28 Nisan 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

28 Nisan 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aş —— 28-4-939 İİ Nİ ELİNİN TAN Sadrazam Kellesini Cellâttan Kurtaran Kallâvi Bir Kavuk — Yazan: M. Turhan TAN kinci sultan Mahmut yeni bir sadrazam tayin etmek için kendi kendine düşünürken Babı - âli ricaline zihninde şöyle bir geçit Tesmi yaptırdı. Nişancı elendi Beylikçi beyi, Amedci efendiyi, Kethüdabeyi, Reisülküttabı, def - terdarı » teşrifat kavuklariyle, mo- Tasim kürkleriyle - birer birer gö- Zünün önünden geçirdi. O, birbirinden çalımlı, birbirin- den kerliferli, bu devletliler ara - sında defterdar Rauf efondiyi gö- Züne kestirmişti. Çünkü defter - dar henüz siyah sakallı bir gençti ve giydiği kavuk, güzel çehresine pek yaraşıyordu. Fakat hiç um - madığı halde sadrazamlığa yükse- liveren, paşalıkla beraber padişa- han birinci veziri olmak © şerefini de kazanan kavuğuna herkes gönül vermiş değildi. Onu kıskananlar ve kündeden atmak isteyenler çok - tu. Bu sebeple Rauf paşanın yap - tığı her iş, uluorta tenkit ediliyor- du ve zavallı adam hakkında bir çok Itiralar uydurularak padişa - hm itimadı yavaş yavaş sarsıntı - ya uğratılıyordu; Rauf paşa, henüz sadrazamlık zevkine kanamadan, o mevkie ge- leli iki ay bile olmadan ve oturdu- ğu minderi ısıtmadan bu tenkitle- rin, bu iftiraların, bu dedikodula- rın semeresi göründü, Rauf paşa - nın azline ferman çıktı. Lâkin o- KER, şles ler zavallı Rauf paşanın asılması - nida orlardı ve bunun için bin dereden su getirerek padişahı kan dırmağa çalışıyorlardı, enikunu $i- kıştırıyorlardı. gun Mahmut bir şeye ka - rar vereceği zaman uzun u- zun düşünürdü. Balıkhane deni - len korkunç yere hapsedilmiş ve orada ecel teri dökmekte bulun - muş olan Rauf paşanın öldürülme- sini isteyenlere son söz meden önce de bşn göğsüne eğ- di, düşünmeğe koyuldu. Bu adam: defterdarlıktan sad- Tazamlığa çıkaran kendisi idi. Dev- let değirmenini herkes gibi'o da eğri veya doğru İşletmeğe savaşır. ken şunun bunun sözüne yarak onu szleden yine kendisiydi. Ev - velce niçin herifi (o yükseltmişti, şimdi niçin azletmişti ve hele onu öldürmeğe ne gibi sebepler vardı? Sultan Mahmut bu mülâhaza - ları yürütürken Rauf paşanın gü- zel yüzü, henüz simsiyah olan 80- Kalı, kusursuz ve pek zarif enda- mi gözünün önüne geldi. Onu işte bu yakışıklılığından dolayı sadra- zam yapmıştı ve sadrazam kavuğu onun güzel başına defterdar ksvu- ğundan daha fazla yakışmıştı. Şim- di sırma şeritli ve tepesine kadar muslin sarılı o kallâyi kavuk al - tandaki sevimli başı kestirmek gü- Hünkâr bu günahı işlemeğe ken- dini bir türlü ısındıramadı, Raat Paşanın idamı emrini almak için önünde bekleyen © kıskanç, müfteri ve vicdansız adamlari hu- zuruna çağırdı: — Çok düşündüm, dedi, Rauf Paşaya kıyamadım. Kallâvi kavuk onun başına pek yaraşıyor. Ben'bu başı cellâda veremem. Kendisini bir yere sürelim. Bu cezada ons kâfidir, RR paşa ölümle yüz yüze gelmişken yakayı kurtardı. Ayni zamanda idam edilmemesi - nin liyakatine, ehliyetine kıymet verildiğinden değ şına yakışmasından ileri geldiğini de öğrendi ve hayatıni çok büyük bir ihtiyat içinde ölem başlar dr. Artık ne etliye, ne sütlüye ka- rışıyordu. Ne soğuk, ne sıcak suya el üzatıyordu. Adeta gölgesinden korkuyordu. Gel zaman git zaman, Raul Pa- şa, yine hatıra geldi, ilk sadrazam- liğından otüz sene sonra bir kere daha sadrazamlığa. devet olundu. ye m gep ez vera re zirlerin boğdurulması, cellâda veril. mesi de artık kolay değildi. Çün- kü Tanzimat devri başlamıştı. Bu- nunla beraber Rauf Paşa yine pa- muğu maşa ile tutuyordu, ateşe i- se yirmi metre uzaktan bakıyordu. Onun dostları, devlet işlerine biraz candan sarılmasinı, biraz sert dav- rantnasını ihtar'ettikce, 0, filozof- ça kafasını sallıyarak” — Artık kallavi kavuk yok ki, ölüm önünde bana şefaat etsin. Bu devir böyle güdülür. Derdi, bildiğinden şaşmazdı, iş- leri oluruna bırakırdı. o nün ihtiyarlığında ve mü- tekait olarak yaşadığı gün- lerin birinde padişahın delice bir hareketi görüldü, bu hareket se- bebile vezirler, büyük rütbeli me- murlar arasında bir dedikodu baş- ladı. Herkes dudak dudağa verip padişahın denize altın atmıya ben- ziyen deliliğini tenkit ediyorlardı. İşte o sirada nazırlardan biri Rauf Paşanın yalısına geldi, ken- disile konuşmuya giristi. Odada i- kisinden başka kimse yoktu, tatlı, tatlı çene yarışı yapıyorlardı. Söz, sözü açtığı ve misafir nazrın da padişaha karşı öfkesi kabarık bu- lunduğu için sırasını getirir getir- mez o günün büyük mevzuuna di. lini yapıştırdı: — Ne dersiniz. Paşa Hazretleri, dedi. Herifin yaptığı işe? Bu kadar devir geçirdiniz, bir padişahın ha- layıktan dayak yediğini duydunuz mu? Şeyketlâ, Kudretlâ, Sultan retleri her gün Yıldız Hatundan dayak yiyor. R auf Paşa, büyük'odanm dört yanına gözlerini gezdirdi, Tavanı ve yerdeki halıları uzun u- zun süzdü, sonra sedirin bir köşe sinde oturan misafir veziri yanına çağırdı, duvarların bile işitmesini istemiyormuş gibi sesini yavaşlat tı, dudağını misafirin tâ kulağına yaklaştırdı, elile de siper aldı, fu dadı: — Bu işin zikri dahi müstehcen! Vaktile Balıkhanede hapsedil- mek, ölümle yüz yüze gelmek za- valla ödamı o kadar korkutmuştu | kırk yıl sonra küçük, pek kü- çük bir tenkit cümlesini boş oda- da misafirinin ancak kulağına söy- liyebiliyordu.Buna gülelim fakat Ra uf Paşayı haksız görmiyelim. Çün- kü onun yaşadığı günler saltanat günleri idi ve sultanlardan şerrin her türlüsü beklenebilirdi! (0) Sultan, Abdötmecidin. Yıldız adı ir cariyaya tutkunluğu ve ondan ara yek yediği rur, Rauf pasa sonra tahta çıkan bu pek pek sarhoş padişahın zam, kere sadrâzam olmuştu. rivayet olunup du- Muhtar ik, faa nda da üç MT. andırada Yeni Ejitmenler Kandıra Eğitmen Okulunda jimnastik yapan talebe Kandıra, (TAN) — Kazamızda on | mektep vardır. Yirmi altı eğitmenli ilk mektep ve yirmi altı eğitmenli |mektep inşasına karar verilmiştir. Şu Garip Dünya: zalarını koymuş maruf kimselerin bu imzalı bank muş. Bu maksatla, en ziyade onar şilinglikler imzalanıyormuş Bir kaç gün evvel, Londrada bir tin imzaladığı bu banknotları bayica- İlarına satmakla kendisine daha bü- yük yardım temin etmiştir. Bu işte Üzerind Aftoğrafl Londra halkın- notlari toplamak İ hevesine © düş- wüşlerdir. | Bir La meşhur adamın Wikantada maruf bir sinema artisti,, fakir (oObir (üniversiteliye (para yardımında o bulunme, yerde bu üniversiteliye bir kaç banknotun artist, hiç zararlı çıkmaraıştır. Çün- İki banknotları imzalesın diye üni- versiteli artiste vermiştir. Üniversi- teli de, bu imzalardan ötürü bu pa- dan çoğu, bank- notlar üzerine im. imzaladığı bir kâğıt para Londrada kıymetinden bir kaç misli ediyor- üzerlerine birer imzasını koymakla iktifa etmiştir. Üniversiteli de artis- ralarının bir kaç mislini kazanmış tır, . En meşhur falcı tevkif edilmiş Polis Peşte'de, Babet Şilbiger a- tında marufbir tale kadını tevkif stmiştir. Bu ka- dın, 8 inci Bdvard'ın tahtın- lan . çekileceğini Avusturyanın hakını ve Çekos- işgal edileceği gibi disatını evvelden söylemiş- ik lovakyanın da dünya tir, 15 senedenberi falcılık etmekte 0- Bin ARR “kdar bi aişie da müşteriler bulmuştur. Fakat şu- rası gariptir ki, tevkif o edilmeden evvel yakalanacağını bir türlü his- sedememiştir. Macar polisi, Peşte yi falcılardan temizleme ümeliyesi- İele vermiştir. Lİ 9 dakikalık yangında 14 milyon frank zarar Fransada £oler,, film kum- nyasının İâbora- uvarlarında do cuz dakika süren sir yangın olmuş- ur. Bu kadar kı- « bir zamanda 4 sişi yanmış ve 240 bin metre uzunlu- Kunda hiç gösterilmemiş 6 yeni film de kül olmuştur. Zarar, 14 milyon İranktır. Bu yangında 6 aydanberi yapılmakta olan bütün işler mah- volmuştur. Yanan filmler ise, Fran- | sayılmaktadır. Gölcük Nahiyesinde İnkişaf Çanakkale (TAN) — Bayramiç kâzâsına bağlı ve Balikesir - Çanak- kale anacaddesine bir kilometrelik düzgün bir yolla merbut olan Göl- cük nahiyesi, bir kaç sene köylükten çıkmış, ilerlemeğe başla- miştir, Yeni bir hükümet konağı, dört ay- gorlık aşım durağı, tavuk ve tavşan istasyonları yapılmış bulunuyor. Ek İli talebe alacak büyüklükte bir ta- lebe yatı evi inşasına başlanılmıştır. Göleükten beş kilometre uzaktaki “Kara ilçe,, yolu ikmal edilmiş, oto- mobiller işlemeğe başlamıştır. Şim- di romatizmalılar, bu şifa yurduna kolaylıkla gidebilmektedirler. Nahiye müdürü Emin Peker, köy- leri çok sık teftiş etmekte, halkın dert ve ihtiyaçlarile alâkadar ok maktadır. Kral| be geçtiğinden bu kadın da, yakayı İsz filmlerinden en iyi olanlarından | içinde | Şehri temiz tutma Ss yın Bay Kırdar, Kadıköyün bazı yollarının - velev Arnavut — kaldırımlaması olsun - tâmirine başlandığını görü: yorum. Bu müptedanın ardından haberi gelirse cümlenin tamam o- lscağma benim kadar bütün Ka- ne Bu satırları yazarken İn Seyrisefa ni Denizbank ve onun müdürleri hayalimde geçit resmi y Arnavut kaldırımı. sanların gidip gelecekleri! izlerde dizlere kadar çamurlara balmak- tan ise onun üzerinde sekecek taş- Isra mâlik olmak elbette bir şey- keman İnsan daha ez çamura batar, fan kat çamurlanmaktan kurtulmaz. Belediyelerimiz bu çamurlanmağı neden gözönünde tutmuyorlar bil- mem. Şose, parke şöyle dursun, fakat ahşap ve asfalt yollarm bile uy- gunsuz göründüğü bu devirde hâ lâ Romalılardan - kim bilir, belki de Etilerden - kalma kaldırım sis- temini kullanmak her halde sizin de hoşunuza gidecek bir şey ol- gerektir. Hattâ gerek olma- na ben yakından kaniim. Eğ Paranız olsaydı iki bin yıl geriye gitmezdiniz.. Parasızlık! Tanrı zü Bürtlüğü katletsin! eski Evet, in- ması B” tablolar karşısında insân mâziye, İmparatorluk dev- rine bâkmak için kafasını çevir. zaman, hayretler içinde dona kalır. Ecdedın, başında padişahla- ri olduğu halde, oturdukları kasa- ba ve şehirlerin tanzimine, temiz- liğine hiç dikkat etmediklerini gö- rür ve sağlıyacağı gelir. Meselâ işte bir Kanun! Sultan Süleyman ki kırk altı seneye ya- kın padişahlık etmiş, kişverler fethetmiş, taclar ve tacldarlar de- virmiş, on milyon duka kiyme- tinde Süleyme camii gibi bir şaheser yaptırtmış, fakat süslü bir barakadan başka bir şey olmıyan Topkapı sarayında oturmağa kat- lanmış, kendisine kâğir ve şaha bir saray yaplırmağı o hatırmdan geçirmemiş. Buna İstanbulun zel- zeleleri mi engel olmuş! Ne mü- hascbet, İşte koca mâbetler, koca hanlar, hamamlar ve çarşılar Bunların hiçbiri zelzeleden müte- essir olmamışlar, gibidir; o yopil dıkları gibi duruyorlar. Kendilerine sağlâm bir mesken yaptırmağı düjünmiyenler elbe te oturdukları şehirlerin temizliği- nİ ve intizammı hayallerinden bi le geçirmezler. Tacidar yatağı o- lan şehrimiz böyle olursa taşramı- zın ne olacağını kestirmek zor bir iş değildir. Bıraktıkları miras eli- mizdedir. Biz bunları biliyoruz Demek istiyorum, Cümhuriyet devresine kadar bu koca ülke ta- mâamile ihmal edilmiştir. Vâkıâ Cümhuri bir hükümete malik ol duk. Ama neye yarar ki bu güzel inde halk, belediye ile elele çalışmalıdır. Kolay Yapılacak Belediye İşleri Bizi İntizama, Asayişe, Temizliğe Götürecek Olan Kanuni İstibdada Katlanmalıyız — Vali ve Belediye Reisine Mektup — hükümet bir harabe üzerinde ku- ruldu. Evet denildiği gibi: “Topra- ım bana kalsm. Ben onu imar ve timar ederim.” Hiç değilse on yildanberi' canlı bir şekilde bu iş üstünde yürü- mekteyiz. Bunu Cümhuriyet ida- resine borçluyuz. . asabaların imarını belediye tapacak, amma halk ile bir- ikte, Şehrin temizliğine ise bele Bu da mede niyet işi va medenilerin işidir. Çünkü medeni insan demek temiz insan demektir. m bulundu- ğu yerlerde haşe amaz. Yi şadı mı orada temiz insan yok de- möktir. Size acı bir hatıradan hanenin İşgal-altında. bulunan bir viliyerm timizdeyim, Şehrin âsâyişine İngi- Tizler bakıyor. Belediye riyaselin- de A lık bir adam var. Çarşı ve sokaklar pislik İçindedir. Bir gün öyle bir ilân okuyoruz “Medeniyet demek temizlik demektir ve İzmitliler siz dün- yadaki insanların eh pislerisi- niz. Yarından itibaren hu çarşi- yı terlemiz görmek isterim. Ve İnsa İmza İngiliz Polis Müdürü Miralay Filhakika ertesi günden itiba ren düşman çekilinceye kadar çar şi ve sokakları “bal dök te ya tâbirine can verdi. Düşman çeki- lince gene eski tas eski hamam ol- du. İşin daha fecii var. Düşman iş- tilâsı esnasında İngiliz polisi bir yerliye: Seni merkezden orlar dedi mi, hemen lokmasını ağzından çıkarır ve merkeze koşardı. Hak buki milli hükümet geldikten son- ra bir polisimiz bir sebzeciyi mer- polisa karşı koydu, onu tahkir © ve nihayet kavga ve corh vukua gel di. Bunun bir tek ifadesi poliste otarite noksanıdır. Polis, cahil, halka esnafa karşı zayıflır, Yani merhametlidir. Bu kıssadan çıkarılacak hisse şudur; Polis yetiştirmeli ve ona salâhiyet vermeli. Nitekim, şimdi bu yolda Yi irüdüğümüze şüphe yoktur. Ve âsâyiş işlerinde olduğu kadar belediye işlerinde de bü, varittir, Bu yolda şahit olduğum ve biz- zat müessir olmağa Çalışıp ta mu- valak olmadığım vakaları sıraya koysam bahis hayli uzar. Uzun yıllar içinde halkta da zabrta me- murlarmda da İkinci bir tabiat ol- müş bulunan bu helin önünü a) mak ve İki tarafın da bu fena ka- rakterini değil, fakat huyunu des Biştirmek lâzım, Ben bu gibi iş (Devamı 8 incide) (1) Amma e avut kaldi. DA türkü bile dizmüşlerdir: Sekiver tajları yallah Tin din a civan.

Bu sayıdan diğer sayfalar: