“EERYE İN gA” ULUS Hikâye Tasavvur ettiğiniz gibi — İngiliz hikâyesi — Stuart Martin'den N( alnız Clapham'da durarak Wal - | sefer, baştan çıkacaktı, İşsiz güçsüz süratli bir hayat ise sizin için bir facia olacaktı. terloo'ya giden yarı trende karşı karşıya oturmuşlardı. Kompartimanda yalnızdılar. Yaşlı- ca olanı bir gazeteyi açıp yapraklarını kaldırmış, okuyordu. Gencin gazetesi yoktu; yanı başında çantası duruyor - du, Genç adam sordu: — Lütfen saati söyler misiniz? Cevab çıkmadı. Genç adam, bir dakika kadar bekle- di; tekrar sordu: — Efendim, lütfen saati söyler mi- siniz? Yaşlı adam, gazetesinin bir sayıfa- sını çevirdi; hidedtlice bir hareket gös- terdi; fakat gene aldırış etmedi. Üçüncü defa aynı ricada bulunan genç adamın sesi o kadar yüksek çık - mıştı ki karşısındaki bunu da duymaz- lıktan gelemedi: — Birinci defa söylediğiniz zaman da duymuştum, dedi ve gazetesini diz- lerinin üzerine koyup gence hiddetli gözlerle bakarak sözüne devam etti; — Şimdi size niçin cevab vermedi « ğimi söyliyeceğim. Cebinden piposunu çıkardı ve söy- liyeceği sözün ötesini " düşünüyormuş gibi ağır ağır onu doldurdu. — Bu hareketim size yaptığın işin ne demek olduğunu anlatmak - içindi. Bu yolda benimle lâkırdıya - girişebil- mek için birçok vesileler aradınız. Halbuki ben, sizin burada bulundu- ğunuzun farkına vardığımı bile belli etmek istemedim. Kibrit istiyecekti- niz, önledim; havadan bahs açmak is- tiyordunuz, meydan vermedim, Size karşı daima sustum. İsminizi bilmiyorum. Onu öğrenmek de iste- mem. Sebebini şimdi söyliyeceiğm. * Bir müddet piposunun dumanları- nı savurdu. Genç adam da bir siğara yakarak dikkat kesildi; dinliyordu. — Size saati söylemeyişimin sebebi şuydu: hatırımdadır: ilk defa benden kibrit istediğiniz zaman kızım yanım- daydı. Size kibrit vermemeğe karar verdikten sonra onun gidip geldiği tre- ni de değiştirttim. Eğer o zaman cevab vermiş olsay - dım, aramızda bir ahbablrk kurulmuş o- lacaktı: Belki de olur olmaz yerlerde biribirimizle buluşacaktık. Bir gün sizin fena adam olmadığı - nıza kanaat getirecektim. Bir akşam sözleşip içki içmek üzere bir otele gi- decektik. Ben, bir kadehten fazla içki içmem. Fakat senin hatırın için belki de birkaç tane yuvarlıyacaktım. Ondan sonra geceyi bizde geçirmek üzere sizi evime davet etmekliğim de ihtimal içindeydi. * Evime geldiğiniz zaman benim pa - rasız olmak üzere bric oynaamğa me - raklı olduğumu öğrenecektiniz. Fakat malüm ya bu oyun, dörf kişi bulunmak- sızın oynanamaz, Karımla kızım da'yüna girecekler, böylece dört kişi olacaktık. Kızımla siz muhakkak ortak olacaktınız. Bu, bir hayal değildir; bir pıikplo_ıı kanunu « dur. Bunun neticesinde, belki de, kızıma âşık olacaktınız. Çünkü kızım dünya - nın en tatlı, en sevimli ve güzel kızla- rından birisidir. Fakat masumdur ve hanım hanımcık, evde yetişmiş bir kız- cağızdır. Dünyanın ne-olduğunu, han- yayı konyayı bilmez. * Bir defa onu sevdikten sonra evimi- zin püsküllü belâsı olacaktınız. Bir gün evlenmek için kızımı benden isti- yecektiniz; ben de reddedecektim. Ondan sonra hayat benim, karım ve güzel kızım için bir gaile olacaktı. Bir taraftan kızıma olan sevginiz, bir taraftan da benim muamelelerim - den duyduğunuz iztırab o kadat sizi sarsacaktı ki artık işinize devam etme- meğe başlıyacak, oradan kapı dışarı e- dilecektiniz. Şimdi cevab vermemekle sizi bir fe- lâketten kurtarmış olduğumu anlı « yor musunuz? 'Genç adam: — Devam ediniz, dedi, biraz sonra Clapham'a varmış olacağız. — Şimdi evden çıkmayan kızım, bu Şimdi ben, kızımı temiz ve rahat ya- şatabiliyordum. Fakat siz iyi giyine- miyecektiniz bile, İkiniz de sefil bir vaziyet içinde kendinize kıymağa kal - kışacaktınız. Bu yüzden benim - başım da belâya girecekti. Şimdi yirmi bir yaşında olduğu halde biraz daha yaşlı görünen masum kızım... — Ben burada iniyorum, diye genç adam, yaşlının sözünü kesti. Aşağıya indi ve trenin basamağında sözüne de- vam etti: — Dediğiniz çok doğrudur, sizinle konuşmağa çalışmamın sebebi, gerçek- ten, kızınızla sevişmek içindi — Tam tasavvur ettiğim gibi... yaşlı adam. — Görüyorsunuz ki dediklerinizi kabul ediyorum. Tasvir ettiğiniz bric partisi beni fazla alâkalandırdı. Doğru, kızınızla ortak olacaktım; ortada para varsa sizden bir hayli para kazanmağa da çalışacaktım. Görüyorsunuz ya, ta- savvurlarınıza ilâveler de yapışcıum, — Fakat kızımla sıkı fıkı olmanıza mani olacağmı unutuyorsunuz. Tren harekete başlamıştı. Fakat genç adam, yanında yürüyerek ve hızlı hızlı konuşarak sözüne devam ediyor - du: — Lâkin kızınızı tek başında tren- de gördüğüm gündenberi — sevdiğimi unutuyorsunuz. Sizin ona trenini de « ğiştirttiğinizi öğrenince onu, tek başı- na gittiği trende buldum. Ne zamandan beridir, beraber gidip geliyoruz. Ak » şamları için de buluşmak üzere fırsat- lar bulduğumuz oluyor. , Yaşlı adam, elindeki gazeteyi indir- di. Genç adam, daha hızlı söylüyordu: — Yirmi bir yaşında bulunan ma - sum kızınız, evlenme teklifimize sizin mani olmanızı istemiyordu. Bugün si- zinle söz açmağa çalışmam, bu mese- leyi konuşmak içindi. Tren hızını aıttırınca genç adam basamaktan atlamak mecburiyetir.de kalmıştı. Yaşlı adam başını çıkararak dedi . bağırdı: — Neler söylüyorsunuz? Genç de yüksek sesle cevab verdi: — Şimdi kendisi bekleme yerinden çıkıyor. Buradan belediyeye gidece - ğiz; nikâhlandıktan sunra tatlı bir bal ayı geçireceğiz. Belki günün birinde siz annesiyle birlikce bizim apartıma- na gelirsiniz de bir t1.c partisi yaparız. Nasıl bu, hayalden daha iyi değil mi? Tren uzaklaşınca genç adam, bek- leme yerindeki mahcup tazenin yanı- na koştu. Kız: — Sevgilim, dedi, o kadar çok bek- lettin ki bir kokteyl içmeğe mecbur ol- dum. Münakaşayı adamakıllı uzattın. İşi sonradan öğrenir, hayretler için'de kalırdı.. — Haberi aldı, sevgilim, şimdi ko- şalım, Viktorya treni geliyor. Yemeği Brighton'da yedikten sonra daha ev - lenme memuruna telefon edeceğiz. ULKU | HALKEVLERİ MECMUASI Dokuzuncu cildin ilk sayısı olan 49 uncu numarası çıktı. Bu sayının içindekiler: B. Şükrü Kaya'nın ve Nafi A. Kansunun halkevleri yıl dönümü törenindeki nutukları. Türkler ve şimali Asya sanatının buz devrindeki menşei “Yosebh Strzygowski,, — Halkevinin çocu- Behçet Kemal Çağlar. — Hükümdarlara çıkışan şairler , Nihal Sami Banarlı — Osmani» im- paratorluğunda çiftçi sınıfların hu- kuki statüsü, Ömer Barkan — Or. ta zaman türk - islam dünyasında maliye Prof, A. Mez — Ana yasa- mızda değişiklik — Sağlık bakımın-| Bibliyografya, Halkevi haberleri Ülkünün 88 sayfalık bir sayısı dan spor ve biz (Dr. Hayri Kaleli) 25 kuruştur. SPOR 15-3-195/ - Dünkü maçlar Ankara Gücü - Gençler B. ı. v e Dün güzel bir bahar havası içinde Ankara sporcuları günlerdenberi heye- canla bekledikleri maçı seyrettiler. Mu« hafız Gücü alânında Ankara Gücü - Gençler Birliği takımları Ankara bi- rinciliği için karşılaştılar. Tam 14.40 hakem beşiktaşlı Hüsnü, iki yan hakemi ile ortaya çıktı. Taraf. larır çağıran düdüğünü çaldı. İki takım ikişer sıra olduklarr halde koşarak sa- haya geldiler; halkr selâmladılar. Ankara Gücü Osman - Ali Rıza, Enver . Musa, Semih, Bilâl - Abdi, Muhiddin, Yaşar, Fahri, Hamdi. Gençler Birliği Rahim - Kadri, Halid - Ahmed, Ha. san, Keşfi - Selim, Salâhaddin, Rasim, Niyazi, İhsan. Maç, tam 14.50 Ankara Gücünün vuruşiyle başladı. Güneş ve hafifçe e- sen rüzgâr gücün aleyhine idi. Top daha haf hattına gelmeden Genç- lerin ayağına geçti. Hasanın bir - pa. sından sonra sağ açık Selim taç çizgi- si hizasında ilerledi. Enverle karşıla- şınca uzun bir vuruş yaptı. Top kale- nin üstünden dışarı gitti. Bunu soldan ikinci bir akın takib etti. Gençler Bir- liği akıncıları biraz da -rüzgârın yardı- mından faydalanarak Ankara Gücü ya- rı sahasından ayrılmıyorlardı. Altıncı dakikada güç sol açığı Hamdi güzel bir sürüş yaptı. Ceza sahasına yakın gelin- ce topu Abdiye kadar gönderdi. Top- avut oldu. Gençler Birliğinin golü Oyunun bu dakikalarında Gençler Birliğinde göze gö i vardı.. Durmadan akın yapıyorlar fakat bundan bir netice hasıl olmıyordu. Ni- hayet on beşinci dakikada Niyazı, İh- san paslaşarak güç kalesine kadar in- diler, Kaleci karşılarına - çıktı, Topun falsosu dolayısiyle tutamadı. - Rasim plase ile boş kaleye bitinci gölü attı. Bu gol'oyuna hız verdi. İki taraf da güzel oynamağa başladılar. 18 inzi da. kikada Hamdinin tek başına bir ilerle- yişini Ahmed güçlükle durdurabildi. Gençler Birliği forvetleri de dur- madan fırsat kaçırıyorlardı. 25 inci da- kikada ceza sahasına yakın bir yerden Hasanın çektiği firikik kale di - reğinin çok üstünden aştı. 30 uncu da- kikada güç aleyhine bir korner daha ol- du. Selim güzel ortaladı. Fakat hakem Ihsana faul verdi. 31 inci dakikada Gençler aleyhine olan bir firikiki musa attı. Bugün iki taraf ta firikikten faydalanamamayı kararlaştırmışlar gibi bu fırsatta kaçtı. Rüzgâr biraz durdu. Takıınlarda can. landılar. Bilhassa güçlüler 4 - 5 dakika süren tesirli akınlar yaptılar. 40 ıncı dakikada Rahim Abtinin bir şütünü zor- lukla tutabildi. 42 inci dakikada Muhid- dinin bir tereddüdü Gençler Birliği. ni bir golden kurtardı. Selimin Salâhaddinle birlikte yap- tıkları bir akın sonunda Rasi - min yavaş hareketi de aynı şekilde bir fırsat kaçırırlmasına sebeb oldu.. Top soldan gençlerin kalesine doğru gider- ken hakem devre sonunun bittiğini bil- diren düdüğünü çaldı İkinci devre Bu devrede güneş ve hafif rüzgâr Gençler birliğinin aleyhine idi. Oyuna Gençler başladılar. Top İhsanın ayağıy- le ceza çizğisine kadar indi. Ali Rıza güzel bir kesişle bu akına mani oldu. Oyun onuncu dakikaya kadar denk geç- ti. Ondan sonra güçlüler ağır basmağa başladılar, Çünkü Gençler Birliği iki içi geriye almış, daha ziyade müdafaa yapıyordu. Bu vaziyet kale önünün karışması- na sebeb oluyor; bekler durmadan uğ- raşmağa mecbur kalıyorlardı, 11 inci da- kikada Halid Hamdinin bir akınımı to- pu kornere atmak suretiyle kesebildi. Tehlike atlatıldı. İki dakika sonra ikin- ci bir korneri Abdi çekti. Top ayaktan ayağa dolaştı. Rahim çekilen bir şütü tuttu, berabere kaldılar Ankara Gücü - Gençler Birliği takımları bir arada Bu arada gençlerin de bir iki akını- nı gördük. Güzel ve derin paslar ve at. latmalarla kale önüne kadar iniyorlar- dı. Sağ ve sol açıklar iyi işliyorlar. Fa- kad sağ ve sol isabetlerin geride kalış ları bu akınları boşa götürüyordu. 19 uncu dakikada Gençler birliği a- leyhine bir korner daha oldu. Hamdi. nin çektiği korneri Kadri kurtardı. Bun- dan sonra Rasimin yerine santr forve. de geçen Hasanın idare ettiği bu akın sonunda İhsan kaleci ile karşı karşıya kaldı. Fakat şüt çekeceği yerde pas ver- di. Hasanın bir an tereddüdü üzerine Enver yetişti ve muhakkak bir golü kur- tardı. Ankara Gücünün golü 31 inci dakikada idik. Güçlüler sağ- dan bir akın yapıyorlardı. Halid *Mu- hiddinle karşılaştı. O da Abdiye pas verdi. Abdinin vurduğu top havada bir daire çizdikten sonra ağların üstüne düştü ve orada kaldı. Herkes gol oldu sanmıştı. İki üç dakika sonra bu da oldu. Hasanın yanlış bir pasınr Semih aldı. Topu sola attı. Kale çizgisine ya- kın bir yerde bulunan sol ve sağ açık- lar büyük paslarla kaleye indiler ve ne- ticede top ağlara takıldı. Bundan sonra Gençlerbirliği — kay- bedilmiş bir galibiyetin verdiği hızla oyuna hâkim olmağa başladı. 37 inci dakikada bir hendden sonra güzel bir fırsat vardı. İhsan ofsayd vaziyette ol- duğu için bu fırsat kaçırıldı. Rasim 39 uncu dakikada güç kalesine kadar indi. Topu ayağında çok tuttuğu için karşı taraf yetişti. Bu iniş de neticesiz kaldı. 41 inci dakikada Gençler aleyhine favul oldu, Musanın şütü direğe çarptı, geri geldi Fahri kafa vurdu. Top avuta giderken Kadriye dokunduğu için Genç- ler birliği aleyhine korner cezası veril- di. Diğer kornerler gibi bu da avut ol- du. Nasıl oynadılar? Evvelce yazdığımız — gibi, her iki takım bir birine denk bir kuvvettedir- ler. İki taraftan birinin yenilmesi i; bir tarafın fazla enerji harcamsından başka yapacak bir şey yoktu. Şampiyon- luğu kaçırmamak için çok hesablr oyna- maları dolayısiyle bu kudreti iki ta- kımda gösteremediler ve neticede bera- bere kaldılar. Bazı rakamlar Ankaragücü: birinci devrede 10, ikinci devrede 11; ençlerbirliği: birinci dev- rede 11, iknci devrede 10 favl yaptı. Güçlüler: 13 kale atışı, 4 korner, 22 taç; ençler: 16 kale atışı, 2 korner, 17 taç attılar. İkinci devre müddetince Güçlüler, 12; Gençler 17 şut çekdiler, Muhafızgücü Dün bir yürüyüş yaptı Muhafız Gücü binicileri Kayaş yollarında Muhafızgücü dün yetmiş kilometre süren bir atlı yürüyüş yaptı. Binişte o- nu bayan olmak üzere, Güçten ve Atlı spor kulübünden seksene yakın binici bulundu. Dünkü havanın müstesna gü- zelliği binişe ayrı bir zevk verdi. Uzun mesafeler sık sık değişen manzâraların dekoru içinde hissedilmeden aşılıyor- du. Yürüyüş, Muhafız alayı komutanı Albay Tekçenin idaresi altında tam bir intizamla geçti. Saat dokuzda, Atlı spor klübünde toplanan atlılar Ziraat ensti. tüsü, Telsiz yolu ile harekete geçtiler. Ankaranın kuzeyinde geniş bir kavis çizen güzergâh Kayaşa kadar 35 kilo. metre idi. Bu yolu bazan bir süvari bö- lüğü topluluğu ile, bazen serbest biniş ile yürüyen kafile hemen hiç yorgunulk duymadan aştı. Saat 13 e doğru Kayaşa varıldı. Bura- da baheç içinde hazırlanmış olan temiz masalarda, yemek yenildi. Bahar havası- nın ve saatlerce at üzerinde kalmanın verdiği büyük bir iştiha ile yenen ye- mek, içilen serin biraların canlandırdı. ğı hoş lâtifeler, kahkahalar arasında büyük bir zevk ziyafeti oldu. 14,30 da dönüş için yola çıkıldı. Ay- ni neşeli hava içinde yapılan dönüş Sıh- hiye vekâleti önüne kadar sürdü. Kafi- le burada dağıldı. nenin en zevkli binişi olmuştur. Bunda kafileye canlı bir neşe ve zerafet deme- ti halinde katılan bayanların tesiri baş- ta gelir. Önümüzdeki haftalarda yapı- lacak olan daha uzun yürüyüşlerde bi. nici sayısının yüzü bulacağını tahmin etmek yersiz bir ümit'olmaz sanırız. (ATLI)