- 25-3-1937 ——— Mısır hududunu Tunüs hududüna - bağlayan 1812 kilometrelik asfalt yolu gösterir harita Afrikada üç rakib: İngiltere, Fransa, Italya Bay Musolini, Afrikaya yaptığı se- yahat esnasında, Mısır hududunu Tu « nus hududuna bağlıyan 1822 kilometre uzunluğundaki yeni sahil yolunun açım törenini de yapmıştır. Büyük sömürge eserlerinden biri olan bu yolu inşa için, takriben 2.200.000 metre mikâbı toprağı yerinden oynatmak icab etmiş ve yüz « Jerce kilometre boyunca 924.000 metre mikâbı taş döşenmiştir. Bu iş için 100 silindir makinesi, 100 kamyon, 30 oto. mobil, 1000 küçük vagon, 70.000 metre rtay, 25 lokomotif kullanılmıştır. Bu iş« te 21.400 işçi çalışmıştır. ki, bunların 800 ü italyandı, Yolun inşa çalışmaları- nı on iki ayrı teşebbüs, hükümetin kont« rolü altında, paylaşmışlardır. Bu eserin meydana getirilmesi pek de kolay olmamıştır. Her şeyden evvel, Afrikanın kızgın — ve eri güneşine mukavemet edecek bir asfalt terkibi bulmak icab etmiştir. Sonra, insansız ve — —. Busuz çöller boyunca binlerce kişilik iş- * X â j $ — Memleketinin mukadderatını Almanya çi kafilelerini, tıpkı bit ordu gibi bes « lemek ve su ihtiyacını temin etmek bir — çok güçlüklere ve masraflara yol aç - mıştır. İşçiler inşaat esnasında, kolay- ca nakledilebilen çadırlarda ve tahta ba- rakaalrda barınmışlardır. Akdenizde işbirliği ve İtalya » Fransızca “Tan' gazetesi B. Muso- — İini'nin Libya seyahati hakkında bir başmakale yazarak diyor ki: — B. Musolini'nin, italyan emperya - lizminin bütün gösterişini taşıyan mu- — azzam bir mizansen içinde yaptığı Lib- ya seyahati, Duçe'nin, Fransa ile faal, devamlı bir işbirliği kurmak hususundaki fikirlerden ve “hattâ sulhun devam ve kuvvetlenmesi - nin en emin garantisi olarak görülen - Akdeniz ve Afrikada üç devlet :;'/'rii ği düşüncesinden gittikçe uzaklaştırıcı ve kati bir vaziyet almış olduğunu te - yid edecek mahiyettedir. Faşist hükümetinin, ağır neticeleri. ni şüphesiz müdrik bulünınakla 'vera - ber bugün üzerinde yürüdüğü bu yola atılmak için tereddüd ettiği zannolu - nuyordu. İngiltere ve Habeş harbı, ve bu harbın enternas- yonal politika üzerinde yaptığı ıhtilât- İr tesirler yeni İtalyanın hareketini ta- cil ettirdi. Hâdiseler, Duçe'nin nihayet son ka- Tarını verdiği, ve Avrupa'da bir gün ge- lip yalnız başına kalacağı korkusundan le birleştir. bunu da Berlin ile — Roma aras nda evvelce'tasarlanmış — ve şimdiye kadar yalnız Hitlerci Almanya- nın faydalandığı bir politika arkasın - dan yaptığı, ve nihayet hiç kimseyi teh- did etmediğini ve her milletle işbirli; yapmağa hazır olduğunu söylemekle be- Taber son oyununu da oynadığı zannını verecek mahiyettedir. Deyli Telegraf muharrirlerinden Jane Soames bu yol hakknda, yerin- de yaptığı tetkikleri gazetesinde yaz- mıştır. Bu yazıyı alıyoruz. i talya, 1912 senesinde Trablusu türklerden aldığı zaman memle- ketin idaresi yolunda değildi ve hudud- ları iyice tayin olunmamıştı. Memle- ketin zabtından senelerce sonra Kont Volpi 1921 senesinde umumi vali tayir olunduğu zaman da memleketin ancak sahildeki ova kısmı italyanların filen elinde bulunuyordu. İtalyanın Trablusu tesirli ve fili bir surette işgali ancak bu tarihten sonra başlamıştır, diyebiliriz, Memlekette yol yoktu, münakale va- Bıtası yoktu. İç taraflar isyan halinde i- di. Trablus garbin altmış mil cenubun- da bulunan halka itimad etmek imkânı yoktu. İtalyan başbakanı B. Musolininin son defa Libya'ya yaptığı seyahat, ve italyan deniz kuvvetlerinin bü- yük manevralarında bulunması Avrupa basınında türlü türlü tef - sirlere yol açmıştır. Hakikaten İtalyanların Tunus'tan Mısır hu - duduna kadar yaptırdıkları yol hem ticaret hem de askerlik bakı - mından çok ehemiyetlidir. Bu mü- nasebetle Avrupa gazetelerinden Musolininin son seyahati hakkın - da yazılan bazı yazıları alıyoruz: *Her ne kadar bu isyanlar 1929 sene- sinde bastırıldı ise de bunun ufak tefek akisleri dört sene evveline gelinceye kadar devam etti. Bu sebeble gayet çe- tin, susuz ve yolsuz toprakları olan bu memleketi yola getirebilmek için uzun bir müddet çete harblerine devam et- mek lâzım gelmiştir. Bu sıralarda ital- yanlar, isyan çıkan mıntakalarda gayet şiddetli cezalar vermekten de geri dur- mamışlardı. Bütün bu işler yapıldıktan sonra en mühim mesele olarak ortada münakale meselesi kalıyordu. Libya haritasına ba- kacak olursanız, bunun bir çok yerleri- nin çöl olduğunu görürsünüz. Sahilde iki mümbit kısım vardır ki bunun ara- sını da yine kurak bir çöl bölmektedir. Bundan dolayı Trablus şehri ile Binga- zi arasında şimdiye kadar, gidip gelme- ler ya hava, yahud deniz vasıtalariyle yapılırdı. 1934 senesinde italyanlar, Mısır hu- dudundan Tunus hududuna kadar geniş bir yol yapıp ikiye bölünmüş olan sö« mürgelerini birleştirmeğe karar vermiş« lerdi. Şimdi bu yolun inşasr tamamlan- mıştır. İşte bu yol şimdi Bay Musoli« ni tarafından açılacaktır. Eski romalılar büyük yollar yapmak- Nasıl tefsir ediliyor? © B. Musolininin - Libyaseyahati la şöhret kazanmışlardı. Şimdi de faşist- ler onlardan bunu tevarüs etmiş olmak- la öğünmektedirler. Tarihten önceki zamanlarda bile kara- dan geçilmesi imkânı olmayan bir sahada böyle büyük bir yolun * inşasını, tarihi bir hâdise olarak kutlamak imkânsız değilse de bunun sırf ekonomik bir se- beble yapılmış olduğuna inanabilmek güç ve zamanla bunun sabit olması da şüphelidir. Bu yeni yolun plânı yapıldığı zaman Trablus ve Misratayı Tunus hududu- na, Bingaziyi Ageyla yolu ile Derneye bağlayan muntazam yollar vardı. Yal- nız Sirte körfezinin etrafında Tobruk'- dan Mısır sınırına kadar 813 kilometre- lik bir saha yolsuz bulunuyordu. Bu kısmı da yeni yapılan yola bağ- lamak düşünüldüğü için bu iş yarım milyon ingiliz lirasından fazla masrafa mal olmuştur. Bu yol tamamlandıktan sonra tarihte hiç imkân altına girme- miş bir iş, Nil boylarından Atlas okya- nusu sahillerine karadan seyahat etmek mümkün olacaktır. Bu yol inşa halinde iken oralardan geçtim. İşçilerin çoğu kırmızı sarıklı ve yağız çehreli arablardı. Bu işçiler mecburi bir hizmete alı- narak çalıştırılmıyorlar, günde kendile- rine beş, altı liret gündelik verildiği ve bu para bu yoksul memlekette yüksek bir ücret olduğu için işçi bulmakta müş- kilât çekilmemektedir. B u tarafları gezerken vaktiyle or- du tarafından yapılmış eski bir yol üzerinden dağlık bir sahaya çıktık, Buralarda bir zamanlar dehşetli muha- rebeler olmuştu. Orada, hareket halin« 'de bulunan ve tabit manialardan fayda« lanan bir düşmana karşı durmanın ne kadar güç olduğunu düşündüm. Şimdi üzerine bir beton köprü ya- pılmış olan Vadi - el - Kuf isminde bir yere gelmiş bulunuyorduk. Yol, bir taraftan zikzaklar yaparak tepelere doğru gidiyor, bir taraftan da boğazın içine iniyordu Bir isyan zamanında bir italyan kı- tası burada pusu kurmuş olan yerliler tarafından son neferine kadar öldürül- müşlerdi. Bu yolun bir kenarında bulu- nan bir kayanın üzerine bu act hatıra- yı anlatan bir plâka konulmuştu. Biraz daha şarka dönüp Derne üze- rinden denize doğru inerken bir arab çocuğu önümüze çıktı. Çocuk yolun or- tasında durarak ellerini havaya kaldır- mıştı. Telâş, korku ve heyecan içinde anlayamadığımız kelimelerle haykırıp duruyordu. Arabamızı durdurduk ve hâ- disenin ne olduğunu anlayabilmek için indik. Bizim kendi dilinden anlayama- dığımızı gören çocuk, eliyle karşı taraf- daki tepeyi gösterdi. Orada aşağıda ka- zılmış bir topraktan yukarıya doğru bir çok arablar hızlı hızlı tirmanıyorlardı. — Her halde bir kayayı dinamitledi- ler; şimdi kaçıyorlar; bu iş tamalanın- caya kadar buradâ kalmalıyız; ileri git- mek tehlikeli olacak. Üstü başı kirli, küçük dostumuz ni- hayet ne demek istediğini anladığımızı görünce çok sevinmişti. Ben, bu çocukla birlikte manzarayı daha iyi gö- rebilmek için bir kaç yüz yarda yan ya- na yürüdük. Çok geçmeden müdhiş bir gümbürtü oldu; topraklârın ve taşla- rın havada uçuştuğunu tepenin bir kıs- mının yuvarlandığını gördük. Sonra biz, yolumuza devam ederken küçük arab çocuğu infilâkın olduğu ye- ri yakından görmek üzere o tarafa doğ- ru seğirtiyordu. Bu yolun geriye kalan 500 millik kısmını tamamlamak - için büyük bir süratle çalışılıyordu. Yağmur az yağdığı, iklim çok kuru olduğu için bu- rada yol yapmak ziyadesiyle kolaylaş- maktadır. Çünkü günün birinde bir sel, bir tufan çıkıp yapılan yolun bozulması- na imkân yoktur. Bu yüzden yolun ü- zerinde, uzun zaman, tamir ihtiyacı da duyulmaz, Bu yeni yolun bir çok yerlerinde yu- nanlardan, fenikelilerden, romalılar- dan kalmış bir çok harabeler vardır ki bunlar turist için çok cazib manzaralar olacaktır. Bu harabelere bakan bir göz, Lib- ya'nın bir zamanlar çok zengin bir memleket olduğunu ve bugünkü nüfu- sundan çok fazlasını refah içinde besle- diğini görür. Bay Musolini'nin Avrupa gazetele- rinde türlü türlü tefsirlere yol açan son seyahatinin sebelerinden birisi yeni bir yolu açmak olduğu anlaşılmaktadır. B. Musolini Trab usda arablar tarafından nasıl karşı'andı Musolini için sokaklara gerilen arabca levhalar İtalya Başvekili Bay Musolini Trab- lusgarb'a gitti, döndü. Bu seyahatin bütün atfsilâtı gazete ve ajanslarda 0- kunmuştur. Burada size, kısaca, faşist liderinin üstün esreli dille, naslı karşı- landığını gösteriyoruz. İyi arabça bilen bir zatın yanlış ol- duğundan bahsettiği bu iki levhadan birisi “yaşasın faşizmin müessisi”, ö- tekisi “yaşasın lider ve imparatorluk Müessisi” diyor. İtalyanın islâm dostluğu politikası Fransızca Tan gazetesinin Roma mu.$ biri, gazetesine bu mesele hakkın- da yazdığı yazıda şöyle demektedir: Duçenin yakınları, B. Musolininin “islâmın hamisi,, unvanını taşımak ni- yetinde olmadığını tebarüz ettirmekte- dirler. Sömürge bakanı Mareşal Bal- bo'nun beyannamesinde zikri geçen bu SPOR |Hukuk Fakültesi Ziraat Enstitüsü talebeleri maçı Ankara yüksek mektebleri arasında: ki spor temaslarının bir güzel eserini de dün Ankara Gücü sahasında seyreta tik. Üç gün evel Hukuk fakültesi, Yük« sek ziraat enstitüsü ve Gazi Terbiye enstitüsü talebeleri arasında yapılan voleybol maçlarının tafsilâtını ticelerini bildirmiştik. Yüksek tahsillerini yapan gençleri. miz arasında yeni bir kaynaşma ruhu yaratan bu temaslar çok faydalı olmak- tadır. Dün Ankara Gücü sahasında saat 16 da Ankara Hukuk fakültesi ile Yüksek Ziraat enstitüsü gençleri arasında ya- pılan futbol maçı da çok güzel ve nezih oldu. Uzun zamandanberi başlarını kitab- lardan kaldırıp da ayaklarını topa vur- maya vakit bulamamış gençlerin oyunu, geçen bayramda seyrettiğimiz tekaüdle- rin maçından pek farklı değildi. Fakat yavaş yavaş açıldılar. Ve oyunun son- larına doğru zevkli bir hava yaratmağa muvaffak oldular. Ziraat Enstitüsü talebeleri hukuk- çulara nisbetle daha güzel oynuyorlar. Etraftan: — Zaten onların spordan başka işle- ri güçleri yoktur, gibi sözler duyulu- yor, Hukukçuların zaifliği mazur gös- terilmek isteniyordu. Neticede 1-4 Hukuk fakültesi saha- dan mağlüb vaziyette çıktı. Sporu ve gençliği seven ve koruyan Tüze bakanımız B. Şükrü Saraçoğlu bu maçların galibi için güzel bir kupa vâ- detmiştir. —<v—— —— ve ne- tabir şahsi bir şekilde kullanılmıştır. Duçe, pek tabii bir şekilde, ancak Lib- ya ve Etyopyanın “Roma kanunu al- tına konulan” müslümanlarının hamisi olmak tasavvurundadır. Şu halde bazı ecnebi gazetelerinin dedikleri gibi son seyahatte esrarlı bir taraf yoktur. Bu seyahat tamamiyle normal bir karakter taşımaktadır; Hali- fe Ömer'in kılıcının taklidi olan islâ- mın kılıcına gelince, bu ancak dekora- ve hiç bir politik manası yokmuş. Prens Karamanlı bu kılıcı, Duçe'ye, ancak müslümanlara tif bir sembolmüş tazyikler yapan habeşler üzerindeki za- ferlerinin bir hatırası olarak vermiş! İfratlı görünen bazı ecnebi reaksi- yonları, Duç2'nin yakınlarınca, ital- yanlarla müslümanlar — arasında teza- hürlerin mana ve şümulünü tahrif mak- sadiyle yapılmış addedilmektedir. A- şikâr olan şudur ki, İtalya, her şeyden önce kendi müslüman tebaalarının sa- dıklığını temine çalışmaktadır. Bu is- tikamette, imparatorluğunu sağlamlaş- tıracak bir askeri politika takib edi- yor. Mısırın karşısında Libyanın stra- tejik vaziyeti, şimali Afrika sömürge- lerinde İtalyanın müslüman dostu bir takib etmesini zaruri kılmak- İtalyanın müslüman dostu tezahürle- rinin müslüman âleminin muhtelif kı- sımlarında tesirler yapması büsbütün imkânsız değildir. Fakat bu tesirler herhalde yerli halkın Libyadaki'ere na- zaran daha fazla inkişaf içinde bulun- dukları fransız şimali Afrikası vaki değildir. Kemalist rejimin için eski islâm ananeleriyle alâkasını kesmiş ol- K aç r duğu Türkiye için de mevzuu bahsolamaz. Buna mukabil, bu tezahürler, bir de- receye kadar Filistinde - burada ital- yanların müslüman dostu politikası a- çık bir antisemitizm telakki edilebilir- se, Maverai Şeriada, Yemende, Hicaz- da, yani ingiliz ve italyan politikala- rının biribirleriyle rekabet halinde bu- lundukları ve bazı nasyonalist cereyan- ların ingiliz sömürge bakanlığının mu- halefetiyle karşrlaştığı memeketlerde tesir icra edebilirler. Unutmıyalım ki, Afrikadaki zafer- indenberi, italyan Kızıldeniz'deki va- ziyeti eskisinden bambaşkadır. Dünya- nın bu mıntakasında, Hindistan yolu- nun ve hassas noktasında İtalyanın müslüman dostu bir politika takib et- mesi, İngilterenin yahudi dostu politi- kası karşısında beklenmedik inkişaflar gösterebilir. «