m, e mi EE Mr AS YUN, UR YE VK, Altina, —— 14.6. 938 TAN Gündelik Gazete TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, har #eyda temiz, dürüst samimi olmak, Seslin — gazetesi çalışmaktır. e ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi M0 Kr, 2000 Kr, 76 Er, 1500 Kr, 100 Kr, s0 Kr, wo Kr, 300 Kr, Milleti “ adına dahilol- 9,33 ira dir. Abone bedeli peşindir: Adres değiş- Hizme 25 kuruştur. Cevap için mek$iap İsra 10 kuruşluk pulilâvesi bizimdir. — m a ŞE an MESELELERİ Bulgaristanda Çocuk Mahkemeleri Yazan: M. Zekeriya SERTEL Hayli zaman evvel, mahkemeler- den birinde suçlu mevkiinde 14 - 15 Yaşlarında temiz giyinmiş, masum bakışlı, güzelce bir mektep talebesi sturuyordu. Belli ki, iyi bir aile ço- cuğu idi. Oraya kazaen düşmüştü. Suçu şu idi: Bir gün evinin sokağa ba kan penceresinde nasılsa eline geçir- diği bir av silâhı ile oynarken kazaen eli tetiğe gitmiş, silâh patlamış. İçin- deki saçmalardan biri sokaktan ge- çen güzelce bir kızın şakağına yapış- mış ve gözünü incitmiş Çocuk, suçunu inkâr etmiyordu. Vakayı olduğu gibi anlatıyordu. Çün- kü bir kasdı yoktu ve bir kıza zarar vermiş olmaktan muztarip bulunu- yordu, O vakit bu çocuğu bir an için ha- Pisanede mahpuslar arasında görür gibi olmuştum. Bunun hayali bile na dokunmuştu. Çünkü böyle bir ih- timalin çocuğun bütün hayatı üzeri de yapacağı feci tesiri tasavvur ede- bilirsiniz. Fakat hundan dolayı ne mahkeme, ne kanun, ne de mevcut hapisanele- olmıya 1 Sena Sy rimiz mesuldür. Bu vaka bize sadece çocuk mahkemelerine olan ihtiyacı mızın şiddetini göstermek İlibarile Bü çocuk, hir çocuk mahkemesin: düşerse, onun için hiçbir tehlike yok- | tur. Çünkü mahküm olsa bile düşe-| “eği yer bir ıslahhanedir. Orada ne ahlâkını, ne seciyesini bozacak hir muhit bulamıyacaktır, Bu “mahkemeler, bütün medeni memleketlerde vardır, Onlara baka- rak bizim de çocuk mahkemeleri kur- Muya kalkışmamız belki bize lüks bir #ey gibi görünebilirdi. Fakat son gelen Bulgar gazetele- rinde okuduğumuza göre Pulgaris- tan dahi çocuk mahkemeleri tesisine karar vermiştir. Bu mahkemeler, 80- kaklarn düşen kimsesiz, serseri ço- euklarla, küçük müerimlerle, fena yola düşmüş himayesiz dejenerelerle meşgul olacak ve memlekete binlerce Socuk kazandıracaktır, Bulgaristan da bu işi yaptıktan sonra, artık bizim de bu işte gecikme. memiz llzumu daha bariz bir suret- te kendini gösterir. Sokaklarımız serseri müe- rimlerle doludur. Ve bunların çoğu tevkifhane ve hapishanede ders al Miş küçük dejenerelerdir. Bunları tâ langıçta ellerinden tutup kurtar- Mak çocuk mahkemelerine ve bu Mahkemelere bağlı olarak kurulacak Plan müesseselere düşen vazifedir. Bu mahkemeler, bilhassa kaznen ken di ellerine düşenleri bütün bütün su- uttan kurtaracaklardır. Yoksa belediyece tesis edilen kim- şesizler yurdu, bunların ancak pek küçük bir kısmını kurtarabilir. şi esasından halletmek için çocnk Mahkemelerini bir an evvel kurmak Rerektir, a MERSİNDE Bir Çocuk, Kaya Altında Öldü : Mersin, (TAN) — Erçel köyünde | Sİ bir kaza olmuştur. Mustafa oğlu İsminde bir çocuk, üç arkadaşile ider köy mezarlığına gitmiş, bun büyük bir ağacın dalına binip sa- mg A İmsişler gibi allanmıya başla. şlardır. Bu esnada, ağacın İstinat kaya parçalanmış, üç arkadaşı şlar, fakat Ali yuvarlanan kaya a kalmış ve ölmüştür. İspanya çok dağlık olduğu için yapılan yarma ve çevirmelerin tesiri mahdut ve mıntakavi kalı- yor. Ve onun için hiçbir taraf, bir meydan muha- rebesinde diğer tarafın odusunu imhaya imkân bulamıyor. Bu sebeple İspanyada harp herhangi bir harika zuhur etmezse böylelikle daha epey “zayabilecektir. Ispanya Dahili Harbi Ne Vakit Bitecek? YAZAN: GENERAL H. EMİR l spanyada, Ebro Irmağının cenup ve şimalinde, Franko cuların muvaffakıyetle başardık - ları yarma muharebelerinden son- ra, bilhassa Teruel - Akdeniz ara- sındaki yüksek dağlar bölgesinde, başlıyan şiddetli ve sağnaklı fırtı na ve boralar askeri harekâtı bir aralık hemen hemen durdurtmüş ve hükümetçilerin müdafaa ve muka Fakat, mayıs ayı başında, havalar düzelir düzelmez; Franko- cular Teruel - Akdeniz bölgesinde, tekrar taarruza geçmiş ve bu yüz- den, iki taraf arasında, çok çetin bir srazide yeniden çok çetin bir boğuşma başlamıştı. İspanyolların iki senedenberi gi riştikleri bu karlı iç savaşın neka- dar şiddetli ve tarihte eşsiz bir kar deş boğuşması olduğunu ancak har bin sonunda, zayiat listeleri neş - rolurduğu zaman, anlıyacağız. Bi kaç gün evvel, İspanyadaki İtalyan kolordusunun, 9 marttan 30 nisa. 1938 tarihine kadarki Ebrn cenup yarma muharebelerine dair, İtalya da neşrolunan zayiat listesi bu hu- susta ancak ufak bir nümüne teş. kil eder, B una göre, İtalyan kolordusu * nun, dediğimiz muharebe - lerde, 67 subay (zabit) ile 544 eri (neferi) ölmüş, 197 subay ve 2219 eri yaralanmış, 11 kişi kayıp ve3ü de esir olmuştur. 9 Mart: 30 nisan savaşına yalnız 3 İtalyan ve bir de karışık (muhtelit) fırka iştirâk et- tiği ve bu fırkaların kuvveti 8000 ar kişiyi aşmadığı için, ceman 3041 ki şilik zayiat takriben 32000 kişilik bir mevcuda nisbetle, bilkassa su- bay cihetile, çoktur. Bundan başka İtalyada, 7 mayısta, neşrolunan yeni zayiat listesindeki 299 rakamı nın yukardaki yekâna dahil olma dığı anlaşılıyor. Bu rakamlar, hü- kümetçilerin, Ebro cenübunda ba- sılmış olmalarına tağmen kendile. rini nekadar çabuk toplamış ve şid. detli bir mukavemet gösterebilmiş olduklarını ifade eder. Teruel ile deniz arasındeki dağ muharebelerine İtalyan kolordusu iştirik etmemiştir; fakat, Frankocu lar tarafından, bu bölgedeki muha- rebelere iştirâk ettikleri tesbit edil miş olan 44 hükümetçi livanın mu kavemeti de pek anudane olduğun dan bu muharebelerin de pek kan Vi bir surette cereyan ettiğine şüp- he yoktur, Bunları yazarken, İspanyolların doğru veya yanlış, ister fikir ve a- kide ayrılıkları ve ister şahsi garez ve ihtiraslar dolayısile olsun, kendi aralarında giriştikleri bu iç kavga sında İtalyanların ve umumiyetle yabancıların ne aradıklarım, ve bu kadar kan ve can pahasına ne um - duklarını düşünmekten, insan ken- dini alamaz; İtalya ile Almanyanın General Franko tarafını bu kadar bir alâka ile tutmalarının sebebi, acaba sirf mezhep taassubundan mı ileri geliyor?! 40 gün içinde 3041 ve müteakiben, birkaç gün İ- çinde daha 299 İtalyanın kanını ii yam, meleikre aj lotunun havada yanarak ve yahu boşluklardan yere düşerek en feci ölümleri göze almaları acaba yal nız faşizm veya komünistlik eleyh- tarlığı gayretile mi oluyor? Ava görüyoruz ki, Alman ya, İtalyaya İspanyada fa- ik bir rol ve geniş bir nüfuz terket miştir; acaba neye karşı? Şüphe yok ki, bütün bu sorguların cevap- larını istikbal verecek ve bütün bu politika hazırlık ve oyunlarının ne ticelerini vuzuhla ancak o göstere- cektir. Biz burada yalnız faydalı gördüğümüz bir müşahedeyi kayda dip geçeceğiz. B üyük Harpte, Türkiyeye yar dım için birçok Alman sus bayı ile askeri teşkilâtının ve hat- tâ kıtalarının memleketimize, bil hassa Çenekkale ve Filistin cephe- lerine, geldikleri ve bizimi: birlik- te harp ettikleri malümdür; bun - lar meyanında bazı Avusturya &- gır bataryaları da gelmişti. Fakat bizde geri kalmamışız, hattâ cö- mertlikte daha ileri gdierek, Kaf- kas, Irak ve Filistin cephelerimiz- de düşman topraklarımıza girdiği halde, Galiçyaya 2 fırkalı ve Ru- manyaya da üç fırkalı birer kolor- du göndermişiz. Bunları buraya yez maktan maksadım, 7 haziran tarih li Fransızca Le Temps gazetesinde, İspanyaya dair, rastladığım bir ha beri tavzih etmektir. Hülâsası şu » dur; General Franko, Frankist İspan- yanın. gerek İç ve gerek askeri durumunu müzakere etmer için Frankist ordunun başlıca sefleri- ni Burgosta toplanmış. Tabidir ki, bunda bir fevkalâdelik yoktur; fa- kat asıl bildirilmek istenen ci - het, son zamanlarda bilhassa İtal - yan - İspanyol beraberliği nâmı- na tesit olunmak istenen bir bay- ram gününde Malaga ve Saragossa da İtalyan ve İspanyol zabitler a- rasında çıkmış olan hâdiseler sebe bile, İtalya ile Frankist İspanya a- rasında hâsıl olan siyasi durumun dahi Burgos toplantısında, ehemmi- yetle konuşulmuş olmasıdır. Anlaşılıyor ki, İtalyan » İspan » yol beraberliği bayramında, Mala- ,MONTALBAN Nezayıra * GE ZARMUE 5 Casrf -. mid Şonraimz çastsue. Me LARTANSA cp emi MV varatu koru G darsyayılıme Koru İspanya harbinin son vaziyetini gösteren harita Tg General Valero ordusunun Falanjist askerlerinden bir tip ga da, İtalyan ve İspanyol zabitler döğüşmüşler, hattâ tabancalar işle- miş ve neticede birçok İspanyol za bit tevkif edilmiş! Yine anlaşılı - yer ki, İtalyanlardan memnun ol - mıyanların başında, toplantıya çâ- Bırılan ve General Frankonun ce- nubi -spanyadaki mühim bir adami olan General Gueipo de Llano da varmış, üttefikler harplerinde bu gi bi çekişmeler eksik olmaz; belki de yukardaki haberlerin işa- ret ettiği hâdiseler çok ehemmiyet. siz şeylerdir ve bunlar na olursa olsun, herhalde bu gibi vakalar se- bebile resmi İtalya ile resmi Fran- ko ispanyasının arası hemen bozu- lacak değildir.. Bunlardan bizim çıkarmak istediğimiz ders şudur ki, yabancı bir milletin sukayları ve askeri teşkilât ve kuvvetleri, harpte bir müttefike yardıma gel- dikleri zaman, onların müttefikin üzerinde ve memleketinde yapacak ları ve bırakacakları tesir, ekseriya, yardımına koştukları millet ve mem leket hakkında besledikleri fikir ve hisse bağlıdır. Meselâ Büyük Harp te memleketimize ve bilhassa FI - listin cephesine gelen Avusturya. lı topçu kıtalarından ve Avustur- yalı subay ve erlerinden hemen hiç kimsenin hiçbir gün hiçbir şikâyeti olmamış, yani bunlar yaptıkları yar dım ve iyiliğe karşı, huşunet ve #ahakküm taslamıyarak, memleke- timizde ve temas ettikleri kıtaları- mızda yalnız iyi hatıralar bırakıp gitmişlerdi. Keza biz Türkler Galiçyaya ol - sun, Rumanyaya olsun, yalnız müş terek harbimizin müşterek büyük gayesi olan zafere hizmet için gitti- ğimizden ve akıllarımızdan hiçbir entrika hissi geçmediğinden, tabia- tile, ne oralardaki yerli halka zu- lüm veya tahakküme ve silâh a kadaşlarımız Macar, Avusturyalı, Alman veya Bulgarlara karşı her- hangi çiyce bir üstünlük davasına kalkışmadık ve bu sebeple de hiç bir kimseyi kendimizden nefret et- tirmedik; bilâkis en iyi intibalar bı rakarak çekildik. akat, Büyük Harpte toprak- larımızda harbeden Alman alr, maslesef, böyle iyi tesirler ya- pıp bırakamadılar ve onlar bize © derece bir ağırlık vermişlerdi ki, insan yardımlarından da ivilikle- rinden de vaz geçiyordu! Bunun se bebi yalniz Prusya çiyliği ve huşu neti değildi; onlar, eğer memleke- timizde hiç olmazsa bize denk mev ki ve haklarla iktifa etse idiler, şüp besiz, çok aziz ve kıymetli bir mi- safirimiz kalırlardı. Ancak Alman- Jar memleketimize sırf bize yardım için değil, kendilerine benimsedik leri Irak ve Filistinden İngilizleri atmak için gelmişlerdi. İstenbul ve Anadolu, onların nazarında, müs takbel Alman koloni sahalarını Bal kanlara ve dolayısile büyük Alman yaya bağlıyan bir köprüden başka bir şey değildi. Bunun için İstan. bulda mühim bir iktidar mevkiile beraber bütün demiryollarımızı ele aldılar; bu suretle bütün şahda- marlarımızla beraber kalbimiz ar- tık onların kabzasında idi ve on- dan sonra tahakkümü o kadar ileri götürmüş ve bizler! o kadar sayma mıya başlamışlardı ki, meselâ, zaten çok az randımanlı demiryotlarımız da evvelâ Almanlar ve Alman kı- talarının her türlü mükellef 'htiyaç ları naklolunur, şayet bir yer kal mış İse, ancak o Türklere ve Türk kıtalarının en zavallı ihtiyaçlarına verilirdi. Alman memur ve müstah demlerinin işlettiği demiryolları - mızda, Alman subay ve neferleri- ne ikinci ve birinci mevki veya sa lonlu vagonlarda bol ve rahat yer: ler tahsis olunurken Türk ve neferlerine üçüncü mevkide ve yük vagonlarında bile yer verilme. diği ve hattâ çok defalar, Alman ne ferlerini bindirmek için Türk subay larının yerleşmiş oldukları kom - partimarlardan süngü kuvvetile in dirilmesine bile teşebbüs edildiği- ni gören Türklerin, müttefikleri Al manların kendi haklarında fena ni yetler beslediklerine kanaat getir | meleri ve bu sebeple müteyakkiz ol maları haklı idi. İşte İspanyada, İspanyol zabit - lerini, İtalyanları çekememiye ve onlarla dövüşmiye kadar sevkeden sebepler, bu türlü haller ve bir ke Jime İle İtalyanların İspanyollara tahakküme kalkışmaları olmuş 0- Jacaktır. Herhalde, hakiki sebep - ler derinden derine araştırılmaksı. zın, vakaların dıştan görünüşleri - ne göre hükümler ve icap edenlere cezalar verilerek ve hattâ beiki de resmi Franko İspanyası bazı izzeti 5 GÖPÜŞLEP Çubuklu, Safiyeye di Dar Geliyor ei Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Geçenlerde Nizamettin Nazifin bir yazısını okudum. Muharrir evinden çıkmış, sokakta rastgeldiği her ferdin suratı asık. Matbaaya gitmiş, herke- sin kaşları çatık. Kiminle konuşmuş, kiminle görüşmüşse, sırıtan bir yüz irmemiş, Biz suratı asık millet mi- diyor, Doğru... Biz biraz ağır, biraz cid- di, olur olmaz şeylere gülmiyen in- sanlarız. Neşe, o bir vücut ve ruh sıh- hatinin alâmetidir ki, endişe mikro- bunun girdiği yerde nema bulamaz. Fakat halka neşe vermenin, halkın düşünen kafasının içinden kısa bir zaman için kaygusunu gidermenin de bir yolu, saikleri vardır. Meselâ Çu- bukluda Safiye şarkı söylerken, hal- kın yüzünde zevk duyan, gaşyolan bir hissin neşesini görüyorsunuz. Boğazın durgun, düşünen havası i- çinde, Safiye sahnede şarkı söylüyor. Gazinonun asma bahçeler gibi biribi. ri üzerine sıralanan katları, kapıya kadar bahçe, tıklım tıklım dolu. De- mir parmaklıklı bahçenin kenarları- na halk dizilmiş, duvarların üzerine tırmananların başları vecd ile, zevk ile Safiyeyi dinliyorlar. En mükemmel müzisyenlerin &- henkli musikisi içinde, Safiyenin du yan, güftenin ve bestenin hakkını ve- rerek okuyan sesi, Leylâ ile Mecnunu terennüm ediyor. Şarkın ruhunu tem- sil eden aşkın, ölürcesine, çıldırırcası na seven Şarkın melodisi, Boğazın gamlı, hareketsiz havasını, İhtizaza getiriyor. Ruhlara kendini verebilme nin derim acısını, acıdan duyulan zev ki veriyor. Halkın yüzüne bakıyorsu- nuz, sanki hepsi bir Leylâ, hepsi bir Mecnun, Safiye, “doldur içelim hayatı bir büseden” dediği zaman, hayatı içme- ye, hayatla sarhoş olmaya hasret du- yan bir halkın, hayata ve neşeye, Fu- hunun kapılarını tâ ardına kadar aç- tığını görüyorsunuz. Doldur içelim ziyade Safiyenin ruhuma sinen sesin- den, sazın İnce ve âhenkli titreyişle- rinden içiyor. Bunu duyuyor ve an- Tiyor. © Müzik ve ses, daha hafif, yalnız klâsik sanate ehemmiyet verenlerin hoşlanmadığı halk havalarına indiği zaman, halkın yavaş yavaş harekete gelen ruhunun birden canlandığını, musiki ve sesle beraber yükseldiğini görüyorsunuz. Gülüyorlar. Neşeleni- yorlar. Ayakları, elleri, dudakları kaş ları oynuyor, âdeta beraber söylüyor, beraber duyuyor, beraber çoşuyorlar. Neşe ve zevk bizim dilimizle konuşur bizim ruhumuzu terennüm eder, bize inerse, neşeleniriz demek istiyorlar, Şehrin dört bir tarafından Safiye. yi, Salâhattini, ve kıymetli arkadaş» larını dinlemek için tâ Boğazın bie ucuna kadar gelen halk, kendisine ne şe veren seyi arıyor, kaygularını w- nutmak için, ruhuna hitap eden se sin ve müziğin arkasından koşuyor. O kadar ki, geniş Çubuklu gazinosu Safiyeye dar geliyor. ————— nefis fedakörliklarında da bu- Tunarak, mevzuubahs hâdiseler ya- tıştırılacak veya çoktan yatı, mıştır; ancak bu gibi hâdisel, rakacakları fena tohum ve may: ların tahammür tesiri istikbalde rülür. I spanyadaki harp hareketle- rine gelince, malüm, son haftalardaFrankocular Terre! -Deniz bölgesinde, çok çetin muharebelerle ve ancak ara sıra müsaade eden çok fena bir hava ile de uğraşa - | rak, yavaş yavaş ilerlerken nükü- meiçiler, yüksek Pirene dağları mın takasında Frankocuların solcenah- larına günlerce devam eden peti- cesiz taarruzlarda bulunmuşlardı Hükümetçilere, çok insan ve mal zemeye mal olduğuna şüphe olmı- yan bu taarruzların ağırlık mer - kezlerini, Ardora cümhuriyetinin takriben 40 km. kadar batısında Fransa hududundan No guera Pala ressa adile çıkarak cenuba, Ebro ya akan Seğre nehrinin “sol kıyı. larında, Frankocuların tesis etmiş bulundukları Tremp ve Batagier TArkası; Sayfa 6, sütün 5 tej hayatı, o bunu elindeki peymaneden ©