E ğ k E ğ K t $ | , ULUS SSÜBAT 1936 FEKŞEMBE Kamâl Atatürkün memleketinde Hanrl / Laporte'nin inkilâbı- z hakkında Revue de France' da yazdığı yazıyı bugünde neş- ve devam ediyoruz. Gazi'inin Kur'anı türk diline - çe irtmesi hususundaki mühim kararmı sikretmeden geçmek mümkün değil dir. Ona gelinceye kadar hiç bir H: dife böyle Halbuki Mustafa Kamâl, ilk defa alarak Tevrat ve İncil'i Almancaya çevirmiş, ve bu süretle bunların okunmasının zaman ve me- kânını ilânihaye çoğaltmış olan Lut- ber'i hatırlıyarak, Muhammed'in ka- yaidini mümin elinin altına - koydu; çünkü ekseriya arapça bilmiyen mü- mnin o, zamana kadar bu kava cak menkülât yolu ile, yani şekil ve mahiyetleri haylı değişmiş ol lâtinceden ta garbli finans ve teknik adamları- mın şiddetli tenkidlerini mucip oldu. “desep servetin yokluğudur. Bu iki e- 'sas vakaya bir şey daha ilâve etmek — icabeder, o da 1930 yılındanberi he- 'nüz çocukluk çağında bulunan bir “ekonominin üzerinde meşum tesiri başlamış olan büyük buhran tazyiki- “rin hemen hepsini dışardan getirtmek / mecburiyetinde bulunduğundan, der- — hal ortaya çıkan vaziyet di: Memleketi, diğer devletlere altın “olarak tediye edilecek bedelden kur- ) şahsını hiç tanımamak . Esasen, bu adamın büyük #a olsun, bi Tütını gererek onu bir hamlede Ulusal yaratmak, sarılmak istenilen gaye bu oldu. Fal uğu, hariçten kredi almanın imkân- , devletin doğrudan doğruya 4 husüsi sermayenin / yok: Güçlük bu olsun... Türkiye icabet- tüği müddetçe Sovyet Rusya gibi dev- letçi olarak bir “beş plün” hazırlar, ve bunun tahsisatını büdee- den çıkarır. İşte 1933 de başlayıp ka- rarlaştırılan zamandan iki sene önce biteceğini farzettiren bir hızla tatbik olunan program budur. Bu program daha şimdiden mesut neticeler vermiştir. Netekim, Türki 'yenin bütün pamuklu istihlâkine kâ- fi gelecek dört büyük mensucat fab- ından ikisi (Kayseri - ve Ereği çaları) daha şimdiden bitmi bir suni ipek fabrikası da Gemlik'te kurulmaktadır. Diğer taraftan kimyı maddeleri için kurulacak bazı geniş ve büyük fabrikaların da projeleri de tetkiktedir. Şeker sanayiine gelince, Eskişe- hir ve Turhal şeker fabrikalarının f aliyeti, memleketi bu hususta harice muhtaç olmaktan tamamiyle kurtar. mıştır. Nihayet, Zonguldak kömürle- rini kullanmak suretiyle tecs cek olan kuvvetli bir maden endüstriz 'min yaratılması için lâzım olan etüd- ler de bitirilmek üzeredir. Bu endüs- trinin temelleri atılmış olup faaliyeti de hemen başlıyacaktır ti umumiye kanlığınca 45 milyon Türk malolacaktır ki, bunun 25 milyonu de sarfedilecektir kendiri imal edecek, ve da yeni sanayün vereceği senelik kâr yeni tesisat ve başarılara tahsis edi: bu itibarla Kemalist rejim yalnız sınai mese- leden maada, nakil vasıtalarını da ih- mal etmemiştir. Netekim, 1920 de iş. letilmekte olan 3.700 kilometre yeri- demektir. Esasen rasyonel gram mucibince her gün mekte devam eden bu şebeke, esas eei G D bi Fdi lti U tam dünya / buhranının ve faaliyet durgünlüğünün ortasında / ekonomik inhitatın en koyu devresinde başarıl- mış olduklarını da ayrıca mek lüzimdır. Muhakkak olan bir şey varsa sar- fedilmiş olan bütün bu cesaretin ye. Şisle taraflardan biri de şadür ki, rinde ve isabetli bulunmasıdır; buh: randan müteessir olan Türkiyenin ik madi vaziyeti 18 aydanberi bariz bir düzelme yolunu tutmn Kalkın mayı gösteren en iyi teknik delil Mer kez Bankasının senedat cüzdanı he- saplarının seneden seneye yüzde 80 den aşağıya düşmemesidir. Harici ti caret 1930 dan beri ilk defa olarak 1934 de toptan artan bir yekün gös- teriyor. (1933 de 171 milyon iken 179 milyona çıkıyor); milli — istihsal ise, her sahada dikkate değer - art- malar arzetmektedir. — (Mensucatta 25. kömürde 96 20, çimentoda 96 60, köselede 9 00 v. «. Zirante gelince: (1) Kemal jiminin tesiriyle hakiki bir değişme mevzuu oldu. Bundan bir fil bilmek içni, Türkiyenin harbtan ev. vel aşağı yukarı 100000 ton buğday ve 150000 ton un getirttiğini, bugün ise hububat ihraç eden devletler ara- sına girdiğini bilmek 1914 de henüz bilinmiyen pancar ekimi 1926 da 5.000 hektar üzerin den başlamıştı. Buzün ise, 25.000 hektar ekilmekte olup 500.000 tonu geçen istihsali daha bugünden mem- leketin ihtiyacından fazladır. Maraş mıntakasına henüz girmiş olan pirinç ekimi, geçen sene 40.000 son vermiştir. Tütün, pamuk, zeytin, üzüm ve meşhur tavuğunu” hazırlamaya yarıyan fındık gibi mad- delerin işlenilmesi ilerlemektedir, ve Memleketin umumi finansları bu şartlardan faydalanarak, ver- gi tahsilâtı ahaliye tahmil olunan yü- kün ağırlığına rağmen gittikçe iyileş mektedir. 1934.35 büdeesi ” müşkül- süz tevzin edilmiştir, zira - Başbakan İsmet İnönü muvazene prensipini bir “dogma” haline — getirerek, — büdcenin tevzini onun için her işten üstün tu- tulması lâzım gelen, ve aksamaması şart olan bir iştir. Daha birçok nok- talarda olduğu gibi, Garb bu noktada da şarktan daha birçok şeyler öğre- Türkiyede geniş ekonomik gramların kurulması, ve büyük ümit Terin beslenmesini terviç eden bir tey vardır; nınkine (birleşmiş — olarak) üzerinde ancak 17 milyon- Genişliği Almanya ve İt bir araz Juk bir nufus yaşamaktadır. (Bu ra- kam İlkteşrinde yapılmış olan u- anlaşılmıştır.) — Anado- plerini de hesaba katmak şar- tile, bu topraklarda 60 rahat rahat oturup geniş Demek oluyor ki, zirs (Sonu var) 114) Gazi, küçük mülkiyeti teşvik ve kolaylaştırıyor. Bundan kasdettiği de mıntakaya göre 40 ilâ 200 hektar olmak üzere bir aileyi geçindirmeğe kâfi ge- len mülkiyettir. Türkiyenin ticaret sıyasası Türkiye bütün irades Pari e çıkan Eksportatör Franse mecmuasında Amede Kritiko siyle aşağıdaki yazıyı okuyoruz. Türkiye - bütün - iradesiyle milli kalkınmaya doğru yönelmiş bir mem. leket manzarası göstermektedir. Son senelerde Türkiyenin de dünya buh- kuvvetle hissetmi olduğunu anlamak için bu memleke- in müşterisi olan başlıca memleket- lerle mübadele hareketlerini uzun boylu tetkike lüzum yoktu. - Bunun için dünyanın, yalnız ham madde müstahsili değil aynı zamanda zirs mahsüller müstahsili memleketlere karşı aldığı tavra dikkat etmek kâ- fidir. Lüzumundan fazla uzamak is- tidadını gösteren bu vazi, ihracat ma İdelerinde 5: zünden husule gelen fiat düşüklüğiy le, memleketin ekonomik bünyesinde kalmıyor. zararlar yapmaktan geri du. Ticaret muvazenesini ulah etmek mecburiyeti karşısında —her tarafta yeni kanaat ve telakkilerle karşılaşı- hiyordu. Onun için her memlekette yabancı mahsüllerin ithalini durdur- mak için muğlak himaye çekillerine başvurulduğu. / görülüyordu. - Bunun ân alınan tedbirler: yüksek gümrük tarifeleri kontenjan usulü, döviz çı karılmasının daraltılması ve hesabla- taraflı anlaşmalarla ödenme- Si v. . gibi şeylerdi. Türkiyenin dün- ya ekonomisinin bu vaziyeti - karşı vın ili büyük inkişaf sayesinde, bugün Tür. kiyenin aktif bir ticaret muvazenesi vardır. Türkiye, mahsüllerinin dışar- da daha iyi bir kabul görmesini isti. Şordu, fakat buna karşılık ihraç etti- nisbetinde mal alamazdı günkü, bir zamandanberi Türkiyede, TaTiyel sekidnin (erEne AM Evelce memleketi büyük bir de- kuşatmak, fabı miryolu e en. düstriyel inkişafına gerekli #ar maddelerin memlekete ithal zımdı. Fakat bugün Türkiyenin eski- si kadar çok makina ve raya ihtiye sene öncekine nazaran çok azalmış- ur. Bununla beraber terisi olan her memleket, da küçük de olsa bir mevki Türkiyenin müş- ithal sahibi müzakereciler olmak istiyordu, halli çok güç mesele karşısında kal- dılar. Bir memlekete bazı maddele- karı in ithali imtiyazı verilince, iında ihracat lehine bir taviz almak gerekir, aksi takdirde — müzakere faydasız olur. Müşte şimdiye kadar yap: Tif memleketli iyle milli kalkınmaya doğru yönelmiş bir memleket rranzarası göstermektedir. iki taraflı müzakerelerden çoj 'nun neticesinde Türkiye pek müsaid şartlarla ticaret andlaşmaları imza- ladı. Mahsullerinin ihracını kolaylaş- turmak fedakârlıklar- mukabilinde beklediğinden çok iyi neticeler elde etti. Türkiye, ekonomik vaziyetinin x- henkli / müvazenesi birçok memleketlerden daha kolaylıkla, ya- bancı maddelerden büyük bir mik- darda kendini / kurtarabildi. - Fakat dünya kalkınması c: le çalışmak azmiyle hâ: ettirdiği otarşiyi çok mutedil bir şe kilde kullandı. selerin iacb Bu aydın görüşlü ve memleketin yüksek ment sayesinde Türkiye dış ticaret muva- zenesinin düzelmesi — gecikme bu, başlıca ihracat maddelerinde hissedilir bir yükselişi tahrik etti. Aşağıdaki tal atlerini gözeten sıyı aynı zamanda 'sinde husule gelmiş olan pek büyük kalkınmayı açıkça gösteriyor: Sene — İdhal. İhrac. Açık. Fazla 1924 193610 158870 34740 1925 241620 192430 49190 1926 234700 186420 48280 1927 211400 158420 52980 1928 223530 173540 49990 1929 256300 155210 101090 1930 147550 151450 3900 1931 126660 127280 620 1932 85980 101300 15320 1933 74680 96160 21480 1934 86790 92150 5360 Hacim itibariyle de vaziyet şöyle- dir; Sene — İdhal. — İhraç. — Yekün 1929 — 995 — 669 1665 1930616 776 Z 1sa1 — 496 ssa 1379 1832 — 417 1077 — 1494 1933 — 396 1251 16az 1934 — 418 1611 — 2026 Yukardaki tablo, ilk bakışta, Tür- kiye ihracatının 1929 danberi hacim itibariyle üç misline yakın artmış ol- duğunu gösteriyor. ithalât kıyaslanan aynı devre zarfında yarı- dan fazla azalmıştır. Umumi heyetiyle göz önünde tu- tulunca, yukarda izah edilen netice- ler, 1930 da başlamış olan ekonomik u son beş sene zarfında devam etmiş olduğunu gösterir. Şüp. hesiz ki bu ilerleyiş de, hissedilir dalgalanmalar geçirmiş. tir. Bununla beraber, bilhassa, mil- letlerarası mübadelelerin 1929 daki- 'min ancak 96 75 i derecesinde olan en aşağı seviyede kaldıi fında Türkiye ticaret " mübadelerin- hazli inkişaf çok memnun” * verici bir hâdisedir sonraki / seneler- ettikler Melerin bir sonucu bulunan, teyid edildi. Yeni ruhun bir delili olmak üzere, and- Jaşmaların imzalandıkları gün, Kolonya böl- gesinin boşaltılnasına karar verildi. Bu bo- ya ise, çok çabuk yapıldı ve geriye kalan çal altındaki yerlerde de, hüyük ölcüde ko- daylıklar gösterildi. — malar yalnız garbte yapılmış vensizlik duygusu kuvvet bulurdu. yanın, Versay andlaşmasının öi Lokarnoda, artık üstün bir kudretin zor- iğı ve istenmeye istenmeye kabul edilen sulh pazarlığı yapılmadı. Almanya, Al Loreni tekrar geri almaktan, kendi gön ün rızası ile vazgeçtiği gibi, garbdeki sı “nırların ilişilmez olduğunu da, gene kendi ihtiyarı ile kabul etti. Keza, askersiz bölge için de, kendi gönlünün rızası ile, peki dedi. Vaktiyle, galiplerin diledikleri gibi dikte şeyler, bu dafa, bir alman teşebbü- süne borçlu olan ve, serbestçe, dostça görüş- andlaşmalarla İr bununla da bitmiyor. Eğer ki, andlaş- olsaydı, bu andlaşmalar dolayisiyle, belki de şarkta, gü- tesbit etmiş olduğu şark sınırlarında değişiklik yapılma- si isteklerinden vaz geçmesini beklemek, ma: Vir şey olurdu. Böyle bir şey, ederdi. silâhla yapmak gayesin gene ilk teşebbüs zasıyl tosuna tasdik ettirdi. şarkdaki andlaşmalara k Alman- sokmiyorlar. -Onun etmişt lâveyi ifade etmektedir. kaybet- Numara: 25 tiği vilâyetleri, günün birinde tekrar geri almak umudunu bırakmasını, sadan beklemek gibi, bir manasızlığı ifade Onun için, kendisinden böyle bir şey is- tenilmedi; ancak, Almanya, bu değişiklikleri güdmemeğe, şark- taki komşularıyla olan anlaşmazlıklarını, ba- rış yoluyla düzeltmeğe söz verdi. Bu gibi anlaşmalrın da yapılması Almanyadan geldi; Al- Manya, bu andlaşmaları da, kendi gönül rı. a akdetti ve bunları, alman parlâmen. Önce de söylendiği gibi, laşmalar ise, Britanyayı bir teahhüd altına garantisi garbına inhisar ediyor; fakat, onun nufuzu, bu andlaşmaların da akdedilmesine yardım ki bu da, dünya sulhuna yeni bir i- ÇEMBERLEYNİN HATIRALARI Türkçeye çevmren: Hikmet TUNA 1875 de Fran- diye soruluyor. olmuş, hlaleri varsa Büyük Britanya, İ"firad” ilmamıştı. Bu and- Buna karşı, imzaladığımızı, Avrupanın 'TECRİD POLİTİKASI Fakat şimdi bize, bütün bu yapılan şey- lerin yanlış hareketler olduğu, hem hükü- metin ve hem de parlâmentonun aldandığı, hükümetin yaptığı ve paratorluk konferansı tarafından kutlandı- gı Lokarno andlaşmasına tutunulacak olur- Sa, en sonra bunun, tekmil yıkacağı söyleniyor. Fransa ve Belçikanın hududlarından bize ne? mükellefiyetleri silkip atamıyacağımızı, söy- lemekliğimiz kâfidir; ve gene, dominyonlar- Hindistanın da bu payları bulunduğu, bunun miyetinde âza olmalarından ve eskiden haronma olduğu gibi, bugün hâlâ, bu kuruma - sadık $ kalmaları: bu iddiala Bundan başka, - çok çabuk unutulduğun- dan - avusturyalı veiiahdının Bosna lan ileri geldiğini söylemek de, ına karşılık olmağa yeter. Saray- da öldürülmesi, dünya harbına işaret oldu- dolayısiyle de, im- — ulaştı. imparatorluğu Avrupa - kıtasından, gunu hatırlatmak kabildir. Yangın, sahille- rimizden bu kadar uzak bir yerde başladığı halde, o kadar çabuk yayıldı, ki bize ve hat- tâ Birleşik Amerika hükümetlerine - bile Lehistan koridorunda veya yukarı Şile- ziyada, doğrudan doğruya olmadığı yanlış değildir; ancak, bu sahiller- le ilgisi olan hiç bir fevkalâde mükellefiyeti üzerimize almak mecburivetinde değiliz. bir menfaatimiz Avrupada harb veya sulh Bu böyle olmakla beraber, bu yerler, her- nemize gerek? Başka milletler, ne — hang bir çarpısmaya sebeb olacak olurla görsünler; biz de “Haşmetli >bundan uzak kalabileceğimizi ve. 1914 de 1mıza geri dönelim! diyorlar. tecrübenin tekrarlanmıyacağını bize, sami Milletier cemiyeti paktını — mi olarak kim iddia edehilir? bü paktın bize yüklediği — Büyük Britanyanın esas menfaati ve belki büyük menfaatinin sulhta olduğu, eski bir sıyasa hakikatidir. Madamki bövle- mükellefiyetlerde — dir, her vaziyette ileri sürmemize lüzüm ol ise, Milletler ce- —masa bile, sulhu korumnak için, nüfuzumuzu v kullanmamız doğrü bir harekettir ($ )