Ç SAYFA & lira verilme Mebusluktan sonra tekaüdlük vaziye Üai zi velüle) menince de ruh ve maksadı kanuna ıyordu. . Maliye encümeni ise.. İüaüye encameni / ise Divanı mu- Ü asenat encümeninin . kararını gayrı üi balarak ge neticeye varıyor. dü: “1325 tarihli tekaüd / kanununun ahkâmı ümümiyesi 1683 numaral “yeni tekaüd kanunu ile mevküi me: hi kaldırılmış olduğundan encu- ahkâmı ilga “huna teallük eden tefsir “müsteniden, meri kanun / hürümleri karar verilmesini kavaidi kanuniye ile kararına gelince “hükmü, mebus olmazdan evel bulun- dukları memuriyetler dolayısile müs “tahak oldukları tekaüd maaşı mikda- — rimebusluktan alacakları tekaüd ma- /h encümenimiz, mebus luktan sonra memuriyet yapanlara 683 numaralı tekaüd kanununun i dahilinde tekaüd maaşı si lâzım geleceği / kararını veri- encümeni de bu mütaleaya ta uymadığını, bu gibi mua- yüzlercesinin divandan geç- ve sahibleri bu hakları aldık- » sonra bunun tersine yeni bir içti- tesisine imkân kalmadığını, en- azalarının vazii “kanunun ne fanı munasebat encümeni maz- muharriri Mitat - Aydın (Trab. Divanı muhasebatın üç aylık larının vaziyetini izah ederek rin kanununun 73 üncü mad- bir hüküm - olduğuna 1683 aralı kanunda ise mebusların te- üğü hakkında hiç bir. hüküm adığını ve 73 üncü maddenin ni söyledi. teksüdlüğe aid muhtelif madde- okudü. ve maliye encümeninin üşünün yerinde olduğunu söyledi. Yanuş hükümler karşısında Ziya Gevher Etili (Çanakkale) memurlük yapmamış ve mebus- ayrıldıktan sonra devlet hiz- sens yanlış olarak tatbik ettiği gölmlerin meşruluğunu / tasdik et- ve büdce encümenlerinin mazba- -Kamutay donanmamıza 2700000 ini kabul etti memur olanların t de göri lai ei ÇEaklıilir) ” Vaklike verilmesi muvafık görülerek verilmiş ve bu şekilde maaş almış olanların hayatlarını ona göre tanzim etmiş ol- nn göz ması lâzım geleceğini ve kanun tef- sire müsaade ederse bu gibilerin le- hine tefsi izını söyldi. mi önünde - bulundurul. edilmsinin muvafık ola ninde tetkiki lâ- zım gelen cihet 73 üncü maddenin ihtiva etti dört hükümden üçünün kaldırıldığı- ı söyliyen İsmet Eker (Çorum) bu- rada divanı muhasebatın mefhumun mukabilini bulduğun: 'ye encümeninin kabul etmediğini ve tarikiyle hallettiğini encümeninin bu mazbatayı geri alarak açık kalan 'yere münasib bir hüküm koymasının muvafık olacağını söyledi. Divanı muhâsebat reisi Seyfi A- ran, 73 üncü maddenin la başka bir ölçü dan dolayı vaziyetin Kamutaydan sorulduğunu söyledi ve tekaüd kanu- indeki durumu- Büdce encüm ve bunu mali- tekaüdlük 73 üncü madde ile hüküm Şeref Özkan (Büdce en- , Burdur) Bu. meselenin doğru veya yanlış olduğu etrafında doğan bir şeyden dolayı Kamuyata geldiğini ve encümenlerinden bi B. Receb Pekerin söyledikleri Söz alan Receb Peker (Kütahya) görüşmeleri dikkatle kovalamasına rağ- men, iki taraftan birinin diğerine ter ih edilecek kesin bir olgunluğa - var. mmadığını, bundan evvele aid geçmiş mu: amelelerin ne olacağı hakkında sorulan #unlin, zihnindeki noktalardan birinin gene karanlık olarak yaşamada kalmas 'na ve devam etmesine sebeb olduğ söyliyerek dedi ki: * — Arkadaşlar! ba, çok mühim bir meseledir. Beş devre Türkiye Cumur yetinin en büyük kanan vazır makamın. da bulunmuş meseledir. Bu iki encümenin mazbata - sının kabulü, bu vaziyetin karanlık ola- rak devamı demektir. Arzettiği çok kısa olarak asıl üzerinde söyliyece- iim, Öteki noktai nazardan düşünülünce, Türkiye cumuriyeti Büyük Millet Mec- lisinde üye sonra seçilecek olan dan vaktiyle meslek a 125 liradan aşağı bir tekaüd maaşı ve rilmiyeceği bu suretle kesti kaide olarak ortaya çıkmış bir neticedi Bu netice de ehemiyetlidir. Türk vatan. daşları, bilirsiniz, malüm şartlar içinde saylav namzedi olarak ulusa teklif edi. lir ve seçilirler. Eğer şimdiki müzakere- ye göre, Divanı Muhasebat Encümeni - nin mazbatasının kabul — şikki tercih edilirse, seçim üzerinde öyle bir vaziyet hasıl olacaktır ki, bunu düşünmek çok mi ulusa göstererek zedleri teklif ediyoruz. Bunları “Aynı zamanda bunlar. içinde memur olanlara 125 lira tekaüd maaşı mukadderdir. Ömrünün onlara rey verin, demek karşı i taraflı fikir ve mütalealarını dinled'kçe ve biraz daha eledikçe bir takım çapra- v nn kabulünü gık sual silsilesi insanı rahatsız ediyor. ULUS 4 ŞUBAT 1936 SALI Kamâl Atatıırk'ün Memleketinde Eski hududları içerisinde kalan Yu- , Küçük Asya'da kaybediyordu. nanist her türlü nüfuz Türkiye, mıntakasını Arabistan eyaletlerinden ta- .çiyor, (mamafih, yeni hükümetin kabul ettiği türk nasyona- lizm prensipi, yabanct ırktan olan bu toprakların terkini - kolaylaştırıyor- du) buna mukabil bütün Şarki Trak- ya'yı Meriç'e kadar geri alıyor, İm- roz ile Bozca adalarına da shaip ©- luyordu. Kapitülasyonl: tama, men lağvediliyordu. Ehemiyeti derece şümullü olan bu vakıa türkü kendi yurdunda âmir kılıyordu. Tüz kiyeden hiç bir harb tazminatı iste- riyecekti. Boğazların — kontrolu için arsıulusal bir komisyon tesis edi liyor, fakat Türkiye bunun ri, alacaktı. Mazide misli ve vukuu - ol- mıyan bir şey kabilinden, - Yunanis- tan'da yerleşmiş bulunan - türklerin hepsi Küçük Asya'da oturan yunan- İlarla mübadele edilecek, ve ana v: tanlı tarafından verilecek bir taz. irdi. Bu süretle , yeni Türk rejimi devletler tarafından bil füil tanınmış oluyordu ki, bu cihet müstakbel dahili reformların muvat fakiyeti için esaslı ve mühim bir taydı. Düşünülmeler sürette tatbike - geçi bir olan bu reformlar, artık dikkate değer bir intizam ile biribirlerini ta ip edecekler. Evvelâ, 1922 - İikkâ nunda, Ankara Büyük Millet Meclis tarafından reyle kabul edilen - Padi- şah'ın azli, sonra Padişahın kaçışı vu- kubuluyor. 11 İkinciteşrinde — sabık hükümdar, İngiliz donanmasının en minat alacak! nok le mükemmel bir imeleri hemen büyük krovazörlerinden biri olan Ma- laya sefinesine gidiyor. Tuk bir İslâm ümmetinin bir halifenin, h 300 milyon- başı- olan devletten tek olan girmiş oluyordu. O gün, büyük bir devri kapanmış oldu. Bir devrin kapanışı Fakat bundan da büyük bir devre 4 mart 1924 tarihinde, yani Hilâfeti kati ilgasiyle, kapandı. Padişahı azlet- mek, ve saltanatın bütün sıyasal imti- yaz ve küdretlerini kendi. üzerine al- makla beraber, Büyük Millet Meclisi, Saltanatın bütün islâm âlemi üzerinde olduğu en büyük dini kuvveti yek- den selbetmeğe cesaret edememişti. Bu yüksek makam ibka edilmiş, ve Alios - man hânedanından - Abdülmecid'e tah- sis olunmuştu; zira Abdülmecid'in öte- silik bir şahsiyet olması, yeni rejimin emniyeti - bakımından teminat ediyordu. mühalefet partisi, I: miyetin âlemi altında -memlekete bir monarşi gale, çıkmakta geçikmedi. Bu tehlikenin baş sstermesinden mütcessir olan Mustafa Kamâl, derhal iki mühim karar verdi: Evvelâ resmen - Cümhuriyeti ilan etti, 've önun başkanı tayin edildi ki, bu va- iyet esasen mevı bir hâli değiş- ——— DZO selede ismet Eker arkadaşımın . fikrinc iştirak etmek olacaktır. Büdce encümeni arkadaşlarımız bu Tüyihayı alsınlar. Eminiz ki o arkadaşla imız bize kendi. tekliflerini - getirmek in lâzım — geldiği kadar azami gi — ve — gayretlerini — sarfetmişler. Buna — rağmen — bügün — konuşulan sözlerin, bu kubbe altında cereyan eden mütalaatın onlar üzerinde yer- ettiğine kaniim, Binaenaleyh bu müzakereden sonra hakikatleri daha kesin olarak tes- bit edeceklerdir. Onun için İsmet Eke - teklifinin reye konulmasını ve büd- ce encümenine gitmesini teklif ederim Mükerrem Ünsal (Büdce encümeni vekili) — Encümene verilmi Deniz büdcesine konan tahsisat, Mazbata büdce encümenine veri 'ten sonra Hariciye Vekâleti 938 yılı büdeesinde 13.000 liralık münakale ya - pılmasına dair proje ile - Milli nulmasına dair e'an proj Bincanaleyh benim kanaatım; bu me- Kamutav y Yoit Tlare yesd ha rından B. Henri Laporte'un | Revu de | sında memle France m çetimiz ve ir ığı | Tabimiz hakkında yi [ değerli ediyoruz: yazıyı neşre devam tirmedi, sadece yarı açık kalmış bir ka- kati sürette / kapatı 'yordu Sonra,Büyük Millet rey birliği ile - Hilâfetin - ilgas zamanda da Abdülmecid'in azli ile eski hânedan ailesinin nefyini kabul ettirdi Bu son kanunun nihayet ve şumalü pek vâsiydi; o kadar ki, yeni” rejimin bir çok taraftarları bu derece cür'etkür bir reformun genç Cümhuriyetin mane- vi aşık ve nüfuzuna müdhiş bir darbe indirebilmek ihtimalini epeyce — düşün- Meclisine , aynı düler, Netekim, Hilâfet makamının tem- sil ettiği manevi kudretin ve diğer müs- Tüman / kütleleri nüruzun bu makamın bulunduğu mem- leketin prestijini - yükseltebileceğini ve ba memlckste büyük bir sıyasanın bü- tün unsurlarını temin etti bir iddia yürütmek mümkündü Halbu- ki, Ankarada bulunan önderler büsbü- *tün başka bir fikirde idiler.Onlarca Hi- Tâtet türk milletinin mahvına sebeb ol - makla kalmamış. bilâkis bu mahvi ta- cil etmişti. Aynı önderler, fazla - olarak Hilâfetin bütün dünya - müslümanlarını birleştirmek ve uzlaştırmaktan * ibaret olan vazifesinde katiyen muvaffak ol mamış, hattâ, bu hususta yaptığı bütün teşebbüslerin neticesi Türkiyeyi - zayıf düşürmekten başka - Bir işe yaramamış olduğuna kani idiler. Dahası ver. Uzun seneler dini fikrin tevakkuf ve galebe- #i keyfiyeti, Osmanlı imparatorluğunun sonunda kartaracak — olan asıl milliyet fikrinden alıkoymuştu. - Diğer tarafta aynı Hilâfet dünya savaşı esnasında Hindli ve Arabların cihad ilan edenin ordularına karşı muharebe- etmeleri: 'asla mani olmamıştı.Hele istiklal sav: bakımından Kamâlist ordusu, hiç bir muvaffakiyetini Hilâfete borçlu değildi. üzerinde icra eti zımnında Umulanlar doğru çıkmıştır. Velhasıl, Hilâletin mazide türk ulu- suna hiç bir faydası — olmadığını, istik- balde hiç bir işine yaramıyacağını an- Jıyan genç Cumuriyet, Hilâfeti - doğru - dan doğraya bertaraf ediyordu. Şunu- da itiraf etmemiz lâzımdır ki, tamamen garbli olan bu İaikleşme tezini hakkız çıkaracak ve bu tezi ilzam edecek hiç Fecede ehemiyet verip dini fikri de bilâkis arka plânda bırakmakla, zamana tamamen müvafik sürette hareket et- mektedir, Bazan dünyada öyle sürükle- yici ve öyle mukavemet götürmez cere- yanlar, seller gibi hücum ederek akıp sider ki, kendilerini bu suya koyuveren- leri çok ilerilere ve uzaklara - götürür. der. Fakat akıntının tersine kürek çekme- e yeltenenlerin vay haline. Hilâfetir gası, Cümhuriyetin ilanı, bunların mu- azzam birer reform olduğu gün gibi aşi- kârdır. Mahaza, Türkiyenin yenileşmesi hususundaki tam ve bütün programı, parlmantarizmin (1) çerçevesi ve vası tasiyle tahakkuk ettirebilmek için rey veren meclise bilfiil hükmedib onu kontrol edebilecek büyük - bir partinin kurulması icabettiği - çabucak meydana 'Cümhuriyet Halk Partisinin ya- ile bu ihtiyaca cevap verildi ve yal zarfın. Türkiyede bu parti, son st partisinin oynadığı role ben- zer bir rol oynadı Kuvvetli siyasi organizm Verilecek en mühih kararlar dana e- () Bu * maktan ziyade, şekilde ve zahirdedir, zira memlekette efkâri umumiye mev- cud olmadığı gibi, başka sıyasal parti de yoktur. Bu hususta M Norbert V. Bi- sehoff'un - Viyanada almanca olarar negrettiği Ankara adlı çok güzel eser- deki ince ve dakik tahlile bakınız. Bu eserin hemen fransızcaya çevrileceği- ni ümld ederiz. ve tasvib edildiklerinden dolayı, parl - manter münakaşaları bu yüzden hemen hemen lüzumsuz veya hiç olmazsa son derece kolaylaşmış ve basitleşmiş oku- yor. Bütün memlekette derhal budak saliveren bu küvvetli / siyasi organizm sayesinde sabik imparatorluğun mo dernleşmesi faaliyeti âdet cak bir suretle ilerliyebildi. 1934 yılının başlangıcına kadar şamil olan elimdeki bir — istatistiğe nazaran, Büyük Millet Meclisi, her biri dört yıl olan ilk üç teşrü devresi esnasında 2317 kanun ve 1169 kararname, yani senede 300 kanun ve kararname - neşretmiş demektir ki, hafta tatili de hesaba ka - tilacak her gün bir tane etmiş oluyor. olursa, ilan Türk ulusunun şeklini baştar başa, karakterini ise bazı bakımlardan değiş- tirmek gibi bir neticeye varmış olan bir sürü reformdan biz burada sadece en ba- riz ve en manidar olanları alacağız. Ev velü erkekler için fesi yasak eden ve şapkayı kabul edenden bahsedelim. Te- bansına uzun saç ve sakalı yasak eden Büyük Petro'nun reformuna - benzeyen bu reform, belki de Garplılara pek ehe - miyetsiz gelir, halbuki bu değişiklik Ga- zi'nin yapmış olduğu inkı içinde neticesi en şümullü ve ağır olanlardan biridir. Derebeyliği tasfiye Netekim, bu adamın ilk olarak bi- zim başlığımız giymeğe cesaret etti- bütün şark biribirme düşman olan iki tarafa bölünmüş du- üzere yekdiğerine karşı duran bu her iki grup, biribirinden başlığı ile a) rılırlardı. Halbuki, artık umumileş- miş olan şapka, bugün evrensel barış- manın timsali gibi görünmektedir, 'Kur'an imanının fevkinde olan hür. Teşmiş insani vicdan, hukukuna yeni- den sahip oluyor. Şapkayı giymekle Türk, ilk defa olarak, dünya yurdda- * oluyor.” (2). Eski islâm haklarının ilgası ve hak- h olarak Avrupa kodlarının en mo: derni addedilen İsviçre - kanununun 'yekden eskisinin yerine - getirilmesi, hemen bir müddet sonra, bu şapka bahsine mühim bir zeyi ilâve etti. Bu süretle türk kadını eski esaretinde tamamen kurtulmuş oluyordu. Pol gami yasak edilmiş, monogami ilan edilmiş bulunuyordu. Böylece Dösen- ehantöes'lerin örtüsü büsbütün mış olmakla kalmıyor; a) da hukuk itibariyle kadın ve erkek rük her bakımdan müsavi / tutulu- 'yor; hattâ kadın hem seçmek hem de seçilmek haklarını almış oluyor- du. İsviçre medeni kanununun tatbik mevküne girmesi, Türkiye'de fazla olarak o zamana kadar mülk kanu- 'nunun dayandığı bütün kurunu vus tai sistemi yıkmak. gibi bir neticeye varıyordu ki, bu itibarla sonu en vüsi 've manalı olacak reformlardan biri- ni teşkil ettiği muhakkaktır. İşte sabık halifenin ve onun ardın. daki derebeylerinin tebi kleri üzerindeki mutlak hakimiyet 'yerine şahsi mülkiyetin sağlam ve e- min olan hakları geliyordu. Bu key- fiyet ise, başlıbaşına bir inkılâb ma- hiyeti ve korkusu taşır. Bü medeniyetin öteki medeniyele veçi Mustafa Kamal'ın rerormları, medeniyetten öteki medeniyete geç mek manasındadır. Meselâ, Büyük Millet Meclisi tarafından kabul ex Tip, her biri sıra ile eski bir itiyat ve- ya fikri söküp atmış olan bu tedbir- ler, başka bir şeye delâlet etmezicı Netekim, hicri takvim yerine efron. takvimin kabulü; güneşe tâbi olan 've bundan dolayı mevsimlerle deği- şen alaturka saat yerine alafranza saatin konması; şehirlerde cenaze gömülmemesi; evvelâ cumaya, sonra pazara, Garb'da olduğu gibi, mecbu. yafta tatili ihdası; lâtin barfleri. 'nin kabulü ve yalnız ulusal dilin kul- ilması gibi reformlar hep bu kas, lendir. (Sonu yarın) 12) Mustafa Kemal, P. Gentizon (CEditions Bossard).