19 Mayıs 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA/ < Ü Te FÜ ' âe 19 N'AX 18 M adde ve Ruh Afrikada, binlerce yıldanberi müstakil yaşamış bir devletin or- tadan kalkmasiyle neticelenen sa- vaş, insan zekâsının yarattığı çe- lik makinalarm, insan gücüne olan ezici üstünlüğünü, medeniyet ta- rihine kanlı satırlarla bir kere da- ha yazmıştır. Çelikle etiri bu çetin boğuşma- sından ve boy ölçüşmesinden son- ra, şurası iyice anlaşılmıştır ki, harb fenninde şimdiye kadar bi- rinci plânda ehemiyetli sayılan ve maneviyat namı altında topla- nan yiğitlik, azim, iyman, yürd sevgisi gibi hassaların, bundan böyle, harbın neticesi üzerinde ya- pacağı tesir eskiden sanıldığı ka- dar büyük olmıyacaktır. Maneviyat yüksekliği, bir ordu- yu, nihayet son nefcn de can ve- rinciye kadar düşman karşısında dayanmaya sevkedebilir. İnsanlık tarihine şerefli destanlar kaydet- miş olan kahramanlığın gücü bu- rada biter. Fakat artık biliyoruz ki bir orduyu, son ferdine kadar, bir olgun cayır gibi biçecek alet- ler mevcuddür ve öldürme randı- manları her giün biraz daha art- malstadır. Ağızlarından ateş püsküren tank ejderlerine karşı çıplak ve yalın kılıç saldıran adam, devri- mizde kahramanlığın olduğu ka- dar bitaz da saflığın ve gafletin semholü haline gelmiştir. Muci- zelerin artık pek seyrek görüldü- ğü bir devirde yaşıyoruz. P'ı'ı üstünlüsüne kıymet ver- : Evet, fakat maddeyi hiçe savmvmwk gartiyle. Metafizik bir mesti isinde durmaksızm “ruh, ruh!.” diye savıklıyanların, gü- nün birinde maddenin çelikten sil- lesi altında tatlı rüyalarından - yanabileceklerini düsünerek, mad- deye ve onun ifadesi olan tekniğe de, insan zekâsının birer aleti ve möcadele vasrıtası sıfatiy- e,Tâvik oldukları kıymeti ver- mek lâzımdır. Akdenizin .. * . . stratejik vaziyeti Fölkişer Beobahter'den: Haritaya bir göz gezdirilecek olursa görülür ki, ingiliz donanması, icab e- den nöktalara dağıtıldığı takdirde, İtal- ya'ya karşı geniş ölçüde bir abloka ku- rabilecek mevkidedir. Bunun için de Cebelüttarık ve Süveyş kanalını tutma- sı, ihtiyaçlarının en büyük kısmını de- nizaşırı temin eden İtalyanın ithalâtını derhal durdurabilir. Karadenizden yapacağı ithalâtın da durdurulması ihtimal dahilindedir. An- cak, bu husus Türkiye ve Yunanistanın takınacağı tavra bağlıdır. Alınacak bütün bu tedbirlerin ingi- Tiz donanmasının saldırıcı bir müdaha- lesine ihtiyacı yoktur. Dünya harbında bizim başımıza geldiği gibi, geniş ölçü- de tutulmuş bir abloka bu işe yetebilir. İngiliz donanması ile İtalya donan- ması arasında herhangi bir harbın neti- cesi üzerinde hiç tereddüd edilemez. Aded itibariyle ktuvazör ve destro- yerler biribirlerine yakın bir mertebe- de bulunuyorlar ve İtalya denizaltı ge- mileri aded itibariyle üstün bir durum- da iseler de, deniz muharebesinde kati netice alan âmil muharebe zırhlısıdır. Bu bakrmdan, İtalya, İngilterenin yedi muharebe zırhlısının karşısına iki tane çıkarabilmektedir. Yahut başka ra- kamlarla şu şekilde izah edilebilir: İn- gilizlerin 56 ağır topunun ateşine (38- 38,1 santimetre ve 18-40,.6 santimetre) İtalyanlarmın 26 tane ağır topu (30,5 san- timetre) karşıkoyacak mevkide değil- dir. Ne de olsa İtalyanın denizaltı silah- Tarının saldırıcı vaziyette kullanılma- ları tesirini göstereceğine şüphe yok- tur. Bu takdirde inciliz donanmasının hareketi cok tahdid edilmiş olacaktır. Belki de bundan dolayı, İnsiltere geçi- ci bir surette orta Akdenizi brrakmak mechuriyetinde kalmıstır. İngilterenin üssü bahri bakımından da aksıyan tarafları vardır. Netekim bir ,harb takdirinde Maltanın liman vaziye- YASAR NABİ / tinden ve tamir işlerinden de istifade etmenin imkânı kalmamıştır. Çünkü, ZAYİ Sicilya adasından birkaç saatlik bir u- Mülga idadi sanayi mektebin- d>- abmış olduğum şehadetname- mi zayi ettim. Yenisini cıkaracağımdan eski- sinin hükmü yoktur. Kadri Osman 1—2017 ZAYİ İzmir belediyesinde 115 kara numaralı 705 sayılı şotör ehliyet- namemi 4-2-936 da Ankara bele- diyesinden tebdil edilmek üzere / verdiğim istidaya 4 — 502 numa- ralı merbut evrakrmı zayi ettim. Yenisini alacağımdan bunların hükmü yoktur.' İzmir Kemâl paşalı Necib 1—2014 çuştan sonra İtalya tayyareleri adada- ki tesisatın üzerine varabilirler. Bun- dan başka, ada doğrudan doğruya İtal- ya deniz kuvvetlerinin tesir sahası için- de bulunmaktadır. Harb hareketleri so- nucunda harb gemilerinde büyük ölçü- de tamirlere lüzum görülecek olursa, Cebelüttarık ve İskenderiye Himanların- dan birinci smnıf üssülharekeler olarak faydalanılamaz. Bunlara karşı, İtalya da İngiltere- nin Akdenizdeki ticaret yolunu kese- bilir. Fakat bu hareket, ada devletinin ithalâtı üzerinde tesirli bir rol oynıya- maz, Olsa olsa bir parça güçleştirmiş olur. Çünkü büyük Britanyanın tica- reti Akdenize bağlı oh'nadığı gibi, Ak- Avusturyanın durumu ve sosyalistler Bundan iki yıl önce İtalya, Avustur- ya ve Macaristan sıyasal ve ekonomik Roma protokollarını imzalamış, bu su- retle yarı - müttefik bir hale girmişler- di. Geçen hafta herhangi bir günün yıl- dönümünde gene bu devletin başları e- bedi Roma şehrinde bir masa etrafın- da toplandılar. Avusturya'yı Başbakan Şuşnig, Macaristanı Başbakan Gömböş temsil ve toplantıya Musolini başkanlık ediyordu. Bu konferans esnasında yarı resmi bir mactar gazetesi olan Buda Peşti Hir- lap diyordu ki: “Roma konferansı bir realitedir ve Tuna memleketlerini ye- niden organize etmek gibi mühim bir işi ele almıştır.” Son iki yıl içinde Almanyanın süel kuvveti pek ziyade arttığı için Tuna memleketlerini yeniden organize etmek bir zaruret halini almış bulunuyordu. Bugünkü günde alman nüfuzu balkan- lara doğru yayılmaktadır. Macaristan cilveli bir gözle Berline bakıyor. Yu- goslavya da almanlarla tiçaretini artır- mak için tözünü oraya dikmiştir. Bugünkü hâdiseler içinde Roma da Rayh ile flört yapmaktan geri kalma- maktadır. Bu vaziyet karşısında Roma'nın ö- nüne iki mesele dikiliyor demektir. Birincisi, Avusturyanm erkinliğini muhafaza etmek meselesidir ki Prens Staremberg bu noktayı birkaç hafta e- vel Musolini ile görüşmüştür. İkincisi ise küçük antant ile Roma ptrotokolunu imzalıyanların biribirine bağlanması hakkındaki fransız projesi- dir. 1934 şubatında Avusturyadaki s08- yalistlerle faşistler arasında dahili bir harb oldu. Dört gün süren çarpışmalar- dan sonra 1500 ile 2000 kişi arasında za- yiât oldu. Prens Staremberg'in Haymver krıta- ları sosyalistleri fena halde mağlüb et- tiler. Bu hâdise üzerine sosyalist partisi kaldırılmış ve ileri gelenler kaçmışlar ve gizli bir cemiyet teşkil etmişlerdi. Bu sırada sosyalistlerin bulunduk- lari yerler topa tüutulmuş ve birçok sos- yalistler Haymver tarafından hapse tı- kılmıştı. Bunların arasında Arbhecter Zeitung adlı gazete kapatılmış bir Vi- yana sosyalist gazetesinin başmuharriri olan'Karl Hans Sailer ve demiryolu memurlarından birinin karısı olan Trav Mari Emhart da vardı. Bu ikisi geçen hafta Viyana'da ya- pılan muhakemeleri neticesinde büyük ihanet ve isyan liderliği suçu ile ömür- lerinin son gününe kadar hapse mah- küm edildiler. Onlarla beraber hapisha- nede bulunan 28 mahküm da daha hafif cezalara çarpıldılar. Bu mahkümlar, hapishaneden büyük bir kalb küvveti ve celadetle çıktılar. Trav Mari Emhart, siyah elbisesinin ü- zerinde sosyalistlik alâmeti olmak üze- re büyük bir kırmızı çiçek taşıyordu. Orada duran arkadaşlarına da polisin yasak etmiş olmasına rağmen sosyalist usulü selam verdi. Bu muhakemede, Nevyork Taymis gazetesine gönderilen bir hebere söre, suçlular, sosyalistliğin bir hiyanet ol- duğunu kabul etmediklerini, kendileri- nin hakiki Avusturyalı olarak bütün işçilerle bir tek adam gibi Nazi hare- ketlerine karşı duracaklarını, fakat bu- nun için de işçilerin istedikleri mevki ve itibara getirilmesi gerektiğini söy- lemişlerdir. Gene bunlar, Haymverler sıyasal hürriyeti kayıd altında bulundurdukça ve basın ile sıyasal ve kültürel teşek- küllere serbestlik vermedikçe, polise işçi mahpuslara fena muameleler yap- mak müsaadesi verildikçe kendilerinin bugünkü hükümet ve rejimi devirmeğe var küvvetleriyle çalışacaklarını anlat- mışlardır. Muhakemenin devamı müddetince Viyanaya civar mahallelerde oturan iş- çiler arasında büyük bir heyecan hü- küm sürmekte idi. Hemen her gece mahpusların kurta- rılmasını ve işçilere hak verilmesini is- tiyen matbu beyannameler sokaklarda ve binaların duvarlarında göze çarpı- yordu. Bu sebeble tÂnınmıs sosyalistler po- lis vasıtasiyle yataklarından kaldırılrp bu kâğıdları ve risaleleri ortadan kal- dırmağa zorlanmışlardır. Nisanda Avusturyada büyük bir ko- münist hareketi başlıyacağı söyleniyor. “Litereri Doycest - Amerika” denizin şark ha nın ihtiyaçlarını Afrikayı dolaşmak su- retiyle de temin edebilir. Bu meyanda, İngiltere donanmasının petrol ihtiyaç- larını Basra körfezinden temin edebi- lecek bir durumdadır. Aded itibariyle üstün olan İtalya . denizaltr gemilerinin muhtemel saldı- rışları cihetini yukarda kaydettik. Deniz üstündeki kuvvetlerin, ingi- lizlerin Cebelüttarık, İskenderîye ve Hayfadaki üssülhareke noktalarına sal- dırmaları, zayıf oldukları şöyle dursun, İtalya donanması için büyük bir cüret olur. Ana vatan sularına yakın yerler- de harba tutuşmanın hiç bir faydası o- Jamaz. Bunun dışında, uzaklara yapı- lacak olan İtalyan birlikleri, ileri ve ge- ri hareketlerinde — üssülharekeleriyle bağlarının kesilmesi tehlikesi Leros ve şimali Afrikadaki donanma kuvvetlerinin büyük bir rol oynamala- “ına imkân yoktur. Geriye hava kuvvetlerinin üstünlü- ğü kalmaktadır. İtalyanın üssülhareke noktalarının büyük bir mesafede olma- ları dolayısiyle Cebelüttarık'a bir hü- “ cum hedefi olarak varmak güçtür; va- rılsa bile az bomba taşımak mecburiye- ti vardır; bundan dolayı, herhangi bir hava hücumu tesirli olamaz. Vehib Paca Portsaide geldi Portsaid, 18 (A.A.) — Habeş ordü sunun eski müşavir ve mütehassısı VE hib paşa, Straithbrid vapuru ile burâ) gelmiştir. Rıhtımda bir çok merakliıi# toplanmış idi. Vehib paşa, vapurdan $© kar çıkmaz, hemen Portsaid otelleri! den birine gitmiştir. Şimdi bu otelde h beş şeflerinden bir çoğu oturmaktadIi. Vehib paşa, bugün Kahireye gid€ cektir. ) Gazetecilerin sormuş oldukları sui ) lere cevaben Vehib paşa şunları söyle miştir: “— Habeşistan'ın müdafaasını sik için tatbik etmiş olduğum plân, mi hur “Hindenburg hattı” ile kıyaslanabi lir. Bu plân sayesinde Habeşistan zabtâ dilmesi imkânsız bir hale getirilebilirdi Fakat italyan'ların zehirli gazlar kulla ği maları, kahraman habeş ordusunu g | çekilmek zorunda bırakmıştir.” vardır. ŞAT AR YURD İÇİN Türk ırkı hakkında tetkikler « Cf muriyet prensibinin ilmi doğruluğu © yeni yazı - yürd korumasında bilgi a aldığı ehemiyet - nüfus meselesinin © hemmiyeti - dahi çocukları seçme usüli srk hifzi sıhhatı - demiryollarının hat yati ehemmiyeti - İş adamlarının seçil" me şekli - insanların boğuşmadan Vvâ . çeşi zamanlarda ve gazetelerde tercüme et geçmiyecekleri, ilh.. hakkında, A ğ e tiğim veya yazdığım yazılardan yapt” mış bir kitaptır, ve cumuriyetin on cu yılr şerefine bastırılmıştır. © ileride vatan müdafaasında alacar'ı biık yük yer hakkında, bundan 14 sene önü İkdam gazetesinde yazdığım — yazıy! son habeş harbı parlak surette doğ ladı. Elifbe hakkındaki harflerinin 4 sene önceden sezişi d€ mektir, Hekimlerin yürd kalkınmasıt daki mühim vazifeleri hakkındaki (Hâ” kimiyet) te çıkan yazımı, Musolini ( ğ Temps, 6 te. ev. 1935) ve Rudolf Hes$ (Le Temps, 3 haziran 1935) tekit ettir ler. Nüfus meselesi hakkındaki yazıla' rımın pek büyük ehemmiyetini anlâ* mak için, Wladimir e' Ormesson'ul (Sulh ve nüfus meselesi) nam yazısif j okuyun (Le Temps, 18 mai 1935). Cüt — muriyet prensibini müdafaa eden yazıf )_ için de, Bouthoul'ün (Le Grand Maf des Assasins) isimli kitabında geç vakalar da şahit olabilir. (Paris 1936 sayfa 201). Çocukları yetiştirme — hak” kındaki yazımın yeni şâhitleri, Fernan” Grenard'ın Gengis - Khan, isimli ki. br (Paris 1935, sayı 19 ve 184) ile, C* han çbhreth Dr. Garrel'in (L'Hommt: cet ) isimli kitabındaki (P tis 1936) adaptation bahsidir. Ankardı Tarik Edip kitab evi, 50 kuruş. Dr. Mustafa Hakkı Akanstİ Anafartalar caddesi, 103 ANKARÂ yazım, Jatifl * Tefrika: No: 92 - (d ANKARBRA Yazan: Norvert von BİSCHOFF Türkçeye çeviren: Burhan BELGE Böyle bir boğuşmada, Türkiye, yalnız Sovyet Rusyayı değil, kendisiyle beraber ay- nı milli kurtuluş davasını güden İran ve Af- ganistanı da yanında bulacaktır. Çünkü, mil- K kurtuluş ateşi, bu iki memleketi de sarmış- tır. Bunlar da kendilerini Avrupanın ve bil- hassa İngilterenin nüfuzundan kurtarmak peşindedir. Bu kurtuluş, daha ağır bir seyir takib etmekle beraber, Türkiyedeki örneğe uygun cereyan etmektedir. Bu kurtuluş mu- kadderdir ve bunun önüne geçmek ancak si- lah kuvvetiyle kabildir. Bu üç devlet arasındaki mukadderat bir- iği çoktan sezilmiş ve bunun yardımlaşma politikası da yaratılmıştır. En kuvvetlileri ve en ilerileri olmak itibariyle, bu husustaki /|-önderlik ödevi Türkiye'ye düşmektedir. Ye- ni “>vleti ve yeni cemiyeti kurmak hususun- d> — “ara'da yapılan tecrübelerden, Tah- AÇ KğPil istifade etmektedir. Ve günbe- gün, Türkiye'nin Tahran ve Kâbildeki nü- fuzu artmaktadır. Bilhassa Afganistan, Tür- kiye'den öğrenmek isteklisidir. Şimdi orada, Avrupalıların yerini, Türk hocaları ve tek- nisiyenleri almıştır. Ve pek yakında, şimdi- ye kadar ancak Avrupalıların elinde bulun- durulanr bilgileri, Afganlı talebe, gelip Tür- kiyede edinecektir. Türkiye - İran dostluğu ise, seri ve güzel bir inkişaf devresindedir. Eski düşmanlığın yerini,'aynı kültür ve politika yollarında yü- rümek lüzumundan gelen idrak ferahlığı al- mıştır. Türkiye bu hususta ilk adımı güzel bir hediye ile atmış, yani, Türk çokluğu barm- dıran İran Azerbaycan üzerindeki her türlü talebten vaz geçmiştir. Hudud ayrılıkları bertaraf edilmiş, göçebe kürd kabileleri da- vası hallolmuş, bilhassa İran için mühim 0- lan ekonomik münasebetlere girişilmiştir. Öyle ki, İran'ın verdiği sözden dolayı Tür- kiye'ye olan itimadı, Afganistan ile olan bir hudud ğında, Türk hakemliğini Bütün bu işlerin on sene gibi kısa bir za- man zarfında başarılmış olması, Gazi Musta- fa Kemal ve Rıza Şah Pehlevi gibi iki büyük şefin gerçekçi görüşleri sayesinde kabil ol- mMmuştur. Bu gerçekçi görüş, fakat muvaffak olamazdı, eğer her iki memlekette de, sof- talık tasfiye edilmemiş ve bunun bir netice- si olarak, eski Sümi-şift kavgası tavsamamış olsaydı. Zaman zaman Irak'ın da Türkiye - İran - Afganistan dostluk ve tesanüd çevresinin içine gireceği haberleri duyulmaktadır. Irak demek İngiltere demek olduğundan, böyle bir anlaşmanım, kabil olsa bile, idari ve tek- nik bir anlaşmadan fazla bir şey olacağını ummamak lâzımdır. Herhalde, Türkiye, bunun peşinde değil- dir. Türkiye, imparatorluğunun Arap parça- larından bidayetten itibaren vaz geçmıştır. Gerçi, Arap memleketlerinin, kendi tam is- tiklallerine kavuşmaları, Türkiyenin arzu- ları dahilinde idi. Fakat Türkiye anlamıstır ki, yapılmış olan, bu parçaların Osmanlı ha- klrmyetmden sırf mgılız veya fransız haki- miyeti altına konmak için kopanlıp alınmış olmalarıdır. Ve Türkiye, bu vaziyeti kabul etmiştir. Türkiye'nin Arabistan üzerinde politik aspirasyonları yoktur. Netekim onları ken- dine bağlıyabilecek olan son bağı, halife- liği, kendi eliyle kesmiştir. Fakat müslüman- larla meskün bir memleket olmak itibarivle, islam dünyasının inkişafına karsı kayıdsız değildir ve bu inkişafı büyük bir dikkat ile takib etmektedir. Türkiye, şuna sevinebî kı, bugün Arabistanda olan nüfuz ve prest ji, Arabistan imparatorlukta iken mevcud © ? lan nüfuz ve prestijden kat kat yüksektir. ! kiye, verdiği milli kurtuluş dersinin birço” Arap vatanseverlerinin kafasında yer etmif olmasından şüphesiz meninundur. Fakat #” rap işlerine karışarak kendi milli inşa da sını tehlikeye sokacak bir maceradan çek mektedir. j Türk irredentizmi diye bir şey yok Ne Arabistan veya İran'a ne de hattâ BuU” garistan, Yunanistan veya Sovyet Rusyay' doğru. İmparatorluğun son günlerinde pâ! layabilmiş olan ve o zamanlar, Türkler” ruslaşmamasını temin için doğan turancı'! hareketi, bugünkü Türkiye'de mevcud değ dir. Bugünkü Türkiye, Rusya'daki Türk rin, Sovyet Birliği içindeki nasyonal ve E türel inkişaflarını emniyet altında görme” tedir. Ve Sovyet Rusya ile olan münasebt lerini, yeni bir turancılık hareketiyle tehifll keye sokmak niyetinde değildir. Yeni V Türk kültürünün yaradılışı bahsinde, ©7? yet Rusya ile Türkiye arasında herhangi tezad mevcud değildir. Bilakis, her iki m” , letetin âlim-'ari, bu bob'-te, hiribir!sriyle ©7 imi bir temas ve işbirlizi ha ”-dedir. (Sorul vi |

Bu sayıdan diğer sayfalar: