Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
21-1-939 —— nsğü -TAN* HAŞ S ERFERRTEERDN ! Gündelik Gazete z i — 'TAN'ın hedefir Haber- Kırtasiyecilikle Mücadele de, fikirde, — herşeyde K K çe temiz, dürüst, samimi Yazan: Sabiha Zekeriya s"fd olmak, kariin gazetesi elâl Bayar hükümeti daha iş - c başma geldiği gün rasyon çalışma lüzumundan ve kırtasiyeci * olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi e S i hususta almması icap eden —— 00 e S 2800 Kr. l l . — 1;50 ; ğ A;n' Hi tedbirlere de baş vurmuştur. Fi M : ” e Rıfkı Atay Ulusta yazdığı bir makale Si T de, bu rasyonel çalışmanın, devlet da Milletlerarası posta ittihadına dahil olmıyan memleketler içih abone bedeli müddet sırasiyle 30, 16. 9, irelerine de teşmilini istiyor. İş sahip lerini devlet dairelerine baş vurl'lrl- Ç ; hlı N 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir: Adres değiştirmek 25 — kuruştur. Cevap için mektuplar 10 kuürüş- luk pul iâvesi lâzımdır. GÜNÜN MESELELERİ ; Ziraat Kurumunun Teşebbüsleri ı stanbulun ötedenberi nıuın_lk - ta kalan mühim meseleleri bi- rer birer ciddi şekilde ele alınıyor, ve esaslı bir hal yoluna girmek üze- re bulunüyor. Bu lelerden biri et m dir. İstanbulun et işini Ziraat Kuru- tmüa ele almıştır. Evvelki gün ve dün Ziraat Vekilinin İstanbulda yaptığı tetkiklerden süt meselesinin de Zira- at kurumuna devredilmek üzere ol « d u OruzZ. ui;;uı'm:ym" bir devlet mües - sesesi olduğu, arkasında Zirııt' Yf ' ç S K e İgill h Şi l;iîıe:uvıffıhyıdo neticeleneceğini, ve İstanbulun iki büyük derdinin e « yaslı bir tarzda halledileceğini uma- biliriz. Fakat... Evet, şu nokta üzerinde biraz du- ralrm, ve bu teşebbüsün muvaffakı - yetle neticelenmesi için almmı%j- erm gelen tedbi-> l konuşalım. Gerek et, gerek süt meseleleri “M söndiva kadar muhtelif teşebbüs lesi Falih Rıfkt Ilk Dil Münakaşasının F alih Rıfkı Atayın, dilimi ze istikrar kazandıra - cak bir tasfiyenin lüzumun - dan bahsetmesi, bütün münev verleri düşündüren bir mese- le haline girdi: Evvelki gün- denberi bu mesele, gazete sü- tunlarını adeta istilâ etti. Bu vaziyet eski bir münakaşa yı hatırlamamıza vesile ol - du:; Birinci Dil kurultayının yedin ci gününde geçen bu şiddetli mü - nakaşaya Hüseyin Cahit Yalçının sözleri sebebiyet vermişti. 1932 yı lmda, Atatürkün de hazır bulun- duğu Kurultay - toplantısında söz alan Hüseyin Cahit, dil hareketleri etrafndaki fikirlerini şu cümleler- le hülâsa etmüşti: “— Son yirmi beş sene içinde, gittikçe kuvvet bulan sade lisan ce reyanı, bugün arapça ve acemce terkipleri dilimizden söküp götür rin tamamen maziye karışacağın - da şüphe edilemez. Bunun için bir şey yapmıya da lüzum yoktur. Çün 'Ali Canip Hasan Âli Kısa Bir Tarihi aa Y aZaN h NACİ SADULLAH dilden, ne bir akademi kararı ile çıkarıldılar, ne de ceza kanununun mahsus bir maddesiyle: Bu netice- yi, lisanm tabii seyri temin etti. Lisanın tabii seyri, birbrine girişik Ai golehsatlTETM Hettcesidir, Bu â- muler arasında arzumuza uygün gelmiyenler clabilir. Fakat unut - mayalım ki, bunlar da hürmete şa yandirlar. Bi * tiyle değil. yordu, evimizi delik deşik ediyor âdu, Nasıl oldu da biz, bu kuvveti esir edebildik, ve ampulün içerisi- ne sokabildik? Kanunlarmx bulmak, ve o ka- nunlar vasıtasıyle o tabii kuüvvetleri esir etmek suretiyle o- na müessir olalım, yoksa arzumu - za onu aâlelitlak tabi kılmak sure- Fazıl Ahmet tına ben de imzamı atardim, Yalnız Hasan Âli beyefendi zannettiler ki- ihtimal acele okuduğum için an - layamadılar - insan iradesi bah - sini ben inkâr ettim. Hayır. Bunu inkâr etmek, hiç bir şey görmemek, dünyada hiç bir şey okumamak de mektir. İnsan iradesi de âmillerden biri- dir. Okuduğum muhtırada bünü a- şikâr bir surette, insan iradesinin lisan âmillerinden biri olduğunu söyledim: “Lisanin tekâmül âmil - lerinden birisi de, insan iradesi - dir!,, dedim. Yine muhtıramda a- şikâr olarak söylediğim ve asıl ü- zerinde ısrar ettiğim nokta şudur: Tabil kuvvet karşısında, beşeri mü cadele için bir had vardır. Bunu geçmek bazı suni vasttalarla kabili tatbiktir. Fakat içtimal işlerde ve bilhassa lisan hakkında varid değil dir. *Akademiler açılmasın, elimi- zi bağlayıp bekleyelim, hiç bir şey yapmayalım demiyorum. Lisanın tekâmülünde biz de bir âmil ola- biliriz Fakat yapacağımız şey mah duttur: ğ aytı tan, hattâ en çok korkutan, işlerin sürünceme- de kalması, kırtasiyecilik yüzünden hiç bir işin süratle değil, yavaş yavaş dahi bir türlü bitmemesidir. Kırtasi- yecilik için şaheser iki hikâye bili » yorum, Bunlardan bir tanesi geçenlerde hkemelerde tam yüz de biten bir dava idi; Yüz sene... Düşününüz büyük dedenin açtığı davayı ancak torunları bitirmek taliine mazhar olu yorlar. İkincisi de şadur. — Anadoludaki küçük kasabalardan birinde - çalışan işgüzar bir kaymakam, belediyeye ait bir binayı yıktırırken, altından ta rihi bir hamattı çıkmış. Bü hamamın tamamiyle meydana çıkarılması için bütçesinde tahsisat yokmuş. Derhal tabi oldüğü merkeze yazmış, bu hu - susta tetkikat yapmak üzere bir ko- misyonun izamını istemiş. Mesul o - lan makam kendisine telgtafla ce - vap vermiş: “Mevzuu bahis hamamın bir yed - diemine tevdien irsali.,, Kaymakam bu telgrafı alınca ne yapmış, gülmüş mü, hicabından saç - larını yolmuş mu, yoksa hiddetinden ateş mi püskürmüş, ne yapmış bilmi- yorum. Fakat mesele sonra anlaşıl - miş, mesul makam, elindeki mevcut nizamaamede. tarhi eserlerin bir yed diemine tevdi edilerek kendisine gön derilmesi yazılı olduğu için,.bu tel - grafı çekmiş. Kırtasiyeciliğin belki bundan da- ha güzel hikâyeleri de vardır. Fakat ge d ıkar İ K bundan WW. _'ıud:.. ler yapıldı. Et meselesinde geçen & Pa aç henk taşı, bizim kendi imiz v ÇEYH DNÜ DERAT Nü biliriz. Binasnaleyh Hasan Âli bey | fasiyle dı kâğıtla hare | ne hükümet 500 bin lizalik Blr foda - MN v a Li aZ koca bir aka — Pissimiz değildir: İçtimai bir mü - — kat ikincisi, onun kadar mühim, — le, hiç bir noktada ihtilâfımız yok ı::’_ e eîiii:'e:;::d:ş z nkl:ıı.d' İ kârlığa da katlanmağa razı oldu. Fa- GT Bi essese olan dil, tam demokrat bir — onun kadar canlı ve onun kadar — tur! Y vg Ü EE İ Z demi olsa, ve aksini temin için uğ idare disiplinini temin kat bu para çarçur oldu ve et mese « lesi bir adım İleri gidemedi. Süt meselesi de öyledir. Muhittin Üstündağ da bu şel de halli için muhtelif teşebbüsler ya- pıildi; muhtelif şekiller tecrübe edil - di. Fakat hiç biri müsbet ntice ver- medi. Ve bugünkü iptidai şekil de - vam etti gitti. Bu muvaffakıyetsizliklerin en mü raşsa bile muvaffak olamaz. Yaban cı kelimelere gelince, işte Şşimdi en çok dedikodu uyandıran nokta- ya temas etmiş oluyoruz. Burada ifratlar ve tefritlerle kar şılaşıyoruz. Bir tarafta Türk kö - künden gelmemiş bütün kelimeleri dilimizden söküp atmak ister gibi bir cereyan var ki, ortaya koyduğu him sebebi, £: gösterdiği mukavemet, ve bu muka- vemetin evvelden hesap edilerek ona göre tedbir alınmamış olmasıdır. Gerek süt, gerek et işinde, bu iş- ten para kazanan, zengin olan kimse- ler vardır. Bunlar bugünkü kârlı iş- lerinin bozul taraftar ol Jar. Kendi menfaatlerine zarar vere- cek her teşebbüsü akim bırakmak i. çin de ellerinde kâfi derecede servet vardır. Fazla olarak bu işlerin bütün jince ve hiyleli taraflarını da gayet i- yi pilirler. Sabotajla, hiyle ile, para ile yapılan bütün teşebbüsleri aka - € uğratır ve yine vaziyetteki hâ- yazı nün leri kimini ürkütüyor, kimini istihzaya sevkediyor. Bu “ifrata mukabil öte tarafta da bir korku görüyoruz ki; lisana yeni bir türkçe kelime girince, sanki bir fe lâket vukua gelmiş gibi, “lisan mah voluyor!,, diye, deruni bir feryat koparıyor. Bu çarpışma karşısında, niçin böyle oluyor diye teessüf et- mekten ziyade memnuniyet düy - mak icap eder fiktindeyim, Hayat sahası, amel ve aksüllâmel sahasi - dır. Dil, müfrit ve Bayri tabii ham ;îılıeerlte ıîleı-lemek isteyenlerin key- abi olsaydı, lisanlıktan çıkar vasıfla ekseriyetin zimni — kabul ve kararı daıresinde yoluna devam eder! Halbuki simdi, her — muharrir, kendisine göre bir ıstılah manzu mesi yapıyor, muhtelif muharrir - ler ayni mefhumu mühtelif ıstı - lahlarla ifade ediyorlar: Adetâ ay- rı dillerle konuşuyoruz ki, bu bir “anarşi,, dir. Yazı dilinden yabancı kelimele- ri atarak yerlerine öz türkçe keli- meler koymak vazifesini hiç bir heyet deruhte edemez. Çünkü sö - zünü dinletmesine imkân yoktur: Bu iş tamamen şahsidir. Daha doğ- rusu gayri şahsidir: Dilin tabii sey rinin neticesi olarak hüsule gele - cektir. Bir akademi, yazı ve kongş ma dilinin datma arkasından yürür yeniliklere akademi önayak ola - maz. O, dilde ancak nâzım ve mu- hafazakâr bir kuvvettir!,, gün, Hüseyin Cahidin sözle O Yine ilk cevabı, şimdiki Mâa- müessir bir şeydir: İnsan İradesi!,, O gün, Hüseyin Cahide hücum eden ilk hatip Ali Canipti. Ali Ca- nip, Hüseyin Cahidin fikirlerini ten kit ederken: #“— Efendiler, diyordu, (tabit te- kâmül) kelimesi, edebiyat cedide lisanında tekerleme şeklini almış - tır.. Efendim meselâ, şapka İnkı - lâbı olmadan, fesin tekâmülünü dü şünseydik bu olur muydu? Fesin kenarlarından filiz salivermesini mi bekliyecektik? İnkılâbımız ol - madan, bunu nasıl inkişaf ettire - bilirdik? Ali Canibin sözlerini, daha şid - detli hücumlar takip etmişti: Fazıl Ahmet gibi cerbezeli, Dr. Şükrü gi bi ateşli, Sadri Ertem gibi kuvvet- li, bay “Namdar,, gibi meçhul, Sa- mih Rıfat gibi meşhur hatipler, Hü seyin Cahidın fikirlerini, ince nük- telerle, parlak buluşlarla hırpala- maya, çürütmiye çalışmışlardı. A li Canip beye gelince, şahsım dan bahsetmek en menfur bir şey olmakla beraber maalesef, itirazlarının biraz insafsızca olduğu nu göstermek zarüreti, beni şah - sımdan bahse mecbur etmiştir. Ali Canip bey, benden Bahsederken: “Kendisi de bu hakikati anlamış, yazdığı kavait kitabında, maalesef lisana arabi ve farisiden kaideler a- lındığını söylemiş, fakat — b | için yazılır, Fakat havaleden havale- ye nakledilen, işin gayesi, iş çıkar - mak değil, iş yapıyor görünmektir. Kırtasiyeciliğin devlet dairelerin den kaldırılması, modern bir mesai sisteminin kabulü, Osmanlılığın bi - ze yadigâr bıraktığı bir çalışma siste- mini ortadan kaldıracak, bize asrın sürat ve müessiriyet kaidelerine ken dimizi intibak k bti : MACSANMS A kalmış ve daha ileriye gitmemiş - tir!,, dediler. Büundan yirmi beş sene evvel, en müthiş bir saltanat idaresi bu mem lekette hüküm sürerken ve Divan Edebiyatı denilen edebiyat revaç - ta bulunurken, mekteplerde oku - tulmak üzere yapılan sarf ve na - hiylerde, arabi, farist terkiplerin mümkün olduğu kadar kullanılma "masını, ve Osmanlıcanın halis türk ce değil, arapça, ve faristden mü - rekkep olduğunu ve imkân nisbetin de bunlarm kullanılmamasını söy verecektir. Halkın bu söz teamül haline gelmiştir “Allah insa- nt devlet kapısına düşürmesin,,.... Bu devlete karşı ne kötü bir itimatsızlık ifade eder. Bilâkis devlet kapısı, her derdimize deva veren, her haksızlığı düzelten, her müşküle çare gösteren en güveneceğimiz kapıdır... Kırtasi - yeciliğin kalkması, bize bu kapıyı ardına kadar açacaktır. lar arasında erimiş gibi geliyor. A- cele gitmek icabedermiş de, ben muhalefet ediyormuşum. Oratda dı. Her ü eselâ Namdar namındaki zat — ledim. Bunun böyl ğ ilmi, müşahhas bi i eti güŞ yeniliği bir felâkı i li Yücel ver i zat öyle olmadığını id Şi ir teklif olsaydı, 'ff tyetlerini t.;ı.m, bderler. hafazakârların me et uty:: uıi:t vekilimiz Hasan  M diyordu ki: dia eden varsa, ayağa kalksm! onun üzerinde münakaşa etsey - ittin Üstündağ zamanındı bir hald z mişti. A '«— Hüseyin Cahit, © Fazıl Ahi , dik, hakikat dâha i Muhittin VS a &- © uyuşuk kalsaydı, inhita- öylerini bitirirken, seyin Cahit, ve onun gi Met beye — geçiyorum: ; at dâha iyi meydana çı - ; neuzlatmak İçin hükümetin yardı-| ta uğrardı. Dilde, bu iki zit kın ç ELE a wüa;:;lled tevcih bi bir takım — insanlar, dai- — Çoktanberi tâtlı yazılarımı okumak | Fârdı. Yoksa böyle, nazari bir ih - :ıl le a tedbirler bu sebeple a -| Yetin bir muhassalası Dörüe ol: - | Hüseyin Canide şu Ma (yavaş yavaş) derler. Fakat içe — tan mahrum olduğumuz bu zarif | Ttilâf tevehhüm ederek, açık kapi - T yalmışti. Bu defa Ziraat Kuru -| Yor. Bu muhassala, dildeki tekâ - ediyordu: dine — lerinde imanın tammesini duyan — Ve nüktedan muharriri dinlemek | 18'1 zorlamak kabilinden bir takım kim el “mıolıl teşebbüsünü aka -| Mülün kuvvet ve istikametini ö; *«« Eğer bir dil, l;şdlı:iîmd insanlar da vardır ki: “Duramıyo- — Zevki, bizler için edebi bir ziyafet hücumlarda bulunmak, hiç bir fay K ğ,.w-ğ' çalışanlar da onlar-| feriyor. Türkçede, bu lstikametg " olan bir şey olsaydı, dilin ruz. Atılacağız!,, derler; Biz onlar- — teşkil etti. Bu itibarla, kendileri da temin etmez! mete V Te sadeliğe doğru hizlı €Bö — olan edebiyat, ilim, fikir işleri, hep : erine | Süka ü hizli adımlarla £ € yat, İi Sit danız Durmuyoruz. Yavaş yavaş — Pek minhnettarım. Fakat ilmi haki- İsmini zapted iği dır. jşini hitirmeden Ziraat kuru | lerliyor. Bizi, sükün ve âtalet $ kendi kendine olan bir mevcu gidemİyeceğiz! katlerin, ciddi bahislerin bi h p 'emedığım, felsefe Daha €t © ine başlaması onu daha| d€ Uykuya dalmaktan kurt için — vet olsaydı. (Kavgalarım) kitabını ” adat l N n bir ziya. | Muallimine gelince, sözlerinden öy munun SÜ gül vaziyete sokabilir. için müfritlerin kamçılarına dolduran makaleler niçin yazılır - hatiblerin. dâğ ğ halledileceği ka teivde e e le. anlaşılıyor ki, bendenizi, bu ye- ziyade meseleleri evvelâ ilmi tacız. Yolumuzu şaşırtacak u’rnuh— dı? Kendinden daha geri fikirli ad Bu1 n_tıp erin Hı" a ı.ııler söy- İçtak ü bıhîıle;lıı;i ;ı e olmadığım | Ni har.eketlerin. ilerlemenin aleyh- Onun İf ikik edip yapılması lâ - lara karşı da, muhafazakârla; n;t " — dettiği adamlara edebiyatı cedide- İKT e.dıklıe)rıgı. üseyin Cahi - ber,doğrusu ai n emel_de.pera- tart gibi göstermek istiyorlar. Hal Kü ;ekîl“ Jeri plânlaştırmak — ve kavemetleri, krymetli bir aa TU hin kılıcını çekmiş muhacimi niçin in hepsine birden verdiği şu ce - Bi 'Az zayıf gördüm, buki, lâkırdı arasında, fes değiştiği H Pa silâhtır. * v e - - vapları okuyarak anlamak daha ko u zarafetler, nükteler arasın - | Zaman düya : zım gelet T ük gerektir. İşe, et Yırmı beş sene evvel kul hücum ederdi? Eğer Hüseyin Ca e Pa de v Bi eza duyduğunu itiraf eden pmgraınli olduğu gibi, teferruat - dığımız bir çok arapça hit insan iradesinin müessir oldü - 3_', .Dil T; ki, delâlet ettikleri. ALAY V fe'lsefe Mualliminin şimdi, ben mesileğli dan başlamak, ve ev.| acemce kelimelere, bügün hiç ihv. Buna İn ânmamiş ise, niçin bu yazı — Dil, ” rîar ;:ımfıî kolnu' m BUR LK © Lmanîl:arda bi- | den ziyade aîlama taraftarı görün- tan değil ::’: am dahilinde ha -| tiyaç hissetmiyoruz. O kelımeıe.-. Im;xyazmışlardu? îî:muîıîşm eh A g v arümla &e Fit lıkk mesi biraz gülünç oluyor.!,, ı lur. * 'önı 2i ü şama - şa , tkan i velce çizi daha doğru olur. - - a ğıi,let. Dil. her tabif me;;:' dıklarına kaniim. Bugün bu kana — V€ Sözün o yölda gelmesi kabilin . Büzü.n bunlnx.-ı hatırlayınca, an rekel $ ; kurumu, kuvvetli bir|işi bu teşebbüsün muvaffak olması. —bu t.sî D testE Kabül Gdt aS | Atim burada pek açık surette te - — den telâkki ederek mesküt geçiyo laşılıyor ki, Falih Rıfkının Eğer Zirat ytaya çıkmış, et işini ta | ni istemeyenlerin eline brrakmak de. duğu gik Y BEVE S Ti DA eyyüt etmiş oluyor: Çünkü ayni dil — TUm- şimdi ortaya attığı fikri, bundan aye il€ 9 kten satış dükkânları- | mektir. gibidir Dil de şahsi arzulara hi Mi Dr. Sü yedi sene evvel, müdafaa eden Üüs- serm. M ; ir. a tabi bir © Görü - — le konuştuğumuz halde, görüyo < » Şükrü beyefendinin mefhum | tal ; toptan geT inize etmiş Ve işe bir| — Süt meselesinde de vaziyet bu - Yyorsunuz , cek değildir. tum ki, bütün bütün başka tarafla — Mütlaka almmayacaktir Hüseyin Cahit Yalçındır. Ve baş na kadar Of# Yayarak — bütün eski| dur. Kurum sütü kendi vesait ve teş baları yayıı Pürada elekttik aam - — — LA L Diti - — deki maksadını İyi anla Gemesin - |- ta Maarif Vekilimiz olduğu halde. kül halinde :::ıl kıldn'_m İK olsaydı, | kilâtı ile istihsal edip evlere kadar okuy.ğülimyor_ Hi ofll.ınn'ışığl e raz etmek için, burada söz almak — Mi itiraf ederim, VAA S bir Çök Münevverlerimizin bugün , toşkilâtı OFt aygığı müşküllerle kar | kendisi dağıtacak, ve mevcut sistemi — biliyoruz, piekiea P iMizi göre ON İ htiyar eden Hasan Âli Gdri Etem beyefendinin gü kündisiyle hetnen. hemünuytama - Oo bugün ma t meselenin — yalnız| bir günde ortadan kaldıracak şekilde f("'dummi;m ektrik kanunları KARE beyefendi, pek güzel mütalealarda zel nutuklarında da kea, | Men hemfikir bulunduklarına ba- ılaşmazdi. B başlamak, mevent | hazırlığını tamamlamadıkça ortaya — aydınlat €vvel, bu kuvvet bizi Kedular Duların bir Grka el » Maksa- | kılırsa, zaman ve hâdiseler Hüse - a pasında # örmeğe - kalkmak Yi ea bize müfit olmak ya- ( * elundular. Bi ta a siyâde sezemedim. - Mak - | yin Cahidin iddialarını haklı çıkar bir safh at H? iş » | çıkmamalıdır. ©& yıldırım Şeklinde bizi öldürü — nüshasınt elde etmiş olsaydım, al- — sat, beliğ sözler, felsefi mütalea < mıştır, yi Rrri bir teşki ;