3 Eylül 939 iye TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 100 Kr. * 70 » 1 Sena 8 Ay sAy tAy 200 Kr 1809 . * s0 » için abone iddet sırasiyle 30, 16, 8 Abone bedeli peşindir. irmek 25 kuruştur. için mektuplara 10 kuruşluk Tek Başına Kalan Almanya *.*. 0... SABIR TASI ii DAYANMAZDI! “e... Yazan: Refik Halid 'enderson geldi, gitti. Henderson getirdi, götürdü. Bunları st,, bir şiir san. mayımız; şekil itibariyle, ayrıca ve- zinsiz, kafiyesiz, münasiz olduğu için de pek benzemekle ber değildir; geçirdiğimiz. heye. Henderson Henderson Yazan: M. Zekeriya SERTEL | Ss &nelerdenberi etrafa savurdu»! ğu küfürlerle, zaman zaman | gu veya bu millete yaptığı tehditler» | le, ve bilhassa cihana hâkim olmak hırsını meydana vurmakla bütün dünyanın husumetini kazanan Al manya bugün tek başınadır. Bütün diplomatik faaliyetlerine, bütün tazyiklerine, bütün propagan- dalarına rağmen ne büyük devletler- den birini, ne Balkan devletlerini, ne de Tuna devletleri: kendi lehine kazanabilmiştir. Her an istilâ tehli- kesine maruz olmalarına rağmen Ma- ecaristan ve Yugoslavya bile Alman-| ya ile beraber yürümemiştir. Hattâ dostu, müttefiki, ideoloji ve ihtiras arkadaşı İtalya bile Alman- yanın bu yeni istilâ hareketine işti- rak etmemiştir. Bu suretle Almanya bütün bir me- deni dünyanın ortasında ha elinde tek başına ve yapayalnız kalmıştır. Yalnız bu misal, bütün dünyanın Almanya hakkında verdiği hlikmü göstermeğe kâfidir. Fakat burada İtalyanın müttefiki. ! ne yardım etmek istememesi, ve hei hangi bir harp hareketine iştirak et- memeğe karar vermesi, üzerinde du-| rulması lâzım gelen bir meseledir. | Mussolini niçin Hitleri yarıda bi-| rakmıştır? Bu sualin cevabını araştırmak fay- dasız olmasa gerektir. Ötedenberi Mussolini'nin umumi bir harbe muhalif olduğu rivayet ©- lunur, Hattâ son zamanlarda Hitlere | mütemadiyen sükün tavsiye ettiği,| Danzig için İtalyanın bir harbe sil. rüklenmiyeceğini | bildirdiği söyle- nir. İtalyan kralile İtalyan halkının da bir harbe sürüklenmek İsteme- dikleri şayidir. Acaba Mussolini bundan dolayı mi Hitlerin arkasından gitmemiş, müttefikini bu büyük macerada yal nız birakmiştar.? Bu ihtimal çek zayıftır. Çünkü İtalyanın da hallini istediği birçok dâvalar' vardır. Yarın Hitler de İtal. yaya bu dâvalarını müdafanda yar- dım etmekten istinkâf edebilir, Bu| takdirde İtalyanın bütün müddet tından vazgeçtiğini kabul etmek ieap eder. Senelerdenberi İtalyan mille- tini bu iddialar peşinde sürükleyen Mussolininin birdenbire bütün dâva- | larından vazgeçtiğini zannetmek ha- ta olur. Bizce İtalyanın bu defaki sulhcö- Yane hareketini şu şekilde izah et- mek daha mani olur: Hitler Polonyaya umumi bir har- be girmek niyetile tecavüz etmemiş- tir. Hitlerin hedefi Danzig ve keri- doru işgal ederek bir emrivâki yap- mak ve o vakte kadar harbe girmek- te tereddüt edeceğini zannettiği garp devletlerile mizakereye girişmek- tir. Bu müzakere kapısını da yeni bir tavassut teklifi ile Mussolini açabi- lir. İtalyan Başvekilinin böyle bir tavassut teklifi yapabilmesi için fii- len harbe girmemiş olması lâzım- dır. Bu suretle hem harp korider ve Danzig'e inhisar eden mahalli bir harp olarak kalacak, hem Almanya muradına ermiş olacaktır, Mussoli- hinin Fransaya sulh için tavassut teklifi yaptığı rivayeti de bu İhtima- li kuvvetlendirmektedir. Mussolininin harp hareketine gi- Tişmekten içlinap etmesinin bir sebe- bi de garp devletlerinin kararlarını geciktirmek, ve plânlarını bozmak İstemek olabilir. Çünkü İtalya bilir ki garp devletleri harbe girdikleri Andan itibaren evvelâ İtalyaya hü- canlı haftanm dört cümlede bir hulâsasıdır. Henderson ( havada mekik dokudu, biz yerde dokuz doğurduk. Harp mi? Sulh mü? Hangisi olacaksa olsa da yürek- teki şu iwıl ıvil kıvranma bitse de. diğim dakikalar çoktu. Bazan baş- ka bir şeye daldiğim oluyordu; fakat, çok geçmeden, birdenbire silkiniyordum: # — Aman, diyordum, Henderson- dan me haber? Henderson ne yaptı? Ümitler hep onda idi; gözler şi. mal denizini tepeden aşıp aşıp bir Londrada, bir Berlinde yere ko. nan tayyarede idi. Yıldızlardan ahkâm çıkaran eski mille kâhin, müneccim kesilmiş yüzünü bekliyor, sulhün ku helvası gibi gökten inmesi, zarlanıyorduk Kelebek kanatlı, lepiska saçlı, başında zeytin dalı o güzelim sulh perisinin yerine sırım bedenli kabuğundan . sıyrılmış Hindistan cevizi kafalı, dişlek ve yaşlı” bir diplomat geçmişti; bir Hitlere ko. şuyor, bir. Chamberlain'e başvu. ruyor, eli şemsiyeliyi birakıp eli bayraklıya yetişiyordu; bir tehdit mektubu getiriyor, bir insan da. vetnamesi götürüyordu. Yirminci asır sulh meleğinin kanadı tayya- re idi, Zeytin dalı da şemsiye... Melodram piyeslerde ve Amer. kan filmlerinde bir cinayet"işlen. meden önünü almıya koşan polisi seyrediyor gibi haykırıyorduk: — Yetiş Henderson! LE“ mrü billah ne adin! işitti. ğim, ne de işiteceğimi ak. mdan geçirdiğim bu dili dilime, dini dinime uymaz geçkin diplo. mat, yirmi yâşının aşkıyla sanki mahbubemdi, ismi aklımdan çık. mıyordu. İkide bir tekrarlıyorum, boş kâğıtlara yazıyor, süslüyor, markasını çiziyordum. Tuhafı, a. henkli ve zarif te buluyordum, bir uğurluluk hissediyordum. Çiano'. da bu yoktu. Gebbels te hiç, Gö- ring'te asla! Görüyorsunuz a, âsap bozukluğundan» isimlerden bile mâna çıkarmıya, hayır ummıya veya şer tevehhümüne kalkışmak. lim. Sinir harbinin ilk yaralı düşenlerinden biri, galiba, ben idim. Bekleme azabı, cehennem azabi... Yüreğimin içinde, aç karnına — ———— —— cum edeceklerdir. Hitler Polonyada- ki işini bitirinceye kadar garp dev- letlerini kati bir hareketten alıkoy- mak, İtalyanın çok işine gelir. Bu se- beple, Hitlerin muvafakati ile harbe girme hareketini tehir etmiş olahi- lir. Manmafik hergün yeni bir sürpriz- le karştlaştığımız ve İtalyanın Ci. han Harbindeki hareketini de bi Zimiz için, bu defa da İtalyanın müt- tefikini yarıda bırakması ihtimali ta- mamen gayri varid sa; Yakın hâdiseler bu ihtimallerden hangisinin kuvvetli olduğunu göste- recektir, Bugün muhakkak olan şey, Almanyanın hu büyük badirede ya- payalnız kalışıdır. sinâmeki şerbeti içmiş gibi bir ez. ginlik vardı. Haniya bir salıncak, kolan vururken, son hızıyla aşağı- sırada İnsanın böğründen ılık ılık bir şeyler ka. yar, bir gıcıklayıcı boşalış, çok tüylü bir kadife üzerinden yuvar. 5 duyarsınız, hay diye bağ maktan kendinizi alıkoyamazsınız, hep o halde, o yüreği ağzma geliş vaziyetinde idim, Sanki kalbimin yerinde bir civa yuvarlağı peyda olmuştu; yassılana uzana, bir te. viye hareket halinde sağa sola, ileriye geriye seğirtiyor; yahut İennos içine düşmüş bir pervane gibi muttasıl çırpınıyor, kanat çirpıyordu. Daima bir bayılma başlangıcı ile ayılma sonu ârasin. da dermansızdım. Sinir nöbeti ge- çiren kadın tâbiriyle söyliyeyim: Bütün vücudüm dayak yemiş gibi kırılıyordu! ünnet gününe hazırlanan ço. cuk, imtihan sırası gelmiş İnlebe, sevgilisini gözliyen âşik, borç para almıya giden müflis ne halde ise öyle idim; yüreğim kâh trampet çalıyor, kâh hamam taşı. na düşmüş sabun kalıbı gihi Kayıp gidiyordu; el yordamiyle bulmıya çalışıyordum. Sulh mü? Harp mi? Kimden anlarsın, ki... Bu üzücü, ezici, mantık bozup İz'an körletici halet içinde yap- madıklarımı yapmıya, zevk al. madıklarımı aramıya başlamıştım. Meselâ, tramvayda, yanındakinin gazetesine göz atıyordum; yazıldı. ğı, doldurulduğu yerlerden henüz çıktığım, bütün havadisleri yerin. den öğrendiğimi halde yine ilk say. İalardaki kocaman başlıklardan medet umuyordum. Ankara rad. yosundan bile, havadis boyu her- gün beş dakika kısalıp hemen he. men başlamasiyle bitmesi bir ol. masma rağmen baber bekliyor- dum kim. biliyor. cıların dünya ahvali hakkında kirlerini sormak - arzusuna kap: maklığıma ne buyuruyorsunuz Geçen gün, ikinci kadehte garso. nun barp ve sulh ihtimalleri için ne düşündüğünü öğrenmiye kalkı. şacaktım, kendimi güç za İdarehanede bütün araflarini okuyup her dilden dün. ya radyolarının tercümesini de dinledikten sonra geç vakit eve malümatla yüklü döndüğüm za. man karşıma çikan ümmi kapici bana mühim bir haber veya fi verecek gibi görünüyordu: âd€& ta, suratma “ey, söyle, bildiğin nedir?,, mânasında acsip bir bakışla lımr topla liğimden uta Bekleyiş psil ettim: Man diyeyim; Gökyüzü larına benzemişti. Bir taraftan bu. lat, sağnak, Bunlar askeri hazırlıkları bildiren şimşek ve yıldırım... harp sütunu! Öte taraftan güneş, mavi bir sema, pırılidı yıldızlar. Onlar da siyasi müzakreler sütü. nu! Zaten gazete okuyanlar ve radyo dinliyenler Bir: Oh! Çekiyorlardı line gittiğin Hendersonun Ber öğrenime... Bir — Vah! Diye inliyorlardı, o Avrupadaki seferberlik emirlerini işitince “Ok,, ile “Vah,, arasında bir ka. rarsız hayat, Buna can mi daya nırdı?, Sabır taşı olsa çatla ırdı Dericten bir sabah radyoda, avaz avaza birinin gürlediğini, hopar. Yörün titrediğini duyduk; kızılca kıyamet koptu dedik. Henderso. nun sulh tayyaresi kanadından vurulup düşmüştü; ayni zamanda şemsiye sulh timsali olmak saade- tine de erememişti, Harpl mun susunuz, Akvam Cemi. yeti haber almasın, haber alıp rahatsız olmasın, uykusundan uyanmasın. Şimdi Cenevre sarayında curlar ve perdeler. ini dorlar, Danzig Koridoru hil sessiz, loş ve boştur. İçtima £ Ja sinek uçmuyor, kalemler. de yazı makineleri kutularına gir. miş, çıt Orada öyle: bir sulh, selâmet, huzur hüküm sürü- yor ki zevkine paha biçilemez, misline bugün dünyarlın hiç bir resmi dairesinde rastgelinemez. Her tarafta, bütün cihanın neza. ret, vekâlet, meclis, meşveret bi. nalarında tel lar alınıp nutuklar verilirken, radyolar bağırıp olo- mobiller gelirken, h çalışır, didinir, uğraşır, ter döker ken ve hudutlarda kan dökülür. ken Akvam Sarayında cinler top oynuyor ve periler boy gezdir. yor, Parkında hoş bir sonbahar ol. maktadır; sararmış yapraklar a- beste aheste, büyük bir berrak sulara serpi tında kuğular sakin sakin dolaşi. yor; krizantemler melül melül a. çılıyor ve sulh güvercinleri mer- mer balkonlarda ağız ağıza mu. habbete dalıyor ve tatlı tatlı gu. rulduyoş. Dem çeken bülbülleri Imuyor. sel Bir zamanlar bütün ümitleri ay artık büs- bütün unutulmuştur; ona son mü. racaati Habeş İmparatoru yapmiş. t; Avusturya kale almadı; Çekos- lovakya zahmete lüzum görmedi Kral Zogo hatırına bile geti med ğladığımız bu Aman susalım, mış mışıl uyu. yor Mirasyedi çocuğun uykusu ba- şına sıçramasın! Uyanırsa Polonyanın da büsbü- tün hapı yultuğu gündür. Zira ar. tık hepsini kurtaracak olan Ce- nevre sarayındaki talâkat yarışı değil, zafere davanan kahraman. lar barışıdır. Hitier, 26 İkincikânun 1925 de Polonya için şöyle de miştiz “.- Pek müsait bir zamanda, ta- rihin en büyük hatalarından biri- ni, yani iki komşu millet arasın- da, ananevi husumetin mevcut bu- lunduğu kanaatini tashih ettik!” * 21 Mayıs 1935 de — Bu anlaşma (yani 1934 de yapılan Almanya - Polonya an- laşması) Almanlar tarafından son- suz bir sevinçle mevkii fiile vazo- lunacaktır. Alman milleti, bu an- laşmanın ebedi olmasını temenni eder!” ” * 7 Mart 1936 di “— Nasyonal sosyalist hüküme- tinin, harici siyasetindeki tarzı ha- reketinin, bütün Alman milleti tarafından” lâyıkile anlaşılmasını isterim: Vâkıâ, Polonyanın denize mahreci, Reiche arazisinden geçi- yor. Fakat buna rağmen, biz, 33 milyonluk koskoca bir milletin, Polonya için Söylemişti ? denize çıkmak için istediği y vermekten imtina edemeyiz.” * 20 Şubat 1938 de: “— Milletler arasında, inkâr o- tunamıyacak tarihi haklar ve ha- kikatler mevcuttur, Alman mil ti, 33 milyonluk bir milletin, de nize çıkmak arzusunu yerine ge tirmemeyi bir cinnet sayar, Cemiyeti OAkvamın, Dansi; Avrupa için bir keşmekeş ocağı olarak kullanmaktan vazgeçişin- denberi, Dansig, sulhü tehdit edi. ci mahiyetini tamamen kaybetmis bulunuyor. Polonya, Danzig'deki Almanla- rın hukukunu, Almanlar da, Po- lonyanın hakkını tanıyor. Danzig meselesinin konuşulma- sile başlıyan anlaşma, buzün, iki memleket arasındaki dostane mü- nasebatı zehirliyebilecek bütün ii ortadan kaldırmış bulu muyor.” * 26 Eylül 1938 de: '— On sene müddetle muteber olan bu anlaşma, iki memleket a- rasında bir çarpışma vukubulması ihtimalini katiyen ve tamamen bertaraf etmiştir. Bu anlaşmanm, devamlı bir sulh devresinin baş- Jangıcı olduğundan da eminiz. Biz, birisi diğerini hiçbir zaman izale etmiyecek, edemiyecek olan İkikomşu milletiz. 33 milyon nü- fuslu hür milletin, denize mahreç istemek en tabii hakkıdır. İş, o millete bü hakkı en münasip şekil- de vermenin yolunu — bulmaktan ibaretti: Ve nihayet o yol da bu- Yundu! Bu itibarla, aramızdaki an- laşma, gitgide çok daha şümullü biz mahiyet alacaktır!” * 30 İkincikânun 1939 da: “— Sulhün muhipleri arasında, bu anlaşmanın büyük kıymu hakkında fikir ihtilâfı yoktur. ğer, kıymeti hakikaten çok yük- sek olan bu anlaşmaya bundan beş sene evvel kavuşulmamış olsaydı, Avrupa şu anda kim b de bulunacaktı?” | larından açık şehirleri Harbin Mesuliyetini Yüklenen Tek Adam Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel İvi Başvekili Chamberlain, son söylediği nutukta, Hitle- ri, harbin mesuliyetini yüklenen tek adam sıfatile andı. Tek adamın 0- muzuna yüklendiği mesuliyetin aza- melini gözümüzün önüne getirdiği. miz zaman, bu mesuliyetin yükü ala tında çökmiyecek bir Hergül omuzu tasavvur etmemize imkân yoktur, Umumi Harpte ölen yirmi milyon insanın mesuliyeti derece derece milletlerin omuzuna yüklenmişti. Müverrihler mesulü münakaşa İçin ciltlerle yazılar yazdılar... Fakat ne çıkar, beşeriyet en zinde unsurları nın en güzidelerini, kaybetmedi mi? Tekâmül, katedeceği merhalelerin basamaklarını ters yüzü inerek ge- riye dönmedi mi? İnsanlara mesut bir vatan, ileri bir medeniyet kur- İ mak için yapılan mamüreler bir ha- rabeye dönmedi mi?... Geldiğimiz İ yere bir daha yaklaşabilmek için be- şer ömrünün daha yirmi senesini fe- da etmedik mi? Şimdi ikinci bir harhe girerken; bu harbin ne kadar süreceğini, kaç milyon İnsanın hayatına mal olaca- ğını, mamür şehirlerden kaçının ha- rabeye döneceğini bilemeyiz. Fakat İ Habeş, İspanya, Çin harplerinden aldığımız derslerle bütün insani te- amüllerden, devletler hukuku kai- delerinden uzak bir harbe girdi i biliyoruz. İspanyada tay; rin serseri kurşunlarile paramparça olan, beyinleri kafatas- larından dökülen çocukların, Habeşis tanda zehirli gazlarla vücudü bir etle iskelet kalan zencilerin, Çinde diri diri ateşte yakılan esirlerin kanı da» ha kurumadı. Bugün Polonya sema- boruhalıyan j kurşunlar, bu kurbanların — adedine kim bilir daha ne zengin adetler ilâ- ve edecek. Harbin sonunda harp meydanların. da terkedeceğimiz milyonlarla insa» nın kanı, ülkelere ağaç Yerine diki- lecek mezarlar, âbidelerin, mamüre- lerin yanmış, yıkılmış, dişleri si- rıtmış birer acüze gibi insanlığın yüzüne tüküren korkunç manzarası, bu hesabı mesulünden soran müzta- riplerin feryadı, mesul tek adamı bel ki büyük mesu karanlık dehlizinde gözlerden saklıyacaktır. iyetinin Fakat insanlık tek adamın tahak. kümünden ne zaman kurtulacal Milletlerin tek adamın elinde oyun- cak gibi kırılması, milletlerin şimdi. ye kadar arkasından koştuğu htrri- yet, demokrasi, insanlık gibi düstur- İların tek adamı devirip, halkın mali olacağı güne ne yakla. şacağız? Eğer hu harbin sonunda bu güneşli yola çikacaksak, bu kanı tek adama helâl edelim. zaman Aydın Mahalli İdareler Müfettişliği Aydın (TAN) — Köy odalariyle belediyeleri ve hususi muhasebeleri teftiş salâhiyetini haiz olarak geçen sene ihdas edilen Aydın mahalli ida. reler müfettişliğine, Maliye Vekâleti müfettişlerinden Refet Şahın tayin edilmiş ve gelmiştir. e Ürgüpte Baraj Yapılacak Ürküpten bildiriliyor: Ziraat işlerine ihtiyacını temin et den gelen mühendisler, Mustafapa- şa köyündeki yeni değirmen rında bir bar bit eylemişlerdir. Mühendisler ra. porlarını Nafta Vekâletine verecek« lerdir civa. ŞE Bir Katil Mahküm Oldu Afyon (TAN) — Merkez kıraathane. sinde Fehim isminde bir hamalı öl. düren Ali 10 sene ağır hapse mah- küm olmuştur. mymrdz Ordu Parti Reisliği Ordu (TAN) — C.H. Partisi reis. liğine, doktor Zeki Mesut Sezer se- İcilmiştir.