U EUMS , beraRi İ Dünya mescleleri Habeş sınırından mektublar —— Burada tıpkı devrim için çarpıştığ'ı- mız gibi çarpışacağız. Bir Romalıya yaraşan bir utkuya ulaşıncaya kadar dövüşeceğiz, — İtalyadaki sükün dolu hayatı öz- Jemiyor musunuz? Buü sorü üzerine bir tanesi yüzüme baktr ve Musolininin sözlerini tekrar- dadı: — Günler vardır ki biribirinden a- yırd edilemezler ve hiç bir iz bırakma- dan geçip giderler. Kül rengi bir gök altında geçirilmiş olan bu günler, kül- rengi ve bayağı günlerdir. Fakat bir de fırtımalı günler vardır. Çetin savaşı yaratma ve yok etme gün- deri. Böyle günlerin bir tanesi bir yı- la değer., Faşist dostlarımdan bir tanesi beni etomobilimden indirdi. Yolun bundan ig:nm ııır.alı yayı yapwılırdık. Artık oti l yürü kân yoktu. Ni- bayet, dağın doruğuna ulaştık, — siyah gömlekliler iki yana dizilip bizim geç memiz için bir yol yaptılar. » Taileride Habeşistan dağları gök yüzünü deler gibi duruyordu. , Burada yüzlerce genç oraya doğru bir yürüyüş yapmak için buyruk bekli- yordu. Gece indi, Hava serinledi. Bütün bu gençler, seslerini çıkarmaksızın bura - da taşların üzerinde ve akreblerin a- rasında yatıp uyuyacaklardı. Geri döndük. Subaylardan birisi ce- bime bir şişe içki ile birkaç şeker yer- leştirdi. “böyle yollarda bunun fay - dası dokunur sanırım,, dedi. Birdenbire yağmur çiselemeğe ve şimşek çakmağa başladı. Derken yağ - mur sağanak oldu. On dakika içinde seller akmağa başladı. Şoföre durmanın daha doğru olup olmayacağını sordum, “Birkaç dakika sonra çamur fazlalaşır, biz de batarız. Ne olursa olsun, yürümeliyiz.,, Sel büyüdü. Etraftan kayaları fa - lan yuvarlamağa başladı. Bir başka yer- de şoför dedi ki: — Burada gerçek bir tehlike var. Eğer su birkaç santim daha yükselirse yolu sürükleyip götürecektir. Habire çalışryor, elinden geleni ya- pıyordu. — Fakat tekerlekler yürümü - yordu. Her tarafta seller çağlıyanlar büyük bir hızla şiddetlerini artırtyorlardı. Bu ne kadar sürdü, bilmiyorum. Bir zaman sonra gök yüzü açıldı. Şoför: —— — Gene taliimiz varmış, dedi, dü - şününk ki bütün seferberlik bu yollar üzerinde yapılıyor. Bu yoldan gectikten sonra, allahın zorla yaptırdığı maynanın ne demek olduğunu daha iyi anlamış bulunuyo - dum. « ESKİ SÖMÜRGECİLERLE BİR ARADA Addi Ugri'de Eritreye eskiden gelip yerleşmiş olan sömürgecilerle yediğim yemekten sonra habeş sınırının öte ta- rafına geçmek hususundaki dilek ve — kararım büsbütün kuvvetlendi. Beni ağırlıyanlar buranın aristok - ratları idi ve oturdukları yerleri bir Avrupa parçası haline — getirmişlerdi. Beni gayet iyi karşıladılar. Masanın üzerindeki çiçekler mavi, kırmızı, beyaz renkte idi; ulusal fran- sız renkleri idi. Keten masa örtüsün- de ve öteki sofra takımlarında ev sa - hibinin arması vardı. Çağırılanların hepsi büyük italyan aylelerindendiler. Şölen gayet yolunda hazırlanmıştı. Burada harbtan başka her şeyden kolay kolay konuşabilirdik. Bana de- diler ki: “Bundan bir yıl önce sofra - mızda her şeyi kolayca bulundurabilir- dik. O zaman burada yalnız 2000 kişi beyaz vardı. O geçmiş günler ne guzel günlermis...,, Yemekten sonra yapılması âdet o - YTan gezintiyi yaptım. Önce Adovada &qıler için dikilmiş olan anıtı gezdim. Bu. gök yüzüne doğru yükselen koca - — Mman bir haçtı. Burada en barışçıl - italyanlar bile bir öç ateşiyle tutuşuyorlar; Adova ke- Çai Yazan: Marsel Prat Hmesi onların kulaklarında bir boru tesiriyle çınlıyor. ğ t Kılavuzum sordu: — Otomobilden inip anıtı yakımdan görmek istemez misiniz? Bu anıtı bekliyen bir Eritreli ora- ya doğru giderken Aayak kabılarımızı çıkarmamız içim ayak diredi. “ Anıta dar ve loş bir merdivenle çı- kıliyordu. Burada birkaç iskelet gömü- lü idi; bir iki bayrak vardı. Çiçekler ve koördelalar bulunuyordu. Dediler ki: Ölülerimizi almamıza habeşler tara- fından izin verilmediği için bulabildi - ğimiz beş on kemiği buraya — getirip koyduk.,, “Fakat bizim istediğimiz ölüleri - miz değil, fakat bir utkudur.., Önüme büyük Bir defter açtılar: “ Buraya bir imza atar mısınız?,, Defterdeki son imza “Haşiş,, adlı kitabı yazan fransız yazarı Hanri dö Monfrid'indi. İmzasının üstünde şu ya- zı vardı: “ Bir fransızdan italyan kahraman- larına saygılar. İtalyanların tez elden öcalmalarını dilerim..,, Bütün insânlıkta harb duygusu ü - zerine kibrit çalınmasını bekliyen bir meşale halindedir. Etiyopiya kaprların- da bütün bir halk kımıldanış gösteriyor. Tepeye tırmandım. Tepenin üzerin- de tel örgülerinden ve Tigre dağlarına doğru kurulmuş bir çok toplardan baş- ka bir şey görülmüyordu. Biraz ötede yırtıcı kuşlar gibi, günün birinde kı - rallar kıralı ülkesine saldırmağa hazır uçaklar konaklamışlardı. Dağı göstererek sordum: — Orada neler olup bitiyor? — Orada sıtmalı bir çalışma var ve dört ulus barbarlara gereç yolluyorlar. — Neye beni geçip görmeye bırak- mıyorlar? Yol arkadaşı mgülümsedi: — Sınır, Mareb ırmağıdır. Oraya varabilmek için otomobille beş saat yol- culuk yapmanız lazım. Bu bir şey de- ğil. Fakat bu vadi sıtmalı bir yerdir ve Habeşistanda yol denilen şey yoktur. Tigrenin merkezi olan Adova ise dağlık, sarp bir yerdedir. Oraya ancak katır sırtında gidilebilir. Şüphesiz, şimdi sizin Adovaya gi - dip oraya hüküm süren prens Ras Ve- yom'u — görmeniz ilgen bir şey olur. Fakat herkese olduğu gibi size de bu izin verilmiyecektir kanağatındayım. Daha yumurtadan çıkmadan civciv - lerimi saymağa kalkışmam faydasız o- lacaktı. Onun için bu işi başarabile - ceğimi söylemeyi faydasız sayarak la- kırdının, konusunu değiştirdim. — Buüu Ras Seyom 'lııkkmda ne bi- Hiyorsunuz? — Hiç bir şey. O, büyük esrar içine sarılmış bir adamdır. —Sarayı — varıl- maz bir yerde gibidir. Adis Ababadan oraya varmak için katır sırtında bir ay yolculuk yapmak lazım gelir. Sınırımn bizim tarafta olan kısmı da kapalıdır. Onun için kendisini görete gidenler pek sık olmaz. Bununla beraber onun askerleri Ha- teşistanın yenilmesi, yahut kazanma - sında bir etke olabilir. Aldığım haberlere göre bu Rıı Se- yom esrarengiz mahiyette yaşıyan bir adamdır. Bu prens, İngiltereden yardım ve cebhane alarak bütün rakiblerini yenen Negus Negust (krrallar kıralı) impara- tor Con'un torunudur. Bu adam, kutsal bir şehir olan Ak- sumda 1879 da taç giymiş, Con adını almıştır. Bünun toprakları bir çok iç harblarına sahne olmuştur. Çoa kıralr Menelik, Conun en büyük rakibi idi. O zaman bu Menelike Habe- - şistanda kargaşalık çıkmasını asığına uygun bulan İtalya yardım ediyordu. Con, dervişlerle yaptığı bir çatışmada ölmüş, bunun üzerine Menelik egemen— diği ele geçirmişti ğ (Aı-kaıı vır) F 2 AĞUSTOS 1937 CUM [Yabancı gazeteler de okuduklarıı;ıız ——— İtalyanın savaşı ve ekonomisi Berliner Tagblatt - 27.7.35 Habeşistan hemen hemen iki tane Almanya kadar büyük ve on milyon nüfusu olduğuna göre her kilometre murabbarmna 12,5 kişi düşmektedir. Beş buçuk milyon nüfusu olan ve kilomet- re murabbama 13 kişi düşen iki tane Fas kadar büyüktür. —Habeşistan, 8 milyon nüfusu ve kilometre müurabbar - na 7 kişi düşen güney Afrikası birliği- nin tuttuğu yerin üçte ikisi kadar bü- yüktür. Bu rakamlar göz önünde tu - tulunca, İtalyanın, söylendiğine göre, ağustos ayına kadar yarım milyon as - ker ve doğrudan doğruya askerlikle il- gisi olmıyan bir çok kimseleri Eritre ve İtalya Seomalisinde bulundurmak istediğine şaşmamak lazımdır. Fakat, İtalyanın doğu Afrikası sömürgesinde ' bir anda 1,6 kişinin her türlü yiyecek ve içeceğe, yatacak kalkacak yere ihti- yacı olan yüzde otuz nisbetinde ybğak- man ile çoğaldığı göz önüne getirilin - ce bu hareketin sonunda nasıl bir eko: nomik durumun meydana geleceği de pek iyi anlaşılır. Ekonomik etkilerin daha derin izler yapacağına süphe yok- tur. Çünkü, bugüne kadar Afrikada yapılmıs olan harblara bir karşıtlık ol- mak üzere harteden iki tarafın halk yedeğinin nisbeti Fas harbında olduğu gibi 8:1 veya batı Trablus - Sirenaik harbındaki 60:1 nisbeti değil, 4 : 1 nis- betidir. bu bakımdan değil. İtalya, gerek iklim, gerekse finansal sebeblerden dolayı daha şimdiden bu yolculuk Britanya ve Felemenk Hin - distanlarından, Mısırdan işçi kuvvet- leri bulmağa girişti. Son ikisinden. yani Mısır ve Felemenk Hindistanından bu işe hevesli bulunamadı. Eğer İtalya ağustos ayı içinde doğu Afrikasında gerçekten 450.000 asker ve işçi hareke- te hazır bir halde bulundurmak istiyor- sa, bunların taşınma işi, İtalyanın her: hangi bir Avrupa savaş boylarına 4 mil- yon asker taşıması demektir. Bu arada da İtalya hükümeti, devlet bankasının hiç kımıldamıyan para kar- şılığı paravanasını da kaldırdı. Bunu yaparken güttüğü gaye harbın, memle- ket içinden finanse edilmesini kolay - hkaştırmak değildir. Bu işin özü, her şey- den önce, doğrudan doğruya veya do - layısiyle harb gereçi olarak memlekete sokulacak olan şeylere karşılık olmak üzere birkaç milyarlık liret ve döviz için lazım olan altını serbest bulundur- maktır. Yapılmak istenilen şey bel- H olmakla beraber bu metod gelişi gü : zel yapılan bir şey değildir. Çünkü, İtal- Yalnız yanın tecim bilânçosu memlekete yaprılar| giritler buclandırıldığı halde 1935 yılı- nın ilk altı ayında 1,4 milyar liret a- çıkla kapanmıştır. İtalyanların satın almı.kta oldukları malzeme her yanda kendini hissettiri- yor. Macaristandan beygir, Türkiye - den kömür, Çekoslovakyadan da bira ve mağden suyu şişesi (haber alındığı- na göre bugüne kadar bir milyon şişe) Yugoslavya ve Romanyadan zahire, ge- ne Yugoslavyadan kereste satın almak- tadır. Toptan ve yığın halinde yapı - lan bu alış verişler müşterinin istediği gibi uygun bir biçimde olmadığı gihi. italyanlar adma yapılan bu işler hak - kında söylenmekte olan her şey de doğ ru diye kabul edilmemelidir. Bu gibi lafların çoğu dünyayı velveleye ver - mek hevesinden bir kısmı da spekülas- yon gaygusiyle ortaya atılıyor. Habe - şistanın Ozaka tecim odasına büyük bir tutarda olmak üzere kılıç ismarla - mış olduğu söylenince bir parça tuhaf kaçıyor. Fakat buna karşı italyanların Japonyaya 100.000 çift ayakkabı ısmar- ladıkları haberi daha çok akla yatıyor; Ancak, Japonyanın da bu işe yanaş- madığı haberinin berkitilmesine lüzum yoktur . Eritre'ye çıkat yapılması yasak edil- Almanya ve sıyasal . * katoliklik Fölkişer Beobahter, Berlin Son aylarda sıyasal katolikliğin ede- bi üretimi üsnomal bir ölçüde çoğalmış- tır, Bü yazıların büyük bir kısmı, ulu- sal sosyalistliğin dünyayı — görüş tarzı alman din hareketi ve ulusal sosyalist devletin kurumları hakkındadır. Sıyasal katolikliğin bunlar hakkında çıkan ya- zılarında ulusal sosyalizmin başardığı bütün işler küçültülmekte, değersiz gös- terilmektedir. Netekim doğu Prusyasında çıkan bir katolik kilise ğazeteıinde “köylü — için köylüden alıman,, başlığı altında seri halinde yazılar neşredilmektedir. Kato- Tik edebiyatının büyük bir kısmı apaçık bir savaş karakterini almış, yığın yığın broşürler dağıtılmıştır. Katolik papaslarının ne kadar geniş bir alanda savaşa giriştiklerini, Osna- brük'ten verilen şu haberden anlamak mümkündür. Hastalığı yüzünden Konsantrasiyon Kampından kaldırılarak hastayurduna yatırılmış olan birini, mageviyatmı kuvvetlendirmek için dcılaşmağa giden bir papas, bu ödevini kötü niyetlerin- de kullanmış ve kendisine, bugünkü al- man hükümetinin uzun süre iş başında kalmıyacağını, Fransanın Almanya üze- rine yürümek için sırasını beklediğini, böyle bir harekete İngiltere'nin engel olduğunu söylemiştir. Papas, Almanya- nın, bugünkü kadar hiç bir zaman dar- madağın bir hale girmemiş olduğunu, halkın rejimden memnun kalmadığını ve yakında hükümetin devrileceğini de katıştırarak kamplara doldurulmuş olan ların sabırlı olmalarını, çok geçmeden başka bir devrin geleceğini kaydetme- ği de unutmamıştır. Hükümet katolik kilisesini eziyor- muş; katoliklere karşı yapılan işkence, ortaçağdaki İspanyol engizisyonunu da geçmiş imiş; bu felaketli durumun ya- bancı ülkelere bildirilmesi lâzım imiş. Sıyasal katolikliğin marksizm ile el- ele vererek birlikte çalıştıklarına şüp- he yoktur. Ulusal sosyalist rejimine karşı pa- pasların ne kadar sistematik olarak ça- , lıştıkları da Ayşssfeld katolik kilisesin- deki papasın kilisede halka verdiği şu öğüdünden de anlaşılmaktadır. “— Eski zamanlarda kadın, şerefsiz ve bir köle gibi kullanılır, geriye atı- hırdı. Bugün de geriye atılarak şerefsiz bir hale sokuluyor. Kız oğlan kızlık şe- refine de artık önem verilmiyor. Her ne kadar benim de sevindiğim bir ana- lar gününün yapılması ise de, adamın biri yazdığı bir kitabta (bununla Hit- lerin “savaşım,, adındaki kitabı söyle- mek istemiştir), çocuk yetiştiremiyecek olurlarsa, ister kadın, isterse kız olsun, şerefsizdirler, diyor ve: '— Ey katolik kızları, siz namussuz- sunuz, bugün artık, evlenmeden çocuk yapmanın zararı yokmus, anladınız mı? * diye bağırmıştır. ş |Javyadan o kadar çok odun satın almış- lar ki, Yugoslavya kıyılarında bir dir- hem yakacak odun kalmamış. - Satın alınarı buğdaylar için Romanya- -nın döviz istemesi de birçok zorluklar ortaya çıkarmıştır. Bu gibi zorluklar, İtaiyanın İngilteer ile yaptığı kömür alış verişinde daha çetin bir biçime gir- mektedir. Spekülasyon yapan bazı kurumlar, - İtalyada kömür kıtlığı olduğu haberini aldıkları için hiç bir ısmarlama olma- dan güney Velsden vapurlarını kömür- le yükliyerek İtalyaya hareket etmek- Sedirler, Ancak, büyük top lar pe- şin para ile iş yaptıklarından,İngiltereden İtalyaya büyük partiler halinde yapıl- makta olan kömür işleri durmuştur. Hattâ, İtalya satılmış olan kömürlerin parası doğru dürüst ödenmediğinden, kömürle yüklenmiş olan vapurların İn- mek suretiyle, İtalyanın yapacağı bü- yük yolculuk için Mısırdan deve satın alması güçleştirilmiştir. Yugoslavyadan buğday satın alınması, oradaki fiyatla- rı yükseltmiştir; ancak, son gelen ra- - porlar, fiatlarda bir. durgünlük başladı: ğını kaydediyorlar. İtalyanlar - Yugos4. /j Pi iĞize el is, . ha gilterede alıkonulduğu haber veriliyor. İtalya, doğrudan doğruya veya do- #Jlayısile olan harb malzemesini, bulabi! — İ aiği yerdi almak zorundadır. Bund. da üç 'şey meydana geliyor:-döviz ihti- yacının çoğalması, fiatların yükselmesi, 'dâviz wermek zortu vardır.. —— —— Habeşıstanın son durumu Noye Fraye Prese gazetesil 25 temmuz tarihiyle Adisababi dan yazılıyor: Büyük Britanyanın şimdilik nedi Habeşistana silah gönderilmesine en, olduğunu Habeşistan pek iyi biliye Bu hareketin, işleri barış içinde düzt mek yolunu tutmakta olan diplomasit gayelerine uygun gelmekte olduğul ve hükümet, davasını , haklı gördüj için, Cenevre'deki görüşmelerde de b nun faydası olagağım düşünmektedi Habeş hükümeti Cenevredeki durum nun çok kuvvetli olacağını sanıyor. ğer uluslar sosyetesi harba karşı b güvenlik gösteremezse silah almak içi yeniden İngiltere'ye baş vurulması ( göz önünde tutulmaktadır. Habeş ©! dusu silah bakımından çok yoksuldu Son sekiz ay içinde fransızlar, silah ti şıma iznini sürüncemede bırakıyorla! Habeşistanın getirttiği silahların say smı bilmiyen kalmamıştır. Çünkü, H: beşistana girecek olan silahlar mesele sini düzelten 1930 andlasmasına gört bu rakamları, bir fransız sosyetesi olal Cibuti - Adisababa demiryolu kurumu! dan herkes öğrenebilir. Bu yılın 1 ikil ci kânundan beri Habeşistana aid silah Ia yüklü iki veya üç vapur. Cibuti'yi gelmiştir. Bu vapurlar, 16,000 — tüfek 600 makinalı tüfek, iki ucak topu Vi 5,500,000 fişek getirmişlerdir. Fişek el sikliği kendini hissettirmektedir. Ye dek fişekler, esaslı bir atıs talimint bile yetmiyecek kadar azdır. İste, Ha beş askerini Avrupanm en ivi yetişti rilmiş askerine karsı üstün kılamıyati meselelerden biri de budur. 1934 ün son günlerinde Habesistati SO makinalı tüfek, 3000 tüfek ve 48,000 fişek gelmiştir. Bu rakam, Habesista- nn İtalyan topraklarıma saldırmak ha- zırlık ve niyetinde olduğu iddiasını si- lecek bir kanıttır. Bu iddia ise Ualual hadisesinden sonra italyanlar tarafin- dan ortaya atılmıştı. Habeşistanın to- pu topu on beş milyon modern silah fi- şeği ve 30,000 tane de modern tüfek ve makinalr tüfeği vardır. Habeş askerle: rinin atış disiplinini yakından bilenler bu cephanenin ne kadar sürecesini kes- tirebilirler. Habesistanın elinde bulu: nan on bir uçağın büyük bir kısmı kız!l haç işlerinde kullanılacaktır. Bir kıs- my da bombardıman uçağı biçimine so- kulmuştur. Habes tonç üstün O“ JTan tarafı, boşa atış yapmamasıdır. Bütün bunlar göz önünde tutuluno&* varılan sonuc şudur: İmparatorluğun muhafızları ve güney ordusunun mo- der- silahları yoktur; italyanların et büyük kuvvetleriyle karşılaşacak olat ve kısmi seferberlik yapılınca 160,000 kişiyi bulacak olan kuzay ordusummw ise alman - fransız harbr zamanından kalma silahları vardır; bu silahların fi- şek mermileri kurşundur. Hülktümetin neden çete harbı ve gece hücumları ta- limlerine önem verdiği de bundan pek iyi anlaşılır. Burada kamoy kendine çok güveni- yor. Hattâ denebilir ki, ordu, bu güve- nişinde çok ileri varıyor. Son günler- de habeş kadınları da harba hazırlan- mağa başlamışlardır. Bugün Adisaba- cıba'da bir toplantı yaparak hasta hakı- cı grupları kurdular. — girit yapılan memleketlerin değiştirilm€ si. Buna bir örnek diye italyanların do“ ğu ve güney Afrikasından doğrudan doğruya Eritre ve Somalı'ya getirilmek üzere büyük tutarda marmelad ve €t konservesi taşımakta olmaları gösterile- bilir. Bu yolu tutmalarının sebebi, yah nız Süveyş kanalından geçmek masra * findan (vapur başına ortalama olarak 30,000 altın frank) kurtulmak değildir: Asıl sebebi, belki günün birinde habe$ bharbı dolayısiyle Süveyş kanalının ka” panması ihtimalidir. İtalya'nın güney Afrikası ile yaptığı tecimin 1933 yılr ÜĞ aylık hesablarında, 98,000 1934 de 95. 1935 in ilk üç ayında 133,000 ingiliz lil'l' sı açık verdiği görülmektedir. Bu durum göz - önünde tutulım# güney Afrikasından yapılmakta olan G” katın tutarr da çoğaldığına göre iıri* © b M ÜR ' K Kö ti eli 3 Ü üi