Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
5 SOÖNTES"İN 1026 PERSEMPE ULUŞ SAYFA 5 Rusya mpkluwf_ırı: 9 Rusya Cumuriyeti Maarif Komiseri B. Bubnov'un davetlisi olan türk mu- allimleri 31 ağustos sabahr Odesa'da Sovyet topraklarına ayak basmışlar ve ertesi gün Moskova'ya hareket etmiş- lerdi Yeni Rusya'nın yeni merkezinde dört gün süren mesleki tetkikten sonra muallimerimiz Leningrad'a gitmişler, Petro'nun kurduğu çarlar şehrinde de hem tarih, hem meslekleri bakımından MUALLİMLERiİMiİZ ODESADA ittihadına dahil Ukranya cumuriyetinin ikinci büyük şehri olan Odesada temsil- leri ukran dilile verdiler. Bunu öğrenen bir yab nın, opera başl dan önce, kapalr perdenin önüne gelerek bir şey- ler okuyan kimseyi, eserin rusça hula- sasını veren birisi sanmakta belki de hakkı vardı. Fakat bunun hava tehli - kesinden korunmaya dair yeni bir teb- liğ olduğunu öğrenince yabancının bu — Sovyet sahnesinde Karmen temsil edilirken feydalı birkaç gün geçirmişlerdi. Ge- me Moskova'ya uğrayarak Kırım sahil- lerine inen türk muallimleri; Sivasto- pol'dan Yalta'ya kadar Karadeniz kıyı- larındaki sıhat ve terbiye müessesele- rini görmüşler, on beş gün süren bir ay- rılıktan sonra 16 eylülde gene Odesaya dönmüşlerdir. Odesâ'ya; türk - sovyet münasebeti- nin daimi temas noktası denebilir. Türk muallimlerinin buraya ilk — geldikleri gün; Sovyet ülkesinde güzel bir seya- hat yapan hava kurumu umumi reisi Çoruh mebusu B. Fuad Bulca Türkiye- ye dönmek üzere Odesa'ya gelmiş bu- lunuyordu. Muallimlerimizin dost mem- leketten ayrılmak üzere Odesa'ya dön- dükleri gün de, elli kişilik türk spor keafilesi şehirde bir gece kaldıktan son- ra Moskoöva'ya hareket etmiş bulunu - yorlardı. İntourist'in Puşkin caddesin- deki büyük oteline, sporcularımız için kapıya asılmış olan “hoş geldiniz” yazı- sı daha kaldırılmağa vakit kalmadan, iki saat fasıla ile kendilerine “uğurlar olsun” denilecek olan muallimlerimiz gelmişti. x 'Türk muallimleri 16 eylül akşamı O: desa operasında “Poltavalı Navali” adlı operayı görmeğe davetli idiler. Sovyet veya hatalara mahal yoktur. Hâdiseler reel ve açıktır. Lâzım gelen şey, bunla- rı olduğu gibi görmek, ve menfaatleri- mizi, maziyi değil, istikbali göz önün - de tutarak muhakeme etmektir. Bizim görüşlerimizi ve tasavvurları- mızı paylaşan Tüzkiyedeki dostlarımız pekâlâ bilirler ki Bulgaristanda sami - mi ve sadık dostlara maliktirler. Bun- lar, cumuriyet bayramı münasebetiyle, türk dostlarına milli ve siyasi hürriyet ve istiklâl eserlerini ileri götürmeleri » ni ve türk milletiaiı refahına engel o. lan bütün içtimat ve iktisadi manileri Muvaffakiyetle ortadan kaldırmalarını temenni ederler, yanılıştan Üüzüleceği “yerde — memle- ketteki müdafaa hazırlığına hayranlık duymaması mümkün değildir. Bilhassa bu yabancı ertesi gün, gaz maskelerini takmış birçok kafilelerin, önlerinde mı- zıka, şehri dolaştıklarını görünce ha- vadan korunma tedbirinin Sovyetler di- yarında daha ne kadar geniş tutulduğu- “nu kendi kendine sorması tabildir. Odesa sokaklarında 17 eylül günü talimlerini yapan kafilelerin önlerinde mensup oldukları fabrika veya idare - nin adını gösteren büyük levhalar var- dı. Her müessesenin memur ve işçisi ayrı bir kafile teşkil etmişti Kadın, er- kek, yaşlı, genç ve hattâ henüz çocuk- luktan kurtulmuş olanlar da bu kafile- lerin içindeydi. Kafileler, mesafeyi her hafta biraz da- ha arttırmak şartiyle, maskeli yürüyüş- idmanları yapıyorlar. Kauçuklu yüzle- rinden birere hortum sarkan ve iri yuvarlak camların arkasından bakan insanların toplu manzarasındaki aciblik gerçi, seyredenleri bir müddet oyalı - yor. Fakat bunları seyrederken; bütün bu hazırlıkların karşılamak istediği muh- temel akıbetin ne kadar feci olacağını hatırlamamak mümkün mü?... Şehir so- kaklarında mızıkanın tatlı âhengine u- yarak bir nevi neşe ile sakin ve mutma- in yapılan yürüyüş hareketinin bir harb halinde alacağı manzara şüphesiz baş « ka olacaktır.. Ve o zaman her milletin yüreğinde gizlenen metanet ve itidal hisleri büyük imtihanını verecekse de bazı teknik hazırlıklar da hemen her yerde ihmal edilmemektedir. — Herkes maske içinde güç nefes almağa katlana- rak uzun yürümeğe alışmalıdır ki şehir havaları zehirlenince, normal değilse bile, güçlükleri yenen cehtli bir yaşa- ma mümkün olsun. Odesalrlar, operalarının, hacim iti - bariyle değilse de, mimart üslübu ve iç tezyinatı bakımından, Sovyet ittihadın- da en yüksek kıymette olduğunu ifti- harla söylüyorlar. Şehrin bir plâna gö- re kurulmasında büyük hizmeti, görü « len Kardinal Rişliyo ahfadından fransız bir vali, Odesa'ya bir de güzel opera bi- nası kazandırmıştır. Odesa rıhtımında- ki meşhur merdivenli terasın önüne bu valinin heykeli konmuştur. Türk muallimleri 17 eylül sabahı Odesa yakınındaki “çocuklar şehri” de- nilen büyük müesseseyi görmüşlerdir. Burada 2000 çocuk ve bunlarla meşgul 900 mürebbi, muallim ve memur vardır. Müessese, ana ve babadan mahrum, ta - mamen kimsesiz çocuklar içindir. Süt emmekten kurtulan küçük yaştaki yav- rularla tahsil çağındakiler terbiye ve tahsil bakımından iki kısma ayrılmış- tır. Burada çocuk orta tahsilini biti- rinciye kadar kalabiliyor. Sovyet memleketinde de çocuğa bakmak mükellefiyeti müştereken ana ve babaya aiddir. Nikâh:n feshinde hâ- kim evvelâ çocuğun hayatını temin etme ği düşünür. Çocuğun aile içinde yetişmesi sov - yet prensiplerindendir. Ancak bazı sıhhi zaruretler veya büsbütün kimse- siz kalış, çocuğu devlete mal eder. Muallimlerimiz 17 eylül akşamı O- desa maarif emininin davetlisi idiler. Ziyafette Odesa sovyet reisi, hariciye komiserliği Odesa mümessili, türk kon- solosu ile Odesa fakülelerine mensub profesörler ve birçok muallimler bu- lunmuştur. Yemeğin sonunda maarit e- mini türk muallimlerile temastan duy- dukları geniş memnuniyeti ifade et- miş ve türk mill? şefini saygı ile an- mştir. Muallimlerimize riyaset eden Maarif Vekâleti mesleki ve teknik ted- risat umum müdürü Rüştü Uzel ceva- bında, türk muallimlerinin, üç haftaya yaklaşan tetkik seyahatlerinde, sovyet ilim muhitinden gördüğü sıcak meslek- daşlık alâkasını saygı ile karşıla , dıklarını söylemiş ve bilmukabele sov- yet ittihadı şefini hürmetle anmıştır. |Ziyafet çok samimi bir hava içinde, ge- ce yarısından iki saat sonraya kadar sürmüştür. 18 Eylül sabahı Odesa rasathanesini kafilede bulunan doktorlar da tıb fakül- tesini ziyaret etmişlerdir. Türk musiki muallimlerile kafileden birçok kimse- ler Odesa konservatuvarında istidadlı çocuklar orkestrasının iki konserini dinlemişlerdir. Orkestradaki yavru de- necek bir yaşta olan çocukların göster- dikleri yüksek meharet, dinliyenlerde geniş bir takdir ve heyecan hissi uyan- dırmıştır. Çocukların, konserin sonun- da şeflerine sarılışları ile her çocuğun kendi musiki aletini kucaklar şekilde tutuşu, hakikaten zevkle görülen bir şeydi. Muallimlerimiz 18 eylül gecesi saat 10 da kendilerini İstanbuldan Odesaya getiren Rudzutak vapuruna bu defa aksi istikamet için binmişlerdir. Kendi- lerini, Odesa maarif emini ile, muallim- leri, şehir sovyeti mümessili ve harici- ye mümessili ile konsolosumuz vapur- da uğurlandışlardır. 20 eylül sabahı, üç hafta süren bir ayrılıktan sonra İstanbul rrhtımına ka- vuşan muallimlerimiz; üzetrlerine dü- şen asil vazifeyi başarmış olmakla her zaman övünebilirler. Yaptıkları bütün temaslarda, bilgi ve karakterlerile ya- bancı meslekdaşlarının hürmet ve mu- habbeini kazanan türk muallimleri, ken- dilerine gösterilen misafirperverliğin Pravda ve İzvestiyaya göre İtalyan - Alman anlaşması ve B. Mu- solininin nutkunun manası nedir? Moskova, 4 (A.A.) — B. Musolini- nin nutkunu tahlil eden İzvestiya gaze- tesi beynelmilel hâdiseler sütununda şunları yazmaktadır: “Bu nutuk, italyan milletinin büyük kütleleri arasında gitgide daha kati bir şekilde biline_n memnuniyetsizliği tat- min etmek için söylenmiştir. Bu iti- barla o nutkun taarruzkâr tonu hiç kim- seyi korkutmayacaktır. Tehdid edici mahiyetine rağmen B. Musolininin dış siyasa hakkındaki beyanatı, İtalyanın milletlerarası vaziyetinin sağlamlaşmış olduğuna değil, fakat tamtersi bu mem- leketin git gide ziyadeleşen yalnızlığı- na bir delil teşkil etmektedir. B. Musolini, macar tadilcilerinin is- teklerine arka olmak mecburiyetindedir. Fakat bu istekler, ancak Çekoslovakya, Yugoslavya ve Romanya topraklarının zararına olarak gerçekleşebilecektir. Ma- car tadilcilerinin isteklerini himaye et- mek küçük antant memleketlerini biri- birine bağlayan bağları daha fazla küv- vetlendirmek demek olacaktır. Roma ve Berlin arasındaki “Mihver,, den bahsederken, B. Musolini, herhal- de, Londra ve Parisin müthiş bir korku duyarak hemen bütün isteklerini yerine getirmeye çalışacaklarını düşünmüştür. Akdenizdeki hakimiyeti hakındaki isteklerini ileri sürmüş olan B. Musoli- ni, İngiltereye, geri çekilmeyi teklif et- mektedir. İngiltere ve Fransaya taarruz etmekle B. Musolini, Hitlerle temin et- mek istediği neticelerin, tam aksi olan neticeler elde edecektir. Çünkü B. Hit- ler Fransa ile İngilterenin arasına ni- fak sokmaya çalışmaktadır. B. Musoli- ninin nutkuna'bakılırsa, B. Cianonun Berlinde ik i da bir uzlaş ya varılmıştır. Bu anlaşma bir suvari- nin atı ile olan anlaşmasını hatırlatmak- tadır. Ve bu işte B. Musolini her halde süvari rolünü oynamaktadır.,, Pravda gazetesi diyor ki : “B. Musolini, methe değer bir sami- miyetle, italyan dış siyasasının hakiki manasını ifşa etmiştir. Milletler Cemi- yetinin ve kollektif emniyet sisteminin inkırazı. Musolininin nutku, mütearrıza karşı müsamaha sıyasasının, kendilerini dün- ya mukadderatmnın hakimleri sanan mo- dern sezarların nasıl dillerini ve elle- rini çözdüğünü parlak bir şekilde isbat etmektedir.,, yüksek kıymetini takdirde ve bunu söz ve hareketlerile ifadede zekâlarını faz- lasile göstermişlerdir. Dost soövyet muallimlerinin türk meslekdaşlarına gösterdiği derin neza: ketle türk muallimlerinin onlara karşı izhar ettiği saygı üç hafta süren seya- hatin bütün samimi havasını doldur- müuştüur. ... AT IGURT Moskova, 4 (A.A.) — Journale dö Mosku, baş makalesinde italyan - alman görüşmelerini mevzu bahis ederek ve garbi Avrupa diplomasisinin son iki s€s nelik blânçosunu yaparak diyor ki : “Alman - italyan anlaşmasının ehe- miyet ve genişliği hakkında muhtelif kanaatler beslenebilir. Fakat bu anlaş- manın sağlamlığından şüphe etmek pek haklı bir hareket olur. Şuna emin olu- nabilir Hitler ve Musolini, kendi men: faatleri bunu emredince, birbirlerini al« datmak ve birbirlerine hiyanet etmek- ten zevk alacaklardır. Fakat bütün bun- ların arkasında inkâr edilmez bir hâdi« se vardır: O da, İtalyanın bilhassa Fran- sa ile alâkadar bulunan kısımlarında- Hitler politikasına yaptığı yardımdır. Musolini yakınlaşma hususunda yap tığı teşebbüslerde Fransa, Hitlere ya- kınlaşmak için İngilterenin yapmış ol- duğu teşebbüsler kadar muvaffakiyet sizliğe uğramıştır. Bu şartlar içinde, ancak Hitlerci matbuat ile başka mem« leketlerdeki bu matbuatım emrinde bu- lunan gazeteler kollektif emniyet fik- rinin ve Milletler Cemiyetinmin iflâs et« tiğini söyliyebilir. Hakikatte Milletler Cemiyetini ve kollektif emniyeti balta- lama ve taarruza karşı müsamaha ve za« af siyasasının iflâsı karşısında bulune maktayız. ; Londra ve Paris, dünkü siyasaları« nın hazin neticelerinden lâzım gelen dersleri alabilecekler midir ? Fransa ve İtalya, mütearriza yaptık« ları yardım ve müsamahayı kuvvetlen« direrek ve pren;ıiplerle dostları ayak altına alarak, eski politikalarına devam edecekler midir ? ç Yahut, 3 şubat, 1935 fransız - ingiliz anlaşması yoluna girecek ve sulhun tan- zimine çalışacaklar mıdır ? Bazı işaretler göstermektedir ki, ge rek Pariste, gerekse küçük antant ve diğer memleketler hükümet merkezlerin de, birinci yolun yanlışlığı ve ikincisi« nin doğruluğu hakkında sarih bir fikir edinmeye başlanılmıştır. Dieğr taraftan, Fransa ve İngiltere« nin ispanyol meselesindeki hareket tar« zı daha korkunç neticelere varacak olan eski yanlış siyasetin devamı hakkında korku uyandıracak mahiyettedir. Hitlerin ve Musolininin fikirlerinin İspanyada muzaffer olması, ne Mosko« va ve Milletler Cemiyetinin ne de kol- lektif emniyetin, fakat İngiltere ve Fransa politikasının iflâsı olacaktır. Bu iflâsın neticeleri pek tabit olarak bizzat bu memleketler için daha hisse« dilir olacaktır.,, a Doktör - Operatör - Nejat Kulakçı ANKARA, CEBECİ HASTA- NESİ KULAK, BURUN VE BOĞAZ MÜTEHASSISI Ankara, Kooperatif arkası Ali Nazmi ap. 16 telefon: 3911. d Tefrika: No: 80 BiLİNMİYEN İNSAN Yazan: Dr. ALEXİS CARREL Türkçeye çeviren: NASUHİ BAYDAR Tabif muafiyetin yanı başında bir de mükte- &eb muafiyet vardır. Bu muafiyet kendiliğinden veya suni surette kazanılır. Biliriz ki uzviyet, Müstevlileri doğrudan doğruya veya vasıtalı o- larak tahrib kabiliyetini haiz maddeler istihsali sutetiyle bakterilere ve virüslere intibak eder, Bu suretledir ki kuşpalazı, tifo, çiçek, kızıl ve saire, bunlara yakalanmış olanlara, hiç olmazsa birkaç zaman için, muafiyet verirler. Kendili- ğgindem gelen bu muafiyet, uzviyetin yeni bir vaziyete intibakmı ifade eder. Bir tavuğa tavşan seromu zerk edilriği zaman tavuğun seromu bir kaç gün içinde tavşanın seromu içinde mebzul bir tortu meydana getirmek hassasını kazanır. Bu suretle tavuk, kendisi için tehlikeli olan tav- şan albüminlerini zararsız kılmak - kabiliyetini haiz bulunmaktadır. Bunun gibi, bir hayvana mikroplu zehirler şırmga edildiği takdirde bu hayvan panzehirler hasıl eder. Fakat ona mik- robun kendisi zerk edilecek olursa hâdise karı- şıklaşır. Bu mikroplar, hayvan tarafından, on- ları biribirine ilsak edip tahrib eden bir takım maddelerin imalini intaç ederler. Metchnikof- Fun keşfettiği üzere, kandaki ve nesiclerdeki lö- kositler de bunları yutmak h iktisab ederler. Marazı doğuran unsurun tesiri altında, bazı hem mütezad ve hem mütekarib hâdiseler zuhura ge- lerek tehlike âmilinin ortadan klakmasmı temin ederler. Bu oluşlarda, diğer fiziyolojik oluşların basitlik, mürekkeblik ve nihailik vasıfları görü - Uzviyetin bu intibak cevablarıı tahrik eden muayyen bazı şimik maddelerdir. Bakterilerin vücudlarında görülen bazı polisakkaridler, bir proteinle birleştikleri zaman, höcrelerle iç ma- yilere has aksülameller husule getirirler. Vücu- dumuzun nesicleri, bakterilerde sakkaridler ye- rine, onlarınkilere benzer hassaları olan yağlı veya şekerli maddeler imal ederler. Yabancı pro: teinlere veya yabancı nesiclere hücum etmek kudretini uzviyete veren bu maddelerdir. Mik- roplar gibi, bir hayvanım höcreleri, diğer bir hay- vanm vücudunda aksi cisimlerin husulünü in- taç eder ve bunlar da, nihayet, o höcreleri yok- ederler. Bundan dolayıdır ki şempanze maymu- nu husyelerinin insan vücuduna nakli muvaffa- kiyetli netice vermez. Bu intibakt aksülamelle- rin mevcudiyeti aşı ve seromların kullanılması- na, yani suni muafiyete imkân vermiştir. Bir ata ölü veya tesiri hafifletilmiş mikroplar ve- ya virüsler zerkedilmekle kanında büyük mik- darda aksi cisimlerin gelişmesi tahrik ol Bu suretle bir hastalığa karşı muaf kılınmış olan hayvanın seromu, aynı hastalıkla malül hastala- rı bazan iyileştirmek kudretini haizdir. Bu serom onlara kendilerinde eksik olan zehre veya mik- roba karşı gelen maddeleri verir ve bu suretle de insanlardan birçoğunun mikroplu intanlara İ;îrşı kendilerini koruma iktıdarsızlığmı telâfi er. VI Mikroplu hastalıklar. — Tereddi ettirici hasta- lıklar ve intibaki fonksiyonlar. — Vücudun * karşı gelemediği hastalıklar. — Suni sıhat ve tabii sıhat Hasta, vücudunu istilâ eden bakterilere kar- şı, yalnız başmına veya spesifik seromların, yahud spesifik olmryan şimik ve fizik ilâçların yardımı ile mücadele eder. Bu sırada lenfa ve kan, mik- roplu zehirlerle ve hasta uzviyetin tegaddi tor- tularıyle dolar. Bütün vücudda derin değişiklik- likler husule gelir: ateş, hezeyan, şimik müba- delelerin teserrürü baş gösterir. Tifo, zatürree, kan zehirlnemesi nevinden ehemiyetli intanlar- da kalb ve karaciğer gibi uzuvlarda âfetler beli- rir. O zaman höcreler, alelâde hayatta mekni kalan bir takım hassalar izhar eder. Bunların ak- sülameli, iç muhiti bakterilere karşı öldürücü hale getirmeğe ve bütün uzvi faaliyetleri tenbi- he meyleder. Lökositler fazlalaşır, yeni madde- ler ifraz eder, nesiclerin muhtaç oldukları isti- halelere maruz kalır, hastalık unsurları ve uzuv- ların bozulması ile, bakterilerin zehirliliği ve ma- halli toplantılariyle vukua gelen tahmin olun - maz şartlara intibak eder. İntanlr mmtakalarda çıbanlar ve hat husule getirirler ki bunlarm mayaları mikropları hazmederler. Bu mayalar- da canlı nesicleri eritmek hassası da vardır. Bun- lar çıban için ya cilde veya içi boş bir uzva doğ- ru yol açarlar. Bu suretle de cerahat vücuddan çekilip gider. Mikroplu hastalıkların alâmetleri yeni şartlara intibak, bunlara mukavemet ve normal hale avdet için nesiclerin ve iç mayilerin cehdi suretinde tecelli eder. (Sonu var)