Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
.. . . Mütekaitler İçin H .. Bir Formül tarihlerde tekaüide sevkedilen- derin tekaüdiyeleri arasındaki farkların izalesi veya tevzini için birçok yazılar ya- zılmış ve sözler söylenmiştir. Mütekaitlerin sızlanmakta hakları yok değildir. Tekaüdiyeler, memürun tekaüde sevki esnasında almakta olduğu —maaşa göre tesbit edilmektedir. Bu bir prensip- tir. Fakat; bugün meriyette bulunan ka- nundan evvel alınan maaşlar esasen azdı. Cümhuriyet idaresi bu azlığı ve hayat pahalılığını alarak maaşları yük- seltt. Hayat pahalılığı nazara — alınarak maaşlar yükseltildiği halde baremden evvel tekaüde sevkedilenlerin tekaüdiye- leri olduğu gibi bırakildi. Bu kanunun kabul ve tatbikına kadar eski ve yeni iki sınıf mütekait vardı, yeni kanunun tat- bikından sonra bir sınıf mütekalt daha meydana geldi. Ve bugün üç sınıf müte- katt arasında büyük farklar vardır. En eski ve eski mütekaitlerin tekaüdi- yelerini yeni mütekaitler - tekaüdiyeleri derecesine yükseltmek imkânı yoktur. Ufak bir zam mütekaitleri tatmin etmez, yüksek zamlar bütçeyi sarsar. Şu halde hem mütekaitleri mehma emken memnun etmek hem de bütçeye fazla bir yük yük- lememek için bir çare düşünmek lâzım- dir. Bu yorum: 1 — En eski mütekaitlerden kazanç, buhran ve müvazene namlarile hiçbir vergi alınmamalıdır. 2 — İkinci zümre mütekaitleri bu ver- gilerin ikisinden muaf tutulmalı; * 38 — Sön kanuna göre tekaüde sevkedi- lenleri yalnız (kazanç veya buhran) ver- gisinden muaf tutmalı, Bu münasebetle bir meseleyi de mevzu- abahs etmek isterim: ) Memurların maaşı hizmet senelerine göre artmakta devam ettiği halde hu yurudn emektarları olan mütekaitlerin esasen gayri kâfi olan tekaüdiyeleri sabit kalmaktadır. Böyle olduğu halde devlete — Bit mekteplerin leyli ücretlerinden memur — çÇocukları için iskonto yapılmakta, müte- — kaitlerin çocukları bu müsaadeden mah- tüm bulundurulmaktadır. Çocuklarını leyli olarak okutmak ve yetiştirmek isteyen bir mütekait leyli üc- A_reli ödemek için aile efradının rızkından fedakârlık yapmak mecburiyetinde bulu- nüyor. Ve çok defa çocuklarının leyli tah- silini temin edemiyor. Yahut çocukların- — dan birini leyli mektebe verebiliyor, di- gErTerİ yüKSek-tanisinden mahrum kalyor! hususta şöyle bir formül düşünü- Hlert $tlerin geçmiş hi ine ve V emeklerime hürmeten-ve: geride kalanla- — Fin rıizkından büyük fedakârlıklara mec- — bür birak için Ütekaltlerin ço- — etiklarının leyli ücretinden memur ço- y — €ukları İçin yapılandan fazla İskonto yap- — Malıdır. Mütekalt Doktor Mazhar Ülgen '_ Barem ve Yüksek Tahsil ; Barem kanununun yeniden hükü- — Met ve Meeclisçe tetkik edildiği şu :lırılırdı allevi, sıhhi vesair bazı ma- /— zeretler dolayısile lise tahsilini ikmal | dersmiz. ” — muş, memuriyet hayatında ktep diğl MA e da tecrübe ve muvaffak mesaisile faz- lasile telâfi etmiş kimselerin lise mezunlarile hemâyar addedilmesi her halde iki üç senelik tahsil fazla- lığını heba edecektir. Hakkımızın müdafaa edilmesini ve mağdur edil- memekliğimizi ve barem kanununda bu gibi gençlerin hukukunun nazarı dikkatea alınmasını İstiyoruz. Vezneciler Salim Bey Ap. No. 3 Necdet Bu Satıcıları Susturmak Lâzım Ekser kimseler, yatağından © Mmahut satıcıların avazlarının çıktığı kadar bağır- malarile kalkıyor. Bunlar o kadar çok kü; bir sokaktan teker teker ve ikişer dakika ara ile geçtiklerini farzederek günün ak- şamını doldururlar. Her iki adımda da bir bağırdıklarına göre daha birinin sesi kesilmeden, öteki yetişiyor. Bu suretle sokaklar hayatlarını; her gün mütemadi- yen bu haykırmaları dinlemekle geçiri- yorlar, Bir satıcının bir sokaktan üç, dört defa geçtiğini de düşünürsek, artık o so- kağın sesten altüst olduğunda şüphe kal- mök. Satıcıların bu bitmez tükenmez çığ- lıklarından, sinirlenmiyen, rahatsız olmı- yan kimse jyoktur. Bunlardan en çok şi- kâyet eden talebelerdir. Bu şerait içinde çalışmak mümkün olmuyor. Ama diye- ceksiniz ki, çalışan adam onlara kulak vermez. İşte buna imkân yok. Cünkü ses- siz bir dakika bile geçmiyor. Acaba sati- eıların sokalffardan sükünetle geçmesi im- kânı yok İudyr? Fatihte Sadi Arar * Hayır Kaçakçılığı Bayram günlerinde meydana cı- kan bir (hayır kaçakçılığı) var. Teb- rik kartlarına yapıştırılan bir ku- ruşluk Kızılay pulundan kaçmak i- çin bu kartları bayramdan bir hafta evvel gönderiyor ve filhakika bu #n- sani yardımdan kendilerini, istiye- rek mahrum ediyorlar. Ben buna ka- çakçılık) diyorum. Bilmem, siz ne vörde l şa © çe e— Kadıköy Damga sokak No. 6 Hikmet Oytaç * Haldeki Madrabazlar Günün leleri, —sü da (Sebze ret veriyor. M: , bilhassa narinciye cinsi fiatl da pahalilik bundan İleri ge- liyor. Bir de nazarı dikkati çeken mesele, bu adamların hal dahilinde tamamen a- rapça konuşmalarıdır. Hal içerisi - sanki bir Arap köyü haline geldi. Hal idaresi- nin mü: Türk rır ettiği gibi zavallı halk ta bu tufeyli- lerin ceplerini doldurmakla mükellef tu- tuluyor. Umumun menfaati namına mer- cünin dikkat nazarını: celbetmenizi — rica eylerim, Manav: Rıfat Korkut * Muallim Mektebi Talebesine de Paso Verilmesi Erkek muallim mektebi talebesi- ne, Tramvay ve Şirketi Hayriye va- purları için paso verilmiyor. Başka her mektep talebesi bu larla ten zilâtlı tarifeden iİstifade ettikleri halde biz bundan mahrüm kalryo- ruz. Halbuki yerimiz şehre uzaktır. Daima vesaiti nakliyeden İstifadeye mecburuz. Sebep olarak leyli olma- mız gösteriliyor. Fakat bizden bas- ka leyli talebeye paso veriliyor da bize niçin verilmiyor? Erkek Muallim Mektebi talebesinden birisi FFT Kapıcılar Derdi Aylardır iş aramakla meşgulüz. Calma- kapı, araştırmadığı eşik kal- madı. Çok yerlerde iş sahiplerini görmek nasip olmadı. Çünkü ortada aşılması güç ânil var: K Nereye bizi iş aramaktan meneden hep bu kapı- cılarla odacılar oldu. Girebildiğimiz yer- lerden ise birer kuru teselli alarak çık- tık; (Şimdilik yok, olduğunda alırız, bir ay sonra müracaat edin) gibi... Fakat cepte parası kalmıyan İnsan ne yapar? İşsizlik derdimizi acaba kim din- ler? Ha Ayvansaray Atik Mustafa pa- şa, Çınar sokak No, 39 B/ Bozkurt, T. Dinç * Jimnastik Dersi Jimnastik dersine giremiyecek kadar mektep doktorundan ve has- taneden raporlanmış İki çocuk o derse devam etmedikleri halde al- dıkları karnelerinde birisi 3 diğeri 1 not olarak öğretmenleri tarafından Halinde) başlığı ilgç yazılan çok yerinde bir yazıyı okudum Mesleğimi alâkadar et- tiğinden ben de bir iki şey söylemek iste- rim. Portakal mevsimi hal dahiline üşü- şen bir takım matrabazlar vardır. Bu a- damlar kabzımallardan malları âdeta it- tifakla arzu ettikleri fiata alırlar, istedik- leri fiata satarlar. Zira aralarında tam bir birlik vardır. Esnaf doğrudan doğruya ğ ederek yüksek mekteplerde son sını- fa kadar, yeya iki sene kadar oku- di alacağı mali bu matrabuz- lardan almakla ikinci bir ele ayrıca tica- yazılmış olduğu görüldü. Şu halde: Raporların bir kıymeti - olmadığı anlaşılmıştır. Hasta bir çocuğu jim- nastik dersine nasıl devam ettirebi- liriz?, Nafıa Vekâleti yapı işleri elektrik mütehassısı emekli Yüzbaşı Nuri Gökşar TAN İ Haa aĞ el ö a d G veer (HADİSELERİN İÇYÜZÜ ) POLİSTE : Çok Yakın Blöf ve Harp İhtimalleri (Başı 7 incide) kü hava tehlikesi, Almanya tayya- relerinin sayısına nisbetle ancak üçte bir derecesindedir. lmanyanın dört senelik plâ - nına gelince: Berlinden alı nan haberlere göre hiç de iyi iler lemiyor. Alman demiryolları 4000 lokomotife, 100,000 eşya vagonu - na muhtaçtır. İptidai madde dar - lığı ve amele azlığı yüzünden bun lar yapılamamaktadir. Kömür is - tihsalâtına azami hız verildiği hal de mahsul kifayet etmiyor. Sene - de yirmi sekiz milyon ton çeliğe ihtiyaç bulunduğu halde ancak yir- mi milyon istihsal edilebilmekte - dir. Ve neticede iki haftada tekmil lenecek makineler, ancak altı ve- ya sekiz haftada bitiyor. Her Hitlerin İtalya ile Alman- ya arasında askeri birlik bulundu- ğuna dair söylediği sözler, hayret uyandırmamıtşır. Çünkü mareşal Balbo ile Almanya hava kumanda- nı general Udet harp vukuu tak - dirinde ne yapılacağı üzerinde an- laşmışlardı. 50,000 Alman askeri, 12,000 hücum kıtası mensubu, do- kuz bin tayyareci bu ay içinde Lib yaya hareket ederek kolonyal ha- rekete alıştırılacaktır. TASFİYE HALİNDE Sanayii Zeytiye ve Kimyeviye 'Türk Anonim Şirketi Hissedarları içtimaa davet Hali tasfiyede bulunan “Sanayii zeytiye ve kimyeviye'Türk anonim şirketi” nin hissedarları, aşağıdaki ruznamede gösterilen hususlar hak- kında müzakere etmek Üüzere 13 Mart 1939 Pazartesi günü sabah sa- at On birde Sirketin İstanbuldaki mörkezi olân Beyoğlunda Mackada »| Töşvikiye caddesinde 47 numarada-ı Bir Günde Beş Vesaiti Nakliye Kazası Oldu Nurettinin idaresindeki 60 numas ralı motosiklet Beyazıttan geçerken 17 yaşinda Hayriye çarparak iki ba- cağından da ağırca yaralanmasına se- bebiyet vermiştir. Yaralı Cerrahpaşa hastahanesine kaldırılmış; — suçlu yakalanmıştır. * Şoför Mehmet tarafından ida- re edilen 1898 numaralı otomobil Şiş- liden geçerken Hacı Mehmet ismin- de birisine çarparak başının muhte- lif yerlerinden ağır ve tehlikeli bir surette yaralamıştır. Yaralı Şişli has- tahanesinde tedavi altına alınmış, tahkikata başlanmıştır * İstinyede oturan Nevzat — ve Şerif isminde iki arkadaş İstinye va- pur iskelesi önünden geçerlerken Pardonin idaresindeki 464 numaralı otomobilin çarpmasına maruz kala - rak her ikisi de bacaklarından yara- lanmışlardır. Yaralılar tedavi altına alınmış Pardo yakalanmıştır. »x Vatman Halidin idaresindeki tramvay arabası yolcularından Pami isminde bir kadın tünel önünde ara- badan inerken yere düşerek başından yaralanmıştır. Yaralı tedavi altına a- lınmıştır. ğ * Şoför Neşetin idaresindeki 534 numaralı otomobil Haydarpaşada rıh- tım caddesinden geçerken o civarda oluran Aliye çarparak vücudunun muhtelif yerlerinden yaralanmasına sebebiyet vermiştir. Yaralı Haydar - paşa Nümune hastahanesine kaldirıl- mış, şoför yakalanmıştır. TET AT — » 7-2-939 BELEDİYEDE : Adalara İlkbaharda Su Veriliyor Belediye sular idaresi ilkbahar dan itibaren Ada sularmı temin et meğe karar vermiştir. Bunun içir Adalarda su şebekesile, su depolar! için bir keşifname tanzim edilmek: tedir. Adada ayrıca bir de tazyik merkezi tesis edilecektir. Taksim - Harbiye Yolu Taksimden Harbiyeye giden cad- denin yaya kaldırımlarının tecdit e- dilmesine karar verilmiştir. Bu saha dahilinde olup ta belediyeye ait bu- lunan arsaların da önlerine duvar başl. ktır. Nafıa Vekilinin Valiye Cevabı Nafra Vekili Ali Çetinkaya, Tram- vay şirketinin satın alımması dolayı- sile Vali ve Belediye Reisi Lütfi Kırdarın vuku bulan tebrikine şöy- le bir cevap vermiştir: “— Güzel İstanbulun âmme hiz- metlerine ait müesseselerin satın a- lmması dolayısile İstanbul halkmı temsilen izhar buyurulan samimi duygulara teşekkür ederim. Salta« nat idaresinin bakımsız bıraktığı gü- zel İstanbul bir hizmette buz lunabilmişsem bu benim için bir bahtiyarlıktır. Sevgi ve saygılarım. Nafıa Vekili Âli Çetinkaya çekil $ le SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalaymız. RADYOLİN âdi Heyeti Umumiye halinde toplan- mağa davet edilir: 1 — Tasfiye memurları raporunun okunması; 2 — Tasfiye memurları tarafın- dan tanzim olunan bilânçonun tas- diki, : 3 — Tasfiye memurlarımı zimmet- lerini ibra. 4 — Mürakip tayini, Heyeti Umumiyeye iştirak edecek olan hissedarlar, hisse senetlerini ve yahut bunlara sahip olduklarını müsbit vesikaları, toplanmadan bir hafta evvel, şirkete veyahut bir ban- kava tevdi etmeğe mecburdurlar. Tasfiye Memurları ki ayrılacaksın kalbim. Ve mademki herşeyi bırakıp ayrılacağın günü, Bu akşam KEMANİ SADİ mükemmel saz hey'etiyle İÇKİSİZ AİLE SAZI BAYAN'MUALLA ve az zamanda halkın takdirini kazanan yeni bir yıldız BAYAN MENŞURE Dördüncü Vakıf Han BORSA KIRAATHANESİNDE idaresinde birlikte Kasımpaşa Maliye Tahsil Şefliğinden : A, Karaagaç mezoa- Şubemize kazanç vergi sunda hazır bulunan Şube İcra M inden borçlu Sütlü hası içinde Simon Feldmanın haciz edilmiş olan 120X130 eb'adında dört sandık barsağın aleni müzayede ile satışı yapılacaktır. İsteklile- rin 8/2/939 Çarşamba günü saat 11 de Mezbahada soğuk hava depo- ilân ü tları lü olunur. — Onunln alay etmezsen memnun olurum Nazlı. — Onunla alay mı? Asla! Ben onunla alay et « “5715” Istediğin kadar gülümse. Bir cendereden kur- tulmak için bir cendereye girmek istiyorum. Bana 'yardım etgrez misin? — Size basma entarili, takunyası boncuklu bir fulya tarlalı kız bulayım. — Beraber ararız. Belki orada Osman Cemal Kaygılıya da rastlarız. — Hocam! Size bir şey söyliyeyim mi? Istanbu- la gelecek vali kim olursa olsun, işe Eyüpten, Uskü- dardan başlamazsa muvaffak olamaz. Ilkönce Türk Istanbulu düşünmiyen belediye reisi isterse babam drogist Refik Bey olsun, vız gelir bize! Istanbul de- mek şunun bunun yüz gram sütü ile Beyoğlu uzun “ gokağı demek değildir. Biraz da kendimize dönelim. Değil mi perişan hocam! — Bana perişan mı diyorsun, Niçin? — Darılma, sonra söylerim perişan büyüğüm. Beyazıt meydanındaki kahvelerden birinin ö- — nünde oturdular. Sakalı, bıyığı sünnetlemesine ke- © silmiş, kasketinin viziyeri çarpık birisile kasap kılık- j — h bir adam karşı karşıya oturmuş nargile takırdatı- * orlar. Bi Emin Efendi lokantasının son müşterisi kenar ekmekle kuru fasulyalı pilâva kaşık atıyor. Ağaç- ların altında beşinden başka kimseler yok. Soğuktan çekinenler dumanlı kahvelerde tavla oynuyorlar. ç Yeni harflerle mühür kazan adam çekmecesi- - gi koltuklamış, çay içmeğe geliyor. - TEFRİKA No. 32 Sükünu Nazli bozdu: — Ne güzel hava. Fakat kimseler yok. Buradı yalnız yazın mı oturulur. Geçen yaz babamla gel- miştim ne kadar kalabalıktı. Yarım saat oturduk, kırk sayfalık dedikodu işittik. — Ben bu kahveyi içemiyeceğim, yarısından çoğu nohutla arpa. Fatihe doğru yürüyelim. Ne kadar mânasızdılar. Vmw derin bir can sıkıntısı içindeydi. Naz- lıxun verdiği neş'e çabuk geçti. Küçük dostuna hoş görünmek istediği halde beceremiyordu. Nazlı bir aralık bunu hissetti ve açıkça sordu: — Ben kimsenin canını sıkmak istemem. Bu- gün neş'eniz yoksa giderim. Gel dediğiniz gün ge- lirim. — Sen y gidersen büsbütün sıkılaca - ğim. Sesinde ve samimiliğinde teselli buluyorum. — Size bir şarkı söyliyeyim mi " — Ne! Sokak ortasında... — Sizden başka hiç kimse duymaz. Eğlenmiş olursunuz, Marifet değil, Her şarkı mutlaka sesle okunmaz ya, Benim şarkım sözle okunur, Eyet, güf- tesini okuyacağım. Bu bir yabancı şarkıdır, ben hüu- lâsa olarak tercüme edeceğim. — Hadi bakalım, istediğin olsun. — Okuyorum. Şarkımın adı (Giderayak) tır. Dinleyiniz: Bu dağlar, bu kırlar, bu göller hayata benzer. Onlıxırdın ayrılırken kalb üzülür. Ne çare ?ı uzaklaştıramıyorsun, üzülme kalbim. Üzülme ve neş'e içinde sev. Giden:ıyak herşey daha güzeldir. Bunun için de- ğil midir ki ayrılacağın herşey seni üzüyor kalbim. Kaibim! Sen âyi kalpsin, sağlam kalpsin, temiz kalpsin. Giderayak sana üzüntü yakışmaz, sevgi ya- raşır. Sev kalbim! Bu dağlardan, bu kırlardan, bu göllerden büsbütün ayrılacağın dakikaya kadar sev. — Hoşuma gitti. Bunun bestesini de biliyor mu- sun? — Biliyorum ama türkçe değil. — Önü bana ne vakit dinleteceksin? — Istediğin vakit hocam. — Sen ne iyi kızsın küçük dost. — Sizin küçük dostunuz kaldığım müddetçe hep iyi olmağa çalışacağfım. — Bana bak! Ben bir şey sezer gibi oluyorum, telâş etme, söyliyeceğim, Şunu seziyorum: Galiba sen bana acıyorsun? — Ben mi? Acımak mı Ben, size... 2 — Ben herşeyi hoş görenlerdenim. Yalnız bir şey müstesna: Acınmak. Işte buna tahammül ede- mem. Bana hakaret edeni affedebilirim, acıyana öl- düresiye kin beslerim! — Size o kadar acımiyorum ki.. Nasıl anlata - yım. Size öyle acımıyorum ki.. Eğer acısaydım de- minki şarkıyı söyl dim. Sizi k hale sok- ması ihtimali olan bir aşka teşvik etmezdim. Siz o “kadar kuvvetle, öyle imanla seviyorsunuz ki size acımak değil, hürmet etmek gerek. - — Sen bir yaşlı başlı hanımefendi gibi konuşu- yorsun. — Başımla ve kalbimle konuşuyorum da on < dan size öyle geliyor. — Benim bu kadar sevdiğimi ne biliyorsun? — Asıl sevgiliniz Melike hanımefendi her ta- miyorum. Onu sadece tahkir ediyorum. Sebebini gizlemiyecek kadar cesaretliyim. Siz o insanlardan- sınız ki sizin sevdiğiniz bir kadın sizi sevmezse... O kadın ancak tahkire müstahaktır. Siz onu seviyor- sünuz, o sizi sevmiyor, ben onu tahkir ediyorum. — Bakalım başkaları da senin gibi düşünür mü? — Ben öyle düşünüyorum. Başkaları da benim gibi. Çok işittim. Melike macerasını duyanlar hep benim gibi konuşuyorlar. Bir hanım tanıyorum ki Melike gibi buruşuk ve pörsük olmadığına hayflan- yor. Neden olacak? Belki Meliyi bırakır da kendisi- ni seversiniz diye. Danoncio kadına bir yılan gibi sarılırmış, siz bir koku gibi, bir duman gibi, bir rü- ya gibi sarılıyorsunuz. Bunu ben demiyorum, Meli- kenin yerinde olabilmek için buruşmasını ve pörsü- mesini istiyen hanım diyor. — Onu bana tanıtır mısın küçük dost? — Çok kolay. Kendisine söylerim, bir gün sizi davet eder, Melikeyi de çağırır, sizin için düşündük- lerini Melikenin önünde tekrar eder. —DMeli darılır ona. Hem onlar tanışıyorlar mı? — Evet. Çünkü Meli barda numara yapmasını da bilir, salonlarda asalet çalımı atmasını da becerir. —Meliyi yine tahkir ediyorsun. — Size hürmet edinceye kadar, sizi anlayınca- ya kadar, sizi sevinceye kadar tahkir edeceğim. — Neden benimle bu kadar meşgul oluyorsun? — Sizin, siz olarak ve siz kalarak yaşamanızı istediğim için. Izah mı? Peki izah edeyim. Ben kim- sesiz bir kızım. Sözümü kesmeyiniz. Evet kimsesiz bir kız. Annem beni çocuk sanıyor. Babam beni ço- cuk sanıyor. Teyzem, halam, dayım... Benden yaşlı kim varsa hepsi beni bebe sayıyor. Bu, beni kim- sesiz bir vaziyete düşürdü. Siz, yalnız siz bana de- ğer verdiniz ve küçük dost edindiniz. Ben şimdi bir mevcut olduğumu anlıyorum. Çünkü siz beni hiçe Fi say tafta söylüyor. (Tan) tesine ilân v i korkuyorum. 4 (Devamı var)