İzmitin büyük iş İzmit köylüleri için bi Yakın zamana kadar, İzmit ovasının güzel verim yordu. Bu gizli toprak hazinesi Cumu riyet Türkiyesinde vela bir kaç çiftlik sahibinin - deneme- umuldu. pirinç çıkardığı keşfedilmiştir. Ev leri ile başliyan pirinç ekimi, izundan katkat üstün sonunçlar ce, her yıl arta arta, bir İzmit işi değil ör memleket oldu. Bu güzel İzmit pirincinin, yer damitin meşhar Çene suyu, yabancı pirinçlerle boy ölçecek — evsaf - ia olduğumu söylemek pek de yalan içinde 12 bin dönüm topraktan 6 milyon kilo çeltik almmış ve yarım milyon lira da geliri ol- muştur. Tarım Bakanlığı, İzmit pirinci- başarı ve önem inç uzmanı göndermek düymüştür. Bu uzman. lerde göndler. hunmaz bir pirinç sahası oldu, damıştır. Mevcut döğüm - yerlerinden başka. modern tesisat ile kurulan vikatı da çeltik cinslerini irinç fab - aslah etmek Muş, az bir zamanda piyasada tutunan İzmit pirinci her yerde istekle aranan bir yürd ürünü olmuştur. İzmi deri ve köylüsü yeni bir yükselme yolunda İzmit köyleri ve köylüsü yeni bir gükselme ve kalkınma yolundadır. Birlik, köylere “muhtelif kanunlarla yerilmiş ödevlerin yapılması ve bu ka - munların istediği maddelerin kolaylıkla başarılması — maksadiyle kurulacaktır. Bunun için evelki gün İlbay B. H .Oz- kayın başkanlı 'nda, dayre müdürlerin- den teşekkül eden heyet birlik için bir nizamname taslağı — yapmışlardır. Ni- zaranamc köylünün yükselmesi ve kal- konması için gercken bütün iş ve karar. darı madd içine toplamış bulunmakı- Hİ Birliğin kuruluşündaki esas nodtaları şöyle ayırabiliriz: ik kuruluyor A) Köylüye lâzım olan yol ev yapılarına bakmak yapmak, ve bunlara plân çizmek, köye — su ve elektrik getirmek mekteb açmak. B) Hayvan, ağaç, nebat hastalıkları ve muzur hayvanlarla savaşmak, cins ağaç. tohum, damızlik hayvan - vermek, ser- islah etmek. , tütüncülük, pi giler açmak, tarım aletleri: Kozacılık, meyvecili çilik gibi ziraat sanayiini köylüye öğret- mek, küfe, sepet ve nalbant sanatlarını her köylünün için kurslar açmak, orman yangınlarına karşı koru- ma tedbirleri almak. C) Köyün ve köylünün sağlığını ko- rumak, doktorlar ve küçük sıhat memur- ları göndererek parasız muayene ve te davi etmek, ilaç vermek, bulaşık hast klarla mücadele etmek. E) Köyün idare işlerini, köy kâtible- telefon işlerini tanzim etmek, köy istihsal ve satış kooperatifleri kurmak. İzmitte tütün rekoltesi Bu sene İzmit tütünleri çok nefis bir süretle yetişmekte denk ve demet ya- pilmaktadır. İnhisarlar idaresi eki avant vermeğe başlamıştır. Bununla be- raber bir takım yerli - tüccarların kö, Tüye avans verirken doğru - hareket et- medikleri dolaşan şayialardan — anlaşıl maktadır. Ve mesela deniliyor ki, 75 li- va avans alan bir eki ancak 50 ve hat- Üst tarafını yerli Pili, pirti, gaz mecburiyet öne sür'i derek köylü ezilmektedir. Bu işe inan- mak istememekle beraber bu yolda tefe €ilik yapıldığı da iddin edilmektedir. Dikkat çekmeği faydalı buluyorum. C.Y.B. 103 '(KURMAYININ BİR TEBLİĞİ Bir Mançuko bölüğü neden isyan etti? (Başı 1. inci sayfada) 2. — 30 sonkânunda Meşçeriakov civarında, japon - mançuko kuvvet- lerinin Sovyet topraklarına üzerine yapılan çarpışmanın ise Man. çuko topraklarında bir japon - man- çuko kuvveti ile ayaklanan kuvvet a- rasında bir muharebe olduğunu ve ö- ında len âsiler a de sövyet ne- feri bulunduğunu, bildirmişir. Uzak şark ordusü kurmayı şunü bildirir ki, Kvantung ordusu kurma- yının bu iki iddiası tamamen uydur- madır ve bunlar, efkârı umumiyeye karşı Mançuko bölüğünün ayaklan- masına saik olan hakiki sebebleri lemek ve japon - mançuko kuvvetle- rinin Sovyet Rusya topraklarına yap- makta oldukları hücumları örtmek çin yapılmıştı Uzak şark ajansının Kal yun tarihli Mançuko askerleri- ma geçtikli dair telgrafı ile 30 sonkânun tarihli, mançuko kuvvetlerinin Sov- hücum - ettiklerine ordusu kurmayı, japon - yet topraklarına dair olan haberleri teyid ede Asi bölüğe tatbik edilen muamele Kurmay hele şunu belirtmek ister ki, Sovyet topraklarına geçen - Man- çuko bölüğünün si Tınmış ve memleket içindeki Voroşi- dof şehrine gönderilmiştir. Bu suretle bu bölüğün bir japon - mançuko kuv- veti ile “muharebeye - tutuşabilmesi mevzuubahs olamaz. ları hemen - Bütün dünya — ve aynı zamanda Kvantung ordusu kurmayı da çok iyi sürette bilmektedir ki Sovyet kuman. danı vazifesini dürüst bir surette yap- muş ve değişmiyen bir sulh politikası güden ve araulusal teahhütlerine ta mamiyle sadık kalmak istiyen Sovyet hükümetinin direktiflerine tamamiy- le saygı göstermiştir. Esasen Sovyet kuvvetlerinin yabancı bir memlekete tecavüz etmesi tamamiyle imkânsız- dır. Ayaklanmada Sovyet parma; yokmuş.. Öte taraftan, Sövyet — kumandan- Jığınn smıra, o ana kadar japon ku. mandanlığı emrinde - bulunmuş ve amnırı yeni zeçmiş bir yabancı bölüğü koyduğu hakkındaki haber ise tama- miyle manasızdır. Bu Mançuko bölüğünün ayaklan. masının Sovyet parmağıyla — yapıldı- &t hakkındaki haber ise, Çin halki- 'nın ve yerli Mançuko Japonya hakkındaki hakiki düşünce- lerini bilenleri ancak güldürebili kuvvetlerinin Hakikate katiyen uymayan Bu gi- kaymeti, esasen - başka ince japon kumandanlığı bir Mançuko bölüğünün a- yaklanarak Sovyet — sınırını geçtiği Pari (Başı 1. inci sayfada) ya prensi Pol ile prens Starhembergi kabul edecektir. Paris, 3 (A.A) — Havas ajansı bildiriyor: Romanya kıralı Karolun B. Flanden ile B. Titülesko arasında bir mülakatı takip eden görüşmesi, kıral ile bu devlet adamlarına, bütün Avrupa meselelerini ve hele Fransa- Romanya münasebetleri, orta Avru- payı alakalandıran meseleleri gözden #ecirmek imkânını vermiştir. Bu görüşmelerden anlaşıldığına göre, Fransa - Romanya münase - betleri, bu iki memleketin sağlam ve devamlı bir döstluğa / bağlılıkların - dan mülhem olmağa devam edecek- tir. Fransanın orta Avrupadaki - yasası da, eskiden olduğu gibi, Mil letler Cemiyeti paktına dayanan kol- lektif emniyet çerçevesi içinde Kü - çük andlaşma ile sıkı bir işbir lan ananevi direktiflerden ilham a maktadır. Tuna paktı meselesi ciddi suret - te gözden geçirilmiştir. Çünkü ge paktları fikri barışın muhafazası bahsinde bütün ehemiyetini muha - faza etmektedir. Bununla beraber, orta Avrupa paktının . başarılması, hakkındaki haberleri de propaganda in uydurulmuş haberler diye göster- mişlerdi. Sınır hâdiseleri hakkında tavzihler z Öte taraftan, 30 sonkânunda u- nırı geçen kıta, ayaklanan Mançuko bölüğü değil, asıl japon - mançuko kuvvetleridir ki, bunlar Meşerikov mevkünde Sovyet topraklarına gir- muhafizları. karşısında çekilmeğe mecbur kalmışlardır. Uzak şark. kurmayı, tebliğinde, sınırdan bir buçuk kilemetre içerde bulunan çarpışma yerinde ele geçen ve İalen on mişler ve Sovyet sını nin kuvvetli gel müdafaası saklanmakta — olan j harb levazımını saymakta ve lar arasında bir sovyet neferinin de kaybolduğunu bildirmektedir Japon tebliğinde ismi geçen Sov- 'yet neferinin japonlar tarafındz hip götürülen nefer olması ihtim: Uzak şark kurmayı, bundan son- ra, bir şubatta japon - mançuko kıta- larının yeniden Sovyet topraklarına aynı yerden bir hücumda daha bu. lunduklarını ve bu hücumun da püs- kürtüldüğünü bildirmekte ve tebl sonunda şöyle demektedi “Uzak şark ordusu kurmayı son zamanlarda sınırda — olan mühtelif ve hele 30, 31 sonkânun ile 1 şubat hâdiselerinin ne gibi şart- lar altında meydana geldiğini tesbit etmek üzere tahkikata memur c cek bitaraf bir komisyona her tür yardımda bulunmağa hazırdır.., aa ETEİ Kıral Karol, B. Titülesko ve B. Flanden bir orta Avrupa andlaşmasından bahsettiler .“Fakat habeş işi bitmeden buna imkân görülmiyor ancak italyan - habeş anlaşmazlığı - — 'nın hallinden sonra ihtimal içine gi- rebilecektir. Çünkü İtalya bu diplo- matik belgede mühim bir rol oynıyas — caktır. Ticaret münasebetlerine gelince, iki memleket arasında geniş bir ane lsşmanın neticelenmek üzere oldu - #a biliniyor. Kıral Karol bugün B. Flande: le yemeğine çağıracakt B. Flanden önümüzdeki günl Bulgaristan kıralı Borisi, Türki, Dış İşleri Bakanı B. Tevfik Rü Arası, Avusturya başbakan muavii prens Starhemberg ve Yugoslav saltanat maibi prens Pol ile görüşt lerine devam edecektir. Milletler cemiyeti konseyi Bi reşte mi toplanacak? ——— Londra, 3 (A-A) — Deyli Meyl gazetesine göre, B. Titülesko Paris teki görüşmeleri sırasında, Milletler Cemiyeti konseyinin gelecek toplan- tısını Bükreşte yapmasını teklif et - miştir Bu suretle, bir Tuna paktı mes lesinde alakalı olan bütün devlet damlarının büyük devletler dele: leriyle görüşmesi imkânı temin iş olacaktır. Bununla beraber, seyin başka bir yerde toplanması te nik güçlükler gösterdiğinden teklifin — kabul edilip edilmiyeceği belli Yugoslavya naibi Londradan — ayrıldı Londra, 3 (A.A) — Yugöslav- ya kıral naibi prens Pol bugün dradan hareket etmiştir. Duvr” Kale'ye geçmek üzere Mont- harb gemisine binecek ve Fransay gidecektir Prens Starhemberg Pari: Paris, 3 (ALA — Prens berg, saat 20.50 de şimal « gelmiş ve Rüz oteline gitmi; B.T.R. Aras da BB. Saro ve Flandenle görüştü. — Paris, 3 (A.A.) — Türkiye H riciye Vekili B. Tevfik Rüştü Ar ve Türkiye Büyük Elçisi B. Suz öğle yemeğinde yunan elçisi B. Po - İitis'in misafiri olmuşlardır. B. saat 16 da Başbakan B. Saro ile gö- rüşmüştür. Yarm Ticaret Bakanı B Bonnet ve çarşamba sabahı da Cu mur Reisi B. Löbrön ile görüş tir. Paris, 3 (A.A.) — beraberinde Türkiye'nin n Pai B yük Elçisi B. Suad bulunan B. fik Rüştü Aras arasında saat 11 başlamış olan görüşme bir saat vam etmiştir. "e Kabine toplanıyor. Paris, 3 (A.A.) — Fransız tır. ULUS'un romanı: Tefrika: Kırmızı Zanbak Yazan: Anatol FRANS Türkçeye çeviren; Nasuhu BAYDAR Terez onu dikkat ve sabırsızlık xneden dinliyordu. Bu renksiz yüz sanki onun için, birer birer, çen dakikaları, bir saat gibi, kaydediyordu. — Luvayye'nin tuhaf halleri varmış. Kendisini konkordaya tamamiyle sadık ilan ediyordu. Şimdi de: “Peskoposlar manevi yatın valileridir ve onlar vasıtasiyle kalble- rin köy bekçilerini, papasları elde bulundu- racağım” diyor. Bundan sonra, Terez'e kendisinin olmıyan ve bayağılığı dolayısiyle, şüphesiz, onun ca- nını sıkacak olan bir âleme gireceğini tırlattı. Fakat vaziyetleri kimseyi küçük görmeğe müsaid değildi. Zaten onun zekâ- sına ve sadakatine güveniyordu. Terez kocasına biraz şaşırmış gibi baktı. — Acele etmemize lüzum yok. Bunları sorra konuşuruz... vö Marten göster- ve ses, avaş yavaş ge- ha- - Bellem yorgun, bitkindi. Terez'e hayırlı geceler diledi, uyumasını tavsiye etti. Böyle büt'n gece okuyarak sı- hatini kaybedecekti. Sonra bıraktı, gitti. Terez, kocasının, belki uyuyabileceği ya- tak odasına giderken geçtiği mavi kaplı ki- tablar ve gazetelerle dolu çalışma odasında, her vakitkinden biraz daha ağırlaşan ayak seslerini dinledi. Sonra, üzerine gece sessiz- liğinin çöktüğünü duydu. Saatine baktı. Bir- buçuktur Kendi kendine: “O da ıstırab çekiyor. Öyle ümidsizlik ve hiddetle yüzüme - baktı ki..” dedi. Bütün cesaretinden, bütün hararetinden hiç bir şey eksilmemişti. Onu sabırsızlandı. ran şey orada mahpus gibi, gizlenmiş bu- lunmaktı. Gündüz olup da hürriyetini elde edince Jak'ı görecek, her şeyi ona anlata caktı. Bu öyle vazıh bir şeydi kit Rıhtım üzerinden, uzun aralıklarla ge- çen yük arabalarının gürültüsünü düşün sinin ıstırab verici yeknasaklığı içinde işiti- yordu. Saatlerini aralıyan bu gürültü onu işgal ediyor, âdeta alâkalandırıyordu. İlk- önce hafif ve uzak olan ve sonra büyüyüp, içinde, tekerleklerin sürtülüşü, dingillerin gıcırdayışı, nallı ayakların kaldırımları dö- vüşü işitilen ve daha sonra yavaş yavaş ha- fifleşerek sezilmez bir mırıltı halinde biten bu patırdıya kulak veriyordu. Ve sessizlik başlar başlamaz Terez, gene düşüncesine dönüyordu. Jak, Terez'in sevdiğini ve yalnız onu sev- miş olduğunu anlıyacaktı. Felaket şunda idi ki gece bir türlü bitip tükenemiyordu. Za- manın bütün mukavemeti kıran durgunlu- ğunu anlıyacağından korkarak saatine bak- Maâğa cesaret edemiyordu. Kalktı, pencereye giderek perdeleri kal- dırdı. Bulutlu gök yüzüne hafif bir aydın- hık yayılmıştı. Gündüz olmağa başladığını sandı. Saatine baktı; üç buçuktu. Tekrar pencereye döndü. Dışarının son- suz karanlığı onu kendisine çekiyordu. Ya- ya kaldırımları lambaların ışığı altında pa- rıldıyordu. Renksiz gökten görünmez ve sessiz bir yağmur yağıyordu. Süküt - içinde birdenbire bir ses yükseldi; tiz, sonra ağır ve kesik olan bu ses, biribrine cevab veren birkaç sesten mürekkep idi. Bu, tabanlariy- le kaldırımları döven ve kendini ağaçlara çarpan bir sarhoştu ki hayalinde kendileri ne lutfen söz verdiği ve sonra kollarının ge- niş hareketleri ve sert sözleriyle pay azarladığı bir takım muarızlarla uzun kavgaya girişmişti. Terez, sırtındaki gömleğiyle gece rüzgârı önünde bir çı şır gibi uçuşan zavallı adamın dalge rını seyrediyor ve zaman zaman, tekral ği şu sözleri işitiyordu: “İşte ben hükü 'te bunları söylioyrum! k Terez üşüyerek tekrar yatağına girdi Birdenbire yüreği sıkıldı. Düşündü: “Kıs kanç, delice kıskanç... Bu bir sinir- ve ks meselesi. Fakat onun aşkı bir sinir ve kı meselesidir. Aşkı ve kıskanclığı zaten a) şeydir. Bir başkası anlıyabilirdi: İzzetinel #izi okşamak yeterdi.” ğ Fakat Jak'ın kıskançlığı içinde, etin derinliklerinde idi, Biliyordu ki onda kançlık maddi bir işkence, muhayyelenii 'tün kerpetenleri ile ezilip canlanarak geni leyen bir yara idi. Terez, bu hastalığın kadar derinlerde olduğunu biliyordu. disine ancak- arzuladığı için ve hayal malik olduğu sıralarda, eski Floransa evi drvarına yapışık kutuya mektub atarken, Mark'ın tunc heykeli önünde onun nasıl sa rarmış olduğunu hatırlıyordu. (Sonu var)