Üstte, Oksford kürek takımı. Alta Kembriçliler. Fransadaki galibiyetten evvel İngilterede aralarında yaptıkları meğhür se- pelik yarışta bu sene Oksfordiuların birinciliği aldıkları hatırlardadır. Beşiktaş Klübünde Yeni Idare Heyetinin | de herkesi memnun edemiyeceği söyleniyor! Beşiktaş klübünün son yapılan ida re hey iç vaziyelterini eski ahengine iade e deceği umuluyordu. Haber aldığımı- Za göre, yeni seçim seçimi dolayı - sile oyunculardan birkaçı ve azadan bir kısmı istifaya teşebbüs etmişler-| dir. Takım kaptanı Hakkının bir spor asına söylediği sözlere bakı - disi ve birkaç arkadaşı fut- bolü bırakmaya kadar varan kati bir istifa kararını almışlardır. Bu münasebetle Beşiktaş klübün- deki anlaşamamazlığı doğuran ve ih- tikifin “ başlangıcını hazırlıyan mek- tubu neşrediyoruz. Bu mektup çoktandır elimizde bu- lunuyordu. Neşretmiyerek bekledik. Son intihapla her şeyin halledileceği- ni ümit etmiştik. Görüyoruz ki, ih- tilâf henüz hal safhasına girmekten uzaktır. Hakiki vaziyeti aydınlata- cak bu vesikayı bütün sporcuların okumalarını ve bir büküm yürütme- lerini lüzumlu görüyoruz. Aşağıya aldığımız mektup Beşiktaş klübünün sabık baş kaptanı ve yeni idare heyetine seçilmiş olan B. Bak Kan takım kaptanı Hakkıya yazmıştı. Mektubun üslübunu ağır bulan takım oyuncuları idare heyetini iskat eden kongreye sebep olmuşlardı. Bu tari- hi mektubu aynen aşağıya alarak ih- tilâf başlangıcını spor efkârı umumi- yesinde tespit etmiş oluyoruz. “Son Beşiktaş — Fener maçında takımın nasıl çıkarılacağını sizi klü- be davet ederek ve sizin de mütalea- mızı alarak tespit etmiş ve kâğıdı si- ze vererek arkadaşlarınıza bu yolda tebliğini rica etmiştim. Maalesef ber defa olduğu gibi bu defa da takım lâzım olduğu kadrosu İle ve istediği şekilde çıkmadı. Ve| binnetice takımın o efkânumumiye karşısında fena netice ve not alma- sına siz sebep oldunuz. Bunda klü- bün şahsiyeti maneviyesi de mütees- sir edildi. Bu hareketiniz benim üze- rimde iki düşünce tevlit ettiz 1 — Arkadaş kayırmak. 1 — Bana ehemmiyet vermemek veyahut kontra hareket etmek, Arkadaş kayırmakta belki sana hak vermek doğrudur. Söz verdiğin bir arkadaşın karşısında küçük düşme - mek istersin. Fakat yine bilmelisin ve kabul etmelisin ki, hareketimiz ve kararlarımız şahıslar için değil, tem- sil ettiğimiz bir cemiyetin işidir. O- nun yüksek menfaatle, korumak, bulmak vicdani vazifelerimizin ba- şında gelir. Aksi takdirde bunu ya- pacak vaziyet ve cesarette değilsek, cemiyet işlerini görmek için üzeri - mize iş almak yanlış olur. Bir arka- Idaşın darılmamasını temin için ça- ti intihabı beyaz siyahlıların ! lışırken koca bir cemiyetin hakkını | İkaybetmek ve buna âlet olmak hak- kımız değildir. Bana ehemmiyet vermemek veya- hut kontra hareket etmek vaziyetin- de olduğunu bir lâhza bile hatırıma | İ İgetirmek istemem. Çünkü ben sana kiymet verdikçe sen cemiyet içinde idare işlerinde yer alacak ve kışmet- lenecek vaziyettesin. Takımın kaptan lığını ben sana tevcih ederim, küzum görürsem de alırım, Binaenaleyh sen İhem klübün bir uyzu olmak detayı sile klüp nizamatına, idare Böyeti- nin vazife ve salâhiyetlerine harfiyen riayet etmek ve hem de hususen de yapmamak vaziyetindesin ki kıymetin yoksa söner gidersin. Yanlış hareket ve fikrinle hem sen ve hem de klü- İbün zarar görür. Buna sebep olma. İşte sana bir idareci ve nihayet bir ağabey nasihatile ilk ve son bir tav- siyede bulunuyorum. Çok kuvvetle ümit ederim ki, sözlerimi soğuk- kanlılıkla tahlil ve muhakeme eder- sin ve gelir benimle bir defa da şi- fahen görüşür ve yürüdüğün yolu tashih edersin. Gözlerinden öperim. GÜREŞ: Çoban Mehmet Danimarkalıyı Tuşla Yendi | , Tallin, 25 (A.A.) — İkinci devre güreş o müsabakalarında (o Erkmen “Türk,, Baynaroviç “Letonya, i 7 dakika 42 saniyede yenmiştir. Çok enerjik güreşen Erkmen, has mını yere çektikten sonra müsabaka- yı tuşla kazanmıştır. Erkan “Türk,, yarası maçı bırakmıştır. Anderson Yener, “Türk,, i 3 daki- kada mağlüp etmiştir. Yener, elimi- ne olmuştur. Pussep . Estonya,, Arıkan “Türk,, ü üç dakikada yenmiştir 87 kiloda Türk Çakmak hastalan- dığından güreşememiştir. Ağır sıklet te Çoban Danimarkalı meşhur Lâr- olsa bana hürmetsizlik artsın, yüzünden tir. İ 72 kiloda Türk Arıkan, dünkü gü- reşinde çok güzel bir oyun göstermiş ve rakibi Polonyalıyı arka ve belm- den kavrıyarak saltoya atmiş ve ver- de de 10 dakika 40 saniyede burğu Me tuşla yenmiştir. İki Nizam İki Ölçü | 1 — Türk Sper Kurumu tarafın » | dan harcirahı verilip İstanbula geti İİ rilen Pirat Viyana takımı Pera ve Şişli ismindeki Iki gayrifedere el Tiyet klübile müsabaka yapmıştı Vak tile bu klüplerle federe klüplerimi- “ aşına müsaade etmiyen fut bol federasyonu kendi getirttiği bir klübün İstanbulda gayrifedere klü lerle müsabaka yapmasına nasıl göz | yummuştur? | 2 — Fenerbahçe klübü geçen sene. | nin milli küme şampiyonudur. Bir hafta evvel yaptığı bir hareketi vesi- le tutarak bir hafta sonra klübün teeziya kümeden çıkarılmasına mütenddik defalar şifahi ve yazılı taleplerine rağ men Fenerbahçeye mükkfatımı hâl İğİ vermemiştir. İl varr veren Tedersiyon 1 Cezada bu sürat ve mükâfatta bu bataet ne? Yoksa iki ölçü ve Iki var? | | e | Federasyon : Sporda Yarım Milyon Lira Maaş yeni spor teşkilâtı hakkında Türk hazirlanimış ve hükümete tir. Bu lâyihanın en şayanı dikka yarım milyon tirayı tutmasıdır. Güreşçi Adnan Tedavide dolaşan şaylanın tekzibini istiyen bi mektup aldik. alınmasından ileri gelmiştir. Hariçte: Oksford - Kembriç Takım- ları Fransada Bu iki üniversite takımı, evvelee Avrupada başka yarışlar yapmayı is- temiyorlardı. Fakat son zamand muhtelif yerlerden yapılan yarış tek Mflerini müsait karşılamaktadırlar. | Fransanın cenubundaki Kan şeh sen'i kucaklıyarak yere vurmuş ve | rinden yapılan daveti kabul ederek o 7 dakika 14 saniyede tuşla yenmiş- | radaki iki klüple yarışa giden İngi- liz talebeleri, üç kayık pusu farkil rakiplerini mağlüp etmeye muvaffak olarak şöhretlerini bir kat daha ar- tırmışlardır. “Tatil müddetinde ayni İngiliz takımlarının Almanyaya se- yahat edecekleri ve orada da yarış lar yapacakları haber veriliyor. Aldığımız mevsuk malümata göre spor kurumu tarafından bir lâyiha| verilmiş. | tarafı yalnız spor federasyonları ve mıntaka reis ve âzalarına verilmesi düşünülen maaşların senelik yekünu Milli takımın 79 kilo güreşçisi olan “Adnan” dan kendisinin bu sefer Av- rupa şampiyonasına İştirak etmemek için hastalık bahane ettiği hakkında Milli takımımızın bu emekli gü- reşçisi Avrupa şampiyonasına gide- memesi bir ay evvel idman esnasın- da ayağı çıkıp kemiğinin çatlamasın- dan ve şimdi Bursada tedavi altına TAN Vatandaşla ASİ at Balkan Antantının Ehemmiyeti | Şişli, son tramvay istasyonu AH| Rıza apartımanında iki numarada Cafer Sadık Kırcaali yazıyor: “Son Avrupa hâdiseleri karşısın - da dünya efkânumumiyesi Avustur- yanın Almanyaya ilhakı ile yeni bir takım tebeddülât ve (emrivâkiler karşısında kalmıstır. Hitler Avus - turyanın işgali ile plânının İlk he- define varmıştır. Bundan sonra takip edeceği siyaset açıktan açığa anla - şılmaktadır. Merkezi o Avrupadaki | Almanları birleştirdikten sonra, Bal ll ARMA SAA AAMASARANASA BABASİ OBA CANI SARAAAIAN yolunu tutacağına şüphe yoktur. Al. mun propaganda nazırı Göbels bun | dan bir hayli zaman evvel Nuren - berg kongresindeki nutkunda Nazi propagandasının bütün Balkanlar - da muvaffakıyetle faaliyette bulun- duğunu söyledi. Bu, herkesçe ma - lâmdur. Bu vaziyet karşısında Bal-| kan antantının Balkan o milletleri| için nekadar kıymetli olduğu tezahür | eder. Bu büyük dostluğun sarsıl - maz ve çözülmez rabıtaları Balkan | İmilletlerini her fürlü yabancı siyasi İcereyanlardan uzak tutmakta ve ko rumaktadır. İşte bu yıkılmaz, çelik » ten ve betondan mânevi kale bu gibi İeenebi propaganda ve yayım faali - yetlerine sed çekmekte ve Avrupa- nın bu kısmında sulhün ve huzurun Pikan devletle - leri siyaset karışık Avrupaya gıpta vermekte ve ğunu göstermektedir. Bugünkü Ay- rupa ahv hedeflerini şaşırmış ideolojiler çarpışmakta ve | bugünlerde Japonya ve Çinde bin - lerce insanın kanı akmaktadır. Bu İfaciaların nasıl ve ne vakit, ne şe - kilde biteceğini keşfetmek şimdiden gayet güçtür, Yalnız, kabili inkâr bir hakikat varsa, o da Türk milletinin kudreti ve sulh yolundaki muvaffa- kiyetleridir.,, i OKUYUCU | Mektupları Bir vatandaşın dileği Adapazarında Orta mahallede oturan Mo panın “Karasu, yundan Mevldt Öztop - rak yazıyor: “Kurtuluş savaşı sırasında İhsanı Fuda ismindeki gemi ile Akçeşehir mevki kö - mutanlığf olarak: bi 3 numaralı ves anbulun Boğariç uya cephane, top, projektür aynaları ve saire taşıdım. Müttefik orduları donan - 4 masının a ndan © geçerek, tehlikeye çalıştım. Bu hus elimde resmi vesikalar da vardır. Diğer hizmet eden vatandaşlar gibi benim de taltif edilmem Pir hüeieta elâkodarın dikket nazarını çekmenizi ri- ca ederim.,, bekliyorum. * Ekmeksiz lokanta Süleymaniye Siyevüs paşa sokak $$ nu- mara birinci katta Hüseyin Kemalettin Barkurt yazıyor: “Geçen gün tessdüfen, Sirketide Cör- Wi otobüs durakyeri civarında bir lola İK | taya n Yemek yiyetektim, Yemek İ getiritim. Furat, ekmek yerine bamursuz götirdiler. Garsena: " , diye sor düm. “Bizim hamursuz mı. Ekmek #otmayız. Yemeği bununla yersiniz di. Hayret ettim. Ken : Ekmek almarını rica ettim, Dükkân sahi- bl ve garson biribirlerine tuhaf tuhaf ba kıştılar. Ve biribirlerile türkce bir dille konuştülar. Baktım ki, . de- e para veri olmıyan ekmek dum, dükkândan çıktım, gittim,, * Yollar iyi yapılmalı Zileden K. Aktağ yazıyor “Zilenin mezbaha yolu Hizmeelen t8- na ile yapılmamıştir. Daha yapıldığı ay- larda bozulduğu görülüyor. Bu yol evvelce tarla İdi, Beş alti ay icinde eski geliyor. Dereyolunda yapılm, olan ye- ni köprünün de fena yapıldığını sika - darlar söylüyar. Bu gibi işlerde daha dik- katli davranmak lâzımdır. Bu işle nlâka- dar daltenin mâzaridikkaline koymanızı rica ederim.,, haline a » Bir Teklif Ydlrneden Tukunoğlu Mehmet Lütfi im- zasile yazılıyor. “Son zelzele feliketi dolayısile, ber tas rafta yardım İçin faaliyet var. Bunlar te- sekküre şayandır. Fakat, feliketzedelere İ yardımı geniş şekilde yapmak için, şunu teklif ediyorum:“Üç aya münhasır olmak #zere mektuplara ve kartinra birer kuruş Yuk, telgraflara ikişer kuruşluk yardım pulu yapışlırmalıdır. Ümit ediyorum “ki kanlarda Nazi ideolojisini yaymak |8 almak taraftarı değillerdir. Ben de kiz -| 26-4-938 | 5 : ğ : â ) AREA AAAAASAAAA EAA > zamanlar, yani yirmi yaş- larında iken Gracicuç 80- kağında bir binanın tavan arasın- da otururdum. Burası caddeye çı- kan dik ve dar bir yolun içinde i- di. Bozuk ve tahtaları çürümüş mer- divenin basamaklarından düşme - mek için kenara bağlanmış bir ipe tutunarak ikinci kattaki odama çi- kardım. Odam baştanbaşa, soğuk ve bir bodrum. gibi loştu. Fakat o zamanlar kalbimin ve ruhumun İ- çindeki ışıklar bir başka ziyaya i tiyaç göstermiyordu. Oturduğum odanın bitişiğinde bana kadar sesler gelirdi. Komşu- larım bir ana, bir baba ve yedi ya- şında bir kızdan ibaret bir alle İ- di. Babanın gamlı yüzü ve küçük ba fi zayıf ve kuru iki omuzun orta - sında gömülü gibiydi. Sarı benizli olup, kalın kaşlarının altında iri si- yah gözleri görünürdü. Dudakları- ni yaslı bir tebessüm kaplardı. Bir kız çocuğu gibi kızarır titrerdi. Des nebilirdi ki, o elli yaşlarında “bir çocuktu, Duvarların kenarından sürtünerek bir gölge gibi yürür », 3 ; 5 yan bir dostluk peydahlanmıştı. Git gide bu dostluk el “sıkışmıya ka- dar ilerledi. A» aydır burada oturuyorum. Bu müddet zarfında komşum Jak'ın, silesini geçindiren mesleği- ni öğrenememiştim. O, az konu- şurdu, Birkaç defa karısına bu bu susta bazı şeyler sordumsa da ka- nu HAIKA YE Komşum Jacgues | "Emile Zola,,dan Çeviren: Faik BERCMEN dın bana tatminkâr bir cevap ver - mekten sakınmıştı. Yağmurlu bir günü müteakıp 80- kağa çıkmıştım. Yüreğim sıkılıyor- du. Bulvarda dolaşırken birden gö züme siyah elbise giymiş, başı öni ne eğik ve yeni doğan bir çocuğa ait bir tabut taşıyan bir adam iliş- ti. Dalgın bir keder içinde yürü- yordu. Sisli bir sabahın içinde ge- çen şu vaka hüznümü uyandırdı. Bu sırada adam başını kaldirip, bakmıştı. Kaldırmasile indirmesi bir oldu. Fakat iş işten geçmişti. O- nu tanımıştım: Bu komşum Jak i- di. Demek o mezarcıydı. Lin Ttesi gün ona merdivenler - de rastladım. Duvara doğru sokularak ve korka korka basarak geçmek istedi. Heyecandan başının sallandığını gördüm, Durdum ve ona baktım. Sonra bütün bir dost- luk ve hararetle elini tuttum. O zaman başını kaldırdı. Tereddüt e- diyordu. Siyah ve iri gözlerinin bu- Jutlandığını ve sarı benzinin kızar» dığım görüyordum. Birden kolu - mu tutarak odama kadar beni gö- türdü, orada söz söyliyecek der - manı kendinde bularak: — Siz mert kalpli bir delikan- Jısınız, dedi. Sizin dost eliniz, üze- rime fırlatılan birçok fena bakış- ları unutturuyor. Oturdu ve daha ziyade açılarak konuşmıya başladı. Vaktile o da, diğerleri gibi bir mezarcıya rastla- dığı vakit irkilirmiş. Cenazenin ar- kâsındaki uzun ve merasimli yü- rüyüş onu korkulu düşüncelere gö- imermi$. Ben ise o vakit yirmi yaşında dim, tereddüt etmeden bir mezar- cıyı değil bir cellâdı bile kucaklı. bü O pulların hâmlatı mühim bir yekön tutacak, felâket geçiren vatandaşlarımızın yözü gülecektir.” yacak safiyette idim.. Komşuma mesleğinin şerefli ve mukaddes olduğunu temine uğraş- AAA AU KE A EY EET ALAAEDA .“ tm. Zayıf ve kuru omüzlarını sal. | ladı. Sonra hüzünlü ve “yavaş bir sesle: — Lâkin mösyö, dedi, mahalle nin dediködularını görseniz. Hele üzerime 'dikilen o meşum ve fena bakışlar:. Ne olursa olsun mesele, | karıma ve çocuğuma ekmek bül - maktır. Beni düşündüren bir tek şey var, mösyö; ben ve karım, bun” | dan utanacak yaşta değiliz artık. Fakat genç kızlar öyle değil. On- lar her şeyden alınırlar, hayalpe- resttirler. Zavallı kizim Marthe, bir zaman gelecek benim bü möâsle - Bimden hicap duyacaktır. Beş ya- şıda iken meslektaşlarımdan birini İş elbisesile gördü ve korkudan hiç- kıra hıçkıra saatlerce ağladı. İşte o zamandanberi ben de 6 siyah elbi- semi ve mantomu merdivenlerde giyip, çıkarıyorum. Komşum Jak'a acıdım; ona bun- dan böyle odamda söyurimasıni söy ledim E ski ve tahtaları çatlamış bir sandığım vardı. Bunu kom- şum kendisine gardrop olarak kuk lanıyordu, sandığın içi, gazete kö- övlarila süslenmisti k tina e şiyee LL İREN rak içerisine yerleştiriyordu. Bazı zamanlar, geceleri kâbuslar geçiriyordum, eski sandığım duva: rın içinde bir mezâr şeklinde uza- nıyordu. Bana öyle geliyordu ki, siyah şapka ve siyah elbise ve be- yaz kıravat içinden çıkıyorlardı. Şapka, Karyolamın etrafında ke- sik bir baş gibi sinirli hareketler- Je dolaşıyordu. Mantoya gelince g9 nişliyor, genişliyor ve kocaman si- yah kanatlar gibi odanın içinde w çuşuyordu. Beyaz kravatsa kuyru" gu üstünde duran bir yılan gibi kıV nliyordu. Silkinince köşeye bakar ve €* ki sandığın sessiz ve sakin bir hak de yerinde durduğunu görürdüm. v B u çağlarda varlığım aşk v9 hüzünüâver rüyalarla dolü olduğu için bu kâbustan hoşlan” yordum ve komşum Jak'ı ölüleri# | yaşadığı ve mezarlığın küf kokW £ vu taşıdığı için seviyordum. Akşamları komşum soyunma “ | dan evvel sandığın kenarına oturü | yor ve o günkü hâdiseyi anlatıyo” £ du. Gömülen bazı bir genç kız © İ lurdu. Zavallı çocuk veremden ök müştü, ve o kadar zayıftı ki... B# zan bu bir ihtiyardı ve bazan 260” $ gin ve şişman bir adamdı. Helf bu şişman zenginler öyle' ağırdı” lar ki sanki ceplerine - altın doldurmuşlar da mezara öyle gil” yorlardı, Artık, bütün tafsilâta dişina GÜ muştum. Bazan komşum kederti” geliii O günkü vaka onu hırpalami! Bir akşam söz arasında sayet 2 de onun sağlığında ölürsem; ğ gayet dostane ve ihtimamla ra indireceğini. söyledi. ! Bu ölüm ve ölüler atmosferi “İğ rasında bir sene kadar oturduf” Bir sabah komşum Jak görü medi. Sekiz gün sonra, ölmüğ tü,. Iki meslektaşı onü Meli divenlerden indirirken ben de Hy4 nın eşiğinde idim Cenaze İ | basamaklar gicırdiyordu. #. wv | ği N j Bu gıcırtı üzerine içlerinde” © me zun boylu, zayıfı öbürüne: — Görüyor musun, dedi, cılara da kurtuluş yok..