlü bir radyo makinesi bu küçük merkezde- kileri biraz avutur; fakat onları dün- yanın gidişile yakından alâkalandı- ran tek vasıta gazetedir. Irmak'dan bir muhabirim yazı- yor: “İki ay evel, gazetenizin hayat ve sıhat sütununda «Bakımsız ço- cukalr» başlıklı yazıyı okudum. Bak sız kalan küçükleri düşündüm. Ço - cuk Esirgeme Kurumuna üç İira gön- derdim, ve maaşrmdan her ay bir lira vererek yardıma devam etmeği kendi kendime yeminle vâdettim. «Kimsesiz yavrular» başlıklı yazı- nızda bahsettiğiniz 52 liralık yardım listesinin orta taraflarında ismim hi- zasındaki bir lira ikinci aya aid mu- avenet hi dir, Sizebunl t rak yazıyorum. Maksadım vatandaş- larımda merhamet duygusunu tahri- ke d izi rica ktir.,, Çok az kazançlı bir hareket me- murunun 52 liralık bir yardım liste- sine 4 lira ile iştirakine ne dersiniz? Hiç bir eğlencenizden, hiç bir zev« Kit KAt ; gene gidiniz, gene çalgılı lo « kantada bi içip yemeğinizi yi- iniz: Misafirlerinizi kabul edip bri Üniki yapmın; giyininiz, © Si nız. Bütün bunlar | vel dıran vatandaşın hak ve vazifeleri - dir. Fakat kimsesiz, bakımsız yav-« ruları da hatırlayınız?: Günde beş kuruş vererek bir aç çocuğu doyura- bilirsiniz. 18.000.000 nüfuslu Türki- ye'de, her gün bu beş kuruşu, en az 18.000 vatandaş kolayca - verebilir: Bin kişide bir kişi... Bu bir kişi ol- mak istemez misiniz ? — N. Bgydır Paristeki suykasdçıların cephaneleri ne idi? çokları, Birleşik hükümetlerin adını hafif atletle- rin elde ettikleri büyük neticeler lavhalarına, dün- ya rekoru listelerine, silinmiyecek şekildı di mışlardır . Hafif atletizmde muvaffakiyetin daha derin se- bebleri şimdiye kadar yazılı fasılalardan mantıkan laşılır: Kolejlerde spor terbiyesi, kulüblerde ka- şer kabiliyetinin bu imkân hududl. bite ça- lışmıştır. Hamilton, bugünkü dünya - rekorlarında biliyetlere gösterilen bakım daima ön sırada anıl- ve kendince tesisleri mümkün görünenleri y tır. Çok dikkate şayan olarak sayılan elyevm mev- ü lıdır. Yine, Amerikl bir leket değil, bir kıta parçası olan birleşik hükümetlerdeki — insan İi ( l inin fevkalâde tenevvüünden yukarda cud iki dünya rekorunun kırılamıyacağı dedir. Bunlar Los Angelos olimpiyadında Ameri- kalıCarrın 46-2 de koştuğu dört yüz metre ile, amerikalı Torrancem 17-40metre olan gülle atma dünya rekorudur. Brutus Hamilton atletik kabili- yetlerin hududlarımı şu şekilde mütalea ediyor : Bu tabiatiyle bir teoridir. Ve her teori gi- bi kati değildir. Hiç olmazsa üzerinde münakaşa edilebilir mahiyettedir. Herkes Brutus Hamilton kadar spordan anlamamakla beraber kendince mümkün gördüğü bir had tanzim edebilir, Ben, şah- sen Amerika sporu hakkında şunları söyliyebili- rim : Teorilere filan artık inanmıyorum. Artık hiç de — —a bahsetmiştik. Geriye “Amatör atletizm birliğinin,, amerikan hafif atleti H luşund. bakl da oyna- dığı rolden bahsetmek kalıyor. h kur ve * “A birliği, büroları Broddway'ın ctnlıbunda, Wall Street yakınında, dünyanın en yüksek evlerinden biri olan meşhur Woolwarth bi- nalarındadır. Orada “Amatör atletizm birliğinin” umumi kâtibi Mr. Don Ferris oturur.. Beyaz saçlı, * atleti Paris, 24 (A.A.) — Matin gazetesi C.S.A.R. ihtilâl komitesi işinde musa- dere edilen silah ve mühimmat bilan- çosunu şu suretle tesbit etmektedir; 16 mitrauyöz, 250 makineli tüfek, 40 tüfek, 100 rovelver, 8000 ordu bombası, 350000 her çapta kurşun, 175 kilo muh- telif patlayıcı madde, 2 saatli bomba, 100 süvari bombası, birçok telefon te- li, projektör ve saire. Romanya - Polonya münasebetleri Cannes, 24 (A.A.) — Dün buraya ge- len Romanya dış bakanı B. Micesko, Coto d'Azurda istirahat etmekte olan B. Beck'i ziyaret etmiştir. İki bakan u- o!dşıkçı tıknaz, fakat bir çok yaşlıca amerikelil: gibi, hem de üstelik işten başını kaşıyacak vakti (Sonu var) — İmdad! imdad! Ne kadar ince ve tiz olursa olsun bu sesin bir erkek sesi olduğunu Brik- san hemen anladı. Evet, bu bir erkek sesi, ve.... Sir Gregori Pen'in sesi idi. XxxvV Adelin başına neler - gelmişti ? Adel, zaman oluyordu ki, kendinde artistlik kabiliyetinden şüphe ediyor, ve hele senaryoda rolüne dair olan ta- rifleri okuduğu zaman bu şüphe ta- hammül edilmez bir hal alryordu. O zaman kabahati Briksanda buluyor, ve sonra, pişman olarak, daha ziyade ken- dini kabahatli çıkarıyordu. O akşamı da bu ruhi mücadele içinde geçirmiş- ti. Ve nihayet, müsveddeleri büküp ü- zerine lâstiğini koyarak bir tarafa bı- rakmış, pencerenin önüne geçip daki- kalarca düşünmüş, bir kitab alıp oku- mak i iş, ev sahi git- miş, ve böylece saatler geçirdikten sonra yatmağa karar vermişti. Ev sa- hibi kadın gelip kapısını vurduğu za- man entarisini çıkartmıştı bile, — Sizi Bay Knebvort istiyormuş. — Bu sâatte mi? ne münasebet? — Senaryoda bir takım - değişiklik- ler yapacakmış. Bunun için de müs- veddeleri görüp sizinle görüşmek isti- yormuş. Bayan Mendoza da kumpan- yaya avdet ediyormuş, _A.del, kısaca: “Ya!” diyerek hemen giyindi. Demek ki her şeye rağmen muvnf'fakîyetıizliğe uğramış ve tanın- mış b'ır yıldız olmak hülyaları da is- kambilden bir ev gibi yıkılıvermişti! — Hemen geliyorum, dedi; k Elbisesini tekrar giyerken elleri tit- riyor, ve bu zaâf eserinden dolayı da k'endi kendine hiddetleniyordu. Bel- kide Stellabu rolü uynamali Üüzere kfım.panyaya tekrar alınmıyordu. Bel- ki piyese yeni bir roöl ilâve ediliyordu. Onun Rozel rolünü oynamak üzere av- det ettiğini gösteren bir söz ortada _yol_ctu. Böyle değil mi? işte bütün bu ihtimaller Adelin zihninden geçip du- ruyordu. Evin kapısına inmişti ki K_nebv.onun kendisinden müsveddele- ri de istemiş olduğu aklına geldi. Ko- şarak yukarı çıktı. Fakat telâş arasın- ı_iı ı:nüı.veddeleri nereye koymuş oldu- ğunu bir türlü hatırlayamadı. Sinirlen- di ve ev sahibine:; t Bilmem müsveddeleri nereye koydum. Arayınız da bulursanız Kneb- vortun evine getiriniz, olmaz mı? to- parlak bir tomar.... Üzerine de lâstik bir şerid geçirilmiştir. Dışarı çıkınca, kalbi sıkışarak, Stel- ki Jak Knebvortla Stella iyice barış- mışlardı. Bir anda kapıyı açıp otomobile gire- rek, sesini bile çıkarmamakta olan şo- förün yanına oturdu. Adel sordu : — Bay Briksan Bay Knebvortla be- raber mi ? Şoför cevab vermedi ve Adel de söz- lerinin işitilmemiş olduğunu sandı. Fakat bu sefer, şoför, bir köşeyi dönüp aksi istikamete sapınca, Adel : — Knebvortun evine bu taraftan gi- dilmez. Yolu bilmiyormusunuz? dedi. Şoför gene cevab vermedi. Otomobil hızımı artırıp karanlık ve uzün bir so- kaktan geçti, ve tarlalar arasına girdi. Adel, elini kapının mandalına götü- rerek: “şimdi durunuz,, emrini verdi. Fakat kızın elini derhal yakalryan şo- för : — Sevgili yavrum, yürüyen araba- dan inmeğe kalkışırsanız hem 0 mini mini biçimli vücudünüzü, hem de o gü- zel yüzünüzü harab edersiniz, dedi. Adel bağ ktan kendini alamadı : — Sir Gregori ! — Haydi, fazla gürültü etmeyin, Si- zinle beraber yemek yiyeceğiz. Sizi kaç kere davet ettim, Gelmediniz. Bu sefer ister istemez geleceksiniz. Stella bizi evde bekliyor. Şu halde korkacak zun müddet görüşmüşler ve sonra B. Beck romanyalı kolleği şerefine bir öğle ziyafeti vermiştir. * Adel) heyecanını zabtetmek için ken- dini zorladı. — Sir Gregori beni hemen evime gö- türünüz. Bu yaptığınız hareket size yaraşmaz. — Canım, ne var ki: Kimse size bir kötülük edecek değil; evinize sağ ve salim döneceksiniz. Yalnız gelip be- nimle baş başa bir gece yemeği yiye- ceksiniz. Fakat böyle aksilenip durur- sanız arabayı ilk tesadüf edeceğimiz a- ğaca çarpar, sizi de, kendimi de öldü- rürüm ! Sir Gregori sarhoştu; fakat yalnız içkiden değil, nihayet maksadına nail olacağını da zannetmesinden... Bundan dolayı onu hiç bir engel yolundan alı- koyamıyacaktı. Stella hakikaten şatoda mı idi? Adel buna pek inanmıyordu. Fakat — iddia doğru da olabilirdi. Bunun içindir ki bı..ı pek sönük ümid ışığına gözlerini dikip susmağı tercih etti. Gregori, arabayı şatonun önünde dur durup hemen yere atlıyarak : — İşte geldik, dedi. : Adel, Gregorinin ne yapacağını an- Şivakikr Düt LELeT mukavemetine rağmen, kendini onun kolları arasında buldu. — Bağrırsanız sizi öperim, la Mendoza'nın arabsını tanıdı. Demek hiç bir şey yok. (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: