Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
BAA G | aerer "e TT L - mal edebileceği bir şekilde bulundur - mak, |yet kiralayan kasayı kiraladığı esnada SAYFA 4 Hukuk köşesi: Kasa kirslama hukuki mahiyeti mukavelesi ve — Devamı — ITI. — Kasalar menkuldür. Fakat bazan mahiyetleri ve tahsis vaziyetle - rinden ötürü gayri menkul sıfatını da iktisab edebilirler. Meselâ kaas, dıva « rın içerisine gömülü bir tarzda inşa e. dilmiştir, o suretle ki nakli kabil değil- dir. Bilhassa zamanımızdaki banka in- şaatında kasalar binanın zemin katında kalın dıvarlar arasına yerleştirilmekte- dir. İcar aktinin hitamına, feshine ait olan borçlar kanununun mütcallik hü . kümleri, kasa kiralama muamelesi dola- yısiyle de tatbik edilmek lâzımdır. Borç- lar kanunumuzun 252 inci maddesi mu. cibince şayet kasa kiralayan kendi ku - surundan dolayı kasasını istimal ede - mazse ve yahut da mahdut bir surette istimal eylerse bu takdirde mucir kasa. yı akit dairesinde istimale hazır bulun- durmuş oldukça kasayı kiralamış olan kiranın tamamını vermekle mükellef « d IV. — Borçlar kanununun mucirin ve müstecirin haklarına ve mükellefiyet- lerine dair olan hükümleri kasa kirala- ma muamelesi dolay'siyle de tatbik vazi yetindedirler. Bu itibarla kasa kirala. yanın: a) Kasa kira bedelini muayyen olan larda tediye et b) Kasayı bu babda mevzu nizamata tevfikan kullanması - meselâ; istimal için tesbit edilen saatler haricinde ka- sasına tasarruf edememesi ., c) Kasasını iyi bir tarzda kullanma- sr » fransızcadaki veciz tabirle: d'en üser en bon pöre de famille ., d) Kasa kiralama mukavelesinin hi- tamında anahtarı teslim — etmesi - akit tekrar tecdid edilmemiş bulunuyorsa .. zaruridir. Mucirin vecibelerine gelince: a) Kasayrı istimale salih bir şekilde kiralayanın emrine tâbi tutmak, b) Kira müddetinin devamınca em- niyeti temin etmek, c) Kiralayanın vefatı halinde kasa- J1 ya müteveffanın mukavele ile tesbit ettiği kimsenin veya varis olduklarını muteber bir vesika ile isbat edecek o. lanların emrine amade kılmak, j d) Kasayı, kiralayanın kolayca isti- €) Kasanın kusur ve emniyetsizli. ğinden tevellüt edebilecek zarar ve zi- yanı temin etmesi, vi Mucirin bu son fıkradaki vecibesi pratik cihetten büyük ehemiyeti haiz » dir: kasanın sağlam olmaması dolayı. siyle su sızıntılarına maruz kalması ve bu yönden ötürü de içindekilerin za - rardide olması halinde mucirin mesu- Hiyeti tahakkuk ettirilebilir. Fakat şa. bezı aksamında delikler bulunduğunu fŞörmüş ve ses çıkarmamışsa bu takdir- de mucirin mesu'iyztine gitmek kabıl değildir. V. — Kasa müsteciri taahhüd ettiği kira bedelini tediye etmediği takdirde duğunu telakki etmek kabil midir? Ka- naatimize göre böyle bir hakkı tanıma- mak gerektir. Medeni kanunumuzun 864 üncü maddesi şu şekilde tedvin e- dilmiştir: “Borçlunun rızasiyle menkul eş. yasına yahut ta kıymetli evrakına zil- yet olan alacaklı, muaccel ve bu eşya ve evrakla tabit bir irtibatır bulunan ala- cağını istifa edinceye kadar bunları ye. dinde habsetmek hakkın? haizdir.” Bu fıkranın tatbik olunabilmesi için alacaklının sözü geçen eşya ve evraka borçlunun rızasiyle zilyet olması şart- tır. Kasa kiralama muamelesinde ise böyle bir vaziyet mevcut değildir. Kasa .mucirin malıdır; fakat müstecir onun bilfiil mutasarrıfıdır, — vaziülyedidir. Zaten bu aktin hakiki maksadı da bu- dur. Kiralayan kasayı muayyen müddet zarfında kendi hâkimiyeti altında te . lakki eder. Hattâ bu hâkimiyet o kadar mutlaktır ki mucir için kasanın muhte- viyatını dahi bilmemek esastır, Binaenaleyh mevzuubahs alacağı dolayısiyle mucirin umumi hükümlere bilistinad hakkını araması lâzımdır. Bu meyanda icra ve iflâs kanununun 257 inci maddesi mucibince ihtiyat? ha- ciz imkânından dahi istifade mümkün- dür. Avukat Dr. Münib Hayri ÜRGÜBLÜ Egeye yerleştirilen göçmenler Ege ve Hinterlandınım zengin top. raklarına yerleştirilen göçmenlerin sa. yısı gün geçtikçe artmaktadır. Yeniden İzmir ve havalisine müretteb göç &- dedi 1764 kişidir. Bunlardan 120 kişi Kuş adasına, 68 kişi Bergamaya, 40 ki- şi Kara buruna, 556 kişi Sökeye, ve 980 kişi de Manisa vilâyetine gönderilmşler- dir. Göçmenler beraberlerinde hayvan ve arabalarını da getirmişlerdir. Bu kafile ile 281 inek ve öküz, 194 manda, 80 ko- yun, 50 buzağı, ve altı beygir memleke- te girmiştir. Öğrendiğimize göre: Pek yakında yeniden 804 göçmen daha İzmir mıntakasına gönderileceklerdir. ÖLT TPT EA T LARRALE Prof. K. KÖMÜRCANIN Modern ve herkese elzem kitapları Krş. Amelt ve tatbikt kambiyo 85 Yeni muhasebe usulü 122,50 Ticari malümat ve bankacılık 105 İktisad ilmi 87,50 İhtisas muhasebeleri (Şirket, sanayi, ziraat, banka) 175 Ticari ve mali hesap 1.ci kısım — 70 Zihni hesap kaideleri 20 Logaritma cetvelleri (yeni rakam) 56 Yeni hesabı ticart (mufassal eser) - 200 Mali cebir (istikraz ve sigorta hesapları.) 100 Başlıca satış yeri: İkbal Kitapevi İstanbul. mucirin kasa üzerirtde hapis hakkı ol- IŞ PST L LRAŞI ŞŞT LTED Noye Zürher Saytung gazetesi yukardaki başlık altında yazdığı bir başmakalede diyor ki: Kont Ciano'nun Viyana'ya gelmesi üzerine, merkezi Avru. pa diplomasisinde, Roma protokolunu imzalamış olan üç dev- letin konferansı fevkalâde bir mahiyet almış ve Budapeşte'de de macarların muayyen bazı reviziyon taleblerine karşı ital . yan sempatisinin tezahüriyle kapanacak olan çok hareketli bir haftaya girilmiş öldu. Hiç şüphe yok ki, bu merasim gösterileri arkasında, bun - dan sonraki inkişafı, şiddetli fırtına ve sarsıntıları meydana getirecek olan çok ciddi telakki edilmeğe değer projeler ha - zırlanmaktadır. Böyle olmakla beraber, Kont Ciano'nun Berli. ni ziyareti sıralarında ve Musolini'nin Milanodaki nutkundan sonra Avrupad_aki asabiyetle mukayese edilecek olursa, Viya- na görüşmeleri, umumiyet itibariyle sükünetli bir atmosfer içinde başlamış sayrılır, Yazıda, İtalya - Almanya görüşmeleri hakkındaki hüküm. lerin pek mübalagalr olduğuna, Eden'in parlamentoda söyle - diği nutuk ile Musolininin Milanoda söyledikleri göz önünde tutulunca, Akdc_nîzde ingiliz . İtalya tezadının korkunç bir inkişafa doğru ilerlemeakte olduğu iddiasının esassızlığına hükmetmek lâzımgeldiğine işaret edildikten sonra, denili « yor kirt »«İtalya, son yıllarda Avusturya meselesinde müdafaa et- tiği menfaatlerini, bugün de hiç zaafa düşürmeden muhafaza edebilmek için, büyük Britanya ile bir anlaşma yapılması ih. timali bakımından kâfi derecede emin bir vaziyette bulun »- maktadır. Bu itibarla, “Roma - Berlin mihveri” için Avusturya istik. lâlinin ilk şart olduğuna hiç şüphe yoktur. Asıl mesele, merke- zi Avrupa vaziyetinin, diğer bakımlardan bu mihvere göre na. sıl tayin ve tesbit edileceği meselesidir. Musolininin Milano nutkunda ileri sürdüğü “Roma - Ber- lin mihveri” parolası, ilk anlarda yaptığı sürpriz tesirinden sonra, gerek Fransada gerekse İngilterede pek derin bir iz bı- rakmadı; hattâ Berlnide bile, İngiltereye karşı müşterek bir alman - italyan cephesi tarzında tefsir edilebilecek bir tesir uyandırmadı. ” - Buna mukabil, alman - itaryan anlaşmasının muayyen ol « mayışını ve hattâ bazı zayıf noktaların bulunduğunu ifşa eden formül, malüm sebebler dolayısiyle Viyana'da tehyiç edici bir muvaffakiyet tesiri yaptı. Almanya ile İtalyanın, ilerde ittifakı andrran bir işbirliğin- de bulunmaları ihtimali, her şeyden önce, bir irtibat vazifesi gören ve ayrıca her iki devletin luayalitesi bakımından bir mi. henk taşı olan bu küçük devlet için bir mukadderat meselesidir. Noye Fraye Prese, gazetesi Viyanadaki büyük konferans başlığı altında yazdığı bir yazıda diyor ki: Bugün Viyanada, merkezi Avrupa ve tekmil Avrupa vazi - eti bakımından çok büyük bir ehemiyeti haiz olan konferans, talya, Macaristan ve Avusturya dış bakanlarının iştirakiyle başlıyor. Son iki gün içinde, Kont Ciano ile Avusturya devlet adam- ları ar da, her iki komşu devlet için enteresan olan ve yal. nız enternasyonal politikaya değil, iki tarafın ekonomik mü- nasebetleriyle karşılıklı kültür münasebetlerine şamil bütün meselelerin konuşulduğu sıkı görüşmeler cereyan etmiştir . Viyana, üçler konferansının toplantısı için seçilmiş ve ken- di adının tekrar büyük hadiselerle bağlanmış olduğunu gör « mekle gurur duymaktadır. Kont Ciano ile yapılan görüşmele- rin tabiatiyle önümüzdeki iki gün içinde başarılacak olan bü. yük işlere de şümulü vardır. Üçdevlet adamının bir araya gelmeleri, mütekabilen istişa- reyi de tesbit etmiş olan Roma anlaşmasında derpiş edilmişti. Buna rağmen, bugün başlamış olan konferans, bu toplantının isabet ettiği zaman itibariyle dünyanın gösterdiği büyük alâ. kayı hakketmektedir . 4 Musolini, Baldvin ve Eden'in son nutuklarını okuyanlar, dikkati üzerlerinde toplayan meseleleri de bilirler. Milletler Cemiyetinin ıslahı, görüşmelerin ehemiyetli mev- zularından birini teşkil etmektedir. İspanyadaki hâdiselerin maalesef henüz nihayete ermiş olduğu iddia edilemez. Pirene yarımadasından Avrupaya yayılmakta olan tehlikenin önüne geçilmemiş olduğu gibi, bundan böyle de bu hâdiseler fevkalâ. de dikkatli ve tetik davranmak lüzumunu telkin etmektedirler. Jül Sauvervayn ve Viyana görüşmeleri Avrupanın politika vaziyetini en iyi bilnelerden biri olan tanınmış fransız politika püblisistlerindeni Jül Sauvervayn da “üçler konferansı,, Viyanaya gelmiştir. Fransız muharriri No. yes Viner Jurnal gazetesine su beyanatta bulunmaktadır: — Biz, yabancı gazeteciler, bir müddet, İtalya, Macaristan ve Avuüsturya dış bakanlarının toplantıları, mutlaka sansasyona hattâ, sergüzeştçi kararların verilmesine vesile teşkil edece. ğini_ sanmıştık, Bugün bu telakkinin yanlış olduğu kanaatit- eyim, Toplantıya iştirak etmiş olan devletlerden hiç biri en ufak bir sergüzeşti bile aklından geçirmemektedir. Bilâkis Avus. turya hükürmetinin, bütün enternasyonal güçlüklere rağmen, A MERKEZİ AVRUPA DİPLOMASİSİ dış politikasını idare ettiği mutlak sükünet ve makul bir so « ğuk kanlılık karşısında büyük bir hayranlık duygusu beslen. mektedir. Son günlerde edindiğim intiba ve alâkadar diplomatlarla yaptığım görüşmelere dayanarak diyebilirim ki, Viyana gö « rüşmeleri etrafında bugünlerde dünya matbuatında çıkan ri. vayetler baştan aşağı asılsızdır. Bu fantastik kombinezonlar- dan birinde, Habsburgların ,tekrar Avusturya veya Macaris « tana veyahud da her iki devlete birden getirileçeği ileri sürül- müştü. Ben dün fransız efkârı umumiyesine verdiğim malümat ta böyle bir teşebbüsün varid olmadığını bildirdim. Benim müşahedelerime göre, eski monarşiye ve imparator hanedanına karşı Avusturyada büyük bir saygı beslenmekte- dir; ve belki de monarşist hareketi ilerler; fakat bugünkü gün. de Ayvusturya anayasasında bir değişiklik yapılmasını imkân- sız görüyorum, çünkü merkezi Avrupa politikasının şimdiki vaziyeti buna müsaid değildir. Fikrimce, Viyana koönferansın. da, ister küçük anlaşma isterse Fransa veya İngiltere aleyhine çevrilmiş hiç bir karar verilmiyecektir..” Buzların çözülmesi: İngiliz - italyan yakınlaşması etrafında bir ingiliz gazetesi neler düşünüyor? 10 ikinci teşrin 936 tarihli Morning Post gazetesinden:; Son hafta içinde, zecri tedbirlerin tatbikinden beri İngil « tere ile İtalya arasında, baş göstermiş olan gerginlik ve anlaş- mazlığın değişmekte -olduğuna dair alâmetler gözükmüştür. Vukua gelen hâdise, son tiyatro tekniğinde başlıca aktörlerin seyircilerin gözünün önünde bütün sahneyi değiştirişlerini andırıyor. Şimdi biz, sahnenin değişmesinden sonra dramın ne şekil alacağını bekleyen seyirciler gibiyiz. Bu vaziyet, Bay Musolini'nin geçen pazar günü, Milan'da söylediği nutukta “iki tarafın da menfaatlerine uygun bir su- rette İngiltere ile İtalya arasında açık, seri bir anlaşma” lüzu- mundan bahsetmesiyle ortaya çıkmıştır, İçinde bir bakımdan biraz tehdid manası da gizli olan bu nutka, iki gün sonra Lord- lar kamarasında Lord Halifaks'ın “İngiltere ile İtalya arasın. daki ananevi dostluklara dönülmesini” isteyen nutku ile sa » mimi bir karşılık gördü. Lord Halifaks, bir takım anlaşmazlıklar yerine anlaşmala- rın ikame edilmesi güç bir iş olmadığını da sözlerine ilâve et- ti. Bay Eden, perşembe günkü nutkunda aynı tezi müdafaa et miştir. Hariciye Nazırı, Bay Musolini'nin “İngilterenin can da « marı olan. Akdeniz yolunu İtalyanın kesmek niyeti olma- dığına dair” verdiği teminatı gayet iyi karşılamış, İngiltere « nin de aynı denizde italyan menfaatlerine her hangi bir hü- cum ve taarruzda bulunmak niyetinde olmadığını söylemiştir. Bay Eden, İngiltere hükümetinin bu denizdeki mütekabil men- faatleri yalnız çatışmayarak değil, aynı zamanda iki tarafa da elverişli ve uygun bir surette sağlamak azminde olduğunu bil. dirmiştir. Bu dostça beyanatı, İngilterenin Adisababa elçili- ğindeki muhafız kıtasını geri çekmeye karar vermesi ve İngil- tere ile İtalya arasındaki ticari münasebetlerinin tanzim ve in- kişaf ettirecek bir ticaret anlaşmasının neticelendirilmesi takib etmiştir. Bu hafta sonunda italyan matbuatı şimdiye kadar İngiltereye karşı kullandıkları dili tadil etmek suretiyle bu dostane tezahürlere ve karşılıklı iyi niyetlere mukabele etmiş- tir. Ce Meselâ, bütün bu hâdiseleri hulâsa ettikten sonra Popolo d'İtalya gazetesi “Milan'da açılan yolun daima açık kalması ve hedefe birân evvel erişilmesi italyan kamoyunun arzusu olduğunu,, yazmıştır On sekiz aydanberi italyan matbuatın- da böyle bir yazı çıkmadığına göre Bay Musolini'nin artık va- ziyeti düzeltmek dileğinde olduğuna hükmedebiliriz. Fakat bu yeni vaziyetten bir semere hasıl olabilmesi için Büyük Britanya'nın da kendi rolünü oynaması lâzımdır. Bay Eden, perşembe günü, bizi alâkadar eden meselelere karşı itlayan kamoyu anlamazlık göstermezlerse ortada bir ingiliz - italyan ihtilâfı kalmıyacağını söylemiştir. Milletler Cemiyetine karşı sadakat göstermek İtalya - ile aramızdaki ihtilâfı devam ettirmeğe sebeb olmadığına göre artık, bizim, kendi hareketlerimizde ne kadar feragatli hareket ettiğimizi göstermek zamanı gelmiştir. Bir gece sonra bütün işlerin halledilmiş olacağını söylemek — henüz mevsınsizdir, Henüz doğrudan doğruya siyasi temasla- ra girişilmemiştir. Ancak diplomatik çalışmalara müsaid bir hava uyandırılmıştır. Fakat bilvasıta anlaşılan bir şey varsa o da Musolininin sözleriyle ingiliz iktıdar mevkiinde bulunan- ların sözlerinin biribirini pek tuttuğudur. Anlaşılıyor ki Bay Musolini, Akdenizde iki memleketin karşılıklı menfaatlerini koruyan bir centilmen anlaşması yapılmasına taraftardır. Her halde böyle bir hareket, meselenin hallini geciktirecek olan bir pakt müzakeresine girişmekten daha iyidir. Kaldı ki, İtalya ile İngiltere, aralarında hiç bir yazılı an . laşma olmadığı halde, karşılıklı bir surette biribirlerine güve- nerek ve karşılıklı menfaatlerini gözeterek ,yıllarca Akdeniz« da dostça yaşayabilmişlerdir. Bu tecrübe edilmiş metoddan gene istifade olunması dalıdır . fay- Tefrika, No. 19 ğ İKİNCİ CENGELÂĞ Yazan: df Rudyard Kipling KiTABI Çeviren: Nurettin ARTAM O, artık, mübarek bir adam değildi: kü- çük olmıyan bir devletin başvekili, kuman- daya alışık Sir Purun Dass K. C. İ, E. idi ve hayat kurtarmağa gidiyordu. Onlar, Bagat ve kardeşleri, hep beraber bayırdan aşağı koşuyorlardı; nihayet geyiğin ayakları de- ğirmenin dıvarlarına çarptı ve adam koku- su duyduğu için aksırdı. Şimdi, eğri büğrü bir köy sokağının başına gelmişlerdi. Bağgat, elindeki asânın topuzu ile bir demirci evinin kapalı pençerelerine vurdu. Meşalesi de par- lryordu. Purun Bagat bağırdı: — Kalkın ve çıkın! sesini tanıyamadı; çünkü yıllardanberi yüksek sesle hiç kimse- ye hitab etmemişti. — Dağ düşüyor; dağ çökmek üzere! içer- de kimler varsa, kalksın ve dışarı fırlasın, Demircinin karısı: — Bizim Bagat, dedi, hayvanlariyle bera- ber dışarda duruyor. Küçükleri toparla ve bağır. Hayvanlar, köyün sokaklarında seğirtir- lerken haber, evden eve dolaşıyor, Sona, durmaksızın puflayordu. Bütün ahali, dışa - rıya fırladı. Bunlar yetmiş kişiden fazla de- gildiler. Meşalenin ışığında ürkek barasing- gin yanı başında, eteklerine yapışan langur- ların yanında ve puflayan ve kükreyen So- na'nın önünde Bagat'ı tanıdılar. — Vadi yolu ile öteki tepeye doğru; kim- se kalmasın; biz arkadan geliyoruz. Bunun üzerine ahali, ancak tepelerde o- turan insanların gösterebileceği bir hızla koşmağa başladılar, Onlar, toprak kaymağa başlayınca vadiden geçip öteki tepeye nasıl tırmanılacağını bilirlerdi. Aşağıdaki küçük bir nehrin sularımı etrafa sıçratarak koştular ve Öte taraftaki tarlaların içine doğru tır- mandılar, Bagat ve arkadaşları arkadan ge- liyorlardı. Artık karşı taraftaki dağa tır- manmağa başlamışlardı. Bütün köylülerin gelip gelmediğini anlamak için hepsinin adıâııı birer birer bağırıyor, yoklama yapıyor- lardı. Purun Bagat'ın ağırlığı da kendisine yas- lanan barasing, artık, yorulmuştu. Nihayet geyik, tepenin yamacında elli kadem yük - seklikde bulunan büyük bir çam ağacının gölgesinde durakladı. Toprağın kaydığını “sevki tabi,si” ile ona haber veren hayvanın burada duruşundan o noktanın selâmette ol- duğunu anlatmıştı. Yanı başındaki Purun Bagatı yağmur- dan ve tepe yukarı koşmaktan ölüm derece- sinde yorulmuş ve baygın bir halde yere yı- gilrverdi. Fakat gene ellerinde meşalelerle koşuşanlara seslendi: — Durun ve kendinizi sayın. Sonra meşa- lelerin hep bir araya geldiğini görünce ya - nındaki geyiğe dedi ki: — Kardeş, benimle burada dur; ben gi- dinceye kadar kal! Havada bir hıçkırık bir çatırdı, çatırdı kükreme, kükreme kulakların dayanamıya - cağı dehşetli bir tarraka oldu ve köyün ya- macında bulunduğu tepe paldır küldür yı- kıldı; aşağıya doğru yuvarlandı. Sonra derin ve boğuk bir uğultu beş dakika kadar orta- lıkta çınladı. Bu sırada bütün çamların kök- leri aşağıya doğru gidiyordu. Bu ses kesi- lince millerce uzanan sert toprağın üzerine çarparak davul gibi gürültü çıkaran yağmur, artık yumuşak toprağın üzerine çarpmak- tan doğan bir ses çıkarıyordu. Bu ses, kendi hikâyesini anlatıyordu. İçlerinde rahib de dahil olduğu — halde, hiç bir köylü, hayatlarını kurtarmış olan Pu- run Bagat'a söz söylemeğe cesaret edemi- İ yorlardı. Çamların altına çömelerek günün ağarmasını beklediler. Gün ağarınca aşağı- ya doğru baktılar, evvelce köyün, tarlaların, otlakların bulunduğu yerde şimdi kırmızi -bir balçık mahşeri ve tepesi aşağı dönmüş tek tük ağaçlar görünüyordu. (Sonu var) ğ