Türk Safosunun Hayatı TEFRİKA No. 26 Bafa i Çok EA Sert Sert söyleniyor, Elile İşaretler Yaparak. Cücelerin Getirtilmesini İstiyordu Raziye, şehzade sarayında kâh- ya kadın olmanın ve layığa her dediğini yaptırmanın ş kendine verdiği gururla, i a- brsızlaniyor ve kızın hemen s0- yunmasını istiyordu. Onun kayıt- me savurdu, zlerce ha- dar fırlattı, oyun « boş k dövü lerini tekrarladı ve emrini, hızla yaptırmak için de şehzadenin da- hi oraya gelmek üzere bulunduğu- nu anlatmıya koyuldu. Eliyle bı- yık işareti yapıyor ve o biyık sa- hibinin, hamama geleceğini ifha- ma çalışarak kızı harekete gi mek istiyordu. bir şeyler söyl ayla ğini, melerle öğ Bafa bu son işaretleri kalktı, hamamın iç ten kapıyı açtı, çük mikyastaki alınca flarımı ör- fis bir mu rl tere ği. o pırıldayan gözle kurnaları ve kü- mermer göb gördü, sonra döndü, Raziyenin ya- , ondun iğrendiğini gös istiyormuş gibi bulantı k- şeretleri yaptı ve kadıncağızın bir kulağını yakalıyarak ha dışarı sürüm Raziye mda Raziy he vur üyordu, makla inlemek a- yle genç kızıta- O feti, Hamamla şehzade Muradın bek- lediği oda arası on, on beş a- dımlik bir koridor vardı, Bu kısa mesafeyi Bafa somurta somurta, Raziye de uluya uluya geçmi; di. Kulağın parmaklardan kurtaramıyan kâhya kadın, şeh « zadenin yanına varır varmaz, bu işkenceden helâs olacağını, hattâ zalim ve had nez kızın ceza- landırılması suretile kendi, nut edileceğini umduğunâ fayı takipte acele ediyordu. damın sihri iç yordu. #ız halayığın ne ba geld ya girişti. Ba Âkin zavallının ümitleri £ mamiyle boşa çıktı, Çünkü ladığı kulağı: şehzade- nin önünde de bırakmadı, Raziy hatunu salon na kadar götü; dü, orada biçarenin beline bir tek- yel çizgileri sofanın ortasına ka - Şehzade bayran hayran vâ seyrediyordu. O anda wi şkınlık. geçiriyord lehinde, ne dövenin a- leyhinde bir düşüncesi kat Raziyeyi sofaya Gri tan sonra yanına gelen, Zarını hatırladı, bi lemiş olan güzel kıza sertçe keli iki ahengiyle harıl lim eden ağzın ağıza yaku rin cazibe: zuyu gelip geçen: bir dü. ibaret bırakmıştı. Artık yle, harem r Bafa hunu vererek ondaki saç- ların nuru, ondaki gözlerin zara- ondaki dudakların tadı, daki gordanın şiiri ve ondaki nde gaşyolup gidi - Lâkin bu temaşa, güzel Vene - diklinin heyecanına karşı kayıtsız kalmayı mümkün kılamazdı aşka: bir cazibe vardı; Bu sebeple şehzade, e istediğini, neden tini anlamak alı mânasız işareti , bir müddet o işa- retlere gelişi güzel bulundu, fakat şehzadeyle anla « şamıyacağını anlayınca, şehzade - nin önünde çömeldi, iki eliyle cü- celerinin boylarım çizdi, o muhay yürüt kendilerini hatırla: tirttirilmelerini anlattı. *h © üceler, haremağaları gibi raylarda kadınlarla eleri caiz görülen temas mahlüklar- Şu şartla ki, hadım ağalar, ha- yatıp k mezun olduk, de, cücelere bu izin verilmemiştir. Onlar, dâ- Fa. o vet vuk a, hareme girer- ler, hokkabazlık v. lık yas parlar, kadınları — padişahın ve n huzurunda — güldü- ler, sonra beke kmıya da yoktu tıp attık- sert sert e koyulan Ba- şehzadeli « ını, harem ni Pİ Şu naska ik bir suç iş- bir mahzur tu, ta, böyle d si kapılarına le, ne bir h çin korido da kaldı, oradan el çir yuldu. Daire sofalarda emir bekliyen dişili erkekli hiz - metçilerden nöbeti olanların, bu işaret üzerine hemen koşacakla - rını biliyordu. Fakat ilk el çirp - mıya, o koridorun bir köşesinden kâhya hatunun iniltisi cevap ver « diğinden, şehzade onun yanina ka- dar yürüdü: Hâlâ, dedi, ağlıyor musun? Ayıp be. Kalk, gözlerini sil; kapı- ma iki üç kızla, iki üç köle yolla, Bu macerayı da unut Fettan kadın, efendisinin ayak- larma kapanarak — göz & yaşları döke döke — yalvarmıya koyuldu: getirmekt eh- şündü, da- henüz ne bir kö- ık getirtmediği i- zorun- miya ko - Bafanın eğil, en ne- güzelli- bir letafetle şındak darbeyi n Jâhuti se- on - Çün- srayında yüzden artık kız tine al, Diler- düşeyim, diyar diyar dolaşayım, sana istediğin - den âlâ kızlar bulayım, | İstersen kendimi de senin keyfine, senin zevkine feda edeyim. Tek şu hain kızı kov, ırzımı tekmil et, Şehzade Murat, ayaklarını hu- tle çekti — Alık, dedi, senin göğe çıkıp Zühre yıldızını yakalaman, bana getirmen mümkün mü ki, ben ken- di ayağiyle sarayıma gelen bu can- ldızdan vaz geçeyim. Sen. Beğen beğen, hiz ur ve perva - (sen ben yollara istedi, r sıraları mukabelede k suretile 1, içeriye ge - Günan Bende mi? TEFRİKA No. 38 ---*- çirmezsin değil mi - Yazan: Kerime Nadir Lidanın ateşi pek ziyade artmıştı. Adeta yanı bay- gin bir haldeydi. Buna rağmen, şafak ( sökünceye kadar kollarımın arasında şikâyetsiz kaldı.. * Garnizona döndüğüm zaman güneş doğmuştu. Baş çavuş beni pek sert karşıladı ve hayli söylendikten sonra, bir daha kat'iyen bir yere gitmek için izin vermiyeceğini bildirdi. Bir mazeret uydurdum ve başka zaman böyle geç kalmıyacağımı söyledim. Din« Temedi. di. Daha ileri gidersem mesele kumandana aksedeceği için susmağa mecbur oldum. Pek ziyade öfkeli Vicdanımda yeni bir azap başlamıştı. Dımağımda ve ruhumda tatlı bir rüya gibi kalan uzun aşk gece- si, suç defterime bir ikinci cinayet olarak geçmiş de- i miydi?. Hem bu öyle bir cinayetti ki, müttehim tamamile bendim... Ne harekâtımı tayin eden, ne de bana bu yolu gösteren âmiller vardı. Fakat, hayır!.. Yine bu suçu elimde olmıyarak iş- lemiş bulunuyordum. Yine açılmış bir kuyuya düş- müştüm.. Bu cinayete sebep Lida idil. Bana inan- mıştı; ve kendisini kollarıma vermişti... Büyük bir azapla dört gün geçti. Beşinci günün ssbahı, bir kadının kumandana müracaatla beni ara- dığını haber verdiler. Lida kışlaya kadar gelmeğe ce- saret etmişti demek?.. Henüz banyodan çıktığım için tuvaletimi yaptıktan 501 yanına indim. Ayakta cak kadar halsizdi Beni görür görmez gözleri yaşla dolarak ellerimi tuttu: — Hiyanet! dedi. Ve başka bir ş ve etmeden ağlamağa başladı. Adeta dilim tutulmuştu. Söyliye- çek bir söz bulamıyordum. Nihayet ellerimi tutan küçük elleri avuçlarımın arasına alıp sıkrak: — Lida, diye mırıldandım. Seni yine aldattığımı Zannetme!.. Hem artık böyle bir şeyi hatırından ge- öze hiç elim Acı acı güldüğünü görünce çavuşla aramızda ge- çen şeyleri anlattım. Ve bana inanmadığı takdirde çavuşa sormasını söyledim. Bir müddet daldı. Sonra silkinir gibi başını kaldırarak: alde ne olacak?. diye sordu, — Sabret!.. — Yine “Kansk,, a mı döneyim? — Hayır!.. Ben seni birkaç gin sonra bir yolunu bulup gelir ararım. — Söz veriyor musunuz? — Elbette! Inandı. Ve vaadimi çıkıp gitti. Artık bu komedya burada bitmeliydi, Derin dü- şüncelere daldım ve neticede kaçmaktan başka bir çare kalmadığını anladım. Bu son alçaklığı yapmak bana pek tabii geliyordu. Çünkü artık düşünemiyor, hissedemiyordum. Sanki bunca azap, bunca üzüntü bu kararla birdenbire göğsümün altından uçup git- miş ve orasını bomboş bırakmıştı. “Aliof” a bir mektupla kararımı bildirdim. Ve ta- yin ettiğim müddet içinde bana bir nüfuz tezkeresi temin etmesini rica ettim. Bir yandan da, kimseye sezdirmeden harita üzerinde takip edeceğim İstika- meti kararlaştırmıştım: Avrupa yolu (Bo'şevik-Men- şevik) muharebesi dolayısile kapalı bulunduğu için “Bagatol” a gidip oradan cenuba hareket edecektim. Vâkıâ bu benim memlekete dönmemi geciktirecekti, fakat başka çare yoktu. Hem şu muhitten uzaklaş» mak, hem de serbest bulunmak için en yakın çare- lere başvurmak mecburiyetinde idim. O günün akşamı kaçmağa karar verdiğim için, ge ©e olmadan Lidaya bir mektup yazmayı düşündüm. bu kıza acımakla beraber, fena halde kin besliyor. unutmamami tekrarlıy; eri TAN diğin dayağı, attığın say. Her kuşun eti yenmez oldu- ğunu öğrenip, bundan geri önüne gelene kamçı sallama, Kadın, inledi: — Ben ona dum lerde yım. bile Bizi, inti: - Dilinle, gözünle bir halt et. | Mizliğe, iyi huş mişsindir. Her he olmuşsa, artık unutman gerek. Sen, haydi kalk, dediğimi yap. Yoksa bir dayak ta benden ye kadar - baş eği Meselâ be daire İşte cüce Caferle Nasuh, heme: denin bu emri üzerine ten alınıp içeri gi doğruca Bafanın h rülmüşlerdi. Murat ta, bı hayran kalmış ından alâka £ du. Onların italyanca h Isrin şehza- mlık - haksız çıktığı h misil £, le dilsin. Bu; gerek? Büyük nu kabul e steriyor- Hapis çin de; öğrenin tar bir nın yanıbaşı tercümanlığile a oturarak cücelerin konuşmuya başladı. onuşmıya başladı, dedik. Fa- | bu devirde bu kat hakikati ifade etmiş ol | yiz. Vâk ık. Çünkü şehzade Murat, Ba- a konuşmuyordu, onun tara fından enikonu hüşunetle isticv m ediliyordu, Hem tehekküm, bem tahakküm hissettiren, böyle bir | say: sorguya şehzadenin tahammül gös- | işlerdendir. terme: ydi. Gerçi o, her 1k Mi tereddi etmiş ve — şımarıklaştırı. mış ruhun mümeyyiz vasfı olan aç gözlülükle, o dakikada y. bir iştihs taşıyordu. İdrâki de, i- radesi de körleşmişti, yalnız bây- vani ihtiraslarile £ görüyor, düşü- nüyor ve hareket ediyordu. Buna rağmen, Bafanın kendine de — ukarı — bir Raziye hatun göziyle baktığını sezseydi, muhak- kak ki, coşacak, kuduracak ve bir çok lâübaliliğine aldırış etmediği kızı kıyasıya hirpalıyacaktı. Cüceler, işte bu âkıbeti düşüne- rek ve sezinsiyerek, £ tercümede | sadakatten tamamiyle mışi di, Bafahın sözlerini değiştire: şehzadeye anlatmak ve onun ce - vaplarını da Venedikli kızın arzu- suna göre, tatlılaştırarak italyan- caya çevirmek yolunu tutmuşlar- di. Meselâ kız, cücelerin ayak öp- mek, şehzedeye dualar etmek, ka- vuklar sallamak gibi merasimi bi tirmelerini müteakıp Caferi y lamış; hirçin hırçın söylen, koyulmustu: vardı de şüph ini u ve te: nin vazifesidir. Şimdi bunlar: rüyorum Temenni © temizlik kâfir) sin. Amma bi kamçı memeltatr (Devamı var) Sizin iyi im. Kab cularım, İleride ve Mu- ninde gö: Hatun Baf! ın örerlince Bafa ile açıktan açığa m Tecek bir kuvvet - Muradın kastediyoruz - bulunca ona arak Bafadan öc Pek heyecanlı adan İstanbulun himmet ederke dum. Hemen bir k lamıya başladım: a! Kendini bana mal etmek için yanlış pek çabuk anlıyacaksın.. Hiçbir erke nın muvakkat ihtirasile hayatına plân çize hiçbir genç kız da hataya düşürdüğü erkekter beklemek hakkına malik değildir.. Aklını, namus ve şerefinin muhafazasında kullan- mıyan budalalar, başlarını taştan ta: ve nedametten nedamete düşmekten şey yapamazlar. Beni gaflete düşürdünse, azık etti Düşüncesiz hareketinin cezasını ömrünün sonuna k dur çekmeğe mecbursun, Beni itham etme!, Se: tırları kara- ol tuttuğunu , bir zaaf üni çarpmaktan başka hiç bir bir esire her şeyini tes- im edecek kadar hafifmeşrep olan şahsiyetine kü Elveda .Lida?. Halâk Gira Kâğıdı zarflayıp cep'me yerleştirdikten sonra ar- kadaşlarımın yanına gittim, ürüyordu?, Her dakike tükenmez gelmekte idi. Nihayet gece oldu. Kaçma plânımı tatbik zamanı gelmişti. Garnizona dışarıdan su getiren arabala; Macar ve Avusturya neferleri kullanıyordu. Karanlıktan istifade ederek bunların arasına katı ıp garnizondan çıktım. Gece gayet karanlıktı. Hafif bir rüzgâr esiyor, uzaklarda şimşekler çakıyordu. Sırtımda bir yerli elbisesi vardı. Herifler vücudümün farkında bile değildiler Kışlanın bir kilometre cenubundaki kuyunun ba- sına, âheste bir yürüyüşle tam bir çeyrekte gelmiş- tik. Neferler münavebe ile su çekerek fıçıları doldur- mağa başladılar, Yanımızda bulunan Rus muhafız. ları kalın seslerile şarkılar murıldanıyor, birbirlerile şakalaşıyorlardı. Bunlara görünmeden, büyük bir thtiyatla tıp sürünerek kuyunun civarındaki otlar ara dim. Kalbim şiddetle çarpıyordu. Hışırdamamak, hat- tâ nefesimi duyurmamak çin son derce dikkat edi- yordum. Kuyunun başında bir saat kadar oyalandıktan son- atler ne kadar s na bir asır kadar uzun ve “kanuni istibdat zama, ara götürecek Jan kanuni istibdi iye pol ren isterse ondan meye.müracaat etsin. Ve ide bu ceza b hükmen için bir ve yapar, vermek içindir. kadıları esn kadar ileri gider ssılmıya lây Meşhut suçlarm e olan cezası suçları ve suç- luları ne kadar azaltmıştır. İ klarımla emsali par, Halkı temizliğe alıştırmak, dal- E alırken gişelere araftan gitmek ve hulâs tandaşları rahatsız etmemek iç mek. Faket bunları kadar şiar edindirmek ler ve daha doğrusu ve temizlik âyetlerini levhalar ve iri harflerle teşhir edilmiş gö- Bundan âlâ ne olabi ediye bu nasihatle- ri halka verirken bülündürmayı Virna ederse vuracağını ihsas &ts . Sayın Bay Kırdar, dir. ler yapmak istediği Hük edilemez. Fakat & da yumruk adamı olmak gere imar ve bizim şen imüze kem gözle bak- nu dalma ir a rica ederim. En de- rin saygı ve sevgilerimi, beledi Hakkı KILIÇOĞLU 28-4-939 Kolay Yapılacak | | Ganakkalede Kayan Belediye İşleri | (Başı 7 incide) Köyler Çanakkale (TA Heyelân teh tarafdarı- İlikes y ın Kuzulü isâyişe, ti tında yakın dört nelişiiz inin kanun nde esnafa tarh ettiği ceza tahsil edilmelidir. Ceza gö- mahke fakat sonra aferet süretiyle 4 lardır, tahs Her un mu i ilet Meclisi bu- Çakırcaali Muhtarı Öldürüldü Kandır, (TAN) — Çakırcaall diva nı muhtarı Emir Hüseyin, o yanında köy korücusu olduğu halde gider - ken, bir yıldanberi aile meselesinden kendisine kin en ayni di dan İsmailin pususuna Bir k esnaf âcilen veril dolma ç yaralanmıştır. Koru kolundan yaralamı ir H dikten sonra ölmüştür. İsmail ve ko- rucu buraya getirilmişlerdir. » kürşunu İle Kuşkunlu Köyünde Bir Hâdise Tirebolu (TAN) —Kuskunlu kö - de bir h , bu yüzden on kişinin mevkufen, çokla gayrimevkuf olarak muh m rine karar verilmiştir. Tafsil liği şiar edin. alıştırıncaya belediye. intizam okudular, üzerin: Görelenin Cimide köyünden Ra ebolunun Kuskunlu köyü den bir kız & m bah tarafından kâyet üzeri- edilmiştir, Bundan şmuş, « > son ikl taraf uy mide, Danişman ve bir elinde de : nda muhtarları buluna - ihmal et- İrak, ellerinde «ilâhlar olduğu halde fakar £ ve Kate nk Gi e. İkilde Kuskunlu köyüne gidip. kızı almışlar ve Cimideye götürmüşler- Kar keş köylü - ümet, yedi kişilik bir ererek, halkın ıları yak Adl müf - etiniz de inkâr |reze gö istirahatimi işlerde biraz | bo tirmiştir timarına şüh |tırmıştır. Bartın Belediye Reisliği Bartın — Sinop mebusluğuna se- çilen İbrahim Cemal Alişten lediye reisliğine Ali Torlak hap olunmuştur. okşamanızı açılan nt - ra arabaları çekip gittiler. Geniş bir nefes almıştım. Hemen ayağa kalktım ve kasabaya doğru koşmağa başladım. Gec karanlık olması bana emniyet veriyordu. Bir hayli koştuktan sonra kasabanın sokaklarına girdim ve doğru “Aliof” un kapısını buldum n zifiri Beni bekliyordu. Kapıyı kapadıktan sonra güler yüzle omuzumu okşıyarak — Delikanlı, dedi Emrinizi yerine getirdim. Hat- tâ iki yüz ruble kadar da bir para tedarik ettm, Ya- nımzda bulunsun. Elbet br işinize yarar... İhtiyar Tatarın ellerini tuttum: — Teşekkür ederim dostum.. miktar param vardı. Lâkin benim bir — Ne zararı var?. Size hediyem olsun. “Aliof” bir nüfus tezkeresile söylediği iki rubleyi getirip verdi. Bu nüfus tezkeresi “Ahmet Sü- leyman” namındaki Kafkasyalı bir şahsa aitti ki, ar- tık bu ismi ben taşıyacaktım... İhtiyar muallime gidece; ameti bildirdim. Muvafık buldu. Lâkin, “Bagatol" a kadar trene bin- meyip a ile gitmemi tavsiye etti. Trenler gayet sıkı kontrole tâbi tutu için, beni derhal yaka- hyabilirlerdi. Kendisine tekrar tekrar teşekkürden sonra koy» nuradan Lidaya yazdığım mektubu çıkararak, nu 88 hibihe teslim etmesini rica ettim. Meseleyi anladığı için tafsilât bile istemeden beni temin etti. Ve eti yetli bir arabacı bulmak için berabe: meydana kadar geldi. Onunla vı bindiğim esnada, uzaktan İstasyı 4 dokuzu vuruyordu. o Arabacı yerine atlıyarak o hayvanları kamçıladı ve gecenin zifiri karanlığında süratle yol almağa başladık... arabaya ÜÇÜNCÜ KISIM “Ben insanlık duygularımı çoktanberi kaybettiği- mi zannediyordum. Halbuki, kalbimde onlardan bir nebze varmış. Çünkü iztırap çekiyordum; vicdan a- zabı duyuyordum; nedamet hissediyordum. Artık bunlardan eser kalmadı. Hissiyatım battal oldu. (Devamı var)