ÇN n li SAYIFA 3 13 HAZİRAN 1935 PERŞEMBE Havacılık bahisleri Koruyucu silah top mu, uçak mı? Birçoklarımız, saldıracak uçakları top, makineli tüfek, tüfek kullanarak, memleketi korumanın mümkün olduğu- nu düşünürler. Top vurur, çok mermi atan makineli tüfek alçaktan gelen uç- manları öldürür, tüfekle de canımızı ikurtarırız diye düşünen çok adam var- dir. Biz, kesin olarak hemen lim ki, top ve makineli tüfek, arttırırsa arttırsın, uçakları durdur- mak, yahut yüzgeri ettirmek işini hiç bir zaman başaramamışlardır ve başara- mıyacaklardır. Dünya harbında, Londra ve Pari - se saldıran alman uçaklarının uçuş ka- pasiteleri göz önüne getirilirse, bugün- kü uçağın nasıl vurulmaz bir gelişim kertesine eriştiğini kolayca anlayabili- riz. söyliye- erkini o lar alman h lığinın elinde, hızı 120 — 130 kilometreyi geç- miyen, 2000 — 3000 metreden yukarı çıkamıyan uçaklar vardı; oynak ve atik değillerdi. Hava hücümlarında kullanılması doğru olan harb tarzı gi- bi, hava hücümlariyle harbı bitirmek imkânı kafalarda yer t I ANKARANIN EN GÜZEL KÖŞELEİ tİNDEN BİRİ ghd 1Gren nası Keçiören köy gazinosu, Keç | Yazın Ankarada oturanların ağzın- Avrupanın dan düşmeyen bir söz vardır: Azad gü- herhangi bir tarafındaki herhangi bir nünü nerede geçirmeli? Bu sözü “dille- köy gazinosundan üstün olduğunu hak- lı bir sav olarak ileri sürebilir. rire dolamış olanlar, Ankarayı dolaşıp | Keçiörene giden ğöıgeli yor 1 öğrenmemiş ve daha doğrusu, onu ça- lıştıkları yerlerle evlerinin arasındaki sokaklara sığdırmış olanlardır. Ankara ne bu kadar küçük, ne de bu kadar eğ- Halbuki, bugün, ne kadar _üıtün erkte ve çok yer silahlariyle korunmak istenirse istensin, bir hedefe yanaşıp onu yakıp yıkmak türlü bakımlardan ikolaylaşmış bulunmaktadır. Her şeyden önce, düşünülmeli ki, bol silahla korunmak istenen bir yerin süel bir değeri olmak lâzımdır. Ve bu değer, bunun yok edilmesi uğrunda öz- veri göstermek anlamına gelir. Hedefin durumu böyle olunca, ha- vacılık, elinde bulunan öldürücü ve koruyucu araçlarını kısa bir örnek gös- termek için yazıyorum — şu yolda hazırlıyarak saldıracaktır. En önde çok hızlı ve işi o sırada havada harbetmek olmayan bir kısım uçaklar, hedefe yanaşır ve binlerce yan- gın bombası ve sis yapan bombalar a- tarlar.. Bu saldırıştan alınacak sonuç- lar şunlardır: Yer yer yangın çıkacak ve hedefin dört bir yönünü duman sa- racaktır. Yangın halkı yahut savga kuvvetlerini sokağa ve yapıları koru- mağa zorlayacak, duman, yer silahla- rını körletecektir. Bu sırada, havacılı- ğın gaz bombası atan veya gaz yağmu- ru saçan uçakları yanaşacak ve halkı, savga kuvvetlerini maske takmağa, sı- gınaklara kaçmağa zorlayacaktır. He- men arkasından da tonlarla yıkıcı bom- ba yükü taşıyan ağır bombardıman uçakları, yükseklerde uçmak zorunda olmadan yanaşıp hedefi büsbütün yok edecektir. Burada yer silahlarinın etkin oldu- ğu gibi bir şartı da kabul ederek şunu da söyliyelim: Bu halde, bir kısım uçaklar, yükseklerden, ateş ettiklerini gördükleri toplar üzerine baş aşağı di- kilip bunları bombalayacak ve biribiri- ni kovalayan bu hücümlar, ana sonucu alacak olan ağır bombardıman uçıklıığı- na rahatça yanaşmak imkânını verecek- tir, Topun, alçaktan uçanları koavlaya- mıyacak kadar yavaş çevrildiğini bu arada söylemeliyim. Makineli tüfek ate- şini, zırh ve küçük elbombaları zaten durduracaktır. Buraya kadar kısaca, yazdıklarım, anlatabilir ki, elinde bol araçlar bulu- nan büyük bir hava ordusuna yer silah- larile yüzgeri ettirmek ve hava tehlike- sini böyle bir yoldan giderek önlemek imkânsızdır. Bütün bunlar, bir memleketi, bir memleket parçasını, bit şehir, kasaba yahut endüstri bölgesini hava akınla- rendan korumak için, yer silahları kül- lanmakta bir fayda olmadığını ve yer silahından gayrı bir savga araçı aramak gerektiğini açıkça anlatabilir. Bu ara- nan ve randımanı yüksek olan araçı. bugün için uçaklar meydana getiriyor Şakir Hazım GÖKMEN l izdir. Ancak, bir su başı, bir ağaç altı ar- tiık modern ankaralıya yetmemektedir. Azat günü, yahut akşam üstü işinden çıktıktan sonra gezip göreceği yerlerin hoş görülü, içeceği bir fincan kahvenin temiz, bir bardak biranın soğuk olması- nı ve bu bir fincan kahveyi veya bir bardak birayı kirsiz örtülü bir masanın başında ve rahat bir kanapeye oturup içmek istiyorlar. Keçiören'in görünüşü Keçiören'in güzel yolu İşte Ankarada böyle yerler azdır. j Yalnız, gazinosundan önce, bilme- Fakat Ankaranın çok olmayan böyle | yenlere, biraz Keçiöreni anlatalım. yerlerini, Ankarayı sevenler ve iyice ta- Keçiören, Ankara şehrinin kuzeyin- nımıyanlara sevdirmek ödevini de, iste- — de, fakat kuzey rüzgârlarını kapayan Keçiören'in köşkleri ye isteye üzerlerine almış olanlar, bır tane daha ilâve etmişlerdir. Bahsettiği- miz bu yer, Keçiören kulübünün köy tepelerle çevrilmiş bağlar ve bahçeler arasında, çok şirin bir yazlıktır, Keçiö- rene altı buçuk kilometrelik asfalt bir yazinosudur. şosadan gidilir; bu şosanın tarım ens- N DAKEĞAYLAKKCUNATEKAKATAAALTAIKTTAY LA AAAT DY AA KAALAKIK YtT GRTÇTYLUYAUN AAT Keçiören gazinosunun 1çr I bir yerdir? titüleri önüne rastlayan büyük bir kıs- mı Ankaranın en gölgeli yoludur. An- kara yakınlarıtda bir sanatoryom kur- mak için yapılan araştırmalar sonunda bu işe en uygun yerin Keçiören olduğu anlaşılmıştır. Gündüz, Keçiören tepe- cikleri üzerinde hafif rüzgârlar eksik olmaz, gece, serindir ve bütün Ankara- nın ışıklarına yüksekten bakan doyul- maz bir güzelliği vardır. İşte yeşillikler içinde, onların tatlı kokularını ciğerlerine doldurarak yaz günlerini, yaz gecelerini rahatça geçir- mek istiyenler, masa başında hareketsiz kalan kanlarını, yumuşak iniş ve çıkış- lı tepelerde gezerek, harekete getirdik- ten sonra, şık bir salonda bir çay içme- ği zevkli bulanlar Keçiörene gldebilir ve orada, bu zevklerini köy gazinosun- da verine getirebilirler. ve asfalt caddesi Köy gazinosunu yöneten kulüp, Or- man çiftliği direktörlüğü ile anlaşarak Keçiörenm'den bir köşe dar düzenli aralıklarla işletilmeğe baş lryan otobüslerden birine bininiz : sabah kahvaltısını, çiftliğin taze sütü ile, te - reyağıyla, reçelleriyle keyif içinde geçmesi için bütün bir çalışma gününü kazatımış olursunuz. Bu sıcak yapınız ; günlerde ağır yemeklerle miydenizi boz- mak istemiyorsanız öğle azadının iki sa- atını gazinoda geçirin: soğuk bira, kuzu söğüşü, taze peynirler, mevsim yemişle- ri, geniş ve güzel bir görü... Başınız yo- ruldu; akşam işinizden çıkınca Keçiöre- ne fırlayın, köyde dolaşın, kızlar pına - Sonri akşam yemeğinizi gazinoda yeyip rad - yoyu açın, çoluğunuz çocuğunuzla, bü- tün telsiz istasyonlarını dinleyin. Dans rına çıkın, Ankara'yı seyredin. seviyorsanız gramofon emrinize hazır- dır seçme plâkları çevirip eğlenin. Ankara'nın bu eşsiz köşesini anlat - | mak neye yarar? İlk fırsatta gidip ken- $ şiftlikte üretilen her şeyin orada da u- ? : " çuzca satılmasını sağlamıştır. Sabah saat altıdan gece yarısına ka- Keçiören'den başka bir goye Keçiören gazinosunun dışt di gözlerinizle görün; Keçiöreni çok s« veceksiniz, ondan ayrılmak istemiye N. B. Kızılay'ın garden partisi Önümüzdeki cumartesi günü akşamı Orman Çiftliğinin bira parkında veri- lecektir. Hayırsever toplantıya giderek etmelerini dileriz. yurddaşların bu Kızılav'a yardım RÜMANYUİN KA ANMNARITAYARSİKISTİSASĞANAANDDNMMANMALI POKLLDPAKA MMM *A LN AYUNNMN aKYU LMAARAACANIAAAANIN KDA IKACAMAN NU Ç ARECLANSYAAAA YAYAY A YY AMAD HYA LA SA Magğgpareeammıın £ Sçüküz d a A lenlmee HK v d İA BNKT Söğkür ö aei