Boğaziçi Lisesindeki dünkü spor bayramına iştirak eden talebeler Boğaziçi SEHRİMİZDEKİ MAC Güneş, Harbiyeyi 3 - 0 Mağlüp Etti ( YAZAN : EŞREF" ŞEFİK ) Milli küme maçlarının başından- beri bir oyun kaybetmeden dünkü maça kadar dayanan Güneşliler Har biyeyi de mağlüp etmekle esasen si- görtaladıkları ; (şampiyonluklarını pürüzsüz idrak edecek vaziyete gir- miş oldular. Dünkü oyun zaman zaman vasat- tan yüksek, vakit vakit vasattan hay li düşük bir maç halinde cereyan et- &i.Güneş kadrosunun alışılmış merkez muavini Rıza dün hasta imiş, çıkma- dı, Onun eksikliği, muavin hattının üslüpsu oyunuyla BEİ oldu. Birin- ci devrede Rızanın yerini Ismaile ©- © manet etmiştiler. Ismail orta mua - vin olarak, hücumda ve müdafaada sistemli görünmedi. . Gayretini ve canla başla en iyi oyununu çıkarmak arzusunu katiyen inkâr edemiyece - Bimiz Ismailin alışmadığı bir yerde- ki sağa sola kaçışlarını, ortayı ekso- riya oluk halinde boş birakmasını mazur görmeyiliz. Fakat bu müsa - mahamiz, yan muavin yerinde çok defalar iyi oyunlarını gördüğümüz bu fedakâr çocuğun merkez mua - vinliğinde muvaffak olduğunu söy- İetecek kadar kuvvetli değildir. Esasen bu vaziyeti gören Güneş idarecileri, ikinet “devrede Yusufu ortaya, İsmaili yan hafa almak tee- rübesini yaptılar. Amma, o tecrübe daha verimsiz ve daha çelimsiz çık- ta. Yusuf manasız top sürüşleri ve 8- yağından çıkaracağı paslardaki te - reddüdü ile Ismaili dahi arattırdı. Halbuki âyni Yusuf cenah muavini olarak fena değildir. Murat birinci devrede soliç baş - ladı, Sonra rakiplerinden birile çar- pışıp bir müddet topalladığından açığa geçirildi. Garip bir unutkan - lıkla Muradı solaçığa geçiren insan onu iyileştiği halde ayni yerde bı - raktı. Murat solaçıkta muvaffak ola- madı. Zaten Necdeti soliçe alıp Mu- radı sağiçte denemek belki daha mü salt bir oyunu çıkarmak #htimalini fazlalaştırabilirdi. Harbiye takımını 3—0 mağlüp e- den Güneş takımının yegâne cazi - besi, her parlayışı ayrı bir heyecanla seyredilen merkez muhacim Melihti, Süratin ve çıkış parlaklığının Melih- te olduğu kadar cana yakın görüneni bu son seneler içinde hatırlıyamıyo - ruz. Ayni bedeni kabiliyetini muha- faza etmek ve bir parçacık daha top kontrolünü pişirmek şartile bu ço - cuk Türk sahalarının temaşa kıyme- ti en yüksek o bir futbolcüsü ola - caktır. Harbiye takımı nasıl oynadı? Harbiyeliler dünkü tahmin yazı - mızda işaret ettiğimiz. gibi sahanın ortalarında güzel, tesirli mesafelere Dünkü maçtan bir enstantane girdikçe tehlikelerini kendi kendileri- ne azaltan bir şekilde oynadılar.Dün Hatbiyenin merkez muavini yine iyi idi. Yalnız çok kısa besliyor ve yan muavinlerile oynamak itiyadına had | dinden fazla mağlüp oluyordu. Bu yüzden olduğu gibi hücumu kalkan (1. Harbiye muhacimleri çok defalar ya rı yolda beklemeğe, tereddütlere düş meğe, önüri kapanmağa mahküm ©- luyorlardi. Muhaeimler şütlerinde isabetsiz ve aceleci göründüler. Maçın tafsilâtı : Hakem Bay Tarığın idaresinde iki taraf karşılıklı dizildi. Güneş kadrosu: Salâhattin, Rebii. Necdet, Harbiye kadrosu: Fethi — Hayri, Şükrü — Haşim, Muhterem, Şehâ- Habip, Ab - bettin — Izzet, Celâl, 'durrahman, Mücahit. Ilk dakikalardan itibaren Güneş.- liler ağır basmağa başladılar. Rakip | lerinin nisıf sahasına yerleştiler. Fa- ket istifade edemiyordu. Güneşin ilk golü : Güneş takımı yarım saatini böyle beyhude tazyikle geçirdikten son - ra Melihin gayreti ve sürati ile he - diye ettiği ilk gole kavuştu. Bir ara! sol geriden solaçığın bulunamıyaca- ğı bir yere kadar uzatılan topun dı- (Devami 8 incide) Cihat — Faruk, İbrahim, — Omer, İsmail, Yusuf — Melih, Murat, m hattının gol çıkaran ele- manı Melih için o vaziyet hiç te mü- sait değildi. Derinleme gelen pasla | ra'daha kolaylıkla hâkim olan Melih yandan gelen ve sıkışık vaziyetler - de aldığı paslardan sürati sayesinde Lisesindeki Spor Bayramı Dün Arnavutköyündeki Boğaziçi İliselerinde, Darüşşafaka talebesi ile birlikte güzel bir spor bayramı ya- pılmıştır. : Merasime istiklâl marşı ile başlan mış ve askeri bando refakatile, spor cular bir resmigeçit yapmışlar, bu - nu, Boğaziçi liseleri müdürü Hıfzı Tevfik ile Darüşşafaka müdürü Ali Kâminin nutukları takip etmiştir. İlk olarak atletizm müsabakaları yapılmış, Boğaziçi lisesi (talebeleri (44 puvanla büyük bir galibiyet ka- zanmışlardır.Buna karşı Darüşşafaka klar on puvan alabilmişlerdir. At- letizm müsabakalarında evvelâ yüz metre yarışı yapılmış ve Boğaziçin dön Süreyya yüz metreyi 12 saniye de almak suretile birinciliği .kazan- miştir. 800 metrede de Boğaziçin - den Bülent birinci gelmiştir. Uzun alla Rsğ nem Cim rinsi, Şahap ta ikinci olmuşlardır. Yüksek atlamada da Süreyya birin- ciliği almıştır. Gülle atma müsabaka anda Boğaziçinden Salâhaddin 11/70 metre atarak birinci gelmiştir. Atletizm müsabakalarından son- ra futbol maçlarına bâşlanmıştır. Evvelâ B takımları arasında yapilan maçta Boğazi: rüşşafaka takımını yenmiştir. Ha - kem Nuri Bosutun hakemliğinde yapılan A takımları mışçını da Bo - gaziçliler 0-2 heticeyle kazanmışlar- dır. A takımları maçı çok güzel ve heyecanlı olmuştur. En &ön olarak Pingpong maçı yapılmış *ve bunu Darüşşafakalılar 1-2 kazanmışlardır. Maçlırdan sonra Darlişşafaka ta - lebesine bir ziyafet verilmiş ve top- geç vakite kadar sürmüştür. İman, filânca yine başladı, kapatın! İ mesir Radyo Programları Yeknasak Gidiyor Hukuk Fakültesinden M. K. isimli bir okuyucumz, şunları anlatıyor: “Memleketimizde iki radyo istas- yonu var. Bunlar az çok faydalı olu yorlar, Fakat o kada yeknasak prog ramları var ki, insanı bıktırıyor. Rad yolarımızda bir program sıkıntısı ol duğu muhakkaktır. Bunu değiştir - mek ve daha istifadeli bir şekle sok| mak lâzımdır. Meselâ, cumartesi ve pazar günleri için hususi program- lar yapılması çok iyi olacaktır. Bü-! tün Avrupa istasvonları buna ehem- miyet veriyorlar. Halbuki bizde öyle yeknasaklık' var ki, spikerler o bile | her aksam ayni şeyi tekrarladıkları için onlarla beraber biz de ezberden söyliyebiliyoruz. Hattâ, çok defa “A- deniyor. Bu işe bir çare bulunması lazımdır. ,. german j OKUYUCU Mektupları Küçük Modaya Giden Yol Tütün tüccarı K. H, şunları yazıyor: 'öçük Moda Kadıköyünün en güzel yeridir ve deniz banyoları da bu- rada yapılır. #akat Kadıköyünden küçük Modaya kiden yol üzerinde birtakım bek tabela bir mezbele- duruyorlar, Hatti bazıları, bu öbeleri görünce yolu kapalı zannederek dönüyorlar, i ta milyonlar sarfedilirken, diğer tarafta yapılması ön basit bir iş olan şeyler yapıl miyor. Kadıköy belediyesinin nazarı dik- Kati bu nokta üzerine çekilirse çok iyi o- Mur, * Otobüsleri gece seferleri #nda, Vernecilerde, Zeynep esddesi 88 numaran evde oturan m Arput adlı bir okuyucu şunları ya “Şehirde işliyen otobüsler, bilhassa ge- oeri hareket tarifeli i çok intizamez bir hale sokuyorlar. iki akşam sazt 10,45 ta bir Şişli - Fatih wühbdse bin - dim. Araba Şişli. intasyı külde, 50 metre kadar gitkten sönra durdu. Ve on tiye büroda nicin beziediğimizi “gordum Sinema yolcuların "almiya “Battorları ta- tutuksuklarını söyledi - en sinema paydası birkaç dakika kalıncıya dakika sonra ha iesbi, her gere Şişliden geç vakit İsten- bul tarafına dönmiye mecbur olduğum için otobüslerin bu Ointizamezlığına sk sik rastlıyorum. İşin daha fazla can sıkan tara $ da vari Bü otobüsler bilheses Tarlabaşı cadde- sinden gayet yavaş geçiyorlar. Birkaç met rede bir durarak müsteri aliyorlar. Adım şında bir durak var mıdır? Günün en kalabalık saatlerinde en az 43 kilometre| süratle gittikleri halde geceleri ancak 10, 18 -kilametre sürü İyorlar. Asıl du- rak yerletinde araba bel n yolcular se, otabüslerde yer bulamadıkları “ İcin, yaya gilmiye ve başka araba beklemiye mecbur kalıyorlar, Bu yolsuz hareketle - rin tekerrür etmemesi icin belediyenin dik kat gözünü çekmenizi dilerim., mecbur Sahte Talebe İzmirde: Galatasaray Üçoka 3-2 Mağ'üp O du İzmir, 15 (TAN) — -Mili küme maçlarını yapmak üzere şehrimize gelen İstanbulun Galatasaray takı - İma bugün ilk müsabakasını Üçok ile yaptı, Ve 3-2 mağlüp oldu. Günün cumartesi olmasına rağmen . büyük bir kalabalık © tribünleri doldurmuş bulunuyordu. Oyuna 5,5 te Galatasarayın Üçok kalesine kadar uzanan bir hücumü ile başlandı. İki takım da 15 dakika ka- dar mütereddit bir oyun oynadı. Fa Kat Galatasaray yavaş yavaş uzun paslarla oyun üzerinde nisbi bir bâ kimiyet tesisine muvaffak oldu. 18 inci dakikada sağ açık Necdet ortalar dan kaptığı topu güzel bir © vuruşla Üçok kalesi önüne kadar getirdik - ten sonra ve çok yerinde bir şutla tamamen Rüzgâr da lehlerine olduğu hal - de mağlüp vaziyete düşen Üçoklu - lar, gölden sonta gayrete gelerek bor lar, gölden sonra gayrete gelerek bir ret ettiler. 22 inci dakikada Namığın sıkı bir şütünü, Sacit fevkalâde bir plonjonla kurtararak muhakkak bir göle mâni li ki Ül e Galatasarayın ilk golünü kaydetti. | Bir oku diyor ki: "Talebe olerneiklerı Mölde, başlarmda ortamektep ve lise kasketi bulunan bir - çok çocuklara her yerde rastlanıyor. Bun- lar bazı münasebetsiz mühitlerde, çirkin hareketlerde balurmüktadırlar, Talebe - nin seviyesini haysiyet ve şerefini umu » mun Bazarında düşüren bu kabil sözde ta lebenin mektep kasketi giymekten mene- dilmesi çöl Ylzimdır Bu hususta alla dar makamların dikkat gözünü çekmeni- di dilerim, —— — - ————— oldu. 28ineü dakikada Sait bir ceza vuruşunu gole tahvil etti ve takımı- na beraberlik — sayısını kazandırdı. Galatasaraylılar, tekrar hücuma geç tiler ve 44 üncü dakikada ikinci golü yaparak devreyi 2-1 galip bitirdiler. Fakat, ikinci devredeki hâikmiyet leri çok sürmedi. Üüok, 42inci daki kada istüste iki gol çıkardı ve maçı 3-2 galip olarak bitirdi. muz: gönderdiği mektupta Barutgücü Sahasında Bugün Yapılacak Maçlar Bakırköy Halkevinin kupa maçla n bugün Barutgücü sahasında yapı- lacaktır. Kupa maçları: | — Bak! köy - Demirspor A takımları saat 1430 da. 2 — Alemdar Gençler Bir liği - Barutgücü A takımları saat 17 de. Bundan başka Barutgücü - Nişan taşspor B takımları saat 13 te, Barut gücü - Bakırköy rum genç takımları saat 10 da birer maç yapacaklardır. Ayrıca güreş, voleybol ve basket - bol mmacları da vapılacaktır. AKORU KAPAMA ABESE SAA KOCA A kşam teneffüsünde koca Mi- çu, beni avlunun bir köşe- sine çekti. Yüzünde çok sert bir i- fade vardı. Bu bakış, beni korkut- tu. Çünkü Miçu, iri yarı bir deli- kanlıydı, kocaman - yumrukların- dan dolayı dünyada ona düşman- hık gütmek arzusunu gösteremez- dim. Hâlâ köylü şivesini saklıyan bir'eda ile: — Bana bak, dedi, bizimle ol mak ister misin? Tereddüt etmeden "evet!,, ceva- bını verdim. Onunla beraber ol - mak, sanki bana gurur veriyordu. Yapacakları işi anlattı... Artık, ben de saklıyacak bir sır- ra sahiptim. Çarpışacak bir kuvvet teydim. Bu yeni şahsiyetim deh- şelli surette beni hazla ürperti - yordu. Koca Miçu, işi anlatırken ona büyük bir hayretle bakıyordum. Benim muti ve şaşkin halim. ona gitgide emniyet verdi”ve tafsilâ- ta girişti. Zil çalip ta tabur olduğu muz vakit: — Anlaşıldı değil mi? diye al çük bir sexle tekrarladı. Korkmı- Kaça kerr, vE” e sermesi — Merak etme! Yemin ettim ya, Olgun bir adam tavrile dik bir halde bana baktıktan sonra ilâve etti: — Seni dövmem, fakat her yer- de senin bir alçak olduğunu söy- lerim; o vakit seninle hiç kimse konuşmaz. Bu sözün üzerimde uyandırdığı ürkekliği hâlâ hatırlarım, — Yok canım, dedim, bana dün- yayı verseler size ibanet etmem. Konuşmadan sonra, akşam ye- meğini sabırsızlıkla beklemiye baş Tadım. 7 oca Miçu, Var kasabasın- dandı. Babası, birkaç dö- hümlük arazisi bulunan bir köylü idi. 1851 darbei hükümetinde bü- yük bir rol oynamıştı. Sonraları ortalık süküna kavuşunca bir ta- rafta unutulmustu, Fakat hâlâ “ko- ca haydut,, lâkabı ile anılıyordu. Bu namuslu ve cahil adam, oğ- unu Kolleje vermişti. Her halde, kendisinin silâhla yapamadığı şey- leri oğlunun kalemle yapmak ar- zusunu gösteriyordu. Bu tercümei hal ayrıca Koca Mi çuya şüpheli ve kahramanca bir mahiyet atfettiriyordu. Miçu, bizden daha büyüktü, On sekizinde olmasına .rağmen hâlâ kollejin dördüncü! sınıfında oku - yordu. Fakat, biç kimse bu halin- © den dolayı önün'a alay etmiye ce- saret edemezdi Öyle bir zekâsı vardı ki, zor an- lar ve öğrenir, JAkin öğrendiği ş6- yi lâyikile kavrar ve hiçbir vakit uhutmazdı. Yüzünde daima bir mâna ve ifade okunurdu. Onun sadece bir defa kızdığını görmüştüm. O da mubassırın bize, cümbhuriyetçilerin birer hırsız sathı ve haydut olduklarını söylediği gün- dü. Bu sözü duyan Miçu, azdaha herifin üstüne atılıp, boğazlıyacak- tı. Bu yüzdende zavallı çocuk mek tepten de kovulacaktı Fakat, bu hali beni şaşırtmazdı. Babası onu zamanından evvel ol- gun bir adam vaziyetine sokmüuş- tu. dan Çeviren: Faik BERCMEN " 15 -5 - 1938 MİÇU EA SSS AAA BED DAA DAA BA SALE EA BANA OEA DAMA ".— AAA AARA SAMAN — nt M içunun yıldığı bir tek şey vardı. Açlık. Bir türlü doy- mazdı ve her zaman açtı, Koca, mağrur olmasına rağmen kahvaltı yemeğinde önümüzden fazla bir tabak almak için türlü türlü mas- karalıklar yapardı. Kollejin çok 815 ka mutfağı hepimizden ziyade ona ıstırap verirdi. Biz, ne de olsa şe hir, yani mahallebici çocuğu sayı" lırdık. Koca Miçunun açık havada ye- tişmiş olması, ona fevkalâde bir iştah vermişti. Her halde. Mektepte herkesin yaka silktiği yemekler şunlardı: Kırmızı salçalı balık, ve beyaz salçalı fasulye. Bu yemekler olduğu zaman hiç- birimiz yemezdik. Halbuki Koca Miçu, nefes almadan enaz altı por- siyon atıştırırdı. Yemeğin keyfiye- tinden ziyade kemmiyeti ile alâka- dardı. Onun kızdığı şey az yemek çıkmasıydı. Masamızda' muallim muavinle- rinden biri otururdu. Bu adam 8t8- ka, kuru, zayıf bir şeydi. Fakat muallimlere çilt porsiyon çıktığı i- di, Koca Miçe seakemuavininYe- meklerine yan gözle bakar ve av- luya çıktığımız vakit, hırsla: Bu herifin iki misli büyüğü olduğum halde bana onun yarısı ka dar yemek veriyorlar, hem de hep- sini silip süpürüyor, diye homur- danırdı. W a e beyaz salçalı fasulye İle kırmızı salçalı * balığa karşı yapılacaktı. Çocuklar, Mi- çuyu şef seçmekte haklı idiler Miçunun bu liderliği bana en büyük cesret nümünesi gibi gel- di. Çünkü bu vazifeyi, bir fedai gibi üstüne almıştı. Düşününüz bir kere! İçimizde yemek yememökten en fazla i$- tirap ve âçlık duyacak olan oydu. Bu fedakârlık, kendisini cümhu- riyet terbiyesile ve feragatkârlığı ile yetiştirmiş bulunan babasından mevrustu. Akşam yemeğinde grev “güzel bir şekilde başladı Sadece ekmek- leri aldık. Kırmızı salçalı balık Ve beyaz salçalı fasulye kalınıştı. Ge- len tabakların hiçbirine dökümül - mamıştı. Koca Miçu, fevkalâdeydi. Ek- mek bile yememişti. Dirseklerini masaya dayadı ve balıkları Jatıştı- ran swska muallim muavinine baz karötle baktı. Bu sırada mubassırlar, müdürü çağırmışlardı. Müdür yanı'nıza ge- lerek yemekten niçin şikfYet etti” Bimizi sordu: Ozaman Kpöz Miçu ayağa kalktı ve: -— Efendim, dedi. Bak kök - muştur. Midelerimiz oni hazmede- mez. Müdüre meydan verneden sıska muallim muavini atild: — Mademki kokmustu, “neden başka akşamlar tabak tabak atış- turıyordun? Miçu, boynuna kadir kızardı. O akşam bize bir şey söyleme- diler. çe gün de. diha ertesi gün de Miçu mütişti Muavinin sözleri ona fena halde dokunmuş” tu. Eğer işten vazgeçersek birer alçak olduğumuzu Hire söyleyip, (Devtmi 8 incide)