Em 3 Bir * Şayak Fabrikasına Lüzum Var Sıvas, (TAN) — Her sene harice 9 - 10 bin balye yapağı sevkeden Sr vas mıntakasında, edilerek bir şayak fabrikası hesabına faydalı yoktur. Vali Nazmi Toker, şayak fâbrikam kurulması için hükümet ve Sümer. bank nezdinde teşebbüslerde buhin- muştur. Müsbet netice alınacağı ümit olunmaktadır. Sıvas, (TAN) — 22 mayısta Kan- galda atlı spor klübü tarafından ya- pilacak st koşularının iyi olmasına çalışılıyor, Sıvas, (TAN) — Nümüne hastane- sine mükemmel bir ameliyathane ilâ- ve olunmuştur. Sıvas, (TAN) — Yıldızeli bmmezİ mı Nurettin, Diyarbekir mektupçu- Juğuna tayin olunmuş ve gitmiştir. HENDEKTE : Orman Fakültesi Talebesinin Seyahati Hendek, (TAN) — Orman fakülte- si son sinif talebelerinden 35 kişilik bir grup, profesörleri doktor Hans Mayer, Tevfik Ali, asistan doktor Adnan, Kocaeli orman © başmüdürü Osman ve birinci mühendis Muhar- rem ile beraber buraya gelmişlerdir. Daha evvel Eskişehir, Bozöyük ve A dâpazürına gitmiş “olan misafirler, fırka hinazinün 5ğle ; mişlet; sonra halk. ve hüküfnet erkâ- ni tarafından Düzceye uğurlanmışlar dır. Oradan Bolu, Mudurnu ve Geyve yoluyla İstanbula döneceklerdir. Bü seyahat, her sene imtihanlar- dan evvel yapılan mutat gezilerden. dir. Ormanlar ile işletme tesisatını görmiye matuftur, Hendek, (TAN) — Belediye rei- si Osman Yılmaz, iki ay mezuniyet almış ve İstanbula gitmiştir. Toplanan İane Hendek, (TAN) — Orta Anadolu zelzele felâketzedeleri için toplanan Jane 450 liraya yaklaşmıştır. Bu ara- da memurlar da maaşlarının yüzde köylülerin çoğu giyeceklerini iptidai şekilde, evlerin- de kurulu tezgâhta dokumaktadırlar, Mebzul olan ham maddeden istifade kurul. ması, ötedenberi Sıvaslıların istediği bir şeydir. Bunun bütün memleket olacağına şüphe görüyoruz. Aydın, 10 (TAN Muhabirinden)— Yurdun en tatlı ve sulu ve i portakalıni yetiştiren Aydın demir. yolu üzerindeki Sultanhisar kamu- nunda büyük bir kalkınma ve imar faaliyeti görülmektedir. Merkezle beraber kâmunun sekiz köyü vardır. Hepsinde köy kanunu tatbik edilmektedir. Kamunun u- mum nüfusu 2256 kadın 1908 erkek 4164 . Kamun halkının devlet ve hususi muhasebeye ödedikleri yıl bk vergi tutarı 58696 Jiradır. Sekiz Zed mu. yal yeğunu 24540 Bu artış salma fazlalaştırılarak * de-| İğil köyün umumi geliri Miraç, artırılarak elde edilmiştir. Her köyün salmasın da geçen yıla nazaran mühir Atlıhisar ki bütçesi 3000 liradır. Bunun 500 lira- geli- rinden elde edilmiştir. İlin her yerin de olduğu gibi Sultanhisarda da köy gelir kaynakları çoğaltılmakta sal ma da her yıl düşürülmektedir. Sultanhisarda İstasyon yanında modern bir ilkokul binası yaptırık maktadır. Temel ve ilk kat inşaatı bi ten okul binası için Sultanhisar köy | lit vardır. Meselâ sı salma kalanı köyün umumi kiş Köy bütçesinin geçen yi. yekünu! mu hükümet karşısı, e Ornüan fakültesi sön sinif talebeleri, birkaç gün evvel Hendeği ziya- ret etmişler ve Düzceye gitmişlerdir. Resimde, talebeleri bir arada Sultanhisarda Yeni | Mektepler Yapılıyor i Çocuk Bahçesi Ir Satış Kooperatifi Azâları Artıyor Inşaatı İlerledi, 4,000 lirası sarfedilmiştir. Bu yıl da 2025 lira ayrılmıştır. 3025 lira ile in şaata devam edilmektedir. İlbay Öz İdemir Günday dün yerinde okul in- İşaatını tetkik etmiştir. Hususi hasebe bütçesinden yapılacak dımla okulun kısa bir zamanda mamlanması temin olunacaktır. Sultanhisarda, 15 müessir ortak yar- ta- sul taahhüt ederek üzüm kurumuna bağlı bir satış kooperatifi kurmuş” lardır. Kurum mühendisleri istas- yon yarında Yapılacak “e Ve köz Me SM lerdir. Bina ve deponun inşaatı mah sul zamanından önce bitirilecektir. Sultanhisar İlk okul himaye kuru daki boş arsa- ya bir çocuk Bahçe: Buhçe 1500 liraya msl olacak ve hal Aydın Halkevi gösterit kolu bahçe inşaatı menfaatine bir temsil vermek Üzere Halkevi bandosu ile birlikte bugün Sultanhisarıma gitmiştir. kın yardımile yapılacaktır. Sinesinde Nija şehrinin harabele rini saklıyan Sültenhiser, Cümhuri- yetin bahşettiği köy kanununun fey- zinden istifade ederek . yakında en | mu» | mi 2920 lira sermaye ve 43,700 kilo mah yaptırıyor. | 12 Tohum Tem'zleme İstas- yonu Açılıyor Konya, (TAN) — Ziraat Vekâle- tinee Vilâyet dahilinde on sltı yerde tohum mu tesis e- dilecektir. Bunlardan beş tanesi hâzını havi Meyis selektörleridir. İRasyonel ziraat çok ehemmiyet li olan bu haber halk afından memnuniyetle karşılanmıştır. çlama ci Profesör Donat Konyada Konya, (TAN) — Yüksek Ziraat Enstitüsü profesörlerinden Dr. Y. Donat ve asistani Enver Kurdoğlu şehrimize gelerek Vilâyetin umumi Su vaziyetini tetkike başlamışlardır. Profesör, Vilâyet Su işleri bürosun- daki tetkiklerinde çok tnemnun kal- mıstır, Akşehirde Sondaj Yapılıyor Konya, (TAN) — Akşehir gölü ei- varında Tipi köyünde vilây iki numaralı sondaj makinesi yen yapılmıya başlanılmı Felâketzedelere Yardım İçin Konya, (PAN) teessir olan Kırşehir ve çevresi hal- kına yardım eylemek üzere Ortao- İkullarin iştirakile Kızılay tarafın. dan bir müsamere tertip edilmi, Bu müsamerede Konya kız öğret enokulu talebeleri tarafından te sil edilen —Atilanın düğünü— piye si büyük takdirler kazanmıştır. BOZÖYÜKTE: Bir Çocuk Boğuldu Bozüyük, (TAN) Pazarcık nahiye- sine bağlı Karaköyde İsmail oğlu 5 Yaşında” Halit Yarim, Kiris bulun marlığı hir sırada Karaen kenarina * loynarken' ırmağa düşüp ölmüştür. Bozöyük, (TAN) — Birinci okü- lun arka tarafında bulunan ve iki se- nedenberi bataklık e gelmiş o- lan yolun, belediye tarafından yaptı. rılmasına başlanılmıştır. ld, BÜRHANİYEDE : Kırşehir İçin Güreş Müsabakası Burhaniye, (TAN) — Hâsilatı zel zele felâketzedelerine verilmek üze- re güreşler tertip edilmiş ve büyük İrağbet görmüştür. Mülâyim pehlivan tutuşacak hasım (bulamadığından gösteriş maçı yapmış, alkışlanmıştır. Zaferi (Başı T ncide) yine yüksek değer ve kabiliyetle- rile tutacak ve orada sarsılmadan kalacaklardır, Her şeyden cvvel böyle bir zaferin, müthiş surette hazırlahınış rakiplerin elinden alın ması için, bir takımın en yüksek | teknik, atletik, kalitesile hepsine faik ve yalnız tek bir söz- le böyle bir galibiyet için vücudü elzem olan kudretin her moral hususta üstün bulunmuş olmasındadır. E- vet, onların bu büyük isbatı belki daha ziyade ekipimizdeki (t! ekipinde) birkaç süvarinin az talih- li olmasından ileri gelebilmiş ve takımımızın gayri tabii olan emni- yetsizliği (ki, müsabaka meydanın- da hatalara ve ceza puvanlarına tahavvül ediyordu) bu zaferi elde etmelerini temin hususunda belki bir kolaylık olabilmiştir. Fakat bü tün bunlar, Türk süvarilerinin em- salsiz zaferi üzerinde müessir o- labilecek esaslı birer söbep olmak- ten çok uzaktır. Zira bizim kendi hatalarımızın fazla miktarı yine 16-5 - 1938 Binicilerimizin Son Büyük Akisler Uyandırdı kendimiz tarafından yapılmıştır. Galiplerin hatalarının azlığı ise, kendilerinin hâs kıymetlerinden, yüksek değer ve kabiliyetlerinden ileri gelmiştir. Hiçbir zaman bu za fer, başkalarının kolaylaştırmış ol mâsından ileri gelmiş değildir. Ayrıca İtalyan süvarllerinin gü- i kendilerine yâr olmadı. Lâkin rklerin bu muvaffakıyetleri yal- hiz İtalyan ekipine faik olmakla değil, ayni zamanda Alman, İrlan- da gibi bizden de çok üstür mü- sabaka materyellerile o mücehhez bulunan süvari ekiplerini de ta « mamile geçmiş oldüklarını parlak bir şekilde göstermiş oldu. Şu hal- de müsabakaların şartları ve mü- cadelenin bütün safhaları üzerin- de bir değil, bin türlü mülâhaza ve rütmek te icap etse hiç n için bu tarzdaki müna- kaşalar hilâl ekipinin elde ettiği bu parlak, muhteşem ve mukni za- ferin eşsiz değerinden bir atom bi- le eksiltmiş olmıyacaktır.,, Çürikü geceleri ağiz “guddelerinin ifrazatile dişler ve diş etleri dolmuş- tur; çünkü yemekler, #lgara ve kah- ve gene ayni tesiri yapmıştır. Bina- enaleyh dişleri her gün 3 kere bi Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra dişleri niçin fırçalamak lâzımdır ? | hassa yemeklerin, 80 ve her hal- de bol bol “RADYOL ile fırçala- mak ve temizlemek şarttır. Bu sa- yede dişlerin de, ağzın da sağlığı ve amlığı; güzelliği garanti odilmiş olur. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra ADYOLİ ikisini vermişlerdir. Burada ve köy- lerde teberruata devam olunuyor. İrilmiştir. Ziyafet sofrasını beyhude kuruyorsun bayan, Diye sert sert cevap verdi çoban Sürülerim dağların tepesindedir bayan Sevgili sürülerimin yanına varmalıyım bayan Sonra kivrak bir kahkaha ile mırıldandı: — Tehlikeli hayatı ne kadar severim — Bu baslt evden daha tehlikeli mm Ona Odiseyi, Rolandonun şiirini, Araucanayı, Jid'in şarkısını, Don epielerini yapan ve her memle- ketin edebiyatına giren bu şiirleri anlatmıya çalıştım, fakat o "evin hakiki tehlikelerinde” ısrar etti. Onu bu tehlike fikrinden çevirmeğe uğraştım: — Bu tehlikeler insanın canını sıkar. Zehirli okun yerine dum dum kurşunun geçmesi gibi birşey. De- gişen şey bundan ibaret, Tehlike her yerde var, — işte harp var, her yerde tehlike var mı?. dedi. — Hayat daima tehlikelidir. Yaşamak için bu teh- Ifkelerden bu kadar korkmamalıyız, fakat bunlara karşı gözümüzü de kapamamalıyız. Tehlikelere göz yuman adam size cesur görünür, size hayret verir, fa- kat zayıf bir adam tehlikeden değil, tehlikeyi görün- ce şaşırdığından ölür, Şuurunu kullanan adamlar bu gibi düşüncelere düşmez. Ve tehlikeye karşı koyma- ya çalışır. Korkak olanlardır ki ötekiler kadar kendi- nin de hakkı olan cesareti kullanmaktan çekinir. Şe- rd, sahip olduğumuz cesareti iyi kullanmaktadır. — O halde tehlike bir Şereftir, dedi. — Maalesef, ölen bir milyon adam için bir şereftir, Şeref ve hayat biribirinden ayrılamaz. Şu âdi cümleyi kullandı: — Görüyor musunuz”. Bu kelimelerinizde bir teh- like seziyorum. Ve buna memnunum. Şerefle tehlike biribirinden ayrılamaz mı?. Siz buradasınız. Cephe- de değilsiniz. O halde siz şerefinden istifa edenler- den biri misiniz? Bunu öyle bir tavırla söyledi ki bunu böyle kabul ettiği mânası çıkıyordu.Cevap vermedim. Hava ka- rarıyordu. Oturduğumuz katın kapısı açıktı. Elektriği yakmamışıtk, pencerelerden içeriye #ayif bir ışık a bütçesinden geçen yıl 5000 lira Şimdiye kadar ve-İmamur bir kasaba olacaktı bunun 0. BECERİK Güreşlerde kazananlara ikramiye ve- rilmiştir. ile dişlerinizi fırçalayınız. gJüşam. damon j yordu. Sokağın yalnız bir tarafında evler vardı. Bu evlerin cepheleri, boş odalara ba için, bunun ışı- ğı içeriye giriyordu. Evlerin önlerinde Retiro parkı yeşil bir yol gibi uzanıyordu. Sokak üzerindeki ağaç- lar, altı, yedi katlı, gümüş, erduvaz veyâ kırmızı tuğ- Yalarla örtülü muazzam binalarla süslenmiş sokak, bomboştu. Sokaktan, düşman tayyarelerine karşı mavi cam- larla örtülmüş fenerlerin ilk ışığı içeriye aktı, Bugün lerde Madridde âdet olduğu üzere her nevi ciddi me- seleleri açık açık konuşuyorduk, bu sırada bir Fovel- verin patladığını duyduk. Bize cok yakın bir yerde, i taraçada, belki de merdivenlerin üzerinde patla 1. Ber hemen yerimden kalktım, elektriği yak- Rovelverim elimde olduğu halde dışarı çıktım, salonda, içeriye gelmekte olan birile karşılaştım. Te- Tâşla sordum: — Siz kimsiniz?. O özür diledi, hemen dışarı çıkmak üzere idi ki ben acele ettim ve önüne geçtim. Acı bir tebessümle güldü: — Pekâlâ. dedi. Beni mahbusunuz telâkki edin. Hafif ışığın içinde bunun otuz yaşlarında, İyi gi- yinmiş, asabi ve telâşlı bir tavrı olan bir genç oldu- #unu gördüm. Hakikaten çok yorgun görünüyordu. Cebinden rovelverini çıkardı, bunu sapından tutarak bana verdi. Ben heyretten bunun mânasıni anlaya- mamıştım. — Siz kimsiniz?. Benim evime niçin geldiniz?. AN 77.7 Kadm arkadaşımın kapıdan başını uzattığını, yü- zünün sararmış olduğunu, merakla bize baktığını gör düm. Meçhul adam fena bir niyeti olmadığını, saygı- sızlık ettiğini söyliyerek kendini affettirmeğe çalışı- yordu: — Kapıyı açık gördüm, içeride kimse yok sandım. Rica ederim, beni affediniz. — Fakat buraya kaçmak için geldiğiniz anlaşılıyor. — Vilâyet komitesinin iki azası beni takip ediyor- du — Neden?. Bu kendisine sükün vermişti, bu sükün ona mut- lak bir masumiyet veriyordu. — Ben sizin düşmanlarınızdan birisiyim, Bunu bir teslimiyet ve iftiharis söyledi. Ve ilâve etti; Şimdiden sonra kendime bir mahbus gözile ba- kıyorum. Benden nefret edebilir, beni hapsedebilir. siniz. Yabut beni öldürebilirsiniz. Herşeye kârşi alâ- kasızlık gösterebilecek bir hale geldim. : Bu açık itiraf, dostluk kadar, rumada da lâyikti. Gençle beraber kütfiphane odasına gittik Kadın ar- kadaşım eğer kaçmamışsa, koridorlardan birine sak- lanmıştı, Fakat bende bir yere saklanıp bizi dinledi- Bi hissi vardı. Ben meçhul adama: — Sizi buraya kabulümün pek nizamında bir iş ol- madığını anlamalısınız. dedim. Bana İsminizi söyle- viniz, ve bize niçin düşman olduğunuzu izah ediniz, Ben emniyet telkin eden bir sesle konuşuyordum. Meçhul adam ona itimat etmediğimi anladı. — Ben hakikaten sizin düşmanlarınızdan biriyim. Yalnız ismim, beni idam ettirmeğe kâfidir. Ben faşis- tim. Ben Calvo Sotelo ile Orlol arasında rabıta idim. Bana o para verirdi. Ben ısrar ettim: — Adınız nedir?, O şiddetle reddetti: — Adımı, size söylemiyeceğim Bunu söylediğim gibi beni öldüreceklerini biliyorum Fakat mademki ölüme mahkümum, sizde namuslu bir adam tesiri bi- rakıp ölmeyi tercih ederim. Eğer size ismimi söyler- sem, Bu başkalarının da ölmesine sebep olur. Meçhul adam elini cebine soktu, içerisi kurşun do- lu bir kese çıkardı, bunu masanın üzerine bıraktı. Gözlerine vuran ışıktan rahatsız oluyormuş gibi bir tavır takındı. Onun masa üzerinde duran rovelveri- nın horozunun kalkık olduğunu farkettim, içindeki kurşunları boşalttım. — Siz süt biraderimsiniz. Dedim, — Belki, Fakat rovelver meselesinde değil, buraya ihtiyaten getirmiştim. Sonra samimi bir tavırla güldü, ve kati bir lisanla: Sizi öldürmeyi düşündüğümü farzediniz, fakat bu gayeme varmak için bana vekit bırakmadınız. — Sizin böyle bir fikriniz yoktu. Sağ omuzunu kaldırdı: — Bu memnun olacak birşey değildir. Bu sadece bir teehhür meselesidir. İspanyada hiçbir genç adam bundan canlı olarak kurtulmıyacaktır. Bazıları ide- ali nsmına ölüyorlar. (Bunu söylerken alay ederek güldü), Bazıları da mallarını kurtarmak için ölüyor- lar, bu daha ziyade müşahhas ve zekicesine bir ide- aldir. Meçhul adam hiçbir zaman tahkirâmiz bir lisan kullanmıyordu, onda gerilemek istiyen bir hal vardı (Devamı var) Onu