23.8 -939 Tefrika No. 140 Günün Azılı Üç Komitacısı Arnavutköy Merkez Memuru Bu Namlı Komitacılara Eldeki Kuvvatle Saldırmıya Cesaret Edemiyordu Şu elheti hiç te ilâveye lüzum yok ki, bu iç kafadar, Damat Pa. şeyı tezelden, sıhriyeti ile iftihar ettiği hanedanının geçmiş ve göç” müşlerine kavuşturacak olan vesâr ki de, üzerlerine sepet ve tezgüh- larına yerleştirmişlerdi.. Gözleri yollarda bekliyor, istemedikleri hal de, aksi değil mi? Sürü sürü müş ierilerle karşılaşıp uğraşıyorlardı. Ü“ de © derece kurnaz ha reket ediyorlardı ki, ne &i- var halkında, ne de yol üzerinde nokta bekleyen, devriye gezen po- islerin dikkatlerine bile çarpmı. yor, vaziyetleri hiç kimsede şüp- he uyandırmıyordu. Neye yarar ki, orada karşılarına bir engel çıkar. wıyacak kadar bu İcdailere yarlı. ğmı gösteren talih, öte tarafta Da- mad Feride de yardım ediyordu.. Onu ölüm bekleyen bu yoldan bir türlü geçirmiyordu. Şiddetli helecanlarla geçirdikle- ri günler altıyı bulmuştu. Talih, o gün de Damad Feridi korumuş. tu. Sadık Kaptan, intizar ateşleri ile kızarsn gözlerini Erzincanlı Şa. kirin somurtgan çehresine çevir. miş, inler gibi söylemişti: — Şakir, bugün de geçmedi. Ne yapacağız?.. — Belki geçer, biraz daha bekli. yelim Kaptan. — Bugün bekliyeceğiz. Fakat yarın? — Yerimizi değiştirelim. — Nerede bekliyelim?.. — Yıldız kapısında, uu OLMAZ BK Rİ bU KAŞ kapısından çıkarır. Kahpeleri ko. ruyor işte görmüyor musun?., — Ne yapalım kaptan?.. — Yapacak bir şey var. Sadaret kapısını beklemek. — Neye düşüntlün ye?... — Tehlikeli değil mi Kaptan bu teşebbüs?.. — Kibette, fakat, tehlike var di. ye aldığımız vazifeyi yapmıyacak mıyız? — Yanlış anladın sözümü. Boni düşündüren, işi gördükten sonra tutulmak, vurulmak değil, oralar. da beklerken görülüp tanınmak. tan çekiniyorum. — Haklısın Şakir, hiç şüphesiz &i bizi tarırlar, Bir otomobil ile peşine takılsak, kalabalık bir yer. de ansızın üstüne atılsak nasıl o. Jur dersin?.. — İşte bu olur. Kaptan, Ne va. kit yaparız bu işi?.. İki gün sonra — Ne için yarın değil”. — Otomobil bulmak kolay. Fa. Kat, emhiyetli bir şoför... — Düşünme Şakir, onu da bul. mak mümkün, yetişir ki talih bir kahpelik etmesin. Halbuki talih, Sadık Kaptanın aklından geçirdiği kahpeliği etmiş. ti bile, Rüştüyü Bebekten, Şakiri du Boyacıköyünden ve eski tahar. Tİ memurlarından olduğunu bilen Bebekli “Rftakyos,, adında bir düş man hafiyesini o gün, bunların sı. ralandıkları kayalar mezarliğm. dan geçirmişti, Gözü açık bir adam olan Eftakyos, Rüştünün kâğıt hel. Yacılığına ve hele, hali yakti yo. lunda olduğunu pek iyi bildiği Er- zincanlı Şakirin simitçiliğine bir Münâ verememiş ve hele koz hel. vecilığı yapan tahta sakalının göz. İ lerini hiç beğenememişü. Birden sivri bir bıçak gibi zihnine sap- lanan şüphenin, sızlatıcı tesiri al. tında kalan Bitakyos, ilk rastladığı “tomobile atlamış, soluğunu Arna- Vutköy merkez memuru Hacı Ke- mal Reyin odasında almıştı. Muhatabının naklettiği bu ©s- vârlı hikâye, Hacı Kemal Beye, Said Molla tarafından hünkâra Yapıldığını işittiği ihbarı hatırlat. Biştı. Maiyetinde bulundurulan sarsy sivillerini hemer odasına toplamıştı. Fakat, günün bu üç azı. lı ve namlı komitecisine eldeki kuvvet İle saldırmak cesaretini bir türlü gösterememişti, Telelo. nu açmış, Hademei hassa müd kaymakam Zeki ile karşılaşmuştı. Aldığı haberi biraz da mübalâğa. Jandırarak heyecanli& ardalmıştı. Sonunda da: Gördünüz mü Beyefendi, de. mişti. Mollanın ihbarı tahminimiz gibi tezvir değil, bilâkis acr dir ha. kikat imiş meğer. Şimdi sayi şa- hanede üçünün de ellerini kolları. huzurunuza gönderete- bunların ve bilhassa Sadık Kaptanın çok yirtier ve azılı bir komiteci olduğunu yakinen bil. diğim için elimdeki on swil ile üzerlerine gitmeği mufafık bul madım. En seri bir vasıta ile kulu. muza on kisi daha göndermenizi rica edeceği, Merkez memuru Bey, bu yük- sek sesli mükâlemesine devam ©. de dursun, Arnavutköy merkezi polislerinden Neşet Efendi, Kaya. lar mezarlığına koşmuş, mikâle. menin iştitiği kısımlarını Sadık Kaptanın kulağına koymuştu. Ya. rm saat sonra, belleri çilt taban. calı, cepleri çift bombalı yirmi memurla Kayalar mezarlığını s2. rip araştıran Hacı Kemal Bey, garpışmayı göze aldığı komitecis lerle değil, sesvilerir Toşluklarında cilveleşip cümbüşlenen birçok çift lerle karşilaşmış ve aricek onları ürkütüp korkutmustu em EEE ları, Boyacıköyünde, Said Halim Paşanın akaretlerinde oturan Mı. sırlı Mehmet Zeki Beyin evine sı. dineeişlar, Ertesi gün de Alemde. Ğinü sıvişmiaşlerdı. Büer Sadk Kaptan ile ar. kadaşlarının tasavvurlarını Gönanlı Kâmil adında bir boşbo. Zazdan öğrenen Hacı OKemel, birden büyük bir şöhret kazanmış, adeta günün Şarlok Hölmesi muşfu. Bu suretle kabına sığamı. yacak kadar şımartılan bu zavallı, artık suikast teşebbüsünü hayali, nin yettiği kadar genişletiyor, teşebbislerin adedini yüzlere var. dırıyordu. Fırsattan istifade, mil liyetçidir diyor saldırıyor, ittihat. eidir diyor kaldırıyor, birçok suç. suz vatandaşları durmadan kara. yordu. Eline iyi bir şöhret ve menfaat vesilesi geçmişti. Said Molla bu işe gerçekten şaş. mişiı. Uçurduğu tezvir balonunun tam yerinde ve gününde patlâyıp ortaya hiç yoktan dört başi mamur bir suikast meselesi fırlatması onu da sihayetsiz derecede şimarlmlş, Kayanet dolu göğsünü bayağı ko. bartmıştı. Yalnız hünkârın deği Mediha Sultanın ve hele Damad Paşsmin minnet ve şükranlarını, teveccih ve ihsanlarmı kazanmış. tı. İşte o gün de, yalıda tertip edi. len hususi bir ziyafette, Mediha Sullanın şerefli bir davetlisi ola. rak bulunuyor, büyük bir kürmet görüyordu. Aşırı derecede Ağırla. marn SELBÜLİT HASTALIĞI Sayın okuyucularımızdan Ba- yan Fahirenin ahbaplarından bir bayana sellülit hastalığına tutul. duğunu söylemişler, Bayan Fahi. re de merak etmiş, Tarabyadan gönderdiği mektubunda: — Bu, nasıl hastalıktır, başka- larına da bulaşır mı? Diye soruyor. Eskiden bir bu- laşık hastalığın sözü geçince, yak nız çocukların kulağını çekerler- di, Çocuk olmıyanların da bulaşık hastalığa tutulabilecekleri öğrenil diğindenberi kulak çekmenin fay- da vermiyeceğini herkes biliyor ve hekimlere sormaktan başka ça- re kalmıyor. Fal gerek bu sayın okuyucu muzun, gerek onun gibi merak ©- debilecek başka okuyucularımızın meraklarını teskin için haber ve- reyim ki, bu hastalığın mikroplar. dan ileri geldiğini iddia eden ol. muşsa da, buna sebep olarak yös- terilen mikroplar zâten herkesin karnında her vakit bulunan da siz misafirlerdir. Onun için, bu hastalığın mikroplardan ileri gel- diği doğru olsa bile, başkasından gelebileceğini o merak etmeğe hir sebep yoktur. Zaten sellülit hastalığına sebep mikroplar olduğu da ispat edilmiş hir şey değildir. Bir kere bu has- tahık yüzde doksan kadınlarda lur. Kadın ve erkek ayırdetmiye. yek, herkesin barsuklarına misafir olan mikropların sellülit hastalığı yapmak için bayanlara karsı bu kadar büyük saygısızlık göster. mesi anlaşılamaz. Sonra da, sellülit bayanlara en ziyade kadınlığın sonbahar mev- siminde musallat olur, Bir hasta- uk 6 zamanda meydana çıkınca, önün kadınlık hermonlariyle mü- nasebeti olduğu hatıra gelmek ta. biidir, Şimdiye kadar görlilen sel. Tülit hastalıklarının dörtte üiçün- de de kadınlık yumurtalığında ho- zukluk olduğu anlaşılmıştır... de hormonların o hepsine hükme den ipofiz guddesinde. Asıl sebep, hormon bozukluğu olduğu anlasıldıktan sonra, bu hastalığa tutulan bayanların kar- nında mikroplar bulunması, bazı. larının zaten romatizmalı olutu &hemmiyetsiz kalır. Sözün kısası, bu hastalık baş. kasından bulaşmaz. Ona tutulmak istidadı, tutulanın kendisinde bu- Yunur, İstidadı meydana çıkarmak için, mikrop lizımsa, o mikrop za- ten herkeste vardır. Bunu soran Bayan, hastalığın alâmetlerini, © tabii, öğrenmiştir. O ölâmetleri, epeyce zaman olu- Yor, burada yazmıştım, O zaman okuyamamış olup ta, şimdi adını öğrenince, hastalığın ulâmetlerini merak eden yahut okumuş olsa- Tar da, belki unutmuş olan okuyu. cularımın halırına getireyim: Sellülit hastalığının en mühim alâmeti ağrılardır, derinden gelen içerde bir çıban varmış ta, oradan geliyormuş gibi hissedilen ve çok defa şiddetli ağrı, Kimisinde gös celeyin artar, kimisinde gündüz. Ağrmın şiddetinden bazılarında gre gerilir.. Sinirler: büzü- ür, bunuda rinin tine hamlederler, halbaki Kale bozukluğuna atfetmek daha doğ- radur. Ağrının yeri ensede olur, gö- Züste olur, arkada, kollarda, ba- caklarda ve karında olur, Vücu- dün hemen her tarafında demek. Fakat bereket versin — her ta. rafta birden değil, Ağrının bulun- duğu vere göre, o hastalık daha başka marifetler de gösterir, Ağrının bulunduğu yerde, cilt biraz şişkin olur, arasına su top lanmış gibi. Cilt biraz sertleşir, el sürülünce, hem ağrı artar, hem de cilt kıtır kıtır eder, Bir de el altında bir sıraya tesbih taneleri gibi dizilmiş küçük küçük katılıke Jar hissedilir. Bu hastalık kendi haline bıra- kılsa da — şiddetli ıztıraptan baş. ku — ehemmiyetli bir neticesi 0. lamaz. Ağrılara karşı türlü türlü ilâçlar verirler. Fakat en iyisi, ağ- rı olan yeri ovdurmak, o tesbih tanelerini birer birer ezdirmektir. bunu, zaten, © ağrılara tutulan bayanlar da pek iyi bilirler. ci | TAN i söyl A MM e m e MM MM , 22722222222227332223237333327232322233X8 a Casusluğa Ait Hikâye Serisi © v N v A v 2 V 2 v a Yazan: Arthur Mills - Çeviren: Cevat Şakir y Bececeececcede “ECE — yi Ee sante bâktı. Yediye çey- rek vardı. Artık vakit geç. ti. Bu saatter sonra Klotz'un ona telefon etmesi rmhtemel değildi, canı sıkıldı. Tâ İsviçrede tanıştık. ları gündenberi Klotz onu görmek imkânı mevcut olünea, bu fırsatı hiçbir zsman kaçırmamıştı. Kız, “&caba İsviçredeyker Klo'z'un ne- nin nesi olduğunu bilseydim, ona karşı müamelem değişir mi idi? diye düşündü. İsviçrede hoş bir vakit geçirmişlerdi. Fakat şimdi İngilterede idiler. Herifin de bir espiyon olduğunu öğrenmişti. Ken- di milleti aleyhine çalışan bir es- piyon. İşte bu hakikat hor şeyin rengini değiştiriyordu. Ateşe bir başku kütük altı. Klotz telefon etmediği takdirde o skşamı nasıl geçireceğini düşündü. Bir gece evvel bol bol uyuyarak uy- kusuzluğunu. gidermişti. Bu gece de horul horul uyuyamazdı ya. Ken di kendine «caba hemen yemek ye. yip sinemaya gitsem mi? Yoksa yemeği geç vakte bırakersk, şu Jermin meydanında yeni açılân yes re mi gitsem? Bu 'ki şeyin birini yapmıysrak, bir arkadaşın evine uğrayıp testli tatlı hoş beş mi et- ice düşündü. Fakat ir şeye karar veremedi. Tam o sırada kapı 2013 çalındı, ir hissi kablelvuku ile Klotz- dan bir habor geldiğini an. Jadı. Hemen kunduralarını giyerek kapıya koştu. Kapının önünde elinda bir zarf tutan bir çocuk gördü. Zarfın ü. zerinde kötü ve muntazam bir el vayisfla adımı okudu. Klotz'un e! yazısını hiç görmemişli. “Eğer bu yazıyı Klotz yazmışsa, çok mun- tezam ve metotlu bir sğdam ola * cak,, diye, düşündü. N Çocuk, “cövap verecek misiniz, bekliyeyim mi?,, diye sordu. Favel, “Evet, gel de şu sandal yada otur,, dedi. Klotz mektubun. da şunları yazıyordu: “Mektup yazıyorum çünkü te. lefona varamıyorum, Size altıda telefon edecektim. Fakat elân he- yet halinde toplanmış bulunuyo- ruz. Eğer devlet işleri görüşülür. ken kalkıp da sefarethane telefo- nile güzel hir kızla konuşursam, mutlaka işimden olurum, Yarım saat sonra serbest olacağımı umu- yorum, Aman beni evde bekle de, bana seninle görüşmek fırsatını Tütfet,,, F avel saatine baktı. Neredey. se stat yedi olacaktı. Klotz- un kendisile beraber yemeğe git. mek istediğini kestirdi. Doğrusu, bir erkek telefon edecek diye, ©- Ru sabahtan akşama kadar evde beklemek, bu yaş'na kadar yapmış olduğu şeylerden değildi. Kız he- men yazı masasının buşına keçe. rek, cevabı şöylece verdi: “Hoş bir sürpriz oldu. Sizden bir mektup geleceğini beklemi- yordum, Konferanslar bitince ha- na telefon edin. Ben bu akşam ne yapacağımı henüz kararlastırmış değilim. Aradan yirmi dakika geçmeden telefon çalındı. Saat yedi buçuk- tu. Kulağına ahizeyi yanaştırır, yanaştırmaz. Klolz'un sesini tani- dı. Telefon etmekte kusur ettiği £- çin af diledikten sonra bu akşamı benimle geçirmek can sıkıntısına katlanır mısinız”,, diye sordu. Kız cevap verdi: “— Kabul ediyorum.,. “— O, pek meminun oldum. Eb, yin bakalım, ne yapalım? “— Ne istiyorsunuz? Siz giyine- cek misiniz? Ben dökolte giymek istemiyorum.,, “ —Pek âlâ, ne dersiniz bir si. nemaya gidelim mi? “— Olur. Berkley'deki filmin güzel olduğunu söylüyorlar. Bir Fransız filmini seyredebilir. mi siniz?,, “— Evet fransızca bilirim. Ge- çen sefer yemek yediğimiz yerde size bir ziyafet çekeyim mi?,, '— Mayır, oraya gitmiyelim.,, “— O halde, Ritz'e mi, yokta Berkley'e mi gidelim?,, “ — Bu sonuncusu daha iyi, kem de sinemaya yakın;,, “— Benee de muvafık, Aman pek sikintili bir gün geçirdim. Çünkü, diplomatları idare etmek askerleri idare etmekten çok daha güç.. Her ne İse tam saat sekiz buçukta bu- luşacağız değil mi? Allaha ismar. ladık.,, avel, Berkley'e giliiği za. man, Klolz, onu antrede bekliyordu, Kızm kapıdan girmek- te olduğunu gürünce hemen ona doğru yürüdü ve dedi ki: “Bu akşam sizi görmek & dini kaybetmiştim. Telefon ettiğim sast o kadar geçti ki.., O, cevap verdi: “— Bana telefon edeceğiniz! söy- Ordumuz Dinleniyor İediniz. Ondan dolayı ben de akşa- mi göçirmek üzere bir tertibat al. madım. Çünkü, beni yameğe davet etmenizi muhtemel görüyordum... “ Benim için beklediniz, de- mek?,, “— Beklemek mecburiyetinde - idim. Sizi İngilizleştirme hususun- daki muahedeyi unuluyorsunuz gas Jiba. “ —Münbede! Ha? Şiradi hatır. adım. Pek âlâ, bu akşamdan iti- baren başlayın bakalım. kisi beraber yemek salonuna girdiler. Favel, şurada, kü- şede bir musa tuttum, Hoşunuzs gider mi Mis Wopd?.. diye sordu. Kiz muvalıkat cevabı verdi. Masaya doğru ilerlerken Favel masanın üzerinde, büyük bird met kırmızı karanfil gördü. Öteki masalarda cicek voktu. (Devamı var) Ikinci Hava Hücumu | Denemesi Yapılıyor | (Baştaraı 1 incide) göre şehir harp halinin son günleri. İni geçirmektedir. İ Bu arada hücum edecek tayyare. ler, daha uzakta iken haber verecek vasıtalar çoğaltıldığı gibi şehr? teh- like işaretini verecek canevar düdük- İlerinin sayısı da arttırılmıştır. İ CAlarının halk tarafından daha iyi ( anlaşılabilmesi için bu düdükler üçer dakika fasıla ile ve ayrı syrı tonlarla çalışacaktır. Mısır heyeti reisinin beyanatı Kardeş Mısırın askeri heyeti reisi Tümgeneral Ezzeydi Paşa, aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: “— Manevra hakkında ihtisssla- rımı soruyorsunuz. Mareşal Fevzi Çakmağın yüksek lütufları ve ma. nevra müdürü Orgeneral Fahrettin Alayın gösterdikleri yardun ve de. Milefle kardeş Türk ordusunun mu- nevrasında bulunmakla pek büyük bir şeref ve sevinç duyduk ve çok istifade ettik. Gerek Mareşal hazret- lerine ve gerekse Orgenesale çok min nettarım. Manevranın tertip ve tanzimi çe bilvesile komutanların. harekâtı ida- resi ve gerek subay, gerekse erlerin gösterdikleri inzibat ve talim ve ter- biye kudretini büyük bir hayranlık. la gördük. Hava kuvvetlerinin cesur ve mahirane manevrslarını iftihar ve takdirle seyrettik. Bütün bu gördük- lerimiz ve asri vasıtalarla mücehhez Türk ordusunun yüksek hareket ka- biliyeti ve bütün eihança müsellem olan muharebe kudreti bizde derin bir intiba bıraktı. Bununla müftehi- TİZ, Bundan başka büyük Relsicümhür İsmet İnönünün manevra meydanın. da bilvesile yüksek iltifatlarına maz. har olduk. Bundan duyduğumuz if tihar pek büyüktür. Manevralarımız ve Almanya - Berlin, 22(A Al —bD.N.B. A- jansı İstanbul muhabirinden aldığı aşağıdaki haber! neşretmektedir: Şark! Trakyadaki büyük manevra» ler pazartesi günü bitmiştir. Şimalden ve şimali garbiden taar. Tuz den mavi tarafı kırmızı taraf müttefiki garp devletinin yardımıle #ardetmiye muvaffak olmuştur, Mü. icarrız mavi taraf iki müttefik dey- Jetin müşterek ordusunu temsil edi- yordu ve hedefi de Trakya, İstanbul ve: Boğazlar idi. Muharebeler Edir. ge İle Kırklareli müstahkem mevkil arasında vuku bulmuştur. Türkiye. nin son sistem silâhları, modern fır. kaları, tayyareler ve zırhlı kıtaat bu harbe sokulmuştur. Reisicümhur, nazırların büyük bir kısmı, Mısır askeri keyeti, ecnebi a- taşemiliterler dün seyirci olarak ma- nevrada bulunmuşlardır. 25 Ağustosta Edirnede mansvrala- ra iştirak eden 70 bin kadar asker geçit yapacaktır. Teknik Okulu Müdürlüğünden : İkinci mühendislik kursu 4 . 9 - 939 Pazartesi günü açılacaktır. Bu kursa iştirak.etmek üzere Vekâletçe kendilerine tebliğat yapılan Fen memurlarinın: 1) Nüfus hüviyet cüzdanı 2) Üç adet 4,5x6 eb'adında Viktorya sistemi fotoğraf. 3) Fen memuru diploma numarası. İle 2 - 9 - 939 Cumartesi günü sayt 13 o kadar okul müdürlüğüne müracaatları lüzumu ilân olunur, “6567)