12 Mayıs 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

! 12 MAYIS 1936 SALİ 'VUEUS SAYFA Profesör Fleinerin halkevindeki konferansı lPr. , konferansında âmme hukukunun harptan sonraki istihalesini anlattı Profesöre göre, ©.. Hakkın himaye ve müdafaasi demek, milli birliği kuv vetlendirmek hususundaki bü- yük vazifeyi yerine getir mek demektir...” p Türkiyede üç konferang vermek üze- ke davet edilen İsviçrenin Zürih üni- wersitesi profesörlerinden ve beynel « milel şöhreti haiz âlimlerden Profesör Fleiner, konferanslarından ikisini İs - Manbul üniversitesinde verdikten sonra, Hukuk İlmini Yayma Kurumunun te « Şebbüsiyle pazar günü Ankaraya gel - Mmiş ve dün akşam Ankara Halkevinde, ’İnümtaz bir dinleyici kütlesi huzurun- da üçüncü konferansını vermiştir. Kon- Heransta Büyük Millet Meclisi adliye “encümeni azaları bir çok mebuslar, tem- Yiz mahkemesi ve devlet şürası azaları Ve profesörler, avukatlar hukuk fakül- tesi gençleri vediğer birçok zevat ha - Zar bulunmuştur. “Amme hukukunda Büyük harbtan sonraki istihaleler” un - Manımı taşıyan ve fransızca olarak veri- len bu konferans, İstanbul üniversitesi Medeni hukuk ve inkılâp dersi doçenti Dr. Hıfzı Veldet cidden olgun ve akıcı Bir ifade ile dilimize çevirmiştir. 4 de « »» Profesör, kendisini genç türk cumu- »iyetinin merkezine davet eden Hukuk Ütmini Yayma Kurumuna teşekkürle Böze başlamış ve türk medeni kanunu « “Bun İsviçreden alınmış olduğunu zikr- Rderek, bir isviçreli hukukçu sıfatiyle iftihar duyduğunu ve Türkiyede çok kısa bir zamanda tahakküuk ettirilmiş o- lan terakkiler dolayisiyle haytanlığını be- 'yan eylemiş ve konferansına hülâsaten Höyle devam etmiştir: * — 19 uncu asır liberal devletleri « 'min âmme hukuku esaslit kısımları iti- Bariyle fransız inkilâbinim mahstıludür. Her sıyasal prensipin tatihi ifadesiyle, Menfi ve polemik bir manası vardir. Her siyasi prensip, kendisine muarız bir prensipe karsı harb ilân eder: Hal- kın hâkimiyeti, sakıt hükümdarın hâ- kimiyetinin aksidir, yurddaşların ka « Mun karşısındaki müsavatı, doğrudan doğruya hukukan bütün zümre, aile ve Şahıs imtiyazlarını ortadan kaldırır. , Siyasi prensipler, tefsir yoluyla ken- disini âmme menfaatine yeni yeni icab Ve zaruretlerine uyduran ağır bir tekâ- müle tâbi olur ve nihâyet bu tadilât bizzat vazii kanun tarafından kabül olu- hur, Profesör, âmme hukukundaki bu is- tihaleyi izah ederken hareket noktası o- lazak halk hakimiyeti prensipini ele al- mış Jan Jak Russonun demokrası pren- siplerinden ve Monteskiyonun, kuvvet. kerin tefriki nazariyesinden bahsetmiş ve Ben Jamen Konstan tarafmdan bu iki e. me şöyle devam etmiştir: “— Temsili sis- mentodaki müzakerattır. Teşrii meclis “müzakerelerindeki noktainazar teatisi- nin mahsuludur ki, (tahakkuk ettirilmiş hukuku) teşkil eder. Bu esas mebusla- rın kendi intihab dairelerini değil, bütün milleti temsil ettikleri kaide sebebile ku- vetlenmiştir. İşte bu keyfiyet temsili hü- kümetler teşkilâtr esasiye kanunlarınım ekserisinin ve tam ve halis demokrasi teşkilâtr esasiye kanunlarının niçin si- yasal partilerden bahsetmediklerini izah eder, Siyasal partilerin âmme işlerindeki tesirlerinin devletteri devlete değiştiği- ni söyliyen Profesör bir kaç misal zik- retmiş ve demiştir ki: “— İsviçrede Profesör Fleiner halk reyini kullanırrken partilerin nasi. hatlarını her zaman nazarı itibare almaz; İsviçre dünyanın en demokratik mem- leketidir. Fakat parlamanter rejimi yoktur.,, Profesör bilahare icra kuvvetinin salâhiyetini genişletmek hususunda bü- tün dünyada kuvvetli bir cereyan mev- tud olduğunu söylemiş, kanunların ic - fa xuvvetine büyük bir serbest takdir sahası bıraktığını, zira her şeyi kanun- Ja evvelden tesbit etmeğe imkân olma- dığını buhranlı zamanlarda hükümetin seri kararlar almak mecburiyetinde kaldığını hatırlatmış ve buglinkü mo - dern devletlerde siyasi hayatiın merke- *i sikletinin icra kuvvetinde olduğunu ve icra kuvvetinin salâhiyetlerinin bas zan etki rejimlerdeki devlet reisinin salâhiyetinden fazla olduğunu fakat modern devlette icra kuvveti kanunla mukayyed olduğu halde eski rejimde devlet reisinin böyle bir kayıd altında Bulunmadığını zikretmiştir. Bundan sonra Profesör idar? kazaya geçmiş bunun Fransa, Almanya, İsviçre ve İngiltere ve Amerikadaki- şekilleri- ne kisaca işaret etmiş ve idari davalar- da kazat kontrolun hududlarının tayi- nine gelerek demiştir ki: “ —— İlk evvel hükümetin takdir sa- Jâhiyeti meselesini ele alacağım: vazıi kanun bir kanunla sadece hukuki çer - çeveyi tayin eylemekle iktifa ederek her hâdisede bu çerçevenin doldurul - ması keyfiyetini idari makamata bıraka- bilir. Vazıi kanuna bu yolda Tehber- lik eden mülâhaza, âmme menfaatine müteallik tedbirleri almak ve kaideleri koymak hususunda teknik bakımdan kompetan olan makamın yalnız idari makam olacağı mülâhazasıdır. İdari makamın bu tedbirleri ittihaz ederken kanunun ruh ve —maksadına uygun hareket etmesi lâzım geldiğini söyliyen Profesör diğer taraftan idari mahkeme. lerin, hükümetin kendi salâhiyeti daire- sinde yapmış olduğu tasarruflarda hük- metmekten memnu olduğunu zikrettik- ten sonra hükümetin de takdir salâhiye. tini tecavüz ve suiistimal edemiyeceğini ve bunun indi bir takdir işi değil, bir hukuk işi olduğunu ilâve etmiştir. Profesör bilâhara kanunların teşkilâ- tı esasiyeye uygun olması lâzım geldi- ğinden ve bu hususun kontrolü hakkın- da muhtelif memleketlerde mevcud sis- temlerden bahsetmiş ve demiştir ki: “— İdart mahkemeler, alelâde mahkemelere nisbetle daha fazla bir imtiyaza malik- dirler. İdari hâkim, henüz vazıt kanunca malüm olmıyan hâdise ve vaziyetlerle karşılaşabilir. Bununla beraber bunlar hakkında gene hüküm vermek mecburi- yetindedir. Zira idari hâkim de, alelâde hâkim gibi, şu meşhur kaideye tâbidir: “Kendisine arzedilen meselede kanunun sakit veya müphem olduğunu bahane e- derek hüküm vermiyen hâkim, ihkakı haktan imtina suçunu işlemiş olur.”. İ. dare hukukunun büyük bir kısmı henüz medeni kanun gibi büyük ve şumullü kanunlarla tanzim edilmiş değildir. Bu- gün hiç bir devletin medeni kanun gibi bir idari kanunu yoktur. Binaenaleyh i- dare hukuku sahasındaki boşlukları dol- *durmak vazifesi, vereceği kararlarla-, idari hâkime düşmektedir. İdari hâkim bu sahada hakikaten yaratıcı bir iş gö- tür. İdari hâkim aynı zamanda hem dev- let hem yurddaş için canlı bir yardımcı- dır.” Profesör konferansını aynen şu cüm- lelerle bitirmiştir: “— Türk devlet şürası, hukuk devleti hakkındaki büyük fikirlerden Mmülhem olarak genç türk idare huku. kunun inkişafına yardım edeceğinde şüphem yoktur. Kanunların bitaraf tatbiki ve adli ve idari mahkemelerin istiklâli sayesinde- dir ki devlet, yuddaşların itimadını ka- zanır. Hakkın himaye ve müdafaası de- mek, milli birliği kuvvetlendirmek hu- susundaki büyük vazifeyi yerine getir- mek demektir. Sözlerimi bitirirken Türkiyenin sa- adeti için en samimi dileklerimi tekrar ederim.., ** Profesör ve Doçent dinleyitiler ta- tafından candan alkışlanmışlardır, DA Profesör Heiner âmme hüukuku sa- basnda zamanımızın en büyük otorite- lerinden biridir. İsviçreli âlim profes sörlük hayatma Zörih ve Bâl da başla. mış bilâhara Almanyada Tübingen ve Heidelberg üniversitelerinde âmme hu- kuku profesörlüğü yapmış sonra büyük harbın ba tekrar Zürih üni- versitesinde aynır dersin profesörlüğünü almış ve işbu üniversite, üç sene evvel * Selânikte hayat durdu Grevcilerin siyasal maksatlar güttükleri anlaşılıyor Selânik, 11 (A.A.) — On binlerce ki- şi dün, son karğaşalıklar esnasında öl. müş olanların “sembolik” cenaze mera- simi dolayisiyle polis, hükümet ve fa- şizm aleyhinde nümayişler yapmışlardır. Hatibler, tevkif edilmiş olan işçilerin serbest bırakılmasını, B. Metaksas ka- binesinin çekilmesini, ve halkçılar cep- hesine mensub mebuslara dayanan bir Sofulis kabinesi kurulmasını istemişler- dir. Ehemiyetli hiç bir hâdise olmamış- tır, Şehirde hayat, felce uğramıştır. Mağazalar, lokantalar, sinema ve tiyat- rolar halâ kapalıdır. Münakalât durmuş- tur. Yalnız ortada askert kamyonlarla, sıhhiye otomobilleri ve grev komitesinin otomobilleri dolaşmaktadır. Memurlar, bütün mevkufları serbest bırakacaklarını vadetmişlerdir. Ordu, sükün ve asayişi temine devam etmektedir. Zira jandarmalar polis mer- kezlerinde kapalı bulunmaktadırlar, B. Metaksas'ın beyanctı Atina, 11 (A.A.) — Başbakan B. Metaksas, gazetecilere beyanatta bulu- narak Selânik grevinin hükümetin pat- ronlarla işçileri uzlaştırmak sahasında sarfetmek istediği faaliyete engel olmuş olduğunu söylemiştir. B. Metaksas, Selânik tütün endüst- risi patronları üzerinde bir baskı yap- miş olduğunu, fakat grev komitesinin başında bulunanların hareketlerinin iş- çilerin menfaatelerini korumaktan başka gayeler peşinde koşmakta olduklarını isbat eylemiş bulunduğunu ilâve etmiş- tir. Başbakan, netice olarak, hükümetin vazifesinin grevcilerin isteklerinin sa- kin bir hava içinde gözden geçirebilme- si için sükün ve intizamı kurmaktan iba- ret bulunduğunu söylemiştir. Halk orduya karşı sempati tezahürü yaptı Atina, 11 (A.A.) — Selânikten gelen haberlere göre, halk, orduya karşı sem- pati tezahürlerinde bulunmuştur. Dün- kü hâdiselerde ölenlerin cenaze alayın. dan sonra, alay güzergâhında biriken halk askerleri ve subayları şiddetle al- kışlamıştır. Ordu, Selânik şehrinin inzibatınıı tes min etmektedir. Dört destroyer limana demirlemiştir. Bugün şehirde sükün hü- küm sürmektedir. Otoritelerin bildirdi. ğine göre, tütün endüstrileri gündelik- lerin arttırılmasını kabul etmişlerdir. Fa kat son dakikada grevciler mukaveleyi imzadan-imtina etmişler ve bu süretle dileklerinin yalnız ekonomik mahiyette olmadığını, aynı zaâamanda siyasal mak- satlar güddüklerini isbat etmişlerdir. Bazı haberlerin bahsettiği 24 saatlik umumi greve gelince, bir çok işçi birlik- leri grev emrini dinlemiyeceklerini ve kanuni nizamın kürulmasına bile yar- dım edeceklerini söylemişlerdir. 24 sa- atlik umumi bir grevin vukubulmasına ihtimal verilmemektedir. Şehirde nisbi bir sükün kuruldu Atina, 11 (A.A.) — Selânikten Atina ajansına gelen raporlara göre bu şehir- de nisbi bir sükün kurulmuş bulunmak. tadır. Pazar günü şehirde hiç bir hâdi- se çıkmamış ve cumartesi günkü kar- ğaşalıklarda ölenlerin cenaze alayı nor- mal bir şekilde yapılmıştır. Selanikte sükür Atina, 11 (A.A.) — Hükümet tara- fından alınan tedbirler sayesinde, Se- lanikte yeni hiç bir hâdise olmamıstır. Memleketin başka taraflarında da sü - kün vardır. İ Mareşal Pilsudski'nin ölümünün yıldönümü Varşova, 11 (A.A.) — Mareşal Pil- sudskinin ölümünün yıldönümü dolayi- siyle bu akşam bütün Lehistanda be bil- hassa Vilnoda tören yapılacaktır. Mem- leketin her tarafından gönderilen de- legeler Vilno mezarlığında yapılacak olan törene iştirak edeceklerdir. Onbinlerce kimse ve yerli yabancı bir çok gazeteci şimdiden Vilno şehrine gelmişlerdir. yüzüncü tesis yılını tesid ederken pro- fesör Fleiner'i rektör intihab eylemişti. Profesörün “Alman idare hukuku,, unvanir eseri çok meşhur olup bir çok Avrupa dillerine tercüme olunmuştur. B. Atlı Paristen döndü Londra, 11 (A.A.y) — Binbaşı Atli, Paris'te B. Leon Blum ile görüştükten sonra buraya dönmüştür. Mumaileyh, gaezetecilere beyanatta bulunarak fransız kabinesinin gelecekte- ki reisi ile yapmış olduğu görüş teatile- rinin “faydalı” olmuş olduğunu söylemiş, ancak her hangi bir fikirde bulunmak- tan sakınmıştır. —S yae— Nöbetçi Eczaneler 1 mayıstan itibaren iki aylık gece eczaneler nöbet çetveli şu- dur: Tetrika: No: 55 Evlilik i Yazan: JAK ŞARDON Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR Alber paltosunu çarçabuk çıkararak: — Başlamış, dedi. Ağzına kadar dolu salona girdiler. Bert, karşısmda ışıklar içinde parlıyan sahneden gözleri kamaşarak kımıldamaksı- zın yerinde durürken Alber: — Yürü! dedi. Gözlerini sahneden ayırmıyarak Alber'in yanına oturdu. Sert bir aydınlık artistlerin sürünmüş oldukları düzgünleri ve kostümle- rinin her tarafını iyice meydana çıkarıyor- du. Salonda henüz seyircilerin hareket ettik- ’erih öksürüp kaynaştıkları hissolunuyordu. ert; — Çok hızlı konuşuyorlar, diyerek koltu- İ'-ll_la gömülmüş olan Albere baktı ve devam etti: — Geldiğine esef etmiyor musun? - — Hayır. Piyesi dinle. Dekorun bir parçasına, seslerin yükselip inişine, bu, hem hakikf ve hem sahte şahis- ve Utesı ların heyecanına dikkat etmekten vaz geçeti ve yavaş yavaş alâkalanan, sonra yüreği SIZ- layan, pek iyi anladığı bu acılarla sarsılan Bert şimdi piyesteki şahısların ihtiraslarına iştirak ediyordu. Bü his çoşkunluğu, henüz tarımmadığı bu erkek ve kadın kalabalığı kar- “şısında, sanki döktüğü göz yaşları kaybolmuş gibi, aşk ıstırablarından fazla duygulanan yüreğinin sıkmtısından körk- muş gibi, elini, Alber'in dizine doğrü götü- rerek, ona daha ziyade yaklasmış ve kendi- ni de emniyet altına almış olmak için, elini tuttu. Piyesi takib eden Alber, dalgın bir halde, Bert'in elini elinde alıkoydu. Bert elini çekti ve bir locanm köşesinde genç bir kadına doğru iğilmiş olan bir erkek gördü. Hatırladı ki Alber de onu, on sekiz yaşında iken, bir öğle sonunda, bu tiyatroya getirmişti. Bir locanm loşça köşesine sığım- mışlar ve orada Alber gözlerini onun üzerin- Alçak sesle sordu: — Hatırında mı? — Canım konuşma!.. piyesi dinlemek ka# bil olmıyor! Tam kalbinin en samimi köşelerine ka- dar ona açıldığı sırada işittiği bu sinirli ses Berti âdeta korkudan titretti. Kalktı ve bir kadınm dizlerinin üzerin- den sıyrılarak çıkarken ihtiyar bir adam: — Çekilir şey değil, diye homurdandı. Bir kapıcı kadına rastlıyarak: — Salon çok sıcak, dedi. Alber arkadan göründü. Gözlerinden hid- det akıyordu. Bert, hızlı hızlı bir merdivenden çıktı, bir koridordan geçti ve camlı bir kapı önün- de durdu. Ona yetişan Alber bağırdı: — Nen var, çıldırdın mı? Bert kapıyı açmağa çalışıyor ve neden salondan çıktığını kendi kendisine de izah edemiyordu. Yalnız kulağında hep, deminki o sinirli ses çınlryordu. Bundan başka “İsviçre federal esasiye bi hukuku,, eseri de çok mühim bir şahe-, PakltisE E"'“;“" Hü serdir. Bütün bunlardan mada isviçreli Pazartesi Sebat, enişehir ” âlimin âmme hukuku sahasında diğer | Salı İstanbul - F bir çok neşriyatı vardır. LN Çarşamba Merkez Ğ Kıymetli misafirimiz —dünkü salı | Perşembe Ankara x akşamı refikası ve Doçentle birlikte İs- | Cuma Yeni y tanbula hareket etmiştir. Gumartesi — Hi & Alber Bertin ellerini tutup: — Biırak şu kapıyı, dedi, Salon alkıştan inliyordu. Koridorda birkaç kişinin dolaştığını gö- ren Alber bir kâbustan uyanıyormuşçasına kendisini zorladı. Alber: — Bana cevab ver, dedi, görüyorsun ki gülünç bir mevkideyiz, — Hiç bir şey yok... bir duygu... sana bir- azdan anlatırım... Tiyatrodan çıkınca Alber Bert'in kolu- na girdi. — Yürüyelim. Etraf çok güzel. Bu ti- yatro salonlarındaki hava insanı zehirliyor. Sonra tatlı bir sesle sordu: — Neden yerinden kalktığını bana an- latsana. Bunu bana artık söyliyebilirsin. Bert sadece: — Şimdi hatırlıyamıyorum, dedi. Yor- gunluktna olacak... Artık bunlarla zihnimis zi yormıyalım... ; — Alber, yavas ve derin bir sesle: (Sonu var) —

Bu sayıdan diğer sayfalar: