26 Nisan 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

26 Nisan 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ZARURI bir CEVAP Zavallı Derviş YAZAN: TURHAN TAN Sürümsüz “bir mecmua, bana hücum etmek suretiyle kazanç yo- Ju bulmak istemiş ve Babıâli cad- desinde ele geçirdiği yirtik pa- buçlu bir bedbahta derviş adı ve- terek adamcağızı sayfalar arasın- da söyletmiş, söyletmiş, söyletmiş O mecmüanm bu sayısını kese kâ- ğıdı olarak tesadüfen elde eden bir dostun yazdığı pusula delâle- tiyle ancak dün, ismime ve şöhre- time yapılan miskin hücumu İşite- bildim. Dostum, içine patates dol- durularak kendine verilen nefis mecmuayı, patatesleri boşalttıktan sonra, bana o gönderdiğinden 'ru- hundaki silinmez markayı bu ya- zıda isim diye kullanmış olan bed bahtın rüzgâra tüküren alıklara benzemek için nasıl çırpındığını da gördüm. Şan içinde, şeref için leler aşıp parlak bir bedefe doğru yürümekte olan bir süvarinin, de- rin ve kirli bir çukurdan kendine fiske taşları atmıya yeltenen bir âvareyle, yolundan geri kalarak mücadele etm nasıl mümkün değilse benim böyle dervişleris $gul olmaklığım da öylece im- kânsızdır, Fakat sükütumun onla” ri biraz daha cüretlendireceğini muhtemel gördüğümden şu satir ları yazmak zorunda kaldım. İlkin sürümsüz mscmuanın böy- le bir yazıyı ne sebeple say na geçirdiğini okuyucularıma an- Yatmış olmek için bir vesika nej- rini gerekli görüyorum. İşte aley neşriyala giri- şen mecmuayı, bu mektubun $9- hibi çıkarmakta olup batan mec- muasına yazı vermediğimin hin- cını güya bu teşebbüsü ile ala- cak, ayni zamanda da sürüm te- min etmiş olacaktır! Gelelim, o mecmuada çikan ya- zıya: Öz itibariyle gerçekten der- viş olan, fakat adı derviş olmıyan bu bedbaht muharrir benim için şu töhmetleri tesbit ediyor: 1 — Adım Turhan Tan değilmiş, Samih Fethi imiş. Bunu da Ata- türkün nutkundan anlamış imiş Sürümsüz mecmuays giren şu sözleri biri okusa, Büyük Halâs- kârımızın, Ebedi Şefimizin hem bir tarih, hem de bütün gelecek nesillerin tenevvürü için bir irşat kaynağı olan nutuklarında, “ya tandaşla M. Turhan Tan ir sını kullanan muharririn asil adı Samih Fethidir,, buyurmuş olduk- larına zahip olacak. Böyle bir je- ye, Atatürkün nutkunda bu çeşit bir sözün bulunmasına imkân mi var?,. Fakat sahte derviş o nutku okumadığı için işte bu galiz cüreti gösteriyor, Atatürkün nutkuna da iftira ediyor. Maksat, belli, bir de siyaset bakımından kü miye yeltenmek, eğer bu düşünce- ye kapılmamış olsa adımın Samih Fethi olduğunu Atatürkün nut- kundan öğrendiğini söylemek gibi ağır bir günahı irtikâp etmezdi. Hattâ on beş senedenberi İstan- bulda çıkan bütün mecmualara üç beş kere resimlerimle, hal tercü- memir konulduğunu, üç dört yi neşrolunan Cümhuriyet almanak- larında ve meşhur adamlar ansik- Jopedisinde resimlerimin ve hal tereümemin basılı bulunduğunu göz önünde tutup bu çürük tahta- ya hiç basmazdı. Bedbaht dervişe ben öğreteyim ki Atatürkün nutuklarında benim adım şu suretle geçer: “Bu sırada Çorum Mutasarrıfı Samih Fethi Bey de hususi bir tarzda Sivasa davet olundu., Ben bu davete tabiatiyle icabet ettim, Sivasa gittim, o zaman tem- sil heyeti bulunan Atatürk tarafından mebus hamzetliğine lâ- yık görüldüm ve başka namzetler- den çok yüksek rey alarak Sivas mebusu seçildim. Bu işlerin Turhan Tanlıkla mü- nasebeti hedir? Ve dediğim gibi bir çok gazetelerde, kitaplarda sil ismimin Samih Fethi ol —tesmimle beraber — yazılı ve ba- dururken bu hakikati b il larıs de za reisi “keşif, olarak ileri sürmekle na sıl bir fayda elde edilmek isteni- liyor? Zavallı Derviş, bütün keşiflerin bu ayarda olduğu için değil midir ki her gün bir türlü gülünç olü- yorsun! 2 — Yedi Günde “Yemekler ts- rihi,, başlıklı bir yazım çikmiş, bu yazı (Medeniyeti İslâmiye) tarihi tereümesinden © kopye (edilmiş imiş, Gel de kahkahalarla gülme. A zavsilr derviş, Tarihi bir yazı, uy- durularak kaleme alınmaz. Elbet- te bir veya birkaç esere bu larak vücude getirilir, nitekim Corel Zeydan da Medeniyeti İs - lâmiye tarihini yüzlerce racaatla kaleme almıştır. Sen, di- ya : tibaslarının tir. Hayır, d göstermiye üru- eksin ki, o fazıl > ini göslermiş- lüzum © görmemiştir. rı tei Divanülin;, i Megamez ) Makrizi. dan bahsederken sayı anlatırken ( tercümesi. C.: 1, S den yaptığı iktibası kaynak gi tererek tahşiyeye lüzum görmedi ğl gibi Abbasilerdeki geçit resmi âdetinin (İranlılardan alınma ol ndaki âr da (Yine Gi 155) İbni Hul- likândan © aldığını söylemiştir. Bunlar ve bu gibi kayıtsızlıklar o büyük âlimin şanına şeyn' mi rir ve onu kopyacı mi telâkki tirir? Kopyeci diye medeniyeti izlâ - miye tarihi tereümesinde (C: 5. S 201) münderiç olan Şamlı Münzir hikâyesini takımla «lp ve arapça- dan tercüme edilmiş gibi gösterip t çikan Kızı- i anla - ra derler. Bu kopyecilerin mahiye- ti, Barmakoğullarının imhasindan mra Bağdatta - Fadi ? nin vezir olduğunu söylemeleriy yâni Fedi bin Rebii henüz memiş bulunmal ve a r şair, benim bir eserimde meşhur bir araplı ku - mandanı ayrı ayrı iki şahsiyet ole- rak tasvir ettiğimi ve hakikatte tek bir adam olan o kumandanla - rin emrine ort y lüyormuş. Hakiki ve izafi büyük fler sahibi olan üstat bir şsiri- mizin göbeğini ileri sürmek zarif bir hareket olmasa gerektir. Hele © göbeğe dayanarak iftiralara gi - rişmek kalem haysiyetiyle asla üy gun düşmeyen bir iştir. Betbaht derviş, bu noklada şairin göbe - 1, ortaya konulan İddiayı teşrih etmeliydi; hangi eserimde tek bir şahsı ben ik! yapmışım?.. Yarın biri çıkip da o şaire, sen Ne- dimi taklit ediyorsun dese, fakat vesika göstermese ne diyeceğiz? Üstadın mukallit olduğuna hü medeceğiz?.. Böyle saçma şey mi olur? 4 — Yedi Günde tefrika edil « mekte olan (Lâle Devrini) Ahmet Refik merhumun a; ismi yan eserinden kopye süretiyle ne$ rettirmekteymişim? Rahmetli Ahmet Refiğin Lâle Devrini yazarken baş vurduğu kaynaklardan çoğu benim de kü - tüphanemde mevcuttur. Raşit, A- sım, Suphi tarihleri, Nedim Diva - nı bünların en kıymetlileridir, Fa- kat merhum üstadımızın ese: benimki arasında büyük, çok bü - yük bir fark vardır. Meselâ ben, o Ad altında yazmakta olduğum ro - manda siklet merkezini Zülâli Ha- zfendinin & tecessüm ettirmek İstedim, bu maksatla say- falar yazdım. Ahmet Refik bu mevzua ancak üç satırla temas et- miştir. Sonra ben, Lâle Devrinde- ki şiir faslının çirkin taraflerıni tebarüz ettirmeğe çalıştım. Nedi « min hamamiyesini, nigârnamesini inceledim, Ahmet Refiğin eserin - de bu cephe dahi ihmal edilmiştir. Daha sonra - devrin entrikalarını göstermek için - bir Bostancıbaşı vakasına bilhassa ehemmiyet ver- dim. Zaten Raşit de o vakaya sekiz nl dej taşı - san rısında yır, bazan da | Bursada Yeni , Stadyom . — Açıldı Bursa, (TAN) — Yeni merasimle açılmıştır. Merasime İstiklâl marşı ile nılmuş, kurdele kesildikten sonra, cular geçit resmi yapmışlardır. Daha reş ve kır koşusu yapılmış, birinci, ikinci, üçüneülere madalya- lar, klüplerine kupalar, Dağcılık klü- bü namma da bir kupa verilmiş! Bunu klüplerin ve mekt cularının iştirakile yapılan müsaba- kalar takip etmiş, 100 metrede Acar tdmandan Nazmi birinci, bayrak ya- Acar idman takımı, bisikle! Acar idmanden Yusı Tekaütler pler spor- agü dman ve ) Bundan sonra atlı spor ve m: yeri açılmış, jandarma topçu zabi efradını iştirakile stlı geziler, yışları yapılmıştır, li, tüm komutanı, urları tur, sular, mân Merssimde bütün devair âmir ve me on binlerce halk bulunm Futbol Maçı Ordu-(TAN) — Ticaret Ode rafından konulan kupa için futbol müsabakası, sıfıra gelle Gençleryurd le Sporyıldızı klübü takımı kazan. miştir, büyük sayfa tahsis etmişti. Fakat Ahmet Refik merhum bu noktsya dahi kalem koymayı gerekli gör- memiştir. Bütün bunlara ve tarihi bir e - le tarihi bir roman arasındaki farkın, bir derviş gözne ve kine siğ acak kadar büyük ol masina rağmen Ahmet Refikten de « icabettikçe - iktibaslarda bu- lunduğumü - şükranımı ifade İçin- söylemeyi borç bilirim. Merhum üstat, o eserinde Raşitten, Suphi den, Asımdan nasıl iktibaslar yap mışsa bı ie kendisinden istifade ettim ve ediyorum. Betbaht der - viş, yeni bir kaide koyarak, yaşa- yanlarin ölenlerden müstefit ol - malarını yasak rı etmek istiyir?. O halde kendisi ne diye sokak 50 kak gezip, sebil kitabeleri toplu - yor? (Bu betbaht derviş, Sinan pa - şa sebilinin de kitabesini alıp dört ay önce neşrederken “Büyük bir keşfim var: Şimdiye kadar şu se - bilin mimar Davut tarafından ya - pıldiğmi bilmiyordu. Bu hakikati ben meydana koyuyorum” demiş- ti. Biraz sonra bi rahmetli Bay İzzetin İstanbul sebilleri hakkında- ki bir eserinden bahisle küçük bir fıkra kat nezaketle, aklını başına al de- yazdım. Sahte küşife, fa - dim. Çünkü dört yıl evvel yazıl - mış olan bu kitapta Sinan paşa se- »ilinin de kitabesi vardı ve mimür Davudun ismi o kitabede okunu » yordül. İşte sürümsüz bir gazele ile ka- zançsız bir betbaht muharririn ba- t ettikleri, edebildikleri ha- Bunların tamamiyle u ve manasiz olduklarını gös- terdim. Fakat betbaht dervişe bir öğüt vermekten de kendimi ala - mıyacağım: Benim - yarısı kitap haline o girmiş - kırk O büyük romanımla” bi kun tarihi goue sahabem ve bir kaç bin tarihi fık- ram var. Tarih & sa onları okuyup ğu çalış Sonra tari ünakaşalara kalkışsın. Yoksa Müzeler Umum sn, Müdürü sabik büyük ve beynel - | milel âlim Halil Eteme cahil de - mekle, Türk Tarih Kurumunu de- virmeyi tasarlamakla, benim to - puğuma kir sürmeğe © çalışmakla gülünç olmaktan başka bir şey el- de edemez. Bundan sonra 8öz, mahkeme « İler anlayışlı görünmemiş Türkü, di-|su nin olacaktır. Çünkü: Tekdir ile İni taassup gözlüğü içinde olduğnn-İbahar değildir. sözünü keşke hatırla» uslanmayanın hakkı kötektir. bandosunu takip eden bütün spor İllüpleri mensupları ve mektepli spor TAN Bir Seyahatin Notları Hâlâ Tan Mektebi | ni bi ip Avrupsda bir seyahat yaptılar eden talebe. gördükle- yor.) Birkan ir ayda altı memleketi baştan-| başa gezdik ve gördük. Bal kanların, Orta Avrupanın ve Alman- belli başlı ne göre, bir günden al- tı güne kadar kalmak lâzım geldi Pire, Atina, Selânik, Bel, Buda- peşte, Viyana, Lâypzig. o Dresten,| Berlin, Bükreş İstanbul hattını ha ritada bir kelem ucu ile göstermek bile bir Soyahatimiz. Tuen iii Tüks' yolculuklarına Hiç benzemiyor- | dü Maruz kaldığımız — değişikliklere bakın: Yuhanistanda > Akropol'e tır- manirken ağustos sıcağı içinde terli. yoruz. Bir gün sonra, Yugoslav hu- dudunda Cevceli'yi geçer geçmez, İkânun karlar içinde karşımıza çıkıyor V öpüran. trende üçüncü mevki- deyiz. Fakat birinci mevkide | olsak acaba * bu kadar neşeli olur, hırçın suları, karlı dağları böyle yü- rekten kopan türkülerle selâmlar b yız? | Her geceye düşen vasati uykümuz! üç saat bile tutmuyor. H dımız tren yolculuğu gö düzleri müzeleri, mek küları dolaşıp, geceleri meselâ raya gitmek. Sonra merasim, dan çaylar, şel Bütün dolaştığ bizim büyük kaplar, Trenle haftalarca memleketleri hudutları ata sırtında katetmişler. Bizim çocuklar da tarihi bir idmanın veresetiyle yor- gunluk duymadılar diyebilirim edindiğimiz birinci tifade şüphesiz, coğrafya an oldu. Milletleri ve memleketleri — tanımak itibariyle bir çok bilgilerimiz: vuzuh kuzandı. Okuduklarımızı kontrol ettik ve şah- si düşünce sahibi olmağa çalıştık Komşu ve dast.memleketler © genç liğinin yaşayış şartlarını, hakkımız- İaki düşüncelerini öğrendik. çok temas ettiklerimiz meilekdaşlarımız ve üniversite gençleri oldu. Her y de bugünkü rejimimiz için takdir! sözler işit Her yerde, her sınıf Kalkın Türkiyeyi iyi misal görmelerini ve Atatürkü şeref sem bolü olarak anmalarını iftihay İşuhede ettik. Göğsümüz kabardı. İ İkinci derecede istifademiz Türk İgençliğini tanıtmak bakımından ol-! du. Bir Türkler, (kendisini ta- mıtmasını bilmiyen (bir milletiz. 1k yaptığından bahsetmeyi Jüzum- suz telâkki ederdi, Fakat Türkün bu 2s/) tevazuu karşısında diğer millet merkezlerinde e | aman rneselesidir diplomatların ve El uyumadın | leri, öpe he a müs) İdan başka şekilde görmeğe sims. Avrupada Türkleri Şalvar Giymiş, Fesli, Bir Tek Türkçe Bilmez ştirale eden telebelerin grup halis IH İcısı diye, gösterdiler! Halbuki adam- İvetle duymamız, anlamamızdır. Bük- İreş elçi 264-9 Otobüs Diöğü Hakkında Sabur Saminin Söyledikleri Başı 4 ün ımıyorlar tanbula dönebildim, Beiediyeş lerek eski vazifemi Encümenden cevazı istihd aldım. Fakat Muhittin V Ba bir türlü memuriyet ver Beni aylarca oy Üstündağa 50 defa çıktım : in terhin ettim. Bor- İki otobüs sidım. Müsas- belediyeye istid buçuk ebur aliye bir Tam b ameleyi takip ettim bu işletmediğim otobvislerin vergi ni aldı, Ben elli defa Muhittin Üs indağa çıktım stedim rr gidişimde beni kovdu. Karşi ça verdim. ısaade Yine otobüs iç Çıkın dışarıya rirdı. Ben bu i ço şım Ali Rıza ile takip da benim gibi kovulurd iki senem öldü. Otobi almıştım. Bir taraftan da ni sıkıştırıyordu. dım. Daimi encümene müracaat et- tim. Cevdet Kerime, Adali Avniy ve o vakit encümende olduğu © kedar,| bir Bayana müracaat etlim. O: dün de bütün milletlerin olika Ve) peş dıkkatini çekmekteydi. Fast bu dik-İ Cevdet Kerim kst ve alâka bazan Montesüniev'nun | Üçü birden val Acem mektuplarında bahsettiği İ Muhittin Üst rıtfilerin tecessüsüne benzer; müsaade İstediler geldiniz vermem “diye baj defa arkada o de çekilmiş resimleri... âza bulunan lardır. Türk bugü er gittiğimiz yerde bize, İstan- buldaki haremlerden ie" İ Kürt Musa ve Petraki birer gündü dildi. Harem ağaları soruldu. Kadın-| istedikleri hatta otobüs işletme larımızın çarşaf vepeçeleri merak ©-| saadesi alıyorlardı. Maçka — Beys dildi. Sofrada, Romen ticaret akade'| zıt hattında cayır ca risine mensup kız marie Tuna | yorlardı. Biz memlekete hizmetimiz Türkiyenin milli mahsullerini verdir. diye gururlamrken; öbür rıuştum. Ne kadar müşkülâtla cevaP| tarafta beş yüz veyahut yedi yüz verdiler! Fakat Eyüp ».BO-İ trayu bi sas İçinde BURA bUOE 0d0- nden iyi biliyorlard: büs imtiyazı Veriliyordu. . İzmirder gelen otöbüsler daha maliyeye k araba İşleti- ser Sultanı Baziçini b Macaristanda Turan esmiyetinde de Tâpon İmparatorunun P sıliydı. © Bu portreyi orada bulunan genç bir bayan: —- Kemal Paşa! Halbuki Atatürkün şeye konulmuştu Viyana sokaklarında doleşan fest ve acaip kılıklı satıcıyı: Türk helva üstrim-” vtresi -& tilar. Petröki ile Rifat Kantarcı © lunun 25 otobüsü muayene edilme- den işe başladılar. Bir otobüsün yal nız ik gün muayenesi Ben eski belediye reis muavir rem Sevencan ile Petraki Karaet- #moğlunu çok defalar gece saat 25 tan sonra Perapslasın karşısındaki birahanede başbaşa rakı içtiklerini ol kola gir 0ş çıktıklarını ve gezdiklerini Diye güsterdi. su başka bir cağız bir kelime türkçe biliniyon har Yis bir Viyanalıydı. Bu suretle Türk helvasının şöhretini istismar #diyor- lardı Berfinde elimize geçen bir sigara paketinin üstünde ay yildiz verdi Türk tütününden yapıldığı bahse r ve 'Türk diye şalvarlı, sarıklı ir sesim gösteriliyordu. Paran varsa çalarsın düdüğü : Bir gün Bahaettin ile Kürt Musa bana dediler ki — Arkadaş bo Hizmetin fala Paran varmı, çalarsın düdüğ, Ada hanında sine 700 Jira ve yazıt hat verirsen bâş ade alırsı İ Ben nihayet böyle | verdim. Ada ha ma, riyi gör Janmalarımızdan «en kıy» metlisi muhakkak ki, bir çok imizi, yeni ihtiyaçları kuw yahut 300 lira çin derhal müsu ii çayında tanıştığımız sayın Selim Sırrının cazip bir şekil. de anlattığı musiki o meselemiz, bü eksiklerimizin başında geliyr. Canlı, heşeli, mili musiki ihtiyacımız. as falt yol, modern mektep vesair en mübrem İhtiyaclarımızın önünde ve dedir. Selim Sırrı Tarcan, bir bir musiki kültürü yat başladığı için Kadri kuşkulandı. Zaten görüşmeye de imkân kalma İd ve benim işim de olmadı. Hâlâ da olmuş değildir Burada Kenan konu bir sual daha sordurdu. Şahit, y:r tık ve kirli ceketini açarak cevap verdi. Bak le soktu Şahitlerden Ni in mahkemeye: gelmemişti. üs! millet kültürü Ömer dür, diyorlar. Bu sözün kıymetini Romen, Yunan, Yugoslav, Alman ve ında ne kadar de- Her" gittiğimiz. uhittin beni ne ha hissetmiştik. yokluktan, milli hava diyer Hamsi koyduk tavayâ, onuncu yıl marşı gibi parça dekumumi Orhan: lim Sırrı Tarcan, — O Taksi şekilde tenkit edince, hepimiz âdeta| bir adamdır. al tetefonla ker ıtanmıştık ikten ayrıl disini buldururuz, kemenin ya saylavlarımız bizl,İrm saat tehirini isterim Dedi, A- Bir ağızdan en bi | vukat Kenan Ömer ise “ #uktarı simdi doğar, türküsünü haykırdık. Bizimle bera- muhakemeye ayır ber — Her yer inlesin, inlesin! Di-lş da deyim, edile ye bağıran sayın hocamiz Eğer muhakeme yarıma kalırsa dus — Gittiğiniz yerlerde bu türküyü |Ya yetişemez, eğer İtimat buyurur çüğrdınız mı? da dosyayı mühürlü olarak bana ve Bünlini sordu: rirseniz ben götürürüm. a « Muhakeme yarım saat sonraya tâ — Öyleyse, aferin bu güzel tür > ei yazi, bultnaşsadığı. için e onun dinlenmesinden sarfı naza: ü İyi söylüyorsunuz. Yüreğime) yundu, Mahkeme dosyanın Temviz eptiniz, çocaklar... Bir gil UK“) Mahkemesine iade edilmesini ke- İma Bugün dosya gönderile. bulunamadığı Müd çalıssn meşhur sirada kıy ik şunları $ masaydım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: