Mütekaitler İçin Bir Formül Muhtelif tarihlerde tekatlde sevkedilen- ferin teksüdiyeleri arasındaki (farkların izalesi veya tevzini için birçok yazılar ya- zalmış ve sözler söylenmiştir. Mütekaltlerin sızlanmakta hakları yok değildir. Teksüdiyeler, memurun teksüde sevki esnasında almakta olduğu o maaşa göre tesbit edilmektedir. Bu bir prensip- ür. Fakat; bugün meriyette bulunan ka- mundan evvel alınan maaşlar esasen azdı. Cümhuriyet idaresi bu azlığı ve hayat pahalılıiğını nazara alarak maaşları yüke selti. Hayat pühalılığı nazara oolmarak maaşlar yükseltildiği halde baremden ığu gibi bırakıldı. Bu kanunun ki ve yeni #ki i kanunun sınıf mütekalt daha meydana geldi. Ve bugün Gç sınıf müte- katt arasında büyük farklar En eski ve eski mütekai yelerini yeni mütekaitler | tekaüdiyeleri derecesine yükseltmek imkân yoktur. Ufak bir zam mütekeltleri tatmin etmez, yüksek zamlar bötçeyi sarsar. Şu helde hem müteknitleri mehma emken memnun etmek bem de bötçeye fazla bir yük yük- lememek için bir çare düşünmek lâzım- dır, Bu hususta şöyle bir formül düşünü yorum: I — En eski mütekaltlerden kuranç, buhran ve müvazene namlarile hiçbir vergi alınmamalıdır. wütekaltleri bu ver- h muaf tutulmalı; Son kanuna göre tekalde" sevkedi- z (kazanç veya buhran) ver» meseleyi de mevzu. abahs etmek isterim: Memurların naaşı hizmet #öre artmakta devam ettiği hald yurudn emektarları olan mi #isen gayri kâfi olan te kalmaktadır. Bi alt mekteplerin lez şocukimri için iskor koitlerin çocukları rum bulundurulmuktadır. Çocuklarım leyli olarak okutmak ve yetiştirmek İsteyen bir mütekait leyli üc- reti ödemek için aile efradının rızkından fedakârlık yapmak mecburiyetinde bulu- nuyor. Ve çok defa çocuklarının leyli tah- silini temin edemiyor. Yahut çocukların» dan birini leyli mektebe verebiliyor, di- Tre yese yene eee Yeniye Mütekeftlerin geçmiş hizmetlerine ve «emeklerine hürmeten”ve geride kalanla- rın rızkından büyük fedakârlıklara mee- bur bırakmamak için mütekaitlerin ço- Guklarının leyli ücretinden memur ço- <ukları İçin yapılandan fazla iskonto yap- ir, Mütekmit Doktor Mazhar Ülgen * Barem ve Yüksek Tahsil «(Hayır Kaçakçılığı muş, memuriyet hayatında yüksek mektep diplomasızlık noksanmı da tecrübe ve muvaffak mesaisile faz- lasile telâfi etmiş kimselerin İse mezunlarile hemâyar addedilmesi her halde iki üç senelik tahsil fazla- Uğmı heba edecektir. Hakkımizın müdafaa edilmesini ve mağdur edil- memekliğimizi ve barem kanununda bu gibi gençlerin hukukunun nazarı | dikkate alınmasını istiyoruz. Vezneciler Salim Bey Ap. No. 3 Necdet Bu Satıcıları Susturmak Lâzim Ekser kimseler, yatağından © mahut satıcıların & n çıktığı kadar bağır- | malarile kalkıyor. Bunlar o kadar çök kü sokaktan teker teker ve İkişer dakika ara ile geçtiklerini farzederek günün ak- şamımı doldururlar, Her iki odumda da bir bağırdıklarıma göre daha birinin sesi kesilmeden, öteki yetişi Bu suretle #okaklar hayatlarını; ber gün mütemadi-| yen bu haykırmaları dinlemekle geçiri-| yorlar. Bir satıcının bi an üç, dört dafu geçtiğini de düşünürsek, artık o s0- kağın sesten altüst olduğunda şüphe kal- msx. Satıcıların bü bitmez tükenmez çığ- lıklarından, sinirlenmiyen, rahatsız ölme yan kimse Şoktur, Bunlardan en çok şi- kâyet eden talebeleriir. Bu şersit içinde çalışmak mümkün olmuyor. Ama diye- onlara kul n yok. Clinkli ses- «iz bir dakika b ç clerın sokaMfardan sükün kânı yok inulyr? » geçmesi im- Fatihte Sadi Arar * Bayram günlerinde meydana çi. kan bir (hayır kaçakçılığı) var. Teb- rik kartlarına yapıştırılan hir ku. ruşluk Kınlay pulundan kaçmak i- çin bu kartları bayramdan bir hafta evvel gönderiyor ve filhakika bu 'n- sani yardımdan kendilerini, istiye- rek mahrum ediyorlar, Ben buna ka- çakçılık) diyorum. Bilmem, siz ne dersimiz. ” ” Kadıköy Damga sokak No. 6 Hikmet Oytaç * Haldeki Madrabazlar Günün meseleleri, sütununda (Sebre Halinde) başlığı ilg yazılan çok yerinde bir yazıyı okudum Mesleğimi alâkadar et- tiğinden ben de bir iki şey söylemek iste- rim. Portakal mevsimi hal dahiline üşü- ret veriyor. Meyva, bilhassa narinciye einsi fiatlarında pahalılık bundan leri ge- liyor. Bir de nazarı dikkati çeken mesele, bu adamların hal dahilinde ta rapça konüşmalarıdır. bir Arap köyü haline geldi. Yal ldnresi- nin müsamahası Türk esnafını mutazar- mir ettiği gibi zavallı halk ta bu tufeyli- lerin esplerini doldurmakla mükellef tu- tuluyor, Urmumun menfaati namına mer- cinin dikkat mazarını celbetmenizi rica eylerim. . Hal içerisi: sanki Manav: Rifat Korkut * Muallim Mektebi Talebesine de Paso Verilmesi Erkek muallim mektebi talebesi- ne, Tramvay ve Şirketi Hayriye va- purları İçin paso verilmiyor. Başka her mektep talebesi bu pasolarla ten #ilâtlı tarifeden istifade (ettikleri halde biz bundan mahrtim kalıyo- İruz. Halbuki yerimiz şehre uraktır. Daima vesalti nakliyeden istifadeye mecburuz. Sebep olarak leyli olma. ka leyli talebeye paso veriliyor da bize niçin verilmiyor? Erkek Muallim Mektebi talebesinden birisi w * Kapıcılar Derdi Aylardır İş aramakla meşmulür. Calma- dığımız kapı, araştırmadığımız eşik kal- madı. Çok yerlerde iş sahiplerini görmek nasip olmadı. Çünkü ortada aşılması güç mâniler var: Kapıcılar, Nereye giltikee bizi iş aramaktan meneden hep bu kapt- cılarla odacılar oldu. Girebildiğimiz yer- lerden ise birer kuru teselli alarak çık- tk; (Simdilik yok, olduğunda alırız, bir ay so sat edin) gibi. Fakat cepte param kalmıyan Insan ne yapar? İşsizlik derdimizi acaba kim din- ler? a müra Ayvansaray Atik Mustafa pas #5, Çinar askak Na. 39 B. Bozkurt, T. Dinş * Jimnastik Dersi Jimnastik dersine © giremiyecek kadar mektep doktorundan ve has- raporlanmış İki çocuk o derse devam etmedikleri halde al- dıkları karnelerinde birisi 3 diğeri 4 not olarak öğretmenleri tarafmdan yazılmış olduğu görüldü. Şu halde: Raporların bir kıymeti olmadığı anlaşılmıştır. Hasta bir çocuğu jim nastik dersine nasıl devam ettirebi- taneden en Barem kanununun yeniden hükü- met ve Meclisçe tetkik edildiği şu - sıralarda ailevi, sıhhi vesair bazı ma- zeretler dolayısile lise tahsilini ikmal ederek yüksek mekteplerde son sini fa kadar, veya iki sene kadar oku- birlik. vardır, Esnaf zımaldan alaca şen bir takım matrabazlar vardır. mlar kabarmallardan malları ödeta i- kin arzt ettikleri fiata alırlar, istedilc- leri fiata satarlar. Zira tralarında tam bir Bu a-|liriz?, Nafa Vekâleti yapı işleri elektrik mütehassısı emekli Y: dan doğruya © bu matrabuz ci bir ele ayrıca Hce- “ AKA GÜNDÜZ istediğin kadar gülümse, Bir cendereden kur. tulmak için bir cendereye girmek İstiyorum. Bana yardım etpez misin? — Size basma entarili, takunyası boncuklu bir fulya tarlalı kız bulayım. — Beraber ararız. Belki orada Osman Cemal Kaygılıya da rastlarız. — Hocam! Size bir şey söyliyeyim mi? Istanbu- la gelecek vali kim olursa olsun, işe Eyüpten, Uskü- dardan başlamazsa muvaffak olamaz. İlkönce Türk Istanbulu düşünmiyen belediye reisi isterse babam drogist Refik Bey olsun, vız gelir bize! İstanbul de- mek şunun bunun yüz gram sütü ile Beyoğlu uzun sokağı demek değildir. Biraz da kendimize dönelim. Değil mi perişan hocam! — Bana perişan mı diyorsun, Niçin? — Darılma, sonra söylerim perişan büyüğüm. Beyazıt meydanındaki kahvelerden birinin ö- önde oturdular, Sakalı, bıyığı sünnetlemesine ke- silmiş, kasketinin viziyeri çarpık birisile kasap kılık- h bir adam karşı karşıya oturmuş nargile takırdatı- yorlar. Emin Efendi lokantasının son müşterisi kenar ekmekle kuru fasulyalı pilâva kaşık atıyor. Ağaç- ların altında beşinden başka kimseler yok. Soğuktan çekinenler dumanlı kahvelerde tavla oynuyorlar. Yeni harflerle mühür kazan adam çekmecesi- gi koltuklamış, çay içmeğe geliyor. TEFRİKA No. 32 Sükünu Nazli bozdu: — Ne güzel hava. Fakat kimseler yok. Buradı. Yalnız yazın mu oturulur. Geçen yaz babamla gek miştim ne kadar kalabalıktı, Yarım saat oturduk, kırk sayfalık dedikodu işittik. — Ben bu kahvey içemiyeceğim, yarısından çoğu nohutla arpa. Fatihe doğru yürüyelim. Ne Kadar münasızdılar, | Vurgun derin bir can sıkıntısı içindeydi. Naz- nın verdiği meşe çabuk geçti. Küçük dostuna hoş görünmek istediği halde beceremiyordu. Nazlı bir aralık bunu hissetti ve açıkça sordu: ç — Ben kimsenin canim sıkmak İstemem. Bu- gün neşleniz yoksa giderim. Gel dediğiniz gün ge- Mirim. — Sen yanımdan gidersen büsbütün sıkılaca - ım. Sesinde ve samimiliğinde teselli buluyorum. — Size bir şarkı söyliyeyim mi — Net Sokak ortasinda... — Sizden başka hiç kimse duymaz. Eğlenmiş olursunuz. Marifet değil, Her şarkı mutlaka sesiş okunmaz ya. Benim şarkım sözle okunur. Evet, güf- tesini okuyacağım. Bu bir yabancı şarkıdır, ben hu- lâsa olarak tercüme edeceğim. — Hadi bakalım, istediğin olsun. — Okuyorum. Şarkımın adı (Giderayak) tar. Dinleyiniz;: Bu dağlar, bu kırlar, bu göller hayata benzer, Onlardan ayrılırken kalb üzülür. Ne çare ? TAN mız gösteriliyor. Fakat bizden bass | (HADİSELERİN İÇYUZU ) Çok Yakın i Blöf ve Harp İhtimalleri (Başı 7 incide) kü hava tehlikesi, Almanya ti relerihin sayısına nisbetle ancak üçte bir derecesindedir. A ayarın dört senelik plâ - nına gelince: Berlinden alı nan haberlere göre hiç de iyi iler lemiyor. Alman demiryolları 4000 lokomotife, 100,000 eşya vagonu - na muhtaçtır. İptide dde dar - lığı ve &mele azlığı yüzünden bun lar yapılamamaktadır. Kömür is - tihsalâtina azami hiz verildiği hal de mahsul kifayet etmiyor. Sene - de yirmi sekiz milyo çeliğe ihtiyaç bulunduğu halde ancak yir- mi milyon istihsal edilel dir. Ve neti lenecek makineler, ancak altı ve- ya sekiz haftada bitiyor. ton Her Hitlerin İtalya ile Alman- ya arasında askeri birlik bulundu- Buna dair söylediği sözler, hayret uyandırmamıtşır. Çünkü mareşal Balbo ile Almanya hava kumanda. pi general Udet harp vukuu tak - dirinde ne yapılacağı üzerinde a laşmışlardı. 50,000 Alman askeri 12,000 hücum kıtası mensubu, dö- kuz bin tayyareci bu ay içinde Lib yaya hareket ederek kolonyal ha- rekete alıştırılacaktır. TASFİYE HALİNDE Sanayii Zeytiye ve Kimyeviye Türk Anonim Şirketi Hissedarları içtimaa davet Hali tasfiyede zeytiye ve kimyeviyes'Türk anonim şirketi" nin hissedarları, aşağ rüznamede gösterilen hususlar hak- kında müzakere etmek üzere 13 Mart 1939 Pazartesi günü sabah s at On birde Şirketin niğrkezi” olâh Beyoğl Töşvikive caddesinde .47..numaradı âdi Heyeti Umumiye halinde toplar mağa davet edilir: 1 — Tasfiye memurları raporunun okunması; 2 — Tasfiye memurları tarafin- dan tanzim olunan bilânçonun tas- diki, 3 — Tasfiye memurlarını zimmet- lerini ibra. 4 — Mürakip tayini, Heyeti Umumiveye iştirak edecek bulunan “Sanayii İ ralı motosiklet Beyazı İlanmışlardır. Yaralılar tedavi altına 7-2. POLİSTE: BELEDİYEDE ; Bir Günde Beş Vesaifi | Nakliye Kazası Oldu Nurettinin idaresindeki 60 nums- geçerken 17 yaşinda Hayriye çarparak iki ba- cağından da ağırca yaralanmasına se- bebiyet vermiştir. Yaralı Cerrahpaşa hastahanesine kaldırılmış, usuçlu yakalanmıştır. * Şoför Mehmet tarafından ida re &dilen 1898 nümaralı otomobil Şiş- liden geçerken Hacı Mehmet ismin- de birisine çarparak başının muhte- | Hf yerlerinden ağır ve tehlikeli bir surette yaralamıştır. Yaralı Şişli has- | tahanesinde tedavi altına alınmış, ka * İstinyede oturan Nevzat ve Şerif isminde iki arkadaş İstinye va- pur iskelesi önünden geçerlerken Pardonin idaresindeki 464 mumaralı otomobilin çarpmasına maruz kala - rak her ikisi de bacaklarından yara- Belediye sular dan İtibaren Ada merkezi tesis e: denin yaya kald dahilinde olup ta başlanmıştır Nafıa Vekili Ali alınmış Pardo yakalanmıştır. # Vatman Halidin idaresindeki tramvay arabası yolcularından Pami isminde bir kadın tünel önünde ara- badan inerken yere düşerek başından yaralanmıştır. Yaralı tedavi altına a- lınmıştır, A Şoför Neşetin idaresindeki 5534 numaralı otomobil Haydarpaşada rıh- tım caddesinden geçerken o civarda oluran Aliye çarparak vücudunun muhtelif yerlerinden yaralanmasına sebebiyet vermiştir. Yaralı Haydar - paşa Nümune hastahanesine kaldiril- mış, şoför yakalanmıştır. Imması dolayısile temsilen izhar zel İstanbulumuza lunabilmişsem bu meğe karar vermiş! Adalarda su şebekesile, su € n bir keşifname tedir, Adada ayrıca lunan arsalarm da ö çekilmesine başlanacaktır. Nafıa Vekilinin Valiye Cevabı le bir cevap vermi: “.— Güzel İstanbulun âmme hiz- metlerine ait müesseseleri; buyurulan 939 Adalara İlkbaharda Su Veriliyor ilkbahar sularmı temin et idaresi Bunun bir de cektir, Taksim - Harbiye Yolu Taksimden Harbiy beledi; lerine duvar Çetinkaya, Tram- vay şirketinin satın alınması dolayı. sile Vali ve Belediye Reisi i Kırdarın vuku bulan tebrikine şöy- Lü satm halkım samim? İstanbul duygulara teşekkür ederim. Salt- nat idaresinin bakımsız bıraktığı gü. bir hizmette bu benim için bis bahtiyarlıktır. Sevgi ve saygılarım. Nafıa Vekili Ali Çetinkaya ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalaymız. İÇKİSİZ AİLE SAZI Bu akşam KEMANİ SADİ idaresinde mükemmel saz hey'etiyle birlikte BAYAN MUALLA ve az zamanda halkın takdirini kazanan yeni bir yıldız BAYAN MENŞURE Dördüncü Vakıf Han BORSA KIRAATHANESİNDE Kasımpaşa Maliye Tahsil Şefliğinden olan hissedarlar, hisse senetlerini ve İyahut bunlara p olduklarını müsbit vesikalar, toplanmadan bir hafta evvel, şirkete veyahut bir ban- kava tevdi etmeğe mecburdurlar. Tasfiye Memurları olunur. ki ayrılacaksın kalbim. Ve mademki herşeyi bırakıp ayrılacağın günü, uzaklaştıramıyorsun, üzülme kalbim. Üzülme ve neş'e içinde sev. Giderayak herşey daha güzeldir. Bunun için de gil midir ki ayrılacağın herşey seni üzüyor kalbim. Kalbim! Sen iyi kalpsin, sağlam kalpsin, temiz kalpsin. Giderayak Sana üzüntü yakışmaz, sevgi yYa- raşır. Sev kalbim! Bu dağlardan, bu kırlardan, bu göllerden büsbütün ayrilacığın dakikaya kadar sev. — Hoşuma gitti, Bunun bestesini de biliyor mu- sun? — Biliyorum ama türkçe değil — Onü bana ne vakit dinleteceksin? — Btediğin va! — Sen ne iyi kız — Sizin küçük dostunuz kaldığım müddetçe hep iyi olmağa çulışacağım. — Bana bak! Ben bir şey sezer gibi oluyorum, telâş etme, söğliyeceğim. Şunu seziyorum: Galiba sen bana acıyorsun? — Ben mi? Acımak mı Ben, size... — Ben herşeyi hoş görenlerdenim. Yalnız bir şey müstesna: Acınmak. Işte buna tahammül ede- mem. Bana hakaret edeni affedebilirim, acıyana öl düresiye kin beslerim! — Size o kadar acımıyorum ki. Nasıl anlata - yım. Size öyle acımıyorum ki.. Eğer acısaydım de- minki şarkıyı söylemezdim. Sizi acınacak hale sok- ması İhtimali olan bir aşka teşvik etmezdim. Siz o kadar kuvvetle, öyle imanla seviyorsunuz ki size acımak değil, hürmet etmek gerek. — Sen bir yaşlı başlı hanımefendi gibi konuşu- yörsun, — Başımla ve kalbimle konuşuyorum da on - dan size öyle geliyor. — Benim bu kadar sevdiğimi ne biliyorsun? — Asıl sevgiliniz Melike hanımefendi her ta- rafta söylüyor, (Tan) gazetesine ilân vermesinden korkuyorum. Şubemize kazanç vergisinden borçlu Sütlücede Karaagaç mezoa- hası içinde Simon Feldmanın haciz edilmiş olan 120X130 eb'adında dört sandık barsağın aleni müzayede ile satışı yapılacaktır. İsteklile- rin 8/2/9039 Çarşamba günü saat 11 de Mezbahada soğuk hava depo- sunda hazır bulunan Şube İcra Memuruna müracaatları lüzumu ilân pr — Onunla alay etmezsen memnun olurum Nazlı, — Onunla alay mı? Asla! Ben onunla alay et « miyorum. Onu Sadece tahkir ediyorum. Sebebini gizlemiyecek kadar cesaretliyim. Siz o insanlardan. sınız ki sizin sevdiğiniz bir kadın sizl sevmezse... O kadın ancak tahkire müstahaktır. Siz onu seviyor. sunuz, o sizi sevmiyor, ben onu tahkir ediyorum. — Bakalım başkaları da senin gibi düşünür mü? — Ben öyle düşünüyorum. Başkaları da benim gibi. Çok işittim. Melike macerasını duyanlar hep benim gibi konuşuyorlar. Bir hanım tanıyorum ki Melike gibi buruşuk ve pörsük olmadığına hayflanı- yor. Neden olacak? Belki Meliyi bırakır da kendisi- ni seversiniz diye. Danoncio kadına bir yılan gibi sarılırmış, siz bir koku gibi, bir duman gibi, birrü- ya gibi sarılıyorsunuz. Bunu ben demiyorum, Meli- kenin yerinde olabilmek için buruşmasını ve pörsü- mesini istiyen hanım diyor. — Onu bana tanıtır mısın küçük dost? — Çok kolay. Kendisine söylerim, bir gün sizi aavet eder, Melikeyi de çağırır, sizin için düşündük- lerini Melikenin önünde tekrar eder. —Meli darılır ona, Hem onlar tanışıyorlar mı? — Evet, Çünkü Meli barda numara yapmasını da bilir, salonlarda asalet çalımı atmasını da becerir. —Meliyi yine tahkir ediyorsun. — Size hürmet edinceye kadar, sizi anlayınca» ya kadar, sizi şevinceye kadar tahkir edeceğim. — Neden benimle bu kadar meşgul oluyorsun? — Sizin, siz olarak ve siz kalarak yasımanızı istediğim için. Izah mı? Peki izah edeyim. Ben kim- sesiz bir kızım. Sözümü kesmeyiniz. Evet kimsesiz bir kız. Annem beni çocuk sanıyor. Babam beni ço- cuk sanıyor. Teyzem, halam, dayım... Benden yaşlı kim varsa hepsi beni bebe sayıyor. Bu, beni kim- sesiz bir vaziyete düşürdü. Siz, yalnız siz bana de- ğer verdiniz ve küçük dost edindiniz. Ben şimdi bir mevcut olduğumu anlıyorum. Çünkü siz beni hi saymadınız. (Devamı var)