—— — 2-4-939 TAR Gündelik Gazete , . 'TAN'ın hedefi: Haber- de, fikirde, —herşeyde temiz, — dürüst, samimi olmak, karlin gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDEL t Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 1 Sene 2800 Kr. 750 , 6 Ay 1500 , 400 , 3 Ây 800 , 150 ». 1 Ay 300 , Milletlerarası posta ittihadına dahil olmiyan memleketler İçin abone bedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9, 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir: Adres değiştirmek 25 — kuruştur. Cevap için mektuplar 10 kuruş- luk pul ilâvesi lâzımdır. Bari Radyosu Kitap Dağıtıyor Geçen gün Bari radyosunun Türkçe neşriyat yapmasından şikâyet etmiş, ve bu neşriyatın ne maksatla yapıldığını sormağa lüzum görmüştük, Dün akşam bu radyo Türkçe neş- riyatının Sonunda daha ileri gitti, dinleyicilerine kitap göndereceğini bildirdi. — Faşizm hakkında kitap İste . yenler Bari radyosunda Türk spike- re müracaat ederlerse dilekleri der - hal is'af olunur, ve kendilerine iste- dikleri kitaplar bedava gönderilir. dedi, Geçende de işaret ettiğimiz gibi, türkçe hitap edilen dinleyiciler yal- nız Türkiyede bulunur. Türk vatan- daşları yabancı memleketlerin şu ve- ya bu ideolojileri hakkında meraka düşerlerse kitap Aarayıp bulmakta güçlük çekmezler. Çünkü memleke - te her türlü kitapların girmesine ce- vaz verilmiştir, Fakat Türk dinleyicilere, vaktiy- le Baybıl Havzın bedava incil dağıt- ması kabılhıden, hedavı Faşizm hak-. kuyucularıma bahsin tama: men siyasi ve ciddi olmadı- ğinı tebşir ile başlıyayım. “Bu a- damcağızda mı, zamane modasına uyarak başından büyük işlere bur- nunu sokmak merakına düştü? O- da mı diplomat kesildi?,, diye dü- şünerek kaşlarınızı çatmayınız. Be- nimki diplomatlık mevzuuna en hafif ve eğlenceli tarafından bir göz atmaktan ibaret kalacaktır. İki türlü diplomat devrini idrâk edenlerdenim: Büyük Harpten ön- ce ve sonra. Öncekiler koltukları- na mıhlı diplomatlardı, oturdular mı kalkmak, kalkmak değil, kımıl- danmak bilmezlerdi. Her iş kol- tukta görülürdü; kâğıt üzerinde yü- rürdü. Bir diplomat şöyle, azıcık bir kımıldansa, kıpırdansa hemen devletler gözlerini dört açarlar, yüzlerini. buruştururlar, bundan bir şey sezerler, şüpheye düşerler, mırın kırın ederlerdi. Diplomat deyince gözümüzün ö- nüne gelen şekil şöyle bir şeydi: Yaşını başını almış, siyatik ve ro- matizmaya müptelâ, her hareketi hesaplı ve ölçülü, gözünde siyah i- pek kurdeleli altın gözlük, sırtında atlası parlak bir redingot, başında pırıl pırıl yanan bir silindir, çok a- ğır, oturaklı bir adam, bir sır kü- pü! Öksürüğünden bir mâna çıka- rılırdı, gülümsemesi bir şey de- mekti. Gülüşü ise - şayet bu dere- ce hafif meşreplik ederse - bir me- sele olurdu; Kafdağı ikiye ayrılıp ortasından bir ikinci ay doğmuş kadar dünyayı heyecana wverirdi. Başı ağrıdı mı kendi hekimi bi- çin hi ç kgıt ve husnuuıyew atfedilebilecek bir iş değildi. Bu defa hükümetimizin bu nok - t?ya dikkatini çekmekle iktifa ede - riz, voruy * Toplu Çalışma ——— Ve Dağınık Çalışma <— B İYElIŞMA, Modern ve rasyonel — çalışmada, toplu çalışma esastır. Birbirleriyle a- lâkadar işleri bir idare altında top> layarak bunlar arasında ahenkli ve randımanlı bir çalışma sistemi kur - mak, fazla randiman almanın en ba- sit yoludur. Büyük sanayiin küçük sanayle nefes aldırmaması, büyük mağazal yi y !, derdi. - Enflüenzaya . tutulu- verdi mi - o zamanlarda gripin adı bu idi! - gelirdi; nice imparatorlar ve kral- lar erkânı harp reislerile istişare- ye varırdı. Bunlar şamandiraya bağlı, alt- larından midye tutmuş diplomat- lardı. Büyük Harbi başımıza onlar çıkarmıştı. »& ÖÜ a B ügünün diplomatları göçebe, gezginci, yerlerinde dur- maz, koltuklarında dinlenmez yak satıcısı diplomatlardır. Golf bir harp ihtimali hatıra , İki Şekilde | Diplomat Ve Yazanıs-cerea REFİK HALİD İk hai o Manada Diplomatlık pantalonludurlar, başlarında kas- ket, ayaklarında paten vardır. Ki- misi buz üstünde kaymağı - hattâ buz üstüne yazmağı! - sever; ki- misi tenis oynamağı, kimisi ayı a- yını, kimisi de otomobil yarışını... Çat burada, çat kapı arkasındadır. lar; sesleri kah Tuna - boyundan, kâh Alp dağından, kâh gökyüzünden, kâh deniz altın- dan gelir. Cenevrede sanırsınız, Riviyerada belirirler. Gidilmiyecek yerlere giderler, Tirana gibi.. Gi- dilecek yerlere gitmezler, kendi hariciye daireleri gibi... Amerika kapı komşusudur, Balkanlar bele- diye parkı! & On P 2 Bunlar katıla katıla gülerler, bo- gula boğula öksürürler; trenlere keçi gibi atlarlar, otomobillerden düşer gibi inerler, vapur merdiven- lerini dörder dörder çıkarlar, tay- yare merdivenlerine cambaz çevik- liğile sıçrarlar. Ağızlarda.- pipoları ; “vardir, yanut sakızları. Biribirleri- nin sırtlarına vururlar, el ve dil şa- kaları yaparlar. Armudu sapı ile, elmayı kabuğu ile yutmak, tavuk budunu elle yemek, zeytin çekir- deklerini ağızlarile tabağa fırlat- mak bunlar için mübahtır. Zira ye- ni diplomatlar demokrat bile olma- salar modern diplomatlardır. Bunlar harbi kaldıracaklardı, kaldıra kaldıra “ilânı harb,,i kal- dırabildiler. Şimdilik, işte marifetleri! iplomat kime derler? Bir, halkın anladığı, arala- rında kullandığı mânada diplomat vakdir, bir de ilmi tarifile diplomat. Diplomat kelimesi eski yunanca- da “iki kat”, “çifte” mânasına ge- len bir kelimeden alınmıştır. Ka- SİRZ —) dınların giydiği iki katlı bir elbi- seye “diplois,, derlerdi. Diploma, ferman, berat, hüccet, imtiyaz de- mekti mektep diploması da bu mâ- nayadır. Anlıyorsunuz ya, diplomat iki kat olan demektir. Son siyasi in- kılâplar arasında bazı diplomatlar hakikaten iki kat oldular, hattâ iki kat değil, dört kat olup yerin dibi- ne bile geçtiler! İlim, diplomatı şöyle tarif eder: Memleketini ecnebi milletlerle olan münasebetlerinde temsil etmek sa- natı, “sanatı nefise,, si... Diplomat, evvelâ, devletlerin harici münase- betlerini tayin eden “müdevve- nat,,a vâkıf bir ilim adamı; saniyen o ilmi tatbik edecek kabiliyette bir sanatkâr, yani artist olmalıdır. Bu bahis epeyce uzundur ve zaten dünya yüzünde o kıratta diplomat kalmadığı için fazla izahı lüzum- suzdur. Biz halk dilinde diplomat Eın*e derler, anülarıyalım. alk nazarımda diplomat) men- faatini korumak için bütün dirayet, talâkat, idrâk ve inceliğini sarfe- den adam demektir. Beğenilen bir şey değildir. Zira bu tarifte şöyle bir nokta da vardır: Kendi işini yapmak maksadile çalışırken kar- şısındakinin menfaatini gözetiyor hissini verene derler. SB, e— Malını satan bir dükkâncıya bakınız: Dünyanın en ma- haretli diplomatı odur. Görürsünüz ki kendi kazancından fazla sizin istifadenizle meşgul oluyor. — Buhran dolayısile bu gömle- -H q D plomat rın küçük mağazalara besii iş î: 3 h.î:: hakkı dükr. * netice- Bizde deniz işleri evvelee müte - ferrik daireler tarafından tedyir edi. Hirdi. Denizyolları vardı, Akay yardı, havuzlar vardı, ve daha bir çok müs- takil idareler mevcuttu. Bunlar hir- biriyle alâkadar İşler görürler, fakat tamamen müstakil olarak yaşarlar - dı. Bu yüzden zaman, para ve İnsan israfının önüne geçilemiyordu. Bütün bu daireler bir araya geti. rilerek Denizbank vücude - getirildi, Denizbank ideal bir organizasyon vücude getirememişti. Bir çok israf. lara boğulmuştu. Buna rağmen 1938 senesindeki bilânço bize toplu ve a- henkli çalışmanın ne kadar faydalı olabileceğini göstermeğe kâfidir. 938 senesine kadar bugün Deniz- bank ismi altında toplanan bütün müesseselerin senelik kârı 750 bin li- rayı geçmiyordu, Halbuki 1938 sene- sinde Denizbank 1,200,000 — liradan fazla kâr etmiştir, Ayrıca 600,000 li- ralık yeni inşaat yapmıştır. Tamirat için de 400 bin lira sarfetmiştir. Demek ki Denizbank iyi ve ras- yönel bir şekilde ve organize edilir, israfların önüne geçilir, çalışma sis- temi mazbut ve ahenktar bir şekle sokulursa alınacak netice çok daha kârlı olabilir. > e. € TARİHTEN SAHNELER : İstanbulun Külhanbeylerinden ! ğin kumaşlarını yüzde yirmi zara- rına satıyoruz, halis ipektir, beş sene yıka, ütüle, giy... Ne rengi a- tar, ne parlaklığı gider! Dükkânında böyle seçme, sudan ucuz, hem dayanıklı, hem şık bir kumaşı olan adamın niçin sırtın- da başka cins maldan gömlek taşı- dığına dikkat edemezsiniz. Birkaç yıkanışta solar, şahrem şahrem ay- rılır. Sakın şikâyete gitmeyiniz; zira kabahatli siz çıkarsınız, siz u- tanırsınız. — Yıkamasını bilmemişler! Der ve ipekli kumaşların nasıl yıkanması lâzım geldiğine Jair bir ders verir, ailenizin ev kadınlığın- dan bile şüpheye düşürür! İşte bu dükkâncı diplomattır. Michelet'nin yazdığı gibi: “Şarabı- nı almağa ikna için bir dükkâncı çırağı size on Talleyrand'dan fazla diplomatlık yapar!” Asıl diplomatlık köprüden #eçin- ciye kadar ayıya dayi demektir... İşte esaslı kaide bu! Öyle: Geçme lânet köprüsünden ko apartsın su seni! SF —) Nasihati ne siyaset, ne de halk dilindeki diplomat mânasına sığan işlerden değildir. Lânet koöprüsün- den geçersin.. Hem de köprü sahi- bine kaside okuya okuya! Suya te- pesinden bakmak diplomatlıktır; " nenin tepesinden bakarsan bak.. A- kıntı seni apartmasın da... Gayen nedir? Irmağı aşmak mı? İster şey- tanin omuzunda ,ister peri kızının veya meleklerin kanadında ı geç... Geç te! Hem geçerken n vası- tan ister Iblis, ister melek olsun; her ikisine de ayni dili kullan: Be- şeriyete faydasından, memlekete hizmetinden, ebedi dostluk ve şük- randan dem vur. m İblis ise de memnun olur, melek İse de! Lânet köprüsünden geçe, geçe bir gün senin de bir köprü ku- rabilmen ihtimali vardır. eytan Âdeme secde etmemiş.. Ziyanı yok, işin düşünce sen - Beni âdem namına - şeytanı etekle. Bir gün o şeytanı kendi e- teğine kapattırabilirsen en büyük diplomat sana derler. Adem baba- mızın dünya yaratılışından kalmış eski hıncını da çıkarmış, intikamını almış olursun. Ne utanmaz köpekleriz, Kimi görsek etekleriz! Tarifi, fikrimece, etekleyip hem de buna-raâğmen maksadına ulaşamı- yanlara aittir. Etekliye etekliye, eteklenecek mevkie geçince iş de- ğişir! Hoş, bütün bunlar, bilmekle beraber benim yapacağım işlerden değildir, o dahi başka mesele! Zaten doğrusu, şeytan, öyle de- nildiği kadar zeki, diplomat değil- miş: “Ben ateşten yaratıldım, (A- dem) topraktan... Ona secde ede- mem!,, diye ortaya haseb, nesab, teşrifat ve protokol koyup mesele- yı Allaha itaatsizlik derecesine çı- karmak şeytanca bir zekâya delâ- let etmez. Onun neticesidir ki Beni Adem, şimdi, yeni yeni icatlarla şeytana külâhı ters giydirdi. Şeytan dedi- ğimiz oynak ve hain zekâya, artık, baba hindi gibi sadece kuru bir kurulma kaldı. Bir kolonel Lâvrensin vanında şeytan, at uşağı kadar payesiz kal- madı mı? x Maamafih saydığım faydalarına rağmen siz, yine halk dilindeki mânada diplomat olmayınız: Zira dolandırıcının mumu yatsıya kadar yanar dedikleri gibi bu diplamatın mumu da, çoğu defa, sabah ezanına yetişemiyor! Biliriz ki, mum sönünce ışığa a- hşanlara yıldızlı gece bile zifiri ka- ranlık görünür, OPÜSLER Chamberlain'in Şemsiyesi Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Cahmherlain. Münih anlaşma - — sını yapmak üÜüzere Münihe gitmişti. Südet mıntakasını Alman - lara verip, meseleyi diplomasi tari- kiyle halledip dönerken, Hitler ken- , disini teşyie gelmiş... Doğru mu, ya- — lan mı bilmiyorum, o zamanlar A - merikan mecmuaları şöyle bir hkrl' | naklettiler: “ Hitler vedalaşmak üzere elınl Chamberlaine uzattığı zaman: — Ekselâns demiş, giderken hıze* anlaşma tarikiyle her meselenin hakk ledilebileceği gibi güzel bir iııtıbı— bıraktınız. Fakat elimde sizi hatırla- — mak için maddi bir hatıra yok... Bu — mesut anlaşmanın bir hatırası olmak — üzere şemsiyenizi bana hediye eder | misiniz? 1 Chamberlain hemen şemsiyeıini koltuğunun altına sokmuş, — Affedersiniz, ekselâns, demiş, şemsiyemi veremem, çünkü lnzğhz i malıdır. ğ * Dünya hâdiselerini, aldığı ve ala- cağı cereyanları düşünürken, Cham - — | berlain'in şemsiyesini gözönünden u- — zak tutmamak lâzım. Çekoslovakya, | Macaristan, Romanya, Balkanlar, tâ 4 Rus hududuna kadar olan saha İngi- liz malı değildir. İngiltereye iptidat — mMadde vermede, veya mamul sanayi- — ini sürmede de büyük bir rol oyna - mazlar, a İngiltere demokrasi esasına dayanan bu küçük devletlerin yaşamasını ister — ve sulh namma fedakârlıklar yapa - — bilir. Amma, şemsiyesini veremez. Hitler istasyondaki tecrübeden son « — ra bir daha Chamberlain'in şemsiye- | sini de istemiyecektir. Bu fıkradan biz şu hisseyi alabili. — riz, Herkes kendi şemsiyesile kendlııî müdafaaya çalışmalıdır. Muahede - ) lerin, beynelmilel hakların, insani - yet, iyet gibi kelimel ipliği — pazara çıktığı bu devirde, başkaları.  nın yardımına güvenerek yola çıkı:— D sak, Dimyata pirince giderken, evdo— ki bulgurdan oluruz. Erzincanlılar İzmir Fuarına Hazırlanıyorlar Erzincan (TAN) — Şehrimiz sa- natkârları, bu seneki İzmir Beynel- milel Fuarına iştirake hazırlanmak- tadırlar. Bilhassa bakır mamulât;_ nın takdir kazanacak derecede sa natkârane olacağı anlaşılmaktadır. Erzincanda Elektrik Erzincan (TAN) Şe elektrikle tenviri için hmrlan' proje, Nafıa Vekâletince tasdik olunmuştur. — Belediyeler bankasın- dan alınacak yüz elli bin — İiranın muamelesi de yakında bitecektir. Bu — itibarla elektrik — meselesinin yenî_ Ğ yıldan evvel halledilmiş — olacağı umuluyor. aĞi —i Aksaraya Ağırceza — Müahkemesi Lâzım Konya Aksarayı (TAN) — 29 bin küsur nüfusu olan kazamızın ağ ceza mahkemesine ihtiyacı — varı Bu kabil davalarla alâkası olanla ta Nı;,deye kadar gitmek mecbur! ba | yetinde — kalmaktadırlar. Halbuki Aksarayın — Niğdeden 36 saat olan köyleri vardır. Binaenaleyh Niğdeye gidip gelmek hem masralı, hem gün kaybetmeyi istilzam et *Ü mekte, alâkadarları sıkıntıya düşür- mektedir. Buna mukabil Aksarayın vilâyet olduğu zamandan kalan ve ba m- sızlıktan yıkılmağa doğru giden Dİ- naları ve hapishanesi adli teşlulâu' tevsiine musait bulunmıkmdu.' gi —O İ Bir Belediye Reisi Mahkemede * Sındırgı (TAN) — Esldvıîbel-d“ , reisi Mehmet Varol, memuriyet n fuzunu sulistimal ettiği, ihmal ve te- rahide bulunduğu iddiasile Balıkes ikinci asliye ceza mahkemesine rilmiştir. İ - mizin