30 EYLÜL 1935 CUMA ULUS Selanik'te Atstürkün Coğduğu ev Dünyanım her tarafından gelenler bir tapmak gibi Atatürkün doğduğu evi doldurmaktadırlar -Büyük Önderin gençli ını 5 Dilenlerin değerli amları -Selânik urayı evi satın alıyor Selânik, 10 eylâl (Özel aytarı- mızdan) — — Eskidenberi yeri tanryan bi- risini bulsak, Kır saçlı; gözlerinden, - yüre 'Toma garson ğinin içi - okunan adam, en duy gulu yerine doktmulmuş gibi şah- Tandı: — ÂAtatlı - kün ben kole siyim, Bayım. Bu, Atatür ke , vaktile iş görmüş, onun arırlarile, her caman — göğsü- nü kabartan, restoran — sahi- bi idi. Beraber yola çıktık. Rıhtım ftserin- de yürüyoruz. Deniz - gözleri: mizi dinlemek İster gibi ses- siz, her adımda rıhtıma daha çok yaklaşıyor. Şimdi büyük bir restoran sâ- hibi olan Toma o tarihte burada garsonmuş. Anılarını kafasında yormuş gibi adımlarını yavaşlattı, bir tek kelime konuş- maksızın, dalgın ve düşünceli yü Selânikte Büyük Fskender zamanımlan kalma zafer takının ayaklarından biri rüdük. Yol, Büyük İskender za- manından kalmış, bir zafer çeme- rine varıyor. — Buradan bayım. Tatlı bir bayırdan yıı',ân doğ- ra çıkıyorüz. Yeşil gülgeier! kel- dırımı örten ağaclar, gittikçe hu yüyerek, eski üslüpta sıralanmış türk evlerinin çatılarına kadar çı kıyor. Rıhtimin ilik, dürgün ha- vasıma karşı, burada temiz ve se- rin bir meltem var, Sekiz metre kadar genişlikte bol ve devamlı ölgeli bir sokak. İnsan kendini | yeşil Bursada sanır. İçinde dolaştırdığı büyük ada- mı sezer gibi yol yavaş yavaş, merdiven yapmaksızın, nazlı, gu- rurlu yükselmekte devam ediyo- Tüzi — Buranın eski adı “Islahha- Atatürkün akşamları oturduğu Beyaz kule bahçesi ne sokağı,, idi. Şimdi değiştirdi ler- “Apostolo Pavlo,, oldu. Ata- | türk'ün doğduğu ev 71 sayılı ev- gdir. Uray evi satın akdıktan sonra sokağı bulvar yapacak adını da “Atatürk,, koyacakmı:. Halk şim- diden Kamâl sokağı der.. 'Türk üslübunda geniş iki kat- h bir ev. Evin yeni sahipleri alt katına üç mağaza yaptırmışlar. Atatürkün asıl doğduğu odayı i- çinde bulundüran bölümün kapı- sı yan sokakta. Kapınınm önünde, bizden önce göretlerini yapmış o- lanları getiren iki otomobil ve hiç eksik olmadığı anlaşılan bir halk göretçi kalabalığı var. Cephesin- de mremer plâka üzerinde şu ya- zılar okunmaktadır: Evin kapısı ve yunan Yan sokağa girdik. Esmer, tombul, sevimli bir kız çocuğu kermen çeviriyor. 'Toma, rumca bizim türk oldu- ğgumuzu, yukarı çıkmak istediği- mizi söyledi. Çocuk fırlayarak yu- karı çıktı. Tahta merliven sesle- ri.. İhtiyar bir kadının sevimli A- nadolu konuşması.. Ve bir dakika geçmeden kapının önünde yer <v sahipien. Evin bugünkü bali Bu ihtiyar kadın kayserili i- miş.. Dokuz yıl önce İstanbuldan Selâniğe gelince; bankanın sattı- ğt bu evi dört yüz bin drahmiye almış... Sofa ile merdiven arasından çı- kıp ikinci kata çıktık. Burada büyük, mustatil bir sofa var. Pencereye muvazi uzun bir kana ( pe. Üç beyaz perdeli. Dışardan a- ğacın dalları pencereyi okşuyor | Belli ki temizliği çok seven bir ay- | le.. Tahtalar yeni fırçalanmış gibi. İhtiyar, sofada bir kere daha sır- tını drvara dayayıp geniş bir ne- fes aldıktan sonra, sağındaki o- dayı, yaylı bir kanat gibi açıp ka- | | panan koluyla göstererek: — İşte aslanın doğduğu oda. 5x7 büyüklüğünde hir od> Üi Atatürkün doğduğu ev içinde buluna” Apostole Pavlo sokağı wanı pembe renkte, bağdadi üzeri- ne yuvarlak kireç kabartmalı, kö- leri çiçekli. VA tetürkün birres hükümetinin koyduğu levha mi asılı. Son derecede temiz tu- tulmuş. Pencerelerin yanlarına, hele Atatürk'ün doğduğu köşe ta- rafına, reyhan, küpe gibi çiçek- lerle sanki dıştan bir hale yapıl- mış. Evin önünün yeakından görünüşü Derin ve içten saygılarla, pa raklarınızın ucuna basarak içeri yan bapısı mustatil bir bahıçeye a- çılryer ve dört ayak merdivenin girdik. etrafh tabta pavrr aklıklı trabzca İhtiyar kadın aniattı: A —İki Yyıl önce, bir gün in kapımız — vuruldu, U- işler, Burası “Mustala Kemalin,, evi imiş, izin verirseniz cağız, deyince birden Bec zaten bu evde ğunu kızlarıma de- dür, bu gündür evimizden göretçi eksik değil. Gezmenler taburla gelirter. Bazılarına aekerler gelir Evin bugünkü sahipleri denen, yere vartlıyor. Burada yu- karı kata ve ait kata açılan sokak ! kapıları vardır. l Sokaktayız, aytıt ses devam e- diyor. Aynı sokaklardan rıhtıma doğru iniyoruz. Biraz sonra, sol- da, Büyük İsketder zamanından kalma yüce tak. Tıpkı Atatüri ayağına tarihin kondurduğu bir Öpücük gihi göründü.. Gene Beyaz kulc, yaygım de- niz... Atatürkle dolü havayr ciğerle- rimize sindirmek icin sessir ve hir kelime konutmadan ilerlivarı- Atatürk, büyük ve essiz önder, tarihin en hüyük adamı, en bü- vük insan yalnız Türkiveyi kur- tarmadı. Onun dehâsı, büyükli fikirleri, havayr da doldurdü, ta- biatin kuramına girdi, ezeli ve ansnız küvvetlerinden biri oldu. Balkarı dostluğu ve hele türk yunan ulusunun bugün insanı hayretler içimde bırakan candan dostluğu da onun tansığı Ve sev- gisi değil midir? (x) işaretli oda Atatörkün doğduğ . odayı gösteriyor selâm durur. Evi dışardan göster- tiriz, pek seyrek içeri alırız. — Uray alacağını size bildir- di mi? — Evet, ben gidemedim, dil de bilmem, kızımı gönderdim. Bu büyük adam bizim şehrimizin gü- neşidir, evini müze yapacağız, sa- tar mısıniz demişler. Elbette iste- mezmiyiz? Bize beş yüz bin drah- mi vermek istiyorlar. Sonra evi gezdirdi. Üst katta Atatürk'ün doğduğu odanm tam karşısında daha büyük bir oda var, Kadının şimdi terzilik yapan kızları orasını dikiş yeri yapmış- lar. Mutfak, kiler, ve saire bu katı tamamlıyor. Alt katta üç oda, büyük bir salon, kiler, mutfak ve bir taraça var, Daha altında da şimdi birisi elbise temizleyici, birisi manav, diğeri kunduracı tarafından tutul- makta olan üç dükkân var. Evin A, Doğanoğle Evin sokaktan görünüşü ULUS'un romanış a - . N evis ve İren Yazan : Pol MORAN Türkeeye çeviren: Nasuhi BAYDAR — Beni allediniz Levis... Sizden saklıya- cak bir şeyim olması bana pek pahalıya mr lalmuş olmakla beraber... size söylemek küvvetini kendimde bulamamıştım. Buraya ancak birkaç gün için geliyorum... evet, yal- niz on beş gün için, Bizim banka Paris'te bir şuğbe açıyor. Bu yapıda iki kat tuttuk. Levha daha konmadı. Şimdi elektrikler ya- pıliyor.. Bunun böyle olması, inanmız ki, tesadüf eseridir. Son zamanlarda, bir yunan konsorsiyo- munun Fransa'da drahmi ile bir borçlanma anlaşması yapacağını öğrendim. Biz bu işle ilgili idik. Bur-daki adamımız beyinsizin biridir. Şaşırıp k-!dığı bir gün bana telefon ederek düşüncemi sordu. Onu sıkıntıdan kurtardım. Ertesi gün gene bankaya gel- | dim ve işte o güud:nbai: her gün çalışıyo- rum, — Her gün değil... evden çıkmadığınız da oluyor. Mesela ötey günkü yarımbaş ağ- — Başım ağrımıyordu. (bilseniz yalan söylememek ne iyi şey!) eve bir takım deftet- ler getirmiş ve bunları temize çekmek için odama kapanmıştım. Haberiniz olmadan... Levis sustu, sonra gülmeğe başladı: — Ben de sizin içinizdeki zehri dökmek kürüne çıkmakta olduğunuzu umuyordum. Akşam, yemekten sonra, (dışarda yağ mur yağar ve içerde ilk soba yanarken) Le- vis piposunu yaktı: — Bu sabahki serüveni düşünüyorum.... da onu sizin sandığınızdan ciddiğ buluyo- rum. Bu, aldatılmış kocanın buluşunda hiç gülünç olmıyan taraf, beni de, yeniden çalış- mağa zorlıyacağınızdır. Buna isteğim yok: karısı çalışırken kahvede vaktini öldüren koca olmak niyetinde değilim... — On beş günlük bir şey... — Hayır sbııîdnwdlnmüc: devam edecek bir şey; yoksa ölürsünüz siz... bankada çalıştığınızdan beri başka bir ka- din olduğunuzu görmiyor musunuz? ren gidip Levis'in dizine oturdu. ,— Dediğin doğru, sandığından az esef ediyorum. Çalışmak senin için de iyi olacak- tır... insan faydalı olmak lâzımdır, değil mi? BİH temiz yasayan, yiyip içen, öteki bitler içinde yatrp ağaç kabuğu kemiren iki Avru- Pa neye yarar? — Desene, ben medeni ilerleyiş ile ev- lenmişimt — Cömerd ol. Biribirimizi sevmemiz lü- Zumunu hatiselerin bize öğretmesini hek- leme. Bu hayat bilgisi sana pahalıya malo- Ur sonra. İren, Levis'in işsiz olduğundan beri yu Muşayan, karakterini kaybeden yüz çizgile- Tine baktı. — Senin de işini yeniden ele almak iste- diğini düsüinüyor ve benim yüzümden buna cesaret edemediğini sanıyordum. Levis, doğruyu söylememek için hemen söze atıldı: — Hiç de öyle değil; elimi işe sürmemek kararını çoktan vermiştim. Sen bende ne- yi uyutmadın ki? — Kaygılıyım ben. Eskiden hayatını baştanbaşa kavrıyan © hırsları, bütün 6 ta- lililikleri, kuvvet kaynaklarını bugün ne ya- pıyorsun? Bunlar, banâ karşı uyanmak için mi uyuyorlardı? — Korkma, ben çabuk unuturum. — Hatırında m:? Baorsanm sence bir çe şid nefes alma yeri olduğunu söyliyordun. ülrm Şimdi büyüdüm. Artık eğlenceye ih- tiyacım yok. e 'Ban_a doğruyu söyle: evlendiğimizden beri hiç bir iş yapmadın mı? " — Hayır... Dışarda rüzgâr oğulduyor ve çatıları ge cırdatıyordu. Levis, İren'e yaklaştı. — Yok... dur... yani, bir kere, Yunanis- tanda... sahi sana hiç söylememiştim. Evet, bir sefer, senin adanım bütün üzümleri üze- rine oynamıştım, dedi. fSonu var) "