7 Kasım 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AÇT ÇU ULUS Yabancı basında gördüklerimiz Paris - Londra mihveri ve Berlin - Roma mihverleri Zaman kcızonıhak başlıca endişedir zaman kimin lehine çalışıyor? Zaman kazanmak, bazı devletlerin bugün başlıca endişesidir. Tarihte misli görülmemiş azamette bir silâhlanma programının tatbikine girişmiş olan İngilterenin zaman kazanmak için bugün daha uysal bir politika güd- düğü daima iddia edilmektedir. Diğer taraftan İtalya ve bilhassa Alman- yanın henüz askeri sahada kâfi derecede hazırlıklı olmadıkları ve milli ekonomilerini milli müdafaalarının icablarına tamamiyle uydurabilmek için zaman kazanmaya çalıştıkları kanaatinin de sık sık ızhar edildiğini görüyoruz. Herkes zaman kazanmak, bu zaman zarfında biraz daha iyi ha- zırlanmak azmindedir. Fakat şu halde zaman kimin lehine çalışıyor? İşte La Röpubligue gazetesinde meşhur fransız politika muharrirlerinden Pierre Dominigue bu sualin cevabını bulmaya çalışryor: Almanyanın, zaman kendi lehinde çalışryormuş gibi hareket ettiğine inanıyorum. Fakat acaba Almanya bu hususta yanılmıyor mu? Geçen seneden beri kara ordumuz bakımından büyük terakkiler elde et- miş olduğumuzu kimse inkâr edemez. Havacılığımızın noksanlarından bu sütunlarda çok bahsettik; buna muka- bil, deniz kuvvetlerimiz 1921 den be- ri yeniden dirilmiştir. Gerçi henüz zırhlı itibariyle ihtiyacımız nisbetin- de unsura malik değiliz ve 35.000 ton- luk iki zırhlımızın inşası çok yavaş yürümekte ve muhtaç olduğumuz di- ğer üç zırhlıyı tezgâha koymaya cesa- ret edememekteyiz. Fakat ne de ol- sa burada da yokuşu tırmanmakta- yız. İngiltere beş senede 150 milyar harcıyacaktır; ne de olsa eski fakaf| sağlâm donanmasını desteklemek için tezgâhta 35.000 tonluk beş yeni zırh- hsı vardır; hafif filolarını takviye et- mek yolundadır; havada ise, Neville Chamberlain'in tayyare kuvvetlerini iki misline çıkardığını söylemesine imkân verecek şekilde bir gayret sar- fedildi. İberya yarım adasında bir yandan İngilterenin Portekizi tekrar ele al- mamiyle istifade etmiyorlar, fakat ne de olsa gitgide daha fazla istifade et- mektedirler, ve her şeyi söylemek lâ- zımsa, geçen senenin ilkbaharında ol- duğu gibi, artık askeri hazırlıksızlık ve sosyal karışıklıklar halinde sürpri- ze uğramalarına imkân yoktur. Bazıları bunun kâfi olmadığını söyliyeceklerdir; biz, herhalde, ümid- sizliğe düşmemek için bunun İlüzu- mundan fazla olduğunu söyliyece- Ziz., Avrupa'da X Bir italyan - alman taarruzu — Callus, Intransigeant'da şunları yazı- yor: Almanya, iki senedenberi sömür- ge istemektedir. Fakat şimdiye kadar bunları yalnız nutuklarla istemişti. Şimdi pozitif bir harekete geçmiye mi hazırlanıyor? Buna inanılabilir. B. Musolini'nin birdenbire onun yerini alarak, ona istediğini vermek lâzım ol- duğunu söylemesi normal değildir. İn- giltere derhal heyecanlandı ve B. Eden, kamoy tarafından tasvib edile- ceğinden emin olarak, cevab verdi. *İ- talyan hükümeti reisine açıkça söy- ledi ki kendisine aid olmıyan bir işe dığı öte yandan Franco ile bi tesis ettiği görülmektedir. Franko galib gelirse, İspanyanın yeniden in- şasını finanse etmek için İngiltereye dönmek iyetinde kalacaktır. karışmamaktadır, ve İngiltere bizzat yapmak niyetinde olmadığı tavizleri ondan istemek hakkını kimseye ver- memiştir. Açıkça, bu demektir ki: bi- 'Öyle ki üçüncü cephe t ldir ki yarın yalnız almanlarla italyanla- rın muhayyelelerinde mevcud kalsın. Polonya, Sovyet Rusyanın gitgi- 1 de uzak şarka doğru dönmesinden endişeleri teskin olduğu ve Almanya- nın emellerini bildiği için Fransanın müttefiki olan klâsik mevkiini yeni- den almak ister görünüyor. Bir an tereddüd geçirmiş olan Romanya ve Yugoslavya kendilerini — toplayorlar. Macaristan tehlikeyi anlıyor ve kendi memleketinde Almanyadan mülhem bir nasyonal - sosyalizme karşı şid- detle mücadelede bulunuyor. Maca- ristan ve ÂAvusturya, Roma protokol- ları tarafından frenlenmekte olmala- rına rağmen, gitgide Çekoslovakyaya dönmekte ve üç devlet Avrupa dra- mının vukua gelmesine ancak birleş- melerinin mani olabileceğini anlamış görünmektedirler. Bütün bunlar iyi alâmetlerdir. Netice itibariyle, diplomatik, eko- nomik ve finansal bakımlardan za- man İngiltere ile Fransanın lehine çalışmaktadır, fakat askeri bakımdan mesele daha su götürür şekildedir. Bununla beraber, hava ve deniz silâhlanmalarının bilhassa zenginlik ve endüstriyel kudrete dayanması do- layısiyle, Fransa ile İngilterenin bu sahada üstün olmaları lâzım geldiği- ni kabul etmelidir. Çünkü her şey- ze ver üzi söylüyorsunuz? Ya siz ne veriyorsunuz? Gerçi, hâkimiyeti hususunda en kanç olan, g lerinin her gün işaret ettikleri gibi, işlerine kimsenin karış hammül edemiyen bir devletin, kendisini doğrudan doğruya alâkadar etmiyen bir taleb için açıkça taraf tutması çok garibtir. Bu anor- mallik muhakkak ki bir şeyi haber vermektedir: Almanya ile İtalyanın Fransa ve İngiltereye karşı müşterek bir taarruzları. Plân meydandadır. Almanya Afri- ka'da arazi elde ederse burada mütte- fiki ile aynı olan bir politika güdecek- tir, ve fransız nüfuzuna muhalif bir italyan - alman nüfuzunun inkişafına şahid olacağız. Ergeç bir fırsatında bizi yakalryacak ve denize atmaya te- şebbüs edeceklerdir. Bu, Afrika'daki fransız impaartorluğuna karşı bir komplödür. Hiç bir zaman daha fazla ihtiyat, açık görüş ve sebata ithiya- cımız olmamıştır. Uzak şarkta x Çin'de sulh şayıaları — Deyli Herald'dan: Japonyadan tayyarelerin bombaları kadar mebzul olarak gelen bir şey de japonların bir sulh ıçin ya- lacak bir müzakereden kaç ya- den evel bu iki devlet denizde h ları tarafından aşılmamışlardır ; sonra bavada - malzemeler çabuk ihtiyarla- dığı için - kaybedilen zamanı çabuk telâfi etmek mümkündür. İngiltere ve Fransanın hasımlarında mevcud ol- mıyan petrol ve mazotu ellerinde bu- lundurduklarını da ilâve edeyim. Ordu mikdarı, kalitesi, silâh, mal- zeme ve kurmay meselesi olan asıl askeri meseleye gelince kurrmay ve askerin kıymeti bakımından korka- cak bir şeyimiz yoktur; mikdar bakı- mından İngilterenin ordusu olmadı- ğını unutmıyorum; fakat gene unut- mıyorum ki 110 milyon alman - ital- yana mukabil, bir harb halinde, 90 milyona yakın fransız, polonyalı ve çekoslovakyalı mevcud olacaktır. İm- paratorluğun kaynakları ve ingiliz ve fransız diplomasisinin bize temin etmesi lâzımgelen diğer müttefikler bu mikdarın haricinde kalır; nihayet unütmiyorum ki müdafaa vaziyetimiz mükemmeldir. Zaman garb demokrasilerinin le- hine çalışacaktır; söylenebilecek olan budur; bu devletler harb endüstrisin- de ve milli müdafaalarını hazırla- makta harb ritmi diyebileceğim bir hızı elde etmemiş oldukları için, he- nüz, zenginliklerine ve endüstriyel kudretlerine rağmen, zamanın kendi- lerine bahşettiği şanslardan henüz ta- cakları hakkındaki haber ve şayialar dır. Bu haberler, Uzak Şarkta vukua gelen müthiş hâdiselerin pek yakın- da iyi bir neticeye varacağı Üümidini uyandırmaktadır . Fakat Brüksel konferansının top- lanmış oldüğu şu sıralarda, ihtimal ki bu rivayet ve şayialar, devletlerin Çin'deki istilâ hareketine karşı akıl- larını çelmek için de çıkarılmış olabi- lir. 1931 - 32 Mançuri harbı ile bir kı- yaslama yapacak olursak, o zaman bu ikinci harbın da ne şekil alacağı hak- kında bir fikir edinmiş oluruz. O muharebe zamanında da japon. lar, harbın nerede ise bitmek üzere ol- duğu haberlerini ortaya çıkarır, böy- lelikle vakit kazanmış olurlardı. Her halde Brükselde barış yoluyla işi halletmek için hemen tedbirler a- hnmak kararı verilecektir . Bu kararların tamamiyle tesirsiz kalmaması için, saldırgana karşı eko- nomik bir takım tedbirlerin tatbiki ta- rafına gidilmesi faydasız olmıyacaktır. X İhtiyatkârlık siyaseti — Deyli Meyl'den: Bereket versin ki artık İn- gilterenin başka milletlerin işlerini, ih tilâflarını halletmek için maceralara girişmek devresi artık geçmiş bulu- nuyor, Dün Bay Eden, mecliste, başkala- rı tarafından yardım görmedikçe İn- giltere'nin artık siyasi polis rolünü ifa etmeğe devam etmiyeceğini ima et- miştir. Brüksel konferansına — gitmeden Hariciye nazırının kullandığı bu ihti- yatlı dil, milletin hoşuna gitmiştir, Halbuki bir takım kimseler, bu mem- leket €n zayıf bir halde bulunduğu sı- ralarda bile bu memleketi her tarafta maceralara girişmeğe, önüne Tastge- len milletle dalaşmağa sürüklemek is- temişlerdir. İngiliz kamoyu bü hususta Bay Eden'den de.ileri gitmektedir. İster yardım görsün, ister görmesin, İngil- tere, ingiliz milletini alâkadar etmiyen lelerde hiç bir müdahalede bulun- mamalıdır. Brüksel konferansı başlamadan, hariciye nazırımız, İngilterenin orada Japonya ile Çin arasında tek başına hiç bir müdahale ve tavassut işine gi- rişmiyeceğini açıktan açığa söylemiş- tir. Bay Eden, “Brükselde varılacak netice ne olursa olsun, bunun karak. teri, muhakkak, Amerikanın işbirliği yapmasına bağlıdır. İşte doğru ve isa- betli bir karar. Bunun karşısında solcuların Ja- ponya'ya karşı bizim tedbirler almağa kalkışmamızı tavsiye eden yaygaraları suya düşecektir. Bay Eden, sulhun, saldırgana kar- şı müttehid bir cephe alınması saye- sinde korunabileceğini de söylemiştir. Fakat İngilterenin bütün dünya sulhunu korumak vazifesini sadece kendi sırtına yüklenmesi de muvafı! değildir. Bizim kuvvetlerimiz, kendi milletimizi ve kendi mallarımızı koru: mak, muhafaza etmek için kullanıdlabi- lır. İster müttefiklerinin yardımı ol. sun, ister olmasın, İngiltere, yabancı- ların işine burnunu sokmamalı, bütün gayret ve küvvetini silâhlanma işine vermelidir.” Hollânda'da X Rotterdam limanı yangını — Rotterdam limanında zuhur eden bir yangında dört büyük antrepo kül ol- muştur. Yanan mallar arasında tütün, stearin ve kahve stokları ehemiyetli bir yekâün tutmaktadır. Zarar birkaç milyon filorini bul- X Üç senedenberi süren bir davâ — “Sion hekimleri protokolları davâsı,, diye anılan ve üç senedenberi devam etmekte olan bir zem ve kadih davâsı Bern'de nihayetlenmiştir. —Davâ ta bahse konan mevzu da yahudi a- leyhtarlığı idi. Mahkeme suçluyu her- hangi bir cezaya çarptırmamış olmak- la beraber kararnamede bu gibi neşri- yat aleyhinde çok şiddetli bir lisan kul lanmış ve İsviçre adliye ananesine muhalif olarak, beraetine hükmettiği maznuna mahkeme masraflarından bir kısmını ödetmiştir. Alman gazeteleri mahkemenin kararını memnuniyetle karşılamışlardır. Bir düğün sofrası Çekoslovakyanın Alt - Lundenburg şehrinde slovak âdetlerine uygun bir düğün yapılmış ve 150 kişi bu düğü- ne davet edilmiştir. Düğün sofrasında bir inek, iki dana, dokuz domuz, 64 kaz ve tovuk, 30 kilo balık yenmiştir. Hamur işi yemekler o kadar çokmuş ki, yufkalar arabalarla taşınmıştır. Harareti teskin için, yarım ton şarab, on fıçı bira içilmiştir. Düğün ziyafeti bir gün ve bir gece sürmüştür. Denizcilerin karadaki ömürleri Birleşik Amerika deniz bakanlığı geçenlerde bir istatistik neşretti- Bu istatistikten, karada yaşayan denizci- lerin ömürleri kısa, denizde vazife gö- renlerin ise uzun sürdüğü ve dolayı- siyle ölüm nisbetinin karadakilere gö- re daha az olduğu anlaşılmaktadır. İstatistikte yapılan mukayeselere göre, deniz erlerinin yüzde otuzu ka- rada ve çoğu motosiklet ve otomobil gibi, kazalar neticesinde ölmüştür. Ölenlerin yüzde onu kazalar netice- sinde can vermişlerdir. Hastalıktan kurtulanlar yüzde 50, - boğularak ö- lenler ise yüzde ondur. Boğulanların çoğu, leketlerine polis enstitüsü müzesinde türlü zamanların kı Yeniçeri devrinde falakacıbaşı, şatır, yeniçeri ağası, Karakullukçu neferi, bostancıbaşı, karakullukçu, karakullukçu çavuşu, karakullukçu zabiti MAF mezuniyetle gittikleri zaman kazaya uğramışlardır. Halbuki, donanmada vazife görürken boğulanların, nisbe- ti yüzde beşi bile bulmamaktadır. 3000 senelik bir ustura Geçenlerde Berlinin. meşhur Neu- babelsberg berber salonunda, baş ber- ber Reüz, müşterilerini, 3000 senelik bir maziye malik olan ve alman arke- oloğları tarafından son kazılarda bu- lunan bir ustura ile traş etmiştir. Tabii, bu ameliyeden evel usturanın itina ile biletilmiş olduğunu tahmin e- dersiniz. ğ*gw_ı':— aeti lli ddt İçek lti ei â Rumeli ve A Üniformalı polis âmir ve memurları sırasiyle ıi Bi asesbaşı, böcekçibaşı Plnecaket 'i zabtiyeleriyle zabiti, asakiri mansure zabiti ve neferi, Nizamı cedid zabit ve neferi yafeti (ang-Kay-Şek Basel konferansındarn .. . * ümidli Çindeki korkunç harb, her güf tan bir şiddetle inkişaf ettikçe, is kindeki sarayında 400 milyon mukadderatına hükmeden adamifi zerine dünyanın dikkati, daha W” bir ehemiyetle çevrilmektedir. — Çang - Kay - Şek, japon iin,i na uğrayan Çine mutlak surett€ kimdir. İsteseydi, belki Japon son taleblerini de milletine kabi tirerek sulhu kurtarabilirdi. artık bıçak kemiğe dayanmış, V;: ne pahasına olursa olsun sulh tarı olan Çang - Kay - Şek de J*P' yanın ağır şartları karşısında h’ tercih etmiştir. | Çinin hakiki hâkimi olan mîâ bu harbın akıbeti hakkında ne nüyor. Paris - Soir'ın muhal'l'i"ı verdiği beyanattan fikirlerini Ö nebiliriz: Çang - Kay Şek dw# ki: “Mücadelenin arzedeceği safi lar ne olursa olsun, japon teca'ü nün en kati neticesi, her şeyden Bi Çinin birliğini sağlamlaştırmak caktır. Buna emin olmak için, ilk ğgünlerden itibaren, en uzaklafi! varıncaya kadar bütün eyaletlerin' ker toplamak ve cepheye göuı:lc!'ıd hususunda biribirleriyle rekabet ed lerini görmek kâfidir. Halbuki bit yaletlerden bazıları binlerce kiloff re mesafededir. Japonya, uyanış ve birleşme un: lerimizi yıkmak için bizi haksız harba sürükledi. Fakat ancak bul” tam bir surette ikmalini tacile © vaffak olacaktır. | Çin, her neye mal olursa OM memleketin modern organizasyon'd sona erdirmeye karar vermiştir. Bİ kaç senedenberi gösterdiği met0f gayretlere, şaşmadan devam ed! K tir. Hiç bit şey, hattâ geçici bir darbesi bile, onu, her gün biraZz | ha büyük bir hızla, çizdiği plâna K gun olarak milletin yeniden in! çalışmaktan alıkoyamıyacaktır. h—j Bu sene terakkilerimiz daha i bir tempo almıştı. Harb, tabifdir vazifelerimizi pek çok güçlegüd tir. Fakat Çin milletinin vatan verliği öyle ateşli, maneviyatı © y dar yüksektir ki, bu güçlükl/ix. vaneceğimizdear am-i-'> bi ütün dost milletlerle itimadı * elbirliğiyle, medeniyetin fasrlasıf kişafına kendi hesabımıza hizl!", bulunmak istiyoruz. Aynı zal”.ııı ve her şeyden önce istiklâlimizi rumak ve hayat şartlarımızı ıslah v mek istiyoruz. Milletimizi ye!“d inşa etmek istiyoruz. Bu sulh e”'v de, cephedeki kadar cesur olacağ!” Çin hükümeti ve bizzat ben:J çok defalar beyan ettik ki, yaptığ şekilde japonlara mukavemet cüîi' le yalnız kendimiz için, kendi vafi nımızı korumak için değil, ayni manda mukaddes bir dava uze:.* muahedelere hürmeti, yemine sa ti müdafaa için çarpışıyoruz. DÜ da adaletin zaferi uğrunda mücâ' j ediyoruz. Bize istiklâlimizi garanti edef kuz devletin muahedesi, bizi haf”' masun tutması lâzımgelen Briaf” Kellog misakı, dünya sulhunun "| tün temellerini sarsmadan yırtılıd'w Bütün — muahedeler — mütesanid” Bunlardan birine tecavüz eden h€f ne dokunmuş demektir. İşte bunut çindir ki japon tecavüzünün, vld, mızın birliğini ve istiklâlini yı' bırakarak derhal sona ermesini " | yoruz. Dokuz devlet konferansı yıkj Brükselde açılacaktır. Biz bütün ı-J liler bunun güzel neticeler vere” | ümidindeyiz. Büyük devletlerin yapması Jlâzımgeldiğini söylet bana düşmez. Muahede çok sar” ve herbirinin hak ve vazifelerini Tih surette tesbit etmektedir. İ Harekete getirildikten sonrâ letin, hedefine varmadan duraf” cağı kanaatineyim. İ Biz, Çin, sulhçu bir milletiz: tün şarklı milletlerin bizim mızdan olduklarına eminiz. Aj saati çalacaktır. Biz, kendi hell”/ za, hakkın davası tam zafere ef | dikçe fedakârlıklarımıza devâff mek kararındayız.., b Ç - *j. Alantarı Vergi memurunuü yarâlayan adam İstanbul, 6 (Telefonla) — maliye memurlarından Ömer bü kazanç vergisi borcu olan manav "j tafanın dükânını ararken G # kahveci Muhiddinin kahvesint 'j mış birdenbire Muhiddinin f na maruz kalmıştır. Yapılan 4 ta Muhiddinin gizlice kahvedt © ve eroin sattığı ve vergi memurt”| polis zannederek hücüm ettiği C edilmiştir. Suçlu cüğmü meşhlld dei umumiliğine verilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: