Türk Safosunun Hayatı Safonun Ektiği Tohum TEFRİKA No. 109 Padişah, Güzelce Mahmut Paşanın Katli İçin Kapıcılar Kâhyası Kasım Ağaya Emir Verdi Bu ağır telkin üzerine hünkâr, sadrazam Yemişçi Hasana bir hat- ta şerif yazdı. Kaymakam Mah. mut paşa tarafından yapılan tek. hifi anlattı ve “Düşüncen nedir, zorbalar yine harekete (geçerler mi, geçtikleri takdirde ellerinden bir şey gelir mi, hemen bildire. sin,, dedi. Yemişçinin verdiği ce. vap, Osmanlı tarihinde eşi az gö- rünen vesikalardan olup şu tarz. dadır: Mahmut paşanın telhisine şöy- le bir derkenar gerektir. Vezi. rimden sudur eyliyen cümle u- mur, benim marifetimledir. Cür. mü zuhur ederse ben hakkından gelebilirim. Benimle vezirim ara. sina kul niçin müdahâle eder? Karıştıklarma rızayı hümeyunum. yoktur. “Bu hattı şerif gönderildikten sonra, kapıcılar kâhyası kullarına dahi hemen fermanı hümayun sâ. dır olmak gerektir ki, bu gete va. rıp — bilâ mehlin “Müblet ve. rilmeksizin,, — Mahmut paşanın hakkından gele, fitneyi. defeyli. ye, > “Eğer bu demlu sipah ile mu- kabele bence mümkü: sual buyurulur ise, İasını bu bendeleri kendume tah. vil eylemişimdir. Asla endişeye mahal yoktur. Ferman, padişahım elendimindi, ve Ss fonun € retle yeşermiş, yö Böahsul vermek çağına — hız. la — ermiş bulunuyordu. Padi- şah, sipahilerden çekineyim der. tohum, bus. filizlenmiş la da iktifa etmedi, tavsiyelerini © tamamiyle yerine getirmek için, kapıcılar kâhyası Kasım ağayı çağırtarak şu emri verdi: — Gün batıp ta ortalıktan ela. yak çekilmeğe başlayınca, Güzel. ce Mahmut paşanın konağına var, hakkından gel!.. Ve bu sırada sadrazama hulüs çakmak, yahut cemile göstermek ihtiyacını duyduğundan kaymaka. min telbisiyle mahut fetvaları Kasıma verdi. — Bunları, dedi, kârını tamamladıktan san paşaya ver! Siyaset âleminde ancak ferdi ve zümrevi menfaatlerin düşünü. lüp vazife, bakseverlik, mesuliyet endişesi gibi mefhumlara ve mev. zulara kıymet verilmediğini gös- teren parlak bir misal olduğu için kaydediyoruz: Kaymakam Mah - mut paşayı öldürmeğe memur ©. dilen Kasım ağa, kazaskerlerden Ebül Meyamin Mustafa efenhdiden ders okumuştu. Padişahın verdiği #etvalardan birinin altında onun imzasını görünce, sadrazamın ho. casina hiddetlenip, bir fenahkta bulunmasını önlemek İstedi, o im- zayı ortadan kaldırdı. Bu, yaman bir cüretti, Çünkü padişahın bir sırası düşünce, sadrazama bu ka. zaskerin O fetvasındah da bâhset. mesi müuhtemeldi, Fakat kapıcılar sı o ihtimale kiymet Yemişçinin Mahmudun sonra İla. yerek ve yalnız hocasını muhalif rüzgürlardan korumayı düşünerek bu sahtekârliğı yapıyor, bir vesi. kayı imha ediyordu. İadıği hattın neler ihtiva ettiğini anlar anlamaz köpürmüşlerdi, da! ga dalga harekete geçmişlerdi ğız dolusu küfürler savurarak, 80. kaklara yayılmışlardı. o Hüseyin kalfayla arkadaşları, saraya ver » dikleri ültimatomda şöyle diyor. lardı: “Padişah fetva ile amelet. meyip Hasan paşayı himaye eyle. di. O halde biz kendi işimizi ken- dimiz gö iz. o Fetva hükmünü yerine getiririz, Hasan paşayı yer. yüzünden kaldırırız!,, Atmeydanı yine mahşer halin. deydi. Miğferli, tolgalı, pos bıyık. M sipahiler, gebelerine sarılarak, ve yataganlarına yaslanarak, © geniş sabayı duldurmuşlardı. Bo. yuna hömordaniyorlar, boyuna Yakıp yıkmaktan, kesip parçala. maktan dem vuruyorlardı. Elebaşılar, her biri bir kale kuv. veti hissettiren bu bahadır, fakat gafil insanları tek bir İşaretle a- teşe, suya ve uçuruma sevkede. ceklerine emin olduklarından o homurtulara ilgi göstermiyorlar. dı, bir köşeye çekilip vaziyeti rrü. nakaşa ediyorlardı, Hüseyin kal, fa, bu mecliste de dimağ rolü öy- Buyordu, öbürlerini kendi düşün- celerine rTâmetmekte güçlük çeki. yordü. Zaten düşünülen biricik nokta, yeniçerilerin sadrazamı il. tizam edip etmiyeceğinden İba. retti, Ocaktan kendilerine hiç bir şey hissettirilmediği ve ocaklınn öibüne atnnden harekata Jac ise imkân bulunmadığı için, Hü. seyin kalfa ortada endişeye de. ğer bir iş görmüyordu. Bu sebeple konuşma çabuk bit. ti, sadrazamın, misafir suretiyle ken, yeniçerileri gazaba getirmek vaziyetine düşeceğini anladığın - dan ve bu vazi; ise her tehli. keden korkunç bulduğundan ister İstemez son sözü söylemek, son adımı atmak ıztırarında kaldı; a. masının ve vezirinin öğütlerine v. yup kaymakam ( Mahmut paşayı bir hatla azarladı, o “Sipabilerin böyle işlere karışmasına müsânde edemem, vezirimden de memnu: num,, dedi! Anasının tâbirince mert dav. Tanmak istiyen hünkâr, bu kadar. mut hakkı halı davrandığı na gittiği vakit, şu uçmuş buldu, ne şaklana şahl tanbul sokakları, lemişti: Bu vaziyet. n, beklemekten buşka yapılacak bir şey Ahat, ısrar elmeğe niyetlendi: Fakat Pitilin bu sonuncu sözleri, onu bu niyetinden vaz geçir. di: Kendisinde, döktörün talimatına muhalif day. ranmak salâhiyetini bulamadı ve sustu: , grâmöfona, bir gazel daha koydu: Yuvar. lediklari kedehlerin sayısı kdbardığı için, müşteri. ler de çakır keyif olmuşlardı: Onlar, kahkâhaları, zavallı Zehra, feryatları basıyordu. Ve gazel kah. kahalara, kahkahalar feryatlara, feryatlar küfürle- re karışiyor, bir curetmadir gidiyordu. Bereket ki, meyhanenin kapanma saati yaklaşır. ken, doktor Memduh Şerif uğradı: Bu ziyaret her. kesten faxla Benli Melâhati sevindirmişti: Nere. deyse doktorun boynuna sarılacak, boyalı dudak. larla onur buruşuk yüzünü şapır şupur öpecekti. Doktör meyhaneden, etrafına bakmadan geçti ve kendisine yol gösteren Melâhatin peşi sira, tavan 4. rasına çikan merdiveni tırmanmıya başladı: Fitil de arkalarındaydı. Ayak seslerini duyan biçare Ça. kır, haykırmamak için dilini ısırıyor, olanca gayre, tini hareryordu: Zira, o, bu saatte doktoruh gelece. ğini hiç ummadığı için, yanma çıkanın kocasi oL duğunu sanıyor, ve o actların üstüne, bir kötek ye. mekten korkuyordu: Fakat, gayretleri boşuna gitti, Kendisini tutamadı. Ve o zaman ağzından çıkan feryat, eskilerinden daha ürpertici oldu. Doktor, Çakıri musyene ettikten sohrâ, inal, ' : Melâhatin döktüğü suyla ellerini yıkarken, dü. şünceliydi: Kaşları da çatılmıştı. Ellerini, Fitilin uzattığı tetaiz havluya ağır öğır kuruladı. Sonra, Kadriyi bir çağırdı. Ona alçak sesle bir çok şeyler söyledi. Sonra, kendilerini biraz ileride bek» liyen Melöhüte de hitap ederek: Eğer, dedi, gece lâzım olursam, sakin gelip aşağıya Bu tenbihte da bulundrkte— *w»., sokağa mk. asım ağanın, Güzelce tahmin olynabi - lir. Çünkü kafasını kopdmak & zere o dalavereci vezirin konağı. elini kolunu sallıyarak döndü. Fakat Safonun uyandırdığı fit. velveleler bürüyordu. Güzelce Mahmuda hünkiârin yol - Rİ a kaim 2 1 a içine sığındığı Ayşe sultan sara- yında basılarak yokedilmesi karar altına alındı ve o korkunç kalaba. lik yerinden oynamış dalgalı bir deniz gibi caddelere döküldü. Ö. lüm haykıran bu deniz, kimsenin burnunu kanatmadan ve bir ka- pı devirmeden aktı, aktı, Yemişçi. nin sığınağına ulaştı. ayret!.. Sipahilerin gazaplı H yarım bir bakışı önünde, saray kapıları ardına kadar açı. irken, padişahlar o zümrenin em. Mah. mda da müsama. kafesi boş ve ku. hünkürin yanına ma yürüyor, İs. yine korkunç Sipahiler, TAN i BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 12346678910 BUGÜNKÜ BULMACA 123 49561869 10 Soldan sağa; 1 — Bir meyve © Bir meyve, 2 — Paydos g Büyükler, Bir sali harf Ahret Beyti © Köpek miryolu © Bir 2: 7 — Mensup (9 Valide, 8 — Politika g Benzer, ikbal © Bir zamir g Böslemek, 10 — Bir harf © Bsba değil g Para yerine geçer, Yukardan aşağı 1 — Müstesis, bir isim © Çizi, 2 — Bir deniz © Söz vermek; 3 — Eyüibte bir semt g Fena değil, 4 — Bir edat © Vasat Bir hart, 8 — Bir sesli hart © Kızartmağı ya- rar g Müntehi, 6 — Bir nota © Mah © Bir sesli harf, 7 -- Bir yeşillik g İstikbal, 8 — irak © Bir sayı © Tok değil, 9 — Doktorluğu mahsus © Sevinç, sa“ taret, 10 Zaman, vade Bir hayv: rine boyun öğip, her istönilen şe — İşman oldular ker bir kale gibi — hatbe hazirlan - mıştı. Deniz, © tuğyan ve isyan denizi, bu umulmaz vaziyet önün. de ilkin kabardı, köpürdü, kükre. *İkağı basında, yaya kaldırımı olanlardan çoğu, den, orta Böyle olduğu halde, saşka yerlerdeki ortumelktoolerde okuyun Zarali talebenin adedi 150 den füzlâdir. Bu du Zara ortamekten İsiddetini göstermeğe #aridir, if Veleiletinin « bekleniyo: Sıvas ep ihtiyacır büç ve aşılması için lâzim o gelen te ebbüslerde bulunacağını söylemiştir. Bu ortameklep açılırın Zaralılar Ma - «rif Vekâlsine minnetlar kalaca i . Yeni yapılan yol bozuldu valisi asia caddenin bundan bir kaç ay evvel 3 kısımları daha şimdiden bozulmağa baş lamıştır. Her öğle üzeri sulanan coddede küçük küçük gölelikter hasıl olmaktadır. Yolun bozulmuması içiri in ev» vel tahtelerz tesisatın enaslı #urette tamiri için müplm bir hafriyal yapıldığı malün- dur, Dün sabah win Himayeletta s0 - yalan yerde bir kaç smelenin yolu bozup beton- ları kırmağa çalıştıkları görülmüştür. Şu hale nazaran Caddenin deha bir ta- rafı bitmeden diğer tarafı hozulmağı baş- mamıştır. Bir İşl yapmadan evvel sonunu| düsünsek ve ona göre tedbir alsak olmar) Şakir Sungar . Açık muhabere Gilifkede Salih Atalay Sura? OKUYUCU MEKTUPLARI Zaralılar Orta Mektep Istiyorlar Belediye Reisi Faik Özturan, bir orts-| mektep 5 k olursa, binanın beş yillik kirasını şahsan ödemeyi vead eylemiştir. Zaralıların da örtameklep için İ zastmle Ünteersite arada Türk Ha- spar idlübünün ma * yazı İki gün evvel Sizin yaz miyetleri haklarda bü Sütunlar diğirızdan İn imtisnr etmissir prufassaldır isalasef gilr neşretmiyoruz, ba iti- 4 artinuzu yerine © getiremediğim mütsossiriz. Alâksmıza ve gazetemize hak- kındaki tovcecühünüre teşekkür ederiz. » Kozanda hastane ihtıyacı Kazamızla Kadirli, Yeke ve Salmbeyli kazalarının umumi müfumi 104 bini aş- mükta ve bunların ekseriyetini de fakirler teşkil etmekte olduğu halde sıhhat mokta- sından müracaat edebilecekleri yegâne müessese, burudaki on beş yataklı ve bir doktorlu hastahanedir, Bunun ihtiyaca ki- fsyek elmediği: görülmekte, yataklar do - tunca müracaat edenler geriye çevrilmek tedir. Hükümelin bu has yatak ve bir doktor dahi bin nüfusu sevindiracek bir iyilik alsdak- tr, Toplantılar, davetler : Üniversitede Lozan Günü Lozan günü 340 da me- salonunda duğu, gibi günü saat konferazis Her yıl temmuz. pezal tesit eâllecektir Program şudur. Açış Rektör Prot, Cemil Bilsel, Doçent Yavuz Abadan , Talebeden Meserret SüÜküt, — Türkkuşu: be de Xabul e- e cemiyeti mürsesati- ran Doğu Biçki Yurdu Sergisi di, sonra sessizlendi. Çünkü saray, oruzla veya pala dârbesiyle yıkı. lacak yapılardan değildi. Çok sağ. lam bir binaydı. Deniz, hayret ve hiddet ifade e. den mânslı bir sükün içinde sekiz on dakika geçirdi ve rizate baş- ladı, Şarkın, Garbin en ünlü or. duları önünde geri çekilmeyi ha. tırlamıyan sipahiler, Yemişçi Ha. sanın sarayı önünden çekiliyorlar. dı. “Bundan, bu ricatten, şüphe | yok ki, ıztırap ve hicap duyuyor. | lardı, IDevamı var) | TEFRİKA No. 34 mek üzere tekrer meyhaneden geçerken, şepkesi. nin kenarına parmağının ucuyla dokundu: Bu su. retle de, orada oturanları selâmlamış oldu. Doktor geçerken, Mürüvvet, tezgâhın arkasında bardak kurulamaxla meşguldü: Memduh Şerif onu görme. mezlikten gelmişti, Zehra yukarıda hâlâ bağırıyordü: Fitile onun feryatları, bir daha kesilmiyecek gibi geliyordu: “— Yahu, dedi, doktorsa, o da geldi. Bu kariya ne oluyor örtik? Mahalleyi sabaha kadar uyulana- müğa yemin mi etti yoksa ? Halbuki Zehrânın sancıları, dayanılamıyacak da. recede müthişti, Fakat, bu sancılar, doğum ânını bir türlü getirmiyordu. OSancilar dinince, Çakır, büyük bir kavgadan çıkmış gibi yorgun düşüyor, uçmuş benzi ve hareketsiz vücudiyle, yatağının içinde, tıpkı bir ceset gibi kalıyordu. Sonra sancı. İar tekrar başlıyordu. Ve o zaman, Çakir, o kadar kıvranıyordu ki, gövdesi âdeta insan şeklinden çi. kiyordu: Vücudiyle birlikte, yüzü de çarpılıyor, kasılıyor, tanınamıyacak kadar başkalaşıyordu. Zavallı kadın, yataktaki vaziyetini değiştirmek. le raheta kavuşacağım umuyordu: Fakat onun va. ini değiştirmesiyle sancılar değişmiyor, bilâ. İs, daha beterleşerek, onu eziyordu. Ne geçen zamandan, ne bulunduğu yerrlen, ne de gördüğü insanlardan haberi vardı. Gece midir, gündü: müdür? o Bilmiyordu. Zaten bunu merek edecek halde de değildi. Pek seyrek fasılalarla, sancının kesiliverdiği de oluyordu. O sıraları bir fırsat sayan Çakır Zehra, gözlerini açıyor, hemen karnına bakıyor, ve elleri. Je karnını yoklıyarak, günlerdenberi kımıldanışla. rını hissettiği yavrusunun hâlâ orada olüp olmadı. ğını anlamıya çalımyordu, Karnı, âdeta patlıyacek gibi sişmişti, Fakat buna rağmen, Çakıtın şüphesi vardı: “— Ya cocuk öldüyse?,, Diye düşünüyordu, Ve bu düşüne onu, kıvrana kıvrana çektiği sancılar. dan bile fazla sarsıyordu: Zira ne zamandır, yav. rusunun kımıldanışlarını hissetmemişti: “— Ah, diyordu, ne olur, bir kerecik kımıldan. Eğer yavrusu biraz kımıldasaydı, çektiği sancıla. ra o kadar aldırmıyacaktı: Zira o takdirde, sarci- larını henüz doğmamış bulunan yavrusiyle paylaş. mış gibi olasektı ve bu teselli, acılarını azaltmıya yetecekti. Çakır, bü doğum sancılarını dört gözle bekle. mişti, Fakat, bu sancılar, şimdi onu üdeta korku. tuyerdu: Yavrusunu doğuramamaktan, veya doğu. rup ta, görememekten o ürküyordu: Zira sanerlar, Eyüp Doğu biçki ve dikiş yurdu sergist dün Başmuallim Hikmet Yöntem'in kisa bir nutkiyle açılmıştır. Açılma töreninden sonra sergi gezilmiş ve davetliler izaz edilerek merasime nihâyet verilmiştir. Bu resimde yurdun bü seneki mezunları görülmektedir. mü düşündürecek kadar müthişti: Sıkıntı. dan, alçak tavan, bağrına abanıyor gibi oluyordu. Arasıra, yardımcısızlığın, kimsesizliğin acsiyi “— Imdat!,, Diye haykırmak ihtiyacını duyu. yordu. Fakat kupkuru kesilmiş damağına, bir zım- para kâğıdı sertliğiyle yapışmış bulunan dili, söz teşkil edebilecek sesler çıkarabilmesine imkân bi. rakmıyordu; Zehra sadece, boğazlanan bir hayvan gibi haykırabiliyordu. O haykırdıkça, Fitil küplere biniyor, tavan arasına çıkmak, ve onu syaklarının altına alarak gebertinceye kadar dövmek ihtiyacı. nı zorla yeniyordu, Fitilden korkusundan, Melâhat te, Zehranın ya- nında çıkamıyordu. Bir aralık, kaşla göz arasında gözden kaybolup, Çakıra bir fincan sıcak çay gö- türdü. Fakat, çayı, Zehranın Yatağının yanındaki sandalyenin üzerine birakip, hemen aşağıya dön- mek istedi - Çıkmağa hazırlanırken, Çakıri teseili etmek lüzumunu duyarak: “ — Uzülme., Dedi, bu sancılar çok sürmez... Ya- rın sabaha bır şeyciğin kalmıyacaktır!, Fakat birden, yatağından uzanan ve Melâhatin eteklerine sarılan Çakır, kadının çıkıp gitmesine mâni olmak İstedi: Kendisini arıyan bu yegâne in. sanı (okâçırmaktanve tekrar yalnız kalmaktan korktuğu belliydi: Tuttuğu eteğe iki eliyle sımsıkı sarılarax yalvardı: “— Gitme. Beni yalnız bırakma... bir parçacık otur!, Sonra, yaptığı şiddetli hareket yüzünden birden bire bastıran bir sancının acısiyle haykırdı Bu fer. yat, o kadar tüyler ürperticiydi ki, Melâhatin kal. bi heyecanla çarpmıya başladı. Ve diplerine ter basan #acları dikenleşti, Bu korkuyla sşağı İnen deliğe doğru fırladı: Kendisini Zehradan koparmağa çabalarken, az ki sın etekliği yırtılacak. ve biçare kadının. ellerinde kalacaktı; Merdivenleri düşercesine indi, Ve mey. haneye girerken, yukarıya çıktığına pişman olarak, penis bir nefer aldı. (Devamı var) Ne olursun,