Garpta fikir hareketleri Nobel edebiyal mükâfatını kazanan Pirandello için yazılmış olan uzun araştırma yazısını geçen pazarlesi günkü sayımıza koymuş- tak. Bugün de; Pirandello'nun yaşayışı ve yazı yazışı üzerinde bir başka Fransız gazetesinin yürüttüğü düşüncelerle Nobel'in kim ol- duğunu anlatan bir yazıyı alıyoruz: Edebiyat hayatıma girdiği tarihte birkaç şiir kitabr — neşretmiş ve daha sonraları “sanat ve ilim,, ve "nükteci- Hik,, adlı iki kitab daha neşreden Piran- dello'nun asıl eseri 1891 senesindenbe- Ti yazdığı yedi roman ve dört yüz hi- kâye ile 1916 ile 1034 arasında yazdığı kırk kadar piyestir. Bu büyük kütlenin felsefi birliğini yapan Pirandellirm bertaraf edilirse Pirandello'nun eserinin esası - Sicilya- dır denilebilir. Filhakika Pirandello ver şeyden ziyade tam bir sicilyalıdır. Mev zuları, görüşü, ve şanatı muhitine değil- se de doğduğu adadaki çocukluk ve ilk genclik yıllarının hatrraları, düşünce. leri, ihtiraslarına bağlıdır. Hafızanın Pirandello'da oynadığı rol Proust'ta- kinden farklı olmakla beraber © kadar mühimdir. Büyük italyan muharririnin tercümeci — halini yazan M. Nardolliye göre Pirandello, sekiz aylık çocukkon geçen bir hâdiseyi hatırlamaktadır. Bu iddianı doğruluğu şüpheli — sayılmak düzrm olmakla beraber Pirandello'daki hafıza kuvvetinin kudretinl gösterir. Meşhur İbsen'de de geçtiği bir soka- Bın üstündeki evlerin pencere sayısını aklında tutmak — gibi garip bir bassa vardı. Pirandello'nun yarattığı insanlarda hiç bir şey tesadüfe brrakılmış değil- dir.“Bolzac'ın tomanlarındaki şahıkla- gın göz ve aaç tenklerini tetkik eden bir fransız münakkidinin vardığı son- ucuya göre Balzac, bu göz ve saç renk- derini, ruhlarını tahlil ettiği vasat fran: sızlara bakarak bir kıskançlık şeklinde tecelli eden garip bir nevrasteniye tu- tuldu; bu hal nihayet delllikle netice- dendi. Böyle bir hastanın yanında yaşı- yan bir adamın her gün, her dakika gektiği ve yirmi yıl devam eden 1stı- rTab eserine ne şekilde geçti? İşte bu #ual ile pirandellizmin esasına dekunu- yoruz, pirandetliem ki onun için echem- miyetli olan hâdiselerin kendisi değil, Mefsir edildikleri tarzdır. Mukaddera- fımızım en feci tarafı, terdin hayatına bir “mana,, vermek, bir kalıba- uydur- mak mecburiyetinde — olmasıdır. İşte pirandeflirmin nakaratı budur. Hayatının birçok safhalarını eserle- yine koyan Pirandello, sanatının husi- giyetlerinden biri olan nükteciliği de fhmal etmiş değildir. “Nüktecilik,, adlı kitabında sanatkâr bir vakayı hikâye etmiyerek muhakemeye kalkıştığı za- man ”nükte,, yaptığını, eşyayı ve hâ- Gisatı “nükte gözü,, ile gördüğünü ya- zar. Başka tabirle ferd yaşamağı bıra- karak nasıl yaşadığını seyre basladığı saman “nükte gözü,, ile görür. Fakat facialar da 6 zaman başlar, İşte bu su- retledir ki Pirandetlo'nun piyeslerin. 'de "fiil ve hareket hailesinin,, yerini Mbilgi hailesi, tutmuştur. Hatırlarda- (dır ki harptan sonra tarımmağa başlıyan piyeslerinin bu mahiyeti, tiyatro te- Yakkisini bile değiştirdi. Bu eserlerin bedil kıymetini tayin eden de tecesüir un- surlariyle fikri unsurlar arasındaki mu- wazenedir. Pirandellizmin insani manasına ge- Mnce bunu Pirandelle bizzat birçok ke. geler tesbit etmiştir. “Mücllif arıyan altı şahıs,, "dördüncü Hanri,, gibi pi - ler ve “Kapan,, gibi hikâyeler bizi hususta tenvir ederse de 1910 da ya çe G L 'des türkischen Stâmme,, dir. Bu bütün içinde Moşkof'un bi Hiği onuncu kapılağıdır. Bugün bizim ağzımızda unu - tulmuş olan bir takım deyimlerin Gagavuz ağzında yaşadığı bu bi- geçirilmesinden İç bakanımızın bundan bir iki Hafta önce, Anıy;::ıdılmmıh. vi Cümhuriyet yurdlandırma sıya- sasının ı;eıwaı içinde olduğu - nu söylediği bu soydaşlarımızdan ©n oönbeş genc bugün bizim mek - teblerimizde okumakta ve bir kaç aylık bir çalışmadan sonra İisele- Fimizin son sınıflarında veya yük- sek mekteblerimizde dersleri ala- bilecek kerteye gelmetkedirler. — N.ULUG zılmış olan şu — veciz Satırları tekrar okumak faydalıdır: *“Bana öyle geliyor ki hayat, acı bir hokkabazlıktır. Kimin yüzünden ve ne için olduğunu bilmiyerek kendimizde, herkes için başka olan ve se için ayar olmıyan bir hakikat öğende getir. mek suzetiyle kendimizi aldatmak ih- tiyacını taşırız. İşin farkına varan her kim se artık kendini aldatamaz. Fakat ken- dini aldatmağa — muvaflak olamıyan adam da hayattan zevk almamağa baş- lar Eserlerim, kendilerini aldatanla- rın hepsine kargı acr bir merhametle doludur. tayin etmiyerek Lavater'in fiziyognomoniyası esasları- na dayanarak ibda etmiştir. Halbuki Pirandello'nun şahısları hakikt model- lerden targter, Sicilya adasınım Porta - Empedale kasahası civarında 1867 de doğmuş olan Pirandello alle muhitinin tesirine uzun zamdn tâbi kalmış ve bu tesir ona şa- hıslarından bir çoğunu ilham etmiştir. Nitekim aile muhitinin oynadığı rolün ehemmiyetini bütün ceserlerinde hisset mek için bu eserlerde “efkârı umumi - Yen nin haiz olduğ nüfuza dikkat et- şahışlarını, Tarr daima muhitinin tecessüsüne, mu - tTakabesine, hattâ dedi kodusuna m bir mevzu teşkil eder. Muharrir, fer- din muhitinden bu htisustane derece şi. kâyetci olabileceğini birçok hikâyele. rinde yazmıştır. Ferdi heran tecessüs altında bulunduran muhitin bu “istih- dadı,, nr şiddetle kissetmiş olan Pi- randello eserlerinde bilhassa ferdin muhiti içindeki yalnızlığini, her han- gi bir kimse ile anlaşmak imkânsızlı- ginı vzun uzadıya tarif etmiştir. Fakat Pirandello, ferd ile muhit arastındaki bu tezadr. bedif bir unsur olarak kullandı. Meselâ — piyeslerinin hepsinde bir koro kısmı, yani vaka hak kında mütalea beyan eden ve bazan vakaya karrsan şahıslar dır. Pirandello'nun büyük babası Paler- mo'da 1220 senesine doğru yerleşmiş ve kükürd ticaretinden zengin olmuştu. Ana tarafından büyük babası da aynı şehrin tanınmış avukağlarındandı. Her ikisi de zamanlarının en hararetli va- tanperverlerindendi. Pitandello'nun hikâyelerinde de bir çok -vatanperver şahıslara tesadüf olunur. Roma edehi- yat fakültesinde tahsilden sonra filo - loğya doktoru olarak çıkan Pirandello 1891 de Roma'da yerleşti ve edebiyat hayatına atıldı. D'Annunzio'nun “aletacheciliğine,, düşman olduğu içindir ki Pirandello, hakikati tercih eden "hayat ve ölümün oyunlarını,, hiciv şeklinde tasvire ko- yuldu. Mühim bir servet sahibi olan baha- sı, 1897 de birdenbire iflâs edince Pi- rapdello hayatını kazanmak — mecburi - yetinde kaldı ve Roma'nın kız okulla. rından birine ayda O1 liret maaşla muatlim müavinliğine tayin edildi. Pi- randello bu okulda yirmi dört sene ho- ealık etti. O sıralarda pek ağır hasta düşen karısı, hastalıktan kalktıktan sonra en şiddetli fakat bu merhamet insanı hayalâta mahküm eden talie karşı derin bir isyanla karışıktır., “seyirci,, yate *.. Nouvelles Littöraires,, gazetesi, bu sene biri Pirandello'ya verilen müki fatları kuran Alfted Nobel hakkında şu satırları yazıyor: Bir kimyact ve inşaatcı ailesine mensub olan Alfred Nobel, aynı manda mühendis, miymar ve makineci Emmanuel Nobel'in oğlu TdL Babası geneliğinde bir mâyin icad ederek Rus yaya sattr ve az sonra bu memlekette geniş bir harb sanayli kurdu. Kırım muharebesinde zengin olan Emmanuel Nobel sulh zamanında fakir düşerek memleketi İsveç'e döndü ve orada, Sob rero İsminde bir italyanın keşfetmiş ol duğu nitrogliserin üzerindeki tetkikle- rine devam etti. Rusya'da kalan üç oğlu harb sanayi- inde haylı mühim bir mevki tuttular. Louis Nobel topları, torpilleri, mermi - Jeri'tekemmül ettirdi. O zamanlar Av rupa'da çıkan büyük harblar Lowis'nin za- JLUS Yapı kooperatıflerı b üme & Bon M Rolin meb'usu), kitabtaki bir istatistiğe göre, başlıca büyük kent lerde yaşıyanlardan, fena yerlerde ve kalabalık olarak oturanların nisbeti: 18091 de Paris'te yüzde 1885 de Berlin'de K 1890 da Viyana'da D 1981 de Budapeşte'de 1890 da Petershurg'da 1882 de Moskova'da ilişti: b on rch&â par L. Bonnevay. 1912 de basılmış olan bu imiş.. Kitabı yazan diyor ki: (yukardaki nisbetlere bakılırsa Paris'in lehindedir, fakat bundan dolâyı yapı sıyasamızı gevşetmemeliyiz, çünkü halkın © M kada bile fena yapılarda oturması acınacak bir yettir.) Fransız saylavı, Üçyür sayıfalık ese rinin başlarıgıcında koruyan yapr işleri için 19 uncu yüz- yılda, yasa yapmak öe her © dim etmek yönünden, başka ülkelerin attığı adımlara karşılık, soysal iler leyişlerde acunda hep önderlik cden Fransa'nın teden geri kalmış olduğu- nu anlatıyor, ve Caillaux, Renoult, ve Klotz'un hükümet nammna; Chöron, Semba, Marin ve de Ludre gibi saylav- larında parlamento üy âtiyle 1911 ve 1912 de sundukları yasa projelerile Ucuz ve sağlığı atılan adımımn, sigortü ve soysa) irdım encümenlerinde, bağlılıkla ve kargılandığını yazıyor. — e Ucuz ve sağlıkkoruyan evleri ço- Kaltmak için başka memleketlerde tutu- lan yollara bakılırsa, tam başarışın iki koldan yürümekle elde edildiği görü » nlardan biri, hükümetlerin, çe - ır, Öbürü de ev sahi- mlcrin hükümet yardım- larından tam verim çıkarmak iç leşmoleri, ökonomik bir kurum malarıdır. Bu birleşmelerin en iy li yapı koperatifidir. İleri memleketle- mda yüzlerce, binlerce yapı ko- urulmuş ve ortal taksitlerle ev sahibi yapmıştır. Bundan dokür yıl evel, Aniırnnm yapr sıkmtısını yarat- gidermet in atılan Yem*.ehır, hükümet _v:ırd mr öl- masaydı, kurulamazdı. Yahut çok — ya- vaş bir yürüyüşle tek tük evler yapıla- faaliyet ve servetini artırdu. —Kardeşi Robert bir müddet Finlandiya'da infi- lâk maddeleri iymal cettikten sonra Kafkasyada Naft'ı keşfederek Baku'ya yerlerşti ve orada kardeşleriyle ber petrol sanayilni kurdu. Alfred Nobel dahi kardesleri gihi Petresburg'da büyümüş, sonra Fransa. da kimya tahsil ettikten sonrâ 1860 da meşhur laboratuvarını tesis eylemişti. Nobel'in keşifleri ve- faaliyeti, ilmin çifte cebhesini ne güzel temsil eder; Nobel'in meşhur dinamiti, nitroglise - rinleri bir taraftan bütün dönyaya deh şet saçarken aynı zamanda maden işçi- Jiğini tunel ve taş ocaklarının açılması ni kolaylaştırıyordu. Seksen beşi bu- lan ihtira ve icadı sayesinde kimya ve mihanikin hayatımızda en bayırlı yeni . likler doğurmasına sebeb olan yeni sa . nâyi sahalarr açılmıştır. Nobel'in kendisi çalışkan, az konuşan, ingilizce manzumeler yazan, bir taraf - tan tecrübeye, makinenin kudretine, ö - könemik disiplinlere inanı ile kendi ra . manından ziyade bu zamanın mahsulü ve diğer taraftan da müzelere, sanat c. serlerine, çiçek te bahçeye meraklı has- sas bir adamdı. Tercümei halini yazanların hebsi onu “Ülkücü,, kelimesiyle tavsif etmiş- lerdir. Filhakika bütün servetini fikir mü- esseselerine terketti: Bu müesseseler. den biri İsveç Akademisi Nobel Ensti- tüsü, diğeri her Hsanda kitablardan kurulmuş büyük bir kütüphane , biri Stokholm Fen Akademisi Fizik ve Kim ya enstitüsü, daha ötekisi Norveç No - bel Enstitüsü; bundan başka da her se- ne birkaç milyona baliğ olan fizik, kim ya, sulh, tıib ve edebiyat mükâfatları da vardır. Nobel'in arzusuna göre ede- biyat mükâfatı ülkücü mahiyette eser- dere verilecektir. Fakat Ulkücülük bir- A olduğu için bundan ne kast H anlamak istiyenler.... evet, Nobel'in hakiki maksadı acaba ne idi? Bu muammayı telsir etmek İsveç Aka demisine düşüyor... bera- caktı ve nafile yere y kilecekti. €a sıkıntı çe- Ankara'da nüfus artıyor, bu sevini lecek bir şeydir. Fakat yapt sıkmtısı lacak yetde, bu yüzden artar gibi oluy Bu eikıntr çok artarsa, evelce oldu- €u gibi, büyüklerimizin gene buna ça - ve bulacağın: kepimiz bilitiz. Aacak, ortada bir olursa, yâni güzel kentimizin, büyüme- el, daha rahat, daha sevim- H ve temelli olması için birleşmek var- Tığın? gösterebilmiş, bir kurum — bulu - kümet İlkönce bu kuruma yar yi düşünür. Çünkü bir kooperatifinin bulunması iymar yapı kooperatifi et, yüzde yüz para koyarak, bütün rizikolara katlanarak evlerin ihalesi, yapı kontrolu, satmak veya ki- raya verme kgibi zahmetli ve yorucu işleri, üzerine almaktansa, bütün bu isleri ve rizikoları yüklenmiş olan bü- yüklenmevi göze alan, ve az veya çok ellerinde'si bütün parayı bu işe koyan ortaklara, yardım etmeyi daha uygun görür. fusum artması kadar yapı artma- doğan boşluğu doldurmak ge- rektir. Bu boşluğu doldurmak, kılana, Üzülene dilşer. Doğrudan doğruya alâkadar olan - lar tembellik eder de gökten güzel ev ler dümesini beklerlerse, gün geçtikçe boşluk büyür, sıkıntr artar, O zaman her vakıt olduğu gibi hükümet bu işi eline alıt ve çabucak başarır. Fakat bun dan daha ökonomik ve soysal faydalar doğuran yol dururken niçin kendi İşi- mizin bütün yorgunluğunu hükümete kalım? Türkiye'nin özeğinde en ökonomik yollardan giderek öz yuvası- n kurmağa çalışmak genç Türkiye'nin sağlam düşünen çocuklarma yaraşır, Soysal ilerleyişin tohumunu serpmiş ve derinden tutturmuş olan büyükleri- miz kocperatifçiliği de tâköylerimize kadar aşılayalı on yıl olüyor. Cümhuriyet okulasında öğrendikle- rimiz, sadece kafamızın içini doldur- yarıyacak değil ya. tün zahmet ve rizikoları bundan # rendiklerimizi iş b ratmak için kullanacağız. Bütün acunda on bin kadar yapı ko operatlfi varmış. Bir tane de Ankara- mız'da görelim. Bu ulu kentte Ülk ko - operatif doğabilirse, onu bütün zorluk lara kargı yaşatmak ve yükseltmek, or - taklarla hiç bir gün unutmryacakları namus borcu olacaktır. NÜSRET UZGÖREN Soyadları Türk Dili araştırma kurumu - nun soyadları hakkında bildirdi - ği yeni İiste şudur: Paligu — Paşayiğit — Peşket Pirbudak — Porsuk — Pusa Pamay — Payçu — Pılsım — Po lat — Puliça — Putuşaba (ka) — Parmanbek — Pekbey — Piran - vise — Purçu — Pütüş tutum, —-R— Roa - Rogola — Rubindüz — Roilas — Runyun — Rona — Rütbil. da, fayda ya- A Sabak — Sadak — Saganda Sakar — Sakur — Salancı — Sal çuk - Selçuk — Salduz — Salık Saltık — Samar — Sambirgam - Zambirgam — Samsa — Sançar — Sanga — Sarıboğa — Sarık Batur — Sarkus — Sarsu — Satı Satık Barlas — Satık Bogra — Savci — Savtekin — Sayhan — Sayın Batur — Sebek Gül Irkız — Selçuk - Selçik — Semetey — Sercan - ka - Sarcan — Sevincek vülmüş - Sevilmiş — Sılanar — Sıvgartmış — Sıvamık — So- ğumcak — Solmaz (ka) — Son - gürtekin — Sudun — Suktu Bava — Sumer — Suncak — Sungur tekin — Suntay oğul — Su Sutay Aktacı — Suyla — Sükyen Süsünbige (ka) — Sabiboğa —. Saday — Sağanak — Sakın — Salam — Salar — Salçukbegüm — Salgar — Salıkutla — Salut — Samaras — Sambur — Sam- savacı — Sançarbarlas — Santa: İLKKÂNUN 1934 PAZANTESİ Ülkede kadın bavramı KASTAMONU — Ulusal deği lerin yüksek bir izini de Büyük Mil! m kadınların saylav seçme ve seçilmesi için yaptığı kamınla gördük. Bütün türk kadınları derin sevinc için* dedir. Ankarada yapılan tezak de karışır, bize verilen şerefli işleri bab-- şarmağa çalışacağımızı bağırarak bildi « ririz. Hürriyet Osman — Pakize —Emine Edibe — Tarih muallimi Fitmat Şaziye Nadide — Muallim Naciye Orhan Saniye — Muallim N. Bilge — Muallimi Saime — Lütfiye Mitat — Rabin Cevdet Zehra SIVAS — Türk kadınlığının saylav seçimine karıştırılmasından ötürü çıkam kanun Türkiye Cümhuriyetinin yükse « len ve inkılab yolundaki değerli ve ünr lü varlığının en büyük eserlerinden biri. dir. Büyük Reisicümhurumuz ve Ata« türkümüze ve Büyük Meclise sonsuz saygılarımızı sunarız. Saliha Hikmet — Nermin Naciye Şefika MUĞLA, — seçimi bakkının verilmesi kurultayda onaylanmasını - sevinclerle karşıladık. Türk kadınlığına cümhus riyet hükümetimizin verdiği yüksek det - ğerden doğan Muğla kadınlarının sone sur kıvanclarımı sunar ve bize bugüne deri yaratan büyük önderimiz Atar türk'ü saygılarla anarız. Muğla €. H. F. reisi Cemil, hallke evi reisi Cavid, belediye Teisi Te kender, Sabiha, Zeyneb, Serpimş Hamiyet, Onad, Kadriye Reden, Türk kadınıns saylav kanununut ANAMUR, — Yanilik — yükseklk ğinde varlık gösteren kadınlarımızın soysal hayatına bugün yer ayrıldığın« dan dolayı bu Inkılâbrmizi da sevincle karşılar, saygılarımızı kadınlarımızla birlikte sunarız. Belediye reisi Rifat MANİSA, — Türk kadınına saylat seçme ve saylav seçilme hakkı verile mesine ait olan kurultay kararınını memleketimiz kadınlık #leminde çoli büyük kıyanc ile karşılandığını - bile dirmekle mutluyuz. Halkevi başkanı Ziya, başkan: Abbas, yardımcı birliği başkanı Şükriye belediye kadınlar GİRESUN, &© — Başarıcı vurlığım saygılarla karşıladığım türk kadınlarım nın Büyük Millet Meclisine mebus se« çimi hakkındak! türe Giresun muallim Jeri arasında söz Bulamadığım sevincleti doğurdu 11 yıl içinde yüzyılın başara madığı işleri koyan ve başaran büyük cümhuriyet idaresine ve idareyi eşi bulunmıyan görüşleriyle kuran Gazl Mustafa Kemal Atatürk'e Giresun mu allimlerinin duygularına bağlı olarak en derin ve en Öz sevgi ve saygılarımı« zi yollıyorum ne mutlü bize ki haşımıt da o en Büyük Baş var. Maarif Müdürü Rifat Necdet Erdenir tıbik — Satık Buğra — Sataa ğ Savtak — Say — Sayım — Sayır Sebüktekin — Seldüz — S.ıa." * Sancar — Serguteni (ka) — Ses vinç Sevindik — Sevük — Sırma (ka) — Sıvgurtmuş — Siylüşü (ka) — Sokman S Fi Suna (ka) Suıııın — Sunkak — Surha — Sutay — Suvan — Su* yurgamış — Sukmen — Saçü ” — Şadı — Sağanaktekin — Sak- man — Salamış — Salcan — dık - Saltık — Salguz - Salar —— Saltan — Salurkazan — Saman * çı — Samgar — Samuk — San dayuk — Sarak — Sarıgimü - Sâ rigene — Sarı Saltık — Sasıboğa — Satık — Satılmış — Sava — Saftak — Sayan — Sekin — Semen — Sengü -— vim bige (ka) — Sevindik — Sevimdük Sigak — Sıtacı — 5" vüran Solııılıy — Soku — gur — Söniş luhan — Sunça — Sıııı;ııll Sunkar — Suri — vay —Suyııııımııı GEÜ bek (ka). Bi x — Somay — —— — Sulak — — e ai Sıhhıııın—'s“' Bi k —3