Köylü Geceleri Artvin (TAN) — Büyük bir para sarfiyle bütün noksanları ikmal edil- miş olan Halkevimizde faydalı ça - Uışmalar vardır. Her gün hoparlör (o neşriyatiyle halk tenvir ediliyor, Her cuma, öy» lü ve halk geceleri tertip sai dir. O gecelerde parasız film göste- rilmekte ve musuhabeler yapılmak» tadır. İlk musahabeyi, maarif mü - dürü Hamdi Arda, devlet ve mille. tin mütekabil vazifeleri mevzuu Üü- zerinde vermiştir. Açılan dikiş, biçki kursuna 55 ka- din devam etmektedir. ; 10 Kadın da keman ve mandolin | naK$âle Zaleri cümhuriyet meyda. dersi almaktadırlar, Bin de almanca |79MvA parlak merasimle tesit edil kursu açılmıştır, Çarşamba günleri ilmt mevzular |V halk iştirak etmiş, kahraman as- üzerinde konuşmalar yapılmaktadı”: | Kerlerimiz bir resmi geçit yapmışlar. dir. Nutuklar söylenilmiş, Büyük A- İtürk ve 18 Mart 915 şehitleri adı- na Atatürk anıdına çelenkler konul. bir deniz subayı Eşeğin Buldurduğu Kaçakçılar muştur, Diza (TAN) — Geceleyin Gemjel. | Müstahkem mevki kumandanlığı kırı civarında vazife gören Jahdar.|bütün mütekalt ve ihtiyat zabitlere, malar bir eşekle sahibinden Şüphele- |bü büyük günün şerefine bir ziyafet nerek bunları çevirmişler, fakat eşeğin sahibi kaçmağa muvaffak ol muştur. Jandarmalar bunun, Kahve- tepe köyünden eski Korucu Hasan ol- duğunu teşhis etmişler, merkepte de 28 kilo kaçak tütün bulmuşlardır. Ertesi gün eşek Yükü ile beraber muş ve eşeğin bir büçük sast uzak- taki Savaştepe köyüne giderek “Eyü- bün evi önünde durduğu görülmüş- tür. Eyüp, Geğin kendisine ait ol duğunu, İskat tütünletden haberi! bulunmadığını söylemiştir. | Eyüp ve Hasan hakkında takibata başianılmıştır. — —— —— Hendekte Bir Çocuk , Gesedi Hendek (TAN) — Sofular köyün- | den geçen Dinsiz suyu kenarında, bir aylık bir erkek çocuk cesedi bu- Yunmuştur. Bugun, Elveda isminde- ki kadın tarafından doğurulmuş ol- duğu anlaşılmıştır. Elveda, kısa fasılalarla | tanıştığı dört erkekten hiç birisine bu çocu- ğu kabul ettiremediğini, nihayet Ça- Merasimde, süvarilerimiz geçit resminde ve Çenakkale (TAN) — 18 Mart Ça- |vermiştir. miştir. Merasime bütün mektepliler | verilmiştir. — Niğdede Kütahyada osta İşleri Düzgün Kütahya (TAN) — Bir yıldanberi gece messisiyle İstanbul gazeteleri- nin burada günü gününe okunması- nı temin eden posta idarömiz, köy- lerin de ihtiyacını (karşılamağa ça- lişmaktadır. Gedizin Şaphane, Eme- dik, Örencik nahiye merkezlerinde birer posta bey'iye şubesi açmıştır. ya - Simav ve Kütahya - Emet oto- büslerile günü gününe merkeze ge- tiriliyor ve buradakiler de ayni ve saitle yerlerine ulaştırılıyor. Diğer müsait nahiye merkezlerin- Geceleyin de kahraman |de böyle bey'iye şubeleri açılmasına ordumuz şerefine halkevi tarafından | teşebbüs olunmuştur. istiklâl mektebi salonunda bir balo| Viliyet merkezimizde, jendarma santralından başka telefon (tesisatı nutuk verirken — yoktur, Gerek resmi ve gerek ticari Kırklarelinde Yeni muhabereler için dahili telefon tesi- Halkevi satına şiddetle ihtiyaç hissolunuyor. Kırklareli (TAN) — Şehrimizin Gü m Emin en hâkim < noktasında, parkın Üst) köylünün e Lİ bi kısmında yapılmakta olan muazzam için tedbirler düşünülüyor. Halkevi binasının İnşaatı hayli iler-| “ yaayet merke enkei lemiştir. Bina 65 bin liraya mal ola-| çiy yca kâfi een? isle. Yel Cakır, bir bina yapılması, çok yerinde bir iş olacaktır, Kütahya (TAN) İki ay evvel E- Miziktan naklen gelen maarif mü - dürümüz İbrahim Ertuğrul, Zile or- ta mektebi türkçe muallimliğine ta- yin edilmiştir. Kızılcahamamda Kar Var Kızılcahamam (TAN) — Bir müd- dettenberi tahammül o edilemiyecek derecede soğuk olan havalar karlar mıştır. Üç, dört gündenberi yağan karların irtifa bazı köylerde üç metreye yaklaşmıştır. Geliş ve gi - diş kesilmiştir. Yakın köyler arasın- da bile hayvanlar yürüyememekte, karlara gömülüp kalmaktadır. Gere- de yolunu aşmak İmkânsız hale gel İmiştir. İnsan ve hayvanca telefat olup ol- madığı anlaşılamamıştır. Çatalcada Toprak Bayramı Çstalca (TAN) — Toprak bayra- mı bütün köylerimizde neşe, ile tesit Fırtına Buralara verilen mektuplar, Kütab-| Pahalı Gazetenizde kömürcülerin dilek- lerini okudum.” Odun depolarında satışın (375) kuruş olduğu ve depo- cuların odunu tüccardan (130) kuru- şa aldığı doğrudur. Yalnız depolara! maliyetinde mübalâğa vardır. İğne-| ada ve Kefken civarından İstanbula, motör ve yelkenlilerin ötedenberi çeki navlunu 60-70 kuruş arasında- dır ve (150) kuruş navlun varit değil. dir. Çekisine (180 kuruş navlun ver - diklerini anlatan depocular bizlere (80) kuruş versinler, odunlarmı iste- dikleri yere taşıyalım. Şile İmranlı köyü Hüseyin Tunçay . Haksızlığa uğradım! Ankara imar müdürdüğünde sekiz sene fen memuru olarak vazife gör- dükten sonra haksız bir iş yüzünden vazifemden çıkarılarak tahtı muha- kemeye alındım. Muhakemem on bir ay sürdü ve sonunda aleyhimdeki iddinlar tahakkuk etmediği için be- rnet ettim, Açıkta kaldığım bu müd- det zarfında çektiğim sıkıntı büyük- tür. Bir gadre uğramış olduğum mahkeme kararile de sabit olduktan sonra tekrar vazifeme alınmam icap ederken almadılar, Üç çocuklu hir aile babasıyım. Şimdi ne yapayım?! Ankara imar müdürlüğü plân şubesi eski fen memurla- rindan Şevket Onaran . Necip Fazıl Kısaküreğe Açık Mektup: On gün evvel (Haber) gazetesinin! birinci sayfasında, Mebusluk serlâv- | hasr altında yazdığınız yazıyı, ber- kes gibi, biz de okuduk. İlkmektep © muellimlerine karşı çok çirkin bulduğumuz bu . yazıyı, daha yakındaki arkadaşlarımız gere- ken cevabı verir diye şimdiye kadar bekledik. Artık bu yazmın onlarm gözünden kaçmış olduğuna hükme- derek vatanın bu uzak köşesinden si- ze hitap etmeğe mecbur kaldık. Yazınız (Haber) gazetesinin 25 şubat tarihli sayısında ve Mebusluk şu parçayı aynen alryoruz: OKUYUCU MEKTUPLARI Odun Navlunu — 2 2R-2-929 Değil na göre, ilkmektep muallimlerini kö çük düşürmeğe çalışan bu yazım görülmesi, daha hazin bir tecelli Bil midir? İlkmekteplere, hiçbir vasıf ar9” madan muallim tayin edildiğini ww reden öğrendiğinizi sorabilir miyif? Cümhuriyetten sonra İlkmekte? muallimi olmak için, ilk, orta ve li” mezunu olmak ve hattâ Üniversit” den çıkmak bile kâfi gelmediğini V€ bütün bunlar ilkmektep o muslli olamayıp ancak ilkmektep mualli* muavini olabildiklerinin 1702 mi © maral kanunun koyduğu esaslardi olduğunu size anlatmak mecburiy€” #indeyiz. İlkmektep muallimi ol için altı sınıfir muslim mektebini? okumak, tedris ve terbiyeye ait Vİ tün malümatı edindikten sonra ÖP Joma almak şarttır. Bunun hai hiç kimsenin ilkmektep mua)limi OF masına İmkân yoktur. Binaeni ilkmektep mualliminin seçilmesi bi noter kâtibi ve daha yüksek bir m8 müurun seçilmesinden çok farklıdıf. İlkmektep muallimi seçilip ali maz. Hükümet tarafından lir. İşte sizin ve diğer bütün müne”" yerlerin eline ilk kalemi veren mektep muallimi ismi kaleminizd? biraz da tereddütle çıkmak idi, A calarını hürmet ve samimiyetle Ks” şlamak içtimai heyatın esaslı İesf” larımdandır zannediyoruz. Adıyaman Yeniyol ilkokulu öğret menleri; Reşat Ergönül, Mesut E” rıkgönül, Refik Dikmen, Salâhatt” Topçuoğlu, M. Ali Baykal, M Yener, Mecit Önsal, Faik Akdoğan” . Maliyede kalan bir iş? Ben Kırklsreli Camiikebir maha” lesi Zincirlikuyu sokağında 67 N& evde ölü Arif karısı Fatmayım. Umumi harbin başlangıcında of lum Arif oğlu İsmail 2. K. 12 ci piy#”” de alayı 1 Tb, 3 Bİ, verilmiş, kalede ağır surette yara alarak b” rayi tedavi İstanbula sevkolunup * zamanki Fenerbahçe askeri hastan” sine gönderildi ve kanı zehirlen öldü. Bütün şehit, malâl anaları ben de yardım için devlete mür: ettim, istenilen evrakı Milli Müd" faadan aldım ve derleyip toplayi? sorlâvhası altında çıkmıştır. Oradan | gönderdim. Uzun müddet devam © den müameleden sonra nihs! (Bir millet parçasını temsil maka» | muhtaç olduğum işim Maliye Veki" mına hasret çekenlerin bu dâvadajleti divanı muhasebat müdürlüğü” | bir ilkmektep muallimi veya bir no-| de kalmıştır. ter kâtibi derecesinden daha az vasıf| oAradan dört sene geçtiği halde © arandığını farzetmesi hazin tecelli..)| up olmıyacağına dair hiçbir cev” edilmiştir. Bilhassa o Büyükçekmece merkez nahiyesinde, civar köylerden de gelen halkın iştirakiyle o milli talca köylü Hüseyinin annesi Zahi- deye verdiği çihetle çocuğun onun tarafından © suya atılmış olacağını YE söylemiştir. o Elveda Hüxeyinden Niğdede ayın cuğu daha vard Günah tese Yazan: Karim Nadir — Ne istiyorsunuz efendi? — Bir beygir!.. — Benimle beraber geliniz. Adamı takip ettim. Bir takım sokaklardan peç- tikten sonra ahıra benziyen bir dükkânın önünde durduk. Burada bir tek beygir bağlıydı. Sordum; — Niçin bu hayvanı hükümete satmadınız?. — Bir gözü kördür. Hükümet almıyor. İlalka satmağa mecburuz. — Ne kadar istiyorsun?.. — Dört sarı llra!.. Uzun bir pazarlığa giriştik. Fakat bir para ek- siltmenin imkânı yoktu. Herife dört sarı ilrayı say- dım ve beygiri aldım. Emrimin ikinci günü yola çıkmiştım. Fakat al- tımdaki hayvan ne aksi şeydi yarabbi! Mahmuz darbelerimden huylansrak mütemadiyen çifte atı- yor, başını yukarı kaldırarak, sahlanarak kâh ileri atılıyor, kâh olduğu yerde dönüyordu. Bir defa beni üstünden fırlatıp attı. Bereket versin ki, bip fundalığın içine düşmüştüm. £ Kaçmasından kork- tum.'Lâkin bir kaç adım ötede durmuş bekliyordu. Bu defa daha insafsız davranmağı başladım. Öfkem son haddini bulmuştu. Mahmuzları karnını delercesine batırdıkça bir ok gibi ileri atılıyor, sarp #razide yıldırım süratile yol alıyordu. Hafif bir yağmur çiseliyordu. Bu suretle Üç sant yol aldıktan sonra “Hasankale, civarında ordugüh kuran aşiret süvari alaylarına rastgeldim. Bu aşiret alayları bazan tehlikelidir. Pek sık soygun vaka- ları olur. Gündüz bir zarar gelmese bile, gece olun- yirmi birinde müthiş bir fırtına olmuştur. esse ende mi? TEFRİKA No. 7 ca, bir kaç kürdün yolumu kesmiyeceğini kim te min edebilirdi?.. Kumandanlarına müracaatla, iki muhafız kürt $üvarisi almayı düşündüm. Ve tereddüt etmeden yanlarına yaklaştım, o Yol açtılar. Kumandanı se lümladım ve maksadımı izah ettim. Kabul etti ve yanıma iki muhafız süvari verdi. Cenubu şarkiye doğru yol almıştık. Süvariler- den biri pek genç, zayıf, diğeri ise yaşı tahmin edilemiyecek kadar çiçek bozuğu ve esmerdi. Bu adangın çenesini seyrek bir sakal da örtüyordu. Gecelediğimiz köylerde öteden Leriden konuşu yorduk. Fakat nazarlarımızda samimi bir dost ba- kışı yoktu, Hattâ çok defa endişe içinde uykusuz kaldığım oldu, ki gün sonra “Saray,, kazasına vasıl olmuştuk. Fakat burada tayin kılınmış olduğum alay karşı- miza çıktı. Derhal kumandana yaklaşarak kendi- mi takdim ettim. Iki muhafız süvari geri dönmüşlerdi Kumandan dedi ki; N — Alayımıza gönderilen arkadaşlarınızın bir kısmı henüz gelmedi. Buna sebep nedir? — Efendim vesait tedarik etmek çok güç! Ben de bu yüzden emrimi alır almaz hartkete imkân bulamadim... — Siz nereden geliyorsunuz”. — Erzurumdan... — Kaç gün yol yürüdünüz İki gün... Bunun üzerine kumandan bana, bölüğümü gös. «erdi; ben de kıtama iltihak ettim. Bu fırtına | oyunlar oynanmış, ziraât fen memu- doğma bir buçuk yaşlarında bir ço-| şehirde büyük hasarlara sebebiyet vermiştir. Resimler fırtınanın hasa-|ru İsmail Hakkı da bir nutuk, Ver ratından iki yıkıntıyı gösteriyo! Gazetenin ve miştir, Alay Erzuruma doğru hareket etmiş olduğu için geldiğim yollardan geri dönmeğe başlamıştık. Fakat arazi çok suubetli olduğu için, yol vermi- yor, bazan tek kolla, bazan çift kolla ve pek müş- külâtla ilerliyorduk. Yağmur da bütün şiddetiyle yağlmağa başlamıştı. Uzak dağlara, sisli tepelere ve derin vadilere ba- karak düşünüyordum: Hayatımın kapanmış ; yap- rakları arasında hatıralarımın gönlümde dalma ka- nıyan ve hiç bir zaman kapanmıyacak olan yara- ları kanıyor, sızlıyordu. Kendi kendime: ” — Halük, sen bir günahkârsın. Gaddar, hametsiz bir çanavarsın.. diyordum... Sonra da: — Hayır, hayır! Bu hakkındı.. Başka türlü hiç bir şey yapmak elinden gelmezdi. diye kendime hak veriyordum... mer- S * Yola çıktığımızın ikinci gecesi uzaktan nal ses- leri duyduk. Gelenler, kolordu tarafından gönderi» len emir atlılarıydı. Yanımıza yaklaşınca, Ruslar hududu tecavüz ettiğini haber verdiler ve fırka karargâhımı sordülar.. Rusların hududu tecavüzü!!., İçimde bulanık, mö- hiyeti belirsiz bir çarpıntı vardı. Ruslar, Bu keli- menin ibtizazı kulak zarlarımı gıcıklıyordu, Ertesi sabah daha süratli yol almağa başladık. Fakat arazinin ârızası o derece artmıştı ki, yarım saatlik yolu güç hal İle bir buçuk saatte katedebi. “ Miyorduk.. Bu sırada yanıma bir mülâzim yaklaştı. Bu ada- mın ismini bilmiyordum. O da benimkini bilmi- yordu ki: — Arkedaş!.. diye seslendi. Sonra tamamiyle yanıma gelince yavaş bir sesle: — Bir kaleminiz var mı?.. diye sordu. Derhal iç cebimden çıkardığım kalemi uzattım; Teşekkür etti ve elindeki küçük deftere şunları yazdı: “18/10 gecesi... Teşrinisvvel 1914. Rusların fik taarruzu... Sordum: tin tenvirinde büyük rolü olduğu- , memle-| verilmemiştir. Fatma — Niçin bunu not ediyorsunuz?.. — Ben her hâdisenin tarihini not ederim. — Ne lüzumu var?.. Ben mektuplarda bile bu hususu aramam... Adamcağız yüzüme baktı, Fakat ben kalemi © bime yerleştirerek başımı çevirip yürüdüm.. Gece yaklaşmıştı. Bir “Kom, (1) de gecelemek icap etti. Burası bir kürt komuydu. Lâkin, askere geceliyecek yer bulunamadı. Nihayet bir ağıldan koyunları çıkarıp gübre yığınlarını otlarla örterek üzerinde yattık. : Gece gelen tahriri emirde, ertesi sabah (şafakla beraber “Pasinler,, istikametine hareket etmemiz bildiriliyordu. a Şafakla beraber yola çıkıldı. Ayni suubetle “Par sinler,, ovasına nazır silsileleri takiben düşmanın cenah gerisine doğru İlerlemeğe devam ettik. Fe kat düşman, bu hareketimizi derhal sezmişti, Yü” ve kollarına top mermileri yağdırmağa bit Fazla ilerilemek imkfin haricinde idi. İstihkâm kurarak müdafaaya başladık. Kanlı bir harp devam ediyordu. “Pasin, ovasi top ve mitralyöz seslerile inliyor, teskereler s6)“ yar hastahane çadırlarına harıl harıl yaralı taşıyor- du, Bir akşam üzeriydi. Çadırın kapısına dayanmığı bir saattenberi kesilen ateşle derii bir süküta kö” vuşan ovayı seyrediyordum. Güneş kızıl bulutlar arkasında batmaya hazırlanıyordu. Bir araba sesi duyuldu, Posta arabası gelmişti. Bi- raz sonra çadırları dolaşan posta memuru yanimâ yaklaşarak bir zarf uzattı: — Size bir mektup var Halük Beyt... Hayretle: — Bana mı?. Dedim. — Evet... Buyurun. (Devamı var) (0): (Kom): Üç dört haneden ibaret bir köy. j