Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
M0 ÇUN b 3 ŞUBAT 1935 PAZAR — ğ a ü ü— BSAYIFA 4 ha — ” den malzemenin ikmali, Yunanistanda ulusal müdafaa programı Yunanistan'ın birkaç zamandan be- ri ulusal müdafaa vasıtalarını kuvvet- lendirmek için bir program hazırlamak- ta olduğu ve bunu yakında tatbik etme- ğe başlıyacağı malümdur. Yunan bükü- metinin bütün alâkadar dairelerle iş birliği ederek ana hatlarını hazırladığı ve bakanlar meclisinde uzun uzadıya tetkik ettiği bu program, ulusal mahi- yeti ve tatbikinin uzun. yıllara taksim edilmiş olması dolayısile, katf şeklini ve kanunlaştırılmadı evel, buna benzer diğer genel ulusal işler de olduğu gibi, son günlerde bugün fır- kalar başkanlarından —mürekkeb bir meclise verilmiş ve halen orada tetkik edilmekte bulunmuştur. Ulusal müdafaa konseyi ile müşte- reken hükümetin hazırladığı bu prog- yam hakkında Proia gazetesinin verdi- ği malâmata göre, Yunanistanın ulusal müdafaası tertibatı 8-9 yıl içinde ve bi- ribirini takib eden üç merhalede tama- Men bitirilmiş olacaktır. Birinci merhalede varılacak gayeler gunlardır; Adedi tesbit edilmiş miktar ga fırkaların seferber edilmesi hakkın- daki plânı tatbik etmek için lâzım ge- kara ve deniz kuvetlerile münasib bir surette bir ha- va filosunun teşkili, deniz kuvvetleri- nin, Skaramanga'da inşa edilecek ve in- gyası üç yıldan evel bitecek olan iki tor- pido muhribile takviyesi, ve askeri mnakliyat için lüzumu olan mütemmim gdemiryolarının yapılması, Programın bu birinci kısmının tat- biki için, yapılan tetkiklere göre, kara ordusu için 2 milyar, hava ordusu için 1 milyar 200 milyon ve deniz ordusu âçin 500 milyon drahmi sarfedilecektir. Üçüncü yıldan altıncı yıla yani 4940 yılına kadar sürecek olan ikinci Mmerhalede varılacak gayeler şunlardır: Asker veriminin nüfusun yüzde onu nisbetinde tesbiti fırkaların adedinin fazlalaşmasını icab ettiğinden harb ha- Hinde fırkaların fazlalaştırılması için Hâzım gelen tedbirlerin almması, kara ve deniz ve hava kuvvetlerinden başka mzun seferler için ayrı ve müstakil bir hava kuvveti teşkili, deniz kuvvetlerin- “de eski denizüstü ve denizaltı gemile- rinin, o zamana kadar tamamen tecdidi, ve kara ve deniz topları mermilerinin, el bombalarının, torpilerin, hafif top- Jarın, makineli tüfeklerin ve sairenin Yunanistanda yapılmasını mümkün kı- Tacak bir askeri sanayiin tesisi, Progra- min bu ikinci kısmının tatbiki için de 8 milyara yakın drahmi sarfolunacak- tır, Programın son Üç yıllık üçüncü merhalesinde ise büyük merkezler tah- kim edilecek, bunların hava müdafası için tam tertibat alınacak, memleketin sahil müdafası ikmal olunacak ve mü- nakale vasıtaları dış vaziyetin inkişafı dolayısile vücude gelen askeri lüzum- Jara tevfik olunacaktır. Yunanistan'ın bugünkü askeri kuv- vetleri ikmal edilmiyecek bir vaziyette ise de hükümet, depolardaki bütün se- ferberlik malzemesini lüzumu takdi- rinde tam sürette istimal edebilmesi . için ikmal etmeği doğru bulmaktadır. Bu bakımdan bilhassa seferberlik gi- yim ihtiyaçlarının derhal tamamlan- a ğ — Ması ve bu sahadaki 500 milyon drah- .milik eksiklerin memleket dahilinde yunan fabrikalarında bir yıldan az bir zamanda yaptırılması çok lüzumlu gö- rülmektedir. Piyade kıtalarının tüfek- "İeri, ağır ve hafif makineli tüfekleri tam olduğundan bu kıtalar için yalnız - tayyare makineli tüfekleri ve refakat havanları alınacaktır. En son sistem a- — ğar ve hafif tayyarelerle mücehhez ©- Jan yunan topçu kıtalarının ihtiyacı — bataryalarla traktörler takılması ve ha- Vaf fişek miktarının doldurulmasıdır. AAynı zamanda tayyare bataryaları teş- kili de lüzumlu görülmektedir. Sıhhi- ye levazımının tamamlanması ve bir bafif tank kuvvetinin teşkili ile ordu, tam muharebe kıymetini almış buluna- taktır. Hava kuvvetlerine gelince; ordu- nun şimdiki mübrem ihtiyacı aynı za- manda talime yarryacak olan yüz tay- yaredir. Bu tayyareler 4-5 kara ve de- niz muharebe filosunda iki takib ve iki >- bombardıman filosuna taksim olunacak aS A Baman Yabancı gazetelerde okuduklarımız| Türk - yunan andlaşmasının genişletilmesine doğru Atinada çıkan Proia gazetesi, yaz- dığı bir makalede Türk — Elen dost- luğunun ve ittifakının gittikçe kuvvet- lenmekte olduğunu mevzuu bahsederek diyor ki: “Lüzumu takdirinde iki memleketin biribirlerine askeri yardımda bulunma- Jarı hususu için aylardanberi başlamış olan müzakerelerin çok yakında neti- celeneceği haber verilmektedir. “Herkesin malümudur ki, geçen yıl iki memleket arasında yapılan yeni 'bir anlaşma ile genişlemiş olan Türk — Yunan itilafı, kendilerinin Balkan hu- dudları bir tehlikeye vardığı takdirde bir askeri iş birliğini de gözetmektedir. Türk — Yunan anlaşmasının mantıki bir neticesini teşkil eden bu müşterek hududun karşılıklı korunması ve temi- ni, anlaşmanın en mühim noktasını teşkil etmekte idi, Muahedelere daya- nan rejimin tarsinine muadil olan bu teminat, Balkan barışını mühim suret- te sağlamlaştıran bir vaka idi. Nitekim Balkan dörtler anlaşması da, genel ba- kımdan, Balkan barışını sağlamlaştıran bir hadise olmuştur. “Fakat barışı yalnız imzalarla ve mühürlerle sağlamlaştırlmaz. Barışı te- min etmek için, aynı zamanda barışın sağlamlaştırılması için gerekli maddi vasıtaları ve Balkanların harb sonrası arazi vaziyetine karşı yapılacak herhan- gi bir müdahaleyi önliyecek vasıtaları bir sistem halinde tanzim etmek de lâ- zımdır. ÂAskeri iş birliği hakkındaki Türk — Elen husust anlaşmasının ak- ti, işte barış emniyetinin bu suretle ku- rulması amacını gütmektedir. “Elen Sü Bakanının Türkiye Cüm- bhuriyeti merkezini ziyaretinde yapıl- mış olan ihzari görüşmeler bu sefer it- mam edilecek ve bu yolda bir- takım pratik neticelere varılacaktır. “ Bu Türk — Elen askerf muükave- lesinin iki memleket arasındaki bağla- ri büyük mikyasta iİnkişaf ettireceği tabitdir. Bu tarzda bir iş birliği bitta- bi karşılıklı bir emniyetin evelce de mevcudiyetini nazarı dikkate aldığın- dan, iki memleket büyüklerinin müte- addit defa gsöyledikleri gibi, Balkan- lardaki Türk — Elen sınırları bundan sonra artık yalnız idari bir kıymeti ha- iz olacaktır. “ Şunu da tebarüz ettirmek lazım gelir ki, yakında imzalanacak olan bu Türk — Elen mukavelesi iki memleke- tin yalnız kara sınırlarına taalluk ede- cektir. Bunun sebebi açıktır. İki mem- leket aralarındaki anlaşma ile Balkan ortalarından gelecek muhtemel bir tehlikeye karşı topraklarını ve umumi- yetle barışım emniyetini sağlamlaştır- mışlardır. Ege denizi ise şarki Akde- nizin bir havzasıdır. ve Akdeniz ise, de 775 milyon drahmilik bir istikraz |akti düşünülmektedir. Deniz filosu ise bidayete iki açık deniz torpido ve muhribi ile ve bila- hare ayrıca iki torpido muhribi, 1 zırh- lr kruvazör ve muhtelif torpil muşları ile takviye olunacaktır. Bütün bu programın tamamile tat- biki 8-9 milyar drahmiye mal olacaktır. Fırka başkanları konferansının bir celsesinden çıkarken harbiye başkanı General Kondilis bu ulusal müdafaa programı hakkında şu beyanatta bulun- muştur; Fırka başkanlarile memleketin ulu- sal müdafası hakkında verilen malü- mat bir fikir edinmek için tamamen kâfidir; Bu iş, muhalefet gazetelerinin gayet garib bir surette söyledikleri gi- bi bir fazla silahlanma değil, fakat yalnız lüzumu takdirinde seferberlik plânının tatbiki için lazım gelen nok- * sanların ikmalidir. Bu raporumuzda sa- rih surette bildirilmiştir. Eğer bu hu- susta bizden fazla izahat istenilirse bu izahatı vermeğe hazırız. Maliye bakanı B. Pesmezoğlu ise şunlar ısöylemiştir: Ulusal müdafaa programının tatbi- ki için yeni vergiler konacağı hakkın- daki şayhlır asılsızdır. Ne yeni -bir wergi k k,ne de herhangi! bir su- tır. Sivil tayyarecilik için lâzım ge- len eıyyue quınhnmn iaşw #çin t |tedbir almacaktır. retle olursa olsun ulusa yük olacak bir eÜ GA ll f Türkiye ve Yunanistanın dostu olan büyük devletlerin de menfaatleri bulu- nan bir denizdir.- Bundan dolayıdır ki Türk — Elen anlaşması iki mem'eket sahillerinin müafaasına bağlı kalma- -mıştır. Esasen Akdeniz devletleri, Ak- deniz meselesile meşgul olmaktadırlar ve zannolunduğu gibi Akdeniz anlaş- ması vücüde gelirse o zaman muhakkak surette Türkiye ve Yunanistan, aynı zamanda kendi hayati menfaatlerini de koruduğuna inanarak bu andlaşmaya büyük bir memnuniyetle katılacaktır.,, Balkan andlaşması kon- seyinin Cenevre topları - tısı etrafında akisler Romanya gazetelerinde: Bükreş'te çıkan Viitorul, Balkan jandlaşmasının Roma anlaşmaları ve şark andlaşması hakkında konuşmak ü- zere Cenevrede yaptığı toplantı hak- kında diyor ki: * Bu toplantının hususi ehemmiye- tini tebarüz ettirmeğe uğraşmak bile fazladır. Bu içtima, birkaç gün evel ge- ne Cenevrede toplanan küçük andlaş- manın kararlarını, menfaat birliği ve barışın kuvvetlendirilmesi hakkındaki kuvvetli azmi ile takviye ve itmam et- miştir. * Küçük andlaşma ve Balkan and- laşması her ulusal hadise karşısında va- ziyet almakta ve 80 milyon nüfusluk bir blokun azmi ile mütenasib kuvvet- te olan görüşlerini bildirmektedir. Bugün bu iki büyük taazzuv şuna kanidirler ki barışın emniyeti ve mua- ,hedelerin katiyeti haricinde bütün ulus- lararası meselelerinde kendilerine da- nışılması elzemdir ve evelce kendileri- nin muvafakati alınmadan verilecek herhangi bir karar tam tesirini yapa- maz. “Balkan andlaşması konseyi de kü- çük andlaşma konseyinin vardığı neti- celere varmış ve Roma andlaşmalarının şarki ve merkezi Avrupada barışın ber- kitilmesi ile alâkadar bütün memleket- Jerin durumu ne kadar göz önüne alı- nırsa o kadar kendisinden beklenen ne- ticeleri vereceğini bildirmiştir. Yani başka kelimelerle iki andlaşma da de- mişlerdir ki: “Roma andlaşmaları bununla doğ- rudan doğruya alâkadar bulunan mem- leketleri teşkil etmeleri haysiyetiyle, küçük andlaşma ve Balkan andlaşmala- rının Roma andlaşmalarına tamamen ,iltihak ettikleri ve bu anlaşmaların tat- biki için samimi surette davet eyledik- *leri nisbette, semereler verebilir. Balkan andlaşmasının tebliğinden çıkan sarih mana işte büdür.,, Dimineatza gazetesi de şunları yaz- maktadır; “Küçük andlaşma ile Balkan and- Taşmasının müşterek sıyasaları, Avru- panın istikbalini ve esaslı barışın de- vamlı esaslar üzerine kurulması imkâ- nını alâkadar eden esaslı meseleler kar- şısındaki müşterek diplomatik cephe- lerinin sarih bir surette tecellisini gös- termektedir. Merkezi Avrupada vazi- yet ve barış, küçük andlaşma ve Balkan andlaşmasının âli menfaatleri haricin- de temin ve tarsin olunamaz.,, Adevarul diyor ki: “Harbın yok edilmesinin, tam su- rette, ancak Aaralarında ittifak veya andlaşmalarla bağlı bulunan aynı fikir- leri güden bir diplomatik cephe teşkil eden ve bir ihtilâfı silah yoliyle hallet- meğe kalkan herhangi bir kimseye kar- sı birleşmeği kararlaştırmış bulunan devletler arasında kuvetli gruplar teş- kili ile kabil olabileceği kanaatine ilk önce Fransa ve küçük andlaşma dev- Tetleri varmıştı. Küçük - andlaşmanın tgayesi bu olduğu gibi Balkan andlaş- masının gayesi de budur. Fransa şatk -- andlaşmasını ve Akdeniz andlaşmasını LÜM Çi z ÜD A * vücude getirmeğe çalışırken gene aynı gayeleri gütmektedir.,, Aynı meseleye temas eden vradini gazetesi de diyor ki: *Bu Türk — Elen mukavelesinin değeri âşikârdır. Balkan andlaşmasının kuüvvetli yardımını haiz bulunan dış siyasamız bu suretle çok mühim. bir destek daha kazanacak ve umumiyetle iç vaziyetinin ve ökonomik vaziyetinin yükselmesi için mücadele eden Elen ulusu bundan sonra istikbal için rahat surette çalışabilecektir. Elen gazetelerinde: Vradini gazetesi fransızlarla ital- yanlar arasında imzalanan Roma and- laşmaları hakkında Balkan andlaşması- nın tebliğini tahlil ederken de şöyle demektedir: kül harflerle yazmadxğı lçın ağır bir para cezasına mahküm oldu. Japonyada imparatoru tahkir suç- Jularını cezalandıran kanunlar çok şid- detlidir. Orada hiç kimse Mikado'nun şahsiyetini tenkid etmeğe, hattâ tarihi sebebler için bile olsa, onunla meşgul olmağa cesaret edememiştir. Bu yüz- den de Japonya'da japonlar tarafından neşredilmiş ve banedanı tarih bakı- mından tenkide hasredilmiş bir tetkik görülmemesi dikkate değer. Ülkenin her okulunun her sımıfın- da Mikado'nun bir resmi asılıdır. O- kullular ve hocaları kendilerini, saray nazırı tarafından kültür bakanına veri- len bu resmin — sanki mukaddes bir emaneti muhafaza ediyorlarmış gibi — mesul bekçileri addederler. Çocuklar her sabah sınıfa girerken resmin önün- de secdeye kapanırlar. Hattâ bu resmi herhangi bir kazadan kurtarmak - için, hocaların veya çocukların hayatlarınt tehlikeye attıkları sık sık görülür. Ko- be'de ecnebi bir gazeteci, bir yangın esnasında tehlikeye düşen çocukları kurtaracak yerde imparatorun resmini kumrmağa çalıştığı için bir muallimle “Rama andlaşmalarının iyeti büyüktür. Nitekim Balkan andlaşması da bu anlaşmaları, Avrupa barışının kuvetlendirilmesi yolunda çok mühim bir merhale olarak kaydetmiştir, Fakat Balkan andlaşması Fransız — İtalyan itilafını selamlarken bu itilafı, mual- Jakta bulunan bütün uluslararası mese- lelerini, hassatan Balkan andlaşmasını alâkadar eden meseleleri ihtiva eden ve muhtemel bir gayri tabiilik için bü- tün kapıları kapryan daha genel ve ge- niş anlaşmalara bir başlangıc olarak te- lakki etmiştir.,, Mikado: İmparator ve Allah Batı ülkelerinde, Japon İmparato- runun japonların fikirlerinde ve yü- reklerinde tuttuğu yer hakkında bir dü şünce edinmek çok güçtür. Son zamanlarda imparator maiyeti ile beraber bir okulun açış resmini yap- mak üzere küçük şehirlerden birine gitmişti. Alayın girdiği sokağın önce- den ince kumla temizlenmediğini ve evlerin üst katından hiç kimsenin im- paratora bakmamasını temin için ted- bir alınmadığını duyunca bütün şehir halıat ”k BAA | di ve J.' CRSE” -ponlara göre, imparatora ancak aşağı- ,dan bakılabilir. Çünkü imp, eğl üzerine de polis mü- durlüğunden nazikâne, fakat kati bir ihtar almıştı. Her japonun evinde mihrab gibi hususi bir yer vardır. Burası Mikado'» ya mahsustur ve çok mukaddes addedi- lir. Oraya, sanat eserlerinden — maada hiç bir şey konulmaz. Her japon ailesi günün birinde imparatorun evlerine ge- lerek kendisine ayrılan yerde bir müd- det dinleneceğini sanır, İmparatorun serveti Japonyanın Şşimal vilayetlerinde üniversite talebeleri mevsimin ilk ateş böceklerini toplayıp Tokyo'daki sara«s yın bahçe ve avlularını aydınlatmak için husus? sandıklar içinekoyarak sas raya göndermeği —büyük bir şeref ad ederler. Mikado da her yıl mukaddeş tarlaya birkaç pirinç tanesi ekerek zi» raat üzerineki mukaddes himayesini yeniler,. Mikado ile sarayı erkânı, japon sa nayi ve ticaretinin başında bulunan zenginlere nazaran daha az parlak bit hayat geçirmelerine ve imparatorun kendisi de sadeliğe çok taraftar olma« sına rağmen japonlar imparatorun işs tirak ettiği merasimin daima çok tan« tanalı ve parlak bir şekilde kutlanma« sını istemişlerdir. Belki de bu, japon ulusunun imparatora karşı beslediği ta gü- neş ilâhesinin oğludur. Buna riayet e- dilmediğini gören bir japon, mukaddes bir resmin tahkir edildğini gören sofu bir hiristiyan gibi, müthiş bir hiddet |duyar. Hirohito, güneşin 124 cü oğlu Şimdiki japon imparatoru ve güne- “şin oğullarının 124 üncüsü olan Hiro- 'hito, hiç bir dünyevi kayıtla mukay- yet ve 1889 yılında yapılan ana yasaya göre hiç bir kanuna tâbi değildir. Mi- kado yeryüzünün yalnız eri saygı değer imparatoru değil, aynı zamanda en zengin ve zenginliğine Tağmen müte- vazı yaşıyan bir imparatorudur. Mika- do, sabahlarr saat dokuza gelmeden bakanlarını kabul eder. Sonra — sarsıl- maz bir anane mucibi — ecdadına tapı- nır. Bu ibadet bittikten sonra da canlı bir gazete demek olan ve hadiseleri öğ- renip kendisine anlatmağa memur bir kâtibi kabul eder. Bunun arkasından da elçiler, âlimler ve şairler, birer birer imparatorun yanına girerler... Japonya- da sık sık görülen bir zelzele, tayfun veya yangın Mikado'yu felaket mahal- line gitmeğe mecbur bırakmadıkça bu böylece devam eder, İmparator mukaddestir Dış ülkelerde imparatorun ailesine karşı yapılmış bir tariz veya istihza kadar hiç bir şey bir japonu kızdırmaz. Bu yüzden Pekin'de çıkan ingilizce bir gazetenin başına gelenler henüz u- nutulmamıştır: Bu gazete, ölen impa- ratorun hastalığile alâkadar bir hadi- seden üstü kapalı bir tarzda bahset- 'mişti, Bazı japonlar gazetenin müdü- rünü, binayr bombalarla uçuracakları- ( I söyliyerek tehdid _ı:_tiklerinden. ga- ' Yete kapanmağa mecbur kaldı. Son za- manlarda da Tokyo'daki bir kitabçı “imparator ailesi,, kelimelerini majuı— 'mîw.wwu» un-uM&kn'çmuka m—ıt—:ıefu—fnu— sevginin bir nevi karşılığıe dır. Bu cümleden olarak, genc imparas torun tac giyme merasiminin 300 mile yon yenden fazlaya mal olduğu söylerm mektedir, İmparatorun tamamen ayrı ve deva letin hazinesile hiç bir alâkası olmadan idare edilen servetine gelince, şimdiye kadar hüküm sürmüş hiç bir haneda- nın bu kadar büyük bir servete malik olmadığını söylersek mübalaga etmiş olmayız. Eskiden kıralın hazinesile devletin hazinesinin işleri bazan biribi« rine karışıyordu. 1889 ana yasası şimdi kıralın hazinesini kati bir şekilde ayır- mıştır, Japonya'daki bütün ormanlar impa- ratorundur. Odun ve kereste satışından alınan gelirin büyük bir parçası, ülke- de ormanların çoğaltılması işine har-« canmaktadır. Bundan başka imparator- luk ailesi en büyük japon şirketlerinin aksiyonlarının mühim bir kısmına sahib- tir. Bu da, bu aksiyonlara değerce de« ğilse bile itibarca büyük ve hayret ete tirici bir istikrar vermektedir. İmparatorun büyük servetini idare €etmeğe memur olup rütbece bir nazır olmakla beraber kabine buhranlarından müteessir olmıyan zatın, büyük bir iş adamı olmakla beraber imparatorluğun en yüksek memuriyetlerinde bulunmuş bir devlet adamı olması gerektir. Bu zatın huzuruna kabul olundu« ğum zaman, bir amerikan gazetecisin- de maruz görülecek bir cüretle, Mika & do'nun servetinin ne kadar olduğunu sormuştum. (O sıralarda Tokyo'da birs çok emlak sahihleri, imparatora ait 0« lup içlerinden bazıları otel ve tiyatra olarak kullanılan birçok binalarnı ver- giye tâbi tutulmaması yüzünden çok zarar gördüklerinden şikâyet ediyor« lardı.)) Bunun üzerine bu zat bana nas zttâne fakat çok kati sözlerle şimdive kadar kimsenin böyle bir ıual sormak cüretini göstermediğini, parâ meselele- rine bazan çok büyhk bir ehemmı"ef L pınır