Yeni Dünya: 1x.- Kadın “Bzakdenberi erkekle beraber olan ve “insan” deyince “erkek” kadar, hiç elmazsa onun da bir iştirak payr bulunan “kadın” bizim “yeni dün- Ya” serimize mevzu olabilir mi? “Kadın” bir ölçümüdür ki, deği- gen ölçülerimiz ve “kıymet hüküm- Tleri ” miz arasında ona da bir yer ve- Tilsin? nüz kurtulmamış olan cemiyette er- kek görüşünü hâkim ilân etmekten başka bir şey yapmamıştır. Buna mukabil Amerika, İngiltere ve Rusya gibi iş bölümünde büyük bir seviyeye yükselmiş olan - cemi- yetlerde, kadın, hak - beraberliğine doğru olan yolunda yürümektedir. Ne zamana kadar, hangi noktaya ka- dar. Acaba bu gibi memleketlerde de, kadın için bir ricat mukadder de- #il midir> deiğimiz — zaman, bundan, erkek gibi “kadın”'- am da anlaşılması lâzımdır. Şu var ki, “matriarkal” aile nizamı arkalarda “ kalalıberi, insan yaratıcılığını, insan- dik davasını, insan ile tabiat'in - kar- #ılaşması sonunda ortaya çıakn me- “ aelelerin hallini, hep erkek temsil et- — miştir. Kadın, büyük hayat muade- Modern cemiyetin sosyal, ekono- mik ve politik gidişi, şimdiye kadar birçok metodlara göre mütalaa edil- miş fakat bunların hiç birinde, “ka- dın” ve “erkek” e göre bir ayrı tet- - lesinin ortasında hep bir “detay” ola- | kik ve mütalaa fas ilmamıştır. — ak kalmıştır. En çok en çok, aile üzerinde durul- , Kiraliçe kadın”, “ana / kadın”, i, orada da “kadım” tek ba- “sevgili kadın”, “zevce kadın” gibi ğildir. Bir münasebet'in bir fonksyonlara rağmen, cemiyet ni- / zamlarının / kuruluşunda ve bir ni- unsur'udur. Şurası belliye benzer ki, kadınla- Tn yığın halinde ve bütün iş saha- larındaki tecrübe ve muvaffakıyet- lerini işhad ederek gerçek bir kadın- hk hareketine girişecekleri güne ka- dar, kadın'ın - salâhiyet ve - hakları erkek'in muvafakatine ve olgunlu- ğuna tâbi kalacaktır. Bugün İtalya 've Almanya gibi çok ileri memleket- lerde bile, erkek'in muvafakatini ge- ri almak suretiyle gösterdiği dönek- lik de bunu göstermiştir. Fakat ka- — yet ve mesuliyet hissesi olmamıştır. — Gerek sosyal davalarla - gerek ise politik işler ve fen ve ilim dünyası ile bu ği onu, “erkek” in indeki rolü konuşulurken, onun erkekle bir tanınmamasına itiraz e- denlerin sayısı, “kadın” a tam değer B in yanında çok aşkındır. Öy- “leki, kadınlara tam değer ve tam hak veren cemiyetlerde dahi, bu iş, — bir parti ve rey manevrası telakki e- — dilmiştir. Ve, ne çok erkekler vardır. ki, politik aksiyon yahut ideolojik “münakaşa sahalarında, kadın'a tam değer biçtikleri halde, kendi karıla- tam insan hakkı yani her ba- beraberlik hakkı tanımak iade birkeç asdır geridirler. “"Bu da gösterir ki, en modern cemiyetler- bile, “erkek” ile “kadın” m be- | berliği nazari idrake - kendini karak alınmış bir hak olmağa - baş- larsa, işte o zaman, cemiyeti'in gidi- #i üzerinde, erkek kadar kadın da Müessir olmağa başlamış demektir. Ve hiç şüphe yok ki o zaman, “ka- dn" ailede, şehirde, memlekette ve dünyada, hakta beraber - olmasının damgasını bütün etik ve estetik ve bundan başka da sosyal, ekonomik ve politik değerlere vuracaktır. Hakat bügünkü cemiyet, henüz -rkek” in hâkim olduğu bir cemi- yettir. Çünkü bütün düşünme - ve duygulanma proseslerinde, pazı'nın, haşin ve üstün kuvvetin esası oldu- ğunu görürsünüz. İnsan'ın fizik kuv- veti ve bunun hukuk ve ahlak saha- larında yaptığı brutal — ihtilatlar, bu cemiyette henüz epice kredi - bul- maktadır. “Erkek” bugün dahi, parası olun- ca, südnine ve dadı tutabildiğini, ço- neticeden henüz çok uzaktır. — Hele savaşöncesi'nde “kadın” bir ucundan şövalyenin şapkasma, ir ucundan da harem sahibi paşa- ü ; bütün dünyada, “kadın”"- fizyolojik kusur ve noksanlarını ile meşguldür. Yegâne kadım ULUS İSTANBUL TELEFONLARI Muamele vergisi ve tüccarlar İatanbul, 20, — Bir kısım fabrika- törlerin muamele vergisin tadili h kında yeniden hükümete mürncaat etmeleri ihtimal içindedir. Gayri mü baclıl bonoları İstanbul, 20 — Gayri mübadillerin bono kıymetlerinin düşmesinden şi- kâyetleri üzerine beyanatta bulunan satış komisyon reisi: “Elimizde bulu- vaş yavaş satışa çıkmıyor. mübadiller de bilhassa satı- lan mallara alımamıyacak lek kiymet konduğunu sö Ti Atıfm söyledikleri İstanbul, 20 — Buğday yolsuzlu- #unu yeniden ve şürayı devletin ©" rektiflerine göre tetkik etmek üzere stanbula gelen Zi â ise mutaya verileceğini söyledi. Gelecek mütehassıslar İstanbul, 20 — Havuzlar ve deniz yolları itl di Alman müyehasum Şetirtmeğe (Başı 1. inci sayfada) HI. Paranın temin ettiği hayat kolaylığı düşüncesiyle çok- 'ten — ibarettir. cuklarını mürebbiyelere teslim ede- bildiğini yahut — yatımektebleri'ne verdiğini bildiği halde, para kuvveti ile karıst ve kendi namına temin ey- lediği bu kolaylıkların bütün bir ce- miyet ölçüsünde bütün analar ve bütün babalar için yapılabilecej i irmak istemez 'leznıdık;ı kadın “ev işi” n- tühsal işi” me geçer. Buna el- olan batı cemiyetlerinde, işçi satıcı kadın, doktor kadın, a- at kadın v. s. gibi birçok kadın türer. Bir yandan da “kadın” rü haklarını kazanır. çocuklar ne ola- Kendisi halbuki, bütün bu kolay- lıklara, ekseriya, daha serbest ol mak ve daha iyi eğlenmek için baş- vurur. Paralı “erkek” in eğlenmesi için ve karısını iyice kendisine tahsis et- mesi için makul ve mümkün - olan bütün bu işler, cemiyet namma top- tan reddedilir. Çünkü cemiyette, bunları yapabilecekler pek az, yapa- mıyacaklar ise hadsiz hesabsızdır. Ve edindiği bir vaziyet - değildir. unu cemiyetin kendi. sevkitabiisi ştar. Erkeğin bunu ne dereceye tasvib ettiği de meçhuldür. im, kriz üzerine iş sahası dara- krizden en çok müteessir olan leketlerde, “kadın” n evin içine catine şahid oluruz. Bazen bu ri- ' bir hezimetten farksızdır. - Hele yapmak mecburiyetinde (1) kalan memleketlerde. kadın'ı serbest birakmıyanlar da “Hemen “erkek”, kadın haklarının | bunlardır. geri alınmasına filozofik “Kadın” cemiyet üzerinde hak sahibi olsa, o meşhur fizyolojik ku- ir ve noksanlarını kim bilir ne tür- lü sosyal müesseselerle - tamamlıya- cak ve fizik kuvvetin üstünlüğü “er- kek” ile “kadın” arasında manasız- laştıkça, “brutal kuvvet” in cemiyet lerimiz üzerinde yaptığı — ihtilatlar kim bilir ne kadar kolay tasfiye edi- lecektir. “Kadın” ve “erkek” in hak ve me- suliyet karşısında beraber olmaları! İşte “insan” / mefhumunda asli bir değişiklik ve “insan” m yaradılışı da hakiki kalite tahavvülünü yapa- cak olan hâdise, belki de bu olacak- tır. hdır, erkeğine bir eş olmalıdır ve utfaktaki ödevinin başına dönme- arasında bile, kendi karılarmı b üzlü muadelenin dışında bı- “takmak istiyenler pek azdır. Demek oluyor ki, faşizm, erkek elinden he- (1) Subir ve erleidem manasına. (2) Kind — Çocuk (çocuk yapmak mansuına) Küche — Mutlak İnsanlığın bugünkü gidişi, — buna Kameradin doğrudur. Şurada burada gördüğü- n müz “3 K” lar felsefesi ise, o cemi- Eş ve arkadaş mana- lak, bolluk. (2) Ap: Ana kök mefhumu üzerine alarak tecelli ve temessül ettiren elemandır. Ana kök ma- naları bir süje veya obje üzerinde tecessüm ederek muayyen bir var- lık almıştır. Ana kök, kendisini temsil eden bu elemanla kaynaşarak (ağ * 'ap — ağap — ap) olur. Bu (ap) unsurunda ana kök mefhumları- nın bulunduğunu şu kelimeler bi- ze gösteriyor: 1. — Apak — semin (bu sö- zün iki manası vardır: biri kıymetli, çok değer- öteki de semiz, şiş- man. Her iki mana ana kökün çokluk, bol- luk, gıda anlamlariyle uyuşmaktadır). 1L — Aparı — hayret nidası (ki bolluğun, çokluğun, yahut işiğin, parlaklı- ğın önünde duyulan se- vinç ve hayreti - göste rir). | I. — Aparmak — iktitaf et- mek, kabzetmek, al- 1. — Derleme fişleri. ( “Se- min” sözünün bizim miz" ile yakınlığı gör lTüyor). II. — Derleme fişleri ©*Aba- rı” ve “obi” şekilleri de vardır). HL — Derleme tişleri. yetlerin tarihin seyri içinde yapmağa mecbur kaldıkları umumi gerileyişin bir safhasından ve bir emaresinden Uluş,, un Dil Yazıları ibarettir. Burhan BELGE Atatürk le Litvanya Cumur reisi arasında Litvanya Reisicamhuru M. Anta- 'nas Metona'ya milli bayramları dola- yısiyle Atatürk tarafından bir tebrik telgrafı çekilmiş ve bu telgrafa müşa- rünileyh tarz teşekkürü muta- zammın cevi -dilmi Başbaknımız İstanbulda İstanbul, 20 (A.A.) — Başbakan İsmat İnönü, bu sabah beraberinde #u halde ekspresle şehrimize gelmiş- n Başbakan istasyonda, dış işleri ba- kanı Tevfik Rüştü Arasla, İstanbulda bulunan saylavlar, İstanbul vali çüncü kolordu, İstanbul, birin , emniyet riversite rektörü, —darre- ler ve kurumlar direktörleri ve çok zaklar tarafından karşılanmıştır. Başbakan motörle, gitmiştir. Tarla farelerinin kökü kesildi Ankara yöresinde, bundan bir müddet önce, mev: rektörlüğü, mezruata zarar veren, bu farelerin kökünü tamamiyle kes- mek üzere esaslı mak, ele geçirmek (ki kıymetli bir şeye el koy- mak, bir gıda edinmek manalariyle uyuşmak- tadır). IV. — Apartmak etmek — ( yukarıkinin müteaddi şeklidir). (3) Ar: Ana kök mefhumunun, onu temsil edne süje veya obje ü- zerinde tekarrür ve temerküz et- tiğini gösteren (. -£ r) ekidir. (4) Ağ: Kelimeyi tamamlıyan, tayin ve ifade eden, isimlendiren Buraya kadar olan analiz, bize linde, ana kök kendis den elemanla kaynaşarak ve baş vokal ile son konson düşerek ke- lime (Para) şeklini almış olur. Şu halde, (Para): “üzerinde ışık, parlaklık, bolluk, çokluk, gr- da tekarrür ve temerküz eden bir objenin adı” olmuş olur. Hangi bakımdan bakılırsa ba- kılsın, (para) nın manası da bun- dan ibarettır. Not: 1. — Son (ağ) elemanın- dan önceki kısım, (apar) kelime sini vermektedir. Bu (am) süjesi ile bir (ak) getirirsek kelime (aparmak) olur ki, bu da “bolluğun, gıdanın ği Tür ve temerküzünün ifadesi” di (Apar) ile (amak) arasına bir de (at) failiyet eki gelirse kelime (apartmak) şeklini alır ve “bir failin bir süje üzerinde - bollu; çokluğu, gıdayı tekarrür. ve z ettirdiğini” anlatı : 2. — (Para) kelimesinin sonundaki (3), şu değişmelere uğ- AV. — Derleme fişleri. 21 ŞUBAT 1936 CUMA İÇ HABERLER Olçü ve ayarlar direl:tör- üğünde değişiklik oı.;.ıı.. umum direktörü B. Be- kir Sıdkı, Sanayi fen heyeti aza- lığma nakledilmiştir. Bakanlık bu. kuk müşaviri B. Ziya Yürük ölçü- ler umum direktörlüğüne vek”" Gdecekliz. Merkesi BüRELİĞA DU Tunan, Marmara mıntakası ölçü ve ayarlar baş müfettişi, BB. Orhan, müfettiş Celâl ve Ege mır" aa dan Alâddin azledilmişlerdir. Acıklı bir ölüm Şehrimizin tanınmış avukatların. dan B. Salih Sırrı dün ansızın ölmüş- ve dizer ifesini gören adamımızdı. Kederli a- ilesine başınız sağ olsun, deriz. Vitrin müsabakasında kazananlar Yerli malı haftasında yapılan vitrin müsabakasında kazanan mü esseselerin madalyaları kınacı ha- ticaret odasında bugün saat 10.5 da verilecekti: KONFERANS İstanbul Hukuk fakültesinden Ordinaryüs profesör — B. Krozat şehrimize gelecektir. Profesör Hu- kuk ilmini yayma kuurmunun ter- ip ettiği seri konferanslardan 12 incisini verecektir Mevsu: Fransız devler (parağağ — para ya) gil IL. - Deskriptif garemrde mu- zafrileyh eki denilen - (ın) inde (n) olur. (P: ğın - Deskriptif gramerı zaf eki denilen - (ığ) önün- de (£) olur. (Parağı — pa- rası) Not: 3. — (Parasız) kelimesi- ni tamamlamak üzere şimdi bu (parağ) kelimesinin sonuna son eki getirelim: (5) Iz: Kelime — mefhumunu (ego) dan çok uzak bir sahaya atarak, bunun bahsedilen zatin veya şeyin çok uzağında kalı mı, yani o şahsın veya şeyin para Bu ekin önünde de kelimenin son konsonu olan (ğ), yine (s) ye tahavvül ederek kelime (parağız — parasız) olur. 'nın üzerinde temerküz ettiği ob- jenin kendinden çok uzak bir sa- hada kalmış olduğu süje veya ob- ie" demek olur. Hatıra. — Burada (süje) veya (obje) demekten maksad, (para- sız) sözünün gerek şahsi ve gerek şeyi hakkında da kullanılacağını göstermektedir. Çünkü (parasız adam) dediğimiz gibi (parasız alınmış bir şey) de deriz. O halde (parasız adam) demek, “paradan uzak kalmış olan - yani kendisinde para olmuyan - bir adam” demek olduğu gi rasız alınmış şey” demek de “alınışı paradan uzak olan - yani para ile alınmış olmu- yan demek olur. Görülüyor ki bu “parasız sözün: de de menfi anlamını veren sadece (1z) ekinden yani (V. 3 z) ele- manımdan başka bir şey değildir. 711 1..N. DİLMEN *L7) “Sız” ekinin başka örnekle- ri olan “gönülsüz” ve “uygunsız kelimelerinin analizlerini de y Tın yazacağız.