14 Temmuz 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

14 Temmuz 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 114.7-939 —— 14 Temmuz 959 ] ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr. © 1 Sene P 2800 Krr. ze6. «© 6Ay # 1500 ” Ği ö 400 " F SAy Ş 800 150 ,” 1 AY 300 * Milletlerarası posta ittihadına dahil olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9, 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 — kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Şehirdeki İnşaatı Tanzim Lâzım ehirdeki inşaatı tanzim eden Ş bir mülkiyet kanunu, bir de inşaat talimatnamesidir. Her vatan- daş, mülkiyet hakkını kullanmakta serbest olduğu için, arsası üzerine servetine, kabiliyetine, zevkine göre bir bina inşa eder. Yeter ki bu bina inşaat talimatnamesine uygun ol- sun, İnşaata izin veren belediye imar şubesinin rehberi bu talimat- nımedlx Bu talimatnameye muhalif dıkça imar müdüriyeti vatanda. şın tasarruf hakkını tahdit edemez. İlk bakışta doğru görünen bu ai ipte doğın ticeleri görmek istiy bulun nasıl yeni İnşaat yüzünden yer 3er çırkînleş. tiğine, asının ına hava — menfezlerinin tıkandığına dikkat ediniz: Taksim ve Ayaspaşa bu mantığın eseridir. Sahil boyları- mızda yükselen tek tük çirkin apar- tımanlar bu sistemin mahsulüdür. Yatandaşın tasarruf hakkına hür- met edilir. Fakat vatandaş ta şehrin güzelliğine, imar plân ve progra- mina, belediyenin lüzum gösterece- ği şartlara riayet ve hürmete mec- burdur. Belediye vatandaşın tasar. ruf hakkından evvel şehrin güzelli- ğini göz önünde bulundurmıya mec- burdur. Böyle olduğu içindir ki be- fediyeye istimlâk hakkı ve İnşaata muayyen şartlar dahilinde müsaade vermek hakkı verilmiştir. “ Şimdi belediye yüz binlerce lira sarfederek bir imar plânı vücude getiriyor. Bu plânın ana hatları ta- ayyün etmiştir. Şimdilik bu ana hat- lara uymıyan inşaata müsaade edil. memek lâzımdır. Fakat bu da kâfi değildir. Bu ana plâna merbut tat- bik plânları yapılacaktir. İnşaata verilecek şekil ve istikameti asıl bu tatbik plânları tesbit edecektir. Me- selâ ana plânda Eminönünde şu ge- nişlikte bir meydan açılacağı görü- lür, Fakat bu meydanın şekli, mey- dana bakan binaların boyu, hacmi, tarzı tatbik plânı ile anlaşılacaktır. Şu halde ana plânla tatbik plân.- Jarı arasında geçecek devre içinde ne yapacağız? Faraza biliyoruz ki a- na plânda Eminönünden Ayasofyaya uzanan geniş bir cadde vardır. Fakat bu caddenin üzerindeki binaların şekli ve tarzı hakkında henüz bir fi. kir sahibi değiliz. Bizim bu cehli. mizden istifade eden bir müessese geliyor, tam bu yolun üzerinde, bel- ki tatbik plânında tesbit edilecek şekle tamamen muhalif bir bina in- şasına teşebbüs ediyor. Elinde tatbik plânı olmadığı için belediye de bu inşaata mâni olamıyor. O vakit ne o. Jacak? Tatbik plânları taayyün edin- ciye kadar yapılacak aykırı inşaat yüzünden hem şehir ve plân bozula- cak, hem de belediye yarın bu bina. Yarı yüksek fiatlar ödiyerek istim- Jâke mecbur olacaktır. Bunu bir misalle aydınlatmak ta mümkündür. Prost ana plânda Sul- tanahmetten Beyazıda uzanan Di- vanyolunu genişletiyor. Maksadı yol üzerinde bulunan Sultan Mahmut türbesi, Köprülü türbesi, Dikilitaş, cami, sebil gibi âbideleri meydana çıkarmaktır. Bu bakımdan belki ya- rın bu yol üzerinde bulunup ta bu eserleri kapıyan yüksek binalar sö- külüp atılacaktır, fakat bugün biz buradaki boş arsalar üzerine hâlâ a- partıman inşasına müsaade ediyo- ruz. Onun için bizce belediye, ana plâ- na bağlı tatbik plânları yapılıncıya kadar inşaatı kontrol edecek bir he- yet vücudo getirmelidir. Bu mümkün olmazsa tatbik plânı ile meşgul ola- cak mifteh ların fikirleri al dıkçasi VERE VERÖEERA lidir. ——— ni gazetenin bu beyanat ve mesaı dolayısıle ne;reHıgı iİYE ve HESİ v SULH CE Yazan: - Daily Telegraph urkıye Cümhurreisi Ge- neral İsmet İnönünün Ingılız milletine bildirilme- sini bizden istediği şahsi se- lâm mesajını bugünkü sayı- mızda büyük bir haz ve hoş- nutlukla neşrediyoruz. Ge- neral İsmet İnönü, hususi muhabirimize beyanetta bu- lunmakla, selefleri Kemal A- tatürk gibi matbuata karşı ihtiyar ettiği ihtiyat kaydini kırmıştır. Fakat bu ihtiyat kaydinden ayrılışın bugün Türk ve İngiliz milletlerini bağlıyan samimi dostluğu takviye edeceğine emin bu- lunuyoruz. Türkiye ile Bü- yük Britanya sulhü idame hususunda — menfaatlerinin tetabuku ile birleşmişlerdir. Bu da, Türkiye Cümhurreisinin dediği gibi, iki devletin bir safta durmalarını mütekabil menfaatle- rinin icabı yapmıştır. Sonra iki millet, bundan başka ancak menfa atlerinin tetabukuna nisbetle ikinci derecede kalabilecek ve münase- betlerinin samimiyetini takviye e. decek bir âmil olan mütekabil te- mayülleriyle bağlanmış bulunu- yorlar. Memleketinde haiz olduğu yüksek otorite ile konuşan Gene. ral İsmet İnönü, İngilterenin Tür-ı kiyede taahhütlerini ifaya azmet- mjş en sadık müttefiki bulacağını temin ediyor. Türkiyenin İngilte- re tarafından müsavi sadakat ve SA yYOL AM KATNŞILAMÜLARIMI ilde veye lüzum görmeyiz. C oğrafi —mevkiiyle beraber milletin muharip ruhu ve Balkanlardaki büyük — nüfuzu Türkiyeyi sulh cephesinde temel- taşı yapmaktadır. Onun İngiltere ile ittifakının sulh emellerini yal. nız Akdenizde değil, umumiyetle Avrupada esaslı bir surette takvi- ye ettiği münakaşa edilemez. Bir iki hafta evvel Fransa ile R Wiulle Şerimiz inönü; yapılan ve uzun bir zamandanbe: ri ihtilâf kaynağı olan Hatay me- selesinin de dostane bir şekilde halli ile kuvvetlenen muvazi itti- fak daha az kıymetli ve ehemmi- yetli değildi. Türkiyenin Rusya « ile ve komşu Balkan devletlerile en mükemmel — münasebetlerde bulunması mesut bir hâdise teşkil eder. Onun İngiltere ve Fransa ile yaptığı paktların, yalnız Akdeniz- TAN Birkaç gün önce, Milli Şef İsmet İnönünün, Daily Telegraph gazetesinin muhabirine vuku bulan beyanatını ve İngiliz milletinehitaben mesajını neşretmiştik. Bu yazı, ay- .. çocükları ile- beraber de harbe sebebiyet verecek bir te- cavüz vukuunda mütekabil yar- dım hedefini takip etmekle kalmı- yarak Balkanlarda emniyeti sağ- lamlamayı istihdaf etmesi de ayrı bir ehemmiyeti haizdir. Türk dip- lomasisi, bu ikinci hedefi ilerlet. mek için son haftalar zarfında ba- zı Balkan devletleriyle diğer Bal- kan devletleri arasındaki ihtilâfla. rı telife ve mihverin şu veya bu uz başmakalenin tercümesidir. vu tarafından kendi “hayat sahası,, sayılan bu devletler arasındaki a- hengi takviyeye çalışması, mu- hakkak ki, bu devletlerin lehinde. dir. B ir çok sebeplerden dolayı Balkan devletleri arasında birlik temini vazifesi, kolay de- ğildir. Yugoslavya, mihverciler ta- rafından “çember içine,, alındı alı. nalı aykırı bir vaziyettedir. Fakat asıl engel, Bulgaristandır. Bulga- ristan şimdiye kadar Rumanyaya karşı serdettiği ve daha cüz'i bir deretede Yunanistana karşı ileri sürdüğü iddiaların tatmin edilme- mesi yüzünden Balkan Antantına girmek istememiştir. Rumanya ile aradaki ihtilâf, nüfusunun çoğu Bulgar olan Dobruca yüzündendir. Bülgaristan 1912 de ikinci Balkan harbinde hezimete uğradıktan son. ra burarını birakmıya mecbur ol- muştu. Rumanyanın bir uzlaşmıya varmak istemesi çok muhtemeldir. Fakat Dobrucada hududun tâdili, Macarları Transilvanyada tâdilât istemiye teşvik eder. Bu yüzden Bulgaristan hem sulh cephesine, hem hnihat hedefleri hakkında komşularından — aşağı düşmiyen şüphe ile mütehassis olduğu mih- vere karşı mânidar bir infirat si. yaseti tekip etmektedir. Bulgar Başvekilinin geçen hafta Berlini ziyareti esnasında olan biten şey- ler tamamı tamamına malüm de- ğildir. Fakat Bulgar Başvekilinin memleketini mihver cerçevesine -okmak için bir taahhütte bulun. duğunu zannettirecek bir sebenp görünmemektedir. Gerek İsmet İnönünün hususi muhabirimize olan beyanatından, gerek Türkiye Hariciye Nazırının geçen Cumartesi günü Büyük Mil- let Meclisinde söytediği sözlerden, Türkiyenin sulhe ve sulh cephesi- ne bağlılığı bütün vüzuhu ile te. celli etmekte idi. Belki de Türki- yenin hattı hareketi., müvazeneyi çevirmekte . kati tesiri haiz ola- caktır. ümhuriyet hükümeti başla. yıp başardığı işler ve me. seleler arasında Türkiye basınının perakendeliğini de gözden kaçir- mıyordu. Devirlerdenberi — dağınık — ve desteksiz yaşıyan, ve böyle olma- sına rağmen bütün milli hâdise ve inkılâplarda yiğitçe ve temizce hizmetler gören bu fikit ve inkı- lâp işçilerini de bir araya getir- mek, çerçevelemek, istikballerin. den eminlendirmek lâzım geldiği. ni bir mesele halinde ele almıştı. Günü gelir gelmez ilk basın ku- rultayını topladı ve görüşmelerin meydana koyduğu esaslar üzerin- de bir kanun lâyihası hazırlayıp Meclise verdi. Hakikaten yüksek ,bir koruma fikri ve hüsnüniyetle hazırlanan bu lâyiha Büyük Mil- let Meclisince ayni fikir ve niyet- le karşılanarak kabul edildi. Artık perakende, fikir ve inkı. lâp işçil de birleşecekleri, dayanacakları ve güvenecekleri bir kanunları vardır. Bu kanunun muvakkat madde- si ikinci kurultayın bu ay İçinde toplanmasını emrediyordu. Bu em- Te göre kurultay toplandı, Vazife- si kanunun gösterdiği tarzda te- şekküllerini meydana getirmekti. Kurultay bu vazifesini yapıp se- vinç içinde dağıldı. Seçilen heyet- ler bir ay içnide basın birliği ka- sarih dd ki hü- kümlere göre birliğe girmek hak- kına malik olanları tescil edip merkeze bildirecek ve bu suretle teşekkülünü — tamamlıyarak — işe başlıyacak. Bizde bu iş dahi yepyenidir. B İnkılâplarını hızla — ilerletmiye Sırası Geldikçe : BASIN BİRLİĞİ HAYIRLI OLSUN öMRdrd Yazan: Aka Gündüz ğ ea çalışan bir memlekette her (yeni şey) in tam bir tekemmül ile baş- hyacağını sanmak yanlıştır. Ace.- milik değilse bile, tecrübesizliğin tabiatiyle meydana çıkaracağı ba- zı nok lar bul ağı şüph dir. Yalnız bunda değil, sanayide, ziraatte, teknikte ve sairede dahi . böyledir. Tecrübe, tatbik ve za; man bunları adım adım, yer yer düzeltecektir. Basın birliğimizin tekevvün e- den bütünlüğünde de bazı eksik. liklerin, aksaklıkların bulunaca. ğgını, hattâ bulunduğunu kabul et- meliyiz; fakat niyetlerimizin en halisi ve çabuk tashih olunaca- ğına dair olan kanaatlerimizin en samimisi ile kabul etmeliyiz. Bu- na şimdiden bir iki misal göster- mek mümkündür ki bu misaller, işimiz tatbik sahasına girdikten sonra daha çabuk - ve kendiliğin- den tebarüz edecektir. I — Mihrak vazifesini görecek merkezlerin çerçeveleri geniş tu- tulmuştur. Dört beş mühim vilâ- yeti de içine alan İzmir gibi. Tat- bikat başlayınca ne gibi çeşit zor- Tukların ortaya çıkacağı hemen görülecektir. H — Kanun, güzel ve isabetli düşünmüştür. Düşündüğünü de daha birinci maddesinden itibaren tam sarahatle söylemektedir. Ma. dem ki bu bir mesleki teşekkül- dür, o ancak bunu meslek edin- mişlere, profesyonellere, başka bir devamlı kazanç mesleği edinme- mişlere hsustur. Vazifeler de gün bu teşekkülde vazife alacak. lardır. Bu, darlığınd sırf bir unutulmuşluktan başka bir şey değildir. Sayın ve sadık meslekdaşlarımızdan bu kısa u. nutulmuşluğu başka veya hususi maksatlara atfetmemeleri rica ©- lunur. Ve atfetmiyeceklerine de şüphemiz yoktur. Bağdattan, Pe- kinden dönmiyen yanlıslık var mıdır ki bu da dönüp düzeltilmiş olmasın? Görülüyor ki mesleki işlerimi- zin mütekâmil olup - olmadığını anlamak için tatbik sahasına gir. mesi ve tatbikı sırasında incelen- mesi icap ediyor, Bir ay içinde tescil ve yerleşme işleri bitsin, tatbikat başlasın, vaziyeti o zaman bir defa daha ni g $ ona göre verilir, seçimler de ona göre yapılır. Bu cihette de görül. mesi pek kabil olan eksikliklerin, ancak zamanın darlığından dola. yı meydana geldiğini kabul etme- liyiz. N1 — İnkılâpçı, Cümhuriyetçi ve ileri Türkiyenin (Büyük Millet Meclisi) nde Rum, Ermeni, Musevi vatandaşlarımız (Millet Vekili) sı- fatiyle vazife ve yer almışlardır. Türkiye basın birliği ıçlnde de Türkiye b bu ille- rini de görmek lâzımdı. Onlar ki her gün görüyoruz, okuyoruz, bi- liyoruz, Cümhuriyetin kurulduğu gündenberi bu vatanın, bu devle- tin menfaatlerine zerre kadar ay- kırı bir harekette bulunmadıkları şöyle dursun, bilâkis bu mukad- des menfaatler uğrunda son dere- * €e çalışmaktadırlar; onlar da bir gözden geciririz. Bize kalırsa, şu ve bu, ufak te. fek noksanlar, artıklar tamamile anlaşıldıktan sonra —ki üç ayda belli olabilir— bir kurultay daha toplanmalıdır. Meselâ bugünkü vaziyeti bir (vazifeye hazırlık) ola- rak kabul edip Cümhuriyet Bay- r arifesinde topl k ku. rultay; alrcağı raporlara göre tas- hihlerde bulunur ve esaslı seçi- mini yapıp kati safhaya girer. Ne olursa olsun, biz gazeteciliği ve muharrirliği esas meslek edin- mişler, ilk defa Cümhuriyet hü- kümetinin gösterdiği bu yüksek ilgi ve himayeye karşı minnetta. rız. Bu minnettarlığımızı, milli vazifelerimize olan temiz ve sa- dık bağlılıklarımızla göstereceğiz. Basın Birlisi havırlı olsun: va. tan için, millet için ve inkılâp için... FIKRA "Eski Hikâye,, Şüküfe Nihal Geçenlerde bir haftalık mec- mua, bir anket açmıştı: “Kadın çalışsın mı, mı?,, Bu türlü anketlerin on beş, yirmi yıllık bir tarihi vardır. Kafes altın. dan henüz çıkan, adımlarını henüz tereddütlü, beceriksiz atan kadın için bu suali sormak, o zamana göre belki doğru olabilirdi; lâkin bugün? Kadın bir kanunla erkeğin iktısa- di hâkimiyeti altına girdiği günden- beri başını taştan, taşa çarptı; bin türlü dikenliklerde yuvarlandı; yal. dızlı saraylar, ipekler, inciler ara- sında kan tükürdü. Bugün en kıy- yetli vazaların en nadide çiçekleri sırasında iken, yarın, bir süprüntü- lükte çürüdü. Egoist erkek, ona, an- cak maddi, manevi menfaatini ve hazzını tatmin ettiği zamanca kıy- met verdi; ondan sonra kadın, bütün bir hayatta kocasının kahrını çek- miş te olsa; ana olmak gibi mukad. des bir varlık sırasına da geçse; na- dir istisnalarla daima ihmal, çok de- fa hakaret gördü, İktısadi hâkimi- yetine mağrur erkek, kadını her za. man bu gururla ezdi; istediği daki- ka, onu, eli boş, evinden kovdu. Ni. kâh, daha bilmem n& olarak vere- Yazan: çalışmasın ceği bir kec para ite kadının bütün - hakkını ödediğini, bütün kırıklığını tamir edebileceğini sandı. Arayıp sormıya ne hacet? Hepi- mizin gözlerimiz önünde, hepimizin tanıdığımız simalar vardır ki büyük bir mevkie geçince, fakirlik, küçük adamlık — zamanlarında aldıkları, kendilerine dört, beş evlât yetişti. ren, en sefil işlerini bile gören ka- rılarını çürütüp bitirdikten sonra kapı dışarı etmişlerdir. Çünkü para ve mevki, onlara her türlli kadını satın alabilmek hakkını vermiştir. O halde en genci, en güzeli durur. ken, eski bir eşya gibi, yıpranmış bir kadını evde tutmak, neden? Büyük Türk kumandanı (Atilâ) olan Orta Asya Türkleri aile kanun larına yalvız bir tek kadın alabil: mek hakkımı koymuşlardı. Lâkin is. tilâ devri başlayıp ta ellerine çok para ve kudın geçince, kanunların hükmü kalmadı; artık istedikleri ka- dar kadın aldılar. Büyük Türk kumandanı (Atillâ) nın galiba üç veya dört yüz karısı vardı. Bir harp dönüşünde yeni bir kadın daha almıştı; zaferin ve yeni kadının verdiği baş dönmesile ken. dinden geçen k d düğün ge- cesi o kadar içti, o kadar eğlendi ki, nihayet, sabaha ölüsü çıktı. Büyük harp, kadını kolundan tu- tarak zorla sokağa fırlattı. Erkeksiz ve aç kalan kadın, taş taşıdı, sokak süpürdü. Okuyan, şuuru işliyen, in. sanlığını idrak eden kadın da haya- tında tek bir kıymet tanıdı: “Şeref ve hürriyet!,, Bunun için, kadın, hâdiselerin kendisine açtığı kapılara koştu. Dışarda çalışmak, kadın için bel. ki daha yorucu, daha yıpratıcı, daha mütevazi bir hayat temin eden, lâ- kin herhalde daha şerefli, ve sigor- talı bir şeydi. Bugün kâşanelerin sultanı iken yarın erkeğin bir kap- risi yüzünd'n kırılmak, ortada kal- mak tehlikesi yoktu. İşte, bir yandan iktısadi, bir yan. dan ictims? sebepler yüzünden, ka- dın evinden çıktı, bir daha dönmiye- cek!.. Bünlardan başka, kadının da ka. fasını sıkan bir mengene, ruhunu kemiren bir kurt var. O da düşü. nüyor; o da beseri düşüncelerden metafizik düşüncelere kadar, kör- düğümler içinde, ağını parçalıyamı- yor. Edison demiş ki: Tabiat insanlara rap yükledi: Erkeklerin düsşünmesi, kadınla. rın dünyaya cocuk getirmesi.,, Kadın, bugün bu iki büyük ıstıra- bın ikisini de birden taşıyor. Hangi kuvvet onu düşünmekten, ve hangi kanun onu anne olmaktan alako- yar? & iki büyük istı. — Ev ne olacak? Diyenlere: — Ya kadın ne olacak? Cevabını veririz. İş olacağına varır. Her cereyan, (Sonu on birincide) — cedini eli ae

Bu sayıdan diğer sayfalar: