a £ malyeti ve bir kısım efradı ,. #ehre girer girmez, başlarında “makam olduğu halde Saray pro- Piğandacıları, Hürriyet ve İtilâf ed cıları, şeriat yaygaracıları “Psi birer yol ve vasıta bularak savuşmuşlardı. kei rahat rahat Müdafaai hu- cemiyetini kurmuş, o sırada pazara gelen Rauf bey (söon- tan mebusu oldu) ile bera- ber askı m bu teşekkülün kumandanlı- ç, 5 Ali Puat Paşadan gelen emir Üzerine, alkı kışkırtan zehirli mikrop- lar ortadan kaybolunca, ura- Halk Müdatani Hukuk teşkilât Tafina toplanmıştı. Milli müfre di Sarfı icap eden parayı bile ken- aralarında toplamağa başlamış- * #yni gaye uğruna çalışan iki ar- bi “fin, Eşref ile benim aramızda Pı veril teşkilâta başlamışlar. , Rauf bey üzerine almıştı. H Miki anlaşmamazlık ta kalkmıştı. Merin. ihtiyaçlarını temin etmek N 1. Bu para meselesi, ne yazık Bağ çıkmasgına sebep ol - a » Ben ötedenberi, kendi başıma ha- e ettiğim zamanlar yani eş- Yalıkla geçindiğim günler müs- a ©lmak üzere, para işlerine bö eğ: pek sevmezdim. Hele Vİ muntazam ve milli teşek- » €de paraya el sürmekten “ çekinir, paranın şerefime sü- eği lekeden sakınır ve pek ardım. Adapazarında, eşre- da, “üÜfreze ihtiyacı için doğru- kış, orya para toplamağa kal- Sevgi hiç hoşuma gitmemişti. da İğim ve saydığım bir arka - nu, > olduğu için kendim gibi ©- ia ds şerefini düşünmüş, para ni lanma işine karışmaması rica- 5 bulunmuştum, Müfreze - Ya an eşya ve paraya ait ihti- Bi ın, vereceğimiz mazbatalar ini, dilinde Müdafani Hukuk ce- Si ipe tarafından temin edilmesi- ii “öha muvafık olacağından etmiştim. Biretin, bu çok saf ve samimi m ve teklifimi kabul etmemesi Mİ cidden gücendirmişti. Ara - yzdaki samimiliğe güvenerek, : terek mesuliyete dayanarak Tar ettiğim ricalarıma ehem - Yet vermemesi de aramizi açmi$, 'Ç € arzu etmediğim uygunsuz, iksız hâdiselerin baş göster- İhtimali ziyedeleşmişti Bu kâ,; *tte de beraber çalışmak im- ları artık kalmamıştı. Ayrı İamilk benim için bir zaruret hal m almıştı, “ m O, "MR. AR, A A Şİ e Bi Rün on yedi arkadaşımla Dik beraber Eşreften, Adapaza- diy ayırldım “Kandıra” ya dön- Teri, Şehrin vaziyetini, halkın his- dim çalışmağa çok müsait bul - teki hemen Müdafaai Hukuk G5 lâtını kurdum ve işe başlat- Cemiyet merkezinden aldı- ta Pir kararla hapishaneyi bo - a Mahpuslar arasından öl Yem uygun bularak ayırdığım İşgni$ Kişi ile müfrezemi kuvvet- Adirdim. dn inlkmeilt inn eken süz çen ye, a aki im, ıraya gelince, Çal köyünde han Yenibahçeli Şükrü, Mesut avuz Fehmi Beylerle, tabii gü, bıplaşmıya başlamıştım. Bir cay krü Beyden aldığım gizli ve İng, Fietli bir mektupla Çala ça- RA Bu davet, inanınız bana, miş «le bir ziyafet kadar sevindi ai beni. Çünkü, Şükrü Bey, o 8)- #ng, Abizalara karşı Geyve boğa- Ay», bir müdafaa hattı tesis eden Fuat Paşanın süratle gönderi İNİ istediği cephaneyi temine Yaş ur etmişti beni Dört kafadar N başa gelmiş, bir saat içinde, ya- Rak İşlerin kararını vermiştik. ve müfrezemle Maltepeye inecek, “ kısmı İngilizlerin bir süvari i- ba kak Simke 7 siğrle Yakın Tarihin En Esrarlı Çehresi: 108 Para Işi Eşrefle Beni Ayırmıştı Kandıraya Gitmiş, Merkezden Aldığım Salâhiyetle Hapisaneyi Boşaltmış, Müfrezemi Kuvetlendirmiştim vası tarafından işgal edilmiş olan endaht mektebine gidecektim ve o- radaki silâh ve cephaneleri derle- Yip toparlayıp Çal köyü yoluyla Geyvede bulunan Ali Fuat paşaya götürecektim. Tehlikesi kadar zev- ki de bol olan bu vazife hoşuma git- mişti doğrusu. Beni çok seven ve bu zevkli vazlleyi vermek cömeri- liğini gösteren arkadaşlarıma min- net ve şükran borçlarımı ödedikten sonra mektebi ve civarını iyi bildi- ği için yanıma katılan Bursalı Meh- met çavuşla beraber yola çıktım. Müfrezem de tabii yanımda idi. Yüz altmış semerli yük hayvanı da bizi geriden takip ediyordu. Çaldan hareketimin ikinci günü akşamı Ya- kacık sırtlarından yavaş yavaş So- Barlık köyüne akmış, dere yoluyla Maltepe endaht mektebinin bulun- duğu ahşap barakalara yaklaşmış- tam 336 yılı nişanınm on sekizin- ci gecesi sabaha karşı idi. Çoban yıldızı güler gibi pırıldıyor- du. Göğün, Yakacık sırtlarını te- pelerine bitişik gibi görünen kısmı, üzeri yol yol açık hareli tatlı esmer renginde bir tül gerilmiş gibi du- ruyordu. Havada tatlı bir bahar şenlik ve serinliği vardı. Her yanı tabiatin kokusu sarmıştı. Çiğnediği miz yeşilliklerin çıkardığı esrarlı sesler! dinleye dinliye ilerlemiş ve © zamanlar subayların atış mektebi olarak kullanılan tahta barakalara epeyce yaklaşmıştık, Sinsi sinsi s0- kuluşumuzdan pirelenen nöbetçile- ri birer birer görüyor, telâşlı hare- ketlerini sezinliyor ve gülüyordum. Yolumuzun üzerindeki ilk nöbetçi ile anlaşmak güç olmamıştı. Askere hiç benzemiyen kıyafetimize rağ- men elimizdeki mavzer tüfekleri ile yanımızdaki semerli hayvanlardan, bir nakliye kolu olduğumuza hük- meden nöbetçi, usulü veçhile silâ- ha davranmış, titrek ve tereddü "ü bir sesle de, (dur!) diye bağırmıştı. Müfrezeyi hemen durdurdum, nöbetçinin yanma sokuldum, Biraz düzgünce kıyafetim, o zamanın sa- kallı müderris, miftülerinkine pek benziyen uzun ve çember sakalım, nöbetçiye emniyet vermiş ve hele tatlı dilim pek yumuşatmıştı onu, Elimle omuzunu okşıyarak ve gü- leryüzle: — Evlâdım, dedim. Müdür bey mektepte mi acaba? Aslan nefer vazifesini unutmadı. Sorduğumu anlamamış gibi davran dı. Bana doğru bir adım daha soku- larak yüzüme dikkatle baktı ve: — Hele, dedi. Sen kim olduğunu bir bildir bana da. Ondan sonra ko- nuşalım. Hareketlerini beğendiğimi afe- rinlerimle anlattığım bu Mehmetci- Bi, tatlı sözlerle duygulandırdım, biraz da koltukladım. Kömürcü müfrezesi olduğumuzu söyliyerek mektep sahasma daldım. Hayvanla- rı, ofradımı pavyonların arasında bıraktım. Nöbetçi zabitinin yattığı pavyona doğruldum. sil atış mektebi olan büyük taş binalar, bu barakalar. dan biraz yukarda ve bir düşman süvari livasının işgali altında idi. Binbaşı Necati Bey namında bir za. tn müdürü bulunduğu mektep bu barakalara atılmıştı. Darlık ve bil- hassa konforsuzluk yüzünden, atış devresini geçiren subaylar, geceleri mektepte kalamıyorlardı. Bu sebep- le geceleri bütür. pavyonlar bom- boş bulunuyordu. Sıcaerk yatağından kaldırdığım, tatlı uykusundan avırdığım nöbetçi zabiti birinci mülâzim Hüsevin e fendi, esniyor, elinin tersile uğuş- tura uğuştura mahmurluğunu da- Batığı süzgün gözlerini yözümde gezdiriyordu. Bir iki kere daha ge- rine gerine esnedikten, yorgunluk- tan, uykusuzluktan gerilen vücudü- dik mü gevşetip benide esnettikten sonra silkindi ve: — Affedersiniz ama arkadaş, de- di. Kimin ile şerefleniyorum, lüt- fen söyler misiniz? Tansttım kendimi. Bir kaç sözle de ,son dereçe ehemmiyetli ve gizli bir vazife ile geldiğimi ve bir kaç gün mektepte kalacağımı anlattım. Nazik muhatabım tereddüt göster. meden misafir severliğini gösterdi. Gülümsiyerek: — Çok güzel, dedi. Bu odâda siz de yatar kalkarsınız. Yalnız olmadığımı, yanımda xa- labalık bir müfreze ile bir hayli de hayvan bulunduğunu ve bunların da birer tarafa yerleştirilip, gözö- nünden kaldırılması icap edeceğini söyleyince, nöbetçi zabiti bey, pek haklı olarak, düşündü. Fakat benim düşünmek ile geçi- rilecek vaktim yoktu. Muhatabi- min nezaketinden, gösterdiği mi- safir severlikten şımarmış, kendi- mi ev sahibi yerine koyup tezelden işe başlamıştım. İlkönce nöbetçi ça- vuşunu çağırttım. Mektep debbo- yundan çıkarttığım elbiselerle efra- dımdan bir kısmını nefer kıyafetine soktum. Bunları mektebin iç ve di- şındaki nöbet mahalleri ile kapı ka- rakoluna koydum. Mektebin muha- az efradını da bir koğuşa soktum. (Devamı var) Yazan: ki kız kardeşlerin adları “Hoş geldin kardeşlerdi. Sahneye ilkönce birisi çıkardı ve şarkı söylemiye başlardı. Biraz sonra ötekisi girer, kardeşi türkü söylerken dansederdi. Şarkı söyli- yen susar ve nihayet Iki kardeşler beraberce raksederlerdi. İşte ilk- önce oynadıkları numara bundan ibaretti. “Hoş geldin., kardeşler, yavaş yavaş haftada üç liradan yirmiye, yirmiden yüz elliye doğru tırınanı- yorlardı. Böylece gitgide pahahılaş- maları bir kazaya belâya çatmamış- 11. Yani birinden biri evlenerek ö- teki yalnız aalmamıştı. Kavga ede- rek de numarayı ikiye bölmemiş- lerdi. Seneler geçmişti. Numaraları pek az buçuk değişirdi. Bazan şarki nın birini çıkartırlar, onun yerine bir benzerini korlar. Kimi sefer de dansın şurasında veya burasında e- hemmiyetsiz tadilât yaparlardı. Bi biseye gelince oradaki başkalık yalnız etekliğin yavaş yavaş kısal- ması ve dekolte elbisenin gerek gerdanda, gerek sırtta alçalması f- di. Bu “Hoş geldin, kız kordeşle- rin birinin adı Mini, ötekinin adı Bini idi Herkes onları seviyor, op- lar da herkesi seviyor ve biribirle- rile de sevişiyorlardı. Gözde olma- sına gözdeydiler, Fakat bazan baş- başa kaldıkça biribirlerine “baka- lm bu ne kadar devam eder,, diye sorarlardı. İşte bu meseleyi sık sık düşünürlerdi. Davetsiz Misafirlerden, Şeritler Şeritler insanlarm karnıma et lokmalarının içinde girdikleri İçin davetsiz misafirlerin en kibarları sayılır. Bundan dolayı da, et yiye- miyen züğürtlerde davetsiz misa- firlerin bu türlüsü az bulunur. zig bütün yemi si retlisi kafası çengelli olanıdır. Söh- reti de domuz etinin İlkin İsrail oğullarına, sonra da Müslümanla- ra yasak edilmesi onun yüzünden olmasıdır. Bundan dolayı o hayva- nin etinden yemiyen İnsanlara mi- safirliğe gelemez, Zaten o hayva nin eti yasak edildikten sonra, İn- sanlar biraz İlerlemiş ve hayvan- erin bulunup bulunma» dığı baytarlarm muayenesile Jaşılmış çaresi bulunmuş olduğun dan, domuz eti yemeleri yasak ol- mıyan İnsanlarda da şimdi pek az bulunur... Şeritlerin bir de sığır etlerinde bulunan cinsi vardır. Bunun kafa- sı çengelsiz olur. Fakat boyu 4 metreden 10 metreye kadar uzar, Halkaları öteki şeridin o halkala- rından pek çoktur, Iki bine kadar çıkar, Şerit İnsanın karnındayken halkalar birer birer döküldükleri zaman kendi kendilerine çıkabile- cek kadar zorlu olurlar. Onun icin İç çamaşırlarının İçinde görülür” ler... Sığırlarda bu türlü serit cok bulunduğundan çiğ et yemeleri lâzım olan hastı sığır eti yedi- rilemez. Şeridin yumurtası ancak 45 derecede öldüğünden meselâ biftek kızartılrken aceleye gelip te ortasmdaki kısmı o dereceye kadar sıcaklık görmezse » yenilir. ken lezzetli olmakla beraber - etin İçinde yumurta gene canlı olarak kalabilir. Üçüncü bir türlüsüne de şerit derler, Öteki İki türlüsü tm- sanım ka, a tek olarak bulun- duklari halde cüce seritten hirco- Zu bir arada bulunur. Akdeniz ke- narlarındaki o memleketlerde ço- cuklarda, bu türlüsü cokca bulu- nur. Cocuklar bunların yumurta ları farkında olmıvarak hirhir- lerine bulastırırlar. Simdiki hal- de cüce şeridin en cok bulunduğu yer oralardaki çocuklarm karnı İ- se de farelerde de bulunduğuna clire - göre onlara da farelerden gelmesi muhtemeldir... Zaten buna yakm bir türlüsü de farelerin karnında çokça bulunur. Onlar yumurtala- rını un İçerisine bırakırlar, undan e a lk il e kl yapılan ekmek iyi pişmeyince 0- nunla birlikte insanın kanına ka- der gelir. Bir de tatlı su balıklarile gelen şeritler vardır. Bunlara da botri- yosefal derler. Bunların da sev- dikleri yer İnsanların okarnıdır. ime! suya düşmeleri lizimdır. İnsandan ya- hut ötekilerden çıkan şerit yumur- taları suyun içinde biraz büyü- yünce yüzmeğe başlarlar ve balık- lardan bazılarının karmlarına, 0- radan etlerinin arasına girerler, Sonra onları tekrar insanlar yer. Böylece bir “devri daim” olur... Şeritlerin bu çeşitlerini ayırt et- mek onları karınlarında misafir edenin kendisi için güçtür, Mikros- dd altında muayene ile ayırt edi- Sağlıkları yerinde, (o kuvvetli kimselerle bu davetsiz misafirler hoş geçinirler, rahatsızlık vere- mezler. Fakat İnsan sinirli ve za- yıf olursa, hele çocuklarda, şerit- ler marifetlerini meydana çıkarır. lar, Onların verdikleri rahatsızlık- ları geçen gin yazmıştım. Kisaca hatırlatacağım: Oburluk yahut ak- sine İştahsızlık, mide ve o hursak bozukluğu, karm ağrısı, gazlar, bulantı ve sonrasn sarılık, baş ağ- rısı, küçük çocuklarda havale. Tatlı su balıklarile gelen serit lerin ayrıca bir kansızlık hastalığı yaptığı olur, Kırmızı kan yavar- laklarnm onda bir derecesine ka» dar azaldığı bile görülmüştür. Şeritlerden korunmak için en İyi çare bir kere sığır etini iyice kaynatmak, kırartrken de yavaş yavaş ve sıcaklık et parçasının . ortasına nüfuz edecek surette kı zartmaktır. Tatlı su balıklarını se- verseniz ve onlardan bulabiliyor. sanız en İyisi onları haşlama ve- mektir. Yağ icinde, tavada kıza- rırken sıcaklığın balığın içerisine kadar nüfuz edememesi ihtimali çoktur. Şeritleri düşürmeğe gelince... Ona bugünlük ver kalmadı. . Eskişehirde Bayan Kâmile: Buradan sağlık verebileceğimiz çare ancak, size zararı olmıyacak bir şey, yani Eskişehirin meshur sıcak suyu ile bol bol yıkanmak- tur. Üst tarafını da hekiminize mu- avene olunarak ondan sorarsınız... "Hoş Geldiniz,, Kızkardeşler HAUNEN SWAFFER 0223333333335 DBDEKAA AAA HİKÂYE v w v v y v v v v v v wv o B ir akşam Variyete Finsbury tiyatrosunun ajanı Biniye bir kere baktıktan sonra bir ikinci ve hattâ üçüncü bakış salmak moc- buriyetini duydu. “Bu kız, kendi kendine daha iyi iş görebilecek,, di. ye düşündü ve Biniye dolgunca bir teklifte bulundu. Fakat Bini teklife kulak tıkadı. "Nasıl olur? Miniyi nasıl açıkta bırakabilirim? Onunla görüşmekliğim lâzım., diyordu. Fa- kat Mini ile görüşmiye bile lüzum görmedi. Daha tezi yok ertesi günü meseleyi Miniye hiç sezdirmeden reddetti. Ne olacaktı a canım. Şu- rada beş on sene daha uğraşırlardı. Ondan sonra kısmetleri açılır. Kar- şılarına birer koca çıkar ve sahne- sinden de, tiyatrosundan da kurtu- lurlardı. Mininln işi çakmaması için fedakârlık etmeden o şehirden ay- nlarak başka bir şehre göç ettiler. Fakat orada da Biniye bir teklif. te bulunan oldu. İyi ki teklif ağız- dan değil, fakat mektupla idi ve iyi ki mektup Mini yokken Bininin eline gelmişti. Yine Bini isteniliyor ve Mini istenilmiyordu. Hiç iki biri yok, Bini yine ret cevabını bastı, radan çok geçmeden bu sefer Mini ağır hasta olarak yata- ğa düştü. O gün Bini kardeşinin ya- tağı başında iken Londradan gelen mühim bir ajan onları ziyaret etti. Bin! ajanı Mininin yanında kabul etmek mecburiyetinde kaldı. Ajan Biniye iş teklif etti. Fakat vine Mi- ni mevzuubahis değildi. Cömertçe- sine.yapılan teklifi kabul etmesi i- çin Mini hasta haline rağmen, yal vardı, yakardı bayağı. Kız karde. şine “bak görüyorsun ya ben hasta- yım! İyi olunca da epey zaman için sahneye (o çıkamıyacağımı anlıyo- rum. İstirahate, kendimi derleyip, toplamıya muhtacım. Sen bu işi kabul et, kontrat müddeti bitinci- ye kadar ben de toplanır, kendime gelirim. Eskisi gibi beraberce nu- maramız: oynarız, diyordu. Adam gittikten sonra fki kız kar- deş gec vakte kadar miinakaşa et- tiler. Bini ayak direyip olmaz di- yordu. Fakat Mininin yalvarışı ya- karışı tavsamkk bilmiyordu. Neti- ce şu oldu ki Bini teklifi kabul etti. Ve kız kardeşlerin rolü ortasından ikiye bölündü. Bin! böylece Londranın en zen- Bini ne yaptıysa yaptı. Paraca çok gin, en gözde sahnesine çıktı. Ora- Ya pek zengin ve genç bekârlar de- vam ederlerdi. Bunların birisi Bi- ni ile evlenmeyi teklif etti. Fakat Bini, Miniyi düşünerek kabul etmi- yordu. er akşam geç değilse Mini, Biniyi beklerdi. Toplayaca- Zina, dinçleşeceğine, gitgide daha İazla zayıflıyor, daha ziyade yoru- Juyordu. Bini dönünce sahnedeki oynayışmın seyirciler tarafından nasil alkışlanmış olduğunu duya sevinir ve yanaklarında da geçici bir pembelik görünürdü. Aradan epeyce geçti. Bir akşam Bini, yeni bir numara oynıyacaktı. Mini de gelip seyretmek istedi. O - akşam seyirciler tiyatroyu az kaldı alkış tufanile yıkacaklardı Sahneye atılan buketlerin haddi hesabı yok- tu. Bini sahneden çıkar çıkmaz onu bir Amerikalı ajan karşıladı Ak- tirisi heyecanla tebrik çttikten son- ra, ona yapılabilecek tekliflerin en büyük ve dolgununu yaptı. Hemen orada şişe şişe şampanyaların tapa. ları patlatıldı. Tebrik eden edene, gülen gülene idi. Yakat Bini gözle- rile dört tarafı arayıp tarıyor ve ısrarla, hep Mini nerede diye soru- yordu? ip am o sırada sahne hademele- rinin birisi içeri girdi. Göz- lerinde korku okunuyordu. Mana- Jere doğru yürüdü ve kulağına bir seyler fısıldadı. Manajerin' yanı ba- şında oturmakta olan Bini fısılda- nanları işitti. “Hey Allahım!,, diye bir çığlık salarak yerinden fırladı. Ayak üstüne fırlayınca koşmıya koyuldu. Mininin oturmakta oldu- ğu locaya vardı. Locanın karanlık dibinde kırılmış bir kukla başi bir yana düşmüş, sıska gövdesi avuç- ta buruşturulan bir kâğıt gibi kı- rışmış eğri büğrü olmuş bir insan cesedi ağarıyordu. Sarkık elinin ki- reç gibi soluk parmaklarile bir pro- gram tutuyordu. Bu İşte “Hoş gek diniz,, kardeşleri numarasın, nısıf diğeri idi, Zavallı Mini, meseleyi katı su- rette fasletmişti, Çünkü ölmüştü. “Hoş geldiniz kardeşler,, i numara- sınm ölümü üzerinden yeni bir yıldız doğmuş bulunuyordu. Erenköy Lisesi Direktörlüğünden : Okulumuz Çamlıca şubesi talebesi için lüzumu olan ve beher metre si 390 kuruş tahmin edilen (330) metre kumaş 8/3/939 çarşamba günü saat 14 de İhalesi yapılmak üzere açık eksiltmeye konmuştur. İlk temi. natı 96 lirs 52 kuruştur Eksiltmeye girecekler bu nevi kumaş İmal et- tiklerine dair Ticaret Odası vesikası ve teminat makbuzile Istanbul Be voğlu İsuklâ) caddesinde iseler muhasebeciliğine belli gün ve saatte gelmeler" İlân olunur. (1128) a. Üniversite Rektörlüğünden : Hukuk fakültesi ceza hukuku do çentliği Açıktır. Talimatnamesi muci bince 5 Mayıs 949 cuma günü imti hanlar başlıyacaktır. İsteklilerin ni- san sonuna kadar fakülte dekanlığı na başvurmaları. 047)