ULUS g' : SAVF_A_l 29 NİSAN 1033P Z. B ğ SULH PLANI ; ç ; K t ü dan; ra ve zorluklara dayanmaya ve kar- E K 0 N 0 M 1 H A R B [ G aGT ea EEe z ll gel Milli ekonomi başkumandanım elinde olacaktır, Düşüncelerin ana hattı kâfi d in mesele işe başlamak, cede vazıhtır: Fransız hükümeti, Mil- Ekselsior gazetesi adına Almanya | muştur. Kullanılmış kauçuktan yeni- | nı sene zarfında dışardan, en mühim | !“tler Cemiyeti paktının daha kuv. | — Öyle ise hiç kimseye kapısı kapa- da bu memleketin silâhlanma vaziye- | den faydalanmak usulünü keşfetmiş- u Fransadan gelen 505 bin ton | Yetlendirilmesini ve Avrupa hudud- | lı olmyan bir müzakerenin başlama- tini tetkik etmiş olan Jean Çaatrem- | lerdir. Bundan başka alman kimya- | boksit ithalinden menetmemiştir. Öy- | İart içinde hareket edebilecek derece edelim. Böyle bir konuşma- rre, gazetesine yazıyor: auçuk imali hususunda | leki, Fransa, bu fazla ithalâttan en- | d€ tesirli bir hale getirilmesini iste- | nn kapılarını şuna buna kapalı tut- ÜĞN pR20sl bör bziiele eli formül bulmuşlardır. Bu | dişeye düşerek Almanyaya alümin. | Mektedir. mak, sulh plânını daha - başta yak- beri filen bir harb seferberliği içi dedir. Komşularımız hemen hiç ham maddeye ve hüsüsiyle - çarpış- mak için lüzım olan ham maddeler. den biç birine malik değildirler. 1914 de harba girdikleri zaman şüphesi Ki dünyanın — heybetli ve n iyi organize edilmiş ordusuna sahibdiler, fakat memleketin ekonomik seferberli - iğini önceden hazırlamışlardı. Endü: Fiyel ekipmanları kayda değer- bi mükemmeliyetteydi, fakat “hammadde Ahtiyatları hemen sıfırdı. Komşularımız kendilerini iki defa dekdir. Emin olabiliriz. ki eğer istik- balde harb ederlerse, ekonomik ha- aırlanmaları da hiç olmazsa askeri ha aırlıkları kadar ileri götürülmüş ola- caktır. Lüdendorf'un “Topyekün harb” da yazdığı “milli ekonmi baş kumanda- dir. Geçen 21 mayıstanberi, bir ka- arname, harb halinde memleket eko. momisinin idaresini milli müdafaa baka- Üle e havan kalisde alman bür kümetinin halletmesi lâzım geleceği “meseleler içinde en mühimmi ve en va - Bu meselelerin bir çoklarının hal- “İledilmesini almanlar kimyagerlerine “havale etmişlerdir. —— Bunların en ciddisi, en acelesi pet- ol meselesiydi. Komşumuz, şimdiye / kadar; petrolunu Romanyadan, Rus- “yadan ve Birleşik devletlerden alıyor . “du.Bir kaç senedenberi milli - petrol istihsallerini arttırmak için muvaffa- “kiyetle çalışmaktadırlar, — çünkü Al- manya bir çok petrol kuyularına sa- / hiptir. Bundan başka linyit ve taş kö- müründen sentez yoluyla petrol çıkar- — mak için bir usulü de tatbika koy- — aya müvaffak olmuşlardır. Şimdi- den, ister kuyulardan çıksın, ister / gentez yoluyla elde edilmiş milli pet- rel mahsulü, ihtiyacın hemen yarısını Karşılamaktadır. “ Kavıçuk meselesi, ilk bakışta daha güç gibi görünür. Fakat komşumuz — bu meseleyi hal etmeye muvaffak ol - suretle elde edilen madde kauçuğun bütün vasıflarmı haizdir, hattâ ondan hem daha im, hem de daha esnektir. Alman ordusunda kull Tan motorlu vasıtaların ” tekerlekleri bu suni kauçukla kaplanmıştır, ve bu vasıtalar bir seneden beri hizmet mektedirler. Bu neticeler elde 17 temmuz 1934 de bir rarı Almanyada stok halinde bulunan ham kauçuğun sayılmasını emrediyor. ve dışarıya kauçuk çıkarılmasını am- bargo altına alıyordu. Ambargo bu gün de mevcuddur. Fakat almanların yerine koyacak maddeleri halâ bulamamış oldukları bazı ham maddeler vardır ki bunlar yabancıdan almak mecburiyeti bâki kalmaktadır. demir cevheri dışarıdan Fransa'dan gelir. Komşularımız. 1934 de 8 milyon 'ton ham demir almışlarken bu mik- darı 1935 de 12 mışlardır. Bu endişe verici bir mettir. Ayar zamanda Almanyada be- tonarme ve çelik köprüler inşası da manların satın aldıkları demirin yüz- de hiç olmazsa kırkmı milli müdafan ihtiyaç'arına harcadıkları iddia edi- lebilir. BAKIR VE ALÜMİNYOM Bakıra gelince, Almanya bu ma- denin memlekette kullanılmasını da- raltmak için sıkr tedbirler almıştır. Büyük harb esnasmda bakır tedariki hususunda Almanyanm ne kadar sr- kıntı çekmiş olduğu göz önünde tutu- Tursa bu da endişe verici bir alüâmet- tir. Bundan böyle, elektrik taşıyıcı kablolar, otomobil cihazları, mağaza vitrinlerinin çerçeveleri, kovalar v. s. bakırdan yapılmıyacaktır. Mesele alüminyom için de aynıdır. ihtiyaçlı çok kullanılır. Alman kimyakerleri, arjil'den bu madeni çıkarmaya vaffak olmuşlara da bu, çok paha- Tıya malolan ve ancak harbta kulla- aılabilecek bir usuldür. Şimdilik alü- me iştirak etmeye çalışmakla / iktifa etmektedir. Fakat milli alüminyom hsali de 1935 de iki misline çık- maştır. Fakat bu hal Almanyayı, ay- 'yom cevherinin çıkarılmasını menet. meye mecbur kalmıştır. Almanya, fakirliğine - rağmen, e- hemiyetli mikdarda bakır ve yün il yatı temin etmeye muvaffak olmuş- tur. Buna mukabil, pamuğu / yoktur. altı aydan ve harb halindede iki ay- dan fazla idare demiyecek kadar azdır. MİLLİ MÜDAFAA İÇİN Almanyanın yeniden iştirak etmiyen bir endüstri şuber ilah yapan bazı fabrikaların bütün randımanlar hayret etmemek bi gizli le çalışmalarına amdır. lmanlar tarafından en- düstriyel seferberliği tamamlamak için yapılan gayretler endişe” ver dir. Devletin, yalnız. siparişler - ver mekle kalmıyarak, — sübvansiyonlar türlü himayelerde bulunduğu doğrudan doğruya kadar eden fabrikaların eshar dığı, ayrıca da çok korüyücü bir gümrük sistemi tatbik edildiği bil yoktur. geçen yıl ruslardan 've kendi ak Rayhşbank'ı aldığı ve büdermiiriic bir Rayhşbank'ın mühasebesinde göste. rilmemiş olan 100 milyon altır mar. kım nereye gittiği de sorulmaya de- üer. ZAMAN İHTİYACI Bununla beraber sirçok unsurları hesaba katmak lâzımdır. Bir harb en- daha güç ve ağır. bir iştir. Gerçi büyük harbın sonunda Alman- bu meticeye varmak için çok zaman gereki ELEKTRİK KUVVETİ “Alman endüstrisinin iki büyük za- olduğu da unutulmamalıdır: Evve- trik istihsal eder. Diğer taraftan al- man elektrik şebekesi çok merl K u da, bombardıman maasını intaç eder. Bir şartla bu teklif, umumun on: yını kazanacak bir tezdir. O gudür: Milletler Cemiyeti mamak ve onu küçük düşürmemek lüzmdır. Bu ana hatlardan tal cek olursak o zaman vuzuh azalmak- tadır. Bu vesika bir kaba / taslaktır. Birçok teferrünt ve tafsilatın yeri boş kalmıştır; doldurulması lâzımge- liyor. Halbuki bu meselede, B. Flan- tler plânı hakkında söyle- diği gibi, teferrünti esastan daha e- hemiyetlidir. Şu halde iş akıllıca nasıl yürütüle- cektir. Bir şey, muhakkak surette v: zıhtır. Fransız plânı da, alman plânı gibi bütün bir Avrupa müzakeresini icab ettiriyor. Bu hususta içine Al- manya dahil olan veya olmuyan Lo- karno devletlerinin ve yahut herhan- gi bir Avrupa devletler zrupunun mü- zakereler yapması kâfi değildir. Bu suretle gerçek kollektif emni- yetin esasları kurulacaktır. Fakat bu- 'nun cazibeli bir fikir olmaktan pra- tik bir realite haline gelebilmesi için bütün Avrupanın elbirliği etmesi lâ- zımdır. Şu halde ilk yapılacak iş, franaız plâmını, alman plânmı, başka millet- ler tarafından — yapılacak. teklifleri bul editecek bir hale koymaktır. Büz İşle uykusuzlüktanı kıyranan sinirlderin bilmez tükenmez dilekleri İstenilen salih gelmez, her gön artan sinirlilikten gittikçe kuvvet aralır, ertesi gün insan yorgun argın, hiç bir şey yapamamak habsizliğile katkarı mak, harab etmek demek olur. Burada bir başka mühim ve müs- tacel mesele vardır ki şu veya bu salk plânmın alın yazısı onunla girift bir haldedir. Milletler Cemiyeti paktının harb açanlara karşı olan durumunu kuv- vetlendirmiyecek, tesirini artırmıya- cak hiç bir sulh plânımın kabule de- üeri olduğu düşünülemez. Bugün Milletler Cemiyeti taarru- za uöramıştır. Musolini, yalnız Milletler Cemi- yeti paktına saldırarak giriştiği bir saldırganlık harbına devam etmekle kalmıyor, bir taraftan da kendi har- bmna ve yağdırdığı zehirli gaz bom- balarma itiraz edenleri yok edeceği- Eğer bu hâdiseler karşısmda Mil- letler Cemiyeti susmuş duracak, ken- ' yeminle teyid et- eti ile başbaşa birakacak ve üstekik bir saldırganı mükâfatlandıracaksa © zaman oto- ritesi ölmüş demektir. İş böyle olnuca ne fransız, ne al- man, ne de başka bir devlete sulh plâ - mının azıcık faydası bile olmaz. Çün: kü eğer Milletler Cemiyeti paktı, ma- masız bir küğıd tomarından başka bir gey değilse, ona bağlı olarak yapıla- cak herhangi bir paktın me değeri e- lur? haaltam Habesistandadır. Bromural -Knoli- bu Teliketten kurtalmak için kullanıdacak ilüçtir. Asla zararı yoktur, sinir © “ümam Knoll A-G, kimyevi maddeler fabrikaları, Ludwigshafen #/Rhin. Tefrika: No: 67 Yazan: Nürbert von BİSCHOFF tir. len kayıtsız şartsız istiklal ve milletin haki- miyeti prensiplerini tahakkuk ettirebilmiş- Evet hattâ, Türk inkılâbı derken, bunun 1926 dan 1930 a kadar Türk milletinin haya- men, o da şekil 1920 seç dissiplin bulunan âdeta kanuni bir inkılâb- tır. Uzun müddet devam etmiş olmasına ra; hareket kaydetmiştir: Mevcud hukuku esa- siye ile sarahaten taaruz etmiş olan Nisan ibar le, bir. tek ihtilalci di eline alarak, şef salâhiyetini ciddi itiraz- lara ve sarsıntılara maruz bırakmaksızın, so- 'nuna kadar muhafaza etmiştir. Onun irade- si, fikirleri ve plânları ile çarpışacak çapta ve kudrette bir adam, bütün inkılâb devresi esnasında, cıkmamış ve çıkmak fırsatını bul- tını baştanbaşa değiştirmiş olan devrimci re- formları ilâve etmek hiç de yanlış bir şey olmaz. Fakat, bunların hepsinden iyisi, davayı iki bölüm üzerinden alarak inkılâb'ı hukuku esasiye'deki manasiyle anlamak ve yeni dev- letin kurulması ve bir'de yeni hukuku esasi- yeyi verecek yeni Normların tesisi ile inkı- lâb devresinin bitmiş olduğunu kabul - ede- rek yeni cemiyet'in yeni inkılâb müessesele- ri ve yeni inkılâb kanunlariyle inşa edilmesi işini reformlar bölümüne sokmaktır. Türk inkılâbr son derece orijinal ve şa- yanı dikkat bir inkılâbtir. Onda »ne fransız inkılâbnın Bastille hücumu ve terrör gün- leri ne de Rus inkılâbının barikad çarpışma- ları ve dahili muharebeleri vardır. Keza, fa- st yahut nasyonal - sosyalist inkılâbları gibi, uzun yıllar, illegal bir mücadele devre- si de kaydetmemektedir. Türk inkılâbı, asli yapısında, otorite ve Türkçeye çeviren: Burhan BELGE mamıştır. Bir defasında olsun, ne hâdiseler 'ne de muhalifleri, onu, cizmiş olduğu yoldan. çevirememistir. Mustafa Kemal ve inkılâb, hakikaten bir ve aynı şeylerdir. Gerçi Türk milletinin lehine olan bu gü- zel fenomen, bu kadar eksiksiz bir kemale gidemezdi, eğer dısarının getirdiği tehlike- ler, inkrlâb karargâhında hâdis olacak ikilik- lere bir vatan hiyaneti damgasını / vuracak istidadda olmasa idi; nasıl ki şarkta, cenub- 'ta ve garbta cereyan eden muharebeler, mih- verlerinden uğramıs olan her türlü regiona- list temayülleri, önlerine yurd uğruna kah- ramanca vuruşmak vazifesini koyarak, bir olması, inkılâb idaresindeki vahdet sayesin- — tek istikamette, yurd hizmetinde toplamış- de olmuştur. Bu vahdet, ilk gününden zafer — tır. gününe kadar devam etmiştir. Türkiye icin — — Türk inkılâbınım bir başka hususiyeti, 1919 yılında mevcud olan devrimci imkân- ondaki pragmatik mahiyet ve her türlü teo- ları, tek başma olarak, Mustafa Kemal rik ve ideolojik hazırlığın yokluğudur. müştür. Ve derhal, hareketin idaresini ken- (Sonu var) Fakat buna dahi kanuni bir şekil veril- mesi ihmal edilmemiş ve Millet Meclisi'niz 29 Nisan karariyle, düşman istilası den meflüç bir hale gelen hukuku esasiye- 'nin yerine muvakkat ve zaruri bir rejimi ikame edildiği tasrih edilmistir. Öyle ki, ye- ni hukuku esasiye, kanuni bir şekil almış o- lan bu muvakkat ve zaruri rejimin bir deva- amı olarak doğmuştur. Türk inkılâbında, birden tepen ihtirasla- rın yâhut irrasyonel heyecanların uzaklaştı- rılması pahasmna sıkı bir itidalin ve politik imkânlar ile zaruretlerin matematik ve stra- tejik hesabınt yapan bir zihniyetin hâkim TÜRK İNŞASINA DAİR /— Hukuku esasiye bakımından, Türk inkı- bı, 1920 Nisanının illegal seçimi ile başla- 've 1923 İlkteşrininin 29 uncu günü ka- edilen cumuriyet karariyle nihayetlen- Sıvas lnııgreıl ile başlamıştır. Çünki 0 tarihten itibaren, i bir istikamette yürüyerek, ürk milli devletinin kurulmasını milletin bakımdan, Türk inkılâbı, an- kaldırrlmasından ve bunu ta-