12 Aralık 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ftansız hikâyesi M Yolları Köye hâkim olan uzun dairevi ba- y"": tepesinde yalnız bir ev vardı. €v, tepeye tırmanan yolun tam ::?'mşî idi, öyle ki bu yolu oraya ka- takib edenler ya geriye dönmeye, Bl'ld da eve girmeye mecburdular. Te İT evin, arkasında yeniden devam ü bir yolu kapamasından doğan a- Fmallik, hareketsiz Saint - Patenne tah Yesinde kimsenin dikkatini çek- Yordu. Esasen bu yol akşamdan sa- Olduğu kadar sabahtan akşama ar da ıssızdı, cuda Şeörin profilinde kilisenin vü- üh"—geurdiği çıkıntı gibi, vaziyeti i- K iyle mahallin manzarasında his- hiırmbı olan bu evde gündüzleri şe- Ce çalışan, ve eve bir pazar — odası “nde eklenmiş olan mifti mini bah- İstirahat etmek fırsatına malik ol- &n mütevazı ve sessiz insanlar o- Tüyordu. îlğ: karı koca hiç de aynı kalıbtan g. 9 değildiler. Erkeğin iki — yeşil çe Ortasında sivri bir burnu, basık bir Nesi ve sağlam bir penbe cild üzerin- b *ten rengi saçları vardı. Erkeğin bi ! böyu ile zıddına kıyaslana- m:“ek kadar küçük yapılı olan kadı- îpekmat bir rengi, en iyi cinsten siyah dağ saçları vardı. Kısaca, tepeden tır- lı:ıga kadar, gece ile gündüz gibiydi- i?_“lan bilhassa tasvir eden şey, biri- a İne bağlı gibi yaşamalariydi. İkisi- i:'ay-n» ayrı görmek imkânsızdı. Biraz birîğşnnu_en uzaklaşsalar, muhakkak du"lennc benzemek için değil, ya- Ya Işta biribirine benzedikleri — için if'"mdı ve kabil olduğu kadar biri- biıme iykırı olan — gözlerinin, adetâ bikxm“üze denilecek kadar benziyen şları vardı. daîa&alarma göre bunlar lüzümün- bi tazla sevişiyorlardı. Memleketten na:lanna ve soy adlarına ve adlarına rl_'lyede kıyamet gibi rastlanmasına &men, butün zamanlarını biribirine Za Tede ede muhite yabancı gibi ol- Uşlardı. Bu vaziyet, her mübalâğalı Yazan: Henri Barbusse yecekler, dedi . 5 Muazzam hakikatin hasis ve boğul- muş yeknesak haykırışını ifade eden R&my nine ; — Evet, cevabını verdi. Kurbanları geri getirecek olan ak- şam düştüğü zaman, köyde bir nevi he- yecan hüküm sürdü, Tecessüs ve kor- kunun sürüklediği yüzler, kapıların siyah boşlukları içinde göründü, sonra meydanda toplandı, fakat karanlık ka- labalığın arasından bir haberci çıkma- dı. 'Gözler semaya ve bayırın tepesine doğru çevriliyordu. Gaspard usulca söylendi. “Geliyorlar!” İki kadın o kadar heyecanlandı ki hep birlikte : — Kabil değil, diye haykırdılar : Uzaklarda, kızıllaşan yükseklikler- de, ikisi birden meydana çıkmıştılar. Felâketten haberdar olmadıkları der- hal farkedildi, çünkü boş yere, evleri- nin yerine doğru, her zamanki sakin adımlariyle yollanıyorlardı. Aşağıdaki şekilsiz seyirciler çırpı- nıyorlardı. Felâketin kendilerine ha- zırlamış olduğu mücazata doğru giden iki zavallı aralarinda konuşuyorlardı, ve çok yaklaşmış ol ıma - rağm henüz hiç bir şey göremiyorlardı, o kadar biribirlerine sokuluyorlar — ve kendilerini dünyadan tecrid ediyorlar- diı. Yaklaşıyor, yaklaşıyorlardı. Ve işte başlarını kaldırarak, önlerine baktılar.. Merhameten gelip bu manzarayı seyretmesine müsaade edilmiş olan dilenci : “Ah!” diye inledi. Fakat onlar gene bir şey görmedi- ler. Her halde yüz yüze bakarak ko- nuşuyorlarmış gibi zihinleri birbirle- riyle meşguldü,... Hep aynı gülümseme ile gülümseyorlardı. Köy halkı, bu gü- lümseme, insan yüzlerine güzellik ekleyen bu haleyi görüyorlar mı, yoksa his * mi ediyorlardı? Görünsün, görünmesin, buna inanıyorlardı . dişleri arasından :i"îzıbi. önceleri tabit hoşa gitmemiş- ki Akat sonra kimseye Zararları do- balin 1 dolayısiyle ve bilhassa bu bilindiz :Zzaman devam etmiyeceği Baj ği için buna göz yumulmuştu. ç ki bi- fığı gibi esmer renkli evden __ih'.'kı her sabah, bir buçük lien me- di Şehrin bi NK gGA e ürin büyük caddesinde, her sefer ilk defa imiş gibi, bir nevi itina acemilikle, -bu hali görmüşlerdi - Ayrılırlardı. Erkek Manoury müesse - i önünde, karısını bırakır, ve akşam ü t altıda, müessese binasının gölge- rıf'*tîle, onun yanında olmayışından tit- Yerek bir dilenci gibi çıkmasını klerdi, KÖ.Vde her akşam bunların dönüşü j“dilirdi: Kışım ancak, hakiki bir diz kadar küçük fenerlerinin sallan 1 farkedilirdi; yazın, batan güne- Bul $i bayırın teşkil ettiği muzlim be Utun üzerinde iki siluet halinde ü'f”lerdi. Kol kola ve hattâ el ele &l"i“l'lerdi. Dünyanın öbür ucundan türp larmış gibi vakur adımlarla yü- tenı ” ve daima büyük bir haber geti- €re has tavrı taşırlardı. q.'î:gll'd “işte geliyorlar, diye mırıl- e Mictte ; — Nasıl da biribirlerine sar ş Bir müddet daha geçti, erkek ve ka- dın, hiç dikkat etmeden iki yıkıntı yı ğınının arasından geçtiler : ve ayakları altında yatan şeyleri farketmekten âciz, yürümelerine devam ettiler, bayı- rın öteki fındı arasında kayboldular, Bu manzarayı seyredenlerin yüzleri, yarı karanlıkta, şaşkın fakat hayran, biribirlerine bakıştılar. Miette, ifade edemiyeceği kadar ba- sit sözlerle doluydu: Ancak dudakla- rını kımıldattı; bununla beraber ihti- yar Römy, ona usulca evet işareti yap- tı. ««Evet...Evet diye düşündüler öteki- ler. Elbette ki evet... Onlar başka yer- dedirler, onun için, hiç bir şeyi farket- mediler.... Evet, yolları apaçıktır ve ona devam etmektedirler, hepsi bun- dan ibaret. Evet, madem ki evleri ar- tık yerinde değildir, durmamaları pek tabifdir. pun kr: I Veteriner Genel Direktörlüğünde Karacabey harasında mütehassıs o - larak çalışan B, Zeki Ziraat Bakanlığı veteriner genel direktörlüğü sığır şu- besi direktörlüğüne tayin edilmiştir. Ankaradan kalkış İstanbula varış: İstanbuldan kalkış Ankaraya varış NÖBETŞİ ECZANELER : İstanbul eczanesi Pazartesi * Merkez —» Salı : Ankara — » Çarşamba : Yeni ve Cebeci ecz.leri Perşembe ; Halk ve Sakarya . Cuma * Ege eczatesi Cumartesi 3- Sebat ve Yenişehir ec.leri HALK ve YENİ SİNEMALARDA MATİNELER 21.00 Pazar ve cumartesi günlerinden başka HALK sinemasında hergüin Halk Matineleri: 12.15 ı Film değişme günleri: Pazartesi ve Cuma LÜZUMLU TELEFON NUMARALARI Yangın ihbarr: 1521. — Telefon müracaat şehir: 1023 - 1024, — Şehirlerarası: 2341 - 2342. — Elektrik ve Havagazı Arıza Me- murluğu: 1846. — Mesajeri Şehir Anba- rı: 8705. — Taksi Telefon numaraları: Zincirlicami civarı: 2645, 1050, 1196. - Samanpazarı civarı: 2806, 3259. — Yeni- şehir: 3333 — Havuzbaşı: 3390. OTOBÜSLERİN !lkı ve SON SEFERLER Sabah Akşam İlk Son sefer sefer Ulus M. dan K, dere'ye 645 — 23.00 K. dereden Ulus M. na 715 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya — 7.25 — 23.30 ya'dan Ulus M.na 7410 — 23.30 Ulus M, dan Dikmen'e 7.30 20.00 Dikmen'den Ulus Mena — 8.00 — 20,30 Ulus M. dan Keçiören'e 6.00 21.,00 Keçiörenden Ulus M.na — 6.30 21.30 Ulus M. dan Etlik'e 6.30 20.30 Etlik'ten Ulus M. na 7.00 21.00 20.30 Ulus M. dan Cebeci" .00 ebeci ye 20.80 7. Cebeci'den Ulus M, da 7.00 6.30 Cebeci'den As, fabl. ra As, fabl. dan Cebeci'ye S. pazarı'ndan Akköprü'ye 6.30 Akköprü'den 8. pazarı'na —— Yenişehir, İ ve her saatı beş geçe muntazam seferler vardır. Pazar günleri ilk seferler birer saat sonra başlar, POSTA SAATLERİ Posta saat 19 a kadar İstanbul 1715 7.15 9.45 iheti B. Stoyadinoviç'in Romaya yaptığı seyahatin mânâsı YAZAN : Jean - Pierre Görard La Repüblik gazetesinden B. Stoyadinoviçin Romada tantanalı bir şekilde ağırlanmış , İtalya- prensipi takib için iki taraflr paktlar d terk leri de muhtemel nın, Yugoslavya ile dost geçinmeye büyük bir kıymet verdiğine alâmettir. Bu tezahürü Romaya dikte eden müuh- telif mülâhazalardır: — Rejimin iç itibar endişesi; — Musolini hükümetinin dostluk- lardan mahrum olmadığını göstermek arzüsu; — Balkanlar üzerinde nüfuz politi- kasının terki ve bütün kuvvetlerini Akdenize teksif etmek arzusu; olmadığı gibi. Hakikaten, Belgradda, Londranın gitgide bu kollektif emni- yet nazariyesinden uzaklaştığı ve İn- gilterenin işbirliği olmadan bir kollek- tif emniyet sistemi tasavvur etmek mantıki olmıyacağı ileri sürülmekte- dir. Üstelik, fransız - ingiliz paktının mükemmel bir iki taraflı pakt olduğu- na da işaret ediliyor. Çok realist ve biraz da inadçı köylü- ler olan yugoslavları ve mücerredden — Nihayet ticari mü; lerini 18- lah etmek maksadı. Bu sonuncu mülâhaza çok ehemiyet- lidir .Yugoslavya Italyanın en iyi müşterisidir; Yugoslavyanın dış tica- ret yekünunda İtalyanın mevkii yüzde 30 dan daha aşağı bir nisbet itade et- mez. Roma yakacaktan mahrumdur, Romanya petrollarına giden yolu ser- best tutmak ister. Esasen B. Stoyadi- noviç kendisine ehemiyetli siparişler- de bulunacaktır. Öte yandan, bu jest âşikâr bir mak- sada cevab teşkil etmektedir. Yugos- lav başbakanının, Belgardda B. Uel- Dosu kabul etmek aritesinde Romaya gitmiş olması, ve farnsız bakanının zi- yaretinden sonra Viyana ve belki de Berline gidecek olması, bütün bunlar, Fransa ile anlaşmanın artık yugoslav dipl isinin temel taşını teşkil et- mektub kabul eder, Taahhütlü 18 e kadardır. Tayyare postası 13 € kadar mektub alır. TREN SAATLERİ Haydarpaşaya * Her sabah 8.20, her akşam 19,15 ve 1945 de (tSıı_ı. b e)ı. martesi Toros sürat). Samsun hattına : 'lîırıln 9.35 (Kayse- bu hat üzerindedir). Diyarbakır hattr: Hergün 9.40 Zonguldak hattı : Hergün — 15.00 Kırıkkaleye rayotobüs 16.05 GÜNLÜK: Arabi - 1356 Rumt - 13538 8 Şevval kinci Teşrin 80 s. D . D Güneş 7 16 Akşam 16 41 Yolcular için talimatname Gümrük ve İnhisarlar Bakanlığı yolcu ve yolcu eşyası hakkında bir talimatname hazırlamaktadır. Bu ta- limatta yolcunun ne olduğu, ne gibi eşya getirebileceği, zati ve beyti eş- ya, kullanılmış eşya, gümrüğe tâbi olan ve olmıyan eşya ayrı ayrı gös- terilecektir. mediğini parlak bir surette göstermek- hiç hoşl yan, reele itibar gösteren B. Stoyadinoviçi bu kanaatten vazge- çirmek pekaz muhtemeldir, Yugoslavya, bugün teahhüdlere gi- rişmexten kaçınmakta, daha ziyade bir kendi içine çekiliş temayülü göster- mektedir. Yugoslav başbakanı, herhangi bir mu- yük bir terakkidir. İki devletin karşı- lıklı münasebetlerinde, harbe baş vur- mamağa teahhüt etmeleri ve anlaşmaz- lrk ihtimalinde hakem ve sulh yolu ile hareket etmek hususunda anlaşmış bulunmaları da, istikbal için muhak- kak surette çok iyi neticeler verecek bir emniyet tedbiridir..,, Polonya'nın müstemleke talebleri Naht Ausgaben gazetesi, Polonya- nm müstemleke - talebinden bahsede- rek diyor ki: “Polonyanın bu talebi alman müs- temleke talebelerine katiyen benze- mez, Almanıya kendisinden yolsuz ola- rak koparılan toprakların iadesini is- temektedir.,, Polonyanın müstemleke talebi al- man taleblerinin ne kadar haklı oldu- ğunu da isbat eder. Çünkü almanya- nın nüfusu kesafeti Polonya ile nis- bet kabul etmez derecede fazladır ve toprakları da yine nisbet kabul etmez derecede fakirdir.,, Fransa “B. Delbos'un valizinde pakt projesi yok” Pöti Parizyen yazıyor: “Bükreş'e giderken B. Delbos, va- lizinde hiç bir pakt projesini beraber götür iştir. Fakat, Fransa, mu- ahede i k, veya antikomüni pakta iştirâk etmek için Romaya git- miğş değildir. Bu neviden ideolojik an- laşmaların yugoslavlar için hiçbir ca- zibe arzeden tarafı yoktur. B. Stoyadinoviçin seyanati bir çift- | | lik sahibınin, kendisile ıyi geçinmeyi, fazla samimileşmekten — korunmakla beraber kabil olduğu kadar iyi ticaret yapmayı tercih ettiği komşularına yaptığı bir ziyaretten başka bir şey de- ğildir. Yunanistan tedir. Belgrad hükümeti, memleketi- mizle bağlarını kop dan, politika- sında müstakil kalmak izhar ediyor. Fransanın gene dostu kalmak- tadır, ve bunun aksini düşünmek ma- nâsızdır, Fakat Yugoslayya yolunu in- ihabda serbest killmeğeyde İLsitek Fransa Sabrın'da bir hududu olduğunu bilmelidir Metapolitefsis ; (Fransa sabrın da ne her zaman uygun bulmadığı bir po- litikaya tâbiiyetten kürtulmak niye- tindedir. Hakikaten, Parisin son zamanlarda Mosk ile rabıtalarını mahsüs bir şe- hakkak olarak, Romanya, Yugoslavya ve Çekoslovakyanın daha sıki müna- sebetler kurmaktan çok fayda göre- ceklerini ve bu suretle bu üç mem- leketin müdafaa kabiliyetinin fazla- ğını düş berd d Bu takdirde, Fransa, bu münasebet sıkılaşmasına kendi kuvvetini ve dip- lomatik nüfuzunu getirecektir. Esa- sen romen bakanları ile görüşmeleri neticesinde, B. Delbos, bu projey_e karşı muhalefetin Bükreş hükümeti- ne atfedilemiyeceğini anlamış bulun- maktadır.” Fransız - leh görüşleri arasındaki tezadlar Pötit Jurnal diyor ki: “Fransanın kollektif emniyet dü- şüncesiyle Polonyanın iki taraflı an- elt h bir hududu olduğunu bilmelidir.) |1 bağlılığı di başlığı altında yazdığı başmakalesin-| bir tezat mevcud bulunmaktadır. B. de diyor ki : Delbos, Polonya - Çekoslo an- “Her şeyi Türk olan Hatayda ce- reyan eden son hâdiseler, Türklerin yüreklerini sızlatmaktadır. Bütün kilde gevşetmiş ol ğ fransız - sovyet paktı, komünizme ne- ieı_ aldırmayan bir memlekette büyük tesir yapmıştır. Belgrad, bilhassa Praga karşı emni- yetsiz görünmektedir. Çekoslovakya- nın vaziyeti güçleştikçe, B. Stoyadi- noviç hükümeti ona karşı olan teah- hütlerini artırmaktan kaçınıyor. Bilindiği gibi, Çekoslovakyaya kar- gençlik Fr Hataydaki adamla- rınım ayak altına aldıkları hakları is- temek üzere ayaklanmıştır. Fransa hükümeti bu memurlarına karşı ne yapacaktır ? Hataylı kardeş- lerimize karşı yapılan zulümlere ta- hammül edemeyiz. Fransanın mürai- liği, Hataylı kardeşlerimizin kahra- manlığı karşısında çürümektedir. Hataylıların meseleleri, bizim me- şı Fra n girişmiş olduğu teahhüd selelerimizdir. Bunu bütün dünya lere benzer hükümlerle Belgard ve Bükreşi bağlayacak bir pakt mevzuu- bahs olmuştu. Romanya ve Yugoslavya enerjik surette reddettiler. Bu karar- lzınndarll geri dönmeleri muhtemel de- ğildir. “Kollektif emniyet, denilen b“yşıtk Kemik kadar beyaz dudakları q.%u:dueler karşısında yalnız evet iş. bilen çok ihtiyar Römy ni- < Evet, diye tasdik ederdi. "uıe" evlenmiş olsaydı şimdi büyük Din, Slacak yaşta bulunan madmazel e Oadl1 diye fısıldardı. Bağı, ler oğlan, bu kötülükler kumku- DÖ bu pis hergele, mundar ağzını a- P Di fakir veya hasis davranmadı- d, sözlerden hiç birini bulamaz- bizleyi Gbun kızıl dekoru içinde biri- bu derece çılgınca bağlı 1iki löyı! Şısında her aklından geçeni Onja Cek elbette mümkün değildi. Tn .İ;ıi!t*e böyle köyün ve köy halkı- Bin giç Tinden gidip gelirlerdi. Yan- Nü de böyle gitmişlerdi. hızıa Etn, sabahın onunda, müdhiş bir Tephiy S gösterdi. Görünüşe göre a- Yana, dEğirmenden çıkmış ve rüzgâr Setin, Ahta parçalarını ahşap evin ü- el fırlatmıştı. “leevr hasılsa, yangın evi o kadar sür- ü pi ; Hadar tam olarak silip süpür- Yahar, Sİnde mevcud olanların hepsini Yöküye, Sözlerden sakladı. Kovalarla kü.nü:ın Su, çökmüş çatıdan arta kalan b ta,,eğm" direk parçalarını soğut- İÇingp , “Ska bir işe yaramadı. Küller kel.ü ğ' &İnız bir demir karyolanın is- tal'af,n arkedilen yıkıntıları yolun iki Fük: Yığdılar. ı“zı,ı-a Şimse yangın esnasında, Tho- habera, & dip ev sahiblerini — vakadan Bitme dir &tmemişti ve sonra da kimse Bir kadöşli Si : Nasıl olsa öğrenmekte gecikmi- Çapraz kelimeler T ez3 &, DAR P Ğ oOo o Rİu-:x>—RH İmilmikd G4 mrRidpou -N D 60 # ©G W — G MA — İed A G 8. G20 © 2 60 #i YK e 4 A — Soldan sağa : 1 — Matem, Mahal, 2 — Kanı taşır. î — îıeyu. Kdılhggır ılıılııi vorAdlği. Su değil. — Almanyada bir nehir. Arının ğ $ — Güzel kokulu. Gelecekten hıh’:l? Şs: me. 6 — Futbolda müdafi, Seyrek değil, 7 — Haya, Karadeniz uşaklarına eskiden werilen isim. Bir eğlenti , 8 — Hatayda bir yer . 9 — Yazıklar olsun! Kabul etmemek, Yukarıdan aşağı : 1 — Tren durağı. Gece eğlence yeri. 2 — Bele sarılır , 4 3 — İsim, İyi, Şu değil, 4 — Ağacın göğdesi. İnce tel, 5 — Müsabaka. At ayakkabısı, 6 — Taraf. Tavlada atılır, 7 — Nefer, Tazyik etmekten emir, Sual edatı. 8 — Suda yaşar. 9 — Köle, Su geçmez toprak, Yeni bulmacamız İki tekerleğim vardır; beni çocuklar ve sporcular kullanır. 1,2,6,7,8 inci harflerimi otobüste, tren- Kü de-vh-âîdqpın ile alırsınız. , 2,6 ncı erim su; i bir nevi loprıktıî.“ Ka çS 8,7, 5 inci harflerim bir tanedir, 8,7,6 ıncı harflerim ceryan nakledi 5 Dünkü bulmacamızın halli 1- Bol 12. Darı 2- Bor 18- Bar 3- Borda 14- Bal 4- Gar 15- Bağ 5- Dar 16- Bad 6- Daı:ı 17- Ada 7- Dağ 18- Bora 8- Arda 19- Irgad 9- Gol 20- Ağrı 10- Ağır 21- Dal - Ağıl - Lor “ 22 Bolgardağı” dır. Mavi kan Kavga ediyorlardı. Birisi dedi ki: — Bana bak, sen bana böyle hi- sib ©8 a dikedisi Öteki cevab verdi: , — Peki, senin damarlarında ma- vi kan mı dolaşır ? — Ne zannettin ya, mavi kan dolaşır. — Öyle ise iyi oldu; mürekkeb- li kalemim kaç gündür mürekkeb- 3,4,5,6,7,8 inci harflerim ağırlıktır. 7,8 inci harflerim pişirilip yenir 5,4,6,7 ğîıâi h&rflırim eski bir buğday ÇÜSİ 4,6, 7 inci harflerim beraberlik edatı. 5,4,2 inci harflerim birin iki misli 2,6,4,5 inci harflerim kemiğin içinde Uunur. 8,4,6, 5,2 inci harflerim kurnaz bir hay- van, 6.7,5,7 inci harflerim kir, 5,7,6,1 inci harflerim köpek, heybe- dir. Benim ne olduğumu bulabilir misiniz? sız yor; de et de biraz damarından kalemime aktarayım. Yaramaz çocük mantığı Yaşlı bir kadım, küçük bir yara- maza çıkıştı: — Oğlum, ne diye-orada — dur- muşsun da karşıdaki çocuğa taş atı- yorsun? Küçük afacan cevab verdi: — Affedersin hanım teyze, de- di boğmaca öksürüğü olduğu için daha yakınına gidemiyorum da bu- radan atıyorum. bilmelidir. Yaratıcı, hayat verici ve kahraman Önderimiz Atatürkün sa- yesinde tarihi yoluna devam eden va- tanımız Hatayın da istiklâlini koru- yacaktır.,, Lâkonik sütununda da ayni mevzu ile iştigal ederek, aynen şunları yaz- maktadır. “Fransa namuslu ol. Liberal bir devlet olduğunu ileri sürerek, bugü- ne kadar dünyayı aldatıyordun. Zul- mün meydandadır. Fransanın liberal bir devlet olduğunu bize öğreten ho- calarımız, bizi aldattıkları gibi, ken- dileri de aldanmışlardır. Cebir ve şiddet Hatayın temiz kan- lı Türklerinin vicdanlarını değiştire- mez. Hataylılar öksüz değildir. Türk milleti onların hâmisidir. Her türlü müdahalelere karşı koymıya kudreti- miz vardır. Hataylıların millt âmaline düşman olan hürriyet düşmanı Fransızlar. Bu noktayı iyi biliniz.,, Almanya Roma konuşmaları B. Stoyadinoviçin Roma ziyaretin- den bahseden Berliner Bö gaze- tesi diyor ki: “Bu ziyaret iki memleket arasın- da dostane iş birliği bağlarını takviye etmiştir. Zira, son anlaşmalar çerçe- vesi içinde Avrupa siyasetinin umu- mf meseleleri derin surette tetkik o- lunmuş ve italyan - yugoslav dostlu- ğ.mıun daha sıkı bir hale getirilme- si için yeni imkânlar yaratılmıştır.,, Büyük bir terakkı Germania diyor ki; “İtalya ve Yugoslavayanın karşı- lrklr kara ve deniz hudutlarını tanı- maya teahhüd etmeleri ve bir teca- vüz takdirinde mütacevize her hangi bir yardımda bulunmaktan kaçın- mak hüsusunda söz vermeleri, Adriya tik h da sükün yolunda ne bü- laşmazlığına tavassutunu da kabul et- tirememiştir. Fakat fransız hariciye nazırının seyahati, iki milletin itti- fakını takviye etmiş ve Bükreş'te ol- duğu kadar Varşovada da mevcud kor kuları gidermiştir. Polonya hüküme- ti, herşeyden korkmaktadır. Roman- ya da, şarkt Avrupayı garbi Avrupa- dan ayırabilecek her türlü kombine- y halif bul ktadır. Bay Delbos, B. Beck'i bu hususta temin etmiştir. Şimdi B. Antenosku'ya da aynı teminatı vereceğinden ve İnz"- tere ve Fransanın Avrupa meseleleri- nin “umumi bir hallini” arzu eden bir politika güdmekte olduğunu tas- rih edeceğinden şüphe edilemez.,, Romanya ve Yugoslavya hâlâ mütereddid Eko dö Pari diyor ki; “Bütün bu dekorlar ve ziyafetler arkasında, acaba ne gibi meseleler görüşülecektir? 1936 ikinciteşrininde fransız hükümeti, Romanya ve Yu- goslavyaya, Fransanın Çekoslovakya- ya karşı olan teahhüdlerini kendile- rine de teşmil edecek birer karşılıklı yardım paktı teklif eylemişti. Ne Romanya, ne de Yugoslavya, 7 mart 1937 den beri garbın yardımından şüphe ederek, bunu kabul edememiş- lerdir. Bugün de aynı tereddüdlerin- de devam etmektedirler.,, Milli köylü partisinin hareket tarzı karşısında B. Delbos'un seyahatinden bahse- den La Republik ve Eko dö Paris ga- zeteleri, milli köylü fırkasının B. Delbos şerefine tertib edilmiş olan resmi içtimaa iştirâkden — istinkâf etmeğe karar vermiş olmasından do . layı teessüf etmektedirler. B. Bek Fransa'nınsabrını sulistimal ediyor Eko de Paris, bundan sonra fran - sız - leh görüşmelerinden bahsediyor ve diyor ki : “Fransa, B .Bek'in siyaseti üzerin- de münhasıran ikna yoliyle tesir icra etmeğe kat'i olarak karar vermiştir.,, B. Bek Fransanın sabrını biraz sui istimal etmektedir. Maamafih Lehis- tan, feci dakikalarda_ Fransanın ya- nı başında bulunacaktır, Fakat Lehis- tan, Fransanın bu feci dakikalarıru- zaklaştırmağa çalıştığı sıralarda ek- seriya onunla beraber yürümektedir. B. Delbos Bükreşte de, bilhassa pek yakında yapılacak intihabat dolayı- siyle bir takım müşkülâta maruz kal - maktadır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: