15 -5 - 1938 TA Bugünkü Hindistan : - “Camia,, nın Terbiye ve Tahsil Sahasındaki Usulleri Çer rod e ' Yazan: HALİDE EDİP ; lelim Câmianm maksadına şekil veren fikir ve zihni- yete ve bu maksadın terbiye ve tahsil sahasındaki tecellilerine... Hindistanda pek küçük bir ekal- Wyet olan komünistler müstesna, her hareketin esası dindir. Yalnız zamana göre din telâkkileri kendi- lerine göre birer şekil almışlardır. Câmia da dinin hayattan ayrıla- mıyan bir realite olduğuna kanidir. “Her hareket imandan doğar, der- ler. Onun için en küçük sınıftan en büyüğüne kadar çocuk ve gen- ce dini bir terbiye verilir. Küçük sınıflarda nazari din tedrisatı yok gibidir. Fakat yedi yaşından itiba- ren çocuklar mensup oldukları di- nin resmi dualarını yapar. Müslü. manlar cemaatla namaz kılar. Beş, altı çocuk, hattâ mektep hiricinde, ezan okundu mu derhal oyununu birakır, gider, abdest alır, biri ima mele geçer, namaz kılarlar, Buna az ederseniz şöyle cevap verir- le — Bu beraber dua ve temizlik, onlara hem maddi, hem mânevi bi inzibat oluyor. — İsveç jimnastiği ayni vazifeyi görmez mi? — Kısa bir müddet için, namaz ihtiyarlığa kadar âdet olarak kalır. Sonra çocuk bunun ahlâk! tarafını da daha kuvvetle zaptediyor. Büyük sınıflarda din tedrisatının nazari tarafı da yapılır. Fakat dü- süncelerini. İtirazlarım har-aman Serbest Suyliyebılıyorinr. “Yabancı- çok muhafazakâr bu vaziyet, eski Müslümanların din telâkkisine taban tabana zıttır. fı vdisimde. hattâ başka İs- lâm âleminde de terukkiyi kâbul eden dindar sınıfın zihhiye- ti, hiristiyan dünyasının Röne- sanstan evvelki, yani üç, dört asır “önceki ( haline © tamamen benzer, O devirde hıristiyan zihni- Yeti bütün maddi hâdiseleri 'din kitaplarına göre tefsire kalkmıştır. Bu müşkül olmuştur. Çünkü hıris- tyanların kitabi hilkatin iptidası- ni anlatmak istemiştir. Maddenin hilkati ve kâinatı idare eden ka- Bunları tabii olarak binlerce sene evvelki görüşe göre anlatmış, pek zorlu, ekseri gülünç tefsirlere muh- taçtır. Bunun yüzünden hıristiyan dünyası baştanbaşa kana mıştır, Garpte yalnız ruhani değil, maddi hakikatlerin de şehitleri ol- muştur, Onlar sayesinde İlim ve ha kikat ilerlemiş, bugünkü vaziyetine gelmiştir. Müslüman dünyası da terakkiye taraftar olduğu vakit maddi haki- kat ve kanunları Kur'andan çı - karmak istemiştir. Bu Mutezileden başlıyarak on dokuzuncu asrın Şeyh Abdüsuna kadar dayanıyor. Kur'anda vazıh bir kozmogoni ol- madığı için bu hareket nisbeten kan dökülmeden vücüde gelmiş ve Kur'anda ilmi kakiketleri teyit e decek birkaç âyet te bulmak, bun- arın çok işine gelmiştir. Fakat hetice itibarile kendi oturdukları dah biraz kesmişlerdir. Çünkü, T büyük dinin ahlâk faydası bi- Tibirine benzer. Bunların başlica- ları için zaman yoktur, mi boyan- Sstikbal, her zaman insan için cari olacak ahlâk esaslarıdır. ğinden baş 4 değildir. Demek, ahlâk bakımın- ler gerbiyeyi, dine istinat ettiren- Ooğru yoldadırlar, Fakat mad- Kikatlere hâkim kanunları da ,, ilden, Kur'andan çıkarmıya uğ- “tarak, bulamadıkları zaman man Oyunlarile maksatlarını isba- ) “Camia, daki Küçükler, temel taşını koyma mu- fik Her di- mefhumları, zamanla çalışmak, ta yavaş din yavaş fazakâr rini altüst nin hikâye ve hattâ içtimai m kanunları değişmiye mahkümdur. Fakat ab- lâka esas olan noktaları her zaman caridir. “Din bir küldür, ya bepsi ya hiç birisi,, diyen müfrit muhafa- zakârlar mütemadiyen maddi ha- kikatleri ilim ve yakına istinat et- tirmiye çalışmakla gençliği isyana sevketmişlerdir. una misal olarak garplaş - miş bir genç Müslümanla mükâlememizi harfi harfine bura- da tekrar edeceğim. — Ben artık. kendime Müsli man diyemem, çünkü Yunusun, ba- lik karnında nasıl yaşadığını izah B edemiyorum — Pekâlâ! Müslüman değilim, im de diyemem, çünkü insanların biribirlerine kar- şı hareketlerini Müslümanlıktan daha doğru, daha pratik ve güzel tesbit eden ahlâkiyat görmedim — O halde, dinin i ah- lâki faydalarını al, yunus ile balina balığını kendi hallerine bırak. — Hayır. Bize hocamız “ya hep- si, ya hiç biri, dedi. İlmi, acayip tefsirlerle Kur'ana uydurmak fa & şime gelmiyor. Seyh Abdunun mik roba “cin” demesini fikir doğ- ruluğu namına çirkin buluyorum. Hıristiyan dünyasında bugün 1e- essüs etmiş olan şey ahlâki hakikat- lerle ilim hakikatlerini biribirinden ayırmaktır. Onun n bilhassa An- glö - Sakson ulaması arasında çok dindar örnekler görünüyor. Ve Ca- mua, İslâmda işte bu yeni vaziyete giren benim bördüğüm ilk mües- sesedir. Hiç kimse Aynştayn na- zariyesini, yahut Kuvantom nazar yesini din ile karıştırmıyor. dee bakımından Camla - nın terbiyedeki yolunu hem ölçülü, hem de makul buldum. Kü- cük sınıflarda hürriyet inzibatla karışıktır. Çocuğun benliğini, isti- SARAP ip YE yağ yeni. binalarının merasiminde dadını İfade etmeyi istediği saha- larda onu serbeset bırakıyorlar, fa- kat günlük hayatları mazbut bir program içinde geçiyor. Sımflar yükseldikçe hürriyet tarafı yavaş, yavaş müesses inzibattan fazla ol mıya başlıyor. Talebe kendi hay: tını, eğlencesini, mesaisini ve b tâ inzıbatını kendi tanzim ediyor, Gazetelerini kendileri — çıkarıyor, konferanslarını, okuyacakları ki- tapları, şube, şube her nevi faali- yetlerini kendileri tanzim ediyor. Camianın, mektep ve üniversite sınıfları haricinde tetkik şubeleri de var. Çin de dahil olduğu halde bütün Müclüman dünyasından bura da müayyen bir mevzuu tetkik, o- nun üzerine bir eser yazmak için gelen bir hayli yaşlı talebe vardır. Mektep, bütün tedrisatını pek az istisna ile ordu İisanında yapar. Hindistandaki san meselesi bahsi- ne başka yerde temas edeceğimiz i- çin bunda durmiyacağım, Mektep iptidai hocası yetiştiren bir şubeye çok ehemmiyet verir, Ayni zamanda Hindistanda lâzım ve orada pazarı olan bütün el sa- natlerinde ihtisas sahibi işçi yetiş- tirmek için şubeler açmak üzere idi. Bana bu saha Müslümanlar a- rasında en lâzım gibi göründü. Çün kü hudut vilâyetleri haricinde Müs Tüman köylü pek mahdüttür, İhtisas sahibi amele de bakım- sızlık ve mektepsizlikten azdır. Hinduların hem köylü, hem de ka- saba halkı için sayısı çok olan te- şekküllerine mukabil, Müslüman- ların hemen hiçbir mektepleri yok tur. Halk, ister istemez ecnebi ser- mayesile açılmış fabrikalarda an- cak kuru ekmek temin edebilecek bir ücretle çalışır. Börü sınıflardaki tedrisat- tan bahsötmiyeceğim. Ta- rih ve edebiyat sahasında kendi yerli mevzularıma en büyük mev- kii veriyor, bunun haricinde tah- sil herhangi mektep tahsili gibidir. Küçüklerin tarafında çok uzun $a- (Devamı 11 incide) N lerde bu iki hâdiseye ait resimleri veriyoruz : FİLMLE GÜNÜN HÂDİSELERİ Başvekil Celâl Bayar, dost Yugoslavyaya yaptığı seyahat- ten döndü. Dün öğleden sonra da Silivride donanmamızın üç alayına büyük merasimle sancakları verildi. Aşağıdaki tesim- ait bir intiba Silivrideki merasimde filotilla komutanına sancak veriliyor um |Şu Garip Dünyada: iBir Öpücük İçin Altı Ay Hapis Şefild'te Heriri Cems göçenlerde bayan Tar ner isminde güzel bir çorapçı İnma bir çift çorap orapları a İn namınd gilterede biri kadı- ısmarlamıştır. ya: gittiği gün Henr an olsun diye, ken- in ölen karısından çok güzel olduğunu söylemiş ve hemen öpü- vermiştir. Bayan Tarner derhal: polise mü- İracaat ederek şikâyiçi olduğumu “bil dirmiş, iş mahkemeye aksetmiştir. Birkaç gün sonra Henri, bir öpü- cük.için 6 ay hapse mahküm oli tur, * Garip bir selâmlaşma Yedinci asr anlar E » sonlarına doğru İn- Ihassa Fransad, biribirleri nin yanaklarını öperek ış. Bu usul öpüşmek hiç iyi değilmiş. Çünkü bazı erkekli şılarıma çıkan güzel kadın nız bir defa öpmekle selâmlaşı- kanamıyorlar ve âdeta yanaklarına yi yorlarmış. O kadarki, bir güzel ka- dının, bir erkeğin selâmını kabul et mesi kendisine bazan 20 «-—- 30 defa yanağından öpülmiye mal oluyor. muş » Her çeşit eşyaya sıhhi kontrol Kaliforniya b den kümeti, vapur, tren inen bütün yolcu- il vesaire gibi eşyalarını, dezenfekte etmeden Kalif sokmamıya karar vermiştir. krop vesaire gibi tufeylât ve tm imhasıdır. Bu ameliyeden «© istisna edilmiyecek, hattâ na- » eğyaları kulacaktır. nrlai bile şekilde 80 * Çizmeden para çıkmış Kanadanın "Tötonto şehrinde ihti var.bir. kadın. ciftlikte. calısırken giymek için pazardan -eski bir çift çizme $ almış. Evine döndüğü zaman çizmeleri giymiye çalışırken bir tekinin içinde 500 bin frank de- ğerinde kâğıt . paralar > bulmuştur. Kadın bu paraların bir kısmı ile ye- ni çizme almış ve eski çizmeleri de diye bir sandığa y Çinde bir kadın taburu Çinin Şansi eyaletinde Çin kadın- larından müteşekkil bir kadınlar ta- buru teşkil edilmiştir. 30 kadından i- baret olan bu tabur, Çinde köyden köye gezerek erkekleri Japonlara karşı harbe teşvik etmek için propa- ganda yapacak ve eli silâh tutan ve sıhhati yerinde olanları cepheye sev» kedecektir. * Avrupaya kauçuğu getiren büyük kâşif Mayısın birinde kâşif Kondanian' nin Afrika müstemlekelerine yaptı- Zı 5 senelik seyahatin 200 ürcü yıl. dönümü kutlanmıştır. Kondaman, müstemlekelere, hattrüstüvanın © sil hunet derecesini ölçmek için git- mişti. Dönüşte Avrupaya, kauçuğu getirmiştir. A İtfaiyenin ayağına giden yangın Bir yerde yangın oldu mu, itfa yeye haber verilir ve itfaiyeciler der hal vaka yerine gider, ateşi söndürür ler, değil mi? Halbuki, Danimarkada bunun ta- mamen aksi bir vaka olmuş. Yani yangın, söndürülmesi için itfaiye nin bulunduğu binaya Kendisi git. miş. Bakınız, nasıl imarkanın merkezi olan Ko- penhag şehrinde bir belediye çavu- $u arabasını sürerken üzerindeki eş- yalar nasılsa ateş alı miş ve yanmıya Kahraman heel b merasimden sonra geçit resminde başlamıştır. Arabacı, ateşi söndür mek için hiç telâş etmemiş, yalnız hayvanları itfaiye garajının önüne doğru olanca hızla koşturmuş. yani yangını itfaiyecilerin yanına götür- müştür, Tabii ateş iki dekika içinde sön- dürülmüştür.