# m e eş z ” o P EO AML | uda Kimi 2 —A —— * 1-1-1939 <—,—7 TAN Ağaoğlu Ahmet Areis Ahmet faziletin, na- musun, gururun, haysiye- tin, şerefin, şöhretin dışları süs- lü fakat içleri baş birer kelime den ibaret olduğunu kavramış bir ekkirdir. Onun “Anladım 1... serleyhası altıma yazdığı y8- zıları o hatırlıyanlar bilirler ki, yatı anlamak, Ağaoğlu Ahme- de, çok çetin: imtihanlara ve tet- rüblere mal olmuştur. Ve o bugün. Hüseyin Cahit Yalçının dediği gi- bi, sade *,pişmiz., değil, “çifte kav- rulmuş,, tur, Ağsoğlu Ahmedin, bütün haya- tında kazandığı en büyük servet, çok zengin bir kütüphane olmuş- tur. İnsan, düşmanlarından ziyade, nazını çekecek dostlarumı hirpa- lar: Ağaoğlu Ahmedin en çok hır- paladığı dostları ds, kitaplarıdır Kitabın bir ziynet vasıtası olma dığmı onun kütüphanesinde an- larsınız. Onun kütüphanesindeki bütün kitaplar, çok Karıştırılmak- tan örselenmiş, hepsi de âdeta u- bur kurt eline düş birer ek- mek gibi kemirilmiştir. Bu saye- dedir ki, Ağaoğlunun kufatası, zengin bir hazinenin mahfazası- dır. Bu hazinenin: epey zaman- dır içinder demirli bulunan kapı- larını açması hepimize, üstadın kıymetli fikirlerini yağma etmek #rsatını yeniden kazandırmış bu- Junuyor sAka Gürdüz N 6 yalan söyliyeyim: Aka Gün düz saylav olduktan sonra memleket edebiyatı çok kudretli bir mümessilinden mahrum kaldı Çünkü Aka ortik kalem adındaki ilk göz ağrısına eskisi kadar iltifat edemiyor. Şimdi, dimağının tercü manlığım, bileğinden ziyade çene- Gündüzü doya doya «kuyabilmek vanında “dölaşmakten - başka ine itiraf etmek mecbu - m ki nedret, Akamn e ni kiden çok yi yonlu. Ve biz; o cömertliğin devam edeceğin! sanı- Aka Gündüzün e- orduk. Fakat o ikramını azelt- tıkça, bizim istihamız kabardı; Ve şimdi onun kalemini eline #lışı, bi zim için bir hâdise oluyor..Eğer e- debiyatın da adil bir zabıtası ol - saydı, Aka Gündüz, kendisinden hayli alacaklı bulunan fakir edebi- yatın elinden - yakasını kurtara - mazdı, Fakat bereket üstad, “artık borcunun büyüklüğünü anlamış o- lacak ki TAN sütunlarında, hiç de- ödemiye çalısıyor! Biz de #de, onun kaleminin mefis »rini, - doyamasak” bile -, Felek 11510 12TĞe bakarsanız, 12091 12916 13289” Pelok, gele, 13633 13912 nde tam ya- 14060 ık t 14544 14902 15225 15751 16 1 cezalarını Ihmuhtaç fa- öturuş ve- /Tshane- 60 17406 18059 18470) 18813 19200 19207 324ör 19258 19309 (19405 (32685 195715,19624 19724 19764 Pie Murliağlır 20187aş24)aeia”yir Mİ sene. saklıyabileceğine kolay- Mila inanabilirsiniz. Anadan doğma avukat oluşu Yötmezmiş gibi, Felek, üstelik hu- iktan da mezundur. İnşaat bas Btipliğii mi yapmamış? Teşe mü- dörlüğünde mi bulunmamış? Na- Tiada hukuk müşavirliği mi etme- Mis? Atletizm, güreş, futbol fe “derasyonlarına” relelik mi yapma- Maş? Fakat nihayet kalem efendisi olamıyacağını anlamış, bu işleri birakap, keleme sarılmış. © Otur senedir de, çala kalem ya- Zip duruyor. “Modem. stletizm. “Alafranga Gİ 7 a Li Takale Juharriri ıkra Tuharriri “Olimpiyadlar,, , adını taşıyan matbu eserleri, kendisine hayli £- hanetlerde bulunmuş olan Vefasız spor şıllığına yedirdiği sayısız ve hesapsiz hediyeler arasındadır! Koca memlekette yazdığı yazı Marin kiymetini kavrıyamıyanlar sadece edebiyat o münekkitleridir. Eğer bazı asabi edipler gibi, ede biyat kitaplarına alınmayışına i- çerleseydi, ömrünü ya lokantada dayak atmakla, yahut ta karakol. da hesap vermekle geçirmesi Jâ- zımdı. Fakat bereket ki Felek, & debiyat kitaplarına ; girememenin basit acısını; okuyucularının kalp- lerine girerek çoktan gidermiş bahtiyarlardandır. Eşref Şefik Es Şefik, Galatasarayda, Te. tanbul lisesinde, ve Fransa- ise Hoş,, da okumuştur. Ben- da ce onun sporu karşı duyduğu de- in sevginin kökünü. tahsilini yap- tığı bu muhitlerde bulmak müm kündür. Spora geniş bir yer a makla meşhur olan bu üç mektep ten geniş bir spor terbiyesi slme- dan çıkmak, sporu günah saysn softalar “için bile mümkün değil dir. Eski mahkemei temyiz a2. dan, ve saylavlığın icadından ceki mebuslarımızdan Şefik beyin hayrülünlefi olan Eşref Şefik, 41 yaşına henüz bastığını söylerse; “— Kırk bir Kere maşallah!,, demiyecek olan kiç kimse çıkmaz sanırım. Eşref Şefik, herdem toze kalışı- nı spora olan sevgisine borolu 88- yılabilir. Neseli ve sevimli münek- kidimizin dili de kalemi gibi kes- kindir. Uç bueyjdfsr 4 soluk alme- dan çene çelabiiş, öbür çelebi zade Ssitle varma” yı Şe, yüzü nün akıyla cıkar sâmriğn. Ben Eşref Şefiği Nurullah Ata- ca benzetirim: Edebiyatın basında Nurulleh A- aç neyse, sporun başında «da Eş ref Şefik odur. 22 sene evvel, Tle- ri gezktesinde Esref”Sefiğin deli Sami ile yani sizin . anlıyacağınız M. Sami Karayelle birlikte tertip ettiği sayfalar, memlekette çıkan ilk spor sayfalârıdır. Maamafih, Eşref Şefik sade “Türkiyenin İlk emr minekkidi. Sıfatına o değil, “Memleketin en birinci spor mü pekkidi.. sıfatına da hakkıyla lâ - yık sayılabilir. Fıkra Roman Muharrir Yuharriı “ıkra Muharriı Halikarnas Balıkçısı nunla sanatten, tarih devir- lerinin duygularından ko- nüşufken zaman ve mekân mef- humu tamamen yok olur. Bir devrin içine heyecanla dalar- ken sözlerinin özlü sadeliği ve his- sinin berrak varlığı ile sizi Je be- raber sürükler, Eski Romada elinde Jiri, başın- da çiçekli çelengi ve altında ipek- Wilerle bezenmiş kayığı ile ilâhi söy ler. Neronun yangınından Serki- doryanını tutuşturür. Olimpte Yunan ilâhlarının hep - sile ayrı ayrı dertleşirken, birden Amiral Bitinin İskajarak filosunun içine girer. Orada yaralanır. Londra has- tanelerinden birinde yarası sarılır- ken, ânl bir-geri sıçrayışla, Ter- mopil geçidinde zehirli bir okla vu rulup ölür ve Amiral Nelsonun Trafalyar hattı harbindeki baş ge- misinin çanaklığında gözlerini Ha- yata tekrar açar. Fransız donanma- si mağlüp edildikten sonra ayni yelkenli ile tâ Azapkapısına kadar gelir. Kâğıthane civarına demir a- *ar ve lâle devrinin en güzel meh- taplı bir gecesinde Damat İbrahim Paşanın davetlisi olarak şarap İ- çer. Asırları içine alarak, içini ya- şattığı asırlara vererek gelen bu yüzlerce Halikarnes Balıkçısı ara- sından Babiâliye düşen kravatlı, yakalıklı ve maddeye inanmış o- Janı bugünü eski günler kadar ha- kiki yaşayan insandır. Bugünün Halikarnas Balıkçısı i- çin hikâye yaşanan günlerin ve ge- çirilen vakaların birer notudur. Bodrumdaki Yatağan adlı kayı- Zından bir sıçrayışla soluğu. Tan matbaasında alan Halikarnas Ba- likçisinin bu girift şahsiyetine şaş- mayımız. O, bütün edebiyat devir- lerini, fikir ve felsefe hamulesini koltuğunun altma sıkıştırmış Babı Aliye çıkıp gelmiştir. Bu zengin kükür hamulesinin serpintilerini size hikâyelerile vermekledir. On iki sene bodrumda, denizin ve ta- biatin içinde, varlığın, sırlarım ellerile çözdükten sonra, İnsanla- Fın arasina karışan bu balıkçının hakiki hüviyeti bizim tariflerimiz. değil, kendisidir. Kendisinin oluşu- dur. Bundan ötesi bizim ona doğ- mler Yazı Siyasi Muharri Fıkra Muharrir ru yanlış izafe ettiğimiz sıfatlar - dır, Bu tamamen kendisi olan şahsi yetini ancak hikâyelerinde bulur- sunuz. Çünkü kend! yarattığı eser, onlardır, benliği hikâyelerinin İ- çindedir. İbrahim Hakkı Konyalı Şörahim Hakkı Konyalıyı ben asarı atika arayıcılarına ben zetirim: Onun gözleri, “Iazinei Evrak,, daki vesika yığınlarına, a- deta birer kazma gibi batıp çıkar. Ve o, Beyazı: kütüphanesine âdeta, en tozlu, en el değmemiş eserleri araştıran bir eskici gibi yirip çı kar. Koca Topkapı sarayında tek taş, ve koca Topkapı müzesinde tek çöp göseteremezsiniz ki, İbrahim Hakkı Konyalının eli değmemiş, gözü ilişmemiş olsun! Mutbanya, koltuğunda fersüde bir harita ile, âsırdide bir ferman- la, veya sayfaları bir kaç yangın- dan kaçırılmış gibi sararmış eski bir kitapla girebildiği günler, bü - tün Kâinatın tapu senedini cebine koymuş gibi sevinir, İlk çöp kutusunun Türkiyede kullanıldığını, dünyanın ilk basto- nunun bir Türk şehzadesi tarafın- dan taşındığını, veya dünyanın ilk pabucunun Türkiyede yapıldığını İsbat edebilmesine yarayabilecek küçük bir emere, bir vesika, bir sa tir yazı bulduğu zaman, yeni bir kıta keşfetmiş gibi göğsü kabarır, Böyle bir keşifte bulunmak uğrun- da çalışırken, hayret edilecek de- recede sabırlı ve İnadeıdır. Tarihe dışardan tek satır ilâve edilişine müsamahası yoktur: Böyle bir $e- ye şahit olunca helâls haram katıl dığını görmüş gibi titizlenir. Bü ba kımdan, meydana hskikaten şaya- ni dikkat bir çok hakikatler çıkar- mış olan İbrahim Hakkı Konyah, bu devrin tarihi ile meşgul olan ta rihi simarlarından birisidir. M. Turhan Tan utasarrıf, Kaymakam, vali, Müfettiş, saylav, muallim, şalr, edip, romancı, tarihçi gibi sıfatlardan belki iki düzinesi, M. Turhan Tan isminin başından ge- lip geçmiş bulunmaktadı M. Turhan Tan -biraz geç dav- ranmış ta sayılsa- en isabetli keş- fini, kendi hakiki istidadını sez- mekte göstermiştir. Spor Muharrir Hikâye Muharri Üstat, kendine vilâyet maka- mından fazla yaraşan matbaa ma- sasının başına geçmekte biraz ge- cikmiş bulunduğunu. da. hesapla- mış olacak ki, bu tehirinin kütüp- banelerimize verdiği büyük za- rarleri telâfi etmek istercesine çalışmakta, memlekete âdeta © ser saçmaktadır. Ona sojhrsanız, Avrupada tar hi roman yazmanın üç usulü var- dır: Birincisi tarihe çok, hayale az yer vermek, ikinelsi, hay; çok tarihe az yer vermek, üçün. cüsü de tarihe ve hayale ayni de- recede yer vermek. ini kuru, ino haksız bulan, ve üçüncü usulü tercih eden Turhan Tan: “— Bizde, der, tarihi roman yâ- zanlar, dördüncü bir usul kesfet- misler: Eserlerinde tarihe hiç yer vermiyorlar. M. Turhan Tanın. bilhassa tari- hi ve edebi mevzularda, cevabını isabetle veremiydöeği sual yoktur sanırım: Bu“Bakımdan üstadı can- Lı bir ansiklepediye benzetmek mimkündür. “Oturaklı muharrir” sıfatından mdece dimağının büyük muhav- vileşile değil, cüssesitin hürmetli hevhetile de Tivakat kazanan M. Turhan Tan, Türkivmin en mes. hur coruğunun babaadır: Cünkü “M. Turhan Tari” Âmi, sahsını şöhretten müstağni saran üstadın kücük oğluna aittir: Yani üstet, sade oğlunun debil, oğluna verdiği ismn! de hakiki babandır! M: Zekeriya Sertel K“ Babiğlide, ahydan ye- tişme olmıyan bir tek gaze- teci bulabilirsiniz: M. İekeriya.. Hukuk diplomasını tebine yer- leştirdikten sonra, Sortin Üniver. sitesinde sösyoloji okulan M: Ze- keriya, Amerikaya kadir gitme- ğe, ve Kolombiyada ecilik tahsili yapmaya da üşeimemistir. Arasıra hepimizin — graf ede- Im — cesurane tarizlelmiza gü- ler yüzle muhatap olan M. Zeke. riya'nın Türk gazetecilğine ka- zandırdığı yenilikleri, bitün gezetelerinde okuyabilirigi; Kendi eserleri arasınd. bugün kendisine rakip kesilenlerbile var- dır. Bu bakımdan ben Zekeriya". yı, eliyle yetiştirdiği Pİyarıları ” li yoör la boy ölçüşen kurt güreşçilere benzetirim, Sanırım ki, onun ener isini dalma dinç tutan da, kendi... | sine iftihar ve zevk veren bu mü- cadeledir. ? Amerikadan döndüğü zaman, © matbuat umum müdürü olduğuru hatırlıyoruz. Memuriyet hayatıp- dan ayrılmış olduğu içindir ki, aT- tık mesleğinde hürriyetini kazan- miş bulunuyor. Eski Resimli A; Resimli Haf ta'nın, Resimli Yil'ın nasıl kapr şıldığını hatırlıyanlar, M. Zekeri- ya'nın Türk mecmuacılığına Yap- tığı hizmetleri de kavramış olacak lardır. R Bu sahada da onun açtığı Yolu takip edenler, büyük muvaffaki-.. yetler kazanmış bulunuyorlar. Fer kat buna rağmen o, sahibi bulun» duğu matbenya, elinde çantasile, tapkı mektebe gelip giden bir çö- cuk gibi girip çınar. Daima muvaffak oluşunun sırrı m, bu tevazuda aramak, ve bul mak ta mümkündür. Naci Sadullah Ni Sadullah'tan evvel geze telerde (o röportaj yapilar K mıydı, yapılırsa, kimler yapardı?” Bugün bünu tamamile unutmuş bulunuyorum. Buna sebep ya de ha önce gazetecilik âlemimizm bü gazetecilik çığrını tanımaması, Y& hut Naci'nin, seleflerini unuttura-. cak derecede bu çığrı tekemmül ettirmesidir. Ropörtaj muharririn- * de aranacak vasıflar: Geniş ve kavrayıcı görüş, hâdiseye dişim dan ve içinden bâkim olmak kud- reti; hâdise ve mevzuun müsait olduğu her imkânı ihata, bilhassa * hâdise ve mevzudaki hailevi ün surlar derecesinde komik unsup ları bulmak ve anlatmak kabiliye- tidir, AN Bütün bu vasıflar Naci'de top- lanmış olduğu için her ropörtajın-. da yeni bir muvaffakıyet kazan- mıştır. — Fakat Naci'nin alla ..— zandığı muv “Ökiy” s leki mahiyeti yi Karabe- <5 Naci'nin edebi kült” liğin bu vadisini edebidisi © yapmağa, her yazısını edebi © lara imkân veren bir vasıta olâ. © (| kullanmasına sebep olmuştur. Ge N lecek neslin antroloji muharrirle- rinden şüphe etmiyorum ki; | Naci'nin yazılarından bir çok ha yat sayfaları seçecekler, ve esen | lerine seve seve geçireceklerdir. Henüz 35 ine bile basmamış « Çok sağlam ve müsbet bir tahs görmüş olan Naci, yarınki gazete. ciliğimizin en kuvvetli şahsiyetle- ri srasında olacaktır. irer şiir mecmuası neğred tüysüz mektep talebelerine bile vurulan şu mahut “Ustad, damgasına hakikaten lâyık olan mahdut şahsiyetleri saymak lâzım gelirse, Ömer Rıza Doğrul'un adi- nı hatırlamakta gecikmek, gaflet- lerin en nankörcesi olur. 4 nabilmek için, Ömer Rizanın kale- | minden çıkmış eserleri okumuk kâfidir, denilebilir. Bence, böyle bir iddiada bulu. nacak olanların, mübalâğaya sap- mış sayılmaları mümkün değildir. Çünkü Ömer Rıza Doğrul'un ka- lemi, Ingiliz ve Arap lisanının ep | kalorili mahsullerini, Türk mille. tinin bilgi pazarına taşımak mari- fetini başarmıştır. Hukuk tahsilini Mısırda tamam- layan, ve Ezher Üniversitesinde o- kuyan üstat, Ömer Rıza: “Küçük | dağları ben yarattım,, derse, maz görülebilir. Çünkü onun meydana getirdiği eserler, küçük bir dağın | | boyunu çoktan geçmiştir. Fakat buna rağmen o, eserlerinin üstün- de değil, dibinde oturacak kadar mütevazıdır. Ustad, tuğla verine , kendi kitaplarını kullansaydı, iki muazzam apartımana sahip olabi. lirdi. Fakat, kendi kitaplarını para ile satın almak mecburiyetinde ol duğu için, hâlâ kira vermekten kurtulamıyor! : Ömer Rıza, radyoda söylemezte (Arkas 13 üncüde) Li