b AĞ AD B ğğit " —— “RO O KADIN Tiyatro tenkitlerine, eserin tah. lilinden evvel sanatkârlardan bahsederek başlamak mümkün ol. saydı, hiç şüphesiz, bu tenkidime b_öyle başlardım: Dün akşam Şehir tiyatrosunun dram kısmında verilen A. Bisson'un eserini Türk sanatkâr. ları büyük, pek büyük bir muvaffa. kıyetle oynmadılar, Şimdiye kadar tetkik eylediğim Şehir Tiyatrosu temsillerinde bu de. rece muvaffak olunmuş bir piyes görmedim. O kadar ki, artistlerin kuvveti, piyesi tamamen kavramış, yürütmüş ve mücllifin hedef ittihaz eylediği noktaya, hattâ daha ilerisi. ne bile eriştirmiştir. (La fam X) i vaktile Jan Hading oynardı. Acaba Neyyire Ertuğrul ka. dar muvaffak olur muydu? Dün ak. şam büyük sanatkârımızı gördükten sonra, bunda şüphe eylediğimi açık. ça söyliyeceğim..Hattâ daha ilerisi. ne gideceğim: Neyyire Ertuğrul, bu rolde bütün hemmesleklerinin fev. kindedir, Piece â thöse denilen bu eserde —>mevzu şudur: Zevcini, çocuğunu, yuvasını ter. ketmek hatasını irtikâp eden bir ka. dın, nâdim ve pişman olarak avdet ederse, zevcin onu affetmemesi doğ. ru mudur? Piyesin mevzuundan an.- lhıyoruz ki, doğru değil. Bunu mütel. lif pek kuvvetli bir tarzda ispat e. diyor. Kadın, evden kovulduktan sonra, seneler geçiyor. Sefaletin, da. ha doğrusu, sülliyetin her kademesi. ni yavaş yavaş iniyor ve nihayet iç- kiye, etere, fuhşa, her şeye batıyor, fakat bütün bu levsler, onun analık hissini kirletemiyorlar. Oğlunu dai. ma düşünüyor ve seviyor. O kadar temiz bir ana aşkı ile seviyor ki, o. na dokunulacağını anlar anlamaz, bir dişi kaplan kesiliyor, onun isti. rahatine, mevkiine, şerefine uzan. mak istiyeni öldürüyor. Oğlu büyü. müştür, hbüviyetini saklıyan bu ka- dını hi de ©o müdaf; ede. cektir. Genç avukat, ilk müdafaası için: hazırladığı parlak cümlelerin hepsi. ni bir tarafa bırakarak ismini, cis. mini, hayatını bilmediği bu bedbaht kadını, o kadar heyecan ile müdafaa ediyor ki, heyeti hâkime genç avu- kata, tanımadığı anasını iade ediyor. lar. Fakat bu zavallı artık, kadın de. ğil, ancak nefes alan bir paçavraya dönmüştür. Artık cektiği sefaleti n nutuyor. Çünkü yetişmiş oğlunun o- muzunda hıçkırarak ağlıyabiliyor. Ona, olgum, diyebiliyor. Kadın, ken. dini affetmiyen zevcini affedecek mi? Buna ölüm müsaade etmiyor. Oğlu dışarıda bekliyen babasını ara. mak Üüzere odadan çıktığı zaman, anası ölüyor. Neyyire Ertuğul, dün akşam böy- le öldü. Bu piyesi, tekrar dirilip bu akşam nasıl oynıyabileceğine inanıl. mıyacak kadar tabil bir surette öl. dü. Kendisine bütün iyetimle sanat namına alenen teşekkür ede. rim. ö Rollerin hepsi mühimdir: Ahmet (koca) rolünü yapan Hadi, vazi- fesini o kadar güzel kavramıştı ki, T çektiği hi bütün ben. liğinde yaptığı yeis ve nedameti pek mükemmel bir surette tecessüm et. tirdi. Bilhassa birinci perdede karı, ko. €a arasında geçen kovulma sahnesi, yalnız piyesin değil, Türk sahnesi. nin en büyük muvaffakıyetidir. Mahmut Moralı'ya gelince; her za. man tekrar eylediğim vechile, bütün rollerinde şahsı tamamen silebilen tistlerin pek güçlükle muvaffak ol. dukları bu nokta, Mahmut Moralı i. çin pek tabil bir haldir: (O Kadın) rada Nuri yaşıyor... Necdet Ayral, (Macit) rolünü bihakkın yaşattı. Suavi Tedo'dan sitayişle bahsedi. yorum: En son perdedeki ana, oğul sahnesinin bir tiyatroda geçtiğini u. nutt k kadar l disini imi buldum. Bu genç artiste en güç, en nankör roller tevdi edilebilir. Sana. tindeki — kudsi ateş, — mesleğinin golambaclı güçlüklerini yıkıp, devi. recek kadar kuvvetlidir. Görmen) Ayşe rolünde, her da Mahmut Moralıyı aramıyalım. O. TEHLİKELİ baş İstanbulun en büyük.Z sin d MONMARTRE ALBERT PREJEAN - emsali görülmenşlş büyük muvaffakıyetle devam ediyor. Ayrıca: ÇEMBERLİTAŞ ayni 'da | KADIN da gösterilmekte olan GECELERİ ANNİE VERNAY ÇALINAN TAÇ Bu Çarşamba Matinelerden itibaren her ? si FERAH'da ( Türkçe ) KIZLAR BÜYÜD (DEANNA DURBİN) ÜLER olduğu gibi, pek tabil idi. Görülüyor ki, temsil edilen piye. sin muvaffakıyeti — pek ehemmi. yetsiz olması lâzım gelen — kusur. ları tamamen örtmüştür. Hattâ ©o kadar ki, her tenkidimde tekrar ey- lediğim makyaj hatalarından bile, burada bahsetmeğe kalemim varmı. yor, Ertuğrul Muhsine, verdiği bu edebi ziyafetten dolayı bir daha te. şekkür, Nefi ULUNAY İdare Heyeti Âzaları ve Emniyet Müdürleri Ankara, 26 (TAN Muhabirin. den) — İzmir vilâyeti idare heyeti âzalığına, İstanbul idare heyeti âza- sı İbrahim Mesut Dinçer, İzmir idare heyeti âzalığına, eski Rize valisi Nu- ri Türkkan da açık bulunan Sıvas vilâyeti idare heyeti âzalığına tayin edilmişlerdir Kocaeli emniyet müdürü Faik Ap- rak almakta olduğu maaşla İstanbul emniyet müdürlüğü 6 ıncı şube mü- dürlüğüne, Arapkir kaymakamı E. min Köksal İstanbul emniyet müdür lüğü 4 üncü şube müdürlüğüne, şim- diki müdür Tacettin Ortaç ta Koca- eli emniyet müdürlüğüne, Turguteli kaymakamı Salâhattin Krpçak em- niyet umum müdürlüğünde açık bu. lunan 4 üncü sınıf emniyet müdür. lüğüne tayin olunmustur. I Kari mektupları l Bir Garsonun Şikâyeti mMüşterilerden ıldrışâ;îı yüzde on Ücret, patronlar tarafından kazanç vergisi vesair namlarla kesilmekte; bu yüzde onların ancak yüzde yirmisi garsonlara verilmek- tedir. Garsonlar çalıştıkları müesseseler, de mukayyet oldukları için, kazanç ver- gilerini bizzat kendileri — verebilirler ve neticede de patronların kestiği paralar- dan daha az bir miktarını maliyeye ya- tırırlar. Ankarada garsonların “yüzde on,, Tarı kesilmemektedir. Müşteriler tarafın- dan bırakılan büu yüzde onların hiçbir ke, sinti yapılmadan garsonlara — verilmesini rica ederim. Beyoğlu Bursa seokak No, 14 Mehmet Pişkin . Bir Aydınlının Ricası Aydında İistasyona gelen ve mas, yondan sevkolunan eşya, evvelce üç muh- telif cihetteki üç kapıdan kabul ve ihraç olunurken şimdi bu işler, yalnız Cenup istikametindeki bir kapıya hasredilmiş- tir, Ticari muamelesi gittikçe artan Ay- dında, bu tek kapı usulü zorluğa sebep olmakta, kapı civarının çamur deryası halinde bulunması da, zorluğu arttırmak. tadır. Devlet Demiryolları idaresinin bu- raya parke kaldırım yapmak için verdi- ği kararı bir an evvel tatbik etmesi rica yegâne sanatkârdır. En büyük ar. | PEK SİNEMASINDA S ©O FERAH"'da — N V OEMBERALNAŞ 'öA TARZAN ADASI ARİSTOKRATLAR KUÜRÜ | T (Şaziye g İ BUGÜN HEYECAN - AŞK - İHTİRAS SEVMEK ve SEVİLMEK ARZUSU, HARİKULÂDE BİR MEVZU , ASLA UNUTAMIYACAĞINIZ BİR FİLM N. ARBE T JULES Ü M Baş Rollerdee EN BÜYÜK FRANSIZ ARTİSTİ JEAN GABİN / FİLME İLÂVE OLARAK: T H 'ç B'ER'Rr FOKS DÜNYA HAVADİSLERİ en son muharebe haberleri Bugün saat 1 ve 2.30 daTenzil:tli b>'- matinaleri ETS Yaşamak Zevktir. i İRENE DUNE ve N YUĞLASFAİRBANK JR. e Son dünya haberleri m Yalnız 1 de ve 4.30 da a — GASPARONE $ MARİKA RÖKK Vasi salonunu hef seansda BUGÜN AD ERZ Sinemasında Dünyanın en büyük filmi olan SAMİMİ ANLASMA (İNGİLİZ . FRANSIZ İTİLÂFD Parisin en büyük artistleri bir arada GABY MORLAY — VİCTOR FRANCEN — PİERRE RİCHARD WİLLM Bu filmi görmeyenler ve tekrar görmek istiyenlerin nazarı dikkatine y en güzeli ve en mükemmelidir. Bugün saat 1 ve 2.30 FRED ASTAİRE ve GİNGER ROGERS Bu Hafta $ u MER Sinemasının BÜYÜK DANS Lüks, Aşk, Musiki ve Danslar filmini busün siz de görünüz. Dans kralı ve kraliçesinin şimdiye kadar çevirdikleri bütün filimlerinin İlâveten: EKLER JURNAL son dünya ve harp haberleri baştan başa dolduran — Bir sanat harikasıdır. da tenzilâtlı matineler. Sinema tarihinin ölmez bir eseri —— .OTEL TİYATROLAR olunmaktadır. var sez WYE ŞOLOLE VrEE EMPERYA Polonya - Rus harbinin en ateşli günlerinden mev Parı Türkiye Türkiye Radyosn Ankara Radyi Dalga Uzunluğu 817 m — 9465 Kos. Radyodifüzyon — Postal TAPR 20 B 1648 m. 182 Kes 120 & Cuga_rtc_si, 27. 1. 1940 13.30 Program ve Memleket saat ayı 13.35 Ajans ve Meteoroloji haberli 13.50 Türk Müziği. Çalanlar: Kemal Seyhun, Cevdet Çağla, İzzettin Ökte, Zi tü Bardakoğlu. | — Okuyan: Mefharet Sağnak . 1 — Nikogos . Muhayyer şarkı: ($ mı hacet), 2 — Udi Ahmet - Muhay) şarkı: (Edeli aftı - nazar), 3 — Rah Bey - Şevkefza şarkı: (Ey gül nevbah rı an), 4 — Sadullah Ağa - Şevkefza şi kı: (Açıldı nevbahar). W — Okuyan: Sadi Hoşses: Müntah yeni şarkılar, 1430 Müzik: Riyaseticümhur Bando (Şef: İhsan Künçer), 1 — E. Barat: Ma 2 —E. Waldteufel: Patinörler (V 38 — J. Offent Orfe ceh di peretinin uvertürü, 4 — Francis Por Periler adası (Fantezi - Bale), $ — Fra Liszt: Macar Rapsodisi, No. 14, 15.15 15.30 Müzik: Cazband (Pl.). 18.00 Program ve Memleket saat aya 18.05 Müzik: Radyo caz orkestrası, 18. Konuşma, 18.55 Serbest saat, 1910 Men leket saat ayarı, Ajans ve Meteoroloji hi berleri, 19.80 Türk Müziği: Saz eserlel Çalanlar: Kemençe, Fahire Fersan, Ne Basri Üfler. Tanbur, Refik Fersan. 19.! Türk Müziği. Çalanlar: Vecihe, Fahh Fersan, Refik Fersan. Okuyan: Muzaffı İlkar. 1 — Mehmet Ağa - Zavil ağır st mai: (Bulunmaz bir nevcivansın), 2 - Refik Fersan - Mahur şarkı: (Bir ne; yarat hasta gönül), 3 — İbrahim Ağa Mahur şarkı: (Sabah olsun ben şu yerde gideyim), 4 — 3 üncü Selim , Zâvil ! Semai: (Almış nişanı tiri müjen), 5 « Zâvil saz semaisi, 2010 K (Günün Fi 20.25 Türk Müziği. Çalanlar: Fahtre Fer san, Reşat Erer, Cevdet Kozan, Refik Fer san, H— Okuyan: Melek Tokgöz 1 — Udi Mehmet - Şehnaz şarkı: (Sep hu bulsam sinei safında), 2 — Udi Ah met . Karcığar gsarkı: (Görünce ben se ni), 8 — Bedriye Hoşgör - Muhayyer şar kı: (Güneş doğdu damlara), 4 — Nevres' Muhayyer şarkı: Gün kavuştu). H — Okuyan: Mustafa Çağlar. 1 — Rak*ı - Nihavent şarkı: (Ne ya nan kalbime baktı), 2 — Sel. Pınar « Nt havent şarkı: (Hâlâ yaşıyor), $ — Art Bey- Nihavent şarkı: (Söyle nedir bais zârın), 4 — Faiz Kapancı , Nihavent gar- kı: (Gel güzelim Çamlıcaya), 1 — Arif Bey - Suzinâk şarkı: (Çek: me'elemi), 2 « Suzinâk şarkı:» KDurma: dan aylar geçer), 8 — N. Mehmet - Su. zinâk şarkı: (Vâdeylemiştin ey peri), 4 — Şirketinin milyarlarından azametini... İSA MİRANDA - RAY MİLLAND Kudretinden neşesini alan senenin en büyük filmidir. Bu şaheseri yakında LÂLE SİNEMASINDA göreceksiniz. gea aa F Şehir Tiyatrosu Şehir ti bütün hasılâ olarak PENBE SOKAK 469 TEPEBAŞI “DRAM, KISMINDA Bu akşam 20,30 da O KADIN Halk Opereti Bu Akşam 9 da * ) ZOZO DALMAS8LA KEDİYE PEYNİR te- lâketzedelere tahsis ettiği büyük müsa- meresi S şubat pazartesi akşamı ilk defa YENİ NEŞRİYAT : Elli Türk. Büyüğü Türk büyüklerini resimleri ve hayat. TEŞEKKÜR Sevgfli yavrum Gületin vefatı dolayısi- lıısekcmıumenslmıneıelmvııe— rekse mektup, telefon veya bizzat taziye- larile nefis bir albüm halindi bulundurmak istiyorsanız, Yedi Gün neş- riyatından olarak yeni çıkan “Elli Türk Büyüğü,, adlı eseri almanızı tavsiye ede- riz. Türkün tâ Atiladan bugüne kadar yetiştirdiği bütün büyüklerini bu albüm- de bulabilirsiniz. Her birinin birer tablo teşkil eden resimleri ressam Münif tara- fından yapıl! Baskı fi lâde nefis- tir. Eserin fiyatı 1 liradır. de bul akraba ve la, has. âk şarkı: (Ben gülşeni aşkında nevâsazı suhandım). 21.15 Müzik: Ertuğrul Sosyal tarafındat akördeon soloları. 21.380 Müzik: Küçük orkestra (Şef: Necip Aşkın), 1 — J. Grit Mayıs ihtişamı (Vals), 2 — Beethoven Menüet (Sol Majör), 3 — Williy Koester Hint ninnisi, 4 — J. Grit: Marş, 8 — A- lois Pachernegg: Viyananın cazibesi. 22.15 Memleket saat ayarı, Ajans ha« berleri, Ziraat, Esham - Tahvilât, Kambi- yo . Nukut Borsası (Fiyat), 22.80 Konuş« ma (Ecnebi dillerde (Yalnız Kısa « Dalgâ postasile), 22.80 —Müzik: Cazband; (PL) (Saat 23.00 e kadar yalnız Uzun « Dalga postasile, 23.25 - 23.30 Yarınki program ve kapanış. talığı esnasında candan alâka gösteren sa- yın Prof. Dr. Sedad Tavat, Üsküdar ço- cuk Bakım Evi baş doktoru Sezat Tümay ve Amerikan hastanesi — hemşirelerinden Bayan Tarakciyana bizzat teşekküre de- rin teessürümüz mâni olduğundan minnet ve şükranlarımızı sunmayı kederdide aile- mizce bir borç tanırız, Babası: M. Nurt Çanga Toplantılar, davetler : Darüşşafakanın Çayı Dar hiy tara- fından 3 şubat cumartesi günü akşami Parkotelde bir çay verilecektir. Bu top- lantıda, cemiyetin bütün âzaları hazır bu- lunacaklardır. çok değildir; bunun için bu sözleri bırak ta sen şu giden kotraya bak. Ne güzel gemi görüyor musun? Böyle bir kotra ile ben tâ Akdenize kadar çıkarım. Yıldızların altınla harelediği koyu suların üs. tündeki beyaz yelkenlere uzun uzun baktım. Bu yel. kenler esatiri bir kuşun kanatları gibi denizin üzerine gerilmişlerdi, Tâ içimden gelen bir sesle bağırdım: — Ne güzel! Dayım tarasanın parmaklığına doğru yürüdü. Bütün dikkatile kotrayı seyrediyordu. Fakat gece karanlığında yalnız sıyrılıp akan beyaz gölgelerden başka bir şeyi farketmesine imkân yoktu. — İçindeki kim ise iyi bir denizci. Manevrası mükemmel! Bakınız kıyıya yaklaşıyor. Suadiyeye yanaşacak; hayır, hayır, daha beride - Bostancı ile Suadiye arasındaki açıklıkta durdu. Işte sandala at. layıp sahi'e doğru geliyor. Yanılmamışım, iyi bir de- nizci, kuvvetli kürek çekiyor. Ben yerimden kıpırdamadan hulya dolu gözler. le beyaz kuşa bakıyordum. Beni asıl a!akad_ar eden şey kotranın sahibi değil, bu güzel yelkenli ile ya- pılabilecek gezintilerdi. Dayım bu arzumu anlamış gibi yanıma geldi: — Ne güzel gezerdik değil mi Ayşe? Fakat ne çare ki, böyle bir kotramız yok! Tiem aei K e [Eâg DRECİ L KIZI — A N n Yazan: MUAZZEZ TAHSİN BERKAND halde, fakat keyifli keyifli ıslık çalarak yukarıya çıkınca sofadla yengemle dayımın uzun boylu, kumral saçlı bir misafirle konuştuklarını görünce kıyafetim- den utanarak hemen kaçmak istedim ve onların ar. kalarının kapıya dönük olmasından 'stifade ederek gerisin geriye bir iki adım attım; fakat ayak sesle- rim maalesef duyulmuştu. Uç baş birden bana çev. rildi ve o dakikadâ bağırmamak için kendimi güç tuttum. Karşımda Mennet Bey vardı. Beni görünce o hiç hayret etmeden dost gözlerle yüzume bakıp Dayim, benim böyle hayret içinde olduğum ye- re mıhlanıp kalmamı kıyafetimden utandığıma ham. O gece bu güzel geminin beyaz y züm önünden gitmedi ve zannederim rüyamda bile onunla uğraştım, fakat ertesi sabah onu ltamamile unutmuştüm. Aradan iki gün geçmişti. Bir sabah, çiçekli bas- madan pijamamı giymiş, başıma geniş kenarlı hasır şapkamı geçirmiş, bahçede güllerimle uğraşıyordum. Dayım yukardan seslendi: — Vazolar için de biraz gül kopar Ayşe. — Peki dayı.. Biraz daha işlnâğ;r, yukarıya Çi« ken istediğiniz kadar çiçek getiririm. - Yarım s.'î? sonra, kı.şlumdn içi gül dolu bir se- pegbireıimdehasnsaoh_m.züne:tenyınmnhlr lederek yanıma geldi: — Gel Ayşe, gel çocuğum, yabancı kimse yok. Gül sepetini, şapk üzerine bıraka. rak bir kaç adım ilerledim. Kimse konuşmuyordu. Güya benimle birlikte kapıdan içeriye doğru soğuk bir rüzgâr esmiş gibi hepsinin yüzü karışmıştı. Ba. na gelince, onu böyle aile muhitimde görmek birden bire içimde bir isyna yaratmıştı. O güne kadar yen- No. 9 g AYPİ Saniyede kulağımda başka bir cümle çın. — Gözlerinizi kapamayınız kizım, sizi o vazi- yette birisine benzeterek fena oluyorum. Ben bunu düşünürken dayımın sesini duydum: — Hakkın var dostüm, Ayşe büyüdükçe tipki a. na benziyor. lçimden birdenbire isyana, hiddete, acıya ben- ziyen bir his coştut ve hırçın bir sesle daylima sor. dum: — Kime benziyorum dayı? “O,, dedığınız kim- dir? üç insanın yüzünde dolaşıyordu. Yengem bana ce- vap verecek yerde dalgın dalgın bahçeye bakıyor, misafir dostlaşan gözlerile beni süzüyordu. Dayımın yüzünde, senelerdenberi görmediğim mesut bir he lecan vardı, hattâ bana söz söylerken sesinde hafif bir titreme sezdim. — Ayşecik, bu karşında duran adam, yengenin, annehin ve benim gençlik arkadaşımız Mehmet Bey- dir onu sen de bir dost gibi kabul et. Bir iki saniyedenberi kendi kendime bir karar ver. miştim Onu tarıdığımı belli etmiyecektim, fakat dayımın son sözlerinden sonra bilmiyorum niçin o- nunla aramızda müşterek gizli bir noktanın mevcü. diyeti beni sıktı bunu kendime ve eskı bir aile dos- tu olan ona katş. bir küçüklük saydım. Başka bir şey daha vardı: G benim bunu gizlememi kim o:lir ne gibi bir manaya atfedecek ve beni olduğumdan başka türlü tanıyacaktı. Bunu düşünerek dayımın son sözlerine yarı müstehzi, yarı ciddi bir sesle mu. kabele ettim: — Dayıcığım, beyefendi ile beni biribirimize ta- nıtmakta maalesef biraz geç kaldınız. Tesadüf siz. den evvel bü iş. yaptı. Y le dayım hayretle bize bakarken. ge- Büyüyen gözlerimle bir ona, bir de karşımda karmakarışık bir yüzle duran bu uzun boylu beyaz. lar giyinmiş zumral adama baktım. — Dayı cevap versenize kuzum! Kime benziyo- rum ben? Yengemin sıcak eli omuzlarımda, çtplak kolla. rımda ve saçiarımda dolaştı, buklelerimi düzeltiyor- muş gibi bir dakika boynumda kaldı. — Niçin telâş ediyorsun Ayşe? Yabancıya değil, A in gençliğine benziyorsun. gemle dayıma anlatmadığım o meşhur ot: bil ka. zasını bu vesile ile tekrar ortaya atmak mecburiyeti, bilmiyorum niçin beni titretiyordu. Ortalıktaki durgunluğu uzaklardan - gelen hul- Içimin acısı ve garip isyanı yatıştı. Yengemin ellerini tütarak yavaşça sordum: ç — Bu bey kimdir yenge? Annemi nereden ta. nıyor? Sualim yengeme idi ama gözlerim karşımdak! çirdiğimqufnk otomobil kazasını ve bu vesile ile Mehmet Beyin bana karşı göstermiş olduğu nezaketi kısaca anlattım. Zavallılar, gökten düşen bu habere hayret etmekten kendilerini alamadılar. Hem esxi. miş ve ehemmiyetten düşmüş bir kaza için üzülü- yorlar, hem de Mehmet Beyin benimle meşgul ol. masını minnetle karşilıyorlardı. Halbuki onun bu vakadan uzun uzadıya bahsedilmesine sinirlendiği belli idi. Nihayet sözü kesmek maksadile bana yak- laştı. — Şimdi biribirimizi iyice tanıdık Ayşe Hanım. Beni eski bır aile dostu gibi kabul eder ve siz de be« nimle dost olur musunuz? (Devamı var)