14 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—. B ri p ; b B asmz I i ü 14-3.940 14 MART 940 TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 1 Sene 2800 Kr. 750 * 6 Ay 1500 * 450 - 3 Ay sao - * _150 beç t Ay 800 * Milletlerarası posta ittihadına dahil | | olmıyan memleketler için abone bedeli müdüet surasiyle 30, 16, &. 8.6 liradır. Abone bedeli beşindir. Adres değiştirmek 25 — kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. — S Münakale İşleri Üzerinde Alınar ! Yeni Kararlar | ün, gazetelerde çok büyük| zevkle okuduğumuz yazılar Arasında, Münakalât Vekili Ali Çe- Kayanın beyanatı da vardı. Bize, mülâkatında, Feribot tesisatının tıllıımlıııııtığmı, tersanenin geniş. "mocoilni, yeni vapurlar alınacağı. M müjdeliyen Ali Çetin Kaya, yeni h'l yollarından, ve İstanbul radyo. Sundan da bahsediyor. - Ondan öğrendiğimize göre, mem- kket şehirlerini birbirine hava yol hrile bağlamak uğrunda büyük bir faaliyet gösterilmektedir. Ve Anka- Ta . Elâzığ hava hattinın etütleri ya- bilmaktadır. Bir gün içinde, İzmirdeki, veya ÂAnkaradaki işlerimizi gö ı'h zevkini tatmış, yine birkaç saat Çinde, Adanaya, hattâ çok daha u- meselâ tâ Londraya kadar anın keyfini duymuş; ve hava îîhılıığunıın sayısız faydalarını, *zzetli rahatlığını bittecrübe öğren- Miş bulunduğumuz içindir ki, Müna. kalât Vekâletinin bu kararını sami. Mi bir takdirle karşılıyoruz. Meselâ, eğer Erzincan - Ankara ;:Iınnd. bir hava yolu kurabilmiş bi lnsaydık, o felâketin zararlarını k:ı:f daha hafifletmek imkânlarına Buıün, hava yolculuğu, dünyanın l'f" tarâfında süratli bir inkişaf ha- ihdedir. . Tren ve vapur bile yavaş Yavaş, atlı araba ve kağnı gibi ipti. dat hakil vasıtalari arasına karış. Maktadır. Vakit mefhumunu kıymetlendiren Sebeplerin artması, hava yolculukla. V. 1 zaruri kılmaktadır. Münakalât ekâletimizin faaliyeti de, bu mede. h::rııretî lâyıkile müdrik bulundu- Uzun en sevindirici delilidir. n Bflhlm İçindir ki, onun bu yoldaki âaliyetinin semerelerini, aldığımız U yeni müjdenin daha fazla kuv. Ğ Üendirdiği ve tazeledeği bir ümit. ü kliyoruz, ve Ali Çetin Kayaya MVaffakıyet temenni ediyoruz. e İİ'*mbul Radyosu Açılırsa ç:'huhul radyosu işine gelince, Ali İ n Kaya diyor ki: i — Ankara radyosu bildiğimiz gi. t.k“llŞmak'ıadır. Paris radyosunun buı;;i çoğaldığı için, bilhassa İstan- Tülm Neşriyatın iyi işitilmediği gö. t ÜŞ ve bir tedbir olmak üzere İs- anbul âra ;""tüe radyosunun çalıştırılması, ve radyosu neşriyatının nakil İstanbula verilmesi hususu hi edilmiştir. Bu husus, müte- ..:â':allrdan mürekkep bir heyet ta. tİce A tetkik edilmektedir. İyi ne. aldığımız takdirde, İstanbul rad. Yosunu, h'leağııîa çalıştırılmasını kararlaş- .uı'rt'nh_ll! radyosu çalıştırıldığı tak. .ın'::ı hiçin, sadece, Ankara radyo- 'hı?h:quy.nmn naklile iktifa et. ı.hhuı Z, açılacağını umduğumuz İs. Sürette Tadyosundan daha geniş bir İstifade edemez miyiz? ” $ikâ Tadyosu hakkındaki bütün :::::tl"ı sadece, fazla parazit yü- D İyi işitilememesi değildir. !nkı.i,pmmmh"""' âşikâr yekne- ıd'u"e Ve zaafı da, sık sık haklı ten. çindir ı(l.lwvıu olmaktadır. Buvun i. 4, İstanbul radyosunun açıl. SD firsatınd ilisti &t an — bilistifade, pro- z':lmîıt.l;; hakkındaki tenkitler de na. ara alınabilir. Bi ';;E:ı, İıtanbı.ıl, burada açılacak debil yonun kolaylıkla istifade e. NL Ceği elemanlarla doludur. Ve Tadyosunun temelli olarak n:ı:;ı.]] edemediği bu eleman. ul radyosunda çalıstır- çük v:!k:ıılkı dînletmek, dıçhı g.ku. üŞ FÜ yi bili iktiham bir fedakârlı. "_lıh-eıııv e. _Bunun içindir ki, kilîııizi ve değerli Münakalât Ve. n bu noktayı da nazarı İti- kendisi , a ııı'.. aldırtmasını istemek, isafı müş. .“n;:;şlep lıııhluyıel'klll' kana. “bu karın üstü de buz tutmi TAN | BALKAN M EK TUPLARI Romanyanın yeni vücude getirdiği müstahkem hattı, Karol çukurundan bir görünüş Karol Hattının Tek Sembolü GEÇİLMEZ “üzel ve müsterih Bük- reşten 700 kilometre ötede Aradya'dayız. Aradya, Karol hattının sola düşen ya- rısının başında bir hudut şehri... Yanımda bir umumi müfettişle bir mütehassıs bu- lunuyor, bir de fen zabiti var. Dünyanın en iyi insanların- dan üç tip... Odan sonra sıra- sileen iyi insanlar, Aradya Belediye Reisi, Vali, Polis Müdürü, Kumandanlık Kur- maylığı, subaylar, Müstah- kem Mevki Kumandanı ve Rumen Mehmetçikleri... Kar- şılayıcılarla birlikte doğruca Kumandanlığa gittik. Kar fır- tınası gittikçe azıtıyor. Pro- gram bu âzıtışa göre çizildi. Bizzat Kumandan rehberlik edecek. Orta boylu, ince ya- pılı, zembereğe benziyen bir kumandan... İlk klüpte veri- len öğle ziyafetini heyecan içinde geçirdim. Yıllardan sonra yeniden bir müstah- kem mevkie ye siperlere gi- receğim. Asker ocağından ye- tiştiğim için ne mutlu bana... Bu ocak insanın ateşini ölünci- ye kadar söndürmüyor. Otomobiller hazır., Şu dakika içinde Finlanda nöbetçilerine dön. dük. Ayaklarımızda kalın şoson- lar, paltomun üstünde bir karış tüylü koyun derisinden kalın ku- maşlı Erat kaputu, başımda ka. çula... Resimlerde görmüşünüzdür. Ru. men dağlılarının giydikleri içi, dı. şı tüylü kocaman kalpak.. Sanki mahalle hamamını sırtıma, halve. tinin kubbesini de başıma geçir- dim. Kar deryasında epeyce gittik. Bu'yollar Çankaya, Tarabya veya Fatih yollarına benzemiyor. Bu yolları ancak mütehassısları bili. yor. Hattâ civarındaki mıntaka. larda da bilmiyorlar. Bir küçük yanlışlık hepimizi fitillenmiş bir hava fişeğine döndürebilir. Tank kapanlarının yüz oir çeşidi... Ve kilömetrelerce uzayıp kıvrılanları.. Hava kapanlarmın akla hayret ve. ren marifetçileri... Yer üstünde bir şey görmek mümkün değil.. Her şey o kadar mükemmel gizlenmiştir ki, far- kında olmadan kendimizi bir beto- nistanın içinde buluyoruz. Otomobiller bir metre kara sap- lanıverdiler. Ehemmiyeti yok. Tek atlı kızaklar, kürkleri içinde çaki gibi kızakçılar, güler yüzlü yiğit adamlar hazır... Yerler, üstüste bir kaç:defa buz tutar mı? Tutmuş iş- te... Bir defa iki karış buz tutmuş. Üstüne yarım metre kar yağmış, lş, şim. Yazan: Aka Gündüz nfajesie Ara: naro: ve Yetani Azışer di yine yağıyor Ağır, orta, hafif tahkimatın bu- günkü tekâmülünü tarif, benim i. çin değil, hattâ yapanlar için bile kabil değil... Çünkü, işte şu kendisini göster. mediği halde her yeri gören ve her karıncaya ateş açabilen yuvar. <ak istihkâmı belki on beş mü- tehassıs meydana getirmiştir. Öteye gidiyoruz. Kar öyle bas. tırıyor ki, kızağımızın atı fosladı. Kumandan atladı. Kızağımızın so- luna yapışaraş ileriye itmiye baş- ladı. Bunu görenler dururlar mı? İlerde durduk. Bir şey görünmez- ken bir müfreze peyda oluverdi. Bir metre betonla örülmüş bir ağır makineli, bomba mevzü.. Kuman- dan subaylarını erlerini teker teker adlarile sanlarile tanıyor. Benim bir Türk misafir olduğumu söyle. yince, disipline aykırı olmasa boy- numa sarılacaklar... Bu mevziler- den her hangi birinin toplarını, tü. feklerini çıkarınız. Kendinizi kar. yolalarile, beyaz örtülü vataklari. le, masaları ye resimlerile bir şato- da zannedersiniz. Kralın, Veliah: din ve Tanrının resimleri her ta- rafı süslemiş. Krallarına bu derece bağlı bir askerin ve askerine bu derece bağlı bir kralın vatanı dai- ma ve daima emniyet ile müdafaa edilebilir. Ben şimdi, şu kadar söyliyeyim ki, Karol hattı, güzel Rumen va- tanının tamamını ve her karışını katiyetle müdafa edebilecek bir kuvvettedir. Dağ evlâtlarının dol- durdukları bu geçilmez yerde her ferdin kuvvei maneviyesi, bütünün kuvvel maneviyesine muadildir. Ne edebiyat yapıyorum, ne şair- lik... Buraları tam bir alıcı gözile ve bir müttefik dost dikkatile sey- rediyorum. Çünkü bu hatla, ben de alâkalıyım. Çünkü benim de si- lâhim elimde ve süngüm silâhım- da... Hayale kapılmakla kimi ve neyi aldatmış olacağım? Böyle bir mesuliyeti üzerime almaktan sakı. nırım. Onun için maddeyi ve menfaati önde tutarak edindiğim kanaati kısaca söylemeliyim: Karol hattı, tasavvur edildiğin- den daha kuvvetlidir, geçilmez. Fakat burada askeri bir mütea- rife akla gelir. Bu mütearifeye gö- re, düşmiyen kale, yarılmıyan hat yoktur. Yoktur ama ne paha- sına yoktur? Buğgün bunu”göze alan kim? İş- te Zigfrid, işte Majino,.. Bunlar da yarılır ve geçilir. Dedim ya, ama ne pahasina... Ve böyle olunca (ge- çilmez) - sözü-bü- hatta - biçilmiş kaftan gibi yakışır. Kaldı ki, Karol hattı. bir tecavüz ve taarruz ordu. sunun istinat hattı değil, bir vata- nı müdafaa eden ordunun kahra. manca yerleştiği meşru bir hattır. Karol, hattını dolaştım. Karol hattını böyle buldum: Geçilmez. ! Mektuplarımda tabil, tafsilât ve- receğim. Fakat burada da vazife- mi yapayım: Bana bu seyahati te. min eden ve ölçüsüz bir itimat gös- teren Genelkurmay reisliğine, müs- tahkem mevki kumandanlığına ve arkadaşlarımız subaylara, Rumen evlâtlarına ve nihayet kıymetli de. lâletini unutamıyacağım Propagan. da Nezareti erkânından Ekselâns Drago'ya ayrı ayrı teşekkür ede- rim. Karol hattını aziz memleketime tanıtmakla kazanacağım hizmet bahtiyarlığını ölçecek hiçbir ölçü yoktur. 5 —— GÖPÜŞLER Nefyedilen ıBq!(lî'q_l Yazan: Sabiha Z(;icğrîya_gertd htikâr- cürmünden dolayı bir bakkalı nefi cezasına mah- küm ettiler. Menfâ, şimdiye kadar siyasi mahkümların, ekseriya irade. si kuvvetlilerin, bir fikir veya içtihat uğruna nefsini feda edenlerin yeri idi. Her devirde doğruyu ve haki. kati zamanından evvel söyliyenlere riya ve tabasbusla külâh sallamı- yanlara münasip görülen açık hava hapishanesi menfâ, inandığı fikrin yolunda yürüyenlerin ayağına takı. lan çelme nefi cezasıydı. Nedense, menfi, deyince; gözümün önüne bit fikir kahramanı, menfâ, deyince; ideali uğruna hürriyetinden mahrum edilenlerin siyaset meydanı gelir. Fakat menfâ, bütün dünya mikya- sında mânasını menfi bütün dünya mikyasında —muhtevasını kaybetti. Hürriyetin vatanı dedikleri memle- ketlerde bile, fikir mücahitlerini te- merküz kamplarında toplamak, hak ve hakikati gözlerden saklamak i. çin, fikrin sahibini öldürmek, muay- yen zümrelerin menfaatlerini koru- mak için milletleri uyutmak, güneşi insanlardan saklamak için ışık — ve- ren fikri söndürmek, asrımızın fik- re lâyık gördüğü ceza oldu, menfâ- lar boş kaldı. Şimdi bu boş kalan menfâlarda, muhtekir bakkalların salınıp gezin. diğini görüyoruz... Muhtekir bakkal- la, fikir mücahidini ayni adalet kan.- tarına koyduğum zaman, mizanın bozulduğunu, —muhtekirin mizanla beraber adaleti, hakkı, insanlığı, fa- zileti hap yapıp, yuttuğunu görüyo- rum, Bu kocaman suçluya menfâ dar geliyor. Leşe konan karga gibi, harp mey- danında canını nezreden askerin ağ. zındaki lokmaya gagasını uzatan, kı- rık saplı bir mangalın içindeki iki sap kömürden kendisine bir apartı. man kuran, saçı bitmemiş yetimle- rin sadaka çanağına el uzatan, aç bıraktığı bir milletin sefaleti üstün. de hanlar, hamamlar, kâşaneler ku. ran, kiymeti düşen parasını Avrupa muhtekirlerinin kasasına aşıran, kâr üstüne kâr, kan üstüne kâr, istiklâl üstüne kâr biriktiren bu modern hırsıza, dünyanın hapishaneleri bile dardır. Muhtekir bakkal menfâda - ayak sürterse, menfânın ismeti ve namu. su bozulur. Diyeceksin ki, bakkal, bu soygun sebekesinin minnacık bir unsurudur. Bu üç çuval şeker üzerinde başlıyan ihtikârın ucu, zincirleme halkalar- dan geçerek, büyük — milyonların muhtekirlerine dayanır. Harp sana. vii üzerinde yapılan, gıda sanayii ü. zerinde yapılan, kimya sanayii üze. rinde yapılan ihtikârın, hu ihtikârın doğurduğu harbin mesulü her halde bakkal değildir. Avrupa ve Amerika anonim şirketlerinin idare meclisle- rinde harp kazançlarına bakıp, sar- hoş olan, harp meydanlarında dökü. len kanı altına cevirip, ehramlar ku. ran muhtekir, keyfile p'posunu içer- ken, suç ve cezayı hangi kantarda tartacaksın? Bakkalın — yaşadığı — mem'ekete, bakkalın el uzattığı fukara ç ınağı.- na bakıp, dünya mikyasındaki suçun ortağına, bü leşe konan kargaya menfâ dar gelirse, o büyük muhte. kirlerine dünya hanishaneleri dar gelir... Z LOKMAN :HEKİMİN - ÖĞÜTLERİ ÜÇ GÜNLÜK SANCI Bu da gene midenin sağ tara. funlda: İnsan gezip tozarken, bir gün o tarafında bir rahatsızlık his. seder. Birdenbire gelen ve nihayet yarım saatte geçen mide kuluncu gibi değil, midenin sağ tarafı çe- kiliyormuş, yahut geriliyormuş gibi olur. Rahatsızlık, ilk günü haylice zi. yade olduğu halde, ertesi günü ha. fifler, üçüncü günü daha azalır. Dördüncü günü de büsbütün kay- bolur, Birkaç hafta, birkaç ay son. ra tekrar gelinceye kadar... Bu türlü rahatsızlık en çok de. fa üç günlük olmakla beraber, ba- zılarında günlerce devam ettiği de olur. O zaman rahatsızlık hafif o. lursa da, uzun sürer. Bir gün faz. laca yemek yenildikten sonra, ya- hut bir grip hastalığından sonra, veya her hangi bir sebepten ileri gelen ishalden sonra, böyle mide. nin sağ tarafında rahatsızlık de. vam etmesi, insanı düşündürür. O tarafın gerilmesi, çekilmesi bir gün içinde bazan azalır, bazan ço- ğalır. Yemeklerden sonra, kimi. sinde azalır. Fakat çoğunda belli bir vakti yoktur. Bu rahatsızlık * — gerek üç gün. lük olsun, gerek daha devamlı ol- sun — varken dili paslanır, nefese fena bir koku gelir. Sabahları bi. raz bulantı, bütün gün arada sıra. da baş dönmesi. Bazılarına kay, yahut ishal de gelir. İnsan, mide hastalıklarına mah- sus olan bu alâmetleri görünce, sancı da mide tarafında olduğu i. çin, midesinin bozulduğuna hük. meder, Çok defa kendi kendine perhize başlar, Kendi kendine ya- pılan perhizin şekli de hemen dai. ma, korkudan, az yemektir. Az ye- yince de, insan hem besleyici gı. daların miktarını, hem'de koruyu. cu giıdaların, yani vit in ve madenler'n çeşitlerini azaltır. Bun ların neticesi olarak zayıflık gelir. Zayıflık devam ettikçe verem has. talığı getirmese bile, insanın hali- ni, o hastalığın verdiği hale ben. zetir. a Böyle, midenin sağ tarafında üç günlük veya devamlı sancılar mi. de hastalığından değil, karaciğe. rin Aarasındaki safra k inli veya artmasına karşı yapılan per. hiz gibi değil, başka türlü bir per. hiz. Karaciğer hastalıklarının hep. sinde olduğu gibi yağlı, baharlı ve biberli yemekler dokunur. Bunla- ra karşılık yenilmesi zararsız ye- mekler gene çok kalır. Bizim yoğurt, bu türlü m'de sancıları çekenler için en ivi gıda olur, hem besler, hem de bol vi. tamin getirir. Yağı alınmış et suyuna sebze veya pir'nç çorbaları, Ysğsız et. ler, ve balıklar, ıskarada olsun, haşl ş olsun dok lar, bil- hassa tavuk. Ancak — Nasreddin hocahnın söylediğinin aksine olja. rak — tavuğun derisine rağbet et. memek lâzımdır. Sebzelerden de dokunacak lah. na ile karnabahar vardır. Bir de kuru sebzelerin fazlası... Makarna- nın ve pilâvın dokunmasına da bir sebep yoktur... Tatlılardan da an. cak yağlı ve yumurtalı hamur tat. hları dokunur... Kompostolardan, üzmin bir iltihabından ileri ge- lir. Bu iltihaba karşı gene perhiz lâzımdır. Fakat mide hastalığına, ngoınll:nide ekşisinin azalmasına < yemislerden, hiç korkmadan, ye. mek lâzımdır. Bu türlü mide sancılarına en zi- |yade dokunacak şey, aç kalıp za- Profesör Halide Edibin İlk Dersi İngiliz Edebiyatı Tarihi Profesörü Halide Edip Adnan açılış dersini 18 mart 1940 pazartesi günü saat 17 de Hukuk fakültesi birinci sınıf ders. hanesinde verecektir. Geliboluda Bir Dere Taştı Son zamanlarda Trakya mıntaka- sından başka yerlerde hava 1 . 9 de- rece soğumuştur. Boluda hararet sı. fırın altında 11 dereceye kadar düş- müştür. İzmirde şiddetli soğuklar devam etmektedir. Köylerd2 bir çok çam ağaçları devrilmiş, bir çok köy- leri su'ar basmış. Bergama - Tur. hanlı yolu da tamamen sular altında kalmıştır. Bursada lodos fırtınası bir çok a. ğaçları devirmiş, camları kırmıştır. Geliboluda yağmurlar, Üçköprü- ler mahallesindeki Çokalcı Gderesini taşırmıştır. O civar evlerini su bas- masından korkulmuş, halk heyecan geçirmiştir. Sular henüz çekilmemiş. tir, —— Kefkende Mayin Görüldü Karadenizde Kefken mevkiinde, serseri bir mayin görülmüş, keyfiyet denizcilere tamim edilmiştir. Mayi- uîn imhası için bugün bir b 1ğı_ııüfı'eıe :

Bu sayıdan diğer sayfalar: