Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Yazan: ULUNAY — Otur bakalım! Dedi. Ondan sonra hâlâ kapınm yanında duran perdeciyi görünce seyircilere Bir- Mmanice diye yutturduğu lisanla sordu: — İssat marterus tram nere dovik? — Duvr ama ko cumnasım.., Perdeci odadan çıktığı icin mü- kâlemenin mabaadi tam bir er - meni lehçesiyle devam ötti: — Taş mı attılar ki, kolları yo- ruldu? Sen onların mırlanraala - Yına tınmaz edersin. Geçer, gider. — Yirmi frangı az görmüşler - dir... — Evvelden pazarlık edip ke - sişmiştik? — He! Hepsini konuştum. — Yarın akşama — başkalarını bul, — Çocuğum hastadır deyi eve giden karı da bu akşam beleşten bir yer istemiştir. Verelim — Beleş yeri ne yapacak? — Erken gitmiş ise - tiyatorayı görmemiştir deyi sızlandı. — Böş kalırsa bir yer ver. Odaya Gaston girdi: — “Eklerör,, gazetesinin mu - habiri gelmiş. Bir mülâkat talep ediyor. — Pek yorgunum. Yarın otele buyursunlar. — Fotoğraf ta beraber resim olacaklarmış. — Rica ederim Mösyö Gaston, Benim nâmıma konuşunuz. Yarın için bir randevü alhınız. Fakir kalktı, Sileceği Kasadar: — Aram! Biraz hamur işine pehriz etmezsin? Memelerin bın- gil, bingil olmüstür. Tarha konyak kadehlerinin verdiği neşeyle muhatabına bak- ti — Boş lâf etme! Dedi. Can bo- ğazdan gelir... Ondan sonra kısa donunu da cıkardı. Altından eski sâkaların meşin esvabı gibi kaba etlerini muhafaza eden gayet kısa bir de- ri pantalon göründü. Giş€ memuru telâşla: — Zo kapı açıktır!. Biri girer- Se..; — Girerse girsin! Cennetlik gövdemi süzgeç edecek değilim a. Korkuyorsan kapının istakor- tasını çevir... Parayı da çabuk say! Fakir hafif bir türkü tuttura- çıkardı. üstüne| kâ lüursun? Tablanın altında moru- ğa hampir! Görmüyor musun? Kalaycı körüğü gibi soluyor. Öğleye kadar tabla bosalır, ye- nisi dolardı. Aram bu fıtri zekâsını -islet- mek istedi. Mütarekelen sonra memleketi terkeden — kafilelere takılarak Fransaya geldi. Serma- yesiz az çalışmak sartiyle para kazanmak icin bir care düsündü ve buldu. İstanbulda bulunduğu zaman bir kac kere Kasımpasa tarafla- rında bir tekkeye gitmişti. Şeyh Efendi âyinleri pazar günleri ya- pıyor ve seyircilerden, bilhassa ecnebilerden duhuliye alıyordu Seyhin bu sayede iki apatımanla bir han edindiğini işitmisti. Avrupalıların böyle tabiatin fevkinde sevlere inanacak kadar safdil olduklarını öğrenince Fa- kirliği istismar etmeği düşündü Seyh Efendinin sişleri zararsız verlere soktuğuna dikkat etmiş- ti. Uzun sapka iğnelerini avur- duna soktu, cıkardı. Kan bile tıkmadı. Ondan sonra yavaş ya- vas tecrübel*eri ilerletti. Muvaf- fakıyetin üst tarafımı insanlarin budalalıklarına bırakıyordu. Za- ten İstanbuldaki Sevh bile ken- disi kadar maharetli olmadığı halde herkes onun kılıncını göğ- sünden sokup sırtından cıkardı- ğını söylüvorlardı. Aram hünerlerini üce taksim etti. Evvelâ herkesin zihnindeki- ni kesfetmek. Programın bü kıs- mı kömper denilen haricten pa- ra ile tutulmus ve seyircilerin arasına karıstırılmıs vardaklarla bek güzel temin ediliyordu. İkinci kısmı teskil eden man- Vatizma meselesinde vine yardak ları kullanıyordu. Kümes - hay- vanlarını manyatizma etmek i- cin de parmakla giırtlaklarını i- ceriye doğru itmek zavallıları is- tenildiği kadar hareketsiz bırak- mağa ve boğazlarına vurulan u- fak bir fiske onları katalepsi ha- İHnden cıkarmağa kâfi idi. Tabut icinde kalmak ise, gömü- len adamı kırk beş dakika ida- re edecek kadar hava daima mev- cuttu. Bu esas dairesinde Samat- valı (Aram Minasyan) yahut Fa- Kir Tarha Bev avucla parâ ka- Zanıyordu. * Aramın bütün sermayesi ze- dan ibaretti. Birarz da ilmi rak giyindi. Elbi siyah bir harmani attı. Başına ge- niş kenarlı, siyah bir şapka giy- di; — İstepan mangizi &gav! dedi. Demetle banknotu ehemmiyet- siz bir tavırla pantalonunun ce- bine sokarak dışarıya çıktı. Tiyatronun arka kapısında mü kellef bir otomobil duruyorlu. Soför, kapıyı açmış kepisi elin- de bekliyordu. Arabanın etrafı- na Fakiri seyretmeğe doyamıyan ahali birikmişti. Tarha Bey görü- | nünce her taraftan takdir ses- leri yükseldi, Bilhassa yaşlı ka- dınlar ellerini uzatarak bağrışı- yorlardı: — Bir tılısım! Bir tılısım! Bir saadet tılısımı!.. | Aralarından eli boş çıkmak mu- vafık olmadğını düşünen Fakir, derhal iki elini göğsüne koyarak bir gerdan kırdı ondan sonra bü- tün Samatya çapkınlığını ele a- | larak en hünerli aktörleri yaya birakacak bir ciddiyetle onlara doğru haykırdı: — Ay sorvan armuvası borç abe? 1Arabadaki arkadaşları gülme - mek için dudaklarını ısırıyorlar- Kdı. : KB akir Tarha Bey Samatyalı balıkçı Minas'ın oğlu idi. İstanbulun bazı semtleri çapkın yetiştirir. Buna bir de balıkçılık gibi bir meslek ilâve edilirse ye- tişen nümune — İstanbulun kül- âı;nbey kısmını temsilde yekta Asıl ismi Aramdı. Daha cocuk- ken mahallede hazır cevaplığı lâf yutturmak hususundaki ma- haretini babası bile takdir ettiği icin balık tablasını başına alır, teraziyi de oğluna verir, mahal- leleri öyle dolaşırlardı. Babasını bağırtma kumandası- nı Aram verirdi: — Moruk! Salla nârayı... O zaman Minas ahsap evlerin camlarını zıngırdatacak bir per- deden gürledi: — Kuzu musun mühbarek??.. Pencere acılıp müşteri sesle - nince pazarlığı o capkın şivesiy- le Aram idare ederdi: — Taze mi balıklar? — Taze de lâftır? Provası ana- fordan. Tabladan al, denize koy- ver. Bin üstüne Marmarada vol- İa vur! n — Gözleri biraz sönük... | — Korkudan bey baba. Şaka değil atese girecek... ' — Gözüm tutmadı. Pörsük gi- olsaydı kendini Hint Fakirlerine adam akıllı benzetebilirdi. Meselâ Böyle “Bey,, unvanını almaz boynuna nisan takmaz, sırtına da kükületeli ehram giymezdi. Aramın actığı bu yol rağbet gördü. Bir cok fakirler yetisti Bu serserilerin icinde okumusları da bulunduğu icin tavır ve hare- ketlerini mesleklerine uydurdu- far.5 ADLİYEDE: Jandarmaya Hakaret Eden Kadın Fazilet adında bir kadın tanı- dığı bir mevkufu ziyaret etmek üzere evvelki akşam İstanbul tevkifhanesine gitmis, fakat jan- darma Erkurban Ertürk kendisi- ni içeri bırakmamıstır. Fazilet bu muameleye sinirlenmis — ve jandarmayı tokatlamıya başla - mıştır. Dün adliyeye verilen Fazilet üçüncü sulh ceza mahkemesinde bir ay 22 gün hapse ve 30 lira para cezasına mahküm — olmuş. derhal tevkif edilmistir. Bir İhtikâr Mahkümiyeti Yeni postahane caddesindeki lâs- tikcilik sirketine müracaatle ka- uçuk eşya fabrikaları oldu- ğunu söyliyerek külliyetli mik- tarda kaucüuk almak ve yük- S ebas sek fiyatla muhtelif yerlere sat-|| maktan suclu İlya ile arkadaşı İsakın duruşmaları dün aslive i- kinci ceza mahkemesinde neti- celenmistir. Bunlardan İsakın 50 İira ağır para cezası ödeme- sine ve Galatadaki dükkânının 7 gün müddetle kapatılmasına karar verilmistir. İlya beraet et- mistir. Otobüs Satmak İçin Müracaatlar Belediye otobüs almak üzere bir münakasa acmıştı. Türk Ellar Whit ismindeki bir firma yirmiser kişilik 20 otobüsü 140 bin liraya vereceğini belediyeye bildirmiştir. Bir Alman firması da yulaf ve afyon mukabilinde iki yüz otobü sün İstanbul belediyesi emrine ve rilef'eğini söylemiştir. Bu müra - n n iatallan VN iwn Vel Maarif Vekili Şehrimize Geldi Devlet Matbaası Ankaraya Naklediliyor Maarif Vekili Hasan Âli Yü- cel dün sabah Ankaradan sehri- mize gelmiş ve kendisini karşılı- van vali ve belediye reisi ile bir- likte vilâyete giderek bir müd det istirahat etmiştir. Vilâyet- ten ayrılan Vekil, Maarif müdü- rü ile birlikte Maarif Matbaası- na gitmis ve basılmakta olan ki- tapları tetkik eylemiştir. Maarif Vekili dün gazetecilere su beyanatı vermistir: “— Burada dört gün kadar kalacağım. Vekâlete bağlı mües- seselerin isşleriyle mesgul olacak ve yeni kararlar alacağım. İstan- bula gelir gelmez Maarif matba- asına gittim, — Bildiğiniz gibi Maarif matbaası Koordisayon Heyeti karariyle Ankaraya nak- ledilecektir. İlk mektep mual- limlerinin kıdem -zamları ve mesken bedelleri hakkında veri- len kararlar, mecliste mevzuu bahis edilmistir. Tafsilât gaze- telerde okunmus olacaktır. Bu iş ile artık vilâyet meşgul olmak- tadır. Bu sene imtihanlara erken baş- lanmasına rağmen neticeler mem nuniyet verici mahiyettedir. Bu vazivetin sade İstanbulda değil bütün yurtta da böyle olduğu- nu söyliyebilirim. Bütünleme ve ikmal imtihanlarının . her sene olduğu gibi bu yıl da eylül ayın- da mı yapılacağını soruyorsu- nuz, Bu hususta henüz değismis bir şey olmadığı gibi — verilmiş yeni bir karar da yöktur.,, MÜTEFERRİK: Bugün Kadıköyünde Deneme Yapılacak Bugün saat 10 da Kadıköyün- de hava denemesi yapılacaktır. Deneme esnasında tramvaylar duracak, rıhtimda vapur varsa hareket etmiyecek ve halk alârm Hasta F bak_ııa Olacak Kadınlar mız 18 den 45 Yaşına Müracaati K Yardım sevenler cemiyeti dün yine bir toplantı yapmıs ve ev- velki toplantılarda verilen ka- rarların teferrüatı ile mesgul ol- muşs ve gönüllü hastabakıcı kurs larının bir an evvel acılması için faal heyetin yapacağı işleri tes- hit eylemiştir. Hastabakıcı kitabını y l vazifesini deruhte eden komite ayni mevzu üzerinde yabancı dil- le yazılmıs kitaplardan etüt et- mekte ve kitabın noksansız ola- rak vücude getirilmesine calış - maktadır. Bu kitabın bir ay icin- de halka tevzi edilmiş olması is- tenmekte ve bu müddet göz ö- nünde tutularak komitenin faa- liyeti hızlandırılmaktadır. Gönüllü hastabakıcı kurslarına devam etmek istiyenlerin müra- Caatleri gün gectikce coğalmak- tadır. Bunu sören cemivet, kürs- Kadar Her Kadının abbil 'Edilöcek lara yazılmak - istiyenler icin bir müddet tayin etmiştir. 17 mayıs aksamından itibaren, müracaat- ler kabul edilmiyecektir. O gü- re kadar vazılacak namzetler - den yalnız Üniversite mezunla - riyle Üniversitede okuyanlar se- cilecek ve mevcut hastahanele- re göre, kurs tevziatı yapılacak, hazırlıklar tamamlanır tamam- lanmaz kurslar merasimle acıla- caktır. Yardım Sevenler Cemiyeti İstanbul Merkezi Reisliğinden: İlk, orta, lise ve yüksek tahsil görmüş Bayan ve genç kızlarimız için gönüllü hastaba- kıcı kurslarına talebe kaydedilmek - tedir, (Yaşları 18 den 45) şe kadar va- tandaşların en yakın Halkevine 17 Ma yıs 1941 günü akşamma kaâdâar her gün saat 14 den 17 ye kadar müra- caat etmeleri, Kaza Neticesinde Ölenlerin Cenaze Merasimi Gecen gün kacak calışan bir soförün idare ettiği bir taksi, arabası Harbiyede iki akademi talebesine çarpmiş, talebenin i- kisi de ölmüstü. Bu iki talebe- nin cenazeleri dün saat 11 de Sisli cocuk hastahanesinden kal- dırılmıs ve Feriköy mezarlığına defnedilmistir. Cenaze merasi - minde Akademinin bütün profe- sör, talebe ve eski mezunları ile merhumların aile ve tanıdıkları bulunmustur. Tabutlar merasime iştirak e- denlerin elleri üzerinde, akade- minin. ve akademi subelerinin. akademi ları #yetinin yolladıkları celenkleri takiben ta sınmıştır. Gencl defnini müteakip a- kademi mi Bürhan Toprak. isareti verilir il en vakın korunma yerlerine gidecektir. Nöbetçi Taksiler — Geceleri li- mana gelen vapurların yolcuları- nı bekletmemek üzere Tophane rtıhtımında nöbetci taksi araba- ları bulundurulması kararlastı - rılmıstır. Bir Yaralama Vakası — Sua- diyede Tunuslu sokağında 7 nu- maralı evde oturan İhsanla arka- daşı Mehmet arasında alacak vü- zünden kavga cıkmış Mehmet. İhsanı bıcakla sırtından ağır su- rette yaralamıstır. Yaralı nümu- akademi besinci sıniftan Kemal merhum Fuadın babası, Mimar- lar birliği reisi ve güzel sanatler birliği nâmma Sedat Cetintas. birer hitabede bulunmus ve kaza kurbanı talabelerin meziyetlerin- den bahsederek hâtıralarını ta - ziz etmislerdir. Jandarma. Sııîı;ı—;Okulu Mezunları Ankara 9 (TAN) — Bu sene iandarma subay okulunu bitiren lere dinlomaları merasimle ve- rilmistir. ne hastahanesine kaldırılmıstır. Merasimde jandarma üumum Kaçakçıları Takip ve Haber Verenlere Verilecek İkramiye Ankara, 10 (TAN) Kacakçılı- ğın takibinde ve muhafaza işle- rinde büyük yararlığı görülenle- re verilecek ikramiye hakkındaki nizamname Vekiller heyeti tara- fından tasdik edildi. Niazmname- ve göre kacakcıları, kacak esya ile birlikte carpısarak - tutanlar. garpısmada veya kacakcıların ve kacan malların ele gecirilmesin- de cok gayret, cesaret ve emsa- linden üstün uyanıklık göste - renler, kacakçılarla carpsırken yaralananlar, carpışmada veya on ları takipte daima maivetinin basında bulunarak muvaffakıyet temin- ederler, kacakcılık hare- ketleriyle mahallinde sürekli ve tesirli uğrasmak ve isabetli ted- birler almâk suretiyle gümrük Kkaçakcılıklarındâ gümrük muha- faza genel komutanlığının inhisar kacakçılıklarında İnhisarlar u- mum müdürlüğünün takdirini kazananlar kacakcıları ve kacak esyayı doğru haber vermekte mükerreren hizmeti veya bunları vakalamaktâ yardımı görülenler gümrük ve inhisarlar ve muha- faza teşkilâtında — bulunmasalar dahi bu haktan istifade edecek- lerdir. Yeni Adliye Tayin ve Terfileri Yeni Listeyi Aynen Yazıyoruz Ankara, 10(TAN Muhabirin - den) — Yeni Adliye terfi ve tayin listesini bildiriyorum: 80 lira maaşlı İzmir hukuk hâkim- liğine Salihli hâkimi Servet Tan, 60 lira maaşlı hukuk hâkimliğine Erme- nak hâkimi Muzaffer Evrenos, Tokat hukuk hâkimliğine Samsun Recep Balkan, 50 lira maaşlı Antal- va daklığ BAKA e g K si Şerif Kırkağaç, Beypazarı ceza hâ- kimliğine Tefenni- hâkimi Sabri Öz- türk, yabât hukuk hâkimliği Kadirli hâkimi Tevfik Güç, yaylâda- ğı hâkimliğine Muş hâkimi Kemal Çelikktran, 40 lira maaşlı Ankara müddelumumi muavinliğine İstanbul icra memuürü Cemal Oğuzoğlu, Adana sorgu hâkimliğine Hafik sorgu hâki- mi Semsettin 'Demiröz, İzmir sulh hâkimliğine Ankara müddelumumt muavini Lütfi Doğrutürk, Avanas ce- za hâkimliğine Silifkeden Nihat Ma- raşlıoğlu, 35 lira maaşlı Seferihisar müddeiumumi! muavinliğine Göksu- dan Mehmet Aksöyek, Balrkesir sor- gu hâkimliğine — Akdağ madeninden İlhami Cetin, Devrek ceza hâkimli- ğine Bilecikten Ahmet Batur, İstan- bul hâkim muavinliğine icra memuru Naim Günter, Üsküdar icra memur- luğuna Bursa icra memuru —Haydar Köymen, Gölpazarı sulh hâkimliği- ne Arapgirden Nuri Çağlayan. Bur- dur sorgu hâkimliğine Ermenaktan İlhami Giray, Bursa icra memurluğu- na İmrozdan Ertuğrul Akça, Çal müd delumumiliğine İmrozdan Mahmut Comak, Foca müddeiumumi muavin- liğine Kadirliden Osman Ulukurt. Düzce sorgu hâkimliğine İneboludan Necati Ongan, Sıvas hâkim muavin- liğine Sevki Ecevit, Ankara sorgü hâkimliğine Ankara mahküm çocuk- lar ıslah evi müdürü Abdülkadir Er- vurt. 30 lira maaşlı Bayburt sorgu hâ- Kimliğine Karstan Hayati Bingöl, İne- bolu sorgu hâkimliğine Beypazarm- Aan Halit Atalay tayin edilmişlerdir hâkimi | * . . Bu da Bir "Nizam,, . A . Hikâyesi ... Yazan: Naci Sadullah Avrupada bir çok küçük dev letlere; “.— Mihvere giriniz... Diyor lar.... Bizden başkalarına mal sat mayınız... Diyorlar. Ordunuzı terhis ediniz... Diyorlar....,, Ve sebep soranlara da şu ceva bı veriyorlar. “— Yeni nizam böyledir!..,, İsin en garip tarafı da yeryü zünde, bu taleplere: “peki!,, de menin hangi neticelere varacağı- nı kestiremiyen ve; “— Madem ki öyledir: Nizamı bozmiyalım!,, diyerek, tam bir teslimiyet gösteren milletler bu- lunmasıdır. Bunları düsünmek bana, eski bir nizam hikâyesi ha- tırlattı. Sizden hosunuza gidece- ğini umduğum bu hikâyeyi an- latmak müsaadesini — diliyorum: Köylünün biris her sabah ladığ hsulü küfel dol- durup eşeğine yükler, ve pazara götürmek üzere vola çıkamıs. Fa- kat, hiç bir sefer, adamcağıza, Üsküdara inmek kısmet olma - mış: Çünkü küfelerdeki mahsul, yarı yolda satılıp bitermiş. Bir gün, bir bildiği ona: “— Sen, demis, malını yollar- da satıp bitirmekle hata ediyor- sun. Bir gün malını Üsküdara götürsen, göreceksin ki, kazana: cağın paranın miktarı, simdiki kârının bir kaç misli olacak!,, Köylü, bu tavsiyeyi karısına da anlatmış. Fakat karısının mu- halefetine rağmen, ertesi gün, yolda rastladğı bütün müşterile- re: ti “— Satılık malım yok!,, Ceva binı vererek, Üsküdara — kadar varmış, ve pazar yerine gidip, küfelerini indirmis, eşeğini de bir ağaca bağlıyarak yağlı müş- teri gözetlemiye baslamıs. Bir aralık, yanıma sokulan. bir adam: “—. Baba, demiş, beş kuruş ve- ksin! â PİYAS—ADA: Almanlar, Yiyecek Maddeleri İstiyor d ” “— Ne parası? “— Ayak bastr parası “——. Ne münasehet? Beriki, bu suale, itiraz kabul etmez bir kat'iyetle: “— Ni: öyledir! yerince, ı!:.:t'aîfıık i sanın Dün muhtelif lere 189 bin liralık ihracat yapılmış- tır. En ziyade Almanyaya deri ve yağlı tohumlar, kaysı cçekir- deği, İsviçreye keten tohumu, İtalyaya taze torik gönderilmiş- tir. Alman firmaları, memleketi - mizden yiyecek maddeleri iste- mektedirler. 21 milyon liralık ticaret anl ibi AL kRomutanlığı erkâniyle mektep talim heyeti ve diğer alâkalılar bulunmustur. Na loyd George Avam Ka - marasının bu haftaki iç- timamda Başvekili şiddetli bir lisanla tenkit etti. 1914 harbi - nin mesuliyetlerini omuzunda taşıyan — muhterem mebusun, 1939 harbine ait yaptığı tenkit- lerde belki eski tecrübelerinin de ilhamları vardır. Bugün me- sul bir mevkide olmamakla be- raber, 1918 den 1939 a kadar olan ikinci harbin hazırlık dev- resinde Lloyd George tamamiy- le lâkayıt kalmış değildir. Hat- tâ gösterdiği alâkanın Alman - yayı kuvvetlendirmek olduğu - nu söyliyebilir miyim? Eğer kendileri de hatırlar - | larsa 1933 senesinin 27 eylü - lünde Barmouth nutkunda şu cümleleri söylemişti: “Eğer bü- yük devletler Nazizmi Alman - yada mağlüp ederlerse, ne o - lur? Ne muhafazakâr, ne sos - yalist, ne de liberal bir rejim gelir, sadece kommünizm olur.,. 28 teşrinisani 1934 te söyle- diği nutukta da: *“Kısa bir zaman sonra, belki bir iki sene sonra, bu memle - ketteki muhafazakâr unsurlar, Almanyaya kommünizmin Av- rupadaki duvarı göziyle baka - caklardır. Bu itibarla Almanya Avrupanımoaortasında iyi bir mevki | tır Almanyayı it - $ ahamdı tnol ,Ağîızan' yayı yaîıçn anıîiosî*.e'ı?:xıRı!.ızz’i olarak selâmlıyacağız,,. Şimdi Lloyd George Avam Kamarasında tenkitlerini ya - parken, dost Almanyanın tay - yareleri Britanya adaları üze - rinden dost sefvawlmı kendi. sine göndemişlerdîr. Alman - yayı kuvvetlendirmek, Almanya yardım etmek emelin- ya de olan Lloyd George'un, har - GÖPÜŞLER L. George'a Ben de Bir İki Söz Söyliyebilir miyim ges>ea Yazan :sessaaaa Sabiha Sertel a rak boğazdan geçtiler. Muahe - delerin Türklere göre elâs! bir mânası yoktur, Filvaki tere hükümeti, 1935 îı, Habe - manyaya nohut, koönserve, pey- nir, zeytinyağı gibi yiyecek mad- deleri gönderilmisti. Almanlar nohuttan baska diğer kuru sebze- leri de istemektedirler. Kauçuk Getiriliyor — Cava - dan ham kaucuk celbi icin 80 hin liralık akreditif acılmıştır. Ayrıca bir firma da 100 ton ka- ucvk sibaris etmistir. Yeni Memur Alınacak — Ti- henüz siftah yapmamış — bulun- duğu icin, muhatabına — “ayak bastı parası,, yerine, bir miktar sebze vermiş. Fakat, köylünün bu hesapta olmıyan zararı hazmetmesine vakit kalmadan, karşısına ikinci bir adam dikilmiş: _':—— Baba, beş kuruş verecek- sın: “—— Ne parası! — Pazar kirası! “— Ne münasebet? —. Nizam böylelir!,, İtiraz tanımıyan bu nizam, ne- ye şaş zavallı köylünün bir küfesini bom boş bırak iş; ve ark - dan bir üçüncü talip zuhur ey- Temiş ı “— Kazancının üçte birini bize vereceksin! caret ofisi teskilâtı icin y memur almacaktır. Memurivete girecek, orta, lise, vüksek mek- tep 1 icin, Ticaret mek şistan harbi yi hükümetinin, Milletler Cemi - yetindeki 16 ncı maddenin tef- siri hakkında sorduğu Süale şu cevabı vermişti: “Bir kuvvete karşı koymak meselesinde, kabahatin ve te - cavüzün derecesini tayin et - mek lâzımdır. Bunun tabii bir neticesi olarak 16 ncı madde - nin tefsiri, her hususi vakaya göre dgkîşir. Elâstikiyet emni - yetin bir parçasıdır. Dünya sta- tic değildir.,, (F n 10 Eylâl 1935 de bin metotlarını tenkit edişi, hâ- disatın en acı bir cilvesidir. * * akat benim Lloyd Geörge'a söylemek istediğim daha mühim bir söz var. Eski Baş . vekil, Türk hükümetinin Alman gemilerini boğazdan geçirmesi - ni tenkit ettiler. Bu eski diplo- matın Montreux muahedesini bilmediğini zannetmek — hata o- lür. Belki de hatırlarından çık- mıştır. — Montreux — muahedesi yapıldığı zaman, boöğazları aç - mak ve kapamak hakkmın bi- lâ kaydüşart Türklere veril - mesi et Büküel Böz Avrupada bir tecavüz başla- diği takdirde, İngilterenin vaziyeti ne olacağı sualine İngilterenin 26 Eylül 1935 de verdiği cevap.) Bu “elâstikiyet,. e uyarak 16 ncı madde Habeşistanın aleyhine tefsir edildi. Fakat Montreux muahedesinin bu “elâstikiyet, e uyarak tefsiri mümkün değildir ürkiye, ikinci bir cihan harbine, ikinci bir istik- lâl harbine sürüklenmemek için hattâ bazan çok geniş müsama-! halar göstererek, fedakârlıklar yaparak, 1914-18 harbinin faci-, ğazdan ticaret gemilerinin ta - Mamen serbest olarak geçmesi- ni, harp zırhlılarının Türklerin kontrolüne tâbi tutul is- l bir daha sürüklenmek is- temiyor. Fakat, tecavüz karşı- sında hiçbir kanun maddesin' “elâstikiyet,, çerçevesi — içinde tiyen Ingiltere hükümeti idi. Soövyetlerin boğazları harp ge - iletted Kayondak İti di kemali şiddetle reddeden İngil- tere hükümeti olmuştu. Şimdi Alman gemileri Mon - treux muahedesine uygun ola- halledecek değildir. Geçen har- bin facialarını da Lloyd George unutmamış olsa gerektir. Söyle- netek daha sözler var âmma, Lloyd — George'un, Churehill'; düşürdüğü — müşkül vaziyete kendisini düşürmek istemiyo - rum, tebinde bir imtihan acıl “— Sebep? “— Nizam böyledir!,; Ecel teri döken köylünün bu üçüncü talebi de yerine getir - Buriyetinde Kdt a Balık Pahalı — Bu sene balık fiyatları vahalıdır. Her sene bu mevsimde pek bol olan kalkan halıkları, bu sene 50 - 70 kurus arasında satılmaktadır. — İstavrit halığr da 20 kurustan asağı de- Bildir. Halbuki her sene istavrit halığı 7 - 8 kuruşa satılırdı. Basın Birliğindeki Resim Sergisi mek iy 1 pek az sonra, vaziyet büsbütün berbat olmuş; zira, köylünün karşısına dikilen, ve öonun ruh- satiyesiz satış yapısını, bir ka- cakçılık sayan dördüncü — yağlı müsteri (!), ceza olarak, eşeği de, küfeleri de alıp yürümüş. Bere- ket ki, pazarın orta yerinde, de- rin bir nedamet ve çaresizlik i- cinde kara düşüncelere dalan za- vallı köylünün acıklı hali, mer- hametli bir vyolcunun nazarı dik- katini celbetmiş, Köylü, SI - * takk ın sebebini soran l b Tei çe be- Genç T l Âbi- din Dino. Nejat Melih. Yusuf Ka- raçay, Faruk Doh, Mümtaz Ye- ner, Turgut AÂtalay, Agon A Nuri İyem. Selim Turan, Avni Arbaş, Kemal Sönmezler ve Hasmet Akalın birleserek teşkil ettikleri bir grup dün saat 16 da Beyoğlunda Basın Birliği bina- sında bir Tesim sergisi açmıstır Bu serginin hususiyeti, teshir e dilen eserlerin mühim bir kısmı- nın müstereken calısarak vapıl- mış oli dir. Genc T lar bu sergide teshir ettikleri re - simlerin mevzuunu tamamen İi- mandan ve liman peyzajların dan almıslardır. Tablolarda, limanın bir çok «üzel manzaraları, balıkçılar ve İi riki: “— Sen, demiş, hiç düşünme: , Al şu vapur parasını; İstanbula geçip Topkapıya git; ve kapıdan girip çıkan her yolcunun karşı- sına dikilip, on para iste... “— Ya vermezse? “— Nizam böyle dersin; ve- rirler!,, , Çaresiz kalan köylü, ümitsiz Ke eti İk köndikine Üave g ş. v siye olunan harekti — tecrüheyr girişmiş: Ve büyük bir hayretle görmüş ki, bütün yolcular. yap- tığı talebi, itiraz etmeden yerine vetirmektedir. Köylü, bulduğu bu kârlı işi bittabi bırakmamıs, ye Topkapr da senelerce topladığı paralarla bir servet yapmış. man ları gö- rülmektedir. | Sergi dün cok kalabalık bir meraklı kütlesi tarafından ziyaret edilmistir. Bu arada balıkcılar ve liman amelesi d& sergiyi gez- mistir. Genc ressamların bu sersilerinin hilhassa halk tabakası arasınde büyük bir alâka uyandıracaz" Günün birinde bakmıs ki, ka- nıya doğrr muazzam bir alay gel mektedr. Ve içinde devrin pa: dişahının da bulunduğu bu ala- vı teşki! edenlerden onar paralr rı birer birer toplamak. imkânsız sayılacak kadar müşküldür. O zaman kendi kendine: a Bari, demiş bunlardan H el